Tumgik
#aysu inan
orgu-evi-blog · 11 months
Text
PATİK İPİNDEN Makrome Anahtarlık Yapımı DETAYLI ANLATIMLI🧶🧡#368
Patik İpinden Makrome Anahtarlık Yapımını DETAYLI olarak anlatmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz 🙂 🔔Kanalıma ücretsiz abone olmak için 👉https://www.youtube.com/c/AYSUINAN/?sub_confirmation=1 🌸Kanalımdaki Diğer Makrome Anahtarlık Videoları :https://bit.ly/3shHh4n 🌸En çok sevilen videolarım: https://goo.gl/WPVrMn 🌸 Bileklik modelleri : t.ly/MYhS 🌸 Kumihimo bileklikler : t.ly/kFYT 🌸 Makrome…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
aykutiltertr · 5 months
Video
youtube
Sevilde Sevme - Hakan Peker ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Nihavend 2/...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 https://youtu.be/FwnS4zqfsQs ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Sevilde Sevme - Hakan Peker ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Nihavend 2/4 TSM) Eser Adı:Sevil neş'elen sevme yanarsın Makamı:Nihavend Bestekarı:Sâdettin Öktenay Söz Yazarı:Turgut Yarkent Formu:Şarkı Usulü:Nim Sofyan Bm            Em          Bm Sevil neşelen, sevme yanarsın              Em          Bm Sevil neşelen, sevme yanarsın Bm          A              Em Bir sarı saçı, okşar kanarsın Em              A            Bm O bir gölgedir, varlık sanırsın Bm          A              Em Bir sarı saçı, okşar kanarsın Em              A            Bm O bir gölgedir, varlık sanırsın N Bm          Em            Bm        ) Sevil de sevme, ağlama ağlat        )2 Bm           F#            Bm        ) Yoksa zehir olur, bu tatlı hayat Sevda çölünden, geçerse yollar Bütün bir ömür, ah ile dolar İnan ki gençlik, gülden tez solar Sevilde sevme, ağlama ağlat Yoksa zehir olur, bu tatlı hayat Nihavend Saz Eserleri Mini Mini Bir Nihavend Peşrev (Hüseyin Sadettin Arel) Nihavend Longa (Kemanî Kevser Hanım) Nihavend Saz Semaisi (Mesud Cemil Bey) Nihavend Saz Semaisi (Gönlümün Melâli) (Ömer Altuğ) Nihavend Saz Semaisi (M. Reşat Aysu) Nihavend Saz Semaisi (Vecdi Seyhun) Nihavend Sirto (Hasan Özçivi) Nihavend Şarkılar Acelem var güzelim aylar yıllar pek hızlı Acıyaydı bana bir kerrecik ol gonca femim Affetmem asla seni Ağlamakla inlemekle ömrüm gelip geçiyor Ah İstanbul İstanbul olalı Ahımı hicranımı sakladım gizli tuttum Ahter-i düşkün garib-i aşık-ı âvâreyim Aklımda sen fikrimde sen kalbimde rûhumda sen (Nihavend Tango) Aldatmadığın kalmadı hâlâ da kaçarsın Aman avcı vurma beni (Nihavend Türkü) Anla artık, anla beni (Son Mektup) Aşk böyledir, aşk böyledir, âşıkı sevda söyletir (Nihavend Tango) Aşk bu değil yapma güzel Aşka gönül vermem, aşka inanmam Aşkım bahardı ümitler vardı Aşkımın ilk baharı, ilk heyecanım benim Aşk nedir nasıldır bilen var mı Ayrıldı gönül şimdi yine bir tek eşinden Ayrılmak ne kadar zor, unutulmak çok acı Bağ gölgelenir güller açar bülbül öterken Bahar bitti, güz bitti artık bülbül ötmüyor Bahar geldi gül açıldı Bahar gelmiş neyleyim neyleyim baharı yazı Bahar meltemidir başımda esen Baharda bu yıl bir melâl var hüzün gibi Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler Bakışların derin derin (Nihavend Tango) Bakmıyor çeşm-i siyâh feryâde Baktım da hazan akşamının ufkuna dalgın Bana bir zâlimi Leylâ diye sevdirdi felek Bekledim de gelmedin Ben bûy-i vefâ bekler iken sûyi çemenden Ben de gönül çektim eskiden (Nihavend Tango) Beni hicrânlara terk eyleyerek gitti o yâr Benim gönlüm bir kelebek dolaşıyor çiçek çiçek Ben solmuş bir yaprak gülün dalında (Nihavend Tango) Beni bir lâhza dinle ey kara gözlü kuzu Benim gönlüm sarhoştur yıldızların altında Bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım Bilmem hatırlar mısın bir liseli kız vardı Bilmezdim özüm gamzene meftûn imişim ben Bin gül çıkarırdım sana kalbimdeki külden Bin reca vü bin niyazla kokladım güllerini Bir alev bir ışık senin bakışın Bir âşık-ı dil-hastayı dil-şâd edecek yok Bir ben sevdim gönülden bir de Mecnun ben kadar Bir beyaz gül gibisin Bir demet yasemen, aşkımın tek hâtırâsı Bir deniz ki gözlerin ölürcesine derin Bir dert gibi akşam suların koynuna indi Bir gonca-i terdir o peri çehre nigârım Bir güneş doğuyor karanlıklardan (Nihavend Tango) Bir gün o güzel şâd edecek ruhumu sandım Bir ihtimâl daha var, o da ölmek mi dersin Bir serapsın gözlerimde koşarım yetişemem Bir sevgi istiyorum Biraz kül, biraz duman o benim işte (Avni Anıl) Biraz kül biraz duman o benim işte (Münir Nurettin Selçuk) Bir neş'e umdu gönül serâpâ keder oldum Bir kere bakanlar unutur derdi günahı Bir tatlı yalan olsa bile sevmeyi vâd et Bir yaz günü tanışmıştık Bugün yine gönlümün bahçesinde gezindim Bu şarkı senindir dinle sevgili Bu yağmur ah bu yağmur seni bana getirsin Bülbül âşıkmış güle gül naz eder bülbüle Cevr-i canandan usanmazsın gönül Çamlarda şafak rengi gibi gönlüme aktın Çamlıca yolunda âşığı kolunda Çok zamandır sevdiğim mehcûr-ı hüsnün olalı Çözülme zülfüne ey dil-rûbâ dil bağlayanlardan Daldan dala uçarım (Çalıkuşu) Dem bezm-i visâlinde hebâ olmak içindir Denizde akşam Dil seni sevmeyeni sevmede lezzet mi olur Dinle sevgili dinle (Nihavend Tango) Diz çöksem önünde ah niyaz etsem Doymadım sana ağlarım âh ederek yana yana Dün gece saz meclisine neden geç geldin
0 notes
lorcantips · 3 years
Text
My Homemade Natural Deodorant Recipe (Baking Soda FREE) with DETOXSIFYING BENTONITE CLAY 🌸437
My Homemade Natural Deodorant Recipe (Baking Soda FREE) with DETOXSIFYING BENTONITE CLAY 🌸437
In this video I am going to show you how I make My Homemade Natural Deodorant Recipe (Baking Soda FREE) with … source
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
gozlerinbirsanatmis · 3 years
Note
gitmiyo.. Dün gece aldatıldığımı öğrendim ve şu an aşırı kötüyüm yani ne yapacağımı bilmiyorum öyle kapana kısıldım bekliyorum ne yapmam gerek haberim yok ne yapılır bi haberim biri çıkar yol göstersin ben nasıl dayanıcağımı bilmiyorum Aysu
saka yapiyosun ya :(( çok üzüldüm ne denir ne soylenir ne tavsiye verilir inan bilsem suan senin icin her seyi yapardim ama gercekten bilmiyorum sana bunu yapanin kalbini kiranin allah belasini versin hic kimse karsisindakini dusunerek hareket etmiyor ki herkes kendini dusunuyor zevklerini arzularini... herkes bencil ve igrenc! burdayım dinlerim anlat dok icini :/
1 note · View note
phungthaihy · 5 years
Photo
Tumblr media
DIY Soap Making Melt and Pour Soap Designs and Ideas for Beginners http://ehelpdesk.tk/wp-content/uploads/2020/02/logo-header.png [ad_1] DIY Soap Making Melt and Pour So... #acrylicpainting #aysu #aysuinan #breadbaking #coloredpencildrawing #diy #diysoapmaking #doityourself #dogbehavior #dogtraining #drawing #eft #ekonomik #evyapımı #figuredrawing #homemade #howto #inan #kendinyap #kolay #lifestyle #meltandpour #meltandpoursoap #meltandpoursoapdesigns #meltandpoursoapmaking #nasılyapılır #neuro-linguisticprogramming #oilpainting #painting #pencildrawing #portraiture #pratik #procreatedigitalillustrationapp #sketching #soap #soapdesignsandideasforbeginners #soapmaking #soapmakingforbeginners #soapmaking #sourdoughbreadbaking #watercolorpainting
0 notes
siirselutopya · 8 years
Text
Geçenlerde okuldan çıktım keyfim bozuktu, bi banka oturdum evin oralarda müzik falan dinliyordum. O sırada abinin biri geldi, anason kokusundan anladım birinin geldiğini, sağlam içmişti. Oturdu yanıma, baktım bir şeyler konuşuyor kulaklığı çıkardım selam falan verdim. Muhabbet ettik biraz adı Abdullah'mış 30'larının sonunda bi abiydi, dışardan görsen içtiğine inanmazsın öyle bir adamdı. "Abi niye içtin, hayırdır anlat istersen." falan dedim. Anladım gene aşk mevzusu, dedim hayırlısı. Adam da sarhoş olunca başladı anlatmaya... Bir kadın var, bak bu öyle sıradan biri değil. Tanıdığım en güçlü kadın, bu kadınla uzun zamandır yaşıyoruz. İsmi yok bu kadının, soyutlanmış birisi, hayalim yani. 38 senedir beklediğim biri diyeyim gerisini sen anla. Bakma öyle, "Ruh hastası değilim, sadece hayallerimle yaşıyorum ve hayalimdeki kadını hiçbir bedende bulamıyorum." benim sevgim taparcasına anlayacağın. Hiçbir kadın kaldıramıyor bunu, ya da ben fazla abartıyordum. Bak bir şair vardı, Ümit Yaşar Oğuzcan'dı herhalde, biliyorsundur muhtemelen. Bu adam gibi benim sevgim, fakat ben onun gibi şiir yazamıyorum, süslü cümleler kuramıyorum en fazla sarılırım. Bak bu hayalimdeki kadın işte, kimsenin kaldıramayacağını düşündüğüm sevgiyi kaldıran kadın. Onunla tanıştım bir ay önce, kafenin birinde görüştüm o gün, aynı günün akşamında barın birinde karşılaştım onunla. Dikkatimi çekti güzel ve alımlıydı, dudakları dolgundu, kumral saçları vardı uzun uzun, teni biraz kavruktu ve gülümsemesiyle ortaya çıkan mükemmel bir gamzesi vardı. Etkilenmiştim, yanına gidip oturdum birkaç bira ısmarladım sonra o bana ısmarladı derken kafamız hafiften çakır olmaya başladı. O anlattı ben dinledim, ben anlattım o dinledi. Benim kadın halimdi büsbütün gösterdi kendini, barın kapanma saatine doğru evine davet etti içmeye devam edelim, sohbet edelim falan dedi. İşim yoktu gittim. Yolda sordum, bira falan alalım mı diye, "Gerek yok gel" dedi. Vardık evine, 5. katta oturuyormuş, girdik kapıdan içeri salonu gösterdi "Otur sen, ben geliyorum" dedi. Evin her yanı kitaptı ve bu kitaplar aptal aptal yazarlara ait değildi, Oğuz ATAY, Sabahattin Ali, hatta inanır mısın Ümit Yaşar OĞUZCAN bile vardı hemde kitaplar ilk basımdı. İsmini bilmediğim bu kadına hayranlık duymaya başladım, kitaplara biraz daha bakıp oturdum koltuğa. O da geldi zaten 5 tane 6'lı bira kutusu biraz çerez getirdi, muhabbet ortamı anlayacağın. Konuştuk öyle kendinden bahsetti, soyutlaşmış birisini yaratmıştım ben zihnimde ve o düşüncelerimin somutlaşmış bir haliydi. Hayranlığım farklı bir noktaya çıktı ona karşı, sevgiye dönüştü, sanırsam aşık olmaya başlamıştım, o anlatıyor ben dinliyordum. Bak sana yemin ederim günlerce konuşsun dinlerdim, sesinde bir şey vardı sanki anlam veremediğim bir sihir... Biralar bitti muhabbet bitmedi, kalktım kahve yaptım içtik, kalktı çay koydu 5 demlik çay içtik. İnan bana muhabbet ettiğimiz sırada aklımda onunla yatma gibi bir fikir oluşmadı, gecenin sonunda yatmadık da zaten. Ancak muhabbeti bile beni baştan çıkarmaya yetmişti... Sabah koltukta uyandım, burnuma yumurta kokusu geliyordu ve şey kızarmış ekmek kokuyordu. Biraz şaşkındım, hiç tanımadığım, adını bilmediğim bir kadınla sabaha kadar içtik ve sabah bana kahvaltı hazırlıyordu. Gittim yanına günaydınlar muhabbeti falan yaptık, kaçta kalktığını sordum, uyumadığını söyledi. Biraz fazla açık sözlüydü "Sabaha kadar beni izlemiş" öyle dedi. Gülümsedim, kahvaltıya oturduk ismini sordum "İsmimin önemi yok, istersen Begüm, istersen Cansu, istersen Aysu, istesen Müjgan..." dedi. Pekala diyebildim ve kahvaltıyı yaptık. Dışarı çıkacağını, anahtarı kitaplığa koyduğunu söyledi. Şaşkın bir ifadeyle tamam dedim, akşama kadar kitap okudum ev kütüphane gibiydi, diğer bir deyişle cennete düşmüş gibiydim. Akşam saat 8 civarında kapı çaldı, açtığımda kimse yoktu aşağıya baktığımda bir mektup gördüm, siyah bir zarf içinde bir mektup. Mektubu alıp kapıyı kapattım. Hazır çay koymuştum içerken mektubu okumaya başladım. "Abdullah öncelikle gizemli davrandığım için üzgünüm, ama korktum anlamanı beklemiyorum. Ben Mısra, fazla kurcalama beynini lisedeki o sessiz kızım ben. Bundan tam 21 sene önce tanışmıştık senden, 19.03.1997 yılında yani. Hatırlıyor musun ben sana hoşlandığımı söylemiştim, sen de bana hissiz biri olduğunu söylemiştin. Ah, ne yıllardı değil mi? Ben 21 senedir seni izliyorum, takip ediyorum. Hayatını uzaktan uzaktan izledim hep, yanına gelmeye korktum, çekindim işin açıkçası. Normalde de gelmeyecektim zaten, ancak doktorum rahatsızlandığımı söyledi, ölüm tarihimi falan söyledi. Yani sen bunları okurken ben muhtemelen ölmüş olacağım, dün gece için yaşadım ben hayatımı. Seninle oturup birkaç kadeh şey içmek için bir ömür sürdüm. Oldu da teşekkür ediyorum sana, mutlu ölmeme sebep olduğun için. Dipnot: Bu ev ve adreste yazılı kütüphanenin tapusu vs aktarım işlemleri için avukatıma gerekli yetkiyi verdim. Hepsi sana ait, binlerce kitap. Benim hayattaki tek varlığım bunlar ve artık onlar senindir. İlk aşkım, sevgilerimle Mısra..." Adam bunu anlattıktan gözleri doldu gitti, hiç bir bok anlamadım niye böyle yaptı, neden gitti? Tek bildiğim at gözlüğüyle bakmamak gerekiyor hayata, mutluluk bizi bir yerlerde izliyor olabilir. Kaldırıp kafanızı bakın, mutluluğunuzu çöpe atmayın...
10K notes · View notes
dilarabtuana-blog · 7 years
Text
Geçenlerde okuldan çıktım keyfim bozuktu, bi banka oturdum evin oralarda müzik falan dinliyordum. O sırada abinin biri geldi, anason kokusundan anladım birinin geldiğini, sağlam içmişti. Oturdu yanıma, baktım bir şeyler konuşuyor kulaklığı çıkardım selam falan verdim. Muhabbet ettik biraz adı Abdullah'mış 30'larının sonunda bi abiydi, dışardan görsen içtiğine inanmazsın öyle bir adamdı. ��Abi niye içtin, hayırdır anlat istersen.” falan dedim. Anladım gene aşk mevzusu, dedim hayırlısı. Adam da sarhoş olunca başladı anlatmaya…
Bir kadın var, bak bu öyle sıradan biri değil. Tanıdığım en güçlü kadın, bu kadınla uzun zamandır yaşıyoruz. İsmi yok bu kadının, soyutlanmış birisi, hayalim yani. 38 senedir beklediğim biri diyeyim gerisini sen anla. Bakma öyle, “Ruh hastası değilim, sadece hayallerimle yaşıyorum ve hayalimdeki kadını hiçbir bedende bulamıyorum.” benim sevgim taparcasına anlayacağın. Hiçbir kadın kaldıramıyor bunu, ya da ben fazla abartıyordum. Bak bir şair vardı, Ümit Yaşar Oğuzcan'dı herhalde, biliyorsundur muhtemelen. Bu adam gibi benim sevgim, fakat ben onun gibi şiir yazamıyorum, süslü cümleler kuramıyorum en fazla sarılırım. Bak bu hayalimdeki kadın işte, kimsenin kaldıramayacağını düşündüğüm sevgiyi kaldıran kadın. Onunla tanıştım bir ay önce, kafenin birinde görüştüm o gün, aynı günün akşamında barın birinde karşılaştım onunla. Dikkatimi çekti güzel ve alımlıydı, dudakları dolgundu, kumral saçları vardı uzun uzun, teni biraz kavruktu ve gülümsemesiyle ortaya çıkan mükemmel bir gamzesi vardı. Etkilenmiştim, yanına gidip oturdum birkaç bira ısmarladım sonra o bana ısmarladı derken kafamız hafiften çakır olmaya başladı. O anlattı ben dinledim, ben anlattım o dinledi. Benim kadın halimdi büsbütün gösterdi kendini, barın kapanma saatine doğru evine davet etti içmeye devam edelim, sohbet edelim falan dedi. İşim yoktu gittim. Yolda sordum, bira falan alalım mı diye, “Gerek yok gel” dedi. Vardık evine, 5. katta oturuyormuş, girdik kapıdan içeri salonu gösterdi “Otur sen, ben geliyorum” dedi. Evin her yanı kitaptı ve bu kitaplar aptal aptal yazarlara ait değildi, Oğuz ATAY, Sabahattin Ali, hatta inanır mısın Ümit Yaşar OĞUZCAN bile vardı hemde kitaplar ilk basımdı. İsmini bilmediğim bu kadına hayranlık duymaya başladım, kitaplara biraz daha bakıp oturdum koltuğa. O da geldi zaten 5 tane 6'lı bira kutusu biraz çerez getirdi, muhabbet ortamı anlayacağın. Konuştuk öyle kendinden bahsetti, soyutlaşmış birisini yaratmıştım ben zihnimde ve o düşüncelerimin somutlaşmış bir haliydi. Hayranlığım farklı bir noktaya çıktı ona karşı, sevgiye dönüştü, sanırsam aşık olmaya başlamıştım, o anlatıyor ben dinliyordum. Bak sana yemin ederim günlerce konuşsun dinlerdim, sesinde bir şey vardı sanki anlam veremediğim bir sihir… Biralar bitti muhabbet bitmedi, kalktım kahve yaptım içtik, kalktı çay koydu 5 demlik çay içtik. İnan bana muhabbet ettiğimiz sırada aklımda onunla yatma gibi bir fikir oluşmadı, gecenin sonunda yatmadık da zaten. Ancak muhabbeti bile beni baştan çıkarmaya yetmişti…
Sabah koltukta uyandım, burnuma yumurta kokusu geliyordu ve şey kızarmış ekmek kokuyordu. Biraz şaşkındım, hiç tanımadığım, adını bilmediğim bir kadınla sabaha kadar içtik ve sabah bana kahvaltı hazırlıyordu. Gittim yanına günaydınlar muhabbeti falan yaptık, kaçta kalktığını sordum, uyumadığını söyledi. Biraz fazla açık sözlüydü “Sabaha kadar beni izlemiş” öyle dedi. Gülümsedim, kahvaltıya oturduk ismini sordum “İsmimin önemi yok, istersen Begüm, istersen Cansu, istersen Aysu, istesen Müjgan…” dedi. Pekala diyebildim ve kahvaltıyı yaptık. Dışarı çıkacağını, anahtarı kitaplığa koyduğunu söyledi. Şaşkın bir ifadeyle tamam dedim, akşama kadar kitap okudum ev kütüphane gibiydi, diğer bir deyişle cennete düşmüş gibiydim. Akşam saat 8 civarında kapı çaldı, açtığımda kimse yoktu aşağıya baktığımda bir mektup gördüm, siyah bir zarf içinde bir mektup. Mektubu alıp kapıyı kapattım. Hazır çay koymuştum içerken mektubu okumaya başladım.
“Abdullah öncelikle gizemli davrandığım için üzgünüm, ama korktum anlamanı beklemiyorum. Ben Mısra, fazla kurcalama beynini lisedeki o sessiz kızım ben. Bundan tam 21 sene önce tanışmıştık senden, 19.03.1997 yılında yani. Hatırlıyor musun ben sana hoşlandığımı söylemiştim, sen de bana hissiz biri olduğunu söylemiştin. Ah, ne yıllardı değil mi? Ben 21 senedir seni izliyorum, takip ediyorum. Hayatını uzaktan uzaktan izledim hep, yanına gelmeye korktum, çekindim işin açıkçası. Normalde de gelmeyecektim zaten, ancak doktorum rahatsızlandığımı söyledi, ölüm tarihimi falan söyledi. Yani sen bunları okurken ben muhtemelen ölmüş olacağım, dün gece için yaşadım ben hayatımı. Seninle oturup birkaç kadeh şey içmek için bir ömür sürdüm. Oldu da teşekkür ediyorum sana, mutlu ölmeme sebep olduğun için.
Dipnot: Bu ev ve adreste yazılı kütüphanenin tapusu vs aktarım işlemleri için avukatıma gerekli yetkiyi verdim. Hepsi sana ait, binlerce kitap. Benim hayattaki tek varlığım bunlar ve artık onlar senindir.
İlk aşkım, sevgilerimle Mısra…”
Adam bunu anlattıktan gözleri doldu gitti, hiç bir bok anlamadım niye böyle yaptı, neden gitti? Tek bildiğim at gözlüğüyle bakmamak gerekiyor hayata, mutluluk bizi bir yerlerde izliyor olabilir. Kaldırıp kafanızı bakın, mutluluğunuzu çöpe atmayın…
0 notes