#büyüme eksikliği
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ruhsal Evlilik Nedir
#aşk ikiz alev#büyüme eksikliği#evli ikiz alev#evli ruh eşi#gerçek ikiz alev#ikiz alev#ikiz alev aşamaları#ikiz alev aşamaları nelerdir#ikiz alev bağlantısı#ikiz alev çekim#ikiz alev evlilik#ikiz alev hazırlık#ikiz alev işaretleri#ikiz alev karşılaşması#İkiz Alev Nedir#ikiz alev yolculuğu#İkiz alevler#ikiz ruh#ikiz ruhlar#ikizalev#ikizalev aşamaları#ikizalev aşkı#ikizalev belirtileri#ikizalev buluşması#ikizalev çekim#ikizalev işaretleri#ikizalev karşılaşması#ikizalev yolculuğu#ruh eşi evlilik#Ruhsal evlilik
0 notes
Text
SMMANTRA - DEVASA+ (2)
SMM Panelleri olarak da bilinen Sosyal Medya Panelleri, çeşitli sosyal medya hesaplarının takipçi, beğeni ve görüntüleme gibi metriklerini artırarak sosyal medya etkileşimlerini geliştirmek için tasarlanmış araçlardır. Bu paneller, bireylerin ve işletmelerin çevrimiçi varlıklarını artırmak ve daha geniş bir kitleye ulaşmak için sosyal medya etkileşimi satın alabilecekleri merkezi bir platform sağlar. Türkiye'de kullanıcı dostu arayüzleri ve uygun maliyetli fiyatlarıyla tanınan önemli SMM panel seçenekleri bulunmaktadır. Örneğin SMM Antra, SMM Panel şifresiz ve güvenilir hizmetler sunarak kendisini Türkiye'nin en ucuz sosyal medya paneli olarak konumlandırıyor.
SMM panellerinin sunduğu hizmetlerden biri de Instagram, Facebook, Twitter ve TikTok gibi farklı sosyal medya platformları için takipçi satın alma seçeneğidir. Takipçi satın alma, kişinin takipçi sayısını ve sosyal güvenilirliğini hızla artırma açısından avantajlara sahip olsa da, bazı dezavantajları da beraberinde getiriyor. Takipçi satın almanın bazı artıları ve eksileri şunlardır: Artıları:
- Takipçi sayısında hızlı artış
- Gelişmiş sosyal kanıt ve güvenilirlik
- Artan görünürlük ve erişim potansiyeli Eksileri:
- Sahte veya etkin olmayan takipçi riski
- Hesabın askıya alınmasına yol açan platform politikalarının ihlali
- Gerçek katılım ve etkileşim eksikliği
SMM panelleri aracılığıyla takipçi satın alma kararına yön vermek, büyüme stratejisinin etkinliğini ve özgünlüğünü sağlamak için bu artıların ve eksilerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini gerektirir.
En ucuz smm panel hizmetlerinden yararlanmak, yalnızca takipçi satın al ötesinde çeşitli avantajlar da sunabilir. Bu paneller, sosyal medya varlığını ve katılımını artırma açısından bir "doping etkisi" sağlamak için yılların deneyiminden yararlanmaktadır. Güvenilir bir SMM paneliyle ortaklık kurarak bireyler ve işletmeler, çevrimiçi görünürlüklerini artırmak, hedef kitlelerine etkili bir şekilde ulaşmak ve hızlı sonuçlar elde etmek için özel olarak tasarlanmış bir dizi hizmete erişebilir. İster Instagram, TikTok, YouTube, Twitter veya diğer platformlar için olsun, Türkiye'nin en iyi sosyal medya takipçi paneli %100 güvenilir hizmet garantisi verebilir. SMM panellerinin sunduğu fırsatları benimsemek, sosyal medya performansını optimize etmek ve çevrimiçi etkiyi en üst düzeye çıkarmak için stratejik bir yaklaşım olabilir.
552 notes
·
View notes
Text

Biraz uzun ama Belgin Yazar çok güzel yazmış.Okumanızı tavsiye ederim...
Saatimin alarmını kapattım bugün...🕰
Çocukluğumun saf dolu dolu günleri,
Gençliğimin büyüme heyecanıyla geçen yılları düştü aklıma.
Düşündüm… Nerden nereye geldim, diye.
Zaman kaygım sadece eve gelme saatiydi çocukluğumda,
Gençliğimde ise, sevgiliye kavuşma, onu bekleme telaşındaydı.
Yolu yarıladığım bu günlerde,
Koşturmaca içinde geçen hayatım geldi gözümün önüne...
Nice güzellikler yaşanmadan geçtiler yanı başımdan.
Hep yarın, diyerek kaç günü boşa harcadım acaba.
Trenleri sever, uçurtmalara âşık olurdum.
Güneşi batırmak yetmez, geceye uzanırdım sokak oyunlarında.
Büyümek isterdim, başıma neler geleceğini bilmeden.
Okul yılları telaşıyla anlamadım bile ne zaman büyüdüm.
Çocukluğum bana sormadan gençliğe bıraktı yerini.
On sekiz yaş telaşı düştü sonra.
Sanki başım göğe erecek,
Hayatım gökkuşağı renklerinde olacak gibi.
Baharlar, güzler birbirini kovaladı.
Yaşanan her an, iz bırakarak geçti,
Hayatımda, yüzümde, gözlerimde.
Zaman sayacı hiç durmadan attı durdu.
Yetmedi bu yılları tek başına yaşamak,
Çoğaldım sevdiklerimle, ortak ettim hayatıma.
Onların geçen zamanlarına ortak oldum,
Beraber telaşlandık, yeri geldi hayat için.
İsteyerek yaşadıklarım da oldu bu hayat da,
İstemeden yaşadıklarım, rüzgârda savrulmalarım da.
Arada durup geriye baktığımda gördüm ayak izlerimi.
Kimi belirgin, kimi ise silik.
Sınırı belli bir hayatı yaşamak için,
Nasıl acele ettiğime şaştım bazen,
Ve neye güvenerek yarın için planlar yaptığımı da,
Anlamadım çoğu kez…
Yoruldum ara ara, kaçmak istedim maviliklere,
Huzuru, dinginliği aradım dalga sesinde.
Ruhumu, yüreğimi unuttuğum da oldu zaman zaman,
Bu hengâme koşuşturma içinde.
Korkular, umutlar, sevinçler, üzüntüler,
Kahkaha ve gözyaşlarıyla geçen hayatımı,
Süsledim sevdalarla, ayrılıklarla.
Hatırlayacak ve hatırlanacak iz bıraktım başka yaşamlarda.
Şimdi arkamı dönüp baktığımda yetmediğini görmek yaşananların,
Sanki bir yerlerde bir eksikliği hissetmek
Aklımdan geçenleri yapamadığımı düşünmek,
Ve daha yapacak çok şeyimin olduğunu bilmek, düşmüşken aklıma…
Sağlam bir fren yapma gerektiğini anlattı hayat.
Derin bir nefes alarak, sakince ve dolu dolu yaşamak gerek günleri.
İ��imdeki o telaşlı kadını da ikna ederek,
Tadına vararak yaşamalıyım artık.
Gelip gelmeyeceğini bilmediğim yarın için, ertelememeliyim hayatı.
Gitmek, görmek istediğim yerlere gitmeli,
Gökkuşağının renklerine bezemeliyim hayatımı,
Uçurtmalarla göğe yükselip, kuşlarla yarışmalıyım.
Saatimin alarmını durdurdum bugün,
En yakın gelecekten başladım zamana karşı gelmeye.
Buyursun hayat, önüme gelsin, ben de yaşayayım.
O anı düşünerek, tadını çıkararak, hele bir yarın olsun demeyerek.
Hayatımda hükmünü sürmene inat,
Ruhumda, yüreğimde hüküm sürmene izin yok artık zaman.
Yüzümde çizgileri artırabilirsin ya da hayatımda yılları.
Ruhumu ve yüreğimi yaşlandırmana izin vermeyeceğim…
Kırış kırış gözlerim olsa da içleri gülecek hep…
Sen üstüme geldikçe, ben yeniden doğacak, güçleneceğim,
Denizlerin mavisinde, iyot kokusunda, martı sesinde…💙
Belgin Yazar
7 notes
·
View notes
Text
Hormon Bozuklukları Nedir? Belirtileri ve Hormon Bozukluğu Testi Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Hormon bozuklukları, vücudun hormon üretiminde dengesizlik yaşanmasıyla ortaya çıkan ve birçok sistemi etkileyen sağlık problemleridir. Hormonlar, büyüme, metabolizma, ruh hali, üreme ve uyku gibi hayati süreçleri düzenler. Bu nedenle herhangi bir dengesizlik, günlük yaşamı ciddi şekilde etkileyebilir.
Hormon Bozuklukları Nelerdir?
Hormon bozukluğu, kadınlarda ve erkeklerde farklı şekillerde ortaya çıkabilir. En sık karşılaşılan hormon bozuklukları şunlardır:
Tiroid hormon bozuklukları (hipotiroidi, hipertiroidi)
Adet düzensizlikleri
Polikistik Over Sendromu (PCOS)
Testosteron eksikliği
Kortizol dengesizlikleri
Büyüme hormonu eksikliği
Bu bozukluklar, hem fiziksel hem psikolojik etkiler gösterebilir. Erken tanı, etkili tedavi için oldukça önemlidir.
Hormon Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Hormon bozukluklarının belirtileri kişiden kişiye değişebilir. Ancak en yaygın şikayetler şunlardır:
Ani kilo alımı ya da kilo kaybı
Yorgunluk, halsizlik
Ruh hali değişimleri (anksiyete, depresyon)
Uyku problemleri
Ciltte akne, kuruluk ya da aşırı yağlanma
Saç dökülmesi
Adet düzensizlikleri
Libido kaybı
Bu belirtiler fark edildiğinde mutlaka bir uzmana başvurulmalı ve uygun testlerle teşhis konulmalıdır.
Hormon Bozukluğu Testi Nedir ve Nasıl Yapılır?
Hormon bozukluğu testi, vücuttaki hormon düzeylerini ölçmeye yarayan laboratuvar testleridir. Kan, idrar veya tükürük örnekleri ile yapılabilir. En sık uygulanan hormon testleri arasında şunlar yer alır:
Tiroid hormon testleri (TSH, T3, T4)
Östrojen, progesteron ve testosteron testleri
İnsülin ve kan şekeri testleri
Kortizol testi
Prolaktin testi
Hormon bozukluğu testi, doktorunuzun belirlediği şikayetlere göre şekillendirilir. Test sonuçlarına göre kişiye özel bir tedavi planı oluşturulur.
Sonuç
Vücudunuzda farklı ve açıklanamayan belirtiler fark ediyorsanız, hormon bozuklukları açısından değerlendirme yaptırmanız faydalı olabilir. Uzman bir hekim eşliğinde yapılacak hormon bozukluğu testi, sorunun kaynağını ortaya koyar ve tedavi sürecini hızlandırır.
0 notes
Text
Buca ’da Konut Satışı Çok Nüfus Artıyor, Sorunlar Derinleşiyor

TÜİK’in 2025 Mart ayı konut satış istatistiklerine göre İzmir’de en çok konut Buca’da satıldı. Ancak konut satışlarındaki bu artış, ilçede yıllardır çözülemeyen temel altyapı ve yaşam kalitesi sorunlarını yeniden gündeme taşıdı. Nüfus 700 Bini Aştı, Altyapı 1990’larda Kaldı Resmî kayıtlara göre 550 bin civarında olan Buca’nın nüfusunun, fiili olarak 700 binleri aştığı tahmin ediliyor. Buna rağmen, ilçede hâlâ birçok mahallede dar yollar, yetersiz su altyapısı, kronikleşmiş ulaşım sıkıntıları ve yeşil alan eksikliği yaşanıyor. Her yıl artan konut projeleriyle birlikte, bu sorunlar da aynı hızda büyüyor. Konut Satışında İzmir’in Zirvesi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Mart 2025 verilerine göre, İzmir genelinde 7 bin 513 konut satıldı. Bunun 965’i yalnızca Buca’da gerçekleşti. Menemen (885), Karşıyaka (772) ve Torbalı (625) gibi ilçeleri geride bırakarak zirveye oturan Buca, bu satış grafiğiyle dikkat çekerken, yaşam koşulları açısından sınıfta kalmaya devam ediyor. Su Kesintisi, Yol Çilesi, Güvenlik Kaygısı İlçede bazı mahallelerde haftalık su kesintileri, düşük basınç ve eskiyen şebeke sistemleri nedeniyle ciddi sorunlar yaşanıyor. Aynı şekilde plansız yapılaşmanın sonucu olarak yollar dar, kaldırım yok denecek kadar az. Acil durumlarda ambulans veya itfaiyenin mahallelere ulaşması zaman alıyor. Artan nüfusla birlikte güvenlik sorunları da tırmanışta. Parklarda, boş arsalarda ve çevresi aydınlatılmamış sokaklarda asayiş problemleri daha da görünür hâle geldi.

Erhan Kılıç Soruşturma Kent Yapı Betonlaşma Artıyor, Sosyal Alanlar Yok Yükselen binalar arasında sıkışan Buca’da, yeşil alanlar ve sosyal yaşam alanları neredeyse yok denecek kadar az. Her yeni konut projesiyle birlikte kalan boşluklar da betonla dolduruluyor. Çocuklar için oyun parkları, gençler için spor alanları, yaşlılar için dinlenme bölgeleri yetersiz. İlçenin geleceği, “sadece konut üretilen ama yaşanabilir olmayan” bir yer olma riskiyle karşı karşıya. Uzmanlardan Uyarı: Planlama Olmadan Büyüme Felakettir Şehir plancıları ve uzmanlar, hızlı nüfus artışıyla birlikte yeterli altyapı planlaması yapılmazsa Bucalıların yakın gelecekte daha büyük sorunlarla karşılaşabileceğini söylüyor. Özellikle imar planlarının gözden geçirilmesi, ulaşım master planının acilen devreye alınması ve sosyal donatı alanlarının artırılması gerektiğine vurgu yapılıyor.or. Buca’nın nüfusu ve yapı stoğu her geçen gün artarken, bu artışa paralel olarak sosyal, teknik ve çevresel altyapı yatırımlarının da hızla hayata geçirilmesi gerektiği açıkça görülüyor. Aksi halde konut değil, kaos üretilecek.


Burçin Kevser Erhan Kılıç

Gündem Buca İhbar Hattı Read the full article
#belediyedensatılık#Buca#bucahaberleri#bucadasatılıkarsa#bucadasatılıkev#haber#inşaat#SatılıkArsa#satılıkkonut#sondakika#su#Yol
0 notes
Text
Türkiye’nin eğitimdeki potansiyeli ortaya çıktı!
https://pazaryerigundem.com/haber/219467/turkiyenin-egitimdeki-potansiyeli-ortaya-cikti/ -
Türkiye’nin eğitimdeki potansiyeli ortaya çıktı!

Türkiye Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM, 2014 yılından bu yana her yıl hazırladığı Eğitim Değerlendirme Raporu’nun 2024 edisyonunu yayımladı.
İSTANBUL (İGFA) – “2024 yılında ülkemizde eğitimle ilgili neler yaşandı?” sorusuna kapsamlı bir yanıt sunan rapor, eğitim sistemini küresel bir perspektiften ele alarak Türkiye’nin büyüme potansiyeline dikkat çekiyor. Yönetişim ve finansman, temel eğitim ve ortaöğretim, ölçme-değerlendirme, öğretmenlik ve yükseköğretim olmak üzere beş ana bölümden oluşan rapor, eğitim politikalarına yapıcı öneriler sunuyor.
TÜRKİYE’NİN BÜYÜME POTANSİYELİ VE EĞİTİMİN ROLÜ
Rapora göre, Harvard Üniversitesi’nin Kompleksite Görünümü Endeksi’ne (COI) dayanarak Türkiye, mevcut üretim altyapısıyla yüksek katma değerli üretime geçiş potansiyeli açısından dünyada birinci sırada yer alıyor. Ancak bu potansiyelin hayata geçirilmesi için eğitimin kritik bir rol oynadığı vurgulanıyor. Japonya, Güney Kore ve Singapur gibi ülkeler, eğitim sistemlerine yaptıkları uzun vadeli yatırımlarla ekonomik başarı elde etmiş örnekler olarak gösteriliyor.
EĞİTİM FİNANSMANINDA TÜRKİYE’NİN DURUMU
Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en düşük harcama yapan ikinci ülke konumunda. OECD ortalaması öğrenci başına yıllık 14.209 dolar iken, Türkiye’de bu rakam yalnızca 5.425 dolar. Ayrıca, temel eğitimin finansmanında kamu kaynaklarının oranı OECD ortalamasında yüzde 93,3 iken Türkiye’de bu oran yüzde 76,6 seviyesinde. Eğitim bütçesinin GSYH’ye oranı yüzde 3,94, merkezi yönetim bütçesine oranı ise yüzde 14,61 ile uluslararası asgari harcama oranlarının altında kalıyor. MEB bütçesinin yüzde 81,1’i personel giderlerine ayrılırken, eğitim-öğretim faaliyetleri için yalnızca yüzde 19’luk bir pay kalıyor.
HANEHALKININ EĞİTİM YÜKÜ ARTIYOR
Raporda, Türkiye’de temel eğitim ve ortaöğretimde hanehalkının üstlendiği mali yükün OECD ortalamasını aştığı belirtiliyor. Temel eğitim harcamalarının yüzde 18,8’i, ortaöğretim harcamalarının ise yüzde 18,3’ü hanehalkı tarafından karşılanıyor. Avrupa İstatistik Ofisi’nin Ocak 2025 verilerine göre yüzde 99,9’a ulaşan yıllık eğitim enflasyonu, bu yükü daha da artırıyor ve nitelikli eğitime erişimi gelir düzeyine bağlı hale getiriyor.
OKUL DIŞINDA KALAN ÇOCUKLAR VE OKULLARIN DURUMU
Türkiye’de 612.814 çocuk zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen okula gitmiyor. Bu sayı, bir önceki yıla göre yüzde 38,4 artarak son üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Okul dışında kalan çocukların yüzde 73,9’u 14-17 yaş aralığında. Ayrıca, 4 milyon 733 bin öğrenci 30’dan fazla mevcutlu sınıflarda öğrenim görüyor, ilkokul öğrencilerinin yüzde 40’ı ikili eğitim alıyor ve mesleki ortaöğretimde her iki öğrenciden biri 20 gün veya daha fazla devamsızlık yapıyor.
EĞİTİMDE YENİ DÜZENLEMELER
2024’te ortaöğretimde devamsızlık affı kaldırıldı, sınıf tekrarı geri getirildi ve açıköğretim liselerine geçişler sınırlandırıldı. İlkokullarda yazılı sınav saatleri kaldırılarak öğrencilerin gelişimi sürekli izlenmeye başlandı. Ortaokul ve ortaöğretimde açık uçlu sınavlar uygulanırken, Türkçe dersinden geçme puanı 45’ten 70’e yükseltildi ve Dört Beceride Türkçe Dil Sınavı başlatıldı.
YÜKSEKÖĞRETİMDE ULUSLARARASILAŞMA EKSİKLİĞİ
Raporda, yükseköğretimde uluslararasılaşmanın yetersiz olduğu belirtiliyor. Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin yüzde 58,6’sı sadece 8 ülkeden geliyor, bu da diğer coğrafyalardan öğrenci çekme potansiyelinin değerlendirilemediğini gösteriyor.

0 notes
Video
youtube
MOTİVASYON #dua #hayat #olumlama #seslimakale #podcast #podcastclips #s...
#kişiselgelişim #motivasyon #motivasyonkonuşması #motivation Hayatında motivasyon eksikliği mi hissediyorsun? Moralini yükseltmek, bolluk ve bereket enerjisini hayatına çekmek mi istiyorsun? O zaman bu videoyu mutlaka izlemelisin! 💯 Hayallerine ulaşmak, başarıya odaklanmak ve kendine inanmak için ihtiyacın olan her şey burada. Pozitif düşün, olumlu kal ve hayatına güzellikleri çek! 💫✨ ✅ Beğenmeyi unutma! ✅ Yorumlarını bekliyorum! ✅ Daha fazla motivasyon için abone ol! #Motivasyon #Olumlama #Moral #Hayat #Başarı #Bolluk #Bereket #İlham #DüşünceGücü Anahtar Kelimeler: motivasyon, moral, hayat, olumlama, bolluk, bereket, başarı, ilham, hedef, azim, disiplin, enerji, vizyon, odaklanma, hayaller, özgüven, düşünce gücü, farkındalık, potansiyel, dönüşüm, mutluluk, huzur, şükür, sabır, cesaret, emek, kararlılık, güçlü ol, hayata bakış, vizyon geliştirme, mental güç, sınırları aş, zorlukları aş, pes etme, fırsatlar, motivasyon kaynağı, gelişim, ileri git, kazanç, yeni başlangıç, umut, kendine inan, sınırları kaldır, özgürlük, refah, denge, tatmin, başarı hikayesi, kendini keşfet, içsel güç, odaklan, stres yönetimi, güçlü dur, güçlü karakter, değişim, liderlik, risk almak, yeni fırsatlar, dönüşüm yolculuğu, sevgi, hayata dair, yeni bir sen, alışkanlıklar, verimlilik, yenilenme, motivasyon konuşması, kişisel gelişim, refah seviyesi, hedef belirleme, zaman yönetimi, fırsatları yakala, ruhunu besle, bilinçaltı, kendini geliştir, geleceğini inşa et, hayal gücü, kendine güven, zihinsel güç, negatif enerjiyi at, olumlu düşün, bolluk bilinci, kişisel güç, tutku, başarı stratejisi, hayat amacın, gelişmeye açık ol, disiplinli ol, güçlü kadın, güçlü adam, yeni bir hayat, korkularını aş, başarının sırrı, iç huzur, ne istediğini bil, vizyon sahibi ol, en iyisini yap, çaba, büyüme, motivasyon kaynağı, kişisel farkındalık, karar verme, hayat felsefesi, büyük düşün, motivasyon müziği, motivasyon videosu, başarı alışkanlıkları, iş hayatında başarı, mental sağlık, ruhsal gelişim, mental gelişim, motivasyon dolu, yeni bir başlangıç, kazanan zihniyet, başarısızlıktan ders çıkar, her şey senin elinde, hayat senin, hayatı değiştir, ilham verici sözler, potansiyelini açığa çıkar, başarı ipuçları, üretkenlik, güçlü motivasyon, hayatta başarılı olmak, hayatını değiştir, özgüven kazan, başarılı insanların alışkanlıkları, olumlu enerji, yenilikçi düşün, hayatında devrim yap, güçlü duruş, motivasyon teknikleri, mücadele et, yoluna devam et, kararlılıkla ilerle, hayatını şekillendir, pes etmeden ilerle, en iyi versiyonun ol, ilham al, yaşam enerjisi, zirveye çık, kendi hayatını yarat, azimle başar, engelleri aş, pes etmek yok, kişisel hedefler, başarıya ulaş, gerçek potansiyelin, hayalini yaşa, harekete geç kişisel gelişim, motivasyon, bolluk bilinci, zenginlik bilinci, başarı, hedef belirleme, olumlama, bilinçaltı, kendini keşfetme, öz güven, öz disiplin, zaman yönetimi, para bilinci, bolluk yasası, çekim yasası, enerji frekansı, olumlu düşünme, içsel güç, zihinsel dönüşüm, stres yönetimi, ilham verici sözler, günlük rutin, başarı hikayeleri, meditasyon, vizyon oluşturma, kendini geliştirme, duygusal zeka, mental sağlık, finansal özgürlük, kariyer planlama
1 note
·
View note
Text
Kondromin S Calcium’un Benzersiz Özellikleri
Kondromin S Calcium, ileri düzey formülasyonu ve güçlü bileşenleriyle öne çıkmaktadır. Kemik ve eklem sağlığını desteklemek amacıyla özel olarak geliştirilen bu ürün, dikkat çekici özellikler sunar. Her bir bileşeni özenle seçilmiş, bilimsel temellere dayanarak formüle edilmiştir. İşte Kondromin S Calcium’un benzersiz özelliklerinden bazıları:
1. Zengin İçerik Profili
Kondromin S Calcium’un temel bileşenlerinden biri yüksek kaliteli kalsiyumdur. Kalsiyum, kemik yoğunluğunu artırarak osteoporoz riskini azaltmada kritik bir rol oynar. Buna ek olarak, magnezyum, çinko ve D vitamini gibi destekleyici minerallerle sinerjik bir etki yaratır. Bu kombinasyon, kemiklerin güçlü ve sağlıklı kalmasına yardımcı olur.
2. Optimize Edilmiş Emilim
Kondromin S Calcium, biyoyararlanımı destekleyen özelliklere sahiptir. İçeriğindeki D vitamini, vücudun kalsiyumu daha etkili bir şekilde emmesini sağlar. Böylece, alınan mineralin vücutta maksimum düzeyde kullanılabilir olması hedeflenir.
3. Eklem Sağlığını Destekleyen Bileşenler
Ürün sadece kemiklere değil, aynı zamanda eklem sağlığına da odaklanır. Kondroitin sülfat ve glukozamin hidroklorür gibi bileşenler, eklem kıkırdağının korunmasına yardımcı olur ve hareket kolaylığı sağlar. Bu, özellikle yaşlanmaya bağlı eklem sertliklerini azaltmada fayda sağlar.
4. Kalite ve Güvenilirlik
Kondromin S Calcium’un üretim süreci, uluslararası kalite standartlarına uygun olarak gerçekleştirilir. Her bir parti, etkinlik ve güvenlik açısından titizlikle test edilir. Bu, tüketicilere güvenilir bir deneyim sunmayı amaçlar.
5. Günlük Kullanıma Uygun Tasarım
Kapsül formundaki Kondromin S Calcium, günlük kullanımı kolay ve pratik hale getirir. Düzenli kullanımda istenen sonuçlara ulaşmada önemli bir avantaj sağlar. Ayrıca, düşük alerjenik içeriği sayesinde hassas bireyler için de uygundur.
Kondromin S Calcium’un eşsiz formülü ve özellikleri, onu hem kemik hem de eklem sağlığını destekleyen kapsamlı bir takviye haline getirir. Bu üstün kombinasyon, özellikle aktif bireyler ve ileri yaş grubundaki kişiler için ideal bir seçenektir.
Hangi Durumlarda Kondromin S Calcium Kullanılmalı?
Kondromin S Calcium, kemik ve eklem sağlığını desteklemek amacıyla kullanılan bir besin takviyesidir. Bu ürün, özellikle doğru kullanım gerektiren belirli durumlarda tercih edilmektedir. İşte Kondromin S Calcium’un önerildiği başlıca durumlar:
1. Kemik Erimesi (Osteoporoz) Riskini Önleme veya Yönetme
Kondromin S Calcium, özellikle kadınlarda menopoz sonrası dönemde ortaya çıkabilen kemik erimesi riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Kalsiyum ve D vitamini içeriği ile kemik yoğunluğunu artırarak osteoporozun ilerlemesini yavaşlatabilir.
2. Düşük Kalsiyum Seviyesi (Hipokalsemi)
Kan kalsiyum seviyesinin düşük olduğu durumlarda vücutta çeşitli sağlık sorunları görülebilir. Kondromin S Calcium, düzenli alındığında kalsiyum eksikliğinin giderilmesine ve kas-iskelet sisteminin normal fonksiyonlarını sürdürmesine destek olabilir.
3. Artan Kalsiyum Gereksinimi
Bazı yaşam dönemlerinde vücudun kalsiyum ihtiyacı artar. Örneğin:
Hamilelik ve Emzirme Dönemleri: Bu dönemlerde kadınlar hem bebeklerinin hem de kendi sağlıklarının korunması için daha fazla kalsiyuma ihtiyaç duyabilir.
Hızlı Büyüme Dönemindeki Çocuklar: Gençler ve çocuklar, kemik gelişimlerini desteklemek için yeterli kalsiyum alımına ihtiyaç duyar.
4. Eklemlerde Kıkırdak Aşınması veya Ağrı
Kondromin S Calcium içeriğindeki destekleyici bileşenler, eklemlerde oluşan kıkırdak aşınması ve buna bağlı ağrıların hafifletilmesine yardımcı olabilir. Özellikle yaşa bağlı eklem sorunlarında kullanım tavsiye edilebilir.
5. Spor Yaralanmaları ve Fiziksel Aktiviteye Bağlı Kemik Yorgunluğu
Yoğun fiziksel aktiviteler ya da spor yaralanmaları sonrası kemik ve eklem sağlığını desteklemek için Kondromin S Calcium kullanımı değerlendirilebilir. Bu durum, kemiklerin kendini daha hızlı toparlamasına katkı sağlayabilir.
6. Düşük D Vitamini Seviyesi
D vitamini eksikliği, kalsiyumun vücut tarafından emilimini olumsuz etkiler. Kondromin S Calcium, D vitamini desteğiyle bu sorunun önüne geçilmesine yardımcı olabilir. Güneş ışığından yeterince faydalanamayan bireyler için bu ürün faydalı bir çözüm sunabilir.
Not: Herhangi bir besin takviyesinin kullanımı öncesinde bir sağlık uzmanına danışılması son derece önemlidir. Kondromin S Calcium’un doğru dozajda ve kişinin ihtiyaçlarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamak sağlık açısından kritik öneme sahiptir.
Kondroprotektif Bileşenlerin Faydaları
Kondroprotektif bileşenler, eklem sağlığını korumak ve desteklemek için tasarlanmış bileşenlerdir. Bu maddeler özellikle kıkırdak dokusunun yapısının korunmasına ve yenilenmesine yardımcı olur. Kondromin S Calcium, kondroprotektif özelliklere sahip glukozamin, kondroitin sülfat ve diğer destekleyici bileşenler ile zenginleştirilmiştir. Bu bileşenlerin sağladığı faydalar çok yönlüdür ve eklem rahatsızlıklarının önlenmesinden hareket kabiliyetinin iyileştirilmesine kadar pek çok alana hitap eder.
Kıkırdak Dokusunun Korunması ve Yenilenmesi Glukozamin ve kondroitin sülfat, kıkırdağın ana yapı taşıdır. Bu maddeler, eklem kıkırdağının bozulan yapısını onarırken aynı zamanda doğal aşınma sürecini yavaşlatır. Böylece, eklemlerin sağlıklı bir yapıya kavuşmasına destek sağlar.
Ağrı ve İltihap Azaltıcı Etkiler Kondroprotektif bileşenler, eklemler üzerindeki iltihabı azaltmaya yardımcı olur. Özellikle osteoartrit gibi kronik eklem rahatsızlıklarında, düzenli kullanım ağrı hissini hafifletebilir ve iltihaplanma oranını düşürebilir.
Eklem Esnekliğinin ve Hareket Kabiliyetinin Artırılması Kondroitin sülfat, eklem sıvısının viskozitesini artırarak daha rahat hareket etmeyi sağlar. Bu, hareket kısıtlılığı yaşayan bireyler için önemli bir avantajdır. Ayrıca, düzenli kullanım eklem esnekliğinin sürdürülebilir hale gelmesine katkıda bulunur.
Yaşlanmaya Bağlı Kireçlenme ve Sorunların Geciktirilmesi Kondroprotektif bileşenlerin düzenli tüketimi, yaşlanmaya bağlı eklem deformasyonlarını ve kireçlenmeleri geciktirebilir. Bu durum, ileri yaşlarda hareket kabiliyetinin korunmasına yardımcı olur.
Eklem sağlığına yönelik etkileri, bilimsel araştırmalarla desteklenmiş olan bu bileşenler, hem koruyucu hem de tedavi edici amaçlarla kullanılabilir, böylece bireylerin yaşam kalitesini artırabilir.
0 notes
Text
Diz Ağrısına Çözüm: Kortizon, Hyaluronik Asit ve PRGF Tedavileri
Diz eklemi, vücudumuzun en karmaşık ve yük taşıyan yapılarından biridir. Günlük hayatta yürüyüş, koşu ve basit hareketlerle bile dizlerimiz sürekli olarak baskı altında kalır. Bu nedenle yaş, yaralanma veya çeşitli hastalıklar sonucu diz eklemi sorunları oldukça yaygındır. Bu sorunların tedavisinde farklı yöntemler kullanılır ve bunlar arasında kortizon iğnesi, hyaluronik asit diz iğnesi ve prgf uygulamaları dikkat çeker.
Kortizon İğnesi
Kortizon iğnesi, eklem içi iltihaplanma ve ağrıyı hafifletmek için en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Genellikle romatizmal hastalıklar, artrit veya menisküs yırtıkları gibi durumlarda tercih edilir. Kortizon, güçlü bir anti-enflamatuar etkiye sahiptir ve ağrıyı kısa sürede hafifletir. Tedavi sonrası genellikle hastalar günlük aktivitelerine hızlı bir şekilde dönebilirler. Ancak bu yöntemin etkisi, hastalığın şiddetine ve kişinin metabolizmasına bağlı olarak değişebilir.
Kortizonun temel amacı iltihaplanmayı baskılamak ve ağrıyı azaltmaktır. Bu işlem, enflamasyonu kontrol altına alarak eklemdeki şişlik ve sertliği azaltır. Tedavi süreci, genellikle hızlı bir rahatlama sağlasa da, uzun süreli kullanımda bazı riskler taşır. Örneğin, sık yapılan enjeksiyonlar, eklem yapısına zarar verebilir veya kemik yoğunluğunu azaltabilir. Bu yüzden kortizon iğnesi genellikle yılda bir veya iki kez uygulanır.
Enjeksiyonun ardından kısa süreli yan etkiler görülebilir. Bunlar arasında enjeksiyon bölgesinde ağrı, ciltte kızarıklık veya geçici tansiyon yükselmesi sayılabilir. Ancak bu etkiler genellikle kısa sürelidir ve birkaç gün içinde kaybolur. Kortizon tedavisinin daha kalıcı sonuçlar vermesi için fizik tedavi ve düzenli egzersizle desteklenmesi önerilir. Kortizonun faydalarını daha ayrıntılı öğrenmek için kortizon iğnesi hakkında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Hyaluronik Asit Diz İğnesi
Hyaluronik asit diz iğnesi, diz kireçlenmesi gibi durumlarda eklem sıvısının kalitesini artırmak ve eklem hareketlerini kolaylaştırmak amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Bu tedavi, eklemin kayganlığını artıran ve sürtünmeyi azaltan hyaluronik asit molekülünü içerir. Özellikle orta ve ileri derece kireçlenmelerde etkili sonuçlar sunar.
Hyaluronik asit, doğal olarak vücutta bulunan ve eklem sıvısının bir parçası olan bir maddedir. Ancak yaş ilerledikçe veya eklem problemleri geliştikçe, bu maddenin seviyesi azalabilir. Bu azalma, eklemdeki sürtünmeyi artırarak ağrıya ve hareket kısıtlılığına yol açar. Hyaluronik asit enjeksiyonları bu eksikliği tamamlar ve eklem yüzeyleri arasında tampon görevi görerek ağrıyı hafifletir.
Bu tedavi genellikle birkaç hafta süren bir enjeksiyon serisi olarak uygulanır. Tedavinin etkisi hastadan hastaya değişmekle birlikte, genellikle 6 ay ile 1 yıl arasında bir rahatlama sağlar. Hyaluronik asit diz iğnesi, özellikle ameliyat öncesi alternatif bir tedavi seçeneği olarak tercih edilir. Bununla birlikte tedaviden daha iyi sonuç almak için ideal kilo korunmalı ve diz eklemi güçlendiren egzersizler yapılmalıdır.
Hyaluronik asit tedavisinin yan etkileri genellikle hafif ve geçicidir. Bunlar enjeksiyon bölgesinde hafif ağrı, şişlik veya kızarıklık şeklinde ortaya çıkabilir. Bu tedavi hakkında daha fazla bilgi edinmek için hyaluronik asit diz iğnesi başlığına göz atabilirsiniz.
PRGF
PRGF (Plasma Rich in Growth Factors), yani büyüme faktörlerinden zengin plazma tedavisi, son yıllarda eklem ve doku yenilenmesinde giderek daha fazla tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntem, hastanın kendi kanından elde edilen plazma ile yapılır ve vücudun doğal iyileşme sürecini hızlandırmayı hedefler.
PRGF tedavisinin temel mantığı, kandaki büyüme faktörlerini yoğunlaştırarak hasarlı dokuların onarımını desteklemektir. Özellikle spor yaralanmaları, bağ ve kıkırdak sorunları gibi durumlarda etkili sonuçlar verir. Tedavi süreci oldukça basittir. Öncelikle hastadan alınan kan özel bir işlemle ayrıştırılır ve büyüme faktörlerinden zengin plazma elde edilir. Daha sonra bu plazma, doğrudan hasarlı bölgeye enjekte edilir.
Bu yöntem, hem doğal hem de uzun vadeli bir çözüm sunmasıyla öne çıkar. PRGF, vücudun kendi iyileşme mekanizmalarını tetiklediği için herhangi bir yan etkisi bulunmaz. Bunun yanı sıra, tedavi süreci hastaların yaşam kalitesini artırmak için düzenli egzersiz ve sağlıklı bir diyetle desteklenmelidir. PRGF tedavisinin diğer yöntemlere kıyasla avantajı, ameliyat gereksinimini azaltması ve hızlı bir iyileşme sağlamasıdır. Daha fazla bilgi için PRGF tedavisi ile ilgili sayfayı inceleyebilirsiniz.
0 notes
Text

Mavi Okyanus Stratejisi Nedir?
Mavi Okyanus Stratejisi, işletmelerin rekabetin yoğun olduğu mevcut pazarlar yerine, hiç keşfedilmemiş yeni pazar alanlarına yönelmesini amaçlayan bir iş yaklaşımıdır. Bu strateji, rekabetin olmadığı bir “mavi okyanus” yaratarak işletmelerin farklılaşmasını sağlar. Rekabetin yoğun olduğu mevcut pazarlar “kırmızı okyanuslar” olarak adlandırılırken, bu yeni alanlar taze fırsatlar ve sürdürülebilir büyüme potansiyeli sunar. Temel hedef, değer inovasyonu ile hem maliyetleri düşürmek hem de müşteriler için eşsiz bir değer yaratmaktır. Örneğin, Cirque du Soleil gibi markalar, bu stratejiyi benimseyerek kendi kategorilerini yaratmışlardır.
Mavi Okyanus Stratejisinin Tarihçesi ve Kökeni
Kimler Tarafından Geliştirildi?
Strateji, W. Chan Kim ve Renée Mauborgne tarafından 2005 yılında yayımlanan “Blue Ocean Strategy” kitabıyla tanıtıldı. Bu kitap, hem akademik dünyada hem de iş dünyasında büyük yankı uyandırdı.
W. Chan Kim ve Renée Mauborgne’nin Vizyonu
İki yazar, rekabetin mevcut pazarlarda sıkışıp kalmaktan başka bir şey getirmediğini fark ederek, işletmelerin yepyeni pazarlar yaratması gerektiğini savundu. Bu vizyon, işletmelerin stratejik düşüncelerini tamamen değiştirdi.
Kırmızı Okyanus: Geleneksel Pazarlamanın Çıkmazı
Rekabetin Yoğun Olduğu Alanlar
Kırmızı okyanuslar, yoğun rekabetin yaşandığı pazarları ifade eder. Bu alanlarda işletmeler genellikle fiyat indirimi ve maliyet azaltma yarışına girer.
İşletmelerin Karşılaştığı Sorunlar
Kâr marjlarının düşmesi
Rekabetin artması
Pazarda farklılaşma eksikliği
Bu sorunlar, işletmelerin sürdürülebilir bir büyüme elde etmesini zorlaştırır.
Keşfedilmemiş Pazar Alanlarının Önemi
Yaratılmamış Talebi Oluşturmak
Yeni bir pazar yaratmak, henüz karşılanmamış müşteri ihtiyaçlarını keşfetmekle başlar. Bu, inovasyon ve yaratıcılığın bir birleşimidir.
Yenilikçi Ürün ve Hizmet Modelleri
Airbnb, Uber ve Tesla gibi şirketler, müşterilere daha önce deneyimlemedikleri çözümler sundu ve sektörel dönüşümlere öncülük etti.
İlginizi Çekebilir: Niş (Niche) Nedir? Anahtar Bir Dijital Pazarlama Stratejisi
Stratejik Tuval ve Dört Eylem Çerçevesi
Stratejik Tuval ile Fırsatları Görün
İşletmenizin mevcut pazardaki konumunu görselleştiren bir araçtır. Rekabetin yoğun olduğu alanları ve boşlukları belirlemenizi sağlar.
Dört Eylem Çerçevesi Nedir?
Bu çerçeve, dört kritik soruya dayanır:
Azalt: Sektörde standart olan hangi unsurlar azaltılabilir?
Ortadan Kaldır: Hangi unsurlar tamamen yok edilebilir?
Artır: Hangi unsurlar daha fazla vurgulanmalıdır?
Yarat: Hangi yeni unsurlar eklenebilir?
Bu çerçeve, inovasyonu yönlendiren bir rehberdir.
Başarılı Örnekler
Cirque du Soleil: Eğlencede Yenilik
Geleneksel sirk anlayışını tiyatro ve müzikle birleştiren Cirque du Soleil, hem çocukları hem de yetişkinleri hedef alarak yeni bir eğlence kategorisi oluşturdu. Bu, rekabeti tamamen ortadan kaldıran bir örnektir.
Nintendo Wii: Teknolojide Fark Yaratmak
Nintendo, Wii ile grafik ve işlemci savaşlarına girmedi. Bunun yerine, hareket algılayıcı bir oyun deneyimi sunarak geniş bir müşteri kitlesine hitap etti.
Değer İnovasyonu Nasıl Yapılır?
Maliyet Azaltma Dengesi ve Değer Yaratma
Değer inovasyonu, hem maliyetlerinizi optimize etmek hem de müşterilere benzersiz bir deneyim sunmakla ilgilidir. Örneğin, IKEA, mobilya mağazası deneyimini düzene sokarak hem maliyetleri düşürdü hem de müşterilere tasarım özgürlüğü sundu.
Müşteri Beklentilerini Aşmak
Müşterilerinize beklenenden fazlasını sunun. Bu, sadık bir müşteri kitlesi yaratmanın ve pazarda öne çıkmanın en etkili yoludur.
Bu Yaklaşım Nasıl Uygulanır?
Mevcut Pazarı Yeniden Tanımlama
İşletmenizin bulunduğu pazarda alışılmışın dışına çıkabilir misiniz? Mevcut sınırları yeniden çizmek, size yeni fırsatlar sunar.
Yeni Alanlar Yaratma
Farklı sektörlerden ilham alın. Örneğin, Uber, taksi sektörünü dijitalleştirerek yepyeni bir iş modeli geliştirdi.
Avantajları
Rekabetin Anlamsız Hale Gelmesi
Bu strateji, sizi rakiplerinizden tamamen ayırır. Böylece, rekabetle uğraşmadan kendi yolunuzu çizebilirsiniz.
Yüksek Karlılık ve Uzun Vadeli Başarı
Yeni bir pazar yaratmak, size yalnızca kısa vadeli başarı sağlamaz; aynı zamanda uzun vadede sektörde lider konuma gelmenizi sağlar.
Dezavantajları
Uygulama Zorlukları
Yeni bir pazar yaratmak, doğru planlama ve strateji gerektirir. Yanlış adımlar atılması durumunda ciddi kayıplar yaşanabilir.
Riskler ve Öngörülemeyen Faktörler
Yeni bir strateji uygularken pazarın nasıl tepki vereceği tahmin edilemez. Ayrıca, dış faktörler stratejinin başarısını etkileyebilir.
Kendi Stratejinizi Oluşturma
Stratejinizi Nasıl Kurgularsınız?
Mevcut müşterilerinizi ve sektörünüzü analiz edin.
Stratejik tuvali kullanarak fırsatları belirleyin.
Dört Eylem Çerçevesi’ni uygulayarak yenilikçi bir değer önerisi geliştirin.
Adım Adım Uygulama Rehberi
Bu stratejiyi uygulamak, sabır ve yaratıcılık gerektirir. Küçük adımlarla başlayarak riskleri minimize edebilirsiniz.
Dijital Dünyada Yeni Yaklaşımlar
E-Ticarette Farklılaşma Stratejileri
Dijital dünyada farklılaşmak, rakiplerden ayrılmanın en etkili yoludur. Özellikle e-ticarette, kişiselleştirilmiş alışveriş deneyimleri sunarak fark yaratabilirsiniz.
Sosyal Medya ve İçerik Pazarlama Taktikleri
Sosyal medya platformları, bu strateji için mükemmel bir zemin oluşturur. Kendi kitlenize özgün içerikler sunarak etkileşim oranlarını artırabilirsiniz.
Sonuç: Neden Önemli?
Bu strateji, işletmelerin kendilerini tekrar eden rekabet savaşlarından kurtarmalarını ve benzersiz fırsatlar yaratmalarını sağlar. Bu yaklaşım, sadece kârlılığı artırmakla kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilir büyümenin de önünü açar. İşletmenizi bir adım öteye taşımak istiyorsanız, bu stratejiyi bir rehber olarak kullanabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Mavi Okyanus Stratejisi nedir?
Rekabetin olmadığı yeni pazar alanları oluşturmayı hedefleyen bir stratejidir.
Kırmızı okyanus ne anlama gelir?
Yoğun rekabetin ve düşük kârlılığın olduğu mevcut pazarları ifade eder.
Dört Eylem Çerçevesi nedir?
Azaltma, ortadan kaldırma, artırma ve yaratma adımlarını içeren bir yenilik sürecidir.
Mavi Okyanus Stratejisi hangi sektörlerde uygulanabilir?
Teknoloji, e-ticaret, eğlence, ulaşım gibi hemen her sektörde uygulanabilir.
Bu strateji nasıl başarıya ulaştırır?
Rekabetten uzak, yenilikçi bir değer yaratmak başarıyı getirir.
Başarılı örneklerden biri nedir?
Cirque du Soleil, tiyatro ve sirki birleştirerek yeni bir pazar oluşturmuştur.
Bu strateji küçük işletmeler için uygun mu?
Evet, özellikle yenilikçi çözümler sunabilen küçük işletmeler için oldukça uygundur.
Mavi okyanus stratejisi riskli midir?
Uygun planlama yapılmazsa riskli olabilir, ancak doğru uygulandığında büyük fırsatlar sunar.
Stratejik tuval nedir?
İşletmenizin mevcut pazardaki yerini ve fırsat alanlarını görselleştiren bir araçtır.
Dijital pazarlamada mavi okyanus stratejisi nasıl uygulanır?
Kişiselleştirilmiş içerik, yenilikçi kullanıcı deneyimleri ve farklılaşma stratejileriyle uygulanabilir.
0 notes
Text

Kütahya'da bir yapının veya konutun kültür varlığı sayılması için taşıması gereken özellikler:
Kütahya'nın şehircilik ve kentsel dönüşüm çabalarında en büyük sorundur metruk binalar ve geniş çaplı sit alanı uygulaması, malı olan malım var diyemiyor, her metruk binanın elli mirasçısı var bir araya gelip anlaşamıyor, restorasyon yapılan binalar ekonomik olarak bir gelir getirmiyor hatta kapanın elinde kalıyor, yağmur yağıyor, geren toprağı ve ahşap ile yapılan binaların çamurları şehrin ana caddelerine akıyor, bu tür binalar yıkılamadığı için yeni yollar açılamıyor, trafik kesmekeş, Atakent ve Toki gibi yeni mahalleler Paris, Zeryan, maltepe, yenimahalle, hisaraltları Kabil.Peşaver.
Kütahya'da korunması gereken yapılarda aranması gereken özellikler neler olmalı?
1, Tarihi önemi: Binanın geçmişe ait önemli olaylara, kişilere veya dönemlere tanıklık etmesi.
2. Mimari değeri: Yapının mimari tarzı, kullanılan malzemeler, inşaat teknikleri ve estetik özellikleriyle döneminin özelliklerini yansıtması.
3. Sanatsal değeri: Yapının üzerindeki süslemeler, kabartmalar, resimler gibi sanat eserlerinin bulunması veya sanatçılar tarafından yapılmış olması.
4. Sosyal ve kültürel önemi: Yapının bir toplumun yaşam tarzı, inançları, gelenekleri veya sosyal yapısı hakkında bilgi vermesi.
5. Teknolojik önemi: Yapının inşa edildiği dönemde kullanılan teknolojilerin bir örneği olması.
6. Nadirlik: Yapının benzerlerinin az olması veya tek örnek olması.
7. Bütünlük: Yapının çevresiyle ve içinde bulunduğu yerle uyumlu olması.
Kültür varlığı olarak kabul edilmek için bu özellikler tek başına da yeterli olmayabilir. Yapının taşıdığı özellikler, bulunduğu yer ve tarihsel bağlam gibi faktörlerin de değerlendirmeye alınması gerekmektedir.Yedi bin yıllık bir kentin Kütahya gibi tarihi mirası yoğun, ancak ekonomik ve sosyal açıdan modernizasyon ihtiyacı bulunan bir şehirdeki, bu tür yapıların sit alanı ilan edilmesi hem kültürel hem de ekonomik açıdan avantajlar ve dezavantajlar barındırır.
Sit Alanı İlan Etmenin Potansiyel Avantajları:
Geniş çaplı sit alanı ilan edilmesinin şehir planlaması ve geleceği hakkında olumlu görüş bildirenlerin dayanaklarını sıralayalım.
1. Kültürel ve Tarihsel Kimliğin Korunması: Her ne kadar bu yapıların estetik veya mimari bir değeri olmadığı düşünülse de, bir bütün olarak ele alındığında, şehrin kimliğini yansıtan önemli bir dokuyu oluşturuyor olabilir.
Sit alanı ilan etmek, bu yapıların rastgele yıkımını ve modern yapılaşmayla yok edilmesini engelleyebilir. Bu, Kütahya'nın tarihsel zenginliğinin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlar.
2. Turizm Potansiyelinin Değerlendirilmesi: Doğru bir restorasyon ve işlevlendirme ile bu tür bölgeler, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekecek bir cazibe merkezi haline getirilebilir.
Örneğin, bu binalar butik otel, kafeterya, müze veya sanat galerisi olarak kullanılabilir. Böylelikle kültürel koruma ekonomik bir faydaya dönüşebilir.
3. Planlı Şehirleşme ve Çevre Koruma: Sit alanı ilanı, plansız yapılaşmayı engelleyerek şehrin mimari bütünlüğünü ve doğal çevresini korumaya yardımcı olabilir.
Sit Alanı İlan Etmenin Dezavantajları ve Riskleri
Şehrin neredeyse üçte birinin koruma altında olması bazı sokakların, hatta bazı sokak ve caddelerdeki tekil evlerin koruma altına alınmasının modern kentleşme adına dezavantajları olduğunu savunanlarda var ve gerekçeler sunuyorlar,
1. Ekonomik Maliyetler:
Sit alanı ilan edilen bölgelerde herhangi bir inşaat veya tadilat sıkı denetime tabi olur. Bu, hem bireysel mülk sahipleri hem de kamu için yüksek maliyetler anlamına gelir. Babanızdan dedenizden kalan eski bir yapıyı restore etmeye çalışanın anasından emdiği süt burnundan geliyor
Eğer bu alanlar ekonomik olarak kullanılamıyorsa, atıl kalma riski taşıyor. Bu da halkın tepkisine neden oluyor.
2. Gelişim ve Modernizasyonun Engellenmesi:
Şehirdeki eski yapılar korunurken, bu bölgelerdeki nüfus ve ekonomi hareketliliği azalıyor. Modern konut ve ticari alanların eksikliği, şehrin büyüme ve kalkınma potansiyelini sınırlıyor. Binlerce metruk bina var, bunlar restore edilse bile gerek konut ve gerekse ticari alan olarak rağbet görmüyor, sosyal medyada paylaşılan bu eski binalara beğeni koyanlara soruyorsunuz, bu binada aile olarak ikamet eder misiniz ?
Alacağınız cevap genellikle Hayırdır.
O zaman zaman soru şu'
Peki zaten ülkenin ve kentin kıt kaynaklarını her sene bakım masrafı isteyen bu yapılara harcamak ne kadar mantıklı.
3. Yerel Halkın Tepkisi:
Eğer sit alanı ilan edilen bölge, topluma bir fayda sağlamıyor veya koruma kararları halkın ihtiyaçlarını göz ardı ediyorsa, bu durum yerel halk tarafından bir "yük" olarak algılanması da gayet olağandır.
Daha Dengeli Bir Yaklaşım Önerisi
1. Seçici Koruma: Tüm bölgeyi değil, gerçekten tarihsel veya kültürel değeri olan kısımları sit alanı ilan etmek daha mantıklı olabilir.
Bu, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar.
Bir komisyon kurulur, tarihçiler, mimarlar, kent planlamacıları, bu komisyonun vereceği karar ile sadece kurtarılmaya değer ve kültür mirası olan binalar ayrıştılır kalanların tamamı yıkılır.
2. Yeniden Kullanım: Gelir getirmeyen amacına uygun kullanım alanı bulamayan binalar topluma yüktür,Bu binalar, yalnızca koruma amaçlı değil, ekonomik işlevlerle yeniden değerlendirilmelidir (örneğin, kafe, kültürel merkez, butik otel gibi). Böylelikle hem koruma sağlanır hem de ekonomik kazanç elde edilir.
3. Halk Katılımı ve Destek Mekanizmaları: Sit alanı ilan edilen bölgelerde yaşayan veya mülk sahibi olan kişiler, restorasyon ve bakım için teşvik edilmelidir.
Bu tür eski binaların restorasyonu yeni bina yapmaktan daha meşakkatli ve maliyetlidir
Mimari proje rölyef giderleri gibi teşvikler, vergi indirimleri, düşük faizli krediler veya teknik destek şeklinde olabilir.
4. Turizm Stratejisi Geliştirme: Bölgenin tarihi dokusu bir hikâye veya temayla öne çıkarılabilir. Örneğin, Kütahya'nın geleneksel çini sanatıyla bu binalar arasında bir bağlantı kurularak, turistler için cazip hale getirilebilir.
Ulu Camiden başlayın, Yeni mahalleye kadar hisar altı eteklerinde Bursa'nın bir tophanesi yatmakta olup bu tarih mezbele binaların altındadır.
Sırf Germiyan sokağını görmek için de Kütahya'ya turist gelmez
Sonuç
Kütahya’daki eski yapıların sit alanı ilan edilmesi, ekonomik fayda ile kültürel mirasın korunması arasında dikkatle dengelenmelidir.
Eğer bu binalar yalnızca koruma amaçlı sit alanı ilan edilirse, ciddi maliyetler yaratabilir ve halktan destek bulamayabilir. bulmuyor da zaten.
Ancak, harabe haline gelmiş binaların temizlenmesi ve ekonomik olarak değerlendirilmesi amacıyla yapılacak bir restorasyon ve işlevlendirme planı, bu tür bir kararın şehrin turizmine ve kültürel tanıtımına katkıda bulunmasını sağlayabilir.
Stratejik planlama ve halkla iş birliği olmaksızın alınan kararlar ise, hem kültürel hem de ekonomik açıdan olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Kütahya’nın Gönlünde
Nakış gibidir tarih fışkıran sokaklar,
Toprak kokar seramik ve çiniden fırınlar.
Hisar’ın eteklerinden tarih fısıldar,
Her adımda bir öykü bir efsane var.
Kapılardan sızar geçmişin izi,
Cumbalı evlerin gölgesinde.
Selvilerin altında anılar dillenir.
Bir dost kahvesinin telvesinde.
Ahmet ATAM
Fotoğraf temsili olup yapay zeka ile oluşturulmuştur
1 note
·
View note
Text
İkiz Alev Koşma Kovalama
#aşk ikiz alev#büyüme eksikliği#gerçek ikiz alev#ikiz alev#ikiz alev aşamaları#ikiz alev aşamaları nelerdir#ikiz alev bağlantısı#ikiz alev çekim#ikiz alev hazırlık#ikiz alev işaretleri#ikiz alev karşılaşması#İkiz Alev Nedir#ikiz alev yolculuğu#İkiz alevler#ikiz ruh#ikiz ruhlar#ikizalev#ikizalev aşamaları#ikizalev aşkı#ikizalev belirtileri#ikizalev buluşması#ikizalev çekim#ikizalev işaretleri#ikizalev karşılaşması#ikizalev yolculuğu#ikizalevler#kaçma kovalama dinamiği#karmik ikiz alev#karmik ilişki#karmik ilişki nedir
0 notes
Text
Yurtdışı Borçların Takibi ve Tahsilat Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Küreselleşen dünyada şirketler ve bireyler, işlerini uluslararası alana taşıyarak yurt dışındaki müşterilerle ticaret yapmaktadır. Ancak, uluslararası ticaretin beraberinde getirdiği en büyük zorluklardan biri, ödenmeyen borçların takibidir. Yurtdışı Borç Takibi, işletmelerin finansal sürdürülebilirliğini sağlamak ve nakit akışını korumak için kritik bir süreçtir. Özellikle farklı yasal düzenlemelere tabi ülkelerdeki alacakları tahsil etmek, doğru bir strateji ve profesyonel destek gerektirir.
Yurtdışı Borç Takibinin Önemi
Bir işletme, yurtdışındaki müşterisinden ödeme alamadığı durumlarda, finansal risklerle karşılaşır. Bu risklerin minimize edilmesi için etkili bir yurtdışı borç yönetimi stratejisi oluşturulmalıdır. Yurtdışı Borç Takibi, yalnızca hukuki süreçlerin değil, aynı zamanda kültürel farklılıkların da dikkate alındığı karmaşık bir süreçtir. Ülkeden ülkeye değişen mevzuatlar, doğru bir hukuki bilgi ve deneyimi zorunlu kılar.
Yurtdışındaki borçların takibi, zamanında müdahale edilmediğinde, işletmenin kârlılığına zarar verebilir. Bu nedenle, borç takibinin uzmanlar tarafından yürütülmesi hem zamandan hem de maliyetten tasarruf sağlar. Ayrıca, borçlunun bulunduğu ülkenin dilini ve kültürünü bilen bir ekip ile çalışmak, iletişimi güçlendirdiği gibi borç tahsilatının daha hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleşmesini de mümkün kılar.
Yurtdışı Borç Tahsili Süreci
Alacaklılar, borçlarını tahsil edemediklerinde, profesyonel bir yardım alma ihtiyacı hissederler. Bu noktada Yurtdışı Borç Tahsili, devreye girer. Yurtdışı borç tahsili, hukuki süreçleri içerdiği kadar, borçluyla uzlaşma yoluyla anlaşmayı da hedefler.
Bir borçlunun ödeme yapamama sebebi her zaman finansal sıkıntı olmayabilir. Bazen iletişim eksikliği veya hukuki süreçlere dair bilgi yetersizliği de ödeme gecikmelerine yol açabilir. Bu nedenle, tahsilat sürecinde doğru iletişim kanallarını kullanmak önemlidir. Borçluyla yapılacak ilk temas, sorunun kaynağını anlamak ve hızlı bir çözüm üretmek açısından kritik öneme sahiptir.
Yurtdışı Borç Tahsilatı ve Hukuki Destek
Yurtdışı borç tahsili sırasında borçlu, uzlaşma yöntemlerine yanaşmadığında veya ödeme yapmayı reddettiğinde, hukuki süreçler başlatılabilir. Yurtdışı Borç Tahsilatı, hukuki sürecin yönetilmesini de kapsar. Farklı ülkelerin hukuk sistemleri, karmaşık yasal süreçlere yol açabilir. Bu durumda, alanında uzman bir danışmanlık şirketi ile çalışmak sürecin başarı oranını artırır.
Profesyonel bir ekip, borç tahsilatı sırasında borçlunun mali durumunu analiz ederek en etkili yöntemi belirler. Bu analiz, tahsilat sürecinin daha hızlı sonuçlanmasına yardımcı olur. Ayrıca, birçok ülkede ticari uyuşmazlıkların alternatif çözüm yolları da bulunmaktadır. Arabuluculuk ve tahkim gibi yöntemlerle dava açılmadan önce çözüm sağlanabilir.
Yurtdışındaki alacakların tahsili, ciddi bir planlama, doğru bir strateji ve profesyonel destek gerektirir. İşletmeler, Yurtdışı Borç Takibi ve tahsilatı süreçlerinde uzman desteği alarak, finansal risklerini minimize edebilir ve uluslararası ticarette sürdürülebilir bir büyüme sağlayabilirler. Bu süreçte uzman bir danışmanlık firmasının rehberliği, yalnızca hukuki değil, kültürel farklılıkların da yönetilmesine yardımcı olur ve borç tahsilatında başarı oranını artırır.
0 notes
Text
Demir Eksikliği ve Bağışıklık Sistemi

Demir eksikliği ve bağışıklık sistemi hakkında kapsamlı bir rehber hazırladık. Bu yazıda, demir eksikliğinin belirtileri, nedenleri, bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri ve demir açısından zengin besinler hakkında detaylı bilgiler bulacaksınız. Ayrıca, demir emilimini artırma yolları ve demir takviyeleri ile ilgili önemli ipuçlarını da paylaşacağız.
Demir Eksikliği Nedir?

Demir Eksikliği Nedir Demir, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu temel minerallerden biridir. Vücudumuzda oksijen taşıma, enerji üretimi ve bağışıklık sistemi fonksiyonları gibi önemli işlevleri yerine getiren hemoglobinin üretimi için gereklidir. Demir eksikliği, vücudun yeterli miktarda demir depolayamadığı durumlarda ortaya çıkar ve anemiye (kansızlık) neden olabilir. Demir Eksikliğinin Belirtileri Demir eksikliği, çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Bu belirtiler arasında yorgunluk, halsizlik, soluk ten, baş dönmesi, baş ağrıları, nefes darlığı ve çarpıntı yer alır. Ayrıca, demir eksikliği olan kişilerde tırnak kırılması, saç dökülmesi ve konsantrasyon sorunları gibi belirtiler de görülebilir. Bağışıklık Sistemi ve Demir Eksikliği Bağışıklık sistemi, vücudumuzu enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Demir, bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışması için hayati öneme sahiptir. Yeterli demir seviyeleri, bağışıklık hücrelerinin düzgün çalışmasını ve enfeksiyonlara karşı etkili bir şekilde savaşmasını sağlar. Demir eksikliği, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelmesine neden olabilir. Özellikle çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlılar, demir eksikliği nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflamış gruplar arasında yer alır. Bu nedenle, demir eksikliğini önlemek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için demir açısından zengin besinler tüketmek önemlidir. Demir Eksikliğinin Nedenleri Demir eksikliğinin birkaç yaygın nedeni vardır: - Yetersiz Demir Alımı: Yetersiz demir içeren bir diyet, demir eksikliğine yol açabilir. Özellikle vejetaryenler ve veganlar, demir açısından zengin bitkisel kaynakları yeterince tüketmediklerinde risk altındadır. - Emilim Sorunları: Vücudun demiri yeterince emmemesi, demir eksikliğine neden olabilir. Çölyak hastalığı veya inflamatuar bağırsak hastalığı gibi sindirim sistemi sorunları bu duruma yol açabilir. - Artan Demir İhtiyacı: Gebelik, emzirme ve hızlı büyüme dönemlerinde vücudun demir ihtiyacı artar. Bu durumlarda yeterli demir alımı sağlanmazsa demir eksikliği ortaya çıkabilir. - Kan Kaybı: Regl dönemlerinde aşırı kanama, mide ülseri veya bağırsak kanaması gibi durumlar nedeniyle vücut önemli miktarda demir kaybedebilir. Demir Açısından Zengin Besinler Demir eksikliğini önlemek ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için demir açısından zengin besinleri diyetinize dahil etmeniz önemlidir. İşte demir bakımından zengin bazı gıdalar: - Kırmızı Et: Sığır eti, kuzu eti gibi kırmızı etler, biyoyararlanımı yüksek heme demir içerir. - Beyaz Et: Tavuk ve hindi gibi beyaz etler de iyi birer demir kaynağıdır. - Balık ve Deniz Ürünleri: Ton balığı, sardalya ve midye gibi deniz ürünleri demir açısından zengindir. - Baklagiller: Mercimek, nohut ve fasulye gibi baklagiller bitkisel demir kaynağıdır. - Yeşil Yapraklı Sebzeler: Ispanak, pazı ve brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler, demir içerir. - Kuruyemiş ve Tohumlar: Kabak çekirdeği, susam ve badem gibi kuruyemiş ve tohumlar demir açısından zengindir. - Tam Tahıllar: Yulaf, kinoa ve bulgur gibi tam tahıllar demir içerir. Demir Emilimini Artırmanın Yolları Vücudunuzun demiri daha iyi emebilmesi için bazı ipuçlarını takip edebilirsiniz: - C Vitamini: C vitamini, demirin emilimini artırır. Demir açısından zengin yiyeceklerle birlikte C vitamini içeren meyve ve sebzeleri tüketmek faydalıdır. Örneğin, ıspanak salatasına limon sıkabilir veya et yemeklerinin yanında portakal yiyebilirsiniz. - Kalsiyum Tüketimini Dengeleyin: Kalsiyum, demir emilimini engelleyebilir. Bu nedenle demir açısından zengin yiyeceklerle birlikte aşırı miktarda süt ve süt ürünleri tüketmemeye özen gösterin. - Çay ve Kahve Tüketimini Azaltın: Çay ve kahvede bulunan tanenler, demir emilimini engelleyebilir. Bu içecekleri yemeklerle birlikte tüketmek yerine ara öğünlerde içmek daha iyidir. İlginizi Çekebilir; Ginseng ve Enerji Artışı: Faydaları ve Kullanımı Demir Takviyeleri Demir eksikliği tanısı konduğunda, doktorunuz demir takviyeleri önerebilir. Demir takviyeleri, eksikliği gidermede etkili olabilir ancak doktor gözetiminde kullanılmalıdır. Aşırı demir alımı, vücutta toksik etkilere neden olabilir ve bu nedenle takviye kullanımı dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Demir eksikliği, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Dengeli bir beslenme ve demir açısından zengin gıdaların tüketimi, demir eksikliğini önlemede ve bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli bir rol oynar. Eğer demir eksikliği belirtileri yaşıyorsanız, bir sağlık profesyoneline danışarak uygun tedavi ve beslenme planı oluşturmanız önemlidir. Unutmayın, sağlıklı bir bağışıklık sistemi, genel sağlığınız için kritik öneme sahiptir. İlginizi Çekebilir; Bağışıklık Sistemi İçin Probiyotikler ve Multivitaminler Potasyum: Kalp Sağlığı ve Kas Fonksiyonları Read the full article
0 notes
Text
Çocuk Sağlığını Tehdit Eden Gizli Düşman: D Vitamini Eksikliği!
Günümüzde çocuk sağlığına dair birçok tehdit arasında, sıklıkla göz ardı edilen ancak oldukça önemli bir sorun olan D vitamini eksikliği dikkat çekiyor. D vitamini eksikliği, sadece kemik gelişimini değil, bağışıklık sistemini, kas gücünü ve hatta ruh sağlığını etkileyebilir. Çocukların büyüme ve gelişim sürecinde bu vitaminin yeterli seviyelerde olması, sağlıklı bir yaşam için temel taşlardan…
#çocuk beslenmesi#çocuk gelişimi#çocuk sağlığı#çocuklarda D vitamini#çocuklarda vitamin eksikliği#bağışıklık sistemi#D vitamini eksikliği#D vitamini kaynakları#güneş ışığı ve D vitamini#kemik sağlığı
0 notes
Text
Çocukluk döneminde obeziteye dikkat!
https://pazaryerigundem.com/haber/214993/cocukluk-doneminde-obeziteye-dikkat/ -
Çocukluk döneminde obeziteye dikkat!

Türkiye’de her 5 çocuktan biri kilolu veya obez. Çocuklukta kilolu olanların yüzde 30’u yetişkinlikte obez. Obez çocukların damar yaşı daha yüksek. Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük Budak konu hakkında bilgiler verdi.
İSTANBUL (İGFA) – Günde 3 saatten fazla TV seyreden çocuğun kilolu olma ihtimali diğerlerinden yüzde 45 daha fazla. Aile ile yemek yiyen çocuklar daha az yağlı besleniyor ve obez olma ihtimalleri daha düşük.
Peki ne obeziteye sebep olur ?
YAŞ: Yaş ilerledikçe obezite riski artmaktadır.
CİNSİYET : Kadınlarda erkeklere oranlara artmış obezite riski dikkati çekmektedir.
GENETİK ETMENLER: Yüzde 25-30 rol oynamaktadır. Anne babanın kilolu olması ile çocuğun kilolu olması arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
SOSYAL – EKONOMİK SORUNLAR: Gelişmiş ülkelerde ve sosyoekonomik düzeyi yüksek toplumlarda obezite riski daha fazladır. Apartman yaşamı, kent yaşamında olumsuz çevre koşulları gibi sosyal sorunlarda obezite riskini artırmaktadır.
FİZİKSEL AKTİVİTE AZLIĞI: Gelişen teknoloji ile çocukların televizyon ve bilgisayara olan eğilimlerinin artması, yeşil alanlardan yoksun apartman yaşamı, çocuk oyun alanı açısından kentsel alanlardaki yoksunluk, merdiven kullanmama , toplu- bireysel araç kullanımı vb. nedenlerle çocukların hareketsiz yaşama eğilimleri her geçen gün artmaktadır.
AİLE FAKTÖRÜ: Parçalanmış aileler, yaşlı anne- baba, tek çocuk, aile içi geçimsizlik gibi birçok faktör obezite riskini artırmaktadır.Beslenme etmeni: Tamamlayıcı beslenmede doğru besin seçimi, damak tadı, yaşam tarzı, reklamlar, fast food beslenmeye yatkınlık.
Tabii tüm bunların dışında içinde bulunduğumuz olağan üstü durumda artan ekran süreleri var. Covid – 19 nedeniyle okulların tatil olmasından dolayı çocuklarımız evde, daha çok ekran karşısında vakit geçiriyorlar ve fiziksel aktiviteleri ciddi oranda azalmış durumda.
Araştırmalar bizlere ekran karşısında geçirilen her 1 saatlik sürenin erişkinlikte obez olma riskini yüzde 7 oranında arttırdığı gösteriyor. Yapılan son bir çalışmada gün içinde 4 saatten uzun süreyi ekran (televizyon, tablet, video, bilgisayar vb.) karşısında geçiren çocukların daha az fiziksel aktivite gösterdikleri ve VKİ’lerinin günde 2 saatten az süre ekran karşısında geçiren çocuklara oranla daha fazla olduğu gösterilmiştir.
Ve tabii en önemli noktalarından bir tanesi olan şekerli içeceklerden zengin beslenmenin obeziteye neden olan faktörlerin başında geldiği; fazla karbonhidrat ve şekerli içecek tüketen çocukların aynı zamanda mikronutrient eksikliği açısından da risk altında kaldığı bilinmektedir.
Öğün atlanmasının özellikle de kahvaltı yapılmamasının doğrudan obeziteye yatkınlık yarattığı çalışmalar ile gösterilmiştir
NELER YAPILABİLİR ?
Çocuklarınıza, sağlıklı ara ve ana öğünler hazırlayın, bir oturuşta tüm yemeği bitirmesi için onları zorlamayın. Özellikle aileler çocuklarına tabağındakilerin hepsi bitirmesi zorlamakta bu da ilerde çocuklarda aşırı miktarda yemek yemeğe neden olmaktadır.
Yüksek kalori, yüksek yağ alımı ve şekerli atıştırmalıklar yasaklanmamalı ancak sınırlandırılmalıdır.Çocuklar mutfağa girip yardım etmekten hoşlanırlar. Çocuklarınızdan ara ve ana öğünleri hazırlamak için yardım isteyebilirsiniz.Yeni besinleri denemeleri için cesaretlendirin.
Çocuklarınızın en az sevdiği besinden başlayarak yemek yemesini sağlayın.Çocuklarınızı besinlerle ödüllendirme veya cezalandırmaktan kaçının.Çocuğunuzun fazla kilolu olduğunu düşünüyorsanız, mutlaka bir çocuk hekimi ve beslenme uzmanıyla görüşüp büyüme gelişme eğrilerini kontrol ettirin.
Çocuğunuzun günlük besin ögesi ihtiyaçları ve alması gereken besinlerle ilgili bir beslenme uzmanına danışın.Küçük adımlarla başlayarak ufak değişiklikler yapmaya çalışın.Çocuğunuzun iştahına saygı gösterin. Ona özel porsiyonlar belirleyin ve ona özel küçük tabak ve bardak kullanın.
Evde yüksek kalorili yiyecekler bulundurmamaya ve küçük yaştan itibaren çocuğunuzu hazır gıdalarla tanıştırmamaya özen gösterin.Şeker ve yağ içeriği yüksek besinlerin tüketiminden kaçının.Çocuğunuzu sağlıksız besinlerle ödüllendirmeyin. Bu davranış onlarda bu besinin güzel ve sağlıklı olduğu algısının oluşmasına neden olabilir.
Televizyon ve bilgisayar başında geçen süre için limit koyun ve hareket etmesini sağlayın.Yemekleri sizinle birlikte yemek masasında yeme alışkanlığı kazanmasına yardımcı olun.Çocuğunuzla birlikte düzenli yapabileceğiniz bir aktivite geliştirin.Sevmediği besinler konusunda ısrar etmek yerine besinleri başka formlarda önüne koymayı deneyin.
Birlikte alışveriş yapmak ve mutfağa girmek bu konuda yardımcı olacaktır.Su içme alışkanlığı kazanması konusunda destekçi olun.Ara öğünlerde sağlıksız besinler yerine sağlıklı alternatifler geliştirmeye çalışın.
Unutmayın ki; sağlıklı beslenme sadece sağlığımızı korumak içindir. İçinde kesin katı kuralların olmadığı, sadece kendi doğru seçimlerimizi içeren kendimizin yapabileceği bir planlamadır.


0 notes