#ahmet kekeç
Explore tagged Tumblr posts
Text
Battalgazi belediyesinden Semt kütüphanesi
Battalgazi belediyesinden Semt kütüphanesi
Battalgazi Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan ‘Ahmet Kekeç Semt Kütüphanesi’nin açılışı yoğun katılımla gerçekleşti. Açılışa katılan Merhum Ahmet Kekeç’in oğlu Mehmet Hakan Kekeç “ Kütüphaneye babamın isminin verilmesi bizi çok mutlu etti. Bugün bizim için gururlu bir gün” dedi. Battalgazi Belediyesi ile Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı arasında 2020 yılında imzalanan…
View On WordPress
0 notes
Text
"Bu Pilav Daha Çok Su Kaldırır" Deyimi ve Yanlış Kullanımı
“Bu Pilav Daha Çok Su Kaldırır” Deyimi ve Yanlış Kullanımı
Bu Pilav Daha Çok Su Kaldırır Deyiminin Anlamı “Bu pilav daha çok su kaldırır” deyimi, herhangi bir konu ya da işin sonuçlanmasının cari durum için mümkün olmadığını, bu konuda yorum yapmak için erken olduğunu, mevzunun ilerleyen süreçte daha çok konuşulup tartışılacağını, ilgili konunun ve üzerindeki tartışmanın kısa sürede nihayete ermesinin mümkün olmadığını, konunun sonlandırılması için…
View On WordPress
#Ahmet Kekeç#Ahmet Sağırlı#Ali Kırca#Fehim Taştekin#Hacı Yakışıklı#İbrahim Kiras#İsmail Kapan#Mustafa Yalçıner#Reha Muhtar#Zeki Ceyhan
0 notes
Text
Abdullah Gül böyle bir adamdı!
https://is.gd/SEsIsm
Abdullah Gül böyle bir adamdı!
0 notes
Text
Yandaş yazardan Gül çıkışı: Dış müdahaleyi ve darbeyi meşrulaştırmaktır
Detaylar için https://bagimsizweb.com/yandas-yazardan-gul-cikisi-dis-mudahaleyi-ve-darbeyi-mesrulastirmaktir/
Yandaş yazardan Gül çıkışı: Dış müdahaleyi ve darbeyi meşrulaştırmaktır
Gazeteci ağabeyimiz Fehmi Koru’nun, eski Cumhurbaşkanlarımızdan Abdullah Gül’ün arkadaşı, kankası, sırdaşı olduğunu biliyoruz…
Hadi, “tahmin ediyoruz” diyelim…
Sadece “arkadaşlık” değil… Bir “düşünsel beraberlik” de söz konusu…
Hadi buna da “yaklaşım ortaklığı” diyelim…
Birçok konuda (Türkiye’nin karşı karşıya olduğu temel meseleler konusunda), neredeyse aynı düşünüyorlar.
Bu “yaklaşım ortaklığı”nın eleştirilecek, kınanacak, “ihanet” sözcüğüyle karşılanacak bir tarafı yok…
İnsanlar, aynı şeyleri düşünebilirler ve savunabilirler. Ya da, bir zamanlar mensup oldukları sanılan yapıya karşı eleştirel bir tavır alabilirler.
Eski Cumhurbaşkanımız Gül, mensubu ve kurucusu olduğu AK Parti’ye karşı mesafeli…
Bu tavrını (artık) gizlemiyor.
Niçin mesafe koyduğunu ya da neleri eksik bulduğunu, neleri eleştirdiğini bilmiyoruz.
Bugüne kadar mesafesini (ve gayrı memnun pozisyonunu) tavırlarına yansıtarak açıklamayı tercih etti ve bir tür “işaret diliyle” konuştu: Toplantılara icabet etmemek, çağrılı olduğu yemeklere gitmemek, aynı karede görünmemek gibi…
Bu tavrını, partisinin ve “dava arkadaşlarının” zor zamanlarında da sürdürdü. Artık “parti meselesi” olmaktan çıkıp “Türkiye meselesine” dönüşmüş konularda da mesafesini ve “soğukkanlılığını” korudu.
Mesela, 17/25 Aralık girişiminde (o sırada Cumhurbaşkanlığı devam ediyordu) hiç topa girmedi.
Sustu.
Hep sustu.
Konuşma gereği duyduğunda da, “dava arkadaşlarını” töhmet altında bırakacak ve yolsuzluk iddialarının bir parçası kılacak açıklamalar yaptı…
Hatırlayalım: Kendisine, “Çankaya’nın telefonlarını da dinlemişler… Ne diyorsunuz?” diye sorulduğunda, devlet adamı sorumluluğuna yakışmayacak bir cevap vermişti. Dinlesinlermiş… Bir şeyden korkusu yokmuş, vs…
Dikkatinizi çekerim: “İllegal dinleme yapmak suçtur” demiyor da, “Benim bir şeyden korkum yok” diyor
Demek ki, başkalarının “korkacak şeyleri” var…
Şunu demeye çalışıyorum:
Gül’ün partisine mesafesi, Fehmi Koru’nun iddia ettiği gibi, bir daha aday olamasın diye yasa çıkarmaya kalkışılması ve partinin başına geçemesin diye kongre tarihiyle oynanmasıyla başlamadı. Mesafesini çok önceden koymuştu.
Bir anlamda, “Ben sizin gibi düşünmüyorum. Sizinle birlikte hareket edemem. Sizinle birlikte yol yürüyemem” demişti.
Bunu da “tavırlarına” yansıtmıştı. “Gezi” kalkışması dönemindeki “ayrıksı” ve “yabancı”duruşunu hatırlayalım…
Fehmi Koru, “Kendisinin (yani Gül’ün)ekonomide ve dış politikada izlenen yolla ilgili itirazları olduğu, devlet yönetiminde de parlamenter sistemi tercih ettiği biliniyor” diyor ama bilmiyoruz.
Daha doğrusu, ismi CHP tarafından çatı adayı olarak gündeme getirilinceye kadar, Gül’ün “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” konusunda ne düşündüğünü bilmiyorduk.
Ekonomi ve dış politika görüşlerini ise, Ahmet Sever gibi çapsız ve “kötü niyetli”adamların yazdıklarını ya da Fehmi Koru’nun günlüğünü okudukça öğreniyorduk. Ve kendi kendimize şu değerlendirmeyi yapıyorduk: “Bunlar böyle şeyler yazıyorlarsa, demek ki Gül de aynını düşünüyor.”
Diyorum ki, keşke Gül eleştirilerini yetkili kurullarda ya da katılmayı zül addettiği toplantılarda dile getirseydi.
Belki ikna edici bulunurdu.
Belki (kendi ifadesiyle) partisinin yanlış yönelimine engel olurdu.
Bunları yapmadı.
Sadece küstü ve “pozisyon” aldı.
Fehmi Koru, “parti içi muhalefet, ihanet değildir” diyor ama biz ortada bir “parti içi muhalefet” göremiyoruz.
Kaldı ki, “İçişlerinizi düzenlemezseniz, darbe ve dış müdahale kaçınılmaz hale gelir”sözü, “parti içi muhalefet” değildir. En hafif tanımlamasıyla, dış müdahaleyi ve darbeyi meşrulaştırmaktır.
Değerli Abdullah Gül, ne yazık ki bunu da yaptı!
0 notes
Video
youtube
Oğuz Atay’ı kim öldürdü? Sabah yazarı Hasan Bülent Kahraman’dan cesaret alarak yazıyorum: Bir vakitler, “Ne buluyorlar şu Borges’te?” diye bir cümle kurmuştum da, okur-yazarlığı tescilli arkadaşlardan tepki görmüştüm. Ne bulduklarını gerekçelendirecek donanıma sahip kişilerdi ama “bulduklarını”zannettikleri şey konusunda bugüne kadar ikna edici bir gerekçe koyamadılar ortaya. Söylenenler, edebiyat “kanon”u tarafından bolca kullanılmış ve tüketilmiş genelgeçer tanımlamalardan fazlasını içermiyordu. Peki, ben ne aramıştım da bulamamıştım? Doğrusu Borges okurken (aşağı yukarı Türkçede yayımlanmış bütün öykülerini okudum), bir “tatmin” peşinde olmadım. Herkes okuduğu ve çokça bayıldığı için okuduğum/okumak zorunda kaldığım bu “dev yazar”ın tadımlık kabilinden sunduğu (Doğu anlatılarında fazlasını bulacağımız) “hikmet kırıntıları” beni çekmedi. Hele o sürreel öyküler... İnsanı ve hayatı kendi “gerçekliği” içinde anlatan hikâyeleri daha çok seviyorum galiba... “Kazık” tabir edilen metinlerden, sözgelimi Faulkner ve Woolf’un yazdıklarından hoşlanıyorum, modern edebiyatın verimlerini daha “çekilir” buluyorum ama modern ötesini de kurcalayan Borges’e tahammül edemiyorum. Başıma bir şey gelmeyecekse, Kafka’nın romanlarını da sevmiyorum. Harikulade öyküleri vardır ama romancı olarak Kafka bana bir şey söylemiyor ve çoğunluğun (mesela) “Gregor Samsa”da ne bulduğunu anlayamıyorum. Yine başıma bir şey gelmeyecekse, John Fowles’ı, ikonlaştırılmış birçok romancıdan (o romancıların ismini sayamam, gerçekten de başıma bir şey gelir) daha başarılı buluyorum. Girişte, Hasan Bülent Kahraman’dan, “Sabah yazarı” diye söz etmiştim. Haksızlık olmasın. Yetkin bir yazar ve eleştirmendir aynı zamanda; “ders” niteliğinde okumaları vardır. Biraz da onun seçiciliğine güvenerek ve “dokunulmazlığının” gölgesine sığınarak bu lafları ediyorum. Şimdi büyük varoluşçu filozof Sartre’ın, özelikle bir kuşağı etkilemiş romanlarından bahis açsam ve “Bir Sartre romanı görürseniz, kaçın” desem, en hafifi, “Hadi oradan, sen ne anlarsın” olan bir dizi tepkiyle karşılaşacağım. Övünmek gibi olmasın ama biraz anlarım. Romancı olarak Sartre bir şey değildir. Bütün bir “romancılık kariyeri” boyunca, Camus olmaya ve Meursault gibi bir karakter yaratmaya çabalamıştır. Yüzüne gözüne bulaştırmıştır. (İyi ki tanıklarım var. Hatta bu konuda “kanon” kararı bile var.) İzniniz olursa, Nazım Hikmet de sevmiyorum. İkonlaştırılmış ve parçalanıp tüketilmiş Oğuz Atay’la da işim olmaz. Bazı muhitlerde, bazı isimler, “statü göstergesi” olarak değer ifade ederler... Yani statü ve sınıf (ya da siyasal aidiyet) belirlemede kullanılırlar. Nazım Hikmet, edebiyat tarihindeki yeri itibariyle bir değere tekabül eder ama piyasadaki “dolaştırılış gerekçesi” problemlidir ve buradan edebi bir lezzet çıkmaz. Oğuz Atay da öyle... Merhum, “resmî ideoloji” başlığı altında toplayacağımız değerler sistemine en ağır eleştirileri yöneltti, bir Tanzimat sapması olarak ortaya çıkan “aydın”ı yerden yere vurdu ama bugün aynı düşünsel sapmanın oluşturduğu değerler dünyasının (ve elbette cahil cühela takımının) en gözde yazarı durumunda. Yıllarımız, “Yahu adam size küfrediyor, farkında değil misiniz?” çırpınışıyla geçti. Hâlâ farkında değiller. Doğmasına izin vermedikleri (türlü ayak oyunlarıyla doğumunu geciktirdikleri) Oğuz Atay’ı kendi elleriyle öldürdüler. İşledikleri cinayetin de farkında değiller. Bir tarihte, polemiğe tutuştuğumuz bir gazeteci, benimle “kültür farkını” (!) vurgulamak için, “Sen hiç Galeano okudun mu?” diye sormuştu. O okumuştu da, ne olmuştu? Ne öğrenmişti? İçinde bulunduğu “hal”den kurtulmasına yardımcı olmuş muydu öğrendikleri? (Efendim, Galeano Latin Amerika’nın vicdanıymış.) Nihat Genç daha başarılı metinler yazıyordu oysa. İzzet Yasar daha sarsıcı öykülere imza atmıştı. Ve gözden ırak kalmış Gökhan Özcan daha mütekâmil bir “vicdan”dı. O Galeano okumuştu ama hâlâ bomboştu. Tıpkı bizim Borges okuyan (ama ne okuduğunu bilmeyen) mebus arkadaş gibi.
Ahmet KEKEÇ
#Ahmet KEKEÇ#edebiyat#roman#öykü#nihat genç#gökhan özcan#Oğuz Atay’ı kim öldürdü?#oğuz atay#nazım hikmet#borges#kafka#camus#gregor samsa
0 notes
Photo
Star yazarı Taşgetiren: Yazınca yukarıda rahatsızlık oluşuyor Gittiği bir düğünde doğuda bir ilde öğretim görevlisiyken KHK ile görevinden uzaklaştırılan bir akademisyenle karşılaştığını anlatan Taşgetiren, bahsettiği akademisyen için ‘Zinhar, zinhar, zinhar alakası yoktu FETÖ ile' ifadesini kullandı.
#“Türkiye#15 Temmuz darbe girişimi#Ahmet Kekeç#Ahmet Taşgetiren#Enis Berberoğlu#haberler#Kemal Kılıçdaroğlu#KHK#son dakika#Star gazetesi
0 notes
Text
0 notes
Text
Ahmet Kekeç Semt Kütüphanesi 13 Kasım’da Açılıyor
Ahmet Kekeç Semt Kütüphanesi 13 Kasım’da Açılıyor
Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, kitaba ve okumaya gönül veren Battalgazi’de yapımı tamamlanan “Ahmet Kekeç” Semt Kütüphanesi���nin açılışını 13 Kasım Cumartesi günü saat: 14.00’te gerçekleştireceklerini belirterek, tüm vatandaşları açılış törenine davet etti. Battalgazi Belediyesi ile Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı arasında 2020 yılında imzalanan protokol…
View On WordPress
0 notes
Photo
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eyüpsultan'da kabir ziyaretlerinde bulundu https://ift.tt/3At905P
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eyüpsultan'da kabir ziyaretlerinde bulundu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma namazını kıldığı Eyüpsultan'da yazar Şule Yüksel Şenler, yazar Ahmet Kekeç, merhum İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Fırıncı'nın kabirlerini ziyaret etti.
October 08, 2021 at 03:36PM
0 notes
Link
Çalık, Ahmet Kekeç ile aynı mahallede büyüdüklerini, uzun yıllara dayanan bir hukukunun ve dostluğunun bulunduğunu belirterek,
0 notes
Text
Altun'dan Ahmet Kekeç paylaşımı: Çağdaş vakit yiğidiydi
Altun’dan Ahmet Kekeç paylaşımı: Çağdaş vakit yiğidiydi
Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Lideri Fahrettin Altun, vefat eden müellif Ahmet Kekeç için toplumsal medya hesabından bir paylaşım yaptı.
Altun paylaşımında, bugün Eyüp Sultan Hazretleri’nin manevi huzurunda bir ustayı, bir ağabeyi, bir dostu, gerçek bir yiğidi, Ahmet Kekeç’i ahirete uğurladıklarını belirtti.
Kekeç’in tabutuna omuz verdiklerini, helalleştiklerini, dualarla toprağa verdiklerini…
View On WordPress
0 notes
Photo
Star Yazarı Taşgetiren: Yazınca da yukarıda rahatsızlık oluşuyor Cumartesi günü gittiği bir düğünde doğuda bir ilde öğretim görevlisiyken KHK ile görevinden uzaklaştırılan bir akademisyenle karşılaştığını anlatan Taşgetiren, bahsettiği akademisyen için ‘Zinhar, zinhar, zinhar alakası yoktu FETÖ ile' ifadesini kullandı.
#“Türkiye#15 Temmuz darbe girişimi#Ahmet Kekeç#Ahmet Taşgetiren#Enis Berberoğlu#haberler#Kemal Kılıçdaroğlu#KHK#son dakika#Star gazetesi
0 notes
Text
0 notes
Text
Ahmet Kekeç Paneli Düzenlendi
Ahmet Kekeç Paneli Düzenlendi
Gazeteci Yazar Ahmet Kekeç’i anma, anlamak ve hayatını anlatmak için Battalgazi Belediyesi tarafından ‘Ahmet Kekeç Paneli’ düzenlendi. Battalgazi Belediyesi Konferans Salonunda düzenlenen panele, Ahmet Kekeç Semt Kütüphanesi’nin açılışına katılmak üzere Malatya’ya gelen Merhum Ahmet Kekeç’in oğlu Mehmet Hakan Kekeç ve eşi Sibel Kekeç de katıldı. “BATTALGAZİ BELEDİYESİ’NE TEŞEKKÜR EDİYORUM” Ahmet…
View On WordPress
0 notes
Link
Gelen son dakika haberine göre, hastanede koronavirüs tedavisi gören Gazeteci Yazar Ahmet Kekeç, hayatını kaybetti.
0 notes
Link
Gelen son dakika haberine göre; koronavirüs tedavisi gören gazeteci Ahmet Kekeç, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden Ahmet Kekeç, son yazısını 27 Ekim'de yazmıştı. Ahmet Kekeç'in oğlu Mehmet Hakan Kekeç ise dün yaptığı açıklamada babasının durumunun ciddiyetini koruduğunu ve dua beklediklerini açıklamıştı.
0 notes