#az önce de söyledim zaten ama
Explore tagged Tumblr posts
thestarchaptersanctuary · 3 days ago
Text
inanamıyorum az önce kendime yanlışlıkla aşk itirafı yaptım ahfsjfnelwşxşclelwkfkglfj
#AY Bİ SANİYE UTANDIM şu anda bunu#bunu söylemem bile#tam anlamıyla aşk itirafı değildi. aşk itirafı olmak isteyen bi itiraftı#tubatu sen nelere kadirsin🦋🦋 fjenslxşçeqşdşlfjglr#az önce de söyledim zaten ama#sanırım sevgiyi yeniden keşfediyoruz tubatuyla birlikte🦋🦋#her anlamda#buraya gelip tubatu “yeni albüm için kayıtlara başladık” diyince iyi bi gevezelik yapmıştım ve o zaman demiştim ki#ve yani tüm süre boyunca zaten merak ediyodum hrkwşsçxlrşwşfçfm tubatu hayatımla hep bir şekilde senkronize oluyor#müzikleri konseptleri işledikleri temalar vs. bu seferki albümde ne olacağını merak ediyordum☝🏼#sanırım bu sefer senkronize olmaktansa bana olmam gereken yeri gösteriyorlar. yolu gösteriyorlar hfjwmsşxicçrlwiflglgjfls#ASLINDA ALBÜM açısından noktaları birleştirdiğinde tamamen böyle bir şey bekliyordum ama ben. gerçek hayatta. o moda#girmediğim için... tam olarak böyle bi şey geleceğini görememiştim shfolewşidçxöflrşdlc#sevgiyle dolup taşan bi albüm olacağını yani. ben bi yerlerde yine ağlıcaz mahvolcaz bekliyodum#AMA yine ASLINDA. bu albümün haberini aldığımız ilk günden beri İNANILMAZ?? POZİTİF enerji hissediyordum fheksşxçödslldmf#inanılmaz heyecanlıydım ve albüm hakkındaki şeyler yayınlanırken de kalbim hep sevgiyle dolup taşıyodu hkdclleğeğfçcögm işte çünkü nedenmiş#çünkü albüm zaten kalbimi sevgiyle doldurup taşıracak bi albümmüş de o yüzden☝🏼 en başından hissetmişim#İNANILMAZ BİR ŞEY YA AHJFNWLWĞFŞGMF AAAAAAAAAA#bi an önce gidip eva’nın “tubatu evreninde sevgi evrimi” yazısını okumalıyım😔😔😔#ajandama yazdığım albüm incelemesi biraz buraya da taştı ve aslında posta yazdığım şeyden de taştı konu ama olsun fjeksşxşfömewllfkflf#OF TUBATU. of#tu’s moa diaries (tu’batu wari wari) 🌟#the star chapter: sanctuary
1 note · View note
hataysekshikayelerisblog · 5 months ago
Text
Teyze Kızının Eltisi! (4) (Murat 45 Y., Aydın)
Uyandığımızda öğlen saat 13:00 idi. Melek alelacele eve gidip geldi. Biz yatakta biraz sümsüklenip oynaşırken, "Hadi kalkın kahvaltıya gidiyoruz!" dedi. Ama ortalık o kadar hareketliydi ki, bana arkadaki site duvarından atlayıp ana yola çıkmak dışında alternatif yoktu. Yola yürüdüm. Melek arabasıyla yanaşıp beni aldı, kadınlar önde, ben arkada kahvaltıya gittik...
16:00 civarı, "Artık gitmeliyim!" dediğimde, "Yaaa kal bu gece de!" dediler. Ama, "Gitmem lazım, haftaya ayarlayıp İzmir'e gelin!" dedim. Beni aracıma yakın indirdiler. İzmir'e döndüm. Ama hemen eve gidip, "Grip oluyorum sanırım!" dedim. Yatak odasına girip, sıcak bir duş aldım, ertesi sabaha dek uyudum.
Ertesi gün akşamüzeri, sanırım onlar da uyuyup kalmıştı, hem Melek'ten hem hale'den mesajlar vardı. Melek, "Oyunu bozmadığın için sağol!" derken, Hale, "Aşkım sayende o kadar mutluyum ki, yıllardır nerdeydin?" yazıyordu. İkisine de ayrı ayrı yazmaya başladım. Önce Hale'ye, "Biran önce plan yapıp ne gün geleceğinizi yazın, ben de organizasyonumu yapayım!" yazdım. Melek'e ise, "Hale ile gelmeden önce yalnız gelmeni istiyorum!" yazdım, sekse doymama rağmen.
Çarşamba akşam üzeri Hale'den gelen mesaj ilginçti, "Aşkım Mustafa'ya olmaz demeye gittim, ama nasıl oldu anlamadım, en son ağzımı sikiyordu!" yazmıştı. "Ya amını?" yazdım. "Hayıııırrrr!" diye yazdı. Melek'e yazdım, "Naber?" diye. Az sonra aradı. Ona, "Hale'den ses seda yok?" deyince, "Ben de aradım, cevap vermedi, gidip kapıyı çaldım, kapalı heryer, acaba Aydın'a mı gitti diye düşündüm." dedi. "Sen ne yapıyorsun?" dedim. "Hiç, evdeyim, benimki balıkta!" dedi. "Ne zaman geleceksin?" dedim. "Müsaitsen Cuma olur mu?" dedi. "Tamam, yarın kararlaştıralım programı!" dedim, kapattık.
Perşembe günü Hale'den ses seda çıkmadı. Melek'e Hale'yi sordum, ama o da, "Bilmiyorum!" dedi. Cuma için program yaptık. İncirlatındaki Plaza otelde oda ayırttım. Karıma da, taahhüt işi aldığımı, tespit için Mordoğan'a gideceğimi, işim uzarsa kalıp Cumartesi döneceğimi söyledim. Orda bir projemiz vardı zaten, ama karım bilmiyordu.
Cuma sabahı Melek kendi aracıyla geldi. Kahvaltı ederken, "Kocana ne dedin?" diye sordum. Güldü. Merakla bekledim açıklamasını. "Biz Almanya'da çok zengin ama ortak iki ailenin çocuklarıydık. Ama karı kocalığımızı tam inşa edemedik. Hani Ahmet balığa çıkıyor ya, aslında yan koydaki kiraladığı eve genç sevgilisine gidiyor. Almanya'da boşanmaya karar verdik, çünkü birbirimizi istemiyorduk, ama iki aile de miraslarından mahrum edeceklerini söyleyip burayı aldılar bize, Türkiye Almanya kadar rahat değil toparlanırız diye o siktiğimin sitesinden ev alıp şutladılar! Almanya'da benim de birileri oldu, ama buraya geldiğimiz iki yıldır kendime göre gönlümün istediği gözümün kestiği birini denk getiremedim. Ama Ahmet parasını verip üçüncü genç kızı alıp götürüyor yan koydaki kiralık evine. Bir şey söylememe gerek yok anlayacağın!" dedi.
"Hale bunları biliyor mu?" dedim. "Hayır, ona anlatırsam kocasına söyler mi diye düşündüm ilk zamanlar, sonra da ailece iyi görüşür olduk. Sitede tek arkadaşım Hale idi, bu kez de acaba benden uzaklaşır mı diye korkup söylemedim. Sonra seni anlattığında söylemek istedim, ama seni kaptırma korkusu yaşar mı diye düşündüm. Anlayacağın haberi yok!" dedi. "Sahi, Hale ne alemde? İki gündür haber alamıyorum!" dedim. "Bilmiyorum, iki kez yazdım, cevap ta yazmadı!" dedi.
Yarım saat sonra meşhur körfez manzarasında odadaydık. Karşıyaka'ya bakan pencerenin önünde süper bir sakso çekti bana. Ben de pencereye ellerini dayayıp amını göt deliğini yaladım. Melek'in götünü sikmemiştim daha, ayrıca detayları da bilmediğim için amına boşalmamıştım o ilk gün. Amına boşaldım uzun bir sikişme sonunda. Bir saatlik dinlenme sonrası balıkçılardan birine gidip yemek yedik. Elele döndük otele. Bir de götünden siktim. Tam boşalmak üzereyken Meleğin telefonu çaldı. Arayan Ahmet'ti. Reddetti. Bir dakika sonra Ahmet tekrar aradı, ama bu arada biz de boşalmış, yatağa devrilmiştik.
Melek kızgınlıkla açtı, "Ben seni sevgilinle beraberken arıyor muyum? Ne var, ne istiyorsun?" dedi. Karşıdan Ahmet bişeyler anlattı bir dakika boyunca. Melek dolu gözleri ile yutkunup, "Tamam geliyorum!" dedi. Sonra bana dönüp sarıldı ve ağlamaya başladı. "Ne oldu?" dedim. "Hale, Mustafa, Ayhan!" dedi. Hıçkırıklarının arasında ama anlamadım. Sonra anlaşıldı olay, Ayhan alışkanlığı olmasa da Cuma sabahı yazlığa gelmiş ve Hale ile Mustafa'yı evde yakalamış. Önce Hale'yi, sonra Mustafa'yı, en son da kendini vurmuş...
Tam 3 ay kimseye çaktırmayacağım diye uğraşarak kendime gelemedim. Bu arada bizim telefon görüşmelerimiz yüzünden polis birkaç kez ifademi aldı, ama olay barizdi. Kıskanç koca, genç yazlık komşusu ile karısını vurup intihar etti. Benim yüzümden öldü diye çok suçluluk hissettim. En son yine Melek sağolsun, "Hale yaşamak istediği herşeyi senle yaşadı, sayende yaşadı, böyle düşün!" diye diye aklımı çeldi. Melek daha sonra İzmir'de ev kiraladı, Kuşadasından çok burda, ben de ev ve dükkandan çok ondayım...
Olaydan 4 ay sonra, öğlen saat 12:00 gibi teyze kızı aradı, "Konuşmamız lazım!" diye. "Ne oldu?" dedim. "Dava dosyasında ismin çıktı, nedir bu öğrenmek istiyorum, ben şimdi İzmir'deyim. İşyerine mi geleyim, sen mi gelirsin?" dedi. Dilek'le yaşıttık, altlı üstlü evlerde büyümüş, okula beraber gitmiştik. Kocası ile dosttuk. Ama kocası iki yıl önce girdiği basit bir ameliyattan çıkamamış vefat etmişti. Dilek, geçen yıl sünnet yaptığımız oğlu ile kalmıştı. Dükkana gelmesini söyledim. Dileği gerçekten severdim, ama ona hesap vermek istemiyordum...
Hışımla girdi dükkandan içeri. Bereket müşteri de yoktu, ekipleri de sabah işlerine dağıtmıştım. Önüme bir dosya attı. Çay may birşey diyemedim. "Bana bunları açıklaman lazım!" dedi sert ve otoriter bir sesle. Evrak, olayın tahkikat dosyasıydı. Hale'nin telefon kayıtları sayfalarca dökülmüştü. Whatsap mesajlarının detayları, mesaj tarih ve saatleri, tüm arama kayıtları, kim aradı kimi aradı, hepsi vardı. Çok uzun bir süreci kapsıyordu. Biraz baktım, hatta son 3 gün mesaj trafiği çok fazlaydı. Benimle o son 3 telefon konuşmasının tarih ve saatleri (eve girerken tarifi, Mustafa'nın yanından aradığı 2 görüşme), Ayhan'ın aramaları vardı, ama en önemlisi Whatsap mesajları telefonundan alınmış içerikleri bile döküm haline getirilmişti.
Dilek sabırsızlıkla bekliyor, masada birşeyleri eline alıyor, bir süre onunla oyalanıyor, sonra çantasını karıştırıyor, sigara yakıyor, söndürüyordu. Whatsap mesajlarına bakarken dikkatimi çeken bir şey oldu. Ben Melek ve Hale 3'lü seviştikten sonra, Melek eve kocasına bakmaya gittiğinde, Hale Mustafa'ya mesaj atmıştı. "Bugün çok tahrik oldum, fotolarımı görünce!", Mustafa, "Hale abla geleyim mi?". Hale, "Hayır şimdi değil, ben seni çağırırım, bu gece Melek ablan burda, offf hayallerim gerçek oluyor!", Mustafa, "Hayallerin neymiş abla? Seni saatlerce evire çevire sikeceğim!". Hale, "Ohhhhhh!", Mustafa, "Deme öyle, Melek abla uyuyunca geleyim!". Hale, "Hayır gören olur, yarın öğleden sonraya hazır ol sen!", Mustafa, "Tamam abla, uyuyamam ben şimdi!". Hale, "Uyu, yarın bana güçlü lazımsın!".
Melek viski'yi getirip biz içmeye başladığımızda da yazışmalar devam etmiş. Ne ben, ne de Melek Hale'nin telefonla yazıştığını farketmemiştik. Hatta Ayhan aradığında da yazışıyormuş Mustafa ile. Hale, "Anlat bakalım, nasıl sikeceksin beni?", Mustafa, "İşte böyle!" deyip (internetten indirdiği amdan sikiş pozisyonunun fotosunu koymuş). Hale, "Offff, başka?", Mustafa, "Bunu da çok merak ediyorum!" (götten sikiş fotosu). Hale, "Eveetttttt, şimdiden sulandı amım!", Mustafa, "Ohhh abla, attırcam şimdi!". Hale, "Ziyan etme, yarın ağzıma attırırsın!".
Tuhaftı, biz o gece 3'lü yaparken ne ara yazmıştı bunları. İşin ilginci benimle tüm yazışmaları silinmiş olmasına rağmen, Mustafa ile yazışmaları duruyordu. Gece saat 02:00'de, Hale, "Bak yarın bunları sikeceksin!" (sikilmekten kızarmış amının dudaklarını ve göt deliğinin fotolarını çekip Mustafa'ya yollamış), Mustafa, "Ohhh, Halemmm, ben şimdi bunlara bakıp boşalırım!". Hale, "Hayırrr, sadece azgın kal diye yolladım!". Ertesi sabah, Hale, "Günaydın yakışıklı!", Mustafa, "Günaydın, geleyim mi?". Hale, "Bu kadar sabırsız olma, Melek ablanla işimiz var akşam üstüne kadar, ondan sonra seninim!", Mustafa, "Sabırsızlıktan öleceğim!". Hale, "Heyecanlanma, amımı doldurmadan boşalmanı istemiyorum!".
Ben bu kadını bir gün önce saatlerce her deliğinden sikmiştim, demek ki gram doyuramamışım. Saat 16:30'da beni arabama bırakıp, Melek'le siteye dönüşlerine kadar ne yazışmalar, ne yazışmalar! Okurken bile yarağım kalkmış masa altında gizlemeye çalışıyordum. 16:30'da, Hale, "Gel hadi Mustafa, evdeyim, ama arka bahçeden gel, kimseye de görünme!", Mustafa, "Uçtummmmm!".
Sonra ertesi gün yani Perşembe akşama dek mesajlaşma yok, demek ki 24 saat Mustafa Hale'deymiş. Akşam saat 22:00'de, Mustafa, "Annemlerin de geleceği tuttu!", Hale, "Olsun, dinlenmiş olursun!". Mustafa, "Ama özledim!", Hale, "Biliyorum, ben de özledim, ama 7/24 sikemezsin ya!". Mustafa, "Sen ver ben sikerim yavrum!", Hale, "Offf, deme şimdi, bak zaten sürekli bana bakıyorsun annenler anlayacak!" (ikisi de veranda herhalde). Mustafa, "Ne yapayım şu an çok güzel görünüyorsun!", Hale, "İyice dinlen bu akşam, sabah annenler gidince amcığım ve götüm seni bekliyor olacak!". Mustafa, "Ağzın da yavrum, çok sevdim ağzına yüzüne boşalmayı!" (vayyy ağzına boşaltmayan kadın gencecik dölleri yalayıp yutmuş). Hale, "Çok tatlıydı döllerin, ilk kez yuttum dedim değil mi?", Mustafa, "Evet aşkım, Halem!". Hale, "Tamam, ben içeri giriyorum!", Mustafa, "Girme, biraz bacaklarını açsana!". Hale, "Gören olur!", Mustafa, "Hadi aççç!". Hale, "Delisin sen!", Mustafa, "Offfff! (demek ki açtı) Külot giymemişsin?". Hale, "Hazır beklesin diye, hem ıslandı bütün hepsi, bırakmadın ki bugün amcığımdan beş dakika çıksan çamaşır atacaktım makinaya, doyamadım ki!". Gece boyu böyle sürüp giden yazışmalar. Ertesi sabah 10:00'da, Hale, "Annenler gitti, geliyor musun?", Mustafa, "Evettttt, duş alıp hemen geliyorum!". Hale, "Ben aldım, amcığım mis gibi kokuyor, gel de sik!".
Sonra bir sürü evrak, Ayhan'ın otoban giriş çıkış kayıtları, sitenin kamerasından giriş saat ve fotosu, tabanca ile ilgili ruhsat vs. mermi kovanları. Mustafa'ya ve Hale'ye 4'er kurşun isabet etmiş. Ayrıca salonun krokisi çizilmiş ve ufak bir detay vardı, kanape de bir adet seks oyuncağı bulunmuş. Daha önce tahkikat dosyası görmemiştim, ama herşeyin bu kadar detaylı ve adlı adınca yazılmış olması çok tuhaf gelmişti.
Dilek, "Ne o, yazışmalar çok mu ilginç geldi, kafanı kaldıramadın?" dedi. Telefonda bana dair bir iz yoktu, ama telefon kayıtları vardı. "Neyi soruyorsun bana sen şimdi?" dedim. Dilek, sanırım operatörden alınan 1 yıllık telefon görüşme listesinin sayfalarını aralayıp, "Bunlar ne?" dedi benim numaramın üzerine parmaklarıyla vurarak. Bir an yutkundum. Dilek, "Benim anlamadığım, geçen yıla kadar sakin, kendi halinde, kafasını önünden kaldırmayan kadının nasıl bu orospuya dönüştüğünü merak ediyorum!" deyip dosyayı gösterdi. Hemen sonra da, "Ölünün arkasından konuşuyorum!" deyip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilmez halde kalkıp dolaptan su aldım, kolonya ve havlu kağıt alıp önündeki sehpaya oturdum. Biraz kolonya döktüm ellerline. Kağıt havlula gözyaşlarını sildi. Dizdize oturuyorduk. "Bak.." dedim, iki elini de tutup sarstım ve "Bana bak, ne oldu?" dedim.
Anlatmaya başladı. "Ben ondan önce evlendim biliyorsun, beni kaynanam yetiştirdi sayılır. Gerdek gecesi sabahı kaynanam ikimizi de karşısına alıp, sen onun ablasısın koruyacak, kollayacak, doğruları, yanlışları gösterecek mutlu olması için çabalayacaksın. Sen de onun kardeşisin, saygını eksik etmeyecek, onunla beraber doğruları yanlışları bulacak, kocalarınıza güzel birer kadın, çocuklarınıza iyi birer anne olacaksınız demişti. Ama ben onu koruyup kollayamadım, iyi bir abla olamadım ki, olanları anlamadım bile, kendi derdimle (kocasının ölümünü kastediyordu) o kadar ilgilenmeyip ondaki değişimi görebilseydim, belki de 5 kişi ölmemiş olacaktı!" dedi.
"5 mi?" dedim. "Haberin yok mu?" deyip anlattı. 2 yılda 2 evlat, bir gelin kaybeden kaynana ve kayınvalidesi birer ay arayla vefat etmiş. "Tek başıma kaldım, şimdi de bu dosya ortaya çıktı. Çocuklarından gizlemeye çalıştım, ama sonuçta olay belli, çırılçıplak banyoda duş alıyorlarmış, su sesinden Ayhan'ın geldiğini duymamışlar bile. Oysa dava dosyasında salonda vuruldukları yazıyordu. Polisin tahmini, kaçarlarken, Ayhan çantasından silahı çıkarıp salonda yakalamış! Bu nasıl oldu, biliyorsan anlat bana!" dedi yalvaran gözlerle.
Elemanlardan birine telefon ettim, dükkana çağırıp, dükkanı ona teslim ettim. Melek 15 günlüğüne Almanya'daydı bir akraba düğünü için. Arabaya bindik, Meleğin eve götürdüm Dileği, bir yerlerden yiyecek birşeyler söyledim. Dilek, "Burası neresi ve neden geldik buraya?" dedi. "Burası arkadaşımın evi, anlatacaklarım uzun ve dükkanda tepkilerinin nasıl olacağını bilemediğim için geldik. Gelen giden müşterilerin ağlayan bir kadın görmesi işim için iyi olmaz takdir edersin ki!" dedim. "Peki tamam, anlat bakalım!" dedi. "Hayır, birşeyler yemelisin!" dedim. "İştahım yok!" dedi.
Çocukluğumuzda evcilik oynadığımızda, karı koca rolünde, bana yemek yapar, sonra da tabağın içine ağzına kadar birşeyler doldurur, "Bu çok!" dediğimde, gözlerini patlatır, "Hepsini yiyeceksinnnnnn!" derdi. Gözlerimi patlatıp, "Hepsini yiyeceksinnnnnn!" dedim. Zor da olsa gülümsedi.
65 notes · View notes
venaamoris1 · 13 days ago
Note
Bir şeylerin biteceğini düşünerek yaşamalısın asıl çünkü sen öyle düşünmezsen şuan bırakmadığın o insan senden koptuğu zaman bu söylediğin söze bel bağladığı için suçluluk duyar bir şeylerin biteceğini bilerek yaşamak daha da anlam kazandırır yaşayabildiğin kadar yaşarsın böylece ama bitmeyecek dediğin her an sallar sallar gün geçirirsin amaan yarın da var nede olsa düşüncesi öldürür insanı inan bana muhtemelen sen eleştiri olarak anlamışsındır attığım anonim mesajını ama ondan değil aranızı önemsediğimden dolayı söylüyorum
Az önce de söyledim, insanlar ölüyor. Hepimizin sonu ayrı çiçekli toprakların altı ve haşerelerin yanı. Belki bazılarımız buna dahi sahip olamayız. O halde şöyle yapalım, yarın hatta 5 dk sonra hayatımız sona erebilir kafasına girelim hepimiz. Her şey bitebilir sonuçta değil mi? Bunu düşünelim ve hepimiz karalar bağlayalım. Sonu düşünmek, sandığının aksine bugünü yaşamaya engel olur. Sadece "son" odaklı oluruz. İnsanız ve maalesef ki doğamız gereği olumsuzluklara fazla odaklıyız. Ha bir de şu var, bana göre neyi fazla düşünürsen bunu çekersin hayatına. Bunun ruh haline de girersin. "Asla bitmeyecek, hep devam edecek" düşüncesi elbet yanlış. İhtimallerin bilincinde olup süreci yaşamak gerekir. Tabi bunların tamamı benim düşüncem. Ayrıca benim söylemime göre suçluluk duyması da akıl saçması. Aşık olduğum kişiye olan hislerimi, duygularımı, düşüncelerimi belirtmem dünyanın en normal şeyi. Bu zaten yapılması gereken bir şey. Buna bel bağlayarak suçluluk duyması sence mantıklı mı? İlerlemiyorsa, hissi bittiyse, devam ettiremiyorsa bunu bana söyler ve bitiririz. Aksi takdirde iradesizlik olur bunun adı. İlişkiler başlayan ve biten şeyler. Bu olgunlukla karşılanacak bir durum zaten. Suçluluk duyacağı bir şey varsa, hatasıdır. Hata yaptıysa duyabilir ama benden isteyerek ayrıldıktan sonra benim söylemim ona vicdan yaptırmamalı.
2 notes · View notes
umutbittigezegeniyakin · 3 months ago
Note
merhaba, objektif yorum istediğim için yazıyorum.
erkek arkadaşımla 7 ay önce ayrıldık ayrılma sebebimizde sanki hiç hayatında yokmuşum gibi beni hiçbir planına dahil etmemesi, aynı bina içinde yer aldığımızda görmeye gelmemesi, 3-4 gün boyunca günaydın iyi geceler dışında bir şey yazmaması gibi küçük küçük olaylar sonucu aşırı değersiz hissetmem sonucu ayrılmak istemiştim. 5 ay sonra kendisi aradı-bu aralarda yolda karşılaşıyorduk bana baktığını hissediyordum ama hiç onun olduğu yere bile bakmıyordum.- tekrar görüşüp konuşmak istediğini işte yaptıklarının yanlış olduğunu, bensizliğin korkunç geldiğini, benim nasıl hayatıma devam edebildiğimi sordu. ben de bir iki hafta boyunca konuşmak istemedim ama gerçekten hayatımda ilk defa birine aşık olmuştum yaptıkları sonucu tekrar aynı duyguları güçlü hissedemiyordum. iki hafta sonunda pes ettim ve konuşmayı kabul ettim biz konuşmaya başladık ama ben o zaman yaşattıklarını aşamadığımı söylüyorum birlikte halledicez işte ben çok pişmanım diyor ama niye bana böyle yaptın sevmiyosan sevmiyorum deseydin daha az üzülürdüm bana geçerli bir sebep sun dedim hep. bir kerede yüz yüze görüşüp öyle çözmeye çalışalım dedik ama yine olmadı sürekli susuyor “nedenini” sorduğumda sadece o zamanki önceliğim sen değildin diyor. 1 ay boyunca konuştuk aşağı yukarı haftada 2 kere bu konuları açmışımdır çünkü sindiremiyorum içimde ilk defa biri beni bu kadar hayal kırıklığına uğrattı ben konuyu açtıkça bu susup ben yatıyorum demeye başladı aradım dedim hani konuşmuycaksak bu konuları niye bana geldin bu saatten sonra ilerlemek için sevgi yeterli değil dedim, dedi tamam dikkat edicem özür dilerim falan sonra aramıza bi anda soğukluk girdi ben kendi içimde düşündükçe oluşturdum bu soğukluğu ama onun tarafında da bir soğukluk vardı sanırım yorulmuştu benimle uğraşmaktan. 3-4 gün soğukluk sonucu ben konuşmak istemediğimi söyledim keşke tekrardan hiç gelmeseydin dedim o da yapma sen kararını vermişsin kendi içinde zaten bana bir şey demek düşmez dedi-ilk ayrılığımızda sen hoşlantını bitirmişsin demiştim ve emin olmadığını söylemişti- o yüzden sevgisine inanmıyordum zaten ama karşısındaki insana böyle davranan bir erkek gerçekten seviyor olabilir mi bana pek gerçekçi gelmiyor:’)
kusura bakmayın çok uzun oldu, iyi geceler
başına gelen şey için üzgünüm. tüm paragrafı okudum aslında uzunca bir şeyler yazmak istiyordum fakat elemanın "önceliğim sen değildin" cümlesinden sonra o kadar uzun yazmaya gerek olmadığını anladım. kendisine onun istediği şeyleri sunmadığın için( ona göre) senden uzak kalmayı tercih etmiş ve başkasından bunu ummuş. bu senin kötü birisi olduğunu göstermez aksine böyle bir şey varken sana bu şekilde bir açıklama yapmadan devam etmeye çalışması onu kötü birisi yapar. gerçekten değil yalandan bile sevmemesi gerekir seni bu şekilde bir karakterin, önüne bak :)
2 notes · View notes
yordunbeniyordun · 2 years ago
Text
aylardir hayatim korkunc bir sekilde yerle bir oldu sehrimi evimi arkadaslarimi kaybettim farklı bir senirde hic bilmedigim insanlarla yuz yuze gelip yepyeni bir hayata basladim ama bu donemde hayatimda birisi vardi depremden bir hafta önce hayatima giren biri girdigi andan itibaren benim bütün sorunlarıma çözüm oldu o andan itibaren her an konuştuk birlikte gelecek planları yaptik evimize alacagimiz kedileri kopekleri düsündük ilerdeki hayatında olucagim yeri benim isimi yaparken onun beni izleyisini ondan sonra onun sirketinde benle birlikte yapacagi seyleri konustuk surekli depremin öncesinde tumblri silmistim artik buraya anlatacsgim bir sey kalmadı diye cunku cpcık gercekten her seyimi halletmek icin cabaliyodu ve sevgisinden cpk emindim bir kere tartistigimizda 8 saat konusamadık diye delirmisti günümüz bok gibi gecmisti hic küs uyumicaz dedik o gun birlikte olmadan yapamayiz dedik seni kaybedersem şehrimi kaybederim dedi cunku koskoca sehirden birbirimize bi tek birbirimiz kalmıstık uzak mesafe olsak bile her gun sık sık konusup birbirimize zaman ayiriyoduk uzak olduğunu hissettirmiyodu bile hicbi zaman hayatimda korkunc iliskilerden sonra korkunc arkadasliklardan sonra hepsinin ödülü gibiydi benim için cok deger veriyodum fikrine yaptiklarina o da benimkine ayni sekilde bi sey oldugujda birbirimize sorar zorluk karsisinfa birlikte durabilirdik ama ben ne zaman onu gormeye antalyaya gittim isler anlayamadıgım sekilde ters cevrildi cuma gunu gordum cok guzeldi ama benim evim dedigim cocuk depremden yikilan sehirdeki evimden daha hasarliydi daha yipranmis yprulmustu oncesinde bir sürü sey anlatan cocuk bombos uzaklara bakip mutsuz olduğunu söylüypdu biliyodum hayatinin zor olduğunu ama yanında o pencereden gormek benim icin cok zor oldu cocuk 5.30 saat bir kere bile oturmadan işteydi gelecek nakliye yardimiyla neyi nerden nasil alacagini düsünüyodu yani beni hep cpk sükür ki ailem koruyup kolladı hep beni düşündüler deprem sonrasi ankaraua geldigimde tum akrabalarim bize inanilmaz destek oldu annemler dershanemi evimizi her seyi halletti ama cocuk hepsini kendi halletmek zorundaydi cpk yorgundu bitmisti goruyodum neyse dedim düzelicek cok zor ama hayatimiz yoluna girecek ve antalyaya gittigime binbir pisman olarak ankaraya döndüm yol boyu icimde huzursuzluk vardi gergindim aramizin bozuk olduğunu goruyodum ve cocuk icin deli gibi üzülüyofum eve varmami bekliyodu konuşmak icin ama me konuşacağını bilmiyodum eve varana kadar da uyuyakaldı zaten ertesi hun 9da az bi milyar konuştuk ve ben dershaneye gec kaldigim icin telefonumu gec kutusuma koydum cıktıgımda aldigimdaysa uzunca bi mesaj vardi dedim evet geldi beklenen mesaj ama buna hic hazir degildim telefona bakip ağlamaya basladim aciyla nasil bas edicem bilemedim bi kac sey yazip biraktim ama gece 11de kafamda tonla spru işareti oluştu her şeyi sordum zoruma giden merak eden ki her sey hakkında cevap aldim yorgun kötü dpneminde kendine zaman ayiraöiypken bi baskasına ayiramazmis öncelikleri kendisiymis baskasi icin ben de onceligimi degistiremezmisim baskasi dedigi kisi kendisi ve ben butun planlarimi onla yapmistim gucumu ondan aliyodum ayri bisey düsünmüyodum gücsüz kaldım plansiz kaldim beş saat uzun uzun konuştuktan sonra merak edip sordum gercekten sevdin mi diye gercek sevwmwdigini söyledi denemis ama yapamamis kendisiyle alakaliymis ben cok asiktim ama kendisi olamamıs bana guveniyomus deger verdigi birisiymişiö ama hicbir lafina bissy diyemedim o kadar zoruma gitti ki yalvardim cpcuga icimde kalan me varsa söyledim hic pisman degilim ama sonuc degismedi zaten bitmis kafasında ve bana yapacak hicbir sey birakmamis ama cok ozluyorum onsuz neyi nasil halledecegimi bilmiyorum sinavima 3 ay var tum gucumle her seye devam etmem lazim ama hiç gücüm yok aldıgım nefes kalbime batiyor umarım ki hizli toparlayabilirim ama onu cok sevdim ymarim ki böyle seven birini kaybettigi icin pisman olur ve saglıklı bi sekilde ben bu sureci gecebilirim cpcugu hayatımın merkezine koydugum icin her seyden pzur dilerim
6 notes · View notes
sweetserialkiller-dilsat · 2 days ago
Text
Sevgili dostum, Biliyorum aylardır buralarda değildim. Daha doğrusu bunu ben seçmiştim kabul ediyorum. Sana son yazmamdan sonra bile bekledim açıkçası bana geri geleceğini, olmadı tabi bittiyse bitmişti bizimkisi. Eskiden en yakınımdın o yüzden aylardır hayatımda olanlar hakkında senin da bilgin olması en doğal hakkın diye düşündüm. Onda terapi seansı aldım, biraz seni unutmak için, biraz kendimi bulmak için biraz da yeni takıntılarımı konuşmak için. Bu süre zarfında hayatıma birileri girdi tabiki de. Baktım ki buna pek de engel olamıyormuşsun. Yaz boyunca kendimden yaşça büyük biriyle beraberdim. İş çıkışlarında kimselere demeden çaktırmadan kaçarak gittiğim bir noktaydı benim için. 3 katlı villada biraz da ulaşımın sıkıntılı olduğu bir yerdi tabiki. Ünlü komşularımız da vardı bu arada, hemen arka villamızda oturuyorlardı. Kimseye belli etmeden 3 koca ay yaşadık. Milli maçları beraber izledik, inanmazsın koskoca adama içmeyi ben öğrettim, çoğu kez 2 birada sarhoş olmasına şaşırdım mesela. Sonra bir Salı sabahı kapı çaldı. Tunus’lu sevgilisi çıkageldi. Ona göre sevgili değillerdi, ama kıza göre bariz öyleydi. Kızı birkaç gün sonra ülkesine gönderdi çünkü benimle olmak istiyordu, iyi geliyormuşum ona öyle diyordu. Sonra yine güzel günlerimiz oldu, akşamları çıkıp çıkıp bahçedeki çiçekleri suluyorduk beraber. O da iyi değildi bakma, ben gibiydi de çaktırmıyordu sadece. Sonra bir temmuz gecesi gecenin körü yine kapı çaldı, yine o kız gelmişti ve bağırıyorlardı. Evin en alt katında elimde bıçakla bekliyordum, işte öyle bir korkuydu benimkisi. Sabahın 4ünde eve bırakmak zorunda kaldı beni ve söz verdi bir daha gelmeyecek yollayacağım ülkesine dedi, yine inandım. Bu arada bir daha gerçekten gelmedi kız. Derken bizim yaz planları başladı, bu arada söylemiş miydim bilmiyorum kendisi geçen sene alaçatı’da gittiğimiz meyhaneyi ayarlayan mimar arkadaştı. Bizim yaz tatili planları da hep bi şeylerden dolayı ertelendi. Bazı geceler, ki gerçekten geceler yazıp uyumadıysan geliyorum yazıyordu ve aradan maks.15 dakika sonrasında kapımda oluyordu, öyle de kudurmuş birisiydi işte. En son da ağustos sonu gibi konuştuk, senin evlilik teklifi ettiğin gün hüngür hüngür iyi değilim gelir misin diye yazdığımda elinde biralarda kapıyı çaldı. Tüm gece başka bi adama, başka bi adam için ağladım. Çok da güzel nasiyatları oldu bu arada. Hakkını yiyemem. O gece hiç uyumadık sanırım, ve evet kocaman adam yine sarhoş oldu. O geceye dair Gripin’in Beş şarkısını en az 30 kere falan arka arkaya manyak gibi dinleyip ağladığım, diğer detaylar bende yok, hatırlamayı da çok istemiyorum açıkçası. Bu arada inanmazsın ömrümde de ilk defa o gece namaz kıldım, öyle mistik bir geceydi benim için. Kendisini birkaç gün sonra gördüm bende kaldı yine o gece, haftasonu alaçatıya gideceğini falan söyledi. İşte o da son görüşümdü, sonrasında yediği boklardan bir kez olsun yüzüme bakacak yüzü olmadı. Bu arada tam bu satırları yazarken aşk-ı virane çalıyor rafetten, aç dinle, bi posta dans edip söyledim çünkü şarkıyı. Neyse nerde kalmıştık. Arkadaştan bahsediyordum. 2 hafta önce gittiğim fuarda gördüm, yan yana geldik. Sustuk. Yüzüme bakamadı, bi an baktı gibi oldu tabi boğazı kitlendi konuşamadı. Aramızda bir şeylerin olduğunu anlayan birkaç arkadaşı vardı, gecenin bilmem kaçında beni evde görünce anlamışlardır tabi, onlar da anladılar sessizce sustuğumuzu, sonra kimse bozuntuya vermediler. Haberini aldım ama benden sonra kafayı bozmuş, olduğu adamdan başka birine evrilmiş, ne yaptığı hakkında en ufak bilgisi yokmuş, işleri de yolunda gitmiyormuş zaten. Yine de benim evimde halen yazın serinleyeyim diye verdiği vantilatör duruyor işte. İçimiz dışımız her yerimiz serinledi. Bu arada tabi bunları sana anlatamadığım ve fikirlerini alamadığım için hep terapistime anlatıyordum, adamın baştan red flag olduğunu çok söylese de ben başımın dikine gittim o yüzden yani bile bile lades. Olsun yine de deneyim oldu diyelim.
Part 1
0 notes
someays · 2 months ago
Text
21 Eylül 2024: Cumartesi
Çalışılan süre: 4 saat
.........
Bu haftaki ödevlerimi hiçbirini tamamlayamamıştım ve onları tamamlayabilmek adına kurstaki dersleri ektim 😁 okul kütüphanesinde çalışırken yokluğumu anlamışlar ve sınıfa gitmek zorunda kaldım. Aşırı hastaydım. Her gören iyi misin diye soruyordu. Çünkü kafamı dik tutamıyordum yani. Kurstan sonra Fatih hocayla görüşmeme 2 saat vardı. Yeter benden önce girecekti koçluğa ondan dolayı ikimizin ortak bir saatlik boşluğu vardı. Onun karnı ağrıyor ben hapşurup tınsırıyorum ona rağmen bir kafeye gittik lfmdmdndldnd. Tatlı yedik birer de kahve içtik. VE KAHVEDEKİ SÜT BANA DOKUNDU. yeterin seansının bitmesini beklerken oturup ağlayacaktım midem çok kötü bulanıyordu. Her neyse bu haftaki programımda çok eksiğim vardı. Ama düzenli ve yeterli bir şekilde çalışmıştım. Ondan dolayı Fatih hoca kızmadı (bu çok nadir yaşanır). Seans ilk başladığında sen iyi misin diye sordu. Hastayım biraz ondan halsizim dedim. Hayır dedi ondan bahsetmiyorum ruhen iyi durmuyorsun aşırı durgunsun dedi. 🤙🏻🤙🏻 Bende işte anlattım felan ( az daha ağlıyordum her neyse) sonra o da baya konuştu. Her neyse işte ya bitti gitti orası geçen haftakinin iki katı bir program yazdı müko gerçekten. Günlük sürelerimi artırdı. Ve bana Türk müsün diye sordu???? TÜRKÇE YAPAMIYOR OLMAM TÜRK OLMADIĞIM ANLAMINA GELMEZ TAMAM MI lcndmdndkdndksmsknd. Zaten denemelerde matematikle kurtarıyorum matematik olmasa muhtemelen netim aşırı düşük gelecek. Tipik sayısalcı özellikleri taşımaktan gurur duyuyorum. Sonra akşam kuzenim Mehmetin doğum günü vardı. Hasta hasta o velet için gittim amcamlara. Bir de üstüne mutlu olsun diye çiğ köfte söyledim internetten. Gıcık çocuk oturdu maç izledi. Neyse maçta çok güzeldi ama.
0 notes
iyiyimlaben · 5 months ago
Note
Abla dün yazacaktım da yazmadım. Sana bundan 2 ay önce bir çocuktan bahsetmiştim hatırlıyor musun bilmiyorum hani şarj aleti mevzusu falan olmuştu konuşuyoruz demiştim.
Ya kendisinin ailesiyle ilgili sıkıntıları var hani ben de az çok bildiğim için elimden geldiğince hep yanında oluyordum son zamanlarda aramız bozuktu günlerce konuşmuyorduk zaten, ki bana söz vermişti düzelteceğim her şeyi demişti ama düzeltmek yerine her şeyi daha da mahvetti şu an günlerdir konuşmuyoruz ben de aramadım yazmadım aslında. Çünkü tek taraflı çabalamaktan çok yoruldum bunu ona da söyledim verdiğim çabalar hep boşa gidiyor dedim çok da bir şey demedi. Dün durum atmış iki tane kendine bir şey yapacak diye çok korktum ki gerçekten yazmayı çok istedim ama yazamadım. Yani bitti mi onu bile bilmiyorum hani ne bileyim bitirmek istiyorsa neden karşıma çıkıp da beni istemediğini söylemedi diye düşünüp duruyorum. Çok özlüyorum aslında ama yazamam, o beni özlüyor mu onu bile bilmiyorum. Beni artık sevmiyor ondan eminim yani. Cidden yazmayı o kadar çok istiyorum ki bazı şeyler engel oluyor. Gurursuz görünmek de istemiyorum çünkü elimden gelenin fazlasını yaptım bu zamana kadar.
Sadece bana bunu reva gördüğü için kırgın ve kızgınım sanırım.
Sen olsan yazar mıydın peki ?
Ben ilişkimi bu yüzden bitirdim yani günlerce konuşmadığımız hiç olmadı hatta bir gün bile konuşmadığımız olmamıştır ama çok yorulduğumu ve tek taraflı çok çabaladığımı fark ettim ve bitirdim ilişkiyi. Ve iyi ki de öyle yapmışım diyorum çünkü inan bana sen başkasının çocuğunu büyütmek için gelmedin bu dünyaya. Onun sorunları varsa elbet senin de vardır, bunu sizin ilişkinize yansıtıyorsa bu zaten en başından yanlış ya da yansıtıyor ama ben halledeceğim diyorsa bu da yanlış. Siz beraberseniz her şeyin üstesinden beraber gelmelisiniz. İlişkide yıprandığının farkındaysan boşuna çabalama çünkü değişmeyecek hatta işler ciddiye binerse daha da kötüleşecek her şey emin olabilirsin. Ayrılırsan üzülecek misin? Tabii ki üzüleceksin ve hemen atlatamaya da bilirsin ama sonunda yıpranmadığın ya da yıpransan bile karşılıklı olarak çaba gördüğün bir ilişkiyi bulacaksındır. Ya sevgi her şey değil kızçe maalesef ki, olgunlaşmamış çocuk çocuk insanlarla da hiç uğraşılmıyor, değmiyor… Yani ben senin yerinde olsam, sen kendi yoluna ben kendi yoluma derdim…
1 note · View note
mezardakicicekk · 6 months ago
Text
KURTARILANDAN GELEN DARBE
22/05/2024
Bugün size kırk yıl düşünsem başıma geleceğine inanmayacağım bir şeyden bahsedeceğim. Konu Papatyayla ilgili. Hani şu intihar düşüncesinden vazgeçirdiğim, iyi olsun diye psikologlar aradığım, onun için psikoloğumun kapısına dayandığım, tüm bu süreçte kurstaki hocam tarafından küçümsenip herkesin önünde aşağılanmama rağmen dik durup onun için koca bir dönemimi heba ettiğim Papatya.
Daha öncesinde size bir soru sormuştum. "Ben mi yanlış anlıyorum yoksa Papatya bir erkekten ilgi gördü diye beni kapı dışarı mı etti?" diye bir soruydu. Cevap evetmiş. Sinirlenenler, arkadaşlığımı bitirip ona hakaretler etmemi söyleyenler olmuştu. Amacım bu durumdan rahatsız olduğumu dile getirip kendine çeki düzen vermesiydi. Peki ne oldu? Gelin size anlatayım.
Plansız bi şekilde bir sabah Papatya'ya müsait mi diye sordum. Buluşmaya karar verdik ve ben hazırlanmaya başladım. Aradan yarım saat geçmişti ve bana "Kuzenim mezuniyet elbisesi bakacakmış. Onun yanına gidicem, çok önemliymiş." diye mesaj attı. Mezuniyet elbisesi mi? Haziran ayına daha 2 ay vardı ve hiçbir mağazaya bırak mezuniyet elbisesini yazlık sezon ürünler bile adam akıllı gelmemişti. O kadar çok ekilmenin üstüne bu olunca tabiki ona inanmadım ve sinirlendim. Bana sıra gelince hep işinin çıktığından ve sevgilisi olduğundan beri saçma sapan davrandığından bahsettim. Saçmaladığımı söyleyip beni geçiştirdi.
O günden sonra onunla hiç konuşmayıp tavır koydum. Onunla olan postlarımı sildim; öne çıkan hikayelerimi kaldırdım, taktığımız arkadaşlık bilekliğini çıkardım ki bunu taktığımız günden beri hiç çıkarmamıştım, mç hesabımdan ve yakın arkadaş listemden çıkardım. Biliyor musunuz bunları hiçbir zaman fark etmedi. Tam 2 ay sürdü bu tavrım. Doğum günü geldiğinde kutlamamak için kendimi şartlamıştım ama son 1 aydır fazla meşgul olduğumdan cidden doğum gününü bile unuttum. Benden bi haber yaşayıp gidiyordu. Hatta 1 kere son dakika ektim onu ne hissettiğimi anlaması için. Hiçbir şey etki etmedi ona.
En son yine buluşma planladık günler öncesi ve bana buluşma sabahı "Okuldayım etkinlik var" dedi. Benimde zaten işlerim vardı ve öğleden sonra anca biterdi. "Benim işim 3 gibi bitecek 4 gibi çarşıda olurum." dedim ve tahmin edin bana ne dedi? Hadi, tahmin edin. "Beni daha çok beklersin."
Laf sokmak için kullanılan bir cümle olduğunu bildiğim halde o niyetle dememiştir diye düşünmeye kendimi zorlayarak "5 gibi geçerim o zaman" dedim ve bana etkinlikte görevli olduğunu ve bunu son dakika öğrendiği için gelemeyeceğini üstüne o saatten sonra benimle kalamayacağını ve eve gitmesi gerektiğini söyledi. Sakin kalmaya çalışarak bana attığı bu yalanın arkasında ne olduğunu bulmaya karar verdim. Öncelikle tumblr bloğuna baktım. Ondan başka bloğu takip etmiyordum zaten ve birkaç gün önce yazı paylaştığını gördüm. Sevgilisi askere gitmiş. Ne ironik değil mi?
Elimizde ne var? Sevgilisi hangi gün olduğunu bilmediğim bir zaman askere gitmiş. Peki bu çocuk askere gittiyse bugün bana söyledikleri doğru olabilir mi? Üniversiteye girmiyor olsam bile üniversitesi hayatını az çok biliyorum. Çevremde okuyan kişiler sayesinde de gün geçtikçe daha fazla bilgi sahibi oluyorum. Okulun sitesini kontrol ettim. Her üniversite her etkinliği için haftalar öncesinde duyuru yapar ve bu etkinlikler sene başı yıllık olarak planlanır. Bunu çok iyi biliyordum. Peki buluşacağımız gün gerçekten etkinlik var mıydı? Hayır. Hiçbir şey yoktu.
Aklıma sevgilisinin izin günü olduğu ve ziyarete gittiği ihtimalinden başka bir halt gelmediği için sinirlenip uzun bir paragraf yazdım. İçimde biriktirdiğim her şeyi anlatıp onunla görüşmek istemediğimi ve aklımla oynamaya çalışmaması gerektiğini söyledim. Beni resmen aptal zannediyordu. "Sevgilimle kendini kıyaslaman saçma ve aklınla oynayacak kadar uğraşacağımı sanmıyorum" dedi.
O yüzden ayak üstü binbir tane yalan atıp durdun değil mi Papatya? Ben hayatımda böyle nankör bir insan görmedim. En son "Umarım o çocukla ayrılmazsınız ve kaybettiğin bu arkadaşlığa değer" dedim ve bitti her şey. Cehennemin dibine kadar yolu var. Bu saatten sonra ağlayarak bana gelirse Pei yerine gerçek Yosun'un kim olduğunu en acı şekilde göstereceğim ona.
0 notes
goodmemoriesclapper · 11 months ago
Text
Otuzuncu Yaş Manifestosu
Yazmaya eğilince, uçtu. Bana yine kağıt yazdıracak. Ben sadece kalem tutanım. Biline. Yazmak kendi yaşamımda hatırladığım en eski şey. Tarihte de böyle sanıyorum. Çizgilerin yazıya evrildiği yer, yaşamın başladığı yer olarak duyumsanıyor bende. Yazmak; süreç içinde insanın içinde dolaşan bir kavram. Yazmadığım zamanlarda bile yazıyı düşünmem. Bunu farketmem çok sonraya rastlamıştı. Bir şekilde bir yerlerde hep yazdığımı biliyorum. Not alamasam da unutsam da… O his, arayış seni takip ediyor belli ki. Yoksa zaten çok önemli değil, kim kimin dediğinden anlamış kim durup düşünme inceliği göstermiş. örneğin Nilgün, örneğin Rimbaud örneğin Çehov. Okumak yetmiyor yaşam burada var olamıyor. Okumak anlama dönüşmüyor yani. Yoksa bilinirdi Uğur'un ütülü gömleği Rodrigo'nun gitarı Paco'nun tırnakların ucu. Motzart'ın Lacrimo'su. Bunların yaşama dönüşmesi tecrübe edilmesi gerekir. Bu yaşamın içinde zamanla yok olup gitmiş. Farkında olunmayan bir kavram. Yaşadığımızın yaşarken farkında olmadığımız gibi bunun üzerine düşünme fırsatı da yaratamıyoruz. Ne ki yaşamak zamanın geçmesi miydi ?Korkulu ustalığımız mı ? Devrim kıvılcımı mı, bir sağcı hareketi mi yoksa. Ya da bir kadının gözlerine bakıp " Merhametin ta kendisydi gözlerin" diyebilmek mi ? Şairin , bir kağıt toplayıcısının evine ekmek götürebilmesi mi ? Metro da bir müzisyenin. Sabahları erkenden uyanın kedinin sonra. Sorular daima anlam karmaşasına götürüyor. Yazıyla var olmuştur. Yaşamı anlamak da yazıyla var olan bir şey. çizgilerin yazıya dönüşmesiyle… En son yazı duyguya dönüşmüştür. bunu icat edene "Ozan" demişlerdir. Dedim ya: Yazmak hep var olan bırakmayacak olandı. Otuz yaş biraz dönüm noktası. Bir ayrım. Milat. Bir ekol gibi. Kaçta kaçı İnsan yaşamının bilmiyorum. Çok istediğim zamanında ben de Ozan olabilmeyi. Ama ne 27'sinde ölüp rock yıldızı olabildim ne 29'unda intihar edip Şair olabildim. Çok İstemiştim o zamanın Şiir bildirisini yazmayı. Ne güzel yazmıştı Küçük iskender. kıskanmıştım. Şiir ödülünü sevgilisine verdiğinde kıskançlığımdan sövmüştüm. Şair değilsin demiştim. Belki ondan önce anlamıştım köpeklerden başka kimsenin uzaklara bakmadığını Ama bilirdi benim atlara ve uzaklara hayranlığımı. "Hadi len" dedi. Şairdi. Otuzuma gelince şimdi, durup düşününce anlıyorum. Yaşamın hangi, aşkın sevdanın hangi tarafında olduğunu… Ama bilirdi ben zamanın karagözlü zalimlerindendim. Çünkü yıllarca aynı müzikle aynı gecenin aldınta şiirler yazdım. İşte böyle böyle kılıç çeken kılıçla ölürdü. İşte korkulu ustalık, işte kan, işte gül. Aynı. Dedim ya : Şimdi anlıyorum. Sevda karşısında hiçbir şeyin önemli olmadığını işte böyle Ozan'ım. Dedim ya: Hayatta olmakla yaşamak bağdaşmıyor. öğrenmek, duyumsamak oluyor yaşamak. Bu sene öğrendim, Aziz Nesin abiyle oturup konusunca kimseyi kendi metremle ölçmemeyi. Oysa yirmilerimde de Can Abi söylemişti " O ne yaptı deme herkes kendinden sorumludur" Doğru. Gençtim Toydum affet allahım. koca dünyada yalnızım ve güçlüyüm. Kimsem yok. Öyle büyük sözlere , betimlemelere de ihtiyacım yok, üstelik. Dedim ya otuzuma geldim ve inanıyorum yaşadığıma. Yirmilerimi sonuna kadar harcadığıma. Zerresini heba etmediğime inanıyorum. Koştum. Az okudum çok düşündüm. Ama ne bileyim önceden diyorum İnsandım, şimdi taş kesildim. Dedim ya otuzuma geldim beni bu yaşa eriştirdin teşekkürler Allahım. Gücenme bunları ben yazmıyorum kağıt yazdırıyor. Sen de kitap yazdın herkes okudu kimse anlamadı. suçlusu kim bilmiyorum. Ama İstediğin gibi miyim Allahım. Ben razıyım yine de… Bir karalama defteri gibiyim biliyorum dünyaya dağılan camın sırçalarını toplamaya geldim.
Olsun yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan. Olsun yine de bağıra bağıra söyledim hep "Öyle bir yaşadım ki büyük bir gökyüzünün altında hala duyumsayabildimse kendimce bunun için çabaladığım için, ellerim arkamda gözlerim bağlı. .. Yaşadım."
Sağ ol tanrım iyi ki yazı var iyi ki otuzlarıma getirdin
"Dedim ya anlamazsınız, beni avi pardo çevirsin."
Tolga. onobirikibinyirmidört
Tumblr media
0 notes
sevgilihobbit · 11 months ago
Text
Yapmam dediğim ne var varsa yaptım. İçmem dediğim, yemem dediğim ve söylemem dediğim ne varsa içtim, yedim ve söyledim. Bir tek şey kalmıştı yapmam dediğim. Gitmem demiştim hep. Şimdi de gidiyorum.
Gittiğim yer beni elbet değiştirecektir ve bu bir veda elbetteki değildir. Ancak bunu defalarca düşünmeme rağmen ve “şu hayatta en büyük hayalim yok fakat olacaksa yurt dışına çıkmak istiyorum” sözlerimi defalarca kez kendime hatırlatmama rağmen içimde yaprak kıpırdamaması beni bir akşam vakti tramvay durağında saatlerce dikilip yola dalmaya itiyor.
17 yaşındaki ben görse şu halimi, dönüştüğüm kişi için gurur mu duyar yoksa nefret mi ederdi bilemiyorum. Günümüzdeki ben ise yaptığı, yaşadığı ve tattığı ne varsa “oldu bir şeyler” diyip üstüne bile düşünmeye hali olmayan, ağzında bir hallederiz lafıyla sanırım ömrünü geçiricek bir kadına dönüşmüş halde. Şu ana dair olan ben, olduğu ve olacağı her şeyi bir gecenin ortasında kabullenmiş ancak gariptir ki geçmişe göre daha az hırçın fakat kendi canını yakma konusunda daha iyi olmuş. Eskisine göre de daha uykucu…
Bu kadar yazmışken birde 23 yaşımdan 24 yaşıma bir şeyler yazmak istiyorum.
Ne yaparsan yap bazı şeyler hallolmayacak. Senin şu her şeyi abartma ve küçükleri büyük etmen asla değişmeyecek. En azından şimdiye kadar değişmedi. Bazı şeyleri hala “hallederiz” kafasıyla gidiyorsan bir yanlış yapıyorsun demektir çünkü bazı şeyleri halledemiyoruz. Sadece az hasarla atlatıyoruz ve bu halletmek değildir.
Başkalarına verdiğin o akılları asla kendinde uygulayamayacaksın ve sen derin bir insan değilsin. Sıkılırsın bir kere. Sadece bir şeyleri alışkanlık etmeyi çok seviyorsun çünkü bu seni en azından bir şeylere ait kılıyor ve sen ait olmak istiyorsun. Kötü haberse sen, ait olabilecek bir insan değilsin.
Çok sevilmek istiyorsun ama ilk önce çok sevmeyi öğrenmen gerekiyor. Şu an en çok istediğin şeyi elbetteki hatırlayacaksın çünkü insan bir yıl boyunca her dua edişinde, her mum üfleyişinde ve her yıldız kayışında dilediği şeyi unutamaz. Bu yüzden sana tekrar hatırlatmayacağım ama umuyorum ki artık bunu dilemiyorsundur çünkü çok istiyordun. Bizim çok istediğimiz hiçbir şey olmuyor. Lütfen bırak gitsin ve o hikayeyi de dönüp dönüp okuma çünkü bizim bir Serdar’ımız olamayacak. O bir kurgu. O kurgudaki insanlar da mükemmel değiller zaten. Mükemmel olmak zorunda değilsin ama salakta olma ve bir kurguya yüreğini bağlama. Küçükken boyundan büyük aslalarla başlayan lafların yüzünden belki de hiçbir zaman en çok istediğin o şey olmayacak. O asla ile başlayan lafların yüzünden de gerçekten asla yapmayacağın bir şeyi yapmış olabilirsin. Bunları unutma.
Arkadaş konusunda ne kadar başarısız olduğunu bir kez daha kanıtlayarak en büyük kalp kırıklıklarından birisini bu yılda en yakınlarından alman ve bir akşam üstü annene en büyük pes edişini ağlaya ağlaya söylemen belki de kendine yaşattığın en büyük kötülüktü. Bu konuda kendini asla affetmezsin umarım. Hiçbir zaman anlamayacaklar ve anladıkları zaman elbet geç olacak ancak sen eminim ki yine de affedeceksin her şeyi. Karşılarına geçip eminim ki kendini doğru açıklayamacaksın ve belki de bir iki damla gözyaşı dökeceksin. Unutmamanı istediğim en önemli şeylerden biri ise sen ne olursa olsun hep kendinden verdin ve bu yaptığın en büyük hataydı. Bunu yazıyorum çünkü daha sonra bu bir hata değildi bile dersin sen. Unutursun ağlaya ağlaya uykundan uyanmalarını veya durup dururken gelen gözyaşlarını. Vazgeçemediğin ne varsa unutma ki en kolay vazgeçilen daima sen oldun ve böyle giderse de bu böyle devam edecek. Bu kadar acımasızca yazsam da umarım sevdiklerinle ve yanında olmasını istediğine karar verdiğin insanlarla beraber güzel bir hayattasındır.
Kendi kendimize yetebiliyor muyuz ve kendi kendimize bir yaşam mümkün mü en çok da bunun cevabını bulmanı umuyorum. Ancak bir pazar akşamı tam olarak kabullendiğin bir şey var ki, tek başına yediğin ketçaplı tostla yanında birisiyle yediğin o ketçaplı tostun tadı daima farklı oluyor ve çay daima kalabalık için demlendiğinde lezzetli olacak. İyi haber kahveyi sevmeye başladın, kötü haberse sen kalabalık masaların insanısın ve her zaman elin ilk olarak çaya gidecek.
Kendinle çelişmediğin, üşengeç olmadığın ve en çok da kendinin bu kadar farkında olmadığın bir insan olmuşsundur umarım. Çünkü farkındalık bir yerden sonra delirmeyi de beraberinde getiriyor.
Son olarak, umarım en büyük hatalarını 2023’de yapmış olursun ve onların üstüne çıkabilecek yeni bir hata koymamış olursun çünkü bunları çok zor hallettik haberin olsun. Sen hatırlamazsın o yüzden yazıyorum bunları. Ancak ne yaşanmış olursa olsun ve ne yapmış olursan ol senin yine de canın sağolsun.
0 notes
kalbimden-kalemime · 11 months ago
Text
o kadar da değil ya öyle demek istemedim sorun zaten yani duygularımın öfkemin yoğunluğu sevme şansı verdiğim insanın hemcinsimin her neyse beni yormuş olması boynumun borcu olmasın yazayım her şeyi. Benim instagramım kapalıydı içimden geldi açtım kısa süreliğine güzel anılar arşivlemek için neyse arkadaşım ilk paylaştığım hikayeme yorum yaptı nerelerdesin vs sonra araştık konuştuk ben değişmiştir aynı acımasızlıkları bana yapmaz diye düşündüm geçmişe sünger çektim düşünmedim bile sonra görüştük ben onun evinde kaldım. Ve ben o hafta çok hastaydım ama hastalık dinlemem tiyatroya gittim. Daha doğrusu şöyle oldu yeğenim anaokulundan hastalık kapmış çok hastaydı evde hepimize bulaştı ben de bir süre evden çıkamadım bulaşmadı sandım kendimi en başında korumaya aldım bitki çayları, ilaçlar vs. sonra çıkmam gerektiğinden çıktım neyse idare ettim hep hasta değilmişim gibi boğazım acımıyormuş gibi, ciğerlerim acımıyormuş gibi, yani insan sevdiği bir şeyi yapınca farkında olmuyor çünkü hastalığı ilerliyor mu, var mı yok mu, o an sürüklendiğin keyif aldığın mücadelede olduğun bir akıştasın farkında değilsin neyse gece eve geldik, burnum çok tıkandı yanımda mentollü bir şeyler vardı suda eriyen onun için sıcak su yaptı sağolsun, bitki çayı yaptı, sabah çorba yaptı, beraber vakit geçirdik yani bana yardımcı olan destekleri için teşekkür ederim bunların nankörü değilim ben sadece bireysel haklarımı savundum. Kendi düşüncelerimi dinleyebilme hakkım elimden alınınca vahşileşiyorum, olay halden anlamadan iftira boyutuna varınca vahşileşiyorum yalan değil kendimi biliyorum. Allah aşkına bütün evin hasta olduğu bir bulaşıcı hastalık için dışarıdan birinin durduk yere sen kendini hasta ediyorsun demesi ne alaka ne halden anlamaz bir yorum bu psikolojik bir şey değil ki bunun söylenmesi çok yersiz ve gereksiz. Öfke ayarlarımla oynayan bu yalan üzerinden kendinden emin bir şekilde ısrar edilmesi oldu bu kadar da olmaz artık diyerek biriktirdiğim kaldıramaz aman uğraşmayayım dediğim ne varsa söyledim baktım derdi arkadaşlık değil üste çıkmak benim o an böyle bir şey uğraşacak halim de zamanım da yoktu yolunu kestim. Sonra da kendime yakıştıramadım iyi güzel bir final yaptım. Üstüne bir de onun bana yaptığı gibi konuşmayalım dediğim halde bir zaman sonra durduk yere mesaj attığı gibi ben de yaptım bir ara bir şey denk geldi fırsatını buldum. İsterdim bu kişi sadece arkadaşlığımızın, sevginin, dostluğun, anlayışın ve birbirimize dürüst olmanın derdinde olsun ben onun sadece gücün ve üstte olmanın derdinde olduğunu anlayınca iplerini saldım. Ne yaparsa yapsın kendi karmasında ben sadece kendi çizgilerimi çizmesini bilen hiçbir şeyden çekinmeyen olduğumu öğrendim. Ama az önce ilk yazdığım hali de içime sinmedi onu hiç sevmediğim anlamına gelmiyor belki de hiç güvenmedim demek daha doğru olur evet hiç güvenmedim başından beri eline koz verilmemesi gereken biri olduğuna inandım yanılmadım da hatta bazen ben sustum o beni konuşturmak istedi kırmadan idare etmeye çalıştım ama ruhumuzu yoran her kişi her şey toksiktir ruh emicidir biz defalarca şans verdik diye enayi olmuyoruz esnek ve yüreğinde sevgi olan varlıklarız sadece. İnsan değişebilir dedi o yürekteki sevgi... Benim de hatalarım olabilir dedi halden anlayış... Ama bu kadarı da yapılmaz bu kadarı da gereksiz dedi haksızlıklara boyun eğmeyiş hakikatten yana oluş bu kadarı da olmaz dedi her şeyi söyledi... Şimdi ben çok rahatım çok huzurluyum çünkü herkes kendi derdinin kazananı. Ben ne güç istedim ne üstte olmak ne insanlara iftira atıp yalanlarla gereksizliklerle huzurlarını kaçırmak ne de... herkes benim ayağıma gelsin egom oldu diyorum ya herkes kendi derdinin kazananı. Benim derdim neydi? İç huzuru ben de kendi derdimin kazananıyım. Kiminin derdi büyük gözüken küçük aciz şeyler güç gibi ego gibi neyse kiminin derdi küçük soyut görünen ulaşılması zor olmayınca hiçbir taşın yerine oturmadığı şeyler. Göstergebilimsel şema çizmiş olsaydım : Özne: Rüya nesne: iç huzuru (nesne:arayışında olunan şey) engelleyiciler : yok şemanın sonu: özne nesnesiyle bağlaşım kurdu yani ulaştı. İç huzuru..
0 notes
uyuyanbebe · 1 year ago
Text
Yok ben gerçekten anladım ya beni bilerek ve isteyerek yanlız bırakıyorlar. Ben meğer zaten daha en başından beri yanlızmışım. Ailemin sürekli olarak bana baskı kurması. vs vs
Asıl konumuza gelelim. Ben müslüman değilim. Müslümanlık benim için doğru olan bir din değil. Ancak tengrizim bana aşırı yakın ve doğru hissettiriyor. Ancak şuan neye inanıyorsun deseler deisttim derim. Çünkü hala araştırma aşamasındayım. Ancak annemin benim sanırım Müslümanlıktan uzaklaştığımı anladı ya da hissediyor. Sürekli olarak bunun üzerinden baskı yapıp yapıp duruyor.
Az önce de bana seni yetiştiremedim dedi. EVET! Çünkü ben büyürken tektim. Yalnız bir şekilde herşeyi kendim araştırarak öğrendim. Kendi kendimi eğitim. Ailem bana sadece baskı yapmakla ve birşeyleri empoze etmeye çalışmakla meşguldü.
Filistin ve İsrail savaş haberi vardı işte televizyonda. Bende şey dedim. Taraf tutmamız saçma olduğunu partiler bir tarafı savunduğunu ama ülke olarak net bir şekilde bir tarafı tutmamamız gerektiğini. Annemde müslüman olan tarafı tutuğumuzu söyledi bende buna SİYASİ olarak bakmamız gerektiğin söyledim.
İşte ben seni yetiştiremedim vs vs. Ne alaka? Ben orda ilk defa Erdoğan'ın söylediğinin ve yaptığının doğru olduğunu söyledim. Her hangi bir tarafı tutmak bizim gibi bir ülke için riskli ve aptalca bir hamle olur sadece.
Ama aptal ve cahil ailem bunu anlamamak için büyük bir emek harcıyor. Neyse ya bunlar için canımı sıkmaya değmez. Daha beni ben olduğum için kabullenmeyen birini sikime bile takmam.
Yeter amk.
#9
0 notes
recordsofmemory · 1 year ago
Text
Ayağındaki kalın topuk botların çıkardığı ses, koridorda yankılanıyordu.
Umursamaz bakışları mekanın içini tarıyordu, oturacağı yeri seçtiğinde ise yavaşladı. Önce eteğini düzeltti. Sonra oturdu. Kızıl kıvırcık saçlarının içinden geçirdi elini sakince. Bakışları keskindi, kaşlarının biri hafif kalkmıştı ve yüzünde zafer sırıtışı hakimdi. Karşısındaki kadın kendini yedirmek istemiyordu belli ki, bunca zaman hep şevkatli yönünü gördüğü yeşil gözler bu sefer acımasızca parlıyordu karşısında. Korktu ama bunu göstermeyecekti. Pişmandı ama karşısındakinin özgüveninin sahte olduğu hissine kapıldı. Kırgınlık dolu saklı bir kalp görüyordu o acımasız gözlerde.
"Hadi söyle, ben demiştim de."
Dalgalı jöleli saçlarını geriye attı. Kaşlarını çatan diğerine nazaran daha umursamaz durmaya çalışıyordu fakat burada ezik olan oydu. Farkındaydı.
"Ben demedim ki hiçbir şey sana."
Kahvesinden bir yudum aldı ve devam etti kızıl saçlı:
"Dememe gerek yoktu da zaten. Hak ettiğini seçtin, hak ettiğini yaşadın."
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Az önce söyledim ya. Hak ettiğin buydu, sen de hak ettiğini yaşadın. Benim söylememe gerek yoktu. Seçmene gerek yoktu. Olması gereken oldu. Bu sefer mahvettiğin aptal bir ilişki değil hayatın oldu. Ben hiçbir şey demedim de yapmadım da."
0 notes
aboutnobodyandnothing · 2 years ago
Text
23.13 30 Ocak pazartesi
Her şey ne kadar çabuk olup bitiyor. Ben yetişemiyorum. Az önce telefonda tartıştık, üstelik ilk kez değil. 22 aralıkta hayatıma giren biri bugün bana beni kendinden uzaklaştırma dedi. Dün gece gardrop bakıyoduk. Ben mi yanlış yerdeyim o mu hep bunu soruyorum ama içinden çıkamıyorum. Konuşmamızın başlarında beni arayıp çok sinirli olduğunu benimle konuşursa sakinlesecegini söyledi. Sinirlendiği olay, tinderdan tanıştığı kız saatini denize atmakla tehdit etmis onu almaya giderken beni aradı. O zaman aramızda duygusal bi muhabbet yoktu ben de nolcak sevişir gönlünü alırsın filan dedim. Saçmalama dedi. Aradan birkaç hafta geçti biz artık sevgiliydik cıvıl cıvıldık. Bı gece yarısı beni aramış. Sabah gördüm. Konuştuk. Bana birkaç ay önce konuşmak için yazdığı eski fuckbuddy sinin ölüm haberini aldığını söyledi. İki yıldır konusmuyolarmis. Kız sporla ilgileniyomus. Takviye kullanmıştır dedim. Kalp krizinden ölmüş. Bana kızın vücudu zaten çok seksiydi çok güzeldi yani filan dedi. Onu anlamadığımı bu şekilde söylediğinde rahatsız olduğumu söyledim. Biz seninle aynı frekansta değiliz ben senden hoşlanıyorum ve geçmişin olan bı kadından böyle bahsetmen beni üzüyo dedim. Bunun üstünden de biraz zaman geçti. Biz telefonda konuşurken bana Lana Del Rey in Twitter dan fotoğrafını atıp memeleri çok güzelmiş dedi. Telefonu kapatmamız gerekti o sırada. Ben de bana bi daha böyle şeyler gönderme dedim. Aradı konuştuk kıskançlık yapmamami söyledi ama bu konuda hassas olduğumu söyledim. Bunun da üstünden biraz zaman geçti geçmedi bu sefer sadece külot giyen bi kızın halı dokuma videosunu attı ben de mi böyle videolar cekicem yaa filan dedi. İşin geyik tarafında biliyorum bişi demedim ama inadima yapar gibi paylaşması da hoşuma gitmedi. Ve daha birkaç gün önce bana bi arkadaşıyla bdsm konuşmasını attı. İşte bi bağlama tekniğini sormuş. Kız çok profesyonel yanıtlamış ama konu sextinge çok müsait. Bunun da telefonda kavgasını yaptık. Neden bizim aramızdaki bir muhabbeti başkasıyla konuşma gereği duydun dedim neandertal olduğumu gereksiz kıskandığımı söyledi. Ama ben kendimi özel hissetmek istiyorum ve bizim aramızdaki özel olduğunu düşündüğüm bi konunun başkasıyla şakasını yapıp bi de güleyim diye bana anlatmasını anlamıyorum.
Az önce de bisi attı telefonda konuşurken yine. Saçları kıçının altında bi kadın avm de saçlarını topluyo bana diyo ki göt çizgisine bak. Kadın zaten ten rengi bı tulum giymiş uzun kızıl saçları var. Hesabına baktım tamamen teşhir. Niye attın anlamadım dedim. Kızın çekinmeden saçlarını toplamasına şaşırdım diyo.
Gerçekten ben artık anlamıyorum inadima yaptığını düşünüyorum. Bunları tartışabiliriz beraber şaşırabiliriz diyo. Neye şaşırmam gerekiyor kızın göt çizgisine mi?
Hani beni değiştirmek istemiyodun konuşurken baskaydin diyo beni kendinden uzaklaştırma diyo. Ben senin asker arkadaşın mıyım. Hani biz önce arkadaş olacaktık diyo. Bu öyle bir şey mi ya. Arkadaşlık da illa göt meme paylaşmak bunun üzerinden muhabbet etmek değil sanırım.
Düşünce yapını değiştirmen gerek değiştirdiğinde ararsın dedi. Tamam iyi akşamlar dedim kapadım ben de.
Üzülüyorum dedim. Benim önüme düşenleri değiştiremezsin diyo. Böyle bir çabam yok zaten dedim. Ama ben onun erkek arkadaşı değilim ya. Karı kız mı kescez diyorum karı da keseriz erkek de keseriz ne var bunda diyo. Beni anlamıyo mu işine mi gelmiyo bilmiyorum. Hiçbir şeyde sınırın yok diyorum. Evet yok diyo. Abi ilişki böyle bir şey değil ya
Bunları da unutmamak için yazıyorum. Zaten unutabilecegimi de sanmıyorum.
0 notes
whatthefudges-stuff · 2 years ago
Text
insanlar ne kadar garip. bugün berbat uyku düzenim sağ olsun akşam 7'de uyandım. buna rağmen biraz yoğun bir gündü, psikolojim açısından. uyanıp telefonumu elime aldığımda aramın biraz açıldığı, pek de yakın olmadığım bir arkadaşımın beni aradığını gördüm. biraz panikledim tabii. çünkü bir gece beni uykumdan uyan aramasını cevapladığında benden ağlayarak özür diliyordu. içim parçalandı. sakın kendine bir daha bunu yapma gibisinden bir şeyler dedim diye hatırlıyorum. ondan sonraki günler ne zaman görsem samimi bir gülümseme ve neşeyle yanına gittim, nasıl olduğunu sordum. şimdi yine aramasını görünce ödüm koptu. yine morali bir şeye bozuldu sandım. bu arada, o çok yalnız birisi.
aradım; nasılsın, neredesin, müsait misin diye sordu. takılalım mı diye soracakmış. tamam dedim. kendime gelip hazırlanana kadar biraz zaman geçti. beni aradı. geç oldu, hava da buz gibi oldu dedi. seni zorlamak istemiyorum başka zaman buluşuruz falan dedi. ben ise bir sürü çözümle geldim. benimle kütüphaneye gelirken mutlu olduğunu hissettim.
sonra günlerimizi anlattık, şakalaştık, dedikodu yaptık. ve onu hiç iyi görmediğimden, neyin var diye sorunca, dertlerimiz dökülmeye başladı. o anlattı, ben düşüncelerimi söyledim, tavsiyeler verdim. bence iyi geldik birbirimize.
ardından bana dedi ki, hiç senin gibi iyi, anlayışlı ve empati yapabilen birini görmedim, sana layık hissetmiyorum. bu yüzden seninle olan ilişkimi bitirmek için seni aramıştım. ama bugün düşüncelerim değişti falan. nasıl korkunç bir düşüncedir bu böyle? bana layık olmak da ne demek? insan psikolojisi çok acayip bir şey.
sonra İstanbul'da okuyan 14 yıllık arkadaşım aradı. ikimiz de farklı üniversitelerde okuyan ve sosyal hayatı hareketli olan insanlar olduğumuzdan, pek araşmayız. bu da samimiyetimizi bozan bir durum asla olmamıştır. arayınca ya parası bitmiştir ya da yine kötü bir şeyler olmuştur.
açtım telefonu, Liz, atak geçiriyorum dedi. yüreğim ağzıma geldi. bana olanları anlattı, onu biraz olsun sakinleştirmek için öyle çabalar harcadım ki... saatlerce konuştuk ve hala yeterli gelmediğini biliyorum. keşke İstanbul'a gidebilseydim, sımsıkı sarılabilseydim ona. ve ona bunu yaşatanlara ağzının payını verseydim. salak salak kararlar alacağı zaman kendine getirebilseydim onu. okul değiştir, yanıma gel dedim. ama keşke hayat bu kadar kolay olsaydı.
kardeşim mesaj atmış yine. beni maçlara göndermeyecekler abla, lütfen yardım et yazmış. deli gibi ağladığına ve ailem tarafından şiddet gördüğüne adım gibi eminim. yani sabaha karşı onları arayıp kavga etmem gerekecek. zehirli sözlerine tolerans gösterip akıllı cevaplar vermem gerekecek. bu yüzden psikolojimi buna hazırlamalıyım. keşke uyku düzenim bu kadar kötü olmasaydı da iki gündür antidepresanlarımı atlamasaydım. neyse.
sonra adını bilmediğim bir çocuk yanıma oturdu. benden başka int*hara bu kadar meyilli başka biriyle daha konuşmamıştım. saatlerce konuştuk. az önce kalktı yanımdan. benimle konuştuktan sonra mutlu olduğunu falan söyledi.
ama yetmiyor. yetemez de zaten. anlık küçük mutluluklar verebiliyorsam size, bu beni de, sizi de tatmin etmez ki. keşke öyle işlese psikolojimiz. ama kardeşimin yaşadığı ailesel buhranları orada olmadığımdan, ekonomik özgürlüğüm olmadığından ve kardeşimin hayatında söz sahibi ben olamayacağımdan ve ailemle olan ilişkisine onun rızası dışında karışamayacağımdan, tam olarak ona yardım edemiyorum. ben de aileme bağımlıyım. bu da elimi kolumu bağlıyor. kardeşimin psikolojik sıkıntıları var. derdi olduğunda sarılamıyorum ona. gözlerinin içine bakarak konuşamıyorum. elinden tutup dışarı çıkartamıyorum. benden beklenilen sorumluluklar var. zamanım yok.
on dört yıllık olan o arkadaşım. mesafelerden bahsetmeyi geçiyorum. yurtta kaldığımdan gel kal bende kafanı dağıt, anahtarı al, ben olmasam da git istediğin gibi kal diyemiyorum. yurdum cehennem gibi, kollarımı kesiyorum, ataklar geçiriyorum. ama psikolog için ailemden para isteyemiyorum, yurttan çıkmak istesem, bu kiralarla nasıl eve çıkayım dediğinde, ona gönderecek param olmaması beni kahrediyor.
o tanımadığım çocuk, hayatta zevk aldığım hiçbir şey yok, güven problemlerim var, kimseyi sevemiyorum. bana milyarlarca para ver, ben yine mutlu olmam. hayır ben psikiyatriye falan gitmem. kanıma ilaç falan girsin istemiyorum. hem ne olacak sanki? 5 yıl sonra yine aynı olacağım. bak görürsün, 2 yıla iyice kafayı yiyip int*har ederim ben. ama benim için üzülme sevin yani. dediğinde, o kadar dil dökmeme ve mantıklı konuşmama rağmen, ona kelimelerimin ulaşmadığını görmek, şuan bana bakarak sıcacık gülümseyen çocuğun gelecekte cansız bir beden olacağını düşünmek, beni öylesine üzüyor ki. öyle üzülüyorum ki... hem sen grip olunca zaten seneye yine olacağım diyerek ilaçlarını almamazlık eder, aşını vurulmamazlık yapar mısın salak herif? ah, bak bu aklıma gelmemişti. ona yine böyle bir sohbetimizde söyleyeyim.
çok yakın bir arkadaşım var, şimdi aklıma geldi. o da çok mutsuz. ders çalışasım gelmiyor, kaldığım yurdu sevmiyorum. artık hazırlık değiliz dersler başladı ve ağız tadıyla eğlenemiyoruz. çok mutsuzum diyor. derslerden mutsuz ama ders de çalışamıyor hiç. kafası çok dağınık. keke elimden bir şey gelse. onu öyle görmek beni çok üzüyor.
insanlar, önümde acı çekiyor ve benden yardım istiyorlar. ve ben de yardım etmek için deli gibi çırpınıyorum. olabildiğince empati yaparak, deneyimlerimi paylaşarak ve çözüm önerileri sunarak yapmaya çalışıyorum bunu. ama olmuyor işte. çünkü kendileri demirden bir kafeste bana doğru bağırırlarken ve ben çıplak ellerimle duvarlara vurup ellerimi kanatırken, küçük, pek de önemi olmayan hasarlar verebiliyorum demirden hapse. ama onlar da biliyorlar ki, kafesin anahtarı onlarda.
belki sorunları için kullanamam bu benzetmeyi. ama psikolojileri için, biraz da olsa kullanmaya hakkım yok mu? bence var.
sizi çok seviyorum. keşke siz de kendinizi benim sevebildiğim kadar sevebilseniz. çok üzgünüm. ve özür dilerim.
duygu patlamasıyla yazdığımdan ve bir daha dönüp ne yazdığımı kontrol etmediğimden cümlelerim mantıksız olabilir, eğer bunu okuyanlar olursa, affınıza sığınırım. ama böyle göndermenin, en azınlık şuan için daha samimi olacağına inanıyorum. veee bunu okuyan kişiye kocaman sarılıyorum, çok çok çok öpüyorum!
bu noktadan sonra kendi kendine büyümeyen harfleri ne yapıcaz peki? onu da mı ben yapayım? onun la da mı ben uğraşayım şimdi? bu ne böyle kardeşm yni...
0 notes