#avuçlarıma sığmıyor yıldızlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yaşadığım iyi kötü günleri değişmem hiçbir cennet masalına.
- Cahit Sıtkı Tarancı, Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar
3 notes
·
View notes
Text
gece bir tabut gibi çöker omuzlarıma, bir ölünün iç çekmesi olur rüzgâr. hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi. yıldızlar sayılmaz, hasret uzakta. hasreti bir ben bilirim bir de gecenin gözlerindeki baykuş. baykuş kötü kuş, baykuş çirkin kuş. onu hüznümle güzelleştiririm, hüznümle süsler bir damın üstüne oturturum. süsler, damımın üstüne oturturum. sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi. yıldızlar sayılmaz, hasret uzakta. abimin acıyla yontulmuş yüzü yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma, dağılır, ses olur acısı, ezberlediğim bir öğüdü yineler bana. çocuğum, üşütme yüreğini. şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen. ben doğma büyüme evciyim, göç benim harcım değil. hasret bana çabuk dokunur, yalnızken karanlıktan korkarım. mesela mevsim kışsa, yağmur yağıyorsa, mesela annem de yoksa yanımda, mesela şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım, ağlarım. ana bana kurşun dök. dua oku. üfle ana. ana ben daha çok küçüğüm, bana ninni söyle ana. yalnızım, bunu hep söylüyorum. yalnızım, bunu hep söylüyorum. geceyi çarmıha geriyorum, kimseler tapmıyor. hüznümü ölçeğe vuruyorum, yüreğine sığmıyor. her şey ne kadar olabilir, meraklanıyorum. yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor. yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde. biliyorum, biliyorum, bunu da biliyorum. gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da kendime kendimden başka kendim yok. ne utancımı kuşanan bir sevgi, ne çirkinliğimi öpen bir kız. yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız. ana bana bir hâl oldu. hep böyle titriyorum. ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana. yıldızlar sayılmaz, hasret uzakta. ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta. ey insanlar, ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı, iğrenerek. hepinizi kucaklıyorum ilkin, ağzınızı, dudaklarınızı, dişlerinizi öpüyorum, bilmiyorsunuz. ben kendimi öpüyorum. cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar, ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır. bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler, döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir. hü'yü tanıdım, size anlatmalıyım bir gün. size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım. geceyse, tükenmişse güneşin güçlülüğü gök gözlerinin buğusunu yansıtır. senin acın, acıların ölümüne gebedir. korkma yavrum, ne gece ne geceler senin. suçsuz mızıkçılığını küçültemez, bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini. güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz. biraz yorgun, biraz korkak... bir insan sevmek biraz. dayayıp sırtını gecenin duvarına bir ölünün ağzını, dudağını öpmek biraz. yıldızlar sayılmaz, hasret uzakta. ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta. ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen, sesimi çakallarla boğan gece hüznüme vur, acımı soy, beni de kuşat. boris karlof kadar masum yüzümü karanlığınla frenkeştaynla. çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti, kalbim ki yıllardır iyiliğe abone. nerde bir insan görse bırakır sevgi kuşlarını. çünkü o bağışlar yargıçlarını, kendi yasalarını kuramayan yargıçlarını. ey gecede unutulmuşluğumun suçluları, ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları. suçum: nefreti öksüz bırakmak. savunmam: sevgimi yüceltmek içindir. sakalım yok, biliyorum ama kötü değilim. büyükleri sayarım, küçükleri severim. çocukları incitmeden severim. kadını öpmesini bilirim. sizi de, sizi de öpmesini bilirim. ana ben çok yalnızım, benim başka sevgim yok. içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü. kural tanımayan sevgim benim, aykırım, fizikötem, doğaüstüm, yanlışlığım, aşkım. sevgili yanılgım benim, başyargıcım, nefretim, nefretim nerdesin? kalbim, bir gün elbette sana hükmedeceğim. elbet geçer bu hüzün mevsimi. bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün, o gün size sevinci de anlatacağım. bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün, o gün bahar mevsimidir, size aşkı anlatacağım ve bir gün elbette yıldızları sayacağım. gelin, kucaklayın beni. yıldızları sayamıyorum.
16 notes
·
View notes
Text
Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar ."
#3391km#ay benim gece senin#ay ve gece#beyza karabey#beyza aksoy#beyzaalkoc#elden ele#geceye bir söz bırak#geceye not#fecir
20 notes
·
View notes
Text
Öyle dalmışım ki bu akşamüstü, Komşu arsadır gözümde gökyüzü.
Ben dünyadan bihaber bir çocuğum, Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.
Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.
Cahit Sıtkı Tarancı
16 notes
·
View notes
Note
Öyle dalmışım ki bu akşamüstü / Komşu arsadır gözümde gökyüzü. / Ben dünyadan bihaber bir çocuğum / Kayıp zıpzıplarımı arıyorum. / Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar / Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar. (Cahit Sıtkı Tarancı)
"Bir gün baksam ki gelmişsin.. Gülüşünde taze serin bir rüzgar Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar." (Yavuz Bülent Bakiler) 🌺
3 notes
·
View notes
Text
Evet, bir şiir vardı; o şiiri özledim. Saflığın şiirini. 40’ların, 50’lerin şiirini. Cahit Sıtkı Tarancı’ları, Behçet Necatigil’leri, Ziya Osman Saba’ları, Sabahattin Kudret Aksal’ları, Cahit Külebi’leri, Muzaffer Tayyip Uslu’ları, Orhan Veli’leri, Oktay Rifat’ları, Ceyhun Atuf Kansu’ları, o yılların Melih Cevdet’lerini, Necati Cumalı’larını özledim. “Günaydın tavuklar horozlar / artık memnunum yaşamaktan” dizelerini, “Cebeci köprüsü yüksek / altından tren geçiyor / ya benim aklımdan geçenler / kimse bilmiyor” dizelerini, “Girin satıcılar evimin bülbülleri / girin girin aydınlık bahçemden içeri” dizelerini, “Gün bitti / akşam serinliğiyle başlıyor memleketim” dizelerini özledim. O dönemde yazılmış ne kadar şiir varsa, hepsini özledim. Sözgelimi, Tarancı’nın “Öyle Dalmışım ki” şiirini: “Öyle dalmışım ki bu akşam üstü, / komşu arsadır gözümde gökyüzü. / Ben dünyadan bihaber bir çocuğum; / kayıp zıpzıplarımı arıyorum. / Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.” * * * Haydar Ergülen’in bir sözünü hatırlıyorum: “Şair ne zaman şiirine benzer? Elbette şiirinin önüne geçmediği zaman, şiirinden bir adım, birkaç adım geride durduğu zaman.” “Şiirinin önüne geçmeyen şair” deyince, aklıma ilk gelen ad Ahmet Muhip Dranas oluyor. Dranas, Kar’ını, Olvido���sunu yazmış, Ergülen’in deyimiyle “kendini şaman büyücüsü, eski zaman bilicisi” olarak görmemiş, “şiirinin omuzunda bir yük olarak durmamış”tır. Necatigil de öyleydi. Cahit Külebi de. Necati Cumalı da. O kuşağın birçok şairi de. Yazdıklarını serçeler gibi gökyüzüne salıyor, ama kartallaşıp onların peşine düşmüyorlardı. Şairliğin değil, şiir yazmanın tadını çıkarıyorlardı. Birer kartaldılar aslında. Ama uçurdukları serçelere hükümdarlık taslamıyorlardı hiçbir zaman. Birlikte kanat çırpıyorlardı. * * * Duru, yalın, içten bir şiirdi o dönemin şiiri. Saflığın şiiriydi. Çocuksu bir yanı vardı neredeyse. Dil oyunlarıyla, imge cambazlıklarıyla, kişilik gösterileriyle örülmemişti. Dizeler kâğıda dökülmeden önce beynin binbir kıvrımından geçerek sınanmıyordu. Duygular ne yapay bir biçimde ateşleniyor, ne de gereksizce dizginleniyordu. Kuramlar ülkesi çok uzaklardaydı. Şiir yazılıyordu. Şimdi ise şiirden çok şiir üstüne yazı yazılıyor. * * * Ama aynı şiiri yazabilir miyiz bugün? Nerede! O şiirleri Beyazıt Meydanı’nda, beş kuruşa aldığımız simitleri yiyerek okuyorduk. Havuz başındaki bir sırada. Sonra Kumkapı’ya iniyor, balıkçıların kıyı boyunca iplere dizdiği çirozlara bakıyorduk. Çarşıkapı’ya çıkıyorduk. Bulgar Sütçü’den mis gibi kaymak kokusu, süt kokusu yayılıyordu ortalığa. Ayakkabılarımızı boyatıyor, sarı tramvaya binip Beyoğlu’na sinemaya gidiyorduk. Çıkışta paraya kıyıp Butak Pastanesi’nde 35 kuruşa krem şokola yiyorduk. Yazları bebek koyunda denize giriyorduk. Bir dergide Esther Williams’ın mayolu fotoğrafını görünce yüreğimiz hopluyordu. Radyoda “Memleket Saat Ayarı”yla saatlerimizi ayarlıyorduk. Televizyon çok uzak bir düştü bizim için. İki kişi kavga edip birbirlerini yaralamaya görsünler, gazetelerde birinci sayfa haberi oluyordu bu. O haberleri veren gazeteler Anadolu’ya posta treniyle gönderiliyor, sözgelimi Antep’te iki gün sonra okunabiliyordu. * * * O şiirler o ortamda yazıldı. Külebi “senin dudakların pembe”yi, Necatigil “hani bir sevgilin vardı”yı, Eloğlu “naylonuna ne verem?”i o günün Türkiye’sinde söyledi. “Şimdi de böyle şiir yazılmalı” demiyorum elbet. Bugün öyle şiirler yazılmasını beklemek budalalıktan başka bir şey olmaz çünkü. Ben sadece o şiirleri özlüyorum. Kim bilir, belki o şiirleri yaratan Türkiye’yi. _Ülkü Tamer, Bir Şiir Vardı (Cumhuriyet, 24.07.2010)
50 notes
·
View notes
Text
Gece
bir tabut gibi çöker omuzlarıma
bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
hasreti bir ben bilirim
bir de gecenin gözlerindeki baykuş
baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş
onu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle
süsler. bir damın üstüne oturturum
süsler. Damımın üstüne oturturum
-sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
abimin acıyla yontulmuş yüzü
yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma
dağılır ses olur acısı
ezberlediğim bir öğüdü yineler bana
-çocuğum üşütme yüreğini
şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen
ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil
hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan
korkarım
mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa
mesela annem de yoksa yanımda
mesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım
-ana bana kurşun dök. dua oku. üfle ana
ana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana
yalnızım. bunu hep söylüyorum
yalnızım. bunu hep söylüyorum
geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor
hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor
her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum
yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor
yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
biliyorum. biliyorum bunu da biliyorum
gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da
kendime kendimden başka kendim yok
ne utancımı kuşanan bir sevgi
ne çirkinliğimi öpen bir kız
yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız
-ana bana bir hal oldu. hep böyle titriyorum
ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta
ey insanlar
ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları
iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı
iğrenerek. hepinizi kucaklıyorum ilkin
ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum
bilmiyorsunuz. ben kendimi öpüyorum
cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar
ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır
bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler
döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir
-hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün
size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım
geceyse
tükenmişse güneşin güçlülüğü
gök gözlerinin buğusunu yansıtır
senin acın acıların ölümüne gebedir
korkma yavrum
ne gece ne geceler senin
suçsuz mızıkçılığını küçültemez
bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini
güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta
ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen
sesimi çakallarla boğan gece
hüznüme vur acımı soy
beni de kuşat
boris karlof kadar masum yüzümü
karanlığınla frenkeştaynla
çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti
kalbim ki yıllardır iyiliğe abone
nerde bir insan görse
bırakır sevgi kuşlarını
çünkü o bağışlar yargıçlarını
kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını
ey gecede unutulmuşluğumun suçluları
ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları
suçum: nefreti öksüz bırakmak
savunmam: sevgimi yüceltmek içindir
sakalım yok biliyorum ama kötü değilim
büyükleri sayarım küçükleri severim
çocukları incitmeden severim. kadını öpmesini
bilirim
sizi de sizi de öpmesini bilirim
-ana ben çok yalnızım. benim başka sevgim yok
içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü
kural tanımayan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım. sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin
1 note
·
View note
Text
Gece
bir tabut gibi çöker omuzlarıma
bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
hasreti bir ben bilirim bir de gecenin gözlerindeki baykuş
baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş
onu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle
süsler. bir damın üstüne oturturum
süsler. Damımın üstüne oturturum -sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta abimin acıyla yontulmuş yüzü
yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma
dağılır ses olur acısı
ezberlediğim bir öğüdü yineler bana -çocuğum üşütme yüreğini
şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil
hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan
korkarım mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa
mesela annem de yoksa yanımda
mesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım -ana bana kurşun dök. dua oku. üfle ana
ana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana yalnızım. bunu hep söylüyorum
yalnızım. bunu hep söylüyorum geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor
hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor
her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum
yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor
yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
biliyorum. biliyorum bunu da biliyorum
gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da
kendime kendimden başka kendim yok
ne utancımı kuşanan bir sevgi
ne çirkinliğimi öpen bir kız yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız -ana bana bir hal oldu. hep böyle titriyorum
ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta ey insanlar
ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları
iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı
iğrenerek. hepinizi kucaklıyorum ilkin
ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum
bilmiyorsunuz. ben kendimi öpüyorum cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar
ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır
bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler
döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir -hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün
size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım geceyse
tükenmişse güneşin güçlülüğü
gök gözlerinin buğusunu yansıtır
senin acın acıların ölümüne gebedir
korkma yavrum
ne gece ne geceler senin
suçsuz mızıkçılığını küçültemez
bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen
sesimi çakallarla boğan gece
hüznüme vur acımı soy
beni de kuşat
boris karlof kadar masum yüzümü
karanlığınla frenkeştaynla
çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti
kalbim ki yıllardır iyiliğe abone
nerde bir insan görse
bırakır sevgi kuşlarını
çünkü o bağışlar yargıçlarını
kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını ey gecede unutulmuşluğumun suçluları
ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları
suçum: nefreti öksüz bırakmak
savunmam: sevgimi yüceltmek içindir
sakalım yok biliyorum ama kötü değilim
büyükleri sayarım küçükleri severim
çocukları incitmeden severim. kadını öpmesini
bilirim sizi de sizi de öpmesini bilirim -ana ben çok yalnızım. benim başka sevgim yok
içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü kural tanımayan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım. sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin kalbim
bir gün elbette sana hükmedeceğim elbet geçer bu hüzün mevsimi
bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün
o gün size sevinci de anlatıcam
bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün
o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım ve bir gün elbette yıldızları sayacağım -gelin kucaklayın beni. yıldızları sayamıyorum.
-Arkadaş
1 note
·
View note
Text
- Cahit Sıtkı Tarancı, Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar
3 notes
·
View notes
Quote
Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.
Cahit Sıtkı Tarancı
49 notes
·
View notes
Text
Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar
Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar Öyle dalmışım ki bu akşamüstü, Komşu arsadır gözümde gökyüzü. Ben dünyadan bihaber bir çocuğum, Kayıp zıpzıplarımı arıyorum. Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar. Cahit Sıtkı Tarancı Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar şiiri
3 notes
·
View notes
Text
"Öyle dalmışım ki bu akşam üstü Komşu arsadadır gözümde gökyüzü Ben dünyadan bi haber bir çocuğum Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar , Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar."
2 notes
·
View notes
Text
Cahit Sıtkı, Yerlilik ve Millîlik...
Cahit Sıtkı, Yerlilik ve Millîlik…
Alaattin Karaca yazdı…
Geçen haftalarda, Cahit Sıtkı’nın yazı ve konuşmalarının derlendiği Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar (Can Yay., 2016)’ını, Ziya’ya Mektuplar (Varlık Yay., 1957)’ını ve şiirlerini okudum. Tarancı’nın şiirlerinden bahsetmiş; ama yazı ve konuşmalarında dikkatimi çeken bazı düşüncelerine eğilememiştim. Söz konusu yazıları ve mektupları okurken, Tarancı’nın günümüzde, özellikle…
View On WordPress
0 notes