#aileli yetim
Explore tagged Tumblr posts
Text
Aile'li yetim.
#gecenin sözü#gecenin sarkisi#gecenin şiiri#alıntı değil#gecenin hüznü#gecenin karanlığı#sozler#şiirler#spotify#siirsokagi#umut bitti sigara ver#postlarım#günün yazısı#my post#artists on tumlr#tumblr art#text#my art#my text#tumblr postları#text post#kitap kesitleri#aşk#aşk sevgi#aile#aileli yetim#uykusuz geceler#edebiyat#blog#artists on tumblr
43 notes
·
View notes
Text
On yedi yıl evli kalan bir kadın şunları söylüyor:
Erkek, Allah'ın yarattığı en güzel canlıdır.
Eşine, kızına, kız kardeşine, annesine, babasına, torununa sahip olduğu herşeyini feda eder.
Gençliğini ve sağlığını, eşi ve çocukları için feda eder, çünkü sürekli çalışır.
Biraz gezmeye çıksa sorumsuz, evde kalsa, tembel olur.
Hata eden çocuğuna kızınca vahşi baba, kızmasa boşverici ilgisiz baba olur.
Karısının çalışmasına izin vermezse geri kafalı, izin verse karı parası yiyen asalak olur.
Annesinin sözünü dinlerse ana kuzusu, karısının sözünü dinlerse kılıbık olur.
Tüm bunlara rağmen baba şunları yapar:
Çocuklarının her hususta kendisinden daha iyi olmasını ister.
Çocukları küçükken ayağını, büyüyünce yüreğini çiğnediklerinde tahammül eder.
Sahip olduğunun en iyisini, hatta belki hepsini verir.Çocukları gökteki yıldızı istese, o gücü yetse güneşi getirmeye çalışır.
Eğer anne dokuz ay çocukları karnında taşıdı ise, baba da aklında, zihninde, ömrü boyunca taşır.
Aile için, baba iyi olduğu sürece, tüm dünya yaşanılabilir bir yer olur.
Yetim bir çocuğa sorun isterseniz. "Baba" diyecek kimseyi bulamamak ne zor bir şeydir, anlatsın size.
Allah'ım, ana babalarımız bizi merhametle yetiştirdikleri gibi, sende onlara merhametinle muamele et, onları bağışla. Ve bizleri cennetinde buluştur. Amin. Amin. Amin.🤲☝️
40 notes
·
View notes
Text
İyiyim baba. Hiç sormadın biliyorum ama iyiyim. Hiç merak etmedin biliyorum ama toparlayacağım. Hiç tutmadın elimden biliyorum ama üstesinden geleceğim. Ellerim hep üşüdü baba. Hiç alıp da üşümesin diye ceketinin cebine koymadığın ellerim üşüdü, morardı. Ama ben soğuğu sevmeyi öğrendim sayende baba. Hava soğuyunca ellerimi ceketimin cebine sokmam, saç tellerime kadar üşümeyi severim. Dudaklarım soğuktan çatlayana kadar soğukta kalmayı severim. Sana karşı tüm hislerim tekrar tekrar yok olana kadar buz tutmayı severim. Bir kez olsun sevmediğin saçlarımı da severim. Sen taramasan da, koklayıp öpmesen de severim. Sevmeyi benim mücadelem yaptın baba. Sevmediğiniz herşeyimi sevmek ne kadar zamanımı aldı biliyor musunuz? Kaç yılımı aldı, kaç kere içimi acıttı? Bilmiyorsunuz baba, ne sen ne de annem bilmiyorsunuz. Ailemin yanında gurbetteyim ben baba. Ne zaman görecek, ne zaman duyacaksınız? İçimde kaç yılın gurbeti var bilmiyorum ama vuslatım yalnızca toprak olacak baba. Ben, bana vermediğiniz size varamıyorum. Tek başıma aile olamıyorum baba. Daha babam elimden tutmazken kimsenin elimden tutmasını da beklemiyorum, kimseden medet de ummuyorum. Benim umduğum hep siz oldunuz ama bulduğum hiçti baba. Babasızlık zor meslek derdi yetim bir arkadaşım. Benim ondan bir farkım yoktu ki baba. Her gün senin yüzünü görmek dışında yemin ederim bir farkım yoktu. Bana vermediğiniz size kırgınım; bana vermediğiniz sizi affetmeyeceğim.
17 notes
·
View notes
Text
Sahurda ve iftarda asla israfa yol vermeyin
Süfrenuzde gösteri olsun diye çeşit- çeşit yemek olsun diye fazla yemek bişirmeyin. Sizi doyuracak kadar olsun yeter.
Her sofraya oturdugunuzda zalimlerin elinde olan müslümanlar gelsin aklınıza, esarette olan kardeş ve bacılarımızı düşünün, anne babasız kalan yetim çockları, eşi gözlerinin önunde vahşicesine öldürülen dül kadınları, hastalıgı yüzünden evine bir tike ekmek getire bilmeyen aile babasını getirin gözlerinizin önune..🥺
.. Ve israftan kaçının... 😒
".. ALLAH İSRAF EDENLERİ SEVMEZ."
: { Araf/31} :
#İsrafEtme 🚫
#cennetiistiyorsak
73 notes
·
View notes
Text
Mevlid Gecesinde Yapılması Tavsiye Edilen İbadetler
Öncelikle Kur’an-ı Kerim okuyarak, Kur'an okuyanlar dinlenmeli. Kur'an ziyafetleri verilmelidir.
Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam Efendimize çokça salat ü selamlar getirilmeli. O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olabilme şuuru tazelenmelidir. Sünnetleri ihya edilmelidir.
Aile bireyleriyle birlikte bu gecenin mana ve ehemmiyeti hakkında sohbetler edilmelidir.
Allah rızası için namaz kılarak, kaza namazı, nafile namazlar kılınmalı, Kandil gecesi, özü itibariyle ibadetle ve ibadet şuuru ile geçirilmelidir.
Hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkında muhasebe yapılarak, Geçmişin muhasebesi ve murakabesi yapılmalı, geleceğin plan ve programı çizilmelidir.
Günahlarımızın bağışlanması için Allah’tan af dileyerek, bol bol tövbe ve istiğfar edilmeli; idrak ettiğimiz bu kandil gecesini son fırsatımız bilerek nedametle çok iyi geçirmeliyiz.
Tefekkürde bulunulmalı. “Ben kimim, nerden geldim, nereye gidiyorum, Yüce Allah'ın benden istekleri nelerdir?” gibi konular başta olmak üzere hayati meselelerde derin düşüncelere girilmeli.
Dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek, diğer mümin kardeşlerimize de dualar etmeliyiz.
Yoksul, kimsesiz, öksüz yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilerek, sevgi, şefkat, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli, sevindirilmelidirler.
Eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek, hayır dualarını almalıyız.
Dargın ve küskünleri barıştırarak, bu geceyi değerlendirebiliriz. Gönüller alınmalı, kederli yüzler güldürülmelidir. Dargınlıklarımız�� gidermeliyiz.
Mü'minlerle helalleşmeli, onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalıdır.
Üzerimize hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlakı yerine getirilmelidir.
Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle ve camilerde kılınmalıdır.
Mevlidi Şerif okumak.
Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın, büyüklerimizin ve bizleri okutan hocalarımızın kabirleri ziyaret edilmeli, aziz ruhları için Yasin ve Mülk süreleri okunup hediye edilmelidir.
Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli, manevi iklimlerinde Hakk'a niyazda bulunulmalıdır.
Hayatta olan manevi büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın, arkadaşlarımızın kandilleri bizzat gidilerek tebrik edilmeli veya telefon, e-mail çekerek tebrik edilmeli ve duaları istenmelidir.
Dini toplantılar, konferanslar, panel ve sohbetler düzenlenmeli, yapılan vaaz ve nasihatler dinlenmelidir. Bu gibi faaliyetlere iştirak edilmelidir.
Bu Kandil gecelerinde sevdiklerimize, çoluk çocuğumuza hediye ve ikramlarda bulunmalıyız.
'Mevlid nedir, ilk kutlamalar ne zaman başlamıştır, mevlid kandili bidat midir?' gibi suâller, kısa ve öz bir şekilde bu PDF dosyasında toparlanmıştır. (Soru-cevaplar -Dini Fetvalar- adlı telegram kanalından derlemedir.)
24 notes
·
View notes
Text
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
💌Ramazan hatırlatmaları💌
💌Ramazan ayının son günlerinde hangi ibadet ve taatla Kadir gecesini arayalım?..💌
🌄Ramazanı şerifin son on gününü yaşadığımız şu günlerde, herkes Kadir Gecesini idrak etmeye can atıyor.
🌄Ama...onu sadece cami koridorlarında aramayalım lütfen!
👉Ayrıca yaptığınız ibadetlerle birlikte, ana-babanın rızasında, sılai-rahimde (aile bağlarının sürdürülmesi) veya bir fakirin doyurulmasında da aranmalıdır..
🌄Bir hastaya yardım ederken veya bir yetime yardım ederken arayın Kadir gecesini...
🌄Rabbinizin rızasını kazanmakta arayın ve Rabbinizle aranızı düzeltmek için, tevbe-istiğfar ile arayın onu.. Evet onu (Kadir gecesini) vicdanlarınız ve amellerinizde arayın. Hiç kimsenin görmediği yerde, kalbinizin sırf Allah'a olan muhabbet ve haşyetinden dolayı iki damla göz yaşıyla arayın Kadir gecesini.. İşte o zaman, onu mescitlerinizde bulacaksınız inşâAllah.
"اللَّهُمَّ إِنَّكَ عُفُوٌّ كَرِيْمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّا"
🌾Allah'ım sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizi affet
Nilüfer Bozbek
13 notes
·
View notes
Text
Gidişin, abartılı bir özgürlük arzusundan başka bir şey değil aslında. Çünkü sıradanlığın getirdiği açıklık sana her zaman sıkıcı geliyor. Ellerin ve ayakların titriyor mu, yoksa dans mı ediyorsun kimseye göstermeden? Gitmek istemendeki amaç korkuyor olman mi, yoksa zaten gelmeyi bile hiç istememiş olman mı?
Bırak Mumi'nin hikâyesini anlatayım sana. Her şey yıldızlı bir gecede başlamış. Cadıların hüküm sürdüğu, gök yüzünde uçan ejderhaların insanlara korku saldığı bir dönemmiş. Mumi, yetim bir çocukmuş. Büyüdüğü dünyanın ondan nefret ettiğini, ailesini öldüren duman adamlarının sayesinde öğrenmiş. Duman adamlar, cadılardan bile daha tehlikeliymiş. Öyle ki, krallığın çöküşüne sebep olup, kral ve onun soyundan gelen herkesi öldürmüşler. Ülkeyi koruyan aile de gittiğinde, duman adamlar cadılara görev vermiş "Hey!" demişler. Burada kalan insanlara korku salacaksınız. Öyle korkutacaksınız ki onları, bizi öyle bir anlatacaksınız ki, ismimizi duyduklarında zangır zangır titreyecekler. Ailesi duman adamlar tarafından öldürü- len Mumi, on altı yaşına geldiğinde kaçmaya karar vermiş. Duman adamların bir gün onu bulacağından korkarmış hep. Senin yapacağın gibi kaçmış. Aylar süren bir kaçış olmuş bu. Gittiği her köyde, kötülüğün başkahramanı olan duman adamlar varmış. İşte o zaman fark etmiş; nereye giderse gitsin, umutsuzluğu ve korkusu da onunla birlikte geliyormuş. Geride bıraktığı korku ve umutsuzluğu değil, kendisiymiş. Bir şeyleri olması gerektiği yerde halletmek yerine, kaçtığı yerlerde yapmayı tercih eden Mumi, sonunda geri dönmeye karar vermiş. Mecburmuş buna. Çünkü o, yaşadığı yerden kaçtığından beri, ejderhalar insanlara daha çok zarar veriyor, cadılar daha korkunç büyüler yapıyormuş. Kaçmaktan yorulduğu bir gün, ormanlardan birinde bir gezgin ile karşılaşmış. "Sen!" demiş gezgin. "Kaçıyorsun, evladım. Kaçıyorsun ama kendinden." Adam ağaçların arasında kaybolmadan önce, tekrar Mumi'ye dönmüş. "Korktuğun şey aslında kendinken,neden başkalarının seni korkutmasına izin veriyorsun?" Mumi'nin kafasına o zaman dank etmiş. Aylar sürse de geri dönmüş kasabasına. Kendini bulduğu bu yolda, ilk önce cadıların karşısına çıkmış. Cadılarla işi bittiğinde, onları kendine hizmetkâr edip ejderhaları başka diyarlara sürmüş. Sıra duman adamlara geldiğinde, onları kendi dumanlarında boğmak istemiş. Onlara en büyük acıları çektirerek, onlardan üstün olduğunu kanıtlamış. Onların yaptığı gibi kimseyi öldürmemiş ama. Mumi sadece, iyiliğin gerçek olduğunu kanıtlamaya çalışıyormuş. Saf iyiliğin her zaman üstün olduğunu göstermekmiş amacı. Kasabasından uzakta geçirdiği aylar boyunca korkan Mumi, dönüş yolunda korkmamayı ve umudu öğrenmiş. Her şey bittikten sonra, umudu anlatmış insanlara. Kaçmanın bir işe yaramayacağını, geride bıraktıklarımızın biz gittikten sonra daha kötü bir duruma düşeceğini anlatmış.
Vazgeçmemeyi anlatmış Mumi.
En çok da sevmeyi...
#my post#sebepsizmutsuzluk#yaşamak#umut#mumi#birumutturyaşamak#kötülük#öğretmek#yalnızdeğilsin#gitmek#cadı#ejderha#dumanadam#kaçmayüzleş#kral#hayat yaşamaya değer#iyilik#vazgeçmemek#vazgeçmemeyi öğren#ençoktasevmeyi#akşamsözü
3 notes
·
View notes
Text
kalbim ağırlaştı, bir yetim aile ziyareti, anne babayı öldürmüş, yedi çocuk öylece kalmış, anne cezaevinde, yirmi bir yaşında bir abla evin annesi olmuş... hikaye bünyeme çok fazla geldi, üstüne de taziye ziyareti ve orda da hem annesiz hem babasız kalan dört genç.. kalbimin çevresini acı sardı..
8 notes
·
View notes
Text
On yedi yıl evli kalan ve kocasını trafik kazasında kaybeden bir kadın şunları söylüyor......?!?!?!
“Erkek, Allah'ın yarattığı en güzel canlıdır......
Eşine, kızına, kız kardeşine, annesine, babasına, torununa sahip olduğu herşeyini feda eder.
Gençliğini ve sağlığını, eşi ve çocukları için feda eder, çünkü sürekli çalışır......!
Biraz gezmeye çıksa sorumsuz, evde kalsa, tembel olur......!!
Hata eden çocuğuna kızınca vahşi baba, kızmasa boşverici baba olur......!!!
Karısının çalışmasına izin vermezse geri kafalı, izin verse karı parası yiyen asalak olur....!!!!
Annesinin sözünü dinlerse ana kuzusu, karısının sözünü dinlerse kılıbık olur......!!!!!!
Tüm bunlara rağmen baba şunları yapar......;;;;;
Çocuklarının her hususta kendisinden daha iyi olmasını ister......!
Çocukları küçükken ayağını, büyüyünce yüreğini çiğnediklerinde tahammül eder.....!!
Sahip olduğunun en iyisini, hatta belki hepsini verir. Çocukları gökteki yıldızı istese, o gücü yetse güneşi getirmeye çalışır....!!!
Eğer anne dokuz ay çocukları karnında taşıdı ise, baba da aklında, zihninde, ömrü boyunca taşır......!!!!!!!!!
Aile için, baba iyi olduğu sürece, tüm dünya yaşanılabilir bir yer olur......!!!!
Yetim bir çocuğa sorun isterseniz. "Baba" diyecek kimseyi bulamamak ne zor bir şeydir, anlatsın size......!!!!
Allah'ım, babalarımız bizi merhametle yetiştirdikleri gibi, sende onlara merhametinle muamele et, onları bağışla....!!!...””
Böyle,bir baba,vardıda bizemi rast gelmedi acaba..??😳
2 notes
·
View notes
Text
Bazen öyle şeyler yaşarsın ki anlatamazsın, anlatsan hissettiremezsin. Biri çeker gider ve sen yetim kadar kimsesiz kalırsın, kader dersinde bilirsin. Zaman geçer dersin, acıyı hesaba katmazsın. Bir dostluk, bir arkadaşlık, bir aile, bir aşk yıkılır bazen ama tek çığlığın susmaktır.
#kitapkurdu#kitapsözleri#kitap alıntıları#siir#siirheryerde#siirsayfasi#aşka dair#kalbi kırık#ruhumda sızı#ruhsal#ruhsuzunbirisi#kimsesiz
4 notes
·
View notes
Text
Evdeki Düşman:Başlangıç
Bir kaçış öyküsü
Kendinden dünyadan kaçmak içindi bütün çabası. Saklandığı ev aslında onun esir kambın olacaktı.
Tam “dinsizin hakkından imansız gelir” lafının filmi gibi
Korku severler her daim ayrı bir duruş ile sevdiği filmlerden . Bunun bir özelliği tabii ki filmden sonra aynı buna benzer bir gerçek bir olayın yaşanması. Yapımcılar olayın birinci perdesini çekmeye ikna etmiş gözüküyor.
Ve filme geçelim.
Akıl hastanesinden kaçarak zengin bir ailenin kaybolan çocuğunun yerine geçen bir kızın hikayesini konu ediyor. Rusya’da bir psikiyatri kliniğinde yatan Leena Klammer, uzun süredir kaçmayı planlar. Sonunda amacına ulaşan Leena’nın önündeki hedef yeni bir kurban aile. Amerikalı varlıklı bir ailenin kayıp kızı rolüne bürünerek oyununa başlar. Ancak Leena’nın artık "Esther" olduğu yeni hayatında planlamadığı bir durum vardır. Anne Tricia, çocuklarını korumak için Esther’in karşısına dikilen her şeyi göze alan biridir.
Bir yetim olan Esther yine kendinden nefret ettiriyor ama bu kez büyük bir farkla: Ondan daha nefretlik bir aileyle birlikte.... Filmin aile kavramıyla alakalı bazı dertleri olduğunu görüyoruz. Yer yer donu ifadeler her an patlamaya hazır bir bomba izlenimi yaratıyor.
Ailenin de yozlaşmış ve sevgi değil mecburiyetten birbirine katlanan bir grup insanın. Dengelerini korumak için neler yapabileceğine tanık oluyoruz . Her ailenin bir sırrı vardır . Esther ise sırlarını ile gelen bir yabancıydı . Sırlar ortak hedef uğruna aynı masada toplanmalarına sahne mi olacak? Yoksa savaş çok daha sert mi geçecek ? Seyircinin gerilmesine ,izlemesine ve beklentiyi yüksek tutan bir film karşınızda. Bazen bir aileye dahil olmak yalnızlıktan çok daha kötüdür .
#orphan#orphan first kill#william brent bell#david coggeshall#alex mace#david leslie#johnson mcgoldrick#kyle ırving#hal sadoff#ısabella fuhman#julia stiles#rossif sutherland#hiro kanagawa#stephanie sy#jade michael#lauren cochrane#matthew finlan#erik athavale#marina stephenson kerr#sharon bajer
3 notes
·
View notes
Text
Bazen hava soğuk olsa bile içiniz sıçaktır bi şekilde.Bunu ya sevinciniz yapar ya da üzüntünüz içinize bir ateş düşürür.
Tıpkı bu günlerdeki gibi Dışarısı çok soğuk ama içimiz alev-alev yanıyor dışardaki soğuk bile hayrete geliyor bu halimize...
Yüzlerle çoçuğun cansız bedeni çikiyor enkaz altından,Yüzlerle aile Babasız kaliyor,Yüzlerle çoçuk yetim kaliyor,Yüzlerle Anne evlatsız kalıyor,Yüzlerle hayat sönüyor mahv oluyor gözlerimizin önünde...
Babaların,Annelerin İsyanlarını dinliyor Dua dan başka edecek bir şey bulamıyoruz...
Bu yüzden yaşadığınız saniyelerin bile değerini bilin.Ne zaman öleceğimizin belli olmadığı dünyada içinizi nefretle değil de sevgiyle ısıtın...
3 notes
·
View notes
Text
SENİN MUCİZE DEDİĞİN FELAKETİN KENDİSİ
"Mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay"
"Kahramanmaraş depreminde özellikle çocuklarımızın, bebeklerimizin kurtuluşu manevi bir mesaj, metafizik bir sembol değil midir?" -Devlet Bahçeli -
Bakalım bu mucizeler nelermiş, bize hangi manevi mesajlar ve metafizik semboller gönderilmiş.
"Ekrandan depremin yaptıklarını izliyorduk. Sahneler yürek parçalayıcıydı. Sanki hiç var olmamış gibi yıkılan köyler. Sakinleri hakkında ölüm cezasını infaz eden binalar.
Zamana karşı kazanmaya çalışan ve çoğunlukla zamanın yendiği enkaz altından gelen imdat çağrıları.
Enkaza dışarıdan bakanlar için zaman uzun ve zor. Enkaz altında kalanlar içinse bir katil.
Ölüm borsası deli gibi yükseliyor. On binlerce aile kalan gözyaşlarını döküyor.
Evlerin evlatlarına ihanet etmesi ne kadar zor. Sığınak iken bir mezara dönüşmesi, koruyucu olan tavanın bir düşmana dönüşmesi ne kadar zor.
Binalar dağılmış. Balkonlar artık yok. Pencereler bir zamanlar vardı. Binalar dehşete kapılmış, içi dışına çıkmış, kendilerini koruduklarını düşünen insanların üzerine kapaklanmış yığınlar halindeydi" diyor Şarkul Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil
"Çöken evler, yiten hayatlar, yetim kalan çocuklar, kimsesiz kalan babalar, yüreği yanmış anneler, uykuya dalıp uyanamayan masum yavrular.."
"İnsanların, gözlerinin önünde yok olan yitip giden sokakları, mahalleleri, semtleri, köyleri, şehirleri ve iliklerine kadar hissettikleri sahipsizlik ve yalnızlık duygusu." diyen, uzakta da olsa, acıyı yüreğinde hisseden yurdum insanları.
Bazılarının bir, bazılarının beş, bazılarının on yedi hatta otuz beş yakınını toprağa verdiği, acısının ağırlığından ağlayamayan, yaşadığına sevinemeyen çocuklar, analar, babalar...
"Hiç tanımadığım 8 yaşındaki Azra ve annesi… babasına doyamamış kız çocuğumuz… günlerce bekledik canlı çıkacaklar diye. Azra annesine sarılı çıktı yerin dibinden. Odasındaki topları enkazdan dışarı döküldü. Babası mı? Vedalaşamadılar… diyerek acılara, ölümlere şahitlik eden insanlar..
Elleri, kolları, bacakları kopmuş ölü insanlar...
Enkazdan ellerini, kollarını, bacaklarını kaybetmiş olarak çıkan bebekler..
Acının ortasına doğmayı bekleyen 220 bin bebek.
Ve cenazeleri için kefen bile bulamayan yüzbinler.
Ey Bahçeli, işte senin içinde sır olan mucizeler, manevi mesajlar, metafizik semboller gördüğün afetin gerçek yüzü.
Gel o mucizeyi az önce gelen ve Hatay'da 17 yakınını toprağa gömerken bağıra bağıra, çığlık çığlığa öldüler derken hala o anları ruhunda iliklerine kadar yaşayan komşuma anlat.
Gel o mucizeyi, hatıralarını, hayallerini, aşklarını, sevdalarını, umutlarını toprağa gömmüş, doğup büyüdüğü toprakları terk ederek, evsiz, yurtsuz, şehir şehir dolaşan afetzedeye anlat.
Gel o mucizeyi bu babaya, bu bebeğe anlat.
21 Şubat 2023 - 13:29 Mehmet Gürel
1 note
·
View note
Text
------------------------------------------------------------------------------
-çok önemli, amerika yasaları kurucu en önem verdiği konulardan biri özel mülk yasasıdır.
kapalı mülk haklıca, oraya doğru. burada onu gösteriyo aslında eee
bunu bir maymuna gorile ve iki camışa nası anlatacaksın zaten neyse
matrix 4 hatırlamıyorum yapım müziği önemli olan.
matrix 3 ise o çok şanlı yağmur altındaki büyük savaşın sonu ne oldu kim ne anladı ne yaşandı o yüce meclisin baş yukarısı
eleni'nin anlamı her zaman içimde yer edinecek aklımda kalmasa bile.
okudum x gazete mecmuasında bahsini ettiğin konu hakkındaki yazını fakat
Merve Dizdar, Fransa'da 'Edebiyat ve Sanat Şövalyesi' ilan edildi.
az önce bahsettiğim konu yerel gazetede derhal silindi.
üst basım matbaa gün içerisinde çıkan ikinci sayılı sefer ile
yeşil/siyah zeytin yasası. bu konu hakkındaaaaaa
elendil benim yıldırım nikahı ile dünya evine girdiğim eşim olmaktadır.
bu replik biraz cebrail ile geçmişten günümüze suç dosyası kaydı ile aktarılmıştır
eleni dosyası
eleni360 var orası da pergel cetvel ikrah
kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz.
jean paul sartre ödem ile geberiyor.
genç filozof albert*
kenya'ya bakın mesela... babam ta kenya'ya gittim arazi olmak istedim dedi. orası şey baya harita ve bayrağı açıp bakın. mahalle'ye onu konuşuyor... kenya isminin anlamı da değil ta kenya'da yaşadım bi süre diye kastettiği on beş yıl havasını suyunu içine aldım ve yaşadım dediği fransa-abd varacağım konu kayboldu müziğe başlıyorum artık
ekşide 36 sayfa inci sözlükte bahsi geçiyor sadece avre; cadde
avare gezmek dolanmak. bunu da rahatça oralarda yapabilir bir insan.
evinde rahatsa dışarıya da rahatça belki hava almaya çıkar.
o modiye update araç bende yankı yarattı demek ki
vay be ;D
ekşi sözlük yazarı değil 36 sayfa entry.
inci sözlük 2. nesil belki bir mi bilemem 2 golden age
avre
esrar bonzai içersek atıyorum çiş geliyor diğere varırsak vesaire
çocuklar evlatlar o kalkış. he bu arada yakalanırsan zaten idrar tahlili çıkar o bende çıkmaz. bokuna kadar bakarlar mesela o da bende çıkmaz. o bedensel sistem ile alakalı sizin beden-vücut ayrı tabiki
king george viski var rita'da onu zülkifl peygamber sahibi vardır o viskinin mesela gelindi biri aldı. yok bu bana ait ve hakkım demek diye
o iş yapıldı yani
ben de içtim aslında ama
suç işlemiş aleni... eee vay be...
bunun bi yolu var. *suç o özel viskiye karşı işlenmiştir.
o yüzden özel tasarım şişe edition lüks x10 paha biçilemez.
15 yıl sonra sahibi artık barbaros şef olacak. 15 sene daha dinlenirse.
ya onun özel bir anlamı var mı bilemeyiz illâ ki o kadar değil
belki de yüz yıl sonra tekrar gelir ve barbaros
barbaros şefimiz açar. ancak önemli... en az yüz veya bin yıl sonra belki de bu gezgende değil
dünya dışı bi' yere taşınacak o özel lüks ilahi viski şişesi ve orada da bu
bekleme yapıp edit: skocax.
3. neslin tek yetim piçi ben mi kaldım orda hep bir vaka vardı demek ki
ağır mahkeme dosyası. sadece bu fotoğraf için söylüyorum aslında
etin kalınlığı doğru mu değil mi onu elime gelince daha iyi anlarım
he
ama şu cv mahkemesi. o soy ad gelişi mi öyle çıkışı mı sorusu
o 2. nesilde
kurucusu kim
"özel kültür sanayi teknoloji ve ihtiras felsefe aile koruma vakfı idaresi bölüm bakanlığı tarafından" açılan yemek şarap tadım işlemleri garson enayileri ardından bu raddede bir
barbaros
şefimiz ilâ sidik mi yarıştırıyor sanmıyorum. o game master' olmasa da mesela adam ben kıdemli bir memurum fakat özel lüks köşke geç gelirim. gelişim böyle işte benim haaa bi görün beni.
o geliş alert veriyor aslında yani... nası anlatayım barbo şefin girişi ruhani bi giriş demek ki iş başlayacak.... o zaman işe dönülsün...
feyza oynama şurasıyla... bak şurasıyla
hayır orasıyla değil
+neresi
-şu duvara bak
orayla oyna ama bi de arkaya dön bak
o taraf iyiyse bi de kafanı eğ ve yukarı bak
onu yapıyosun zaten kafanı eğ yukarı bak
okuyunca anlaşılmıyor ancak kafanı
samuel mert de orada var tek yetim piç ben değilim o yüzden tek yetim piç olarak o kalsın. yetim piç... mert kök kalıyor.......
barbaros şef hûd o zaman. "o iş yapıldı yani...." günlük barda yoğun ultra mesai sürecini anlatıp dertlerini döküyor ve tekrardan
"o iş yapıldı yani" sırrı vukuatı
gündo mesela bak çatı katında götüne jean giyiyosun bi
onu nerden buldun diye sordum sana
kanka bunu aldım şu model
yok ayağındaki değil götünde duran kot pantol jean var herkesde durmaz o
jean insanlık dışı değil uzaylı o bedenen onu göstermeye çalışıyorum... nadiren bazı varlıklarda duruyor o da
jean markası sarıkaya&moses edit: skocax 2025 pre
loki sırren bedenen ruha karıştı ve zahiri görünmez oldu
batıni anlamda ise mâna ve turp verin şuraya
o tabağın anlamının
derin sırrı ise
kuzu kulağında yatmaz
kuzu kulak
bunun çekimi ayrı
sofraya gelişi kurduranı ayar çekeni ayrı tablo gibi yemek bu
böyle böyle oturuyor her şey
o işi kime yaptıracağız
asiye
peki neden. siken mafya barbo şef aslında demek susturucu yasası başta o uyguladı aslında. kurguyu yönetip
cov-19 şubat
kovulan
beliren
abraham dracker inci sözlük 2. nesil burada
o icat yapıyor bi de uygulamasını yapabiliyor
grimmjow jeagerjaquez
aslında ulquiorra
ama orda
onu taşıyıyınca
o avre sözlükte
mim
oluyor bende
kimse sikliyor mu doknduruyor mu oyun var bunlarda ama
onu da yapan oluyo
albüm var o yüzden. yeşil ve siyah zeytin aynı anda yenmez ise eğer
sol kim kenditutetiler
maymun'a tekel etiler hiç bilmiyor ne dediğini
etiler sürekli etiler o maymun bişi diyor ama konuşturanı var inceledim o tekel bakkal var konuşturanı fark ettim fakat sırrı göreni yani
etli
onu ondan anlayamadım senden görmüş oldum oradan bilip buraya varıp bağlantıyı anı hafıza reload.exe bende çok konu��turtuldu o kelime için düşündüm doğrusu
mason teyze halalar çok benzer birbirine eğer ki öyle bişi varsa ben bakıyorum ama zaten suratımızı gören yok bizim lafı da öyle deniliyor tek kişi kullanmıyor -o karikatür ile alakası yok onun- o bilenmiş surat
bir kez gördüm onu ordan ben mi anlayacağım sadece dikkatlice bakmaya çalıştım peki ilk tanıştığımda neden bakmadım
yüz hat o kadar incelenmez
peki şu da var "sinirli sinirli konuşunca konuştuğun ne fark edilmez"
sinirli sinirli konuşunca
o cümlenin kelime yapısıyla oynadığını bir kez duymuş oldum
heeee oldum kalın mı ince mi sorusu
penis ile alakalı olamaz. fakat bunu da barbaros game master söylemişti
o adamı epey bi araştırmak gerek
life is good.
aha gm şef diye bakıyorsun ama direk kendisi
o kadın fazla iyi
faz ne
benim kelimelerimi ezberlemeye başlamış bile
yok hayır anlıyor
yok
rita halı saha maçı ekibi kim yolu zor bulduk maçı kiminle oynadık
arabaya bindiğimizi hatırlıyorum
cidden amına koyim bu kısım niye böyle
delete oluyordu
haaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaasitkri o maçta kızvardı roket modu yerine kıza oynamaya başladım ;D
neyse yeter bu kadar değil o kısımları baştan aşağı düşünsün nereye kadar neresi hafıza kaydı var işte kısmından sonra eğer zaten bildiri dağıtımı nereye nerden nereye
y a t ı y o r u m a r t ı k
sinan
moda fırını karşı durağı alt sokak var mexico ekmek arası dürüm lavaş yemeği var ya onun da bi adı vardı şimdi
orası
o dükkan işte abd'den gelen kadın vardı o dükkanı açıp kuruyor baştan aşağı
işte o dükkanın yapım süreci elden ekmekten gecen ruhun gıdası var işte gelip oturuyoruz üçümüz bak şimdi bu dükkan batacak kısa zamanda kızın suçu gibi laf söylüyorsun
işte o dükkan
o dükkan
senin yüzünden battı
bir suçu olmadı ancak bu yaptıkları ve yaşattıkları suç dosyası kapsamında ele alınmalı...
bunu ona diyince gülebiliyorum çok şükür bizden yanadangalakça*altyazısı dangal dili o eee onun cinsi var üstelik yapay zeka kurum dosyası ile alakalı mevzuatı da var bir görseydin mesela atıyorum önceki bahsettiğim saçma bir konu vardı hava 6 derece bu arada saat 8 günlerden kırmızısı ve ertesi yarın ise bardakta kapüşonlu vereceğim ondan sonra tabldot takacağın
başkasına diyince ise mesela alakasız
sinirlerim tercüme edilemiyo
demek ki onla şakalaşabilme becerim oluşuyor veya oyun becerim ortaya çıkıyor.
metalci arkadaş var gizem var bi de
çok gülen kızları sevmemekle birlikte
o
ve arkadaşı var kel sayılabilir gibi
eski ekip olarak ayrıldılar
o kadar gülmesi sinir bozucu değildi aslında ama
biraz bakış atıyordum anlam arayışı için
bu da ayrı
"çok gülen erkek şımarır
kız istediğini yapabilir
diyelim ki verdik o özgürlüğü kadınlara ve yapabilen yapsın
karşı değiliz zaten
bengal kaplanı fil kadın altı sene sonra istediğim neden
her hareket anlamlı beni anlamlı kılıyor ama demek istediğim ve yazıda yazan ruh dalgası ayrı bütünlükte
onu karşına alıp doya doya bakacaksın mesela
hayır o benim için geçerli değil aslında
ara veriyorum ilerlemek için
buuuuuu - insana kullanılmaz- konu hakkında bir şey üzerine kastediyorum. böyle diyince de saçma oluyor.
bahsedilmez demek.
o zaman birine bahsetmek saçmalık.
biri anlayacak da yaşayacak.
bu.
bu var ya bu.....
bu durum
bu radde türkiyede yaşanıyor müslüman ülkesi burası orada da domuzlar var
kuzuların sessizliği ve koyunların içinde beliren bir yaratık. onun resmini gördük biz. tanımı ne. koyunbaşı sırtlan. koyunbaşı içinde beliren sırtlan var o bir mâhlukat. adı bir kurban. o koyunların başında beliren kurbanı gören ateş beliriyor bizlere karşı. onunla bir ömür yaşayan biziz. onlar geberiyor. onların intikamı ateş yasası. yaksan da kurtulmaz can alsan da. bunun intikamı ne... paragraf içi bir soru cümlesi bu. kadına gelirsek burada yaşanılan ile geldiği kasabada bir anda yıldızı parlayıp heryeri kaplayan kadın ile burada yaşanılan örtüşüyor sayın dinleyiciler. oranın da ruhsuzu var burasının da. eğer amerikan topraklarına bakarsak eğer milyonyüz üç tane otuz dört ekle karışık değil düz yazamadım. işte bu durum da ruh ile alakalı. sayımız milyona varmıyor onda biri değil. bir kısmımız orada çoğumuz başarıdan yana değil. bizim istediğimiz bu. kırmızı
6-7 aydır o üçüyle aynen kanka falan diyor mert yılmaz mertcan da ölecek o uzatmaları oynuyor lafını kullanmış.
ölecek raddelere geldim diyelim.
ölme bir yetkim var bu arada
işaret
eğer ekibi oradaysa yaklaşık on beş kişi kadar
o üçünün akıllarıyla dalga geçmeyi bir anda hız kesmeden bırakmayın
bunu açıkça belirtmeye kalkmasam bile sizin o
benim vaktim yaklaşıyor mezra için
tuğçe git t i n y a ni ziyarete
nurbike ee can'ın eşi
fatih güneş ağır ikisi orada diyelm
fatih ve nurbike oyuna gireli bir ay ötesi
mustafa şuan konuşmakta fakat bunalım can biraz geride.
bunalım can perdeye giriş yapsın, abraham kök olan beriden konuşsun. o son raddeye kadar bunalım can'a saldırmaya kalkacaktırlar o üçü.
bunalım can açılsın fatih güneş de açılmaya başlayabilir.
o zaman şöyle konuşmaya başlayalım biz ---> size işaret iyi bir anlamda değil belirtici olarak veriyorum bu işaret o renklerde yer alan gruba kahverengiye doğru renk yok bu sitede... sadece yedi kişi var yani bahsedilenler arasında ama on beş kişi arasında fark edilmiyor. 78 yasası
2040 tarih bitimi. 7 kişiyi iyice belirtin koltuğa sen buraya sen şuraya şöyle oturacaksın.. çok da oynatmayın. belirtin onları ve aleni olarak ayakta konuşun. siz yedinizle bir süredir farkına varmanız için durumu
bir raddede zaten fark edilmez mi sizlerden yana
mermi sıkıp biris öldü gözünüzün önünde. bak onu yedirebilirler herhalde. o fiziksel yasa da var
[sürekli renkli yere oynayın bilmek gerekir. denek maymunları sıkı incelemeye alın alien deneylerimiz sonuca ulaşmalı. başarı mı başarısızlık mı bu amaç değil... hâkikatı öğrenmek istiyoruz kendi adımıza değil.]
edit: kırmızı oda redrum kuralları gereği... zeren ve mıstık o belirli olan tam yedi kişi sayısı... onların birbirine mental açıdan zarar vermeleri gerekiyordur. o işin ileri kısmında sanıyorum ki, uygun zemin koşullar altında bıçak verin cinnet geçirsin. o, kolay bir şey değil yazıya dökünce basit gelebilir. anlatmak istediğim mental açıdan çöktüler ise şayet o ortaya çıkanlar... birbirlerini yok etsinler. kanlı bir ortam mezbaha olmalı... yani.
bakın gerekirse. ergi doktor hemşire ne varsa.
10 sene 15 sene... edit: yatıyorum dinleneceğim, bildiri... itidal onlar için. itidal dikkat demek
@/hisethelcain. “♡” twitter, 7 dec 2020.
4K notes
·
View notes
Text
Sosyal korumaya 2,7 milyar TL harcadık
https://pazaryerigundem.com/haber/195873/sosyal-korumaya-27-milyar-tl-harcadik/
Sosyal korumaya 2,7 milyar TL harcadık
Türkiye’de 2023 yılında sosyal korumaya 2 trilyon 693 milyar 497 milyon TL harcandı.
ANKARA (İGFA) – TÜİK, 2023 yılına ilişkin Sosyal Koruma İstatistikleri’ni yayımladı.
Sosyal koruma harcaması 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 108,6 artış göstererek 2 trilyon 693 milyar 497 milyon TL oldu. Bu harcamanın yüzde 98,2’sini 2 trilyon 645 milyar 267 milyon TL ile sosyal koruma yardımları oluşturdu. Sosyal koruma yardımlarında ise en büyük harcama 1 trilyon 175 milyar 190 milyon TL ile emekli/yaşlılara yapılan harcamalar oldu. Bunu 809 milyar 343 milyon TL ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları takip etti.
Sosyal koruma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içindeki payı 2023 yılında yüzde 10,1 oldu.
Sosyal koruma yardımlarının GSYH içindeki payı ise yüzde 10,0 olarak gerçekleşti. Risk/ihtiyaç grupları bazında bakıldığında, emekli/yaşlılara yapılan harcamaların yüzde 4,4 ile en büyük paya sahip olduğu görüldü. Bunu, yüzde 3,0 ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları ve yüzde 1,0 ile dul/yetim harcamaları takip etti.
SOSYAL KORUMA YARDIMLARININ YÜZDE 13,3’Ü ŞARTLI OLARAK VERİLDİ
Şartlı yardımlar içinde en büyük payı yüzde 51,2 ile aile/çocuk yardımları oluşturdu. Bunu yüzde 17,7 ile engelli/malul yardımları ve yüzde 13,4 ile hastalık/sağlık bakımı yardımları takip etti.
Nakdi yardımlarda en büyük payı yüzde 70,1 ile emekli/yaşlılara yapılan yardımlar oluşturdu. Bunu yüzde 15,4 ile dul/yetim yardımları ve yüzde 5,4 ile aile/çocuk yardımları takip etti.
SOSYAL KORUMA GELİRLERİNİN YÜZDE 39,6’SINI DEVLET KATKILARI OLUŞTURDU
Sosyal koruma gelirlerinin yüzde 39,6’sını devlet katkıları, yüzde 29,7’sini işveren sosyal katkıları ve yüzde 23,9’unu koruma kapsamındaki bireyler tarafından yapılan sosyal katkılar oluşturdu. Sosyal koruma kapsamında maaş alan kişi sayısı 16 milyon 893 bin kişi oldu.
Ülkemizde sosyal koruma kapsamında emekli/yaşlı, dul/yetim ve engelli/malul maaşı alan kişi sayısı 2022 yılında 14 milyon 851 bin iken, yüzde 13,8 artarak 2023 yılında 16 milyon 893 bin kişiye yükseldi. Sosyal koruma kapsamında maaş yardımı sayısı 2022 yılında 15 milyon 630 bin iken, 2023 yılında 17 milyon 719 bine yükseldi.
0 notes
Text
Üç Remziye | Agos
Üç Remziye
Hulusi Üstün
Yazar Hulusi Üstün bir aile hikâyesi anlatıyor. 1915’lere dayanan, Erzurum’a uzanan bir hikâye. Ermeni yetim bir kızın, Remziye’nin çarpıcı, iç burkan hikâyesi bu. Fazla söze gerek yok, sizi Hulusi Üstün’ün satırlarıyla baş başa bırakıyoruz.
İnsan neden Ermeni olur Sevan? Bir asırdır yenilen, muhtemelen birkaç nesil sonra esamesi okunmayacak bir halka mensup olmanın anlamı nedir? diye sordular...
-İnattır, dedi.
Sonrasında söyledikleri sadece bu soruya verilmiş bir cevap değil bütün bir insanlık tarihinin yenilmişlerine, yok olmuşlarına ve çaresizce varlığını sürdürmek için uğraşan topluluklarına adanmış bir oratoryo idi. Öyle ki bir daha dinlemeye yüreğimin dayanmayacağından korkarım.
***
“Neden Çerkessin?” diyene verilecek en isabetli cevap bu. Daha önce neden aklıma gelmedi? Bir sürü tarih bilgisi aktarmaktan daha kestirme, daha çarpıcı, daha isabetli bir gerekçe bu. ‘İnattan…’ Öyle ya, bir acının tazmini için Çerkes değilim. Yamçımı sırtıma alıp, kalpağımı başıma takıp yeniden at sürmek için Çerkes değilim. Ne bağımsız bir siyasi yapı, ne güçlü bir literatür, ne sağlam bir ekonomi oluşturmak, ne de yüz elli yıl önce dağılmış insanları yeniden anayurduna toplamak imkanı var artık. O halde neden Çerkessin sorusuna verilecek yegâne akılcı cevap bu. ‘İnattan…’
Ermeni olmanın gerekçesi değil bu. Yenilmişlerin davasını sürdüren herkesin hatta belki bütün insanlığın ayakta durmak için dayanacağı son derece geçerli, son derece insani, son derece ahlaki bir gerekçe.
Öyle ya… Yunan Historya ciltlerinde üç beş paragrafla geçiştirilir beş asırlık Turkokratya dönemi. Oysa beş asır ezan sesi çınlamıştır Yunan yarımadasının taşlık zirvelerinde. Bulgar tarihinde, Rumen tarihinde, Sırp tarihinde Osmanlı çağları def edilmiş bir hastalık salgını gibi anlatılır. Oysa Tuna’ya söylenmiş Türkçe türküler vardır, Yıldız Dağı’na, Vardar Irmağına söylenmiş türküler.
İspanya tarihinin Mağribileri o toprakların sekiz asır hâkimi… Sicilya adıyla Arap, Malta adıyla Arap… Kırım, meyvaları bal ile şerbet bir bahçe… Soçi’de kayak yapılan Krasnaya Polyanna çayırının altında on beş bin Çerkes sivilin kanı var.
Aynı yaşlı adamın sırtından çıkarıp attığı kirli gömleklere benzer insanın etnik, dinsel ve linguistik aidiyetleri. Biri sırtından çıkartır, diğeri sırtına alır.
İnat, o kirli gömleği bir kenarda saklamaya benzer.
***
Bir de acıları saklarız. Saklar ve başkasına aktarmayız. Son zamanlarda aslında sakladığımız acıları tıpkı kanımız, yüzümüz, ellerimiz, hastalıklarımız gibi bizden sonrakilere genlerimiz aracılığıyla devrettiğimizi konu eden bir sürü metin okudum. Aslında hepimiz kişiliklerimizi bizden öncekilerin yaslarıyla, korkularıyla, endişeleriyle oluştururmuşuz. Tabii ki aynı zamanda sevinçleriyle, ümitleriyle, coşkularıyla da…
Benim ailem yüz yıl önce yaşanmış böylesi bir acıyı dördüncü kuşağa aktarmış olmalı ki oğlum bu yaz bir bahçe kahvaltısında anlattı rüyasını.
Eski bir evin loş aydınlığı içinde küçük bir kız çocuğu ağlıyordu. 'Beni bıraktın'
‘Hayır seni ben bırakmadım’ diyorum ona.
‘Beni burada bıraktın!’ diyor küçük kız.
***
‘Onu ben bırakmadım,’ dermiş büyükbabam. Sarhoş olduğunda onu anlatırmış hep. ‘Onu ben bırakmadım. İki at vardı, dört de can… Onu ben bırakmadım.’
O bırakmamış gerçekten de. Zorunda kalmışlar belli ki, anlaşılabilir gerekçeleri varmış. Fakat sabah olmuş, tandır sönmüş, oda soğumuş, küçük kız ve ayağının ucunda uyuyan köpek yavrusu uyanmış. Küçük kız seslenmiş, cevap veren olmamış. Küçük kız minik adımlarla dolaşmış boş evi. Küçük kız hiç kimseyi bulamamış.
***
Devlet Arşivleri’ndeki memuriyet siciline göre Hicri 1275 Asitane doğumlu büyük dedem Halis Efendi Osmanlı Telgraf Mektebi’nin ilk mezunlarından. Rusçuk, Varna ve Selanik’te telgraf memuru olarak görev yaptıktan sonra sağlık sorunlarından ötürü İstanbul’a dönmüş. İlk eşinin vefatı üzerine ikinci evliliğini Cevriye Hanımla yapmış. Bu evliliğinden iki oğlu dünyaya gelmiş. İkinci oğul benim büyükbabam.
İlk evliliğinden olan kızı Remziye’yi İstanbullu bir askerle evlendirmiş ve Erzurum merkez muhabere memurluğu göreviyle Erzurum’a tayin olunmuş. O, 1915’te Erzurum Merkez Posta Müdürlüğü vazifesi icra ederken büyükbabam on beş yaşında. Büyükbabamın anlattığına göre birkaç gün içinde gerçekleştirilen tehcir günlerinde babası bir gün eve dört beş yaşlarında bir kız çocuğu getirir. Kız, Halis Efendinin tanıdığı, dostluk ettiği bir Ermeni eşraf ailenin kızıdır. Ailesi sürgüne gönderilirken alıkonulan çocuk, Halis Efendi’nin bacaklarına tutunup ağlayınca dayanamayıp ve onu eve getirdiğini söyler.
‘İstanbul’da bıraktığım kızımın yerini doldursun. Adını Remziye koyalım. Günü gelir ailesi arayacak olursa bizde bulsun’ der.
Cevriye Hanım, belli ki eşinin ilk evliliğinden olan kızını hatırlatan bu küçük çocuğu istemez. ‘Ya o gitsin ya ben’ diye tutturur. Büyükbabam ve ağabeyi de çocuğun kalmasını rica edince çaresiz kabul eder. O yılarda on beş yaşlarını süren büyükbabam küçük Remziye’yi çok sever.
Kış, savaş…
Erzurum halkı yaklaşan Rus Ordusunun önünden kaçıp şehri boşaltırken muhabere görevlisi Halis Efendi’ye şehri terk etme emri gelinceye dek görevinin başında kalması gerektiği bildirilir. Güvenliklerini sağlamak üzere iki asker görevlendirilir ve iki at tahsis olunur. Rus toplarının sesi gece şehirden duyulurken büyükbabam, iki genç asker ve küçük Remziye odanın ortasındaki tandıra ayaklarını uzatarak sohbetler ederler.
1916 Şubat’ında bir gece vakti Halis Efendi görev yerini terk edip gitmesi yönünde emir içeren telgrafı alır. Cevriye Hanım oğullarını uyandırır, daha önce yüklenip hazır edilmiş olan atlara binmelerini ister. Büyükbabam tandırın yanına serilmiş birkaç koyun postundan ibaret yatağında uyuyan küçük Remziye’yi kucağına almak istediğinde annesi kolunu tutar.
-İki at var, dört can var. Onu götüremeyiz, der.
Büyükbabam ısrar eder, Halis Efendi rica eder ama Cevriye Hanım keser atar.
-Rus geldiğinde ailesi buraya döner, burada kalırsa bulurlar onu. Ben gittiğim yere onu taşıyamam, der.
Ayağının ucunda bir köpek yavrusu ile birlikte uyuyan Remziye’yi bırakıp kapıyı çekerler.
***
Kar, kış, tipi altında birkaç gün yol yürüdükten sonra Erzincan’a yaklaşırken askerler atları alıp terk eder onları bir mezrada. Halis Efendi İstanbul’a bir telgraf çekip Erzincan’a vasıl olduğunu, refakatçi askerlerin atları ve eşyaları alıp kaçtıklarını bildirir, maaşının Erzincan Valiliği’ne gönderilmesini ister. Savaş sonunda görev yerine gönderilmek üzere Nahiye Müdürü olarak geçici memuriyete atandığı Sulusaray’da vefat eder. Cevriye Hanım, eşinin mezarının olduğu köyü terk etmez ve orada ölümü bekler.
Yıllar geçer aradan. Savaş biter, cumhuriyet ilan olunur. Büyükbabam önce ablası Remziye’yi arar. ‘Saltanat lağvedilince eşi onu alıp Şam’a hicret etti’ derler. Gidiş o gidiş, büyükbabam ablasının izini bulamaz. Yıllar sonra yolunun düştüğü Erzurum’da küçük Remziye’yi arar ama oturdukları Sultaniye Mahallesi’ndeki evlerini tespit etmek bile mümkün olmaz.
Evlenir, ilk çocuğu kız olur. Ona da Remziye adını koyar. Remziye büyür, babasına sofra hazırlar. Babası akşamları bir kadeh rakı içer, sarhoş olmasa da efkarlanır.
-Tandır sönmüş, oda soğumuş, küçük kız uyanmış, bizi aramıştır. Ah annem ne var idi atın terkisinde ona da bir yer bulsaydık. Çorbaya bir kase su da onun için koysaydık. Ah annem ne var idi Remziye’yi bırakmasaydık, der.
***
Tandır sönmüş, oda soğumuş, küçük kız uyanmıştır. Evi dolaşıp kendisine İstanbul’u anlatan büyükbabamı, bacağına sarılıp ağladığı Halis Efendi’yi, büyüyüp aileme karışır endişesi ile yüzüne gülmeyen Cevriye Hanım’ı aramıştır. Sonra ne olmuştur? Birileri gelip almış mıdır küçük kızı. Bakıp büyütmüş, gelin etmiş midir? İhramlı atkılı bir Erzurumlu kadın olarak yaşayıp, Ermeni adını hakaret yerine kullanan oğullar doğurmuş mudur? Yoksa soğuktan donmuş mudur, kurda kuşa yem olmuş mudur? Alıp götürmüşler midir onu gelen Rus askerleri, acep yakınları onu bulmuş mudur? Belki savaşın galiplerinin Ermenilere yurt olarak belirlediği Erivan Rezervasyonuna kapağı atmıştır. Saçları ağarana kadar yaşamış ‘Hayastan bostan, sirun Yerevan’ şarkısını söylemiştir torunlarına. Belki Erzurum’u, belki büyükbabamı, belki o evde kendisine verilen Remziye adını unutmuştur.
***
Ama biz unutmadık. O kış gecesinden yüz sekiz yıl sonra bir yaz günü bahçeye kurulu kahvaltı masasında hatırladık Remziye’yi. On beş yaşını süren oğlumun rüyasının hatırlattığı bu acıyı eski bir elbiseyi sakladığımız yerden çıkarıp güneşlendirir gibi…
O bizim elbisemiz Sevan… Ermeni’nin, Çerkes’in, Türk’ün, Kürdün. Bu toprakta var olmuş, bu toprakta doymuş herkesin elbisesi. Bunu anlaşılır kıldığın için sağ ol.
0 notes