#ahde vefa ne demek
Explore tagged Tumblr posts
aykutiltertr · 5 months ago
Video
youtube
Hatasız Kul Olmaz - Tarkan ✩ Ritim Karaoke (Uşşak Minör 4/4 Sofyan Beste...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/vK1ZvlwgBm0 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ ��NSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Hatasız Kul Olmaz - Tarkan ✩ Ritim Karaoke (Uşşak Minör 4/4 Sofyan Beste Orhan Gencebay) ESER ADI           : HATASIZ KUL OLMAZ SÖZ GÜFTER    :  ORHAN GENCEBAY BESTE - MÜZİK:  ORHAN GENCEBAY USÜL                 :  4/4 SOFYAN MAKAM - DİZİ :  UŞŞAK - MİNÖR Hatasız Kul Olmaz Tarkan Orhan Gencebay İle Bir Ömür, Vol. 2 Bm                   A                       D     A   Bm Hatasız kul olmaz hatamla sev beni                                A                       D     A   Bm Dermansız dert olmaz dermana sal beni                        A              Em            D   Bm Kaybettim kendimi ne olur bul beni                            A             Em          D   Bm Yoruldum halim yok sen gel de al beni Bm                        A                       D     A   Bm Feryada gücüm yok feryatsız duy beni Bm                   A                    D       A   Bm Sevenlerin aşkına ne olur sev beni        Em Sev beni            A           Bm        Em             D Bu feryat bu hasret öldürür aşk beni        Em         D          A           Bm             A              Bm Uzaktan olsa da razıyım sev beni, razıyım sev beni Bm                   A                       D     A   Bm Ümitsiz yaşanmaz sevmemek elde mi                            A                       D           A   Bm Can demek sen demek gel de gör bende mi                       A              Em              D   Bm Sözümde sitem var kalpte mi dilde mi                        A              Em            D   Bm Tez elden haber ver o gönlün elde mi N Tarkan Başlığın diğer anlamları için Tarkan (anlam ayrımı) sayfasına bakınız. Tarkan 2011 yılında Tarkan. Doğum Tarkan Tevetoğlu 17 Ekim 1972 (51 yaşında) Alzey, Renanya-Palatina, Batı Almanya İkamet Tarabya, Sarıyer, İstanbul Eğitim Baruch College Meslek Şarkıcı-şarkı yazarı · müzik yapımcısı Evlilik Pınar Dilek (e. 2016) Çocuk(lar) Liya Tevetoğlu (d. 2018) Resmî site tarkan.com Müzikal kariyeri Tarzlar Dans · pop · Türk sanat Etkin yıllar 1992-günümüz Müzik şirketi İstanbul · Universal · DMC · Hitt Tarkan Tevetoğlu ya da sahne adıyla Tarkan (d. 17 Ekim 1972), Türk şarkıcı-şarkı yazarıdır. 1990'ların başından itibaren Türk pop müziğinde yakaladığı devamlı liste ve satış başarılarıyla Türkiye'de ve dünya çapında tanınırlık elde etti. Tarkan, Batı Almanya'nın Renanya-Palatina eyaletindeki Alzey kasabasında doğup büyüdü. 1986'da ailesiyle beraber Türkiye'ye geldi ve müziğe çocukluk yıllarında başlayan ilgisi sonucunda, lise hayatına başladığı Karamürsel'de ilk müzik eğitimini almaya başladı. İlerleyen yıllarda İstanbul Plak şirketinin sahibi Mehmet Söğütoğlu ile tanışarak şirket ile bir albüm anlaşması imzaladı. Özel yaşamı Tarkan konserde, 2011 Tarkan, 2000'de Malatya'daki 2. Ordu Komutanlığı Altay Kışlası Ulaştırma Er Eğitim Alayında bedelli askerlik yaptı.[61] 29 Nisan 2016'da Pınar Dilek ile evlendi.[62] 12 Temmuz 2018'de Liya adında bir kızı oldu.[63] Diskografi Ana madde: Tarkan diskografisi 1992: Yine Sensiz 1994: Aacayipsin 1997: Ölürüm Sana 2001: Karma 2003: Dudu 2006: Come Closer 2007: Metamorfoz 2010: Adımı Kalbine Yaz 2016: Ahde Vefa 2017: 10 2024: Kuantum 51 Ayrıca bakınız Tarkan'ın kazandığı ve aday gösterildiği ödüller listesi Türk pop müziği Türk pop müziği kronolojisi Şarkıcıların takma isimleri listesi Kaynakça ^ "Engelliler, Tarkan'ı 'Yılın Babası' seçti!". Müzik Onair. 14 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Aralık 2020. ^ Tarkan'ın çeşitli unvanlarla anıldığı bazı kaynaklar: Avcı, Deniz (30 Kasım 2010). "Tarkan'dan Enbe'ye destek". Sabah. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Aralık 2010. Hamon, Pascale (28 Ocak 1999). "Tarkan" (İngilizce). rfimusique.com. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Aralık 2010. "Turk Prince of Pop". hillsdalesites.org. 11 Kasım 2004. 10 Ekim 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Nisan 2012. ^ a b c "TARKAN / Official Website". tarkan.com. 7 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2013. (NOT: Açılan sitede biyografi bölümüne tıklamalısınız.)
0 notes
semrasnl · 4 years ago
Link
Ahde Vefa Nedir?
0 notes
hozducom · 3 years ago
Text
Ahde vefa nedir, ne demek? Ahde vefa TDK kelime anlamı
Ahde vefa nedir, ne demek? Ahde vefa TDK kelime anlamı
Günlük hayatın içerisinde, televizyon programlarında, basılı ve dijital mecmua, gazetelerde karşılaşılan, Türkçe manası bilinmeyen yahut birinci kere duyulan sözlerin Türk Lisan Kurumu (TDK) sözlüğündeki karşılığı merak ediliyor. Manası merak edilen sözler ortasında yer alan ahde vefa nedir, ne manaya gelir araştırılıyor. TDK’ya nazaran ahde vefa sözünün kökeni de merak ediliyor. Pekala ahde vefa…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
mertnews · 4 years ago
Text
KOF AYDIN!
Tumblr media
MertReport Jan 6
Önce Ali Bulaç, ardından Şahin Alpay sonra Ahmet Turan Alkan… Kaçınılmaz bir eleştirinin satır başları…
Ahmet Turan Alkan’ın yazısını okuyunca birden dilimden döküldü: Kof Aydın, korkak ülkücü, o da F-A-N-T-İ-K-O demiş…
Tumblr media
#Alkan, için bu “kaçınılmaz bir son” olmamalıydı. Onu hep mahkemedeki duruşuyla hatırlamalıydık. Cezaevine tekrar girmemek için muktedirin önünde secde etmesiyle değil…
“Kof aydın”… İfadenin aslında Kof Kabadayı’dır. Alkan’ın adaşı gazeteci-yazar Ahmet Altan tarafından bugünün muktediri Tayyip Erdoğan için kullanılmıştır. 2011 yılında “Ucube Heykel” tartışmasında Erdoğan’a sert çıkan Altan, “Bu mu senin adamlığın, bu mu senin delikanlılığın?” diye sormuş ve “Güçsüze babalanmak kolay. Ama kabadayılık öyle olmuyor, delikanlılık öyle olmuyor. Yiğit adam, önce güçlüye kafa tutar.” demişti.
Tumblr media
Sarayın Sultan’ı bu yazıyı hiç unutmamıştı. Dava üstüne dava açılmış ve #AhmetAltan’ı #15Temmuz kumpasıyla ilişkilendirerek idamla yargılamıştı. Ahmet Altan, mahkemedeki o ünlü savunmasında “3 yetmez, 6 idam isteyin” diyerek dik duruşuna devam etmiş ve “Böyle bir iktidardan korkmaktansa, kalan ömrümü hapishanede geçirmeyi tercih ederim” demişti.
#AhmetTuranAlkan’da tutukluyken şöyle seslenmişti: “Evet, ben Ahmet Turan Alkan; Zaman yazarıyım, muhalifim. Yazdıklarımla ve fikri duruşumla gurur duyuyorum. Kesinlikle pişman değilim. Majestelerinin hukukuyla yargılanıyorum. Boğazımı kesen bıçağı yalamayacağım. Zalimden af dilemeyeceğim.”
Yazdıklarıyla ve fikri duruşuyla insanların kendisiyle gurur duymasını sağlamıştı.
Ancak ne olduysa tahliyesinin ardından gerçekleşti. “Majestelerinin hukukuyla yargılanıyorum” diyen, “Bana ağır müebbet verebilirler, ama hukuken mahkûm ve daha önemlisi mahcub edemezler. Hapiste tutabilirler ama inandırıcı bir suç isnad edemezler” diyen Alkan, Yargıtay’ın onama kararının ardından içindeki “Hüseyin Gülerce” ortalığa çıktı. “Bu zindanda beni öldürebilirler” diyordu, kendisi “harakiri” yaptı.
Bir entelektüelden “eline metin tutuşturulmuş korkak bir itirafçıya”, iftiracı döndü. AKP Mccarthyizmine yenildi. Mazisini, duruşunu, kalemini, kelamını sattı. Alkan, Türkiye Günlüğü dergisinde yarattığı Recai Güllaptan karakterine döndü. O zaman güldürüyordu, şimdi güldürmüyor, kendisine acındırıyor.
Türkiye Günlüğü’nden itibaren yazılarını takip eden, kitaplarını okuyan ben ve benim gibiler için büyük bir hayal kırıklığı…
Tumblr media
Ahmet Turan Alkan, “özeleştiri” dediği ve altına imza attığı metinde yazılanlara ne kadar inanıyor bilmiyorum. Düne kadar kendisininde inandığını zannetmiyorum. Özellikle “tüydüler” (!) iddiasına, Ekrem Dumanlı (@ekremdumanli), Abdulhamit Bilici (@ahamitbilici) gibi isimlerin cevap verecektir… Gazeteci meslektaşları, gazete yöneticileri pizza dağıtarak, uber yaparak nasıl bir eli yağda (!) bir eli balda (!) yaşadıklarını her halde anlatacaklardır…
Ancak görünen odur ki,
Ahmet Turan Alkan kalıbının adamı çıkmadı…
Çıplak aramaya maruz bırakılan üniversiteli geç kızlar kadar olamadı…
Pazarda zeytin satan savcılar, temizliğe giden hakimler kadar dik duramadı
Cezaevlerinde öldürülen masumlar kadar, mazlumlar kadar direnemedi
Malına, mülküne el konulan, iş adamlar kadar dünya nimetlerini boş veremedi…
Binlerce insan gibi haksız yere yıllarca hapiste yatan Rizeli Ruşen Çolak (@Rusencolak053) kadar delikanlı, vefalı olamadı… “Allah var gam yok” diyemedi..
Boğazını kesmeyen çalışan bıçağı, sadece yalamakla kalmadı,
O bıçakla kendisine inanan insanları sırtından hançerledi…
Kof bir aydın, korkak bir ülkücü gibi davrandı…
Turfa Müneccim dediği Hüseyin Gülerce’ye yoldaş oldu…
Tumblr media
Şimdi, kimse bana “yıkılası hanedeki evladı iyali” bahane göstermesin…
“Sınanmadığın imtihandan” diye cümleler kurmasın…
Ahmet Turan Alkan olmanın bir bedeli var…
“Ateş tecrübeleri”nin yazarı olmanın bir sorumluluğu var…
Kalemin hakkı, kelamın namusu var…
İşin edebiyatını yapmak değil, yaşamak var…
Bu sınavdan çaktı…
Tumblr media
Önce Ali Bulaç, ardından Şahin Alpay sonra Ahmet Turan Alkan…
Daha kıtalararasındaki akedemisyen tayfasını (Gökhan Bacık, Özgür Koca, Ahmet Kuru) saymıyorum…
Menfaat dostu, gücün yanaşması olduklarını gösterdiler…
Sarayın önünde eğilmekle kalmadılar, diz çöktüler, el etek öptüler…
Kimse de bugünler nasıl olsa geçer, yaptıklarımız, yazdıklarımız, söylediklerimiz unutulur diye düşünmesin…
Yanılgı yanılgı, büyüyen hayal kırıklıkları…
Unutulmaz, unutulmaz!!!
Ahmet Altan’ın söylediği gibi, “Güçsüze babalanmak kolay. Ama kabadayılık öyle olmuyor, delikanlılık öyle olmuyor. Yiğit adam, önce güçlüye kafa tutar.”
Ne Ali Bulaç, ne Ahmet Turan Alkan, ne de Şahin Alpay kalemin hakk��nı, kelamın namusunu koruyabildiler… Üçü ne bir Ahmet Altan veya “kartondan flüt yapan” isimsiz masumlar kadar olamadı…
Hiçbiri de Reis’ten korktukları kadar, Allah’tan korkmadı…
Ahde vefa göstermediler…
Hakkın hatırı alidir diyemediler…
3 günlük dünya menfaati için geride bıraktıkları onca yıllık hayatlarını bir çırpıda sildiler.
Ne Ahmet Turan Alkan, adaşı Ahmet Altan gibi olabildi
Ne Ali Bulaç adaşı Ali Ünal gibi olabildi…
Tumblr media
Geriye yanılgı yanılgı, büyüyen bir hayal kırıklıkları bıraktılar…
Şimdi, kof aydınların kütüphanemdeki kitaplarını yakma vakti…
Şimdi Ahmet Altan’ın savunmasını tekrar okuma vakti…
Umarım bir gün onunla o da, aydın duruşunu değiştirmez, bizi hayal kırıklığına uğratmaz
O da F-A-N-T-İ-K-O demez…
3 notes · View notes
kur-an-ve-risalei-nur · 5 years ago
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
ESARETTEN TESLİMİYETE
Gözle görülemeyen bir virüsün esir aldığı tutsaklar mıyız artık hepimiz!
Peki bu esaretten kurtulabilmemizin bir yolu var mı?
Örneğin, Arap geleneklerine göre, bir savaşta esir düşmüş bir kimse fidye denen bir miktar parayı vererek özgürlüğüne kavuşuyormuş. Filmlerdeki gibi ya da fidyeyi getirene kadar biri, rehiniz.
Virüsün bizlerden istediği fidye ne ola ki?
Fidye (fidâ) kelimesi, “bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel” demek.
Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok ayette geçiyor farklı halleriyle bu kelime. Ama bir ayet var ki orda sanki bize sesleniyor Cenab-ı Allah,
zaten değil mi ki "el ân kema kân"
🌺Enfal Suresi 70 inci ayeti:
“Ey Peygamber!
Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihl��s, iyi niyet gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar.
Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"
Fihi Ma Fih'in ilk faslında korku ile ümit, esaret ile teslimiyet ve sadaka ile tövbe kavramlarına dair hususlar yer alır.
Hz. Mevlâna Bedir Savaşında esir alınanlar üzerinden de bir örnek verir bu fasılda. Perişan ve umutsuz haldeki esirler,
Peygamber Efendimiz’in yüzünde müstehzi bir gülümse gördükleri zannıyla, O’nu sıradan, gururuna kapılmış muzaffer bir komutan gibi davranmakla itham ederler. Buna karşılık Peygamber Efendimiz (a.s.m.) onlara, kendilerinin bazı hakikatleri göremediklerini, esir düştükleri için ağlayıp inleseler de aslında onları cehennemden kurtarıp ölümsüz bir gül bahçesine doğru götürmekte olduğunu ve bundan duyduğu sevinç sebebiyle tebessüm ettiğini söyler. Devamında Efendimiz (a.s.v.) esirler arasında bulunan Amcasından, tövbesinin delili olarak elinde kalan tüm varlığını İslam askerine dağıtmasını yani bir nevi esaretten kurtuluşun fidyesini ister kendisinden.
Fidye kelimesi ile fedâ kelimesi aynı kökten gelmektedir. Fedâ, bir şeyi, diğer bir şey uğruna vermek demektir. Öyleyse kurtuluş için verilecek olan nedir?
Bu sorunun da cevabını yine aynı fasılda verir Mevlana Hazretleri:
✨Allah buyuruyor ki: “Esirlere deyiniz ki: Kendinizden daha kudretli bir kudret sahibi olduğunu göremediniz ve kendi yok ediciliğinizden daha üstün bir yok edici tanımadınız. Şimdi korku içindesiniz amma hâlâ tövbe etmediniz. Bana yenilmiş olduğunuzu biliniz ki işleriniz kolaylaşsın. Korktuğunuz zaman benden ümidinizi kesmeyiniz. Sizi bu korkudan kurtarmaya ve sizi emin kılmaya kudretim vardır. Esir bulunduğunuz şu halde, benim hazır ve nazır olduğumdan ümidinizi kesmeyiniz ki ben de sizin elinizden tutayım.
Sizden alınan ve ziyan olan mallarınızın hepsini ve daha iyisini size geri verir, sizi bağışlar, ahiret saadetini dünya saadetine yaklaştırırım.”
O halde bu durumda yüzünüzü Aziz ve Celil olan Allah’a çevirin. Bu kötü durumdan sizi kurtarması için sadakalar verin.
Verilen cevap “sadaka”dır.
Sadaka, davranış ile söz ve itikadın paralel olmasını ifade eden sıdk kelimesinden türemiştir. Sıdk kelimesi, her türlü kötülükten arınmış olma, saf, temiz manalarına haizdir. Sadakat... Ahde vefa...
Evet, mesele budur: Sen ey yolunu şaşıran, unuttun mu, yoksa ilk sözüne sadık mısın? Belâ...
Tevbe Suresinin 103. ve 104. ayetlerinde sadaka, kişileri arındıran bir mefhum olarak yer alır.
Sadaka, dar anlamıyla farz olan “zekat”a denk gelirken geniş anlamıyla, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya vesile olan her türlü hayırlı söz ve eylemdir.
Yani salih amellerdir.
Hani diyordu ya mesela bir hadis de Efendimiz a.s.m., "İmandan sonra en güzel amel, mahzun gönüllere neşe serpmektir."
İşte böyle anlatılır belki en güzel hâliyle sadaka.
Öyleyse feda edeceğimiz şey, kalplerimizde âdeta birer put hâline gelmiş olan bütün nefsânî hevesler ve çirkin huylarımızdır. Yani fidyeyi verip kendimizi esaretten kurtaracak olan da, esir olan da yine kendimiziz.
Buyurulur ki en yüksek manada sadaka, kendinden vermek, benlikten geçmektir.
Asıl esareti, farkettiğimiz eşsiz kıymette zamanlar bunlar belki...
Bizi esir alan şeylerin zincirini kıracağımız zamanlardayız belki de.
İçinde bulunduğumuz hâl, olsa olsa bir teslimiyet çağrısı olacak belki yine kendimizden kendimize.
Mülkü, mülkün sahibine teslim ederek, O’na firar edecek ve emin bir sığınakta olma hissiyle bu gönüllü teslimiyette felâh bulacağız.
Zira yaşamakta olduğumuz bu günlerin tüm zorluğuna rağmen; kahra uğrayıp sefil düştüğünü sanan esirlerin aksine,
ilahi bir lütf-u keremle gül bahçesine doğru sevkedilmekte olduğumuzdan şeksiz şüphesiz ümitvarız.
Allahın Rahmeti Ve Bağışlaması Üzerimize Olsun İnşaallah... Hayırlı Geceler...🌺
________________°🌺💞🌸°_________________
🎀
14 notes · View notes
kelimebulmaca · 3 years ago
Text
ahde vefa etmek
ahde vefa etmek ne demek!
Tumblr media
⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬
ahde vefa etmek ne demek!
ahde vefa etmek anlamı nedir? Kelime Bulmaca
0 notes
metingulerce · 4 years ago
Text
Ahde Vefa nedir, ne demek? Ahde vefa etmek ne anlama geliyor? Ahde vefa TDK'ya göre anlamı nedir? #AhdeVefa #Hukuk #Türk #söz #Gündem #benimöğretmenim #ŞikeciGalatasaray #metalişçisineyoluaç Serdar Aksoy
Ahde Vefa nedir, ne demek? Ahde vefa etmek ne anlama geliyor? Ahde vefa TDK’ya göre anlamı nedir? #AhdeVefa #Hukuk #Türk #söz #Gündem #benimöğretmenim #ŞikeciGalatasaray #metalişçisineyoluaç Serdar Aksoy
Ahde vefa iki farklı anlama gelmektedir. İlki hukuk terimi olarak diğeri ise dini terim olarak manası vardır. Peki ahde vefa nedir? Ahde vefa ne demektir? Türk Dil Kurumu’na göre ahde vefa ne manaya geliyor?
Tumblr media
Dilimizde bazı kelimelerin, atasözlerin ve deyimlerin anlamları bilinmeyebiliyor. Bu kelimelerden birisi de ‘ahde vefa’ ve ‘ahde vefa etmek’ ‘tir. Peki ahde vefa nedir, ne demektir? Ahde vefa…
View On WordPress
0 notes
babaninmevsimleri · 7 years ago
Text
Bana bir masal anlat baba...
Tüm hayatı boyunca evladı olacağı günün hayalini kuranlar, bu hayallerinize ne oldu? Evlat sahibi olanlar demiyorum; çünkü, sahiplik duygusu iktidar olma ve bu yüce gücü kullanma tuzaklarıyla dolu. Ey ebeveyn iktidarının muktediri  anne ve babalar bu güce dayanarak, korkuyla, cezayla ve kınamayla çocuk yetiştirirseniz bir şey olmaz sanmayın! Evet bir şey olmaz haklısınız ama çok şey olur.
Önce şu sahipliğe bir bakalım:
Çocuklar sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil,
çünkü onların kendi düşünceleri vardır
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın
Onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın…
(Halil Cibran)
Şimdi Türk usulü sevmeyi, çocuk yetiştirmeyi bir gözden geçirelim:
Çocuğu top gibi yukarı fırlatıp tutmak, dayak cennetten çıkmadır sakın bizden cenneti esirgeme hocam tarikatına üye olmak, hocam eti senin kemiği benim valla bak adam olsun derneğine üyelik, yanağını canını yakarak sıkmak, poposuna şaplak atmak, enseye tokat ve peşinden koçum benim demek, bağırmak, uçabilen tek kuşun terlik oldu��u inancıyla eğitmek, ananın vurduğu yerde gül biter diyerek çocuğu çiçeğe böceğe düşman etmek, 1 yaşında kreşe vermek, dört yaşında piyano resitali vermesini beklemek, 5 yaşında 100 metre şampiyonluğu, 6 yaşında  fizik profesörü diploması istemek…
Vahim olan bazı gerçekler. 2010 SHÇEK raporuna göre bir çocuğun güvendiği ellerde:
Fiziksel istismar yaşama  olasılığı %45
Saçı çekilme olasılığı %30
Tokat yeme olasılığı %24
Fırlatılan bir nesneye maruz kalma olasılığı %19
Ve çocuk istismarı ve ihtimali için öneride bulunur musunuz sorusuna cevap vermek istemeyen çocukların oranı %37… Neden?
Şimdi ortaya çıkan tabloya bakalım:
D harfini yazamadığı için, karne yüzünden, ödev yüzünden, geç kaldığından, erken çıktığından, yeterince yemediğinden, fazla yediğinden, oyuncağını kırdığından, evi döktüğünden…   dayak yiyen çocuklar, yediği dayaktan içini çeke çeke uyuyan bebekler, fiziksel şiddet kadar beter olan aşağılanmaya maruz kalan yarının büyükleri… 15 yaşında bir çocuk öğretmenini bıçakladı. 3. Sınıf öğrencisi kız 5 buçuk yaşındaki çocuğu tuvalette ıslatıp dövdü…Yeni suç dalgaları, toplumda artan suç oranları, hiç inmeyen sürekli yükselen suçlu çocuk sayısı…
Her yıl yaklaşık %30 oranında artan suçlu çocuklar suçlu mu?
Durum iflah olmaz boyutlara ulaşınca maddeler peş peşe sıralanıyor, çocuklara şu öğretilmeli, bu öğretilmeli şeklinde liste çok uzun. Ama bu listede asıl olmayan şey BÜYÜKLERE NE ÖĞRETİLMESİ GEREKTİĞİ…
Anne ve babanın çocuklarını iyi yetiştirmek için insan üstü gayret sarf ettiklerini, her türlü fedakarlıkta bulunduklarını, ancak, zaman zamanda yaşadıkları hüsranlar, gerginlikler sonrasında ahde vefa bekledikleriyle ilgili serzenişleri duyuyorum.
Etten-kemikten teşekkül, hayatın tüm zorluklarıyla mücadele etme durumunda kalan, özellikle iş hayatında tahmin edilemeyecek kadar problemler yaşayan anne-babaların evde, sığınakta herhangi bir anlayışsızlığa tahammüllerinin kalmaması normal denmesi normal değil.
Anne-baba çocuklarına tahammül edemez mi?
Çocuklar, özellikle belli bir yaştakiler anne ve babalardan ne ister ki?
OYNAMAK...
Ben onların oyuncak istemedikleri; ancak, birlikte zaman geçirmek istediklerine inananlardanım. Ama eğlenceli, hatırlanabilir, derin, nitelikli bir zaman.
Gelelim oyuna…
Hayatımın hiçbir döneminde gerek kendi çocuklarımla gerekse diğer çocuklarla oyun üzerine kurulu temas kurmakta, zaman geçirmekte zorlanmadım. Bir yetenek olmadığını düşündüğüm bu yanımın aslında büyük bir lütuf olduğunu yeni yeni anladım. Özellikle yeni gördüğüm bazı ilanlar – oyun koçluğu vb-  çocuklarla oyun oynayarak nasıl temas kurulabileceğini gösteren atölyeler, resimli anlatımlı, yapıştırmalı boyamalı kitapları görünce duvara vurmuş gibi oluyorum. Çocukla birlikte oynamak için gereken nedir ki? Bir kursa giderek çocukla oyun oynamayı öğrenip sertifika almayı biraz da küçümsemedim. Ama ilan olduğuna ve bu ilana başvuranların sayısını düşündüğümde bir gerçeği fark ettim. Büyüklerin dünyası çok ama çok ciddi. Asık surat dolu. Ben çocuk olsam asık suratlılarla oynamak değil bir arada olmak bile istemem. Kendini oyuncak etmek istemeyen milyarlarca büyük.
Oyun sadece bilgisayardan ya da ekrandan ibaret değil diyecekken bir istatistik takıldı aklıma. 12 yaşına gelinceye kadar bir çocuğun yaklaşık 11.000 saat şiddet, vahşet içeren oyunlara, dizilere, çizgi filmlere maruz kaldığını ortaya koyan bir istatistik. Tek bir su şişesiyle zamanının tamamını geçiren çocuklar geldi aklıma. Oyun sonsuz, sınırsız. Bir sandalyeyi tarif etmeyi oyuna çevirmek mümkün. Saklambaç – bayılmayan çocuk olduğunu düşünmüyorum - oynamak için sadece ciddiyete biraz ara vermek yeterli. Evin salonunu tiyatroya çevirmek için bir çivi ve çarşaf yeterden artar.  Derin bir çukur kaba un-su ve bol tuz, alın işte oyun hamuru daha ne olsun. Etrafı kirletmekten daha güzel bir oyun olabilir mi, sonunda temizliği oyuna çevirmek. Ne olur yani, biraz da kirli yaşasak, sanki sokaklar, toplu taşıma, hava bal dök yala.  Tüm terlikleri tek sıra dizip, aralarından ip geçirip  trene çevirmek için annenin evde olmadığı bir anı bulmak yeterli. Ya da Pazar arabasına miniği bindirip sitenin yollarında  turlamak, pilli bisiklet lambalarını takarak gece yolculukları yapmak.  İki sokak lambası arasına ip gerdin mi işte al sana voleybol sahası, bir çember yapmak zor değil, istersen sana basketbol sahası…. Bütün çorapları gömleğinizin içine bir doldurun bakın anında boks yastığı olmuyor musunuz?
Her şeyi oyuncağa çevirmek mümkün, ama siz çok ciddisiniz.  Neler kaçırıyorsunuz bir bilseniz…
1 note · View note
medyabuca · 5 years ago
Text
Siyasette Balkanları dışlamak
Tumblr media
Siyasette nüfus yani kalabalık olmak önemlidir. Zira ne kadar kalabalıksanız o kadar oy kazanabilirsiniz. Ancak diğer taraftan da kemiyet ve keyfiyet denilen iki önemli ayırım vardır. Yani nüfusunuz çok kalabalık olsa da sonuç getirmeyen boş bir kalabalıktır ya da az kişi ile büyük davaları başarabilirsiniz. Bunu söylerken kimse üzerine alınmasın herkesi tenzih ederim. Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in güzel Şiir’lerinden birinde şöyle der: "Cenazemde olmasın çelengim top arabam. Tabutumu taşısın dört tam inanmış adam. “ Hakikaten de 4 inanmış adam bazen 4 milyar insanın karşılığı olur. Ancak futbolda da güzel bir söz vardır: “Hatice’ye değil neticeye bakalım” Yani sonuçta aldığınız oy miktarı önemlidir ve o sizi iktidar yapar, nokta. Bu ülkede Balkan göçmenleri oldukça kalabalık ama hepsi birlikte hareket ediyor mu? Masaya hep birlikte yumruklarını vurabiliyorlar mı? Bir birlerini destekliyorlar mı? Bunlar önemli. Milliyetçilik yapmak için değil. Ama kantitatif konuşabilmek için sayıları ortaya koymanız önemlidir. Daha önceki yazılarımda pek çok kez yazdım. Türkiye’deki Balkan göçmenlerinin yaklaşık toplam sayısı 18 Milyon dolaylarındadır. Bu sayıyı sizlerin de kabul etmesi için Türkiye göç tarihine bakmanızı öneririm. Ben 28 Ekim 1927 yılındaki nüfus sayımı sonuçlarına ulaşabildim. O tarihte 13 milyon 600 Bin kadar bir nüfusumuz olduğu görülüyor. Peki, ama bu 14 milyon insan bugüne gelindiğinde nasıl 80 milyon oldular? Aniden mi?   Türkiye’ye Balkan göçlerinin tarihi kronolojisi Türkiye’ye Balkan göçlerine baktığınızda, 1912 Balkan savaşları sonrasındaki göçler, 1924 Mübadele göçü, 1956 Yugoslavya göçü, 1989 Bulgaristan göçü dikkat çekiyor. Tabi bunların öncesinde, arasında ve sonrasında da çeşitli göçler yaşanmış. Bu göçler ağırlıklı Trakya, Ege ve Marmara bölgelerine olmuş. Edirne, Çanakkale, Lüleburgaz, İstanbul, Bursa, Kocaeli, Sakarya, İzmir, Manisa, Denizli gibi illerimiz bu göçlerin merkezleri olmuş. O yüzden örneğin İzmir’in nüfusunun (Buca, Gaziemir, Çeşme, Dikili, Bergama, Bornova, Karşıyaka)  neredeyse %40’ı göçmendir. İstanbul’da ise yaklaşık 6- 7 milyon dolaylarında Balkan göçmeni       ( Bayrampaşa, Eyüp, Gaziosmanpaşa, Avcılar, Pendik, Zeytinburnu, Esenler, Sultangazi) yaşamaktadır. 2002 seçimlerinde kendisi bir Rumelili olan Cem Uzan’ın kurduğu Genç Parti’nin İzmir’de ikinci parti olarak gösterdiği başarının arkasında Balkan göçmenleri olduğu unutulmamalıdır. Bu rakamları neden veriyorum? Siz eğer siyaseten güçlü olmak isterseniz demografik yapılara dikkat etmeniz gerekir. Ayrıca “Siyasi Mukarenet (Siyasi uygunluk) “ denilen olgu da çok önemlidir. Siyasi Mukarenet, yani Siyasi Uygunluk, ne demek? Daha önceki bir yazımızda açıklamıştım, şimdi tekrar açıklamaya çalışayım.   Diyarbakır’a Selanikli, Trabzon’a Malatyalı aday olur mu? Kafatası milliyetçiliğine karşıyız. Siyasette bölgesel demografik ölçülerde herkesin kendi yöresi, düşüncesi, yaşam tarzı, kültürü, ortak değer ve çıkarlarına göre aday tercihi olabilir. Bu gayet normaldir. Örneğin Diyarbakırlı bir kardeşimiz, kendi şehrinden kendisi gibi bir Kürt kardeşimizi isteyebilir ve aday olarak gayet tabi tercih edebilir. Bu doğaldır ve normaldir.  Bir Trabzonlu kardeşimiz, yakın komşusu olsa bile Rizeli değil, özellikle Trabzonlu bir adayı tercih eder. Rizeli bir adayı bile kabul etmeyen Trabzon, mesela bir Malatyalı bir adayı belki de hiç kabul etmez.  Karadeniz, Doğu ve Güney Doğu bölgelerimizin bu konuda hassas olduklarını düşünüyorum. Ancak aynı hassasiyet Ege, Marmara ve Trakya bölgeleri için de neden geçerli değildir? Tabiki bu bölgeler diğer bölgelerden göç aldıkları için farklı bir dengede olabilirler. İstanbul veya İzmir’in bazı ilçelerinde Kürt kardeşlerimiz, Erzurumlular, Mardinliler, Konyalılar ya da Karadenizliler daha kalabalık olabilir. Bu yüzden milletvekili, Belediye Başkanı ve Meclis üyesi adaylarını ve ilçe başkanı ile ilçe yönetimlerini dengeli seçmek çok önemlidir.   AK Parti’nin Siyasetteki Balkan paradoksları (Çelişkileri) Bunu yaparsan doğrudur ya da böyle yaparsan kazanırsın dediğin şeyleri yaparsın ama beklediğinden çok farklı sonuçlar alırsın. İşte bu çelişkidir. Örneğin, iktidardaki AK Parti hükümetleri Balkan ülkelerinde çok önemli hizmetler veriyorlar. Devletin, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, Maarif Vakfı, Dışişleri Bakanlığı, Diyanet işleri Başkanlığı, TRT, Anadolu Ajansı, Ziraat Bankası, Halk Bankası gibi kurumları Allah var Balkanlarda çok güzel hizmetlere imza atıyorlar. Balkanlardaki ecdat yadigârı eserler restore ediliyor, Balkanlardaki soydaşlarımıza ve akrabalarımıza maddi ve manevi destekler, burslar, yardımlar veriliyor. Balkanlarda yollar, havalimanları, sosyal kurumlar yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Balkanlara gittiğinde Bosna’da, Kosova’da, Makedonya’da, Arnavutluk’ta, Bulgaristan’da, Batı Trakya’da kalabalıklarca muhteşem karşılanıyor, sevgi yumağı oluşuyor. Hatta bilmem bilir misiniz ama AK Parti’nin temelleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın cezaevinden çıktıktan hemen sonra gidip toplantılar yaptığı Makedonya’da atılmıştır. Türkiye’deki Balkan göçmenleri, Balkanlardaki akrabalarından bunu çok iyi biliyor ve görüyor. Ama bu hizmetleri veren AK Parti hükümetlerine siyasal desteği vermeyebiliyorlar. Nitekim AK Parti’nin zayıf olduğu yerler genellikle Balkan göçmenlerinin ağırlıklı yaşadığı Batı ve Trakya bölgeleri. Bu çelişki değil midir? Diğer taraftan ise Balkanlar’da (Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya)  yılarca Komünizm veya Sosyalizm belasından çekmiş ve göç etmek zorunda kalmış Balkan göçmenlerinin, bu sistemlere yakın ve devamı sayılabilecek sol partilere destek vermemesi beklenirken, böyle olmuyor. Bu çelişki değil midir? Bunlar AK Partinin Balkanlara olumlu yaklaşımlarına rağmen Balkan seçmenlerinden yeterince ahde vefa bulamamasıdır. Ancak tam tersine şeyler de oluyor. Yani bu sefer AK Partinin Balkanlara karşı yaklaşımı ters tepki oluşturuyor. İşte bu aslında AK Parti’nin bile bile kendine yaptığı harakiridir. Örneğin, Balkan göçmenlerinin Türkiye’deki sayısal gücünü bildiği halde bu durumu dikkate almayarak oy kayıpları yaşamak, Belediye Başkanlıklarını kaybetmek de bir çelişki değil midir? Bu durum açıkçası, Balkanların demografik ve siyasi mukarenet açısından güçlü olduğu yerlerde teşkilatlarda, meclis üyeliklerinde, Belediye Başkan adaylıklarında, milletvekili seçimlerinde tam tersine farklı tercihlerle bulunarak adeta çelişkiye düşmektir. Yine oldukça ilginçtir ki; Osmanlıyı örnek alan siyasi bir düşünce içinde ayrıca bir çelişki yaşanmaktadır. Zira hem Osmanlıyı sevecek ve örnek göstereceksin hem de onu örnek almayacaksın. Bu çelişki değil midir? Osmanlı devletinde sadece Arnavutlardan 38, Boşnaklardan ise 44 vezir yani bugünkü tabiriyle başbakan hizmet vermiştir. Yani Osmanlıda 80’den fazla Balkanlı Başbakan görev alırken, bugün Balkan göçmenlerinin milletvekili dahi olma konusunda çok fazla tercih edilmedikleri görülmektedir. Nüfusu 80 milyon olan Türkiye’nin bağrında 18 milyon dolaylarında Balkan – Rumeli göçmeni olduğu düşünüldüğünde bu paradoksun mahiyeti anlaşılabilir. Bu kalabalığı safınıza çekmek varken bile bile kaybetmek büyük bir siyasi israftır. Hele hele önümüzdeki günlerde birkaç puanın bile çok değerli olacağı bir Türkiye düşündüğünüzde. Balkan – Rumeli insanı bu ülkenin çimentosudur. Onlarsız bir siyaset yapılamaz. Her şeyden önce ülke genelinde demokratik temsil dengesini bozarsınız. Yerel yönetimlerde, parlamentoda, kabinede, bürokraside bu denge şarttır. Bu denge sadece Balkanlar açısından değil, Kürt kardeşlerimiz için de geçerlidir. Demografik yapılarına göre bu denge sağlanmalıdır. Ama her şeyden önce Türkiye Cumhuriyetinin birlik ve beraberliği muhafaza edilmelidir. Balkanlı da gelse, Kürt te gelse, Laz da gelse, öncelik Türkiye Cumhuriyetidir. Bu denge her şeyden önce gelir. Ateş İlyas Başsoy’un “AKP neden kazanır, CHP neden kaybeder? “ isimli kitabını okudunuz mu? Okumadıysanız mutlaka okuyun. Yazar, 2009 yerel seçimlerinde Antalya Belediyesini CHP’ye nasıl kazandırdığını anlatıyor. Bunu çok büyük bir başarı olarak gösterip AK Parti’nin ilk başarısızlığına kendisinin ortaya koyduğu stratejilerle gidilerek gerçekleştiğini belirtiyor. Oysa şimdilere baktığımızda Antalya tekrar kaybedilmiş. Hata sanki bir kâbus gibi İstanbul, Adana, Ankara, Adana da kaybedilmiş. Şimdi yeni bir kitap yazıp ismini “AK Parti neden kaybeder, CHP neden kazanır? “ koymak lazım. Bu kitapta yazılacak nedenler arasında Balkanlar mutlaka yer alacaktır. İstanbul seçimleri öncesinde televizyon programlarının pek çoğunda “Kürtlerin oyu ne olacak? “ diye soruldu ve tartışıldı. Ama Allah için bir kere İstanbul’daki 6 Milyon Balkan göçmeni ne yapacak diye sorulmadı ve merak edilmedi. Ya da İzmir’deki 1,8 Milyon Balkan göçmeni nasıl hareket edecek, onları nasıl kazanırız diye sorulmadı. Ama Kürt kardeşlerimizin oyu ne olacak diye o kadar çok sorulmasına rağmen sonuçta onlar da kazanılamadı. Nereden mi biliyorum? Geçen hafta Kürt kökenli eski bir milletvekili ağabeyimle İstanbul’da buluştuk ve sohbet ettik. Kendisi Kürt toplumunda kanaat önderi bir büyüğümüzdür. Bu milletvekili ağabeyime Kürt kardeşlerimizin AK Partiye İstanbul seçimlerinde destek verip vermediğini sordum. Bana dedi ki; İstanbul’da milyonlarca Kürt var. Kaç tane Kürt kökenli İstanbul milletvekili var biliyor musun? Ya da İstanbul’un 39 ilçesinde kaç tane Kürt kökenli Belediye başkanı var? Biliyor musun? Yok dedi ve İşte bu yüzden Kürtler İstanbul’da bize destek vermediler, dedi. Sonra düşündüm de yahu Balkanlar ve Kürtler yoksa İstanbul’da kimlerle siyaset yapılıyor?   CHP’nin Balkan yakınlığı AK Parti’de durum böyleyken, CHP’de ilginç bir Balkan çıkışı oldu. CHP, bünyesinde bir Balkan masası kurdu. Başına da kendisi de bir Balkan göçmeni olan Genel Başkan yardımcısı Faik Öztrak’ı getirdi. Öztrak’ın yardımcısı ise yine Balkan göçmeni olan Bursa Milletvekili Prof.Dr. Yüksel Özkan. CHP’nin Balkan masası ilk istişare toplantısını İstanbul’daki Balkan Federasyonunda Balkan STK temsilcileriyle birlikte yaptı. Bu, CHP’nin bir Balkan şovu mudur bilemiyorum? Diğer yandan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçen ay Arnavutluk’a giderek orada Dünya Bektaşileri Başkanı Baba Mondi’yi ziyaret etmişti. Bu şekilde Türkiye’deki bir kesime önemli bir mesaj vermiş oldu. CHP, zaman zaman Batı Trakya ve Bulgaristan’a da heyetler gönderiyor. Özellikle Bulgaristan’da ülkenin en büyük üçüncü partisi olan ağırlıklı Türklerin oluşturduğu Halk ve Özgürlükler Partisi (HÖH-Bulgarcası DPS)  ile yakın temaslar kuruyorlar. Bulgaristan’daki bu parti AK Parti hükümeti ile arası bozuk. Zira AK Parti,  bunlara muhalefet olan başka bir Türk partisine destek vermişti. Gerçi, bu desteğin farklı nedenleri de vardı ama burada detaylara girip esas konuyu dağıtmak istemiyorum. Bu durum sonrasında Bulgaristan’daki HÖH partisi ile bağlantılı Türkiye’de yaşayan Türk-Bulgar çift pasaportlu çok sayıda Bulgaristan göçmeni vatandaş, AK Partiye tepkili ve CHP’ye yakın oldular. Esasen bunların çoğu zaten CHP’ye yakın olan kimselerdi ancak arada olanlar da CHP’ye sıcak bakmaya başladılar. Bu durum ayrıca onların AK Partiye tepkilerini de artırdı. CHP, 2012 yılı Kasım Ay’ında İstanbul’da Mövenpick otelde  “Değişen Zamanlarda Sosyal Demokrasi, Balkanlar’da Dayanışma ve Refah’ başlıklı konferans” düzenlemiş ve bu konferansa Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da katılmıştı. CHP’nin Balkanlarla ilgili bu toplantısına ben de davet edilmiştim. AK Parti Genel Merkezinin izni ile toplantıya katılmıştım. Hatta toplantının istiklal marşı ve Atatürk’e saygı duruşu yapılmadan başlaması beni şaşırtmıştı. Oysa bu gibi kriterler CHP’nin sözde hassas olduğu şeylerdi.   İzmir’de göçmen partisi kurma çalışmaları Yaklaşık 1,8 milyon Balkan göçmeninin yaşadığı İzmir’de, “Bizden sağcı da çıkar solcu da ama vatan haini asla” temel mantığı ile bir “Balkan – Anadolu” partisi kurulma fikri ortaya atıldı. Türkiye’nin birçok bölgesinde mevcut olan Balkan Rumeli STK’ları tarafından teşkilatlanması düşünülen Balkan – Anadolu Partisi (BAP) fikri ses getirebilir ama hayata geçer mi bilemem? Partiyi kurmak isteyenler önümüzdeki seçim döneminde 1-2 puanın bile anahtar olacağından yola çıkarak bu düşünceye iskelet bulmaya çalışıyorlar. Balkan göçmenlerinin siyasi partilerde yer bulamamasından dolayı tepki gösteren bu arkadaşlar şimdilik bir siyasi Feyk (Fake)  atarak tepkileri görmek istiyorlar. Ancak böyle bir yapılanma fikri milliyetçiliği körükleyebilir mi?  Bunu da çok iyi düşünmek gerek. Olur mu olmaz mı bilemem ama eğer hayata geçirilirse İlk planda CHP’den oy çalacağı düşünülüyor. Oysa MHP sempatizanı olan çok sayıda Balkan göçmeni de var. AK Parti içindeki küskün Balkan göçmenleri de diğer bir hedef kitle olabilir. Ancak AK Parti’de de CHP’de de MHP’de de İP’de de partisine çok sıkı bağlı olan göçmenler var. Asla ayrılıp gelmezler. Bazıları bunu milliyetçilik ve dolaylı ayrılıkçılık gibi görüp gelmeyebilir. Bazı Balkan Göçmenleri hiç siyasal değillerdir, karışmazlar. Böyle bir şey yapılacaksa bile isminde Balkan veya göçmen ibareleri olmaması daha iyi olur. Tıpkı Bulgaristan’da aslında ağırlıklı Türklerin oluşturmasına rağmen içinde az da olsa Bulgarların da olduğu Halka ve Özgürlükler Partisi (HÖH) gibi. Ama bana soracak olursanız şu anda böyle bir Balkan partisi için Türkiye şu anda hazır değildir. Read the full article
0 notes
yavuzbay-fan · 6 years ago
Text
Tumblr media
ANLAYANA​ (1/2)
VATAN:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Cemal KUTAY
YÜCE ALLAH'A;
Karşı İnancımızla, İmanımızla..
Şeref, Namus borcumuz var.
Bu Mübarek Vatanımız için,
Küffardan, kafirden tüm mahlukatı..
"Dişi canavar.." Şer'inden korumak için,
İslâm Sancaktarlığı Tecellinin Borçudur.
Peygamber sallallahu aleyhü vesellem
Efendimizden..
"Kurtuluş Savaşı"
İlahi Tecellinin emirini alan..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk;
Anadolu nun 'Vatan' Olma..
İstiklalinin ve İstikbalinin;
Egemenliğini sağlamıştır.
Türklük - İslâm’da;
Çok ince mukaddes bir hürmet vardır.
Onu öylesine belirten etmezler.
Güzel, içten sözlerde gizlerler.
BİLİNE Kİ;
Her meydana çıkıp zuhur eden şeyin aslı, Sırrı, gücü, kudretli varlığı..
O zuhur eden şeyin içinde kalandır.
Anadolu'nun Her Zerresinde;
Şehadetlikle yatan Şehitlerin..
Topraklarının bazı, belki üzerlerinde..
Haladır ismi olanı-olmayanı vardır.
Onların babaları, anaları da..
Belki şimdi dünyada yoklar.
Belki üç nesil torunları var.
Niçin isim bırakmadılar?
Bırakmayı dahi düşünmemişlerdir.
Çünkü,
“Vatan” Uğruna ölmüşlerdir.
Bedelinin Kanları..
Vatan Toprağını sulamışlardır.
Mükafatı da bellidir.
Onlar,
Yüce Allah katına çıkmışlardır.
Onların,
Secde yolu daima açıktır.
Onlar,
Resulü Ekrem'in komşusudur.
Onları,
Görünmez sanırlar,
Fakat vakti Tecellisi zuhur gelince..
Bütün Dünya görür, öğrenir.
İşte!
Misak-i Millî​ (Ahd-i Millî)
Bu hürmetin gizli mukaddesliğin..
Mübarek bir toprağıdır;
Vatan.
Onun İçindir ki;
Vatan Nezninde..
ŞEREF; VATAN:
İnsanın manevi dirilişinin yüksekliğidir.
Mevki, makam insana şeref vermez.
İnsan mevki ve makama Şeref verir.
Eğer hakiki insan (Ademoğlu) ise…
Hakiki insan olmayan nedir.?
ANLAYANA!
Siz düşünün…
İnsanı (Ademoğlu) insan yapar.
(Düsturunu unutmayın.!)
O (insan) insanın kendi içinde gizlidir. Onunla arkadaş olmaya uğraşı;
Vatan dır.
FEDAKÂRLIK; VATAN:
Sevgiden, Bağımlılıktan doğan..
Bilinmeyen bir korkunun tezahürüdür.
CESARET; VATAN:
Şartlara bakmadan şuursuz ve sonu düşünülmeyen insani bir haslettir.
KAHRAMANLIK; VATAN:
Şartların getirdiği bir durumdur.
Aklın bittiği, durduğu yerden başlar.
Bütün bu hasletlerin ismi toplam olarak insanlığın manevi ilahi gururu ismini alır.
Hisler, hareketler insanların gururunu ayak altına alacak dereceye kadar küçülürse,
O insan yoktur, demektir.
Bu Vatan uğrunda Şehadet'e erenler..
Bu Vatanı Türklere hediye edenlere..
Hürmet. Vefa. Sadakat..
Etmek ve Daim olmak demek;
Kendi, kendimize hürmet demektir.
Bu da kendi benliğimizi bulmak demektir.
NAMUS; VATAN:
Bunların hepsinde insan hasletlerinin en
yüksek değerde hülasasını ifade eden,
Mukaddes bir kelime vardır ki,
Tarif edilmez.
O da (Namus)’ dur.
O da (Peygamber Ocağı)'dır.
ÖNEMLİDİR!
"Namus-u Ekber"
Hz. Cebrail''in ismidir.
Unutmayın.!..
TÜM BU KUDSİYETLER;
(Şeref. Fedakârlık. Cesaret. Kahramanlık
Ve Namus Uğrunda..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin..
Yüce Türk Milleti'nin..
Millî;
Ufkiyetinde Mufakkatiyete Ulaşacaktır.
"KORKMA"
Denilerek İfade Edilen;
"İstiklâl Marşı"mız
Bu büyük bir milleti asırlarca ayakta tutacak kadar sağlam, derin ve tarihî mısralarla örülmüştür.
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan, şühedâ"
...​ Gibi mısraları, şiir ve mısra haline konulmuş bütün bir Türk tarihi ve bütün,
Bir Türkiye Toprağıdır.
Bu kadar büyük bir tarihi,
Bu kadar ulu bir Vatanı,
İki mısraa sığdıran şairimiz;
Mehmet Âkil Ersoy
Kendi milleti tarafından ne ölçüde sevilse ve ne derece övülse yeridir.
Yine Aynı Düşüncede;
O Büyük komutan.
O Büyük düşünür.
O Büyük bir İnsan..
O Dahiyane Lider;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Olmak Üzere..
Yüce Allah'tan Rahmet Diliyoruz.
Bu Vatan Uğrunda Mücadele Eden;
Tüm Mehmetçiğin ve Dedelerimizin..
Ruhları Şad, Mekânları Cennet Olsun.
SELÂM VE DUA İLE KALINIZ..
STRATEJİTÜRK
0 notes
haberihbarhatti · 7 years ago
Text
ABD'nin İran'a yaptırımlarının Türkiye'ye etkisi ne olur?
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/abdnin-irana-yaptirimlarinin-turkiyeye-etkisi-ne-olur/5046/
ABD'nin İran'a yaptırımlarının Türkiye'ye etkisi ne olur?
Telif hakkı AFP
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump dün beklendiği gibi İran ile P5+1 (ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya) arasında 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladı.Anlaşmanın Avrupalı taraflarından gelen ilk tepkiler “ahde vefa” vurgusu taşıyor. Ancak ABD tarafından yayınlanan açıklamada, İran’a yönelik yaptırımların yeniden başlayacağı ve bunların İran ile iş yapan üçüncü ülke ve şirketleri de kapsayacağı belirtiliyor.ABD’nin yeniden yürürlüğe sokacağı yaptırımlar içinde en önemli unsurlar İran’ın para, altın, ham petrol ve petrol ürünleri ticareti. Bu kalemler, Türkiye’yi de doğrudan ilgilendiriyorlar. Buna mukabil Türkiye açısından belirtilmesi gereken mühim bir nokta, doğalgaz ticaretinin yaptırımlara dahil olmadığı. Bu istisnanın arkasında yatan sebep, ham petrol ve petrol ürünlerinin aksine, boru hattı ile doğalgaz ithalinin yaklaşık yüzde 15’ini İran’dan yapan Türkiye’nin doğalgazın yaptırımlara dahil olması durumunda İran’dan daha fazla zarar göreceği.
Image caption
ABD Başkanı Donald Trump, İran’la yapılan nükleer anlaşmayı ‘ABD için büyük bir utanç’ olarak niteliyor.
Ticaretin nasıl devam edeceği belirsizABD’nin anlaşmadan çekilmesinin nihai etkilerini değerlendirmek için henüz erken. Büyük ihtimalle başta Çin, Hindistan ve Türkiye olmak üzere İran’dan petrol ve petrol ürünü satın alan pek çok ülke ABD ile görüşüp istisna talebinde bulunacaklar.Buna ek olarak ABD’nin açıklamasında önemli bir husus para ve altın ticareti için 90 gün, ham petrol ve petrol ürünleri ticareti için ise 180 günlük geçiş süreci öngörülmesi. Yani yaptırımlar tam anlamıyla 4 Kasım 2018’de yürürlüğe girecekler.ABD Başkanı Trump’ın açıklamasının arkasından Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi İran ile ticaretin devam edeceğini açıkladı, yalnız detay vermedi. Halbuki bu ticaretin hangi şartlarda devam edeceği konusu, geçtiğimiz yaptırım döneminin Türkiye açısından kilit isimleri Reza Zarrab, Babek Zancani ve Hakan Atilla’nın akibetleri düşünüldüğünde çok önemli.Türkiye’nin atacağı adımlar ve ABD ile yapacağı görüşmelerin önemli bir etken olduğunu şerh düşerek, bugün itibarıyla İran’a yönelik yaptırımların enerji açısından Türkiye için iki önemli sonucu olacak.
Telif hakkı AFP
Ham Petrol İthaliTürkiye, geçtiğimiz yıl günde ortalama 515 bin varil ile tarihinin en yüksek ham petrol ithalatını yaptı. Bu artışın en önemli nedeni, Türkiye’nin akaryakıt talebinin rekor kırarak günde 1 milyon varile yaklaşmış olması.İran’ın Türkiye’nin ham petrol ithalinde 2011’de %51 olan payı 2012’de yaptırımların yürürlüğe girmesinden itibaren düştü. İran’ın yerini başta Irak olmak üzere başka ülkeler doldurdular.
2016 yılında yaptırımların kaldırılmasına yönelik anlaşmayı müteakiben İran da Türkiye’ye ham petrol ithalini arttırmaya başladı ve geçtiğimiz yıl, Türkiye’nin ham petrol ithalinin neredeyse yarısını karşıladı.Yeni yaptırımlar, Türkiye’nin yıl sonundan itibaren İran’dan alacağı ham petrolün azalması demek olacak. Geçmişte de olduğu üzere, ithal edilen ham petrolün özellikleri de düşünüldüğünde İran’ın yerini başta Irak, Rusya ve Suudi Arabistan’ın dolduracağını beklemek yanlış olmaz.
Öte yandan İran’a yönelik yeni yaptırımların biraz zamansız olduğu da bir gerçek. Türkiye’nin ham petrol ithalatı, şimdiye kadarki tek ithalatçı Tüpraş’a ek olarak, bu yılın üçüncü çeyreğinden itibaren Azeri SOCAR’ın Aliağa’daki yeni rafinerisi ile birlikte daha da artacak ve muhtemelen bu artışın İran harici ülkelerden karşılanması gerekecek.Akaryakıt Fiyatlarıİran’a yönelik yaptırımların dünya petrol piyasaları açısından önemi, İran’ın ham petrol ihracının azalacak olması, yani petrol arzında bir azalma. Her ne kadar Suudi Arabistan dün gece yayınladığı bir basın duyurusu ile İran’ın ihracından doğacak kayıpları dengeleyeceğini belirtse de, zaten petrol ihracatçısı ülkeler birliği OPEC ve Rusya’nın ortak üretim kısma politikası sonucu varili 75 dolara dayanmış ham petrol fiyatının, bir de İran yaptırımları nedeniyle 80 dolar ve üzerine çıkması işten bile değil.Ham petrol fiyatındaki ve dolayısıyla Akdeniz ürün fiyatlarındaki hareket, Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarına da yansıyor. Buna ek olarak bu fiyatların dolar cinsinden olması, Türk lirasının dolar karşısındaki seyrini de fiyat belirleyici bir etken olarak hesaba dahil ediyor. Yani akaryakıt fiyatlarına etki eden iki unsur var.Bu iki unsur da bugünlerde Türkiye’nin aleyhine gözüküyorlar. İran’a yönelik yaptırımların kısa/orta vadede petrol fiyatlarını yükseltmesi, Türk lirasının da dolar karşısında daha fazla değer kaybetmesi Türkiye’de akaryakıt fiyatlarının çifte etki ile yükselmesi demek. Ocak 2017’de benzin 5,2 lira dizel ise 4,5 lirayken yazdığım “Döviz kuru akaryakıt fiyatlarını nasıl etkiliyor?” başlıklı yazıyı “akaryakıt fiyatlarının daha da artması; benzinin litresinin 6, dizelin litresinin 5 liranın üzerine çıkmasını beklemek yanlış olmaz” diye bitirmiştim. Bugun benzin 6,1 lira, dizel 5,5 lira. Öyle görülüyor ki, bu yukarı ivme önümüzdeki aylarda da devam edecek.
kaynak: ABD’nin İran’a yaptırımlarının Türkiye’ye etkisi ne olur?
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/abdnin-irana-yaptirimlarinin-turkiyeye-etkisi-ne-olur/5046/
0 notes
kelimebulmaca · 4 years ago
Text
ahde vefa
ahde vefa ne demek!
Tumblr media
⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬
ahde vefa ne demek!
ahde vefa anlamı nedir? Kelime Bulmaca
0 notes
yavuzbay-fan · 6 years ago
Text
Tumblr media
ANLAYANA
TÜRKİYE; YÜRKİYEMİZ; TÜRKİYE
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen varsa Vatandır."
Türkiye güzel olduğu için bizim değildir,
HAK daN;
Türkiye bizim olduğu için güzeldir.
TÜRKİYE;
VATANI,
MİLLETİ,
DEVLETİ,
BAYRAĞI,
DİLİ.
MUHTEŞEMLİĞİN DE;
TÜRKİYE; İSTİKLÂL ve İSTİKBALİDİR.
Bu Ufki ve Kudsiyetli Milletin.
Bizimle Güzelleşen,
Bizimle Yükselen,
Bir Abide-i Hürriyet Memleketimizdir.
Daha doğru, daha ilginç bir ifadeye kavuşmak şöylece mümkün olacaktır ki; TÜRKİYE
Güzelliğe dağı, taşı, ovası, suyu, florası, faunası olmakla değil,
Biz, Bizim, Bizlerin.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin;
Asil, Asıl, Milli, Egemenlik Mefkuresidir.
Anadolu’yu;
Ebedi bir Türk vatanı haline getirenler;
Yine daha asırlar öncesinden yer edinen, Türklerin HAK kaniyet ve İslâmiyet.
Devamının tescilini ispatlayan;
Oğuz Türkleridir.
Büyük Selçuklu Devleti’nin,
Kurulmasından..
Malazgirt Zaferi’ne,
Kadar geçen süre içinde,
Anadolu Erenleri ve Sahabîlerin Yurdudur.
Türkler Her Daim;
Kendilerine iş bulmuş veya kendilerine iş bulabilene Türk denilmiştir.
İslâm medeniyeti içinden bir ibra usulü doğuranlar, Türkler olmuştur.
Küfrün geri adım atmağa zorlandığı bir yere kavuşulmadığında!
Türk’le karşılaşılamamıştır.
Türk Ehli ve İşi Dedikleri?
Türk Gücü ve Kudretli beldelerin,
Muhteşemşemliğinin ifadesidir.
Hak, Hukuk ve Adalet Şiarında;
Türk varlığı sadece HAKla, haklılıkla, hakkaniyetle anılan bir varlıktır.
Var Olan Dünya Tarihinde;
Gerçek Hâkikat' i gören ve tarihte ilk defa Yüce Allah’ın birliğine ve
HZ. Muhammed (s.a.v)
Onun kulu Resulü olduğuna iman etmenin Türklükten başka bir şey ifade edemeyeceği halinin gerçekliğidir.
Öyledir ve Kesinlikle Bilinendir ki;
Kelime-i tevhidin
Tarihte kazandığı anlamı merak eden,
Kim olursa, olsun karşısına bir..
Türk milliyetçisi çıkmadıkça bu merakını giderme talihine eremeyecektir.
Yine Kesin ve Gerçek Olanı;
Türk ile Anadolu arasında da
Hiçbir fark veya şüphe yoktur ki;
ANADOLU: TÜRKİYE.
TÜRKİYE: ANADOLU.
(Rumeli den, Musul-Kerkük Toprakları)
MİSAK-I MİLLÎ: AHDE VEFA.
Topraklarımızın Kudsiyetli Sınırlarıdır.
Bu Yüzdendir ki;
Türkiye; Anadolu; Rumeli; Kerkük.
Etle kemik gibidir, ayrılmaz. Bu bütünlük zaten coğrafya veya toprak değil,
Manevi ruhtur; Tarihi tavırdır; Milli kimliktir.
"Biz Türkiye Demek"
Müşterek bir anlayışa, Ruhani bir temele daim ve ilelebet olan Milli bir hedefimizdir.
Anadolu'yu (Mill-i Misakı)
Vatan yapanlar,
'Biz bidat bilmez Müslümanlarız' Diyerek, Müşterek bir temeli,
'Allah'ım, İslâm Sancağını yükselt' Diyerek, Müşterek bir hedefidir.
Öyle Değil midir?
Müslüman nüfusunun çoğunlukta olduğu hangi ülkeye giderseniz gidin.
Eğer namaz kılan bir insansanız, sizin,
Türkiye'den geldiğinizi anladıkları zaman sizi imam yaparlar, hürmet ederler.
Niçin?​ "Sen Türk'sün" Derler.
Genelde Türk Milleti'nin Her Diyarında.
Özlü atasözleri diğer milletlere nazaran daha anlamlı ve çoktur.
Cemiyetler bir fiil olarak özünde fazilet içinde yaşadığı sıralarda içsel kaideler beşer tarafında itikale uğraya uğraya küçülmüş, artık gayri kabili tecezzi bir
hale gelmiş misket tanesi halindedir.
'Atasözü' Bu demektir.
Yani İbretlik anlam ve manalarda.. Atasözü-Sözlerini..
Tespit edip, deşerseniz bir cemiyeti kurtaracak nitelikte..
Fazilet kaideleri ortaya çıkar.
"Bir Türk Dünyaya Bedeldir."
"Ne Mutlu Türküm Diyene"
Türk olmak kolay değildir.
Öyle olana ne mutlu demektir.
Bu laf kendimizi övmek değildir.
Öyle olabilen;
'Türk'e ne mutlu demektir.'
Bu kelimede büyük bir 'haslet' gizlidir.
Bu haslette Ced di Atalarımızın..
Asaleti, fazileti, doğruluğu,ahlakı, kahramanlığı, efendiliği​ Gizlidir.
Bu hasletler kayboluyor.!
Onunla olan Türk`e ne mutlu,
Onu kıskanıyorum demektir.
Bundan Dolayıdır ki Atatürk;
Türklerin bulunduğu bu ülkeye,
"TÜRKİYE"
İsmi Şahanesini vermiştir.
İSTİKLÂL ve İSTİKBALİ.
Düşünerek de Bir tehlikeye düşersen;
'Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'
Demesi;
Atalarından gelen bu görünmez asaletinde gizlidir...
Asla Irk-i yada Kan gurubu değildir.
Demiştir ki;
'O asaleti kuşaktan, kuşağa taşıdır.
STRATEJİTÜRK
--
0 notes