#bağırsak bakteri popülasyonu
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bağırsak Bakterileri Egzersiz Yapma Motivasyonunu Artırabilir
Bağırsak Bakterileri Egzersiz Yapma Motivasyonunu Artırabilir Pensilvanya Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar tarafından fareler üzerinde yürütülen bir araştırmaya göre, bağırsakta yaşayan bazı bakteri türleri, egzersiz yapma isteğini artırmak için bağırsaktaki sinirleri harekete geçiriyor. Bağırsak Bakterileri Egzersiz Yapma Motivasyonunu Artırabilir Araştırmada,…
View On WordPress
#bağırsak bakteri popülasyonu#Bağırsak Bakterileri Egzersiz Yapma Motivasyonunu Artırabilir#bağırsak bakterileri hareket etme üzerine etkili#bağırsak bakterisi#bağırsak bakterisi ve hareket etme#bağırsak mikrobiyomu#Bağırsak v eğzersiz#bağırsak ve beyin ilişkisi#Christoph Thaiss#Coprococcus eutactus#egzersiz yapma alışkanlığı#egzersiz yapma isteği ve bağırsak#Eubacterium rectale#hareket ve bağırsak ilişkisi#metabilitler#Striatum
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Video
instagram
FERMENTE BADEM SÜTÜ Birçoğunuz badem sütünü duymuşsunuzdur. 🌪Kazeinsiz, laktozsuz ve süte alternatif olarak düşünülebilecek vegan bir içecek olarak karşımıza çıkar. 🌪Peki bu sütü de diğer sütler gibi fermente edebilirmiyiz ? 👉Tabi ki de evet içerisinde şeker (karbonhidrat) olan herşey fermente olabilir. 🌪Özellikle fermente badem sütünün faydalarından bahseden birkaç bilimsel makale mevcut bu makalelere dayanaraktan şunları söyleyebiliriz. 👉Fermente badem sütü faydalı bakterilerimizin üremesi için iyi bir prebiyotik ortam sağladığı ve yüksek bir bakteri popülasyonu içerdiği görülmüştür. 👉Probiyotik özel bakteri suşlarından (L.rhamnosus, plantarum, bulgaricus ve Bifidobacterium bifidum, longum) fermente edildiği zaman gastrointestinal sindirimi kolaylaştırdığı, 👉Bağırsaklarda demir emilimini arttırdığı, 👉Bağırsak hücrelerinin enerji metabolizmasını pozitif yönde düzenlediği, yani mitokhondriyal aktiviteyi arttırdığı (özellikle whey yani peynir altı suyuyla fermente edildiğinde). 👉L. Rhamnosus ve L. Plantarum türü bakterilerle fermente edildiğinde ise enflamasyonda rol alan Tnf alfa üretimini azalttığı görülmüştür. 🌪Özellikle çocuklarda inek sütüne iyi bir alternatif olabileceği gibi dirençli demir eksikliği anemisi ve bağırsak flora bozukluğu, disbiyozis, ibs de kullanılabilecek fonksiyonel gıdalardandır. 🌪Mitokhondrileri de etkilediği düşünüldüğü zaman kronik yorgunluk sendromu gibi kronik hastalara da önerilebilir. 🌪Badem sütünü evde kendi imkanlarınızla fermente edebilirsiniz. Sütünü hazırladıktan sonra yoğurt başlangıç kültürüyle (peynir altı suyu, yoğurt suyu, whey), süt kefiri mayası ile veya kendiliğinden fermente olabiliyor. 🦋1 litre badem sütü, 🦋1 yemek kaşığı bal, 🦋1 tatlı kaşığı süt kefiri, 🦋Tahta kaşık kullanın! 👉Badem sütü ile balı iyice tahta kaşık ile karıştırın içerisinde çözün ve 1 tatlı kaşığı süt kefirini içerisine koyduktan sonra 24-48 ılık bir ortamda tülbent veya kahve filtresiyle üzerini kapatıp bekletin. 👉Fermente olduğunda kremamsı ve hafif ekşimsi bir tadı olacaktır. 👉Mayalamak için probiyotik hazır suşları da kullanabilirsiniz ve dolapta 7 gün saklayabilirsiniz. 👉Çocuklarınızla birlikte rahatlıkla tüketebilirsiniz. https://www.instagram.com/p/B3sBJ0WABvh/?igshid=1xh2e5e9ddvb9
0 notes
Text
Botoks ile ilgili herşey
Botoks kırışıklıkların tedavisi için yapılan bir tıbbi prosedürdür. Geçici olarak kasları felç ederek kırışıklıkları giderir. Clostridium botulinum bakterisi tarafından üretilen botulinum toksini adı verilen bir nörotoksinden yapılır. Botoks güçlü bir zehir olmasına rağmen, doğru kullanıldığında yararlı etkilere sahiptir. Bu yazıda, Botoks hakkında kafanıza takılan bütün sorulara cevap bulabilirsiniz. Yan etkilerini veya neden tehlike oluşturduğundan bahsedeceğiz ve nasıl işlediğini açıklayacağız.
Botoks gerçekleri:
Botoks, her yıl 6 milyondan fazla uygulanan en popüler cerrahi tedavidir. Botoks, büyük ölçüde etkisiz ve toksik olmayan doğal ortamda bulunan bir organizma olan Clostridium botulinum' dan elde edilen bir nörotoksindir. Botulinum toksini, altta yatan kasları felç ederek ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltmak için kullanılır. İnsanlar ayrıca aşırı terleme, migren, kas rahatsızlıkları, mesane ve bağırsak rahatsızlıklarını tedavi etmek için Botoks kullanabilir. Botulizm, botulinum toksininin neden olduğu bir hastalıktır, solunum yetmezliğine neden olabilir ve ölümcül olduğu kanıtlanmıştır. Sadece 1 gram botulinum toksini 1 milyondan fazla insanı öldürebilir. İki kilogram dünyadaki tüm insan nüfusunu öldürebilir.
Botoks nedir?
Botox'un türetildiği bakteriler olan Clostridium botulinum, toprak, göl ve ormanlar dahil olmak üzere birçok doğal ortamda bulunur. Bakteri, memelilerin ve balıkların bağırsaklarında, yengeçlerin ve diğer kabuklu deniz hayvanlarının solungaçlarında da bulunabilir. Böyle doğal olarak ortaya çıkan Clostridium botulinum bakterileri ve sporları genellikle zararsızdır. Sorunlar sadece sporlar bitkisel hücrelere dönüştüğünde ve hücre popülasyonu arttığında ortaya çıkar. Belirli bir noktada, bakteriler botulizm hastalığını ortaya çıkaran ölümcül nörotoksin olan botulinum toksinini üretmeye başlar. Nörotoksinler sinir sistemini hedef alır, nöronların etkili bir şekilde iletişim kurmasını sağlayan sinyal akışını bozar.
Fonksiyonu
Botulinum toksini insanın bildiği en zehirli maddelerden biridir. Bilim adamları, tek bir gramın 1 milyon kadar insanı öldürebileceğini ve dünyada nüfusu yok etmek için sadece bir kaç kilogramın yeterli olabileceğini söylüyorlar. Yüksek konsantrasyonlarda, botulinum toksini botulizm gibi yaşamı tehdit eden bir hastalık ile sonuçlanabilir. Botulizm, tedavi edilemez ise ölümle sonuçlanabilir. Botulinum toksini çok zehirli olmasına rağmen botoks tedavisi dünyada büyük talep görüyor. Buna rağmen, botulinum toksinin başarılı ve değerli bir terapötik protein olduğu kanıtlanmıştır. Botulinum toksini insanlara çok küçük konsantrasyonlarda enjekte edilebilir ve sinir hücrelerinin kaslara ulaşmasını engelleyerek, onları felç ederek çalışır. Kasların kasılması için sinirler, sinir uçlarının kas hücrelerini karşıladığı bölgelerde, asetilkolin (bir nörotransmitter) salgılar. Asetilkolin, kas hücreleri üzerindeki reseptörlere bağlanır ve kas hücrelerinin uzamasına veya kısalmasına neden olur. Enjekte edilen botulinum toksini, kas hücrelerinin kasılmasını önleyerek asetilkolin salınımını önler. Botulinum toksini, kasların daha az sertleşmesine izin vererek, anormal kas kasılmasında bir azalmaya neden olur.
Kullanım yerleri
Botulinum toksini, ağırlıklı olarak yüz kırışıklıklarının ve ince çizgilerin görünümünü azaltmak için bir tedavi olarak kullanılmaktadır. Estetik uygulamaların ötesinde Botoks, göz tedavileri, migrenler, aşırı terleme ve mesane tedavisi dahil olmak üzere çeşitli tıbbi durumları tedavi etmek için kullanılır. Botulinum toksini, 20'den fazla farklı tıbbi durumu tedavi etmek için şu anda araştırılmaktadır.
Botulinum toksini bazı kullanım alanları: Blefarospasm (göz kapaklarının spazmı). İdiopatik rotasyonel servikal distoni (ciddi boyun ve omuz kas spazmı). Kronik migren. Ağır primer aksiller hiperhidroz (aşırı terleme). Şaşılık (çapraz gözler). İnme sonrası üst ekstremite spastisitesi. Detrusor (mesane duvarı kası) aşırı aktivitesi. Aşırı aktif mesane. Hemifasiyal spazm. Glabellar çizgiler (kaşlar arasındaki kaş çatma çizgileri). Canthal hatları (kaz ayağı). Botulinum toksini için onaylanmamış tedaviler: Akhalazi (Yutkunmayı zorlaştıran bir sorun). Anal fissür ve anizm (anal sfinkter disfonksiyonu). Sialorrhea (çok fazla tükürük üretme). Alerjik rinit (saman nezlesi). Oddi (hepatopankreatik) disfonksiyonlu sfinkter (karın ağrısına neden olur). Serebral Palsi. Oromandibular distoni (çene, yüz ve / veya dilin kuvvetli kasılması). Laringeal distoni (vokal kordların kuvvetli kasılması). Botulinum toksini piyasada satın alınabilir: Botox, Vistabel, Botox kozmetik (OnabotulinumtoxinA veya botulinum toksin tip A) Dysport (AbobotulinumtoxinA veya botulinum toksini tip A) Bocouture, Xeomin (IncobotulinumtoxinA veya botulinum toksin tip A) Myobloc (RimabotulinumtoxinB veya botulinum toksini tip B).
Uygulanışı
Botulinum toksini, tozu salin içinde seyrelterek ve doğrudan nöromüsküler dokuya enjekte ederek uygulanır. Botulinum toksininin etkili olması 24-72 saat sürer. Çok nadir durumlarda, botulinum toksininin tam etkisini gözlemek için 5 gün kadar sürebilir. Botulinum toksini, hamile veya emziren kadınlarda veya ilaca veya içeriğindeki herhangi bir maddeye daha önce alerjik reaksiyon geçirmiş kişilerde kullanılmamalıdır.
Riskler ve yan etkileri
Botulinum toksini ile yapılan enjeksiyonların genellikle iyi çok az yan etkisi vardır. Nadir durumlarda, bir birey ilaca hafif, geçici olağandışı bir tepki veren bir genetik yatkınlığa sahip olabilir. Botulinum toksini tip A enjeksiyonları alan insanların yaklaşık yüzde 1'i, sonraki tedavileri etkisiz hale getiren toksine karşı antikorlar geliştirir. İstenilen etkilerin yanı sıra botulinum toksini bazı istenmeyen etkilere neden olabilir. Bunlar şunları içerebilir: Enjeksiyon bölgesinde hafif ağrı, lokal ödem (sıvı birikmesi) ve / veya kızarıklık (cildin kızarması). Uyuşma. Baş ağrısı. Kendini fazla iyi hissetmek. Hafif mide bulantısı. Yakındaki kasların geçici olarak istenmeyen zayıflığı / felci. Geçici üst kapak veya kaş pitozu (sarkma). Alt göz kapağının veya yanal rektusun zayıflığı (kas kontrol edici göz hareketi). Disfaji - yutma zorluğu. Boyun zayıflığı. Grip benzeri hastalık. Brakiyal pleksopati (boyun ve göğsün her iki tarafındaki sinirleri etkileyen bir durumdur) Safra kesesi işlev bozukluğu. Diplopi (çift görme). Kanama. Bulanık görüş. Azalmış görme duyusu. Kuru ağız. Yorgunluk. Kurdeşen. Hırıltı. Şişme. Cilt ve yüz bakımı ile ilgili daha fazla bilgi Read the full article
0 notes
Photo
SPORCULAR İÇIN PROBIYOTIKLER VE BAĞIRSAK SAĞLIĞI Genellikle atletlerde ve genel popülasyonda gastrointestinal (bağırsak) sorunlarının günlük yaşamı ve egzersiz performansını bozan bir sorun olduğu bilinmekte. Gastrointestinal sistem içerisinde binlerce farklı bakteri türü (mikrobiyota) vardır. Bu, bağırsak sağlığının ve işleyişinin vazgeçilmez bir bileşenini oluşturan onlarca trilyon mikro organizmadan oluşur. Bağırsak mikrobiyotörü atletler için neden önemlidir? * Midenin ve ince bağırsağın sindiremediği belirli gıdaları vücudun sindirmesine yardımcı olur. * B ve K vitaminlerinin üretiminde yardımcı olur. * Bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynar. * Uygun sindirim fonksiyonunu sağlar. Diyet, bağırsak mikroorganizmasının bileşiminin ve metabolizmasının düzenlenmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, diyetinizdeki gıdaların miktar ve türünün bağırsaklarda bulunan bakteri çeşitlerini ve sayısını etkilemekte.
Aşağıdaki sağlık sorunları ile kötü bağırsak mikrobiotik popülasyonu ve çeşitliliği (yararlı bakterilerde azalma) ile sonuçlanabilir;
* Solunum ve gastrointestinal rahatsızlıklar * İnflamatuvar durumlar * şişmanlık * Diyabet / Metabolik koşullar * Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması * Alerjik koşullar * Artmış kolesterol
Yararlı bakterilerin sayısının ve popülasyonunun artırılması için :
* Bağışıklık sistemini geliştirin * Vitaminleri üretin * Potansiyel patojenleri inhibe etmek. * Besin öğeleri değişimini arttır; Sindirim ve emilim için * Bağırsak duvarının bütünlüğünü, yani sızdıran barsakları iyileştirir.
Bağırsak mikrobiyotunun çeşitliliğini ve popülasyonunu azaltan faktörler: * Antibiyotikler * Batı tarzı diyet (fast food) * Tek tip diyetler * Egzersiz eksikliği * aşırı antremanlar * Stres * Hijyen
Bağırsak mikrobiyolojisinin çeşitliliğini ve popülasyonunu geliştirme yolları: * Çeşiyli ve dengeli bir diyet * Bazı bakterilerin büyümesini ve aktivitesini arttırmak için prebiyotikleri (fermente edilebilir lif) ekleyin. * Bağışıklık sistemini düzenlemek, sindirim sağlığını korumak ve bağırsak mikrobiyolojisini dengelemek için probiyotikleri (canlı mikroorganizmalar) ekleyin.
Probiyotik alım / takviyesi durumunda, görülen muhtemel iyileştirmeler, aşağıdakilerle etkileşim yoluyla gerçekleşir: * Bağırsak mikrobiyota. * Mukozal bağışıklık sistemi ile etkileşimler. * Çeşitli organlara ve sistemlere bağışıklık sinyali verme
Probiyotiklerle takviye etmek isteyenler; en sık kullanılan suşlar şunlardır: * Lactobacillus * Bifidobacterium
Probiyotik takviyenin uygun maliyetli olduğu ve güvenli olduğu göz önüne alındığında, sporcular günlük 10 milyar canlı bakteri ile takviye edilmesi önerilir: * Yurtdışında, hijyenin ve yiyeceklerin güvenliği bulunmadığının yerlere seyahata gidilmesi durumunda. Bağırsak kolonizasyonu için yaklaşık 2 hafta önceden takviye başlayın. * Hastalığa yatkın ve sık solunum yolu enfeksiyonu yaşayanlar, ağır egzersiz yüklerinde veya fazla egzersizin görüldüğü dönemlerde sık görülür (bu durumda da takviye edilebilir )
Bağırsak sağlığının iyileştirilmesi, egzersiz performansını doğrudan arttırmaz; ancak, hastalığa yakalanma ve antremanlarda kayıp yaşar veya rekabette azalabilir.
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes
Link
Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi. 1 Medıcana Çamlıca Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir. En sık yayılım (sıçrama) saptanan organlar karaciğer, akciğer, çevre lenf bezeleri ve karın zarıdır. Adeno kanser dışında daha nadir gözlenen ve bağırsağın diğer hücrelerinden köken alan kanserlerde mevcuttur. Adeno kanserlerde müsin denilen sümüksü oluşumu içeren kanser hücrelerinin sık görülmesi durumunda oluşan tümör daha saldırgan bir büyüme ve tedaviye daha kötü yanıt verme özelliğindedir” dedi. 2 KİMLER RİSK ALTINDADIR? Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır. Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür. 3 Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir. Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu. 4 KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR? Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi: “Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır. [td_smart_list_end]
0 notes