#anti evrim
Explore tagged Tumblr posts
yorgunherakles · 3 months ago
Text
sonuç olarak, ışık retinaya ulaşmadan önce sinirlerden geçmek zorundadır.
steve jones - neredeyse bir balina
11 notes · View notes
lizacstuff · 4 years ago
Note
Hi Liza, I keep seeing references to drama in SCK fandom around Aydan and Ayder actresses. Can you explain what’s going on? In Oncer days I always came to your blog when things like this happened, hope you can explain (love your blog always)
I think you’re talking about the posts that Neslihan (Aydan) and Evrim (Ayfer) made earlier today? You can read translations of them here.  I’ll go through what I know, but bottom-line I don’t think those two actors have ever dealt with this kind of large and passionate fandom and it shows. 
Also, if you don’t want to wade into the drama, don’t read. 
Neslihan has also made a couple of subsequent posts, one totally cringey one about how fans should get a life and follow the example of her teenage son who watches documentaries instead of thinking about Hande and Kerem, and then a video post saying she had been joking. (facepalm)  A series of bad decisions on her part. She has made several cryptic posts over the last couple of weeks about the direction of the show starting at ep 29, including one she had to delete because it implied there would be all new writers. Those cryptic posts have incited a LOT of drama and hand-wringing and freaking out, especially, I think among young fans who don’t know how to channel their emotions.  Her post about her son was basically telling those fans, the ones who reacted to her in dramatic ways, saying they couldn’t sleep etc to get a life. But many people in fandom took offense. She later said in the video she’d been kidding and was talking about the fans who DM her (close your DMs, lady!) worrying over the fate of Edser and who let it affect their lives.  
A lot of bad decision on her part. She might want to just lay low and stop giving teases, and mostly stop allowing fans to DM her. (Especially since her antagonism has now lead fandom to dig up old IG likes of hers where she liked posts that belittled and bullied Hande. She may have just bite of more than she can chew, since Hande tried to sue the guy who made the posts that Neslihan liked... and all of that is very personal to Hande because it was happening while her mother was dying of cancer. YIKES, I’m sure Neslihan would prefer those stay buried). 
The Evrim post I think is aimed at fans who have been hard on the gal who runs the mfyapim production company twitter account, Sefkat. (Who also apparently liked some of those anti-Hande posts two years ago) she ran afoul of some on twitter after the way she handled the fan outcry after 26 when they included footage in the fragman (sex scene) that was not in the ep or released as an internet extra.  I think some fans thought she was flippant and throwing shade. Then yesterday, I think fans got aggressive with her over how late the fragman was released.  I’m guessing Sefkat went crying to the actors and then Evrim made this very ill-advised post. 
Were fans too aggressive? Yes. Were fans obnoxious? Yes. Did they make me cringe? Yes.  Did it warrant an actor on the show wading into fandom. NOOOOOOO.  
Since you referenced OUAT drama, you and I have lived through the worst of fandom, and here is not near the level of toxicity and bad behavior we saw there. Not even in the same universe. Mostly because  for SCK there is no shipwar. This show is about one couple and there is no reason to watch this show if you’re not a fan of the couple, so therefore no shipping madness cloaked in social justice outrage. The drama in a fandom without a shipwar vs one with a shipwar is like an angry kitty vs vicious rabid alien monster.  So SCK fandom is like an angry kitten in comparison. 
Also, we all know that you can’t control or discipline fandom, so they need to rise above and ignore. The admin could just post and leave and stop engaging with fans. Easy peasy.  Aydan can close her DMs and shut up. Easy peasy. 
Getting pissy with fandom is an especially interesting tack for the cast of this show, since there are really only two reasons it’s a huge success.  Hande and Kerem’s chemistry and how hot they are right now, and the giant online fandom which has propelled international sales and put the show first in every social measurement category for the year 2020.  
That’s it. International buyers are interested because of the popularity on social. Full stop. And Fox doesn’t keep buying it because of Ayfer’s catering business storyline (If Evrim is working too hard, I’d be more than fine if the writers cut Ayfer’s storyline way down so she can rest) and the ratings are borderline so what puts it over are those two things. So scolding fandom over something as inconsequential as fans complaining about a fragman on twitter is a little like biting the hand that feeds you. Which I grant you is a two-way street and fans often snap at and bite the ones feeding us, but they’re the professionals and a passionate fanbase is something all shows covet. They have it, they should probably appreciate it, instead of lashing out at it. 
Also, not for nothing, there are several cast members who try and capitalize on the social power and immense popularity of the show and our two leads, and Neslihan and Evrim are in those numbers. Neslihan’s constant teasing about Edser is obvious and Evrim was the first person to post the engagement photo, WITHOUT CONTEXT, which launched Hande and Kerem into an entire gossip news cycle. She’s also the one who, yesterday, posted the photo of Kerem arrived to set early, laying on the floor, taking photos, which set off a avalanche of speculation and rumor. Soooo... maybe sit down with your scolds and complaints about fandom when you’re blatantly trying to up your own social profile. 
It goes without saying that I think the fans who are acting badly should tone it down, relax and stop freaking out about every little thing. I’ve mentioned many times my dislike for their temper tantrums. Me taking the actors to task does not absolve their bad behavior. I wish they’d all cut it out.   
11 notes · View notes
arkhesi-su · 4 years ago
Text
Hegel’in nesnel ya da mutlak idealizmi konusunda kısaca bilgi vererek, Kant’ın bilinemezciliğine ve modern kuşkuculuğa yönelik eleştirileri bağlamında, Hegel’in “Ussal olan edimsel (gerçek), edimsel olan ussaldır” sözünü yorumlayınız
Hegel, var olan tek şey olarak Ruh veya Tin (Geist) dediği bir ilkeden hareket eder. O, Herakleitos gibi her şeyin sürekli bir akış ve oluş içide fikrindedir. O halde, Tin veya Ruh bir oluş, gelişme, evrim içindedir. Hegel’e göre bu evrimin, kendisine göre cereyan ettiği yasa veya evrimin mantığı, daha önce işaret ettiğimiz gibi diyalektikdir; yani tez, anti-tez ve sentez adımlarıyla ilerleyen çatışmacı bir mantıktır . Hegel, bu gelişmenin bir ereği veya hedefi olduğu görüşündedir . Bu hedef, Tin’in tam özgürlüğü, kendisini tam olarak gerçekleştirmesidir. Çünkü Tin’in özü özgürlüktür . Bu görüşün idealist olarak  adlandırılmasının nedeni, Hegel’in varlığı temelde tinsel birtöz olarak görmesidir. Hatta Hegel’e göre doğa veya doğal dünya, Tin’in gelişim sürecinde ancak bir aşamadır . Öte yandan bunun nesnel diye adlandırılmasının nedeni de bir Hegel’in ruhu nesnelleştirmesidir. Tin, düşünen özne değildir; tersine insani düşünce nesnel Tin’in ancak bir parçasıdır. Başka deyişle tarih ve olayların akışı ile insani deney yani bu olaylara ilişkin insanı düşünce, aslında evrensel sürecin iki sınırlı görüntüsüdür. Onların her biri bu sürecin bir yanını, nesnel ve öznel cephelerini oluştururlar.
Aklın ya da rasyonel faaliyetin bilimde asla tüketilemeyeceğine inanan Kant, bilime inanç besleyen biriydi. O, bizim bilimsel bilgiye erişme sürecinde dış dünyadan  birtakım duyumlar aldığımızı, bilginin deneyim üzerine yükselebileceğini kabul etti. Ona göre insan sadece algıladığı şeyleri, onun ifadesiyle fenomenleri bilebilir . Bilim alanındaki veya fizik dünya ile ilgili bu bilgi, üstelik doğru ve kesin bir bilgi olmak durumundadır. İkinci olarak da bu bilgi duyumlar veya deneyimler ile aklın kolektif çalışmasının eseri olarak ortaya çıkar. Ama metafizik alana geçildiğinde, akıl ile deneyimin işbirliğinin ürünü olan bilgi imkansız hale gelir. Metafizik alanla, yani duyuların ötesinde kalan alanla ilgili bilgimiz olamaz. Öyleyse insan bilgisi, fenomenlerin bilgisi ile sınırlıdır; o, numenleri bilemez. Gerçekten de Kant, fenomenal dünya hakkında sahip olduğumuz zorunlu bilgiden ampirik olmayan numenal dünya ile ilgili sözde zorunlu bilgiye geçmeye çalışan metafizikçilerin en büyük yanlışlarının görünüşleri kendinde şeyler veya fenomenleri numenler olarak almak, dolayısıyla da kendinde şeylerin beşeri bilginin gerekli koşullarından bağımsız olduğunu düşünmek olduğunu söyler.
Birlik ve sürekliliği, var olan tek gerçek şey olarak zihni kabul eden, varlığın temelde zihinsel olduğunu ileri süren, maddenin yalnızca zihni ve zihinsel tözün kendini gösterme biçimi, bir varlık tarzı olduğunu söyleyen tamamen “idealist” bir görüşü Hegel’in felsefesi sağlaya bilir . Hegel, varlığın her şey dahil bir bütün olarak nihai olarak anlaşılabilir olduğunu savunur. Düşünce öznesinin (insan aklının veya bilincin) nesnesini (dünyayı) hemen görebilmesi için, bir bakıma bir düşünce ve varlık kimliğine sahip olması gerektiğini ileri sürer. Aksi takdirde, nesne hiçbir zaman cisime erişemezdi ve dünyadaki tüm bilgimiz hakkında hiçbir kesinlik kazanamazdı. Bununla birlikte, düşünce ile varlık arasındaki farklılıkları hesaba katmak için her birinin zenginliği ve çeşitliliği, düşünce ve varlığın birliği soyut kimlik “A = A” olarak ifade edilemez.
1 note · View note
rivrivri · 4 years ago
Text
Korku
Korkuyu insanın evrim süreci içerisinde düşünüyorum. Bir mağaraya girmek üzereyken içerden gelen sesleri duyan korkak atalarımız oradan uzaklaştı. Bu korku onları yaşattı. Mağaradaki bilinmeyen tehlikeden uzaklaştı. Ailesine saldıran vahşi bir hayvandan kaçan atalarımız yaşamaya devam ederken cesaretle ailesini korumaya çalışanlar öldü. Korkak erkekler korkak dişileri dölledi ve korkak ırkımız bugüne gelebildi.
Cesaretin trajedisi yalnız insanlar için değil hayvanlar için de bilinir. Amerika'da büyük memeli olmamasının sebebi insanlardan korkup kaçmamalariydi. Elinde silah olan bir avcının üzerine cesaretle yürüyen aslanın sonu bellidir.
Cesaretin trajedisi korkunun tersi gibi algılanmasidir. Cesaret korkuya rağmen gösterilen eylemdir. Korkusuzluk cesaret değildir, bir çok durumda aptallık bile olabilir.
Modern insan korkusu mutsuzluk, modası gecmeye başlayan evlilik kurumunun başına beladır. Bu korkuya rağmen birlikte yola çıkanlar mutluluğu hak eder. Çünkü mutluluk bir çaba da gerektirir. Mutsuz bir hayat yaşamaktan oldum olası korktum. Ölüm mutlakken korkulmasi gereken yasayamamakti, bana göre. Şikayet edenleri, kavga çıkaran, mızmız anti/sosyal kanser hücrelerini hayatımdan çıkarmakta hiç tereddüt etmedim. Hayatıma birini alınca o mutlu olsun diye bir şeyler yapmayı seviyorum. Aşkın en güzel yanı bu. Bunu korumak zor özellikle sizin gibi düşünmeyen ya da düşünme pratiği olmayan insanlarla yolunuz kesişiyorsa...
Işte o an bir yol ayrımına inanıyorum kendime inandığım ve yaşamıma acıdığım kadar. Bir korku beni daha yalnız ama mutlu yaşatıyor.
Bir korku o sevgilerle ayırıyor. Kaliteli yalnızlık inançsız, yüzeysel sevgi mastürbasyonlarindan daha tatmin edici.
3 notes · View notes
korayaker · 5 years ago
Note
Antropolojik anlamda...
Morgan ve Engels, insanlığın toplumsal evrimini, şu üç evrede ele alır. 
1-Yabanıl dönem 
2-Barbarlık dönemi
 3- Uygarlık dönemi 
 Kaba hatları ile yabanıl dönem, insanın ağaçlardan, gezgin yaşama evrildiği, mızrak ve topuzu keşfettiği, deniz ürünleri ile beslendiği dönemdir. Barbarlık dönemi çanak çömleğin geliştiği, ok ve yayın keşfi ile, avcılığın geliştiği dönemdir. Uygarlık dönemi, insanın meta üretimini keşfettiği, kişisel gereksinim yerine, değişim değeri olarak, çeşitli metaların ortaya çıktığı, demirin işlenmesi ile, uygarlığa özgü, kılıç, balta, vb çeşitli sofistike araçların geliştirildiği dönemdir. Tarımda, sabanın keşfi ve büyük hayvan sürülerinin, serpilmesi ile birlikte, insanında bir değişim değeri olarak köle (meta) olarak, alınıp satıldığı ve nihayetinde gens örgütlenmesinin yerini ilk devletlerin aldığı, sınıflı topluma geçiş çağı. 
 Bu bağlamda 
 1-İlkel tapınımlar yada paganizmleri bir kenera bırakırsak, monoteist / tek tanrılı ) dinler insanlığın uygarlık döneminde ortaya çıkmış özel mülkiyetin doğması ile birlikte serpiştirmişlerdir.  
2- Ritüel ve ayinsel düzeyde dinler ilkel paganizmlerde vardı ancak klasik anlamda tek tanrılı dinler insanlığın iktisadi gelişiminin ürünüdürler ve avcı toplayıcılıktan tarım topluluğuna geçiş sonrası ortaya çıkan nitel dönüşümler sayesinde ortaya çıkmışlardır, Neolitik devrim sayesinde avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçen insanlık ,daha fazla boş zaman yaratarak başta yazı dil çömlekçilik hayvancılık demirin işlenmesi vb uygarlık saiklerini keşfetti ama bu süreçte en önemli nitel gelişme komün yaşamın yerine servetin tek elde toplanması sonucu ortaya çıkan özel mülkiyetin gelişmesidir.
 Özel mülkiyetin doğması ile birlikte uzlaşmaz karşıtlıklarının ürünü olarak devletler doğdu, bir zamanlar komünal düzeyde yaşayan gens toplulukları örneğin roma gensi cermen gensi yunan gensi gibi topluklar devletleşti ve özel mülkiyet pekişerek köleci topluma dönüştü işte tamda bu süreçte sınıflı toplumun ürünü olarak dinde kurumlaşarak tarih sahnesine çıktı yani insnalıpğın iktisadi gelişmesinin nite bir ürünü olarak doğan özel mülkiyet toplumu beranerinde devlet ve dinleri doğurdu.  
3- Marks sınıflı toplum eleştirisinde dini tıpkı insanın kendi emek etkinliğine yabancılaşması gibi bir soyutlama olarak ele alır. Yani tanri insanı değil insan tanrıyı yarattı ve tanrı aslında insan bilincin bir soyutlaması ve onun tinsel yabancılaşmasıdır. Dinler aynı zamanda bir üst yapı kurumu olarak sınıflı toplumların korunması özel mülkiyet düzenin sürdürülmesi için gerici bir aletidir 
 4-Günümüzde ise dinler tamamen politikleşmiş, burjuvazi sınıfın sınıfsal uzlaşmazlıkları, ezen ezilen çelişkisini kamufle etmek, geniş halk kitlelerini, dini telkinlerle kapitalistlerin iktidarlarına ve sistemlerine kanalize etmenin radikal bir silahı haline dönüşmüştür alettir. Dinlerin sınıflı toplumlarda pek çok uğursuz rolü vardır
5-Antropolojik açıdan dinlerin tarihi 10-12 bin yıl öncesine dayanır, mezopotam bereketli hilal bölgesinde bulunan göbekli tepe tapımını arkeolojik açıdan ilk dinsel tapımın alanıdır. İnsanın evrimsel geçmişi ele alındığında son derece küçük bir zaman dilimidir keza tek tanrılı dinler bir kaç bin yıllık tarihe sahiptiler. 
Evrimsel açıdan ele alırsak
 Tanrı fikriyatının tezlerinin aksine, oldukça sofistike ve kaotik olan yaşamın dünyada ilk olarak ilkel bir çorbada gelişen ilkel yaşam formlarından evrildiği diyalektik yasaların tepkimi ile canlı türlerinin devinimi ile günümüz zengin ve kompleks canlı türleşmenin oluştuğu gerçeği modern bilim çevreleri tarafından kabul görmektedir, günümüzde canlı yaşamın başlangıcı için öne sürülen , ve dinsel ontolojide hakim olan fantastik Adem, Havva gibi metafizik (anti diyalektik ) görüşlerin yerini, abiyogenez gibi empirik bilimsel görüşler almıştır.
 Felsefi açıdan ele alırsak
Doğada iki türden felsefe vardır metafizik ve diyalektik felsefe, metafizik felsefe yaşamın ontolojisine ilişkin soruyu teolojik bir özne ile açıklar bu metafizik özne Tanrıdır. Metafizik özne olarak Tanrı yaşamın ontolojisine içkin tüm soruları basitçe cevaplar hepimiz yoktan var edildik. Teoloji canlı yaşamı basit bir senaryoya indirger ve hepimizi tanrının mimarı olduğu bir kurgunun kahramanlarına dönüştürür, Tanrı bizleri yoktan var etti ve hepimiz aslında her şeye gücü yeten metafizik özne olan tanrının yansımalarıyız.,
 Ve dünya aslında geçiçi bir durak ve bizlerde bu durakta sınana basit ölümlü figüranlarıyız. Diğer yandan diyalektik felsefe tüm bu metafizik soyutlamaların yadsınmasıdır diyalektik felsefe tanrı yoktur madde vardır ve diyalektik felsefe yaşamın ontolojisine içkin soruları dinsel soyutlamalar ile değil ampirik bilgi ve diyalektik bilim ile açıklar.
Eğer bir tanrıya değilde diyalektik felsefeye yani bilimsel akla inanıyorsan yaşamın nasıl başladığı nasıl geliştiği kozmik evrenin nasıl oluştuğuna içkin soruları insanlığın bugün ulaştığı bilimsel akla ve ampirik bulgulara ( biyoloji evrim evrimsel biyoloji fizik astro fizik antropoloji sosyoloji vb. ) bilimsel kategorilere başvurmak zorunda kalırsın. Doğadaki gözlemlerimiz bize doğanın ve toplumların durağan değişmez bir nicelik değil sonsuz bir devinim hareket ve değişim silsileleri içinde aynı zamanda bir tasarım değil büyük bir kaos ve çatışma içinde geliştiğini gösteriyor doğa toplum sürekli biçimde değişiyor dönüşüyor ve bu devinim bizi avcı toplayıcıyı insandan bugünkü yapay zekaya düzeyine gelişmiş süper insana ulaştırmıştır
Kişisel görüşüm dinler sınıflı toplumlarda pek çok uğursuz role sahiptiler  ancak bireysel düzeyde psikolojik açıdan ontolojik kaygıyı bastırdığı ve olumlu etkilediğini düşünüyorum.
3 notes · View notes
dramatik-buluntular · 6 years ago
Text
Bill Gates ve Sosyalizm!
Dünyanın en zenginleri arsında yerini ilk üçte koruyan yazılım multi milyarderi Bill Gates, bir konuşmasında çevreyi ve doğayı ancak sosyalizm kurtarır der (Tom Cahill, Axis of Logic, 4 Eylül 2016) ve ekler: “Özel sektör yetersiz bir aptaldır.” Bill, kapitalist kuralların artık çalışmadığını ve yeryüzünü ancak sosyalizmin kurtaracağının altını çiziyor (San Miguel Times, 1 Mayıs 2017).
Tumblr media
Bunun bir şaka olduğunu sananlara Guardian’ın 15 Mayıs 2013 tarihli Daniel Ben-Ami’nin kaleme aldığı makalesinde yer verdiği Bill Gates ve onun gibi Amerika’nın en zenginleri arasındaki yeri en önde gelenlerden Warren Buffet’nin sözlerine bakmanız yeterlidir derim. Kapitalizmin tepesinde oturanlar ve bütün dünyanın zenginliğinin kaymağına sahip bu insanlar neden kapitalizme “karşılar”? Acaba oturdukları dalı mı kesmek istiyorlar yoksa bu hasta düzenin bir süre daha hayatta kalması için öneri mi veriyorlar?
Forbes’in sitesinde, 6 Mart 2018 tarihli, editörlüğünü Luisa Kroll ve Kerry Dolan’ın yaptığı makalede, bu kuruluşun 72 ülkede 2208 dolar milyarderinin tespit ettiği yazılıyor. Bunlar milyarderler arasında katılan 259 yeni milyarder de varmış! Bu kayıtlara göre bu elit grubun serveti bir yılda %18 artarak 4,1 Trilyon dolara çıktmıştır. Amerika 585 milyarderle birinci ve Çin ise 373 milyarderle ikinci sırada. 100 milyar doların üzerindeki servete sahip olanların başında ise Amazon’un başkanı Jeffrey Preston Bezos gelmekteymiş! Bill Gates ikinci ve Buffet üçüncü sırada.
Dünyanın bütün servetinin %86’ı 10 ülkenin elinde olduğu bilinmekte. Amerika tek başına bu servetin %43’ne sahip. Guardian gazetesinin 14 Kasım 2017 tarihli ve Credit Suisse’in raporuna dayanarak verdiği haberde, dünyanın zenginliğinin yarısının dünya nüfusunun sadece %1 zenginin elinde olduğunu yazmıştır. Amerika’da ise bu %1 bu ülkenin zenginliği 38,6’ına sahip. Bu raporlara göre Amerikan servetinin ancak %22.8’i halkın %90’a aittir. Ama unutmamak gerek ki bu %90’luk kitle içinde yaklaşık %40’inin hiçbir şeyleri yok! Kapitalizmin servet dağılımındaki kabaca tablosu budur.
Pekiyi Bill Gates neden “sosyalizme” ihtiyaç duyulduğunu söylemekte? O neyi fark ederek neyi kastetmekte? Amerika medyasının bir kısmı ona romantik anti-kapitalist diyor!
Bunu anlamak için iki sistemin yani kapitalizmin ve sosyalizmin temel ekonomik ilkelerini, fazla çetrefil teorilere girişip konuyu perdelerler arkasına itip anlaşılmaz hale getirmeden şöyle özetlemek mümkün:
Kapitalist sistemde, makinelerden, toprağa, teknolojiden yer altı zenginliklerine kadar tüm üretim araçları özel bireylerin ya da şirketlerin elindedir. Sosyalist sistemde bütün bunlar emekçilerin aşağıdan yukarıya seçtiği ve oluşturduğu devletin elinde.
Kapitalist sistemde üretim ilişkileri kâra indekslidir. Sistem kâr oluşturdukça çalışır. Sosyalist sistemde amaç halkın gereksinimi olup kâr güdülmez.
Kapitalist sistemde çalışanla çalıştıran arasındaki ilişkide çıkar çatışması var. İşçinin maaşı artarsa işverenin kârı azalır. Örneğin işçiye harcadığı sigortalar arttıkça işverenin kârı düşer. Bu nedenle kârın artması için daha az işçi, daha ucuz ham madde ve daha ucuz emek şarttır. Sosyalist sistemde çalışanla çalıştıran aynı insanlar olduklarından çıkar çatışması yoktur. Kâr artışı hedeflenmediğinden işten çıkarılma ve daha az işçi mantığı yersizdir.
Kapitalist sistemde, işçinin ürettiği teknolojinin gelişimi (örneğin yeni makineler, robotlar, bilgisayarlar vs) işçinin yerine geçer ve işçi üretim zincirinden koparılır (işsiz kalır). Sosyalist sistemde işçinin ürettiği aynı teknoloji işçinin çalışma saatini azaltır ancak ücretini düşürmez. Böylece işsizlik oluşmaz ve toplumun alım gücü düşmez.
Kapitalist sistemde sermaye grupları arasındaki ilişki rekabet ve silmeye göre çalışır. “Büyük balık küçük balığı yutar!” Sosyalist sistemde üretim merkezleri arasındaki ilişkide rekabet söz konusu değildir ve toplumun ihtiyacına göre uyuma dayalı üretim ilişkisi çalışır.
Kapitalist sistem kendi ülkesi dışında da aynı temel yasalara göre çalıştığından kapitalist ülkeler arasındaki ilişkiler temelde rekabete ve geçici olarak uzlaşamaya dayalı olup ve bunun sonucunda da savaşlar daimi ve barış dönemleri geçici olarak ortaya çıkar. Sosyalist sistemde böyle bir rekabet ve çıkar çatışması olmadığından sosyalist devletler arasında savaş söz konusu değildir.
Kapitalist sistemde bütün doğa ve kaynakları azınlığın elinde olan üretim sistemine ve elde edilmesi amaçlanan kâra hizmet ettiğinden doğanın tahribatı kaçınılmaz ve bitimsizdir. Sosyalist sistemde temel insan olduğundan doğaya ve bütün canlılara sistemin bir parçası olarak yaklaşılır ve korumacı tutum izlenir.
İster kapitalist sistem olsun ister sosyalist sistem olsun mevcut devlet, sistemi korumak için bir egemenlik makinesidir. Bu egemenlikte ortak kabul edilmez. Kapitalist sistemde devlet ayrıcalıklı azınlığın, sosyalist sistemde ise çalışan çoğunluğun çıkarlarını gözetir.
Kapitalist sistemde din dahil bütün kültürel yapı, medya, bilim, düşünsel yapı gibi tüm toplumsal insani öğeler azınlığın çıkarlarını güden üretim ilişkilerinin devamını sağlayan içerikte olup tüm kültürel yapı bu düzenin hizmetindedir. Sosyalist düzende din devletten ayrık olup bireyler dinlerine göre ayrışmazlar ve devlet bireylerin inançlarına karışmaz. Bütün kültürel yapı ve medya, bilim, düşünsel yapı gibi tüm toplumsal insani öğeler çoğunluğun hizmetindedir.
Bilimsel yaklaşımla denebilir ki günümüzde kapitalist sistemin sürdürülebilirliliği sona yaklaşmıştır. Bütün dünyadaki mali krizler, savaşlar, işsizlik ve çöküntüler işte bunun birer göstergesidir.
Burada tefecilik, faizcilik, borsacılık, bankacılık gibi toplumda üretim yapmadan kar güdenlerin etkinliği ele alınmamıştır. Bilinir ki bu kesim üreten kapitalist kesimden çok daha agresif ve toplumu çöküşe sürükleme açısından çok daha gericidir.
Bill Gates tabii ki bir sosyalist değil. O tabii ki vahşi kapitalist sistemin en zirvesindeki birey olarak kapitalist düzenin devamını ister. Onun birkaç milyar dolar çevreci kurumlara ya da Afrika’daki sağlık hizmetlerine sadaka vermesi onun, mensup olduğu sistemden ayrıldığını ya da ayrılabileceğini göstermez. Ama o, aptal kapitalist değil akıllı kapitalisttir ve bilime inanan biridir. Öyleyse o, sosyalist sistemden neyi istiyor? Kanımca o, yukarıda işaret ettiğim başlıklardan dördüncü maddede geçen özelliği bir kurtuluş yolu olarak görmekte. Onun sözünün belki de özeti şudur: Gelin teknolojiyi geliştirdikçe işçileri işten atmayalım, sosyalist sistemde olduğu gibi onların maaşlarını düşürmeden çalışma saatlerini azaltalım. Yani robotlar insanların yerini almasın. Robotlar, makineler, bilgisayarlar yani kısacası teknoloji insana hükmetmesin insanın hizmetine girsin. Yani bir sosyalist kurala uyalım, diyor. Uymazsak her dakika stoklarda artan ürünle ve bu ürünü satın alamayan milyarlarca insanla karşı karşıya kalacağız. Bir bakıma öyle bir toplum yaratalım ki diyor Bill Gates biz kârımızdan olmayalım ama insanların da bizim ürettiklerimizi (kendilerinin ürettiklerini) alabilecek ekonomik gücü olsun!
Burada bir noktaya değinmek gerek: Bilimsel olarak her varlık gibi ekonomik sistemin de bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Kapitalist son, ya evrimsel olarak olur ya da devrimlerle. Bill Gates’in önerisi evrimsel olarak kapitalist sistemin sosyalist sisteme yanaşılması ve onunla dirsek temasına geçilmesidir.
Bill Gates’in ve Warren Buffet’nin dillendirdikleri bu istek toplumsal evrim açısından tarihi bir beyandır.
h.h.
(https://sardunyalar.com/2018/07/29/bill-gates-ve-sosyalizm/)
6 notes · View notes
darwin-ve-evrim-teorisi · 4 years ago
Text
Evrim Ağacı - Giriş
Evrim Ağacı - Hayat Nasıl Başladı?
Evrim Ağacı - Tesadüf ve Tabii (Doğal) Seleksiyon
Evrim Ağacı - Hücre
Evrim Ağacı - Proteinler
Evrim Ağacı - Proteinler tesadüfen meydana gelebilir mi?
Evrim Ağacı - Sol Elli Proteinler
Evrim Ağacı - Hayatın Başlangıcı
Evrim Ağacı - Mutasyonlar
Evrim Ağacı - Doğal Seleksiyon
Evrim Ağacı - Evrim Teorisi Neden Tutuluyor?
Evrim Ağacı - Teori Değil Mi?
Evrim Ağacı - Bir Anti-Evrimci Nelerden Mahrumdur?
Evrim Ağacı - Son Söz
0 notes
oddats · 4 years ago
Text
Minimal, ‘Meydan’da
‘Geçidi’, ‘köpüğü’, ‘basamağı’, ‘reflektör’ü, ‘köşe’si, ‘hat’tı ve ‘söz’ ile eylemden menkul ‘Paket’inden menkul zihinsel mahremiyetiyle Deniz Gül’ün Yapı Kredi Kültür Merkezi’ndeki ‘Meydan’ı, karantina koşullarında esas itibariyle kendimize karşı özlediğimiz o içten mesafeyi, yüzümüze tüm ebadı ile vuruyor.
Evrim Altuğ, Gazete Duvar
11 Ekim 2020
Boşluğun dolu olanla kıymetiharbiye münakaşası yaptığı, üstüne üstlük, yokluğunu da kendi uzayında bir fikrî mülkiyet meselesi edindiği, sinik, yavaşlatılmış panik hızında bir süreçten geçiyoruz.
Özel alanların, ya da özel (biricik) olanların, kamusal olan ve kamusal alanla ne hikmetse hep yasadışı saatlerde, yüzbinlerce sayıda dijital gözaltında, kendi kabullenmişliği ve rızası ile flört ettiği bilumum etkinliklere, göz, töz ve söz kırpıyoruz.
Nüfus suretlerimizi arka cebimizde emniyetle gezdirdiğimiz, ancak aslımızla hiç nüfuz edemediğimiz açık hava kodeslerimizin volta arsaları, artık bize ne bağışladıysa, haftanın tüm günleri bize ne demişse, itiraz etmeksizin, içimizden ne geldiyse, onu yapıyoruz.
TV’ler, radyolar, barlar, hoparlörler, kepenkler, şarj seviyelerimiz ve perdelerimiz gibi, belli saatlerde açılıp kapanan, ya da belli kalplere satılan veya depozitosuz şişelerde kiralanan çenelerimiz düşmüyor. Sağdan soldan aşırdığımız kelimelerle, gözlerimizle bir emlâkçı çayı hızında rekabet ederek, kâbuslarımızın erzağına soğuk mezelik espriler bırakıyoruz.
Bu uğultulu, amfisi görgüsüzlükle köklenmiş kelime oyunlarını, bozuk duşakabin misali soğuk ve kusarcasına yağan Ekim yağmurundan sığınarak gezdiğim son serginin bana tanıdığı yankı olanağına müteşekkir kalarak yapabiliyorum.
Deniz Gül’in, Kevser Güler küratörlüğü ile mülkiyeti Yapı Kredi Kültür Sanat’a ait İstanbul Beyoğlu binasının ikinci kat ana galerisini 31 Ekim’e değin bir meydana, hem kişisel, hem de kamusal bir alana dönüştürme gayreti, bu haftanın gri paletini tamamlıyor.
Gül’ün sergisi, geçen hafta bu köşede yazdığım, Elmgreen ve Dragset imzalı 2020 - Finlandiya / Emma müzesi müdahale - sergisine akraba bir sancının, indirgemeci (minimal) bir dışavurumu, yoldaşı gibi.
Deniz, sergisiyle izleyiciyi devasa bir anlam akvaryumu içine bırakıyor. Siyah, gri, beyaz unsurların, gizemli ışık geçitlerinin, izleyiciyi eyleyici olmaya kışkırttığı bir anti - ‘küp’ bu. Hani o bildik ‘Beyaz Küp’ sessizliği ve steril sinikliği yerine, tam da en az olanın tiz sağırlığıyla, günümüzün en gerçekçi rengi, grinin üzerimize belirsizlik ile çullandığı, tekinsiz bir benlik deneyimi, Gül’ün ‘Meydan’ı.
Öte yanda ise, İlhan Koman’ın Akdeniz Heykeli’nin Galatasaray Meydanı ile İstiklâl Caddesi’ne akvaryumdaki bir deniz kızı gibi hüzünle baktığı Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin önünde ve dibinde ise, Şadi Çalık’ın Cumhuriyet’in 50’nci yılı için ortaya koyduğu ‘50’nci Yıl Anıtı’nın paçalarını yağmur damlaları dolduruyor. Heykel, hemen her cumartesi için olduğu gibi haftanın diğer günleri adına da günümüzde demir Polis barikatlarıyla perçinli.
Yine arkamı dönerek, kendimi boşluğuna gözü kapalı bıraktığım ‘Meydan’ sergisine bakıyorum. Devasa bir hücre. İsteyen ve düşleyebilene, kendi özgürlüğünden başkaca hiç bir vaadi bulunmuyor. Genişliğince sizi ufaltıyor. Sizi kendinize karşı böcekleştirecek kadar, yaşamınızdan muaf kılıyor.
Bu Kafkaesk, Beckett baharatlı varlık sahnesi, iki adım ötesindeki bağımsızlık caddesinde volta atan on binlerce adımın kendini özgür zannederken,0 onlarca dijital göze nasıl olup da özgürlüğünü koşulsuzca iade edebileceğini sorgulayan, kaskatılığınca hakiki bir yalnızlık ihtiva ediyor. Serginin ta kendisinde bile, emniyet ve huzurumuz adına nezaketle düzenlenmiş,  ‘balıkgöz’ güvenlik kameraları, bizi en mekanik samimiyetleriyle seyrediyor.
Sergi, kendine en iyi - geçici - kafesi / yuvayı gönüllü inşa eden masum kuşların yaptığı gibi, özgürlüğüne ironik bir çaresizlikle mesken arayan bir yaratıcı - insanın, onunla yoldaş bir grup emekçiyle ortaya koyduğu ‘ifade mimarlığı’nın kabası bitmiş ve bilerek öylece bırakılmış bir örneği gibi. Kaldı ki buna mimarlıkta ‘Brütalist’ yaklaşım diyenler de bulunuyor...
Başlıkta söylediğim gibi, ‘Mini-mal’ meydanda burada: O halde sizi sizinle sınayan ‘yapı-t’lardan hareketle dillendirelim: ‘Geçidi’, ‘köpüğü’, ‘basamağı’, ‘reflektör’ü, ‘köşe’si, ‘hat’tı ve ‘söz’ ile eylemden menkul ‘Paket’inden menkul zihinsel mahremiyetiyle Deniz Gül’ün ‘Meydan’ı, karantina koşullarında esas itibariyle kendimize karşı özlediğimiz o içten mesafeyi, yüzümüze tüm ebadı ile vuruyor. Tıpkı bir duvar tenisi alanı gibi. Samimiyet ve zekânız düzeyinde, rakibiniz de kendini bu meydanda gösteriyor. Sergi alanına ‘başka’ları girdiğinde ise, bu sefer de onlar sizin gizli gözlerle izlediğiniz, meydandaki hallerini tıpkı güvenlik kameralarının yaptığı gibi  sınadığınız, birer amatör oyuncuya dönüşüyor.  
‘Meydan’, empati, antipati ve sempati üçgeninde ikâmet eden, baş döndürücü bir proje. Etkinlik, dışarıda olma hissini içeride ne kadar tutabileceğimizi içten içe merak ederken, mekânın dayattığı tecrit hali ve ürettiği o bencil, emniyete, eve, meskene, herhangi bir yapıya aidiyet krizini, bu zihinsel nezarethanede, bize soru işaretlerinin gardiyanlığında ikram ediyor.  
Ele avuca, hiçbir bedenden ötekine sığmayan, emanet ve hediye edilemeyen özgürlük, varlığını bir kez daha maddede ve ötekinde sınadığı esaret fikrine borçlanıyor. Çünkü Deniz Gül’ün kendi çapında özgür ve ölümlü ‘Meydan’ı da, pek çok kültür ve sanat mekânının yaptığı gibi, hafta içi ve Cumartesi 11.00-19.00, Pazar günleri ise 13.00-19.00 arasında görülebiliyor.
Ve asıl soru o zaman soruluyor: Kişi bir yapıtın vadettiği öznel evreni, geçici bir zaman ve mekânda ziyaret edince, çıkışta hangisi daha çok özgürleşiyor?
0 notes
Text
INDEPENDENT-TÜRKÇE'NİN MÜSLÜMANLARA EVRİM TEORİSİNİ KABUL ETTİRME TAKTİĞİ
Tumblr media
Independent-Türkçe’nin Müslümanlara Evrimi Kabul Ettirme Taktiği Deşifre Oldu...
İngiliz yayın organı Independent'ın Türkçe versiyonunda  31 Mayıs 2020 tarihinde “Evrim ve din birbiriyle çelişir mi?” başlıklı bir makale yayınlanmıştır. Makalede, evrimci düşünceyi Müslümanlara kabul ettirmek için 9. Yüzyılda yaşamış Arap kökenli edebiyatçı yazar El-Cahiz, “biyolojik evrim teorisinin esas kurucusu” olarak tanıtılıyor ve sözde örnek alınması gereken bir “İslam alimi”ymiş gibi övülmektedir.
Evrim teorisi bilimin her dalında olduğu gibi özellikle paleontoloji alanında büyük darbe yemiştir. Sayın Adnan Oktar’ın seri şekllinde yayımlanan Yaratılış Atlası adlı eserinde fosiller kapsamlı bir şekilde sergilenerek canlı türlerinin ilk ortaya çıktıkları halleriyle çağlar boyunca sabit kaldıkları ve değişmedikleri sayısız örnekle kanıtlanmıştır. Bu durum paleontolojide “staz”, yani türlerin değişmemesi olarak bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte tesadüflerle cansız maddelerden canlılığın ortaya çıkamayacağı, canlılığın yapıtaşı tek bir proteinin tesadüflerle ortaya çıkamayacağı da ispatladığımız bilimsel bir gerçektir.
Ne var ki, kitlelerin aydınlanması ve evrim teorisine inananların neredeyse kalmaması karşısında evrim taraftarları dogmalarını kabul ettirmek için klasik aldatmaca yöntemlerine tekrar başvurmak zorunda kalmışlardır: İslam dininin evrim teorisine karşı olmadığı kandırmacası. Bu konuda Sayın Adnan Oktar’ın KURAN DARWINİZM'İ YALANLIYOR adlı eseri bu aldatmacaya detaylı bir cevap olarak yayımlanmış, hatta CNNTurk ve HaberTurk TV’deki canlı tartışma programlarında arkadaşlarımız, evrimci ilahiyatçıları Kuran’dan ayetlerle ve güncel bilimsel delillerle çürütmüş, iddialarını en uygun şekilde cevaplamışlardı.
Independent haber sitesi tüm bunlara rağmen, Evrim teorisinin ilk olarak İslam dünyasından çıktığını öne sürerek Müslümanların bu teoriyi kabul etmesi gerektiğini savunmaktadır. Oysa bu çok mantıksız bir önerme şeklidir. Çünkü hem referans verdiği yazarlar din alimi değildir, hem de bahsi geçen eserlerin günümüzde bilimsel bir değeri tabi ki artık kalmamıştır. Bununla beraber, makalede başka pek çok gerçek dışı, çarpık bilgiye de yer verilmiştir. Aşağıda bu hatalı anlatımları cevaplarıyla bulabilirsiniz.
Evrim Teorisinin Esas Kurucusunun El-Cahiz Olduğu İddiası Yanlış Bir Bilgidir
Makalede 9. yüzyılda yaşamış olan Arap kökenli edebiyatçı, hicivci, araştırmacı yazar El-Cahiz evrim teorisinin ilk ortaya atan kişi ve evrimci fikirlerinin kabul edilmesi gereken bir “İslam alimi” olarak tanıtılmaktadır. Ancak burada bir kelime oyunu vardır; Herhangi bir konuda bilgili olmak ayrıdır, din alimi olmak ise apayrıdır. İslam dünyasından çıkan her yazar İslam alimi yani “din alimi” olmaz. Bugün Hristiyan çoğunluğu barındıran Avrupa topraklarında ateistler de vardır, deistler de. Nasıl ki Hristiyan isim taşıyan her kişi Kilise ve Hristiyanlık adına konuşmuyorsa, Arap topraklarından çıkan her araştırmacı-yazar da İslam alimi kabul edilemez. Bu yüzdendir ki, El-Cahiz’in İslam alimi olarak tanıtılması yanlıştır, art niyetlidir. El-Cahiz pek çok konuda kitaplar yazmış, Basra doğumlu tanınmış bir Arap edebiyatçısıdır, dindar ve bilim adamı bir kişiliği ise yoktur.
Tumblr media
9. YY.da Yaşamış Bir Arap Edebiyatçısı EL Cahiz
Söz konusu makalede El-Cahiz dünya tarihinde ilk olarak evrim teorisini ortaya atan kişi olarak tanıtılmıştır. Bu tamamen yanlış bir bilgidir, evrim teorisini ilk olarak El-Cahiz ortaya atmamıştır. Bu anlatım evrimci felsefeyi Müslümanlara hoş göstermeye çalışan, tarihi gerçeklere tamamen ters bir iddiadır. Sayın Adnan Oktar’ın pek çok eserinde de delillendirdiği üzere, evrim teorisi ilk kez Darwin tarafından da ortaya atılmış bir iddia değildir. Her şeye muktedir, yoktan var eden Allah’ın varlığının reddi, insanlık tarihi kadar eskidir. Allah’ın varlığının inkarı, söz konusu inkarcılar için başka sahte güçler bulmayı gerektirmiş, bu da onları doğadaki nesnelere güç atfetmek gibi bir mantıksızlığa sürüklemiştir. İşte Darwinizm de çağlar boyunca Paganizm olarak bilinen putperest tabiatçılık felsefesidir.
Spontane jenerasyon, yani kendi kendine meydana gelme bu felsefenin temelini oluşturur. Kendi kendine canlanma şeklindeki anti-bilimsel inanç Allah inancının karşısında yer almış ve bir kısım materyalistler tarafından nesiller boyunca aktarılagelmiştir. Canlıların kademeli bir şekilde birbirlerinden türediği masalına yazılı haliyle Mısır hiyeroglifleri, Babil ve Sümer yazıtlarında dahi rastlanır. Eski Mısır’da canlıların Nil’in çamurlu sularında “spontan” olarak meydana geldiğine inanılıyordu. Sümerlerde ise canlılığın, aynı şekilde cansız su kaosundan kendiliğinden oluştuğu inancı vardı. Kendi kendine canlanma ve evrim fikri, silsile şeklinde Eski Yunan filozoflarına, daha sonra da Araplara kadar ulaşmıştır.
Epikür ve Lucretus evrim fikrinin önde gelen savunucuları olan Yunan felsefecilerdi. Kendiliğinden oluşum yanılgısı başta Aristoteles olmak üzere pek çok Yunanlı felsefeci tarafından destekleniyordu. Aristoteles’in anlatımıyla güya “hayvanlar, özellikle de bazı kurtlar, böcekler ve bazı bitkiler, döllenme veya benzer üreme tarzına ihtiyaç duymadan, doğada kendi kendilerine oluşuyorlardı”.
Independent makalesinde “evrimin ilk kaynağı” diye gösterilen El-Cahiz’e ait “Kitabul Heyevan” adlı hayvanlar ansiklopedisi de Aristoteles’in “Historia Animalium” (Hayvanlar Tarihçesi) adlı 550 hayvan türünü sınıfladığı ansiklopedik eserinden esinlenmiştir. El-Cahiz ve eserleri hakkındaki bilimsel bir inceleme bu gerçeği gözler önüne sermektedir:
“Câhiz, Kitâbu’l-Hayevân’ı yazarken çeşitli kaynaklardan yararlanmıştır. Bunları Arap şiirleri, haberleri, darb-ı meselleri, Kur’ân ve hadis şeklinde sıralayabiliriz. Bunların yanı sıra Câhiz, Tevrat, İncîl ve çeviri kitaplardan –özellikle Aristoteles’in kitaplarından, hayvanlar hakkındaki görüşlerinden ve ona nisbet edilen sözlerden– nakillerde bulunmuştur. Câhiz, eserinde yararlandığı kaynakları açık ve anlaşılır bir şekilde ifade etmemiştir. Bazen Arapça kaynaklara ve Aristo’nun “el-Hayevân” adlı eserine işaret etmekte, bazen de Aristo’yu “Sâhibu’l-Mantık” olarak isimlendirmektedir.” (CÂHİZ ve EDEBÎ GÖRÜŞLERİ, Dr. Mustafa AYDIN, Syf 23, İstanbul Aydın Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2018)
Görüldüğü gibi, El-Cahiz evrim fikrini ilk olarak ortaya atan kişi hiç değildir, yazdığı ansiklopedi ise Aristoteles’in hayvanlar hakkında yazdığı eserleri ve türler üzerinde yaptığı sınıflamayı temel almaktadır. Kendisi yalnızca Yunan felsefecilerin evrimci fikirlerini İslam dünyasına aktaran bir yazardır.
0 notes
hetesiya · 5 years ago
Link
Büyük Patlama’dan kısa süre sonra, anti-madde ve madde eşit koşullarda oluşmuştur. Ancak bugün uzay-zamana baktığımızda - Evrim Ağacı
0 notes
yorgunherakles · 4 years ago
Photo
Tumblr media
insan düşüncesinin ne olduğunu incelemek gerekir. bir bireyin düşüncesi mi? hayır. o, ancak geçmiş, şimdiki ve gelecek milyarlarca ve milyarlarca insanın bireysel düşüncesi olarak vardır.
engels - anti dühring
22 notes · View notes
culturenlifestyle · 8 years ago
Text
The Winners Of 2017’s A’ Design Award & Competition Have Just Been Announced, And They’re Genius
Tumblr media
The A’ Design Award & Competition is the home of ingenuity and invention. The winners of 2016-2017 have recently been announced, and have demonstrated overwhelming brilliance, genius, and cleverness. Take a look at everything from packing to graphics, furniture, and architecture.
More info: A’ Design Award & Competition
A’ Packaging Design Award Winners:
Little Pocket
Tumblr media
This is a french fries box design.The “little pocket “on the front can guide user to squeeze ketchup in it, rather than on paper plate, provide a sanitation, environmental protection and healthy way to eat (Image credits: Dong Jiang)!
Marais Piano cake packaging
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
The inspiration for this design, the piano, is an instrument that creates beautiful harmonies from the combination of each individual key’s sound. You could say that society is a lot like this as well. We know that you will be giving this gift to someone important to you, and you want to give them something that was made with care. We’ve made each and every one of our gift boxes with our customers needs in mind. With each key of this gift box, your feelings are sure to be heard. All Japanese pianos are made here in Shizuoka Prefecture. In Japan, as well, the piano is considered to be a special symbol of elegance and splendor (Image credits: Kazuaki Kawahara).
Honey packaging design Funny Honey
Tumblr media Tumblr media
This seemingly honeycomb structure, through folding and reversing can become a checkerboard, while in the taste of honey, but also to experience the fun of life. Reduce the excessive waste of packaging, and increase the fun and interactive experience (Image credits: Lu Zhao, Jian Zhang, Lin Huang, Tingyue Yan).
Meow – The Cat Nutrition for Stray Cats
Tumblr media Tumblr media
In Turkey, there are lots of stray cats in the streets even documentaries have been made about it. When we come across a poor stray cat in the street it is really hard for an animal lover to look another way and go ahead. We care about them so lots of people carry cat food in their bags. But the hardest part is not just feeding, it is mostly about giving them water or to find a container to pour fresh water for them. The idea with Meow is to supply both cat food and clean water in one package (Image credits: Bahar Bostancı, Evrim Uvacin Isik).
Instant noodle packing box
Tumblr media Tumblr media
This is an instant noodle packaging box design, it is different from a normal instant noodle packaging.Firstly, when it is not being used, its size will be much smaller, but when we use it the volume will be larger .In addition, during preparing the fork,customers could hold the lids and keep them clean.Besides, expanding the size of the bowl can increase the user’s sense of comfort,so that a good user experience will be felt by the customer (Image credits: Cao Weizhi, Ding Jian, Chen Yuru).
Whisky heart chocolate packaging design
Tumblr media
This boutique chocolate box opened after the fold, that is, chess board, inside each chocolate monomer packaging along the polyline open, and then fold can become a chess pieces, will be delicious and entertainment together, Is the innovative design of this packaging design (Image credits: Lu Zhao, Jian Zhang, Chaoyi Wang).
Pasta Nikita Packaging
Tumblr media Tumblr media
I use the strands and shapes of pasta to create an interesting series of packaging that capture attention on the shelves. It emphasizes the high-quality & naturalness of pasta. An of course It should bring good mood for people with good taste (Image credits: Nikita Konkin).
A’ Fashion, Apparel and Garment Design Award Winners:
The Travel Bra Anti-theft and comfort
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
The Travel Bra has a patented drop-down mesh pocket that stores cash and even stretches to take a passport. It folds up under the band when not in use. It has a side mesh stretch sleeve that takes a credit card or hotel room key. It has mini-pockets integrated into the shoulder straps for jewelry or scan card. Extra storage is available under the cups for storing more cash. In one version it has a front pocket for storing lipstick. The Travel Bra has no underwire, is ant-odor treated and super soft (Image credits: Dr Annie Holden and Brenda Barnett).
A’ Bakeware, Tableware, Drinkware and Cookware Design Winners:
Teanochio Tea infuser
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Teanocchio comes from puppet play, aims to change the way we prepare our drink and make teatime events more pleasurable. Adding some fun and nostalgia about old games while preparing tea, makes a joyful user experience and causes user feels he is making alive the character while drinking (Image credits: Soroush Vahidian, Mohammad Afkhami).
Coffee Cup Indicating temperature
Tumblr media
Nowadays, people especially office workers like to drink coffee on the way to work. If they can know what temperature they can drink, it may give people good taste and avoid scaling people’s lip. Thus, this design is suitable for them especially for office workers. They can enjoy good taste coffee at suitable temperature with this indicative design (Image credits: Yi Teng Shih, Rengrui Xiang, Yuting Chen).
A’ Furniture, Decorative Items and Homeware Design Award Winners:
Keymotif Key holder
Tumblr media
The idea that one’s absence from home or office could be transformed into a colour footprint by removing a key holder from it’s base was very intriguing to me (Image credits: Vassilis Mylonadis).
Grow up Multifunctional Chair
Tumblr media Tumblr media
The rapid growth and development of children shorten the children products’ life , resulting in a waste of resources . The children’s dinning chair is designed into a dual-purpose chair through a reverse way to prolong the service life of the chair.From parenting chair to the adult chair , the change of this two using ways witnessed the parental process (Image credits: Yong Zhang,Ya-nan Shi).
Feather Coffee and Side Table
Tumblr media
The impression of the beauty of the plumage while drifting and overlapping layers. It has become to be the Feather collection. The collection consists of one side and one coffee table. Both have that hand-made welded stainless steel base with a laser cutting and a wooden top. The Feather table gives the sensation that is so light and it could be fly (Image credits: Apiwat Chitapanya-Asia Collection).
Whale Chair Stool
Tumblr media Tumblr media
My goal was to make a connection between everyday life & the faraway nature; and to create a simple & modern stool inspired by the whale’s tale that can be quite comfortable & can help overcoming the tiredness made from sitting too much. A one leg plastic stool with two piece mold, the lower parts made from heavy materials and the upper parts made with light & durable materials (Image credits: Farzaneh Biazaran).
Multi functional chair
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
A chair that could modified according to environment setting. By pushing or pulling to make them four art installation pieces. The composition will be changed according to environment. With different viewer’s experience, it start to generated unlimited imagination. It will fit in any kind of space and create interesting spatial experience (Image credits: Yi-An Hung, Yestudio).
[Have a look at more submissions on Bored Panda]
h/t: boredpanda
461 notes · View notes
mehmetkali · 7 years ago
Text
Geleceğin Ulaşım Ağı İçin En Önemli İhtiyaç: Güvenlik http://ift.tt/2jboiHB
Akıllı Ulaşım Sistemleri çok yakın bir gelecekte ulaşımı çok daha konforlu ve hızlı bir hale getirecek. Peki bu sistem gerçekten güvenilir mi?
Siber güvenlik çözümlerinin dünya çapındaki lideri Trend Micro’nun Ekim 2017’de yayınladığı “Akıllı Ulaşım Sistemlerine Karşı Siber Saldırılar” başlıklı araştırması, geleceğin tam otomasyona geçmiş, online olarak entegre olmuş ulaşım sistemlerine yönelik tehditleri inceledi. Bu araştırmada, gelecek dönemde dünya genelinde çalışma, seyahat ve iş yapma şeklini değiştirecek çok katmanlı sistemler üzerindeki gözlemlere dayalı tahlillerin yanı sıra böylesine bir sistemin entegrasyonu ve işletmesinden kaynaklanabilecek güvenlik sorunları da işlendi. ITS’in (Akıllı Ulaşım Sistemleri) fiziksel ve siber altyapısını güvence altına almak tüm paydaşlar için çok büyük bir yük. İlk adım tehditlerin ve hangi ITS bileşenlerinin tehdit altında olduğunu bilmek.
Akıllı Ulaşım Sistemlerine Yönelik Üçlü Tehdit
Araştırmada ITS’i tehdit eden üç çeşit saldırının olduğu ortaya çıktı: ağ saldırıları, kablosuz saldırılar ve fiziksel saldırılar. Sektör standardı DREAD (Zarar Potansiyeli, Tekrarlanabilirlik, Kötü Amaçlı Kullanım, Etkilenen Kullanıcılar, Fark edilebilirlik) tehdit modelini kullanarak ITS’e yönelik çeşitli tehditler değerlendirildiğinde en tehlikeli saldırıların ağ saldırıları olduğu ortaya çıktı.
ITS sadece online değil birbirleriyle bağlantılı IoT yeteneği olan cihazların birleştiği birçok sistemden oluşuyor. Bu da ağ tabanlı saldırıların neden daha fazla zarar verdiğini göz önüne seriyor.
Trend Micro Akdeniz Ülkeleri, İsrail, Rusya ve CIS Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu, ITS altyapısını güvence altına almanın başarısının kilidinin ağ güvenliğine yoğun bir şekilde odaklanmaktan geçtiğini söylüyor. Sistemdeki paydaşların böyle davranarak ağ yoluyla ITS’e yönelik en tehlikeli saldırıları azaltabildiğini, bu önlemlerin aynı zamanda kablosuz ağdan ve fiziksel olarak gerçekleştirilen saldırılara karşı da sistemi savunabildiğini vurguluyor.
Ulaşım Ağlarını Güvence Altına Almak Sistemi Üç Tehdide Karşı da Koruyor
Yakup Börekcioğlu akıllı ulaşım sistemlerini güvence altına almak için öncelikle yapılması gerekenleri şöyle özetliyor:
Süre gelen güvenlik sızıntıları ve siber saldırıları hızlıca belirleyip karşılık verin
Güvenlik sızıntısını karantinaya alın ve hassas veri kaybını durdurun veya olası zararları azaltın
Tüm zarar görebilir yolları güven altına alarak saldırıların gerçekleşmesini önceden engelleyin
Savunmayı güçlendirmek ve olayların tekrar gerçekleşmesini engellemek için öğrenilenleri uygulayın
Börekcioğlu, bunları yapan bir savunma sisteminin sadece hızlı karşılık veren ve süregelen saldırıları azaltan bir korunmayı garantilemediğini aynı zamanda tehditlerle birlikte evrim geçirdiğini de belirtiyor. Ayrıca ağ üzerinde uygulanması gereken minimum güvenlik teknolojilerinden de bahseden Börekcioğlu, bunları da şöyle sıralıyor:
Ağ segmentasyonu — Bir ağı birçok alt ağa bölmek sıkışıklığı azaltır, aksamaları sınırlandırır ve güvenliği geliştirir.
Firewall’lar — Ağ savunmasının vazgeçilmez bir ayağı olan firewall’lar ITS altyapı kurulumunda mutlaka yer almalıdır.
Yeni nesil firewall’lar / Birleşik Tehdit Yönetimi (UTM) ağ geçitleri — Bunlar tek bir motor ya da cihaz üzerinde çoklu sistemleri ve hizmetleri birleştiren ağ güvenlik ürünleridir. Firewall’lar, Saldırı Önleme / Saldırı Belirleme sistemleri (IPS/IDS), anti virüs, web filtreleme, uygulama kontrol ve diğer çözümlerin hepsini aynı uygulamada birleştirebilirler.
Anti-malware — Sistemdeki virüsler, Truva atları, solucanlar, tuş kaydediciler, fidye yazılımlar, korsanlık amaçlı programlar ve benzeri kötü niyetli yazılımları belirlemek, engellemek ve kaldırmak için dosyaları tarayan yazılımlar.
Anti-phishing (oltalama) çözümleri — Gelen spam ve oltalama e-mailleri’ni tarayan ve engelleyen e-mail filtreleme ürünleri.
Sızıntı Belirleme Sistemi (BDS) — Gizliliği ifşa edilmiş sistemlerden bilgi toplamak amacıyla tasarlanan hedefli saldırılar ve diğer karmaşık tehditlerin neden olduğu izinsiz girişleri belirlemeye odaklanan güvenlik çözümleri.
IPS/IDS — Ağ saldırılarını belirlemek ve engellemek için trafik akışını inceleyen ağ güvenlik sistemleri.
Şifreleme teknolojileri — Ağ üzerinden yollanan dosya, e-mail mesajları ya da paketler şeklinde veri şifreleme ve çözümlemesi için kullanılan yazılımlar.
Yama yönetimi (fiziksel ya da sanal) — Yama yönetim yazılımı, en son güvenlik yamaları ve yazılım güncellemelerini uygulayarak uç noktaları, sunucuları ve uzaktan erişimli bilgisayarları güncel tutar. Sanal yama yönetimi, güvenlik uygulama katmanını kullanarak zararlı trafiğin hassas sistemlere ulaşmasını engeller.
Sistem açığı taraması — Bir saldırganın sızarak kendi amacı için kullanabileceği güvenlik açıklarını belirlemek amacıyla uç noktaları, sunucuları, ağları ve uygulamaları otomatik olarak tarar.
Shodan taraması — Shodan, internet üzerinden bağlı cihazlara yönelik bir arama motorudur. Shodan tarafından toplanan yazılım ve yazılım destekli donanım bilgisi korunmasız yamalanmamış sistem açıklarını belirlemeye yardımcı olur. ITS operatörleri Shodan’daki IP aralıklarını izleyerek yönettikleri cihaz ve sistemlerin internette ifşa edilmediğinden emin olmalılar.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2BwGfHt via IFTTT
0 notes
sacmasapalakhayat · 8 years ago
Text
Kuantum Dalgalanma: Yoktan Var Olabilen Enerji ve Evrenin Var Oluşuna Etkisi
Kuantum Fiziği dahilinde Kuantum Dalgalanma (veya Kuantum Çalkalanma, Quantum Fluctuation), uzayın belli bir noktasında, Werner Heisenberg'ün tanımladığı Belirsizlik İlkesi dahilinde, enerji miktarındaki geçici değişmedir. Bu olay, enerji korunumu ilkesinin ihlal edilebileceğini göstermektedir. Ancak bu ihlal; sadece çok küçük zaman aralıklarında olabilmektedir. Buna rağmen fizikçiler, bu ihlalin yapıldığı anda var olan koşullara bağlı olarak sürenin uzatılabileceğini ve hatta, Evren'i yaratabilecek bir baloncuğun yoktan oluşup genişleyebileceğini ileri sürmektedir. Buradaki yazımızda, bunun her türlü evren modeli için mümkün olduğunun matematiksel kanıtının yapılıp Science dergisinde yayınlandığına dair bir haber çevirisi paylaşmıştık. Peki ama kuantum dalgalanma nasıl hiçlikten enerji, dolayısıyla madde oluşumuna neden olabilir? Bunun evren algımız açısından değeri ve önemi nedir? Kuantum Dalgalanma sonucunda sanal parçacıkların madde-antimadde çiftleri hiç yoktan var olabilmektedir. Sanal parçacıklar, Kuantum Alan Teorisi dahilindeki matematiğin bir sonucu olarak ortaya çıkan, henüz tam olarak anlaşılamamış bir konsepttir. Bu parçacıklar, doğrudan yapılan gözlemlerle tespit edilememektedirler. Matematiksel hesapların gözlenebilir ve tespit edilebilir kısımları üzerinde etkileri olmadığı için, bunlara "sanal" parçacık denmiştir. Ancak bu yapıların çok ilginç özellikleri vardır: ilk olarak, fiziğin temel ilkelerini ihlal edebilmektedirler. Örneğin zamanda geriye hareket edebilmektedirler, enerji korunumuna tabi değilmiş gibi davranmaktadırlar ve hatta ışıktan hızlı hareket edebilmektedirler. Bunların hiçbiri, gerçek parçacıklar tarafından yapılamaz. Sanal parçacıkların bunu yapabilmesinin nedeni, varlıklarının madde ve enerji üzerindeki toplam etkisinin her zaman sıfır olmasındandır. Gerçek bir madde, asla bu kuralları ihlal edemez, çünkü kendisinin sebep olduğu her şey, "bilgi değeri" taşır ve etrafındaki sistemi toplamda sıfır olmayacak şekilde etkiler. Sanal parçacıklar ise, her zaman kendilerini iptal eden karşıt sanal parçacıklarla bir arada oluştukları için, fiziğin tüm temel ilkelerini ihlal edebilirler. Burada uyaralım: sanal parçacıklar, anti parçacıklar ile karıştırılmamalıdır; ayrı konulardır. Sanal parçacıklar olduğu gibi, sanal anti parçacıklar da bulunmaktadır. Bunların etkileri, maddenin karşıtı olan antimaddeden farklıdır. Bu kulağa fantastik geliyor olabilir; ancak kuantum mekaniğinin en temel bulguları arasında yer almaktadır. Üstelik, gerçek madde ve enerji üzerinde tekil etkileri de tespit edilmiştir. Az önce, maddeye ve enerjiye etki edemeyeceklerini söylemiştik. Ancak bu, sanal parçacıkların toplam etkisidir. Sanal parçacık çiftlerinin tekil halleri, madde ve enerjiyle etkileşebilir. Ancak sanal parçacıkların sistemin toplamına etkisi sıfırdır. Sanal parçacıkların etkileri, sayısız defalar, çok çeşitli fiziksel araştırmalarda tespit edilmiştir. Coulomb kuvveti, dipoller arası manyetik kuvvet, elektromanyetik indüksiyon, zayıf çekirdek kuvveti, kuarklar arası güçlü çekirdek kuvveti, fotonların spontane saçılımı, vakum polarizasyonu, Casimir etkisi, atomik düzeydeki Lamb kayması, Hawking radyasyonu gibi sayısız olguda, sanal parçacıkların etkisi tespit edilebilmiştir. Kendileri doğrudan gözlenip tespit edilememektedirler; ancak doğru yere bakmayı bilirseniz, etkileri ayırt edilebilmektedir. Hatta günümüzde, bu sanal parçacıkların muhtemelen Evren'in her noktasında her an oluştuğunu ve sonrasında hemen yok olduklarını doğrulamaktadır. Peki bunun evrenin var oluşuyla ilgisi nedir? Bu çok kapsamlı bir konu ve üzerine cilt cilt kitaplar yazıldı, yazılıyor ve yazılacak. Ancak çok kısa bir düşünce zinciri, bizi şu noktaya getirmektedir: evrendeki bütün maddenin ve enerjinin toplam enerjisi sıfırdır. En azından birçok ayrı bilim insanının (Stephen Hawking ve Michio Kaku gibi) analizleri bunu göstermektedir. Eğer ki toplam enerji sıfırsa evren, hiçlikten var olabilen kuantum dalgalanmanın bir ürünü olabilir! Yani kocaman bir sanal parçacık içerisinde yaşıyor olabilir miyiz? Ancak sanal parçacık çiftlerinin çok kısa bir süre için var olabildiğini, sonrasındaysa yok olmak zorunda olduğunu söylemiştik. Bu ne olacak? Sorunun cevabı, Büyük Patlama Teorisi ve alt başlıklarında gizli. Modern fiziğin anlaşmaya vardığı en temel noktalardan birisi, Büyük Patlama'nın bir noktada, müthiş küçük bir hacimde ve bir anda gerçekleştiği ve sonrasında müthiş hızlı bir genişleme (enflasyon) dönemine girildiğidir. Bugün, Mikrodalga Artalan Işıması ve kütleçekim dalgaları gibi bulgular, bu görüşleri doğrulamaktadır. Bir diğer önemli nokta da, bu genişlemenin başlaması için çok çok çok küçük bir miktar enerjinin yeterli olduğudur. Tıpkı bir orman yangını gibi, ufacık bir "enerji", her şeyi başlatabilir. Çünkü başlangıç çok küçüktür ve sonrasında var olan her şeyin toplam enerjisi sıfırdır. Kuantum dalgalanma olayı Evren içinde de, muhtemelen Evren'in oluşmasından önce de, sürekli gerçekleşen bir olay olabilir. Bir diğer deyişle, tıpkı Evren'imiz içerisinde var olduğu gibi, hiçlik içerisinde de kuantum dalgalanma durmadan süregeliyor olabilir. Bunların enerji dengesi ve özellikleri her seferinde birbirinden farklıdır ve o kadar çok sayıda meydana gelir ki, içlerinden biri, doğru şartlarda meydana gelirse, Evren'in başlangıcını tetikleyecek genişlemeyi yaratabilir! Bunun mümkün olabileceğini de, yukarıda verdiğimiz haberdeki araştırmacılar matematiksel olarak göstermiş oldular: Wheeler-DeWitt Denklemlerinin özel bir alt küme çözümü... Bu denklem, modern fiziğin iki mihenk taşı olan Kuantum Mekaniği ile Genel Görelilik Teorisi'ni birbirine bağlamaya çalışan bir denklemdir. Eğer bu başarılabilirse, Kuantum Kütleçekim Teorisi inşa edilebilecektir. Denklemin kendince sorunları vardır (zaman problemi gibi), ancak yine de önemli bir matematiksel ifade olarak görülmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Çünkü, işe yaramaktadır! Kuantum dalgalanma sonucu hiçlikten oluşan varlık, Science dergisinde yayımlanan makaleye göre, evrenin herhangi bir şekil modelinde oluşabilmektedir. Matematiksel olarak yapılan bu ispattan önce, evrenin sadece dümdüz olması halinde kuantum dalgalanmanın hiçlikten bir evren yaratabileceği, çünkü ancak o zaman sanal parçacıkların toplam etkisinin sıfır olabileceği düşünülüyordu. Ancak yapılan araştırma, evrenin şekli ne olursa olsun (açık, kapalı veya düz), kuantum dalgalanmanın hiçlik içerisinden toplam enerjisi sıfır olan bir varlığı, kendiliğinden ve durup dururken yaratabileceğini doğrulamış oluyor. Buna kesin gözüyle bakmak çok doğru olmaz; halen doğrulanması, tekrarlanması ve gözlenebilir kanıtlarla desteklenmesi gerekiyor. Bunları elde etmek için epey bir beklememiz gerekebilir. Fakat ola ki bu hesap doğruysa ve deneysel olarak gösterilirse, evrenin nasıl var olduğunun sorusu nihai olarak çözülmüş olabilir. En azından o yöne doğru büyük bir adım atmış olabiliriz. Hatta bu keşfin, "Evren'in dışında ne var?" sorusuna da cevap veriyor olması muhtemel: kuantum dalgalanmalar ile örülü devasa bir hiçlik. Bunun içerisinde, çok sayıda var olmuş ve var olan evren... Bizim evrenimiz, hiçlik içerisinde sürekli yanıp sönen noktacıklar gibi olan kuantum dalgalanmalarının içinde var olabilmiş, sıradan bir genişleme olabilir. Ancak o zaman neden bu kadar karmaşık ve girift bir içeriğe sahip? Madde ile antimadde birbirinden nasıl ayrıldı? Toplam enerji sıfırsa, belli lokalitelerde bu enerji nasıl öbeklendi? Bu ve bunun gibi sorularla bu sahadaki bulgular bilim camiası tarafından heyecanla, merakla ve eşit derecede şüpheyle karşılanıyor. Son olarak... Bu bulgu ve evrenin olası bu modeli, aslında bizim "yok olduğumuz" anlamına mı geliyor? Hayır, bu hatalı bir yorum olurdu. Çünkü biz, maddden oluşan varlıklar olarak, neysek oyuz. Yani evrenin toplam enerjisinin sıfır olması veya hiçlikten var olduğumuz gerçeği, bizim "hiç" olduğumuz anlamına gelmiyor. Çünkü nasıl var olduğumuzu keşfetmemiz, var olduğumuz gerçeğini değiştirebilen bir keşif değil. Biz, evrenin pozitif madde-enerji tarafında bulunan yapılarız. Bunu hiçbir bulgu değiştirmeyecek. Ancak bu keşif, bizim varlığımızın "devasa" bir hiçlik içerisinde olduğunu doğrulayabilir. Bunun sonucunda, hiçlik içerisinde sonsuz sayıda evrenler oluşabileceği fikrine de kapı aralanmış olur. Zaten çoklu evrenlere yönelik bulguların ve bilgilerimizin giderek arttığı günümüzde (buradan ve buradan bakabilirsiniz), bunu keşfetmek de büyük bir atılım olurdu. Henüz bir yargıya varmak ve kesin gözüyle bakmak için çok ama çok erken. Bu yaklaşımla ilgili olası sorunlar da (Doğallık Sorunu, Hiyerarşi Sorunu, vb.) ileri sürülüyor (bir örnek buradan okunabilir). İleri sürülen bu sorunların hiçbiri, modeli yanlışlamıyor, sadece kapsamını daraltma potansiyeline sahip soru işaretleri ileri sürülüyor. Bu konuda araştırmalar halen devam ediyor. Ancak evrenin var oluşunun mekanistik bir modelle açıklanmasına yönelik atılan bu adımlar, bilimin gelecekte ne kadar güçlü bir yol gösterici haline geleceğinin sinyallerini veriyor. Bekleyip göreceğiz. Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı) Görsel: Ana görselde gördüğünüz çizim, konuyu güzel bir şekilde özetliyor. En alt tabakadaki ızgaralar, aslında var olan şeyler değildir. Hiçlik, hayali bir ızgara olarak tanımlanmaktadır (bilgisayar çizim eğitimi almış olanlar bunu iyi bilecektirler). Bunun içerisinde durmaksızın ve her noktada dalgalanmalar olur. Bu sırada hiçlikten var olan parçacıklar, anlık olarak var olup yok olurlar. Bazen (eğer ki bu yaklaşıma yöneltilen eleştirileri dikkate alacak olursak, çok çok nadiren demeliyiz), bu dalgalanmalardan bir tanesi anlık olarak oluşup yok olmaz ve hızla genişlemeye başlar. İşte Büyük Patlama anı, bu an olabilir. Sonrasında ise, devasa bir "sıfır" şişip genişler ve kendi içinde madde ve anti-madde oluşmaya başlar. Hayal etmesi her kuantum mekaniği konusunda olduğu gibi çok zor, farkındayız. Ancak bu, gerçeklik değerini değiştiren bir sorun değil. KAYNAK:http://www.evrimagaci.org/fotograf/111/6616
13 notes · View notes
erenaksoyoglu · 8 years ago
Text
‘Hayır’ımızın Nitelikleri
Bizim cenahta işler uzun süreden beridir ilk defa bu denli iyiye giderken siyasal iktidarın son ve en büyük kavgasına hazırlandığı görülüyor. Kavganın niteliği bize sükunetli ve sakin olmamız gerektiğini söylüyor, biz de gereğini yapıyoruz. Esasen bu bir büyük cephe; hocalarımız adını koydu: Cumhuriyetçi cephe. Bu cephenin içinde ortaklaştığımız bazı saikler var. Bunlardan en önemlisi dikta yönetimine karşı olmamız, parlamenter sistemden yanayız. Birlikte yaşamı önemsiyor, istiyoruz. Bir tarih nosyonumuz var, birikimlerimiz söz konusu, hepsinin farkındayız. Her şeyin üstünde uzlaşmak zorunda değiliz ama tartışmalarımızı ileri bir tarihe bırakıyoruz. Bu cephenin içinde sol kanat, yani biz öne çıkıyoruz. O halde kimseye dikte etmeden veya cepheyi yaralamadan “bizim hayırımızın niteliklerini” saymakta bir sakınca görülmüyor. A. Laikliği Kazanacağız Siyasi iktidarın Cumhuriyet’le derdi olduğunu bilmeyen kalmadı. Ancak, Cumhuriyet’in adıyla değil niteliğiyle sorunları var. O niteliğin bizatihi kendisi laiklik. Esasen laiklik küresel bir saldırı altında. ABD’de laiklik tartışmaları evrim gerçeği ve yaratılış teorisi üzerinden yürüyor, batı Avrupa’da aynı tartışma eksen değiştiriyor ve Anglosakson sekülerizmi ile Fransız laisizmi arasında sürüyor; Türkiye’de tartışma Alevi-Sünni eksenine havale edilmeye çalışılıyor. Çünkü bu eksendeki bir tartışma aynı zamanda bir teoloji tartışmasına dönüşeceği için gerici saldırı mevzi kazanmış oluyor. Bu bağlamda tartışmanın başka bir düzlemde yapılması gerekiyor. Türkiye solunun tartışmayı “laik ve bilimsel eğitim için boykot” çalışmasından beridir olması gereken yere çektiğini biliyoruz. Bu nedenden dolayı bizim hayırımızın içinde sınıfsal perspektife ve aydınlanmaya dayanan bir laiklik var. B. Türkiye şirket gibi yönetilmesin Yandaşlar televizyon ekranlarında Türkiye’yi rejim değişikliğine götürecek paketin ardındaki gündemi ağızlarından kaçırıveriyorlar. Ortadoğu’da görev yaptığı süre içinde “İhvan’ı yakından izleme fırsatı bulan” Anadolu Ajansı eski müdürü Kemal Öztürk canlı yayında “Türkiye şirket gibi yönetilsin” deyiverdi. Bu şaşırtıcı değil, siyasi iktidar uzun süredir şirketlerin siyasi partilere yardım etmesinin önündeki engelleri kaldıracak hamleler yapmaya hazırlanıyor. Bu hazırlıklar zaman zaman medyaya yansıyordu. Saray rejiminin iradesini perçinlemek ve yapısal dönüşümü sağlamak için bir piyasa tahakkümünün hazırlıkları sürüyor. Ezcümle referandumdan “evet” yönünde bir karar çıkarsa banka kredileri ve aflarla ayakta tutmaya çabaladıkları orta sınıfları da baskılamanın yeni yöntemlerini geliştirecekler. Şirketler kentleri talan etmek, kamunun kaynaklarını sömürmek ve karlarını maksimize etmek için Saray rejimiyle el ele verecekler. Kamunun kaynakları Saray’ın çevresine dizilecek yeni oligarklara peşkeş çekilecek ve insanların 30-40 yıllık birikimleri pula çevrilecek. Bu nedenlerden dolayı bizim hayırımızın içinde neoliberalizm karşıtlığı var. C. Siyasette Amerikanlaşma Saray rejiminin “metin yazarı” Burhan Kuzu’nun aktardığı kadarıyla Başkanlık sisteminde iki parti olacak; biri muhafazakarları, diğeri ilericileri temsil edecek. Birinin muhafazakarları temsil edeceği kesin, diğerinin ilericileri temsil edeceği konusunda şimdiden şüphelerimiz olsun. Muhtemelen biri oligarkları, diğeri iktisadi liberalleri temsil edecek. Malum, Başkan atamalar yapacak, Saray’ın bir odası basın mensuplarına açılacak, Erdoğan’dan sonra yeni başkan basın mensuplarının o odada olmasından rahatsız olup bunları başka bir odaya taşıyacak. Bu sırada Başkan’ın eşi Sudan’daki yoksul çocuklara yardım yapan bir kuruluşun başında olacak. Ama eşi Türk devletinin çıkarları için kaçakçıları bombalayacak. Başkan bu kararı verirken monitörden Roboski’nin bir köyünü izleyecekler, Başkan’ın eşi kaçakçıların öldürülmesini izledikten sonra Başkan’a dönüp “yine de bu yardım kuruluşunun başkanı olmak istiyorum” diyecek. Aynı sıralarda Pana Film, House of Cards’ın Türkiye versiyonunu çekmek için “domain” başvurusunda bulunacak. Türk medyası Erdoğan ile halefinin yemin törenleri arasındaki kalabalık farkını fotoğraflarla ortaya koyacak. Bu nedenlerden dolayı bizim hayırımızın içinde siyasette Amerikanlaşma karşıtlığı olacak. D. Rus Oligarklara Karşı Bağımsızlık Şimdilerde sağcılar “anti-emperyalizm bayrağını” taşıyormuş gibi yapıyorlar ama 60 yıl önce Türk sağı eliyle Amerikan emperyalizmine bağlanmıştık. Türk ordusunun modernizasyonundan İncirlik üssünün açılmasına kadar bağımsızlığımızı elimizden alan bir dizi kararın arkasında Türk sağı var. Arsızlık ve ahlaksızlık genlerine işlemiş sağ siyaset bugün ülkenin yönünü doğu cephesine, Rusya’ya çevirmiş durumda. Akademisyenler, uluslararası ilişkilerciler buna hiç utanmadan “denge politikası” diyorlar. Memleket dün neoliberal bir düzeneğe teslim ediliyordu, bugün de benzer şekilde Rus oligarklara teslim ediliyor. Rus dış politikasının mihenk taşı Gazprom oligarkların piyasa tahakkümü kurmasının aracı haline geliyor. Saray rejimi toplumu Amerikan emperyalizminden “kurtarıp” Rus oligarkların önüne atıyor. Oligarklar şirketlerin ortaklık yapısını değiştiriyor, indirim yüzdelerini kendine doğru eğiyor, içinde kamunun hiçbir çıkarı olmayan Türk akımı için Türkiye’yi baskı altına alıyor. Yalnızca bu nedenlerden dolayı bile hayırımızın içinde bağımsızlık var. Hayır Tahayyüldür, Evet ise Karabasan Siyasi iktidarın referandum stratejisini “değişimi” savunmak üzerine kurgulanacağı söyleniyor. Dolayısıyla hayır cephesi “statükoyu” savunur görünecek. Bu Trump’ın Clinton’a karşı kazandığı seçimin stratejisi. Öyle bir yalan cephesi ki, 15 yıldır iktidarda, bu iktidar döneminin tamamına yakınında muktedir bir rejim hala toplumsal muhalefeti statükoyu savunmakla suçlayabiliyor. Bir siyasal iletişim çalışmasıdır diyerek geçiştirilecek konu değil; Saray rejimi bizzat statükonun kendisidir ve bunu bağıra bağıra söylemek gerekir. 90 yıllık tarih arkamızda, 12 Eylül dahil olmak üzere daha kötüsü yazılmadı. Bu nedenden ötürü bizim hayırımızın içinde tahayyülümüz var, onların evetinin içinde 60 yıldır süren bir karabasan. (R-Komplex)
1 note · View note
rms-olympic · 5 years ago
Text
Anti ddos sunucu barındırma eseshost bizim adanmış sunucularda sadece marka donanım kullanır. En küçük adanmış sunucu bile performansı oozes. İnanılmaz derecede iyi donanımlı bir özel sunucu elde edersiniz. özellikle güçlü CPU'lar ve büyük hacimli RAM. İsterseniz daha fazla güç gerekiyorsa ve, her şeyden önce, için daha hızlı çalışın, hızlı veri erişimi sağlayan SSD sabit diskli özel bir sunucu seçebilirsiniz. İçinde ayrıca, her zaman ek sabit diskler ile sunucu tamamlamak için seçeneğiniz vardır. Güc ourümüz withle ve nihai sunucular, uzaktan yönetim IP üzerinden KVM üzerinden ücretsiz dahildir. İle ded theic serversated sunucular için IP üzerinden KVM (IPMI), ücretsiz sunucularınızın uzaktan yönetimi için kapsamlı bir araç alırsınız ücret. bu hizmeti mevcut hale getiren ilk Alman sağlayıcılardan biriydi başlangıç. Önceden, bu tür hizmetler ayrılmış veya bireysel sunucu çiftlikleri veya özel sunucu donanımı. Anti-DDoS koruması - Web Hosting-OVH Bizim özel OVH Anti-DDoS koruma kullanarak, biz hosting sağlamak... Bu araçlar bizim özellikleri özel sunucular ve bulut ürünleri aralıkları. Anti DDoS Koruma / Evrim Konak DDoS Koruma Evolution Host DDoS Koruması-kritik barındırma ortamları için ideal çözüm. Gerçek zamanlı DDoS ile sizin VPS ve oyun sunucuları için azaltma, bizimle güvende. Anti-DDoS koruması - Web Hosting-OVH Bizim özel OVH Anti-DDoS koruma kullanarak, biz hosting sağlamak... web sitesi tarafından kullanılamaz sunucunun bant genişliğini aşırı yüklemek veya tekeline almak ... Özel sunucular, VPS, VDS hosting / anti-ddos / sunucu kiralama Bu hizmetleri sunuyoruz: adanmış sunucular hosting, Linux VPS hosting (OpenVZ), Windows VPS hosting (Xen), anti-ddos koruma hizmetleri,... ??????? ??????, ?NTI ddos sunucusu. Anti ddos ???????. ???????? ??????? panzehir.uzman. satış @ antiddos.uzman. İçerik Teslimi. Ağ. VPS / VDS. ??????????. ??????. Proxy / VPN Anti-DDoS: anti-DDoS çözümlerimiz-OVH Anti-DDoS korumasına ihtiyacınız olup olmadığını değil, ne zaman yapacağınızı bilmek bir soru değil ... Varsayılan olarak, tüm OVH sunucuları otomatik DDoS saldırısı ile donatılmıştır ... Anti-DDoS: Anti-DDoS çözümlerimiz-OVH Kanada Anti-DDoS korumasına ihtiyacınız olup olmadığını değil, ne zaman yapacağınızı bilmek bir soru değil ... Varsayılan olarak, tüm OVH sunucuları otomatik DDoS saldırısı ile donatılmıştır ... Anti-DDoS koruması - Web Hosting-OVH Özel OVH Anti-DDoS çözümümüzü kullanarak, barındırma sisteminizin her zaman erişilebilir olmasını sağlıyoruz, bir durumunda bile... sunucunun bant genişliği veya... Siyah DDoS-sitede sipariş DDoS saldırı, sunucu, sel... Site için, sunucu üzerinde paylaşılan hosting fiyatı 50$. Site için sunucu Anti-DDoS hizmetlerini kullanır şirketler 400$ ' dan fiyat. Yanan hızlı SSD destekli DDoS korumalı KVM VPS barındırma ... Güvenli DDoS korumalı VPS New York'ta barındırma. Özelleştirilebilir xen tabanlı sanal özel sunucular (VPS) DDoS koruması ile. Ana ... anti ddos vps ...
0 notes