#ah o türküler
Explore tagged Tumblr posts
insanzee · 1 year ago
Text
Bana bak kız @sirinesirin-34 bi daha öyle ağır türküler paylaşırsan dövecem seni he..:)) Zaten birlikte çalıştığım alevi arkadaş sabahın beşinde açıyo radyoyu saatlerce çıkıp dışarda donuyorum. Yaşlı olmasa onu da dövecem:)) Yav arkadaş nasıl dinliyosunuz onları canınız acımıyor mu, kalbinize hançer saplanıp da içerde çeviriyolarmış gibi olmuyor mu? Yapmayın tanrı aşkına yakmayın canımı zaten darma dağın olmuşum açın kıpır kıpır bişeyler de birlikte dinleyip şenlenelim.
38 notes · View notes
herzamankalbimdesin · 2 years ago
Text
Mona roza
Mona roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla mona roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarından
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
SEZAİ KARAKOÇ
2 notes · View notes
ffatmacopur · 2 years ago
Text
Tumblr media
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
2 notes · View notes
kadirtclk16 · 2 months ago
Text
Nurullah Genç - Söylenmemesi Gerekenin Şiiri
Söylenmemesi Gerekenin Şiiri
Nurullah Genç
reddini doldurursa avucuma kan gibi
kırmızı bir çığlıkla yırtılır dudaklarım:
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
kırılsa da baharı bekleyen pencereler
akrebin gözlerinden geçse de dehlizlerim
eski bir mezarlığa gömülmeden izlerim
‘söylememeliydim biliyorum! ...’
simsiyah bulutların aras��ndan ansızın
çatlayan yüreğime koydu susuzluğunu
ver Allah��ım bana ver O’nun sonsuzluğunu
hüzünlü bakışları şafağımda tebessüm
gündüzümde ışığı, gecemde hilali var
evimin tenhasında büyüyen melali var
kum fırtınasında mı, selde mi yürüyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
gemilerde aradım yüzünün görkemini
martılarla yoruldum, tayfalarla vuruldum
kalbimi morga koydum bir liman köşesindenefesini aradım dalgaların sesinde
tutundum hayatımın çürüyen yıllarına
bakıp bakıp ağladım boş kalan yollarına
beni anlamaz diye kabuslar görüyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
ciğerimde bir köz gibi taşıdım yokluğunu
ver Allah’ım, bana ver suya küskün kuğunu
mor lekeler bıraktı solgun yanaklarıma
kartal kanı bulaştı rüyalarıma bile
fırtınalar diner mi ulaşmadan sahile
hayalin bozkırında kurtkapanıydı ömrüm
nasıl da bir başıma kopardım dikenleri
nasıl da acımasız köprülerde yürüdüm
uzaktan gülümseyip deniz fenerlerine
sonunda mahkum gibi kapandım ellerine
kirpiklerimden sızan hicranı siliyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
ısrarlı denizlerin dibinde volkandır aşk
kesif bir muammayı öğretir balıklara
balıklar derde düşen aşığı avuturlar
aşık ölünce kuşlar uçmayı unuturlar
güneşle buluşmayı göze alan, derinde
yağmur yüklü bir ömür paylaşır göklerinde
eleğimsağma renkler düşürünce şehrayin
başlamalı yeniden içimizde bir ayin
belki de döndü talih, çözüldü bilmeceler
tükenecek siyaha baş koyduğum geceler
umarım, kaybettiğim devranı buluyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
ah, Allah’ım gösterme bana soğukluğunu
nicedir bekliyorum dağlar ardında O’nu
nefesimde rüzgarın gölgesidir dağılan
kanımda gözlerinin hasretidir boğulan
bir zamanlar benzerdik muhabbet kuşlarına
dalardım o gizemli, mahmur bakışlarına
gittiği gün sokaklar içinde kaldım, sefil
öldü kafeste bülbül; soldu nergis karanfil
bedevi kahramanlar yurdundan geliyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
melekler en çaresiz anımda buldu beni
gaflet şarabı içtim, aşikar kıldı beni
baykuşlar dahi mutlu bu habersiz dönüşten
hangi yokuş daha yar olabilir inişten doruktaki saraydan koyar mı beni mahrum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
bu son yürüyüşümdür yarına kalmaz umut
Allah’ım, bir gül gibi O’nu baharımda tut
esrarlı bir evimiz olsaydı fildişinden
beyaz bir gölge gibi yürüseydim peşinden
desturun var mı diye dururken eşiğinde
bizim olan bir kalbi bulsaydım beşiğinde
bu nehir yine sarhoş akar mıydı ülkemden
bir deprem ortasında sarsılır mıydı beden
korkarım ki, dergahtan yine kovuluyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
biliyorum, yalnızlık ekecekler bahçeme
biliyorum,yağmurda yürüyecek kötürüm
biliyorum, mülteci türküler duyacağım
biliyorum, gülerse, O’nunla ben de hürüm
acı hatırasından bile kam alıyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
unutulan kalplerin tahtında rüyadır aşk
gözlerime bakarsa, görür ki, deryadır aşk
ah, ölüm habercisi beyaz parıltılarım
ah, Azrail çağıran çizgileri yüzümün
ah, paslanan kılıcın dudağında sönen mum
ah, yolcuyu hüsranla buluşturan uçurum
kim bilir kelebeğin kanadından bakanı
kim bilir baldıranda misk ü amber kokanı
sanki aynı hüzzamla yüz yüze kalıyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
haddim değil güneşi götürmek kainata
gökle buluşmamızı çok görür haramiler
anlamazlar ki, bin kez gelsem bile hayata
bu can gökte yaşayıp, gökte ölmeyi diler
ah, gönül toprağıma yaprak döken serviler
efkarıyla bir garip derbeder oluyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
ben Raymalı Ağa’yım, sözümle kırılır yay
o, bir anda ruhumu altüst eden Begimay
lacivert bir macera değildir aradığım
şahmaranın kolları sarınca çiçekleri
kiralık duygulardan kefen biçer cüceler
baharda yağmur olur yüreğim, güzün sarı
yakamozlar içinde, kışın kar tanesidir
derinden baktığında eritir aynaları
sanmayın perdelerin ardından gülüyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
bana misket oynamak yakışır hüzünlerle
bana binlerce yılın ıstırabıdır gelen
bana dönmez yüzünü efsaneler güzeli
hayal kırıklığıdır avucuma dökülen
sabahın sitemiyle büyürken kaygılarım
akşamın dayanılmaz yükünü çekiyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
reddiyle, çaresizlik yıkılırsa başıma
nasıl mihman olurum o gün mezar taşıma
sırlıdır her kapının arkasında inkisar
boynu bükük kükremez, mahkum olsa da arslan
her iklimde farklıdır yılanın tutkuları
uçan bir ecza gibi olmamalı intizar
kızıla boyanırsa yaprakları kaktüsün
yanılgıya dönüşür parlaklığı her süsün
duy sesimi ey yitik hazinem, ağlıyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
ah, bir tutunabilsem burçlarına güneşin
sessiz yürüyebilsem zifiri gecelerde
ah, küçük bir vatanım olsa kalbinde senin
kundağında vuslatı yudumlasak evrenin
bitmeyen bir şarkıya kenetlense gönlümüz
birbirine karışsa ölümümüz, ömrümüz
ipek avuçlarında uyanmak diliyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
kırabilsek sevdayı çalan oyuncakları
sırtımda hamal gibi taşırım çocukları
neden mahrum edelim karanlığı ışıktan
neden solsun bir çölün kumlarında şakayık
al bu zalim kuşkuyu efsanevi aşıktan
sana tahtım da layık, bil ki, bahtım da layık
titrek bir suskunluğun nidasıydı tarihim
senin olsun otağım, varım yoğum, talihim
giderken götürdüğün kalbimi arıyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
susmalı ayrılığın uğursuz puhuları yıkılmalı hayatı küçümseyen köprüler
dönmeli, sahralara sürdüğümüz tebessüm
ah, idam fermanıyla yargılanan tanyeri
ah, bir gülün içimde kımıldayan elleri
yarama merhem diye hüznünü sarıyorum
‘ söylememeliydim biliyorum! ...’
kader umudumuzu taşımadan ırağa
yürümeliyiz artık bizim olan durağa
Günlük Bir Şiir tarafından paylaşıldı.
Hemen edinmek için: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.bitlink.poetry
0 notes
aykutiltertr · 6 months ago
Video
youtube
Hoyda Yarim - Pınar Aydınlar (Sağ) & Düet Tarkan ✩ Ritim (Ankara Nişabur...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/xDKDcbQdOPA ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Hoyda Yarim - Pınar Aydınlar (Sağ) & Düet Tarkan ✩ Ritim Karaoke (Ankara Nişabur Majör 4/4 Kaynak Rıfat Balahan) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           :  IRMAĞIN GEÇELERİ Hoyda Yarim Hoyda SÖZ GÜFTE       :   RIFAT BALABAN BESTE - MÜZİK:   RIFAT BALABAN USÜL                 :   4/4 MAKAM - DİZİ :   NİŞABUR - MAJÖR IRMAĞIN GEÇELERİ Hoyda Yarim Hoyda Yöresi- İli ANKARA   İlçesi- Köyü -   Kaynak Kişi RIFAT BALABAN Derleyen OSMAN ÖZDENKÇİ Notaya Alan OSMAN ÖZDENKÇİ İcra Eden Makamsal Dizi NİŞABUR Konusu - Türü Aşk Sevda Karar Sesi Si Bitiş Sesi Re Usül 4/4 En Pes Ses Si En Tiz Ses Sol Ses Genişliği 6 Ses TÜRKÜNÜN SÖZLERİ IRMAĞIN GEÇELERİ KIZ KALDIR PEÇELERİ SENDE BU GÜZELLİK VARKEN ÖLDÜRÜN NİCELERİ . Bağlantı: HOYDA YARİM HOYDA İKİMİZ BİR BOYDA OYNAMAZSAN NAZLI YARİM GENÇLİĞİNE DOYMA KARA KOYUN ETL'OLUR KAVURMASI TATL'OLUR YAR ÜSTÜNE YAR SEVEN ÖLMEZ AMMA DERTL'OLUR Bağlantı KAHVE DOLU ELİNEN ELİ DOLU GÜLİNEN ELLERE MEYİL VERDİM EYLE BENİ DİLİNEN NOT : "SÜT YÜZÜ BENEK BENEK" isimli bir türkü daha vardır. "Ankara türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 73 sayfanın 73 adedi aşağıdadır. A Ah Öleyim Vah Öleyim Akan Sular Ben Olsam Al Almayı Daldan Al (Ankara) Al Kahat Mavi Kahat Alim Gitme Bazara Ankara'nın Taşına Bak Ankara’da Yedim Taze Meyvayı Asker Oldun Vatana (Zalif'im) Aslın Paktır Hiç Kin Yoktur Özünde Atım Araptır Benim Atım Kara Ben Kara Ay Bulutta Bulutta Ay Dolanaydı Gün Dolanaydı Ayaş Yollarından Aştım da Geldim B Bahçelerde Ayda Bar Bahçelerde Gün Döndü Bağda Gülü Budadım Bağlamamın Düğümü Başına Bağlamış Karalı Yazma Başında Acem Şalı Bir Dalda İki Elma Bir Elinde Kantar Bir Gemim Var Adalara Yaslanır Bu Gece Uymamışım C Camilerde Minare D Dama Goydum Yakacak Denize Dalmayınca E Elmanın Aline Bak Eski Evin Merteği Evleri Var Engin F Fidayda (Hüdayda) G Garanfil eker misin, garanfilli yar allı yar Gayadan Bakan Oğlan (Şekeroğlan) Gökte Uçan Tayyare Göle Gidelim Göle Güvercin Uçuverdi (Misket) H Harman Yeri Yaş Yeri Höyüklü'nün Etrafı Köşk Olsun I Irmağın Geçeleri (Ankara) K Kara Kaş Altına Çekmiş Sürmeler Kara Koyun Etlolur Karanfil Suyu Neyler Gülüm Karaşar Zeybeği Karlı Dağlar Ardında Karpuz Kestim Yiyen Yok (Ankara) Kayaların Arını Kezban'ın Alt Odası Sekili Kış Gelince Kar Düşür M Madem Dilber Meşeler Gövermiş Misket Geliyor (Mustafa Çağlar) Mor Koyun Meler Gelir-2 O Oyalı Yazma Başında Oğlan Kolunu Sallama P Potinimin Bağına S Samanlıktan Kaldıramadım Samanı Su Gelir Güldür Güldür Su Sızıyor Sızıyor Suya Gider Allı Gelin Has Gelin T Taksu Köprüsünden Saat Beşde Geçtim Taze Açmış Güle Benzer Türküler Söylenir Anadolu'da V Vara Vara Vardık Bağa Vardım Baktım Süt Büşürür Viran Bahçelerde Bülbül Öter mi Y Yürü Dilber Yürü Saçın Sürünsün Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı Z Ziybek Misin Ziybek Donu Giyecek Ç Çakır Eminem Çayıra da Vurdum Gazmayı Çilli Horoz İ İki Bülbül Geldi Kondu Çimene Ş Şu Kavak Meşe Kavak
0 notes
seniseviyorolacagim · 2 years ago
Text
Ah be Müjgan. Asla dediğim şeyler geldi başıma gidemedim, güvenim kırıldı gidemedim, inanamıyordum gidemedim, aklım da binlerce soru işareti vardı yine gidemedim. O hep bi kelepçe gibiydi yani bileğimde. Şimdi sadece hüzünlü türküler de geliyor aklıma.
1 note · View note
siir-defterim · 1 year ago
Text
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Monna Rosa, siyah güller, ak güller
*
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Monna Rosa, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Açma pencereni perdeleri çek
Monna Rosa seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Monna Rosa, ben öteliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zaman ne de çabuk geçiyor Monna
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Monna
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Monna Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Monna Rosa bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
*
Monna Rosa siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Monna Rosa siyah güller, ak güller.
Sezai Karakoç
@hazanla @sade1-adam Siz zetmeyin ben hallettim o işi 😉
''Ben 21. yüzyılda gerçek aşk hikayesi arayan bir zavallıyım.''
47 notes · View notes
akinci-beyi · 3 years ago
Text
YAŞANMIŞ BİR KURBAN BAYRAMI HİKAYESİ..!
“Gölcük depremi öncesiydi. O zamanlar İlköğretim 5 ci sınıfa gidiyordum. Kimseye muhtaç değildik. İnşaat kalfası olan babam inşaatını yaptıkları bir kooperatife girmişti.
“Altı, yedi aya kalmaz, evimize taşınırız” diye hayaller kuruyorduk.
Derken, 17 Ağustos’ta korkunç bir sallantıyla uyandık. Çok şükür ne bizde ne de yakın çevremizde kötü bir şey yoktu.
Binamızdaki hiç kimseye zarar gelmemişti, ama yaralarımız derinleştikçe farklı yaralandığımızın farkına varmaya başladık.
Depremle birlikte inşaatlar durmuş, babam işsiz kalmıştı.
Biz ne kadar kısmaya çalışsak da olmuyor, babamın arada bir bulduğu tadilat işlerinden kazandığı para evi geçindirmeye yetmiyordu.
Kış boyunca babama hiç iş çıkmadı. Ümitlenerek gidiyor, üzülerek geri dönüyordu.
Ramazan bayramına bir kaç gün kalmıştı. Babam, eve sevinçle geldi. Bir iş bulmuştu. Üstelik sigortalı. “Evraklarını tamamla gel” demişler. Sevinçle haber verip uçar gibi çıktı. “Bugün yetiştirmeliyim” diyordu.
Bir kaç saat geçmişti ki, karşı komşumuz telaşla içeri girdi. Yüzünde ürkütücü bir ifade vardı.
“–Korkmayın, ama babanız küçük bir kaza geçirmiş” dedi.
Hastaneye gittiğimizde babamın yüzü sapsarıydı. Kol ve bacağı alçıya alınmıştı. Kırmızı ışıkta süratle gelen bir araç çarpmıştı. Biz sağ oluşuna dua ederken babam, gözlerinden akan yaştan utanıyor gizlemeye çalışarak:
“–Neden ölmedim, yükünüzü arttırdım” diyordu.
Bir müddet sonra babam eve çıktı. Sobamız yanmıyordu, evimiz soğuktu. Bir kaç komşu belediyeye telefon ederek bize kömür istemişler. “Yok” denilmiş. Önceden kayıt olmak gerekirmiş.
Böylece ‘Şekersiz’ Ramazan bayramımız da gelip geçti. Tüm zorluklara rağmen hava biraz daha ısınmış, babamın kolundaki alçı alınmıştı, ama bacağı hala alçıdaydı.
Ardından kurban bayramı geldi. İçimden;
"12 daire var bizim apartmanda, bir çoğu da kurban kesecek. Nasılsa bize de verirler; Annem sevdiğim et yemeklerinden pişirir” diyordum. Ben pencereden seyrederken, karşıdaki boş arsada, kurbanlar kesildi, yüzüldü, leğenler dolusu etler evlere taşındı. Her kapı açılışında, evlerde kavrulan etlerin
mis kokuları evimizin içine kadar yayıldı. Ama ne hazindir ki, bir tek et getiren bile olmadı.
Komşu evinden seslendiler. Babaannem köyden telefon açmış. Konuşurken, sesim
ona iyi gitmemiş. Israr ve telaşla sordu:
‘Baban mı kötüleşti?’ diye.
“Yok” dedim yavaşca. “Komşular bize kurban eti vermediler.”
Yaz aylarında babaanneme giderdik.
Adına ‘Güccük’ dediği bir kara ineği, beş
altı da tavuğu vardı. ‘Güccük - müccük ama sütü iyi” derdi. Sağarken ona türküler söylerdi.
Bayramın üçüncü günü sabah erkenden kapı çalındı. Babaannem di gelen. Koşup karşıladık. Ağlayarak sarıldı hepimize. “Kuzularım, kuzularım” diyordu. Size çok et getirdim.
Buzdolabını tıka basa etle doldurduk.
Ablam aceleyle doğradı. Etlerin pişerken çıkardığı cızırtılardan saldığı mis gibi koku, iki gündür kabaran iştahımı daha da körüklüyordu. Ağzım sulanarak dolanıp durdum ocağın etrafında. Sofra beklemeye tahammülüm kalmamıştı. Çatalı alıp batırdım. Üfürerek ağzıma alıyordum ki, babamın babaanneme:
“–Ah anam ahh! Neden kestin güccük ineği?” diyen sözleri kulağıma çalındı.
Midemin kalkıp, başımın döndüğünü hissettim. Elimdeki çatalı bırakıp koşarak dışarı çıktım. Dedemin katığı, babaannemin umudu, türküler yakarak sağdığı Güccük, benim canım et istedi diye mi kesilmişti?
Sofra kurulduğunda kolumdan çekip ısrarla oturttular. Yine batırdım çatalı isteksiz ve utanarak. Boğazıma bir şeyler tıkanıyordu. Gözümden yaşlar boşaldı.
“Ne oldu neyin var?” diye sordular.
“–Dişimmm...! diye karşılık verdim.
Dişim çok ağrıyor.”
* * *
Yukarıda okuduklarınız, bir çocuğun belleğine hiç çıkmamak üzere kazınmış, mutsuz bir bayram anısıdır.
Kurbanda en çok hatırlanması gerekenler, evlerine hiç et girmeyen fakirlerdir. Onları da hatırlayalım ki bayram hepimizin bayramı olsun..
Netten Alıntıdır
12 notes · View notes
vazgecmelerustasi · 2 years ago
Text
Tumblr media
Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller 
SEZAİ KARAKOÇ 
https://youtu.be/v9RHDCMHs2w 🎶🚬🍷✨
6 notes · View notes
kalemineiyibak · 3 years ago
Text
Kara Tahta
Yitirdiğimiz ölülerin kara tahtaya yazılması gibiydi sevgi, ağlamayana bir meme bile vermiyordu aşk. Pabucu damdan atılmış müzmin sessizliğin bekârlığa terfi ettiği yalnızlık girdabında çocuk hayallerine gark ve şiire garptı hayat. Ben, yitirmişler senfonisinin koro şefiydim sensizlik kalbime göçeli beri.
Yine sana sefertasıyla bir umut bağışladı harf; kaçından ayrıydı ve kaçından ayrıldı bilmiyorum. Yirmi dokuz harfe üvey bir kardeş getirdi zaman. Düşüp kalktığı bilgi şöleni aşk dalaveresinde ‘U’ ile ‘Ü’ye nedime oldu.
Yazarken yaşıyor aşk, yoksa diğer türlü ölümlere nispet yaşama bir heves sevda… Biliyor musun? Yokluğundan beri düşürdüğüm umutlarımın salıncaktan beni itip çamura buladığı nice yalnızlıklar yaşadım. Bir oldu iki, iki oldu üç ve sayısızca dövüldüm her bekleyişte. Sonra unuttum, seni de…
İnsan önce sevmeyi, sonra unutmayı öğreniyor. Sen bende şerbetini servetine katık eden çaresizler çekirdeğiyken, portakalın çekirdeğine düştü sevda. Hep bir düşüşler…
Biliyorsun, öylece karşılıksız öylesine bir mesken ve gecekonduda sabahlayan o her iç çekişlerde seni görmediğim gün kadar sana doydum ben.Sebepsiz ölülerimizin kara tahtada adının başrol olduğu bir cenk gibiydi sevgi, Türkçe konuşmayana “Buradayım” dedirtmezdi. “How are you today? I miss you please come with me I'm alone without you...”demez, ecnebi sevmezdi… Sonra ne oldu? Yokluğun Türkçe anlaşılmayınca kalbimde, yirmi dokuz harf, otuzuncu harfle düşman kesilince İngilizce sevdim bir de.
Ah be sevda soytarım; belalı müsveddem… Nereye yazılsan orada aşksın her hecemde. Müsveddenin karalanma seferberliğinde adına grev düzenliyor aşk üstelik.
Bu gece de ilham saçıyorum işte… Neredesin, kimlesin, bilmiyorum. Prizlerde yatıp kalkıyor tomurcuklanan mesajlar; şarjı yetmiyor bekleyişlerin çünkü. “Gel” demeden önce sen, “Gitme” diyebilseydi ölülerin adları yazılmazdı tahtaya. Senden sonra o kadar çok oldu ki mezarlıklarda yer bulamadı sevda komitesi. Herkes üst üste, herkes aynı âminde yaşıyor. Fatiha’nın azabını çekiyor imansızların yatış çileleri.
Öyle güzel ölüyorsun ki kara tahtanın silgisinden ayrıldığı ve tahta kaleminin iman tahtasına çabucak soyunup teslim edildiği arsızlıklar taşıyor gidişlerden.
Şimdi o kadar güzel misafirsin ki yastığın başucuna konup yerini rahatlattığı en güzel ölüsün.
İmamın hazır olda durası, seni sevip koklayası geliyor.
Böyle de ayıp gidiyorsun, her seferinde.
Ölülerin benden türküler beklediği ilkbahar neminde kışı özlüyorum şimdi de.
Karda güzeldi seni anmak, beyazda güzeldi umutlanmak ve sazında güzeldi gelmeyişini tıngırdatmak.
Bu kez olmadı, çiçekler açıyor. Ölülerin merceğinden bakıp da hayata; kelebeklerin konduğu çiçeklerden özür dilemek için karşı kıyıya geçmesi gerekiyor.
Yer değiştirmek sen varsan güzeldi, yoksun, yok… Yaşayanların mateme sığındığı gecenin limanlarında hecelerin de hükmü olmuyor.
Öyleyse bekleme, git, gelme, kalma. Tuzunu al denizin, kahvesini iç başka gözlerin, çünkü bende çimenler var.
Gökyüzü maviyken önsözü hak etmezmiş sevda; sonsöze vuslat binip gecenin heceden heceyle ayrılası tutarmış.
Buna artık dayanmam.
İmzası yazardan mütevellit, kalibrasyonu dar ümitlerin ecnebi umarsızlığınca bir mahlas rica ederim.
Çünkü seni ben diye sevmek artık bana yaraşmaz.
Eziyet olur aşk, hezimeti sırra kadem basmış sen olursan…
Dilara AKSOY
6 notes · View notes
cerayn · 3 years ago
Text
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
Tumblr media
Açma pencereni, perdeleri çek:
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
Açma pencereni, perdeleri çek
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine;
Kiminin rengi ak, kiminin sarı.
Ah, beni vursalar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları...
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... Su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.
Tumblr media
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
5 notes · View notes
aykutiltertr · 6 months ago
Video
youtube
Şeker Oğlan - Alev Yıldırım ✩ Ritim Karaoke (Güliza Minör 4/4 Misket Ank...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/aAe92mUaEVY ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Şeker Oğlan - Alev Yıldırım ✩ Ritim Karaoke (Güliza Minör 4/4 Misket Ankara Düğünü) Alev Yıldırım'ın, Canayakın Müzik etiketiyle yayınlanan "Şeker Oğlan" isimli tekli çalışması, video klibiyle netd müzik'te. Söz & Müzik: Anonim Düzenleme: Hüseyin Canayakın Yapımcı: Orhan Canayakın Kurgu-Edit: Ahmet Canayakın Yönetmen: Hüseyin Canayakın Klip Stüdyo: Canayakın Akustik ESER ADI           :  KAYADAN BAKAN OĞLAN -ŞEKER OĞLAN SÖZ GÜFTER    :  ANONİM KAYNAK KİŞİ YAĞCIOĞLU FEHMİ EFE BESTE - MÜZİK:  ANONİM KAYNAK KİŞİ YAĞCIOĞLU FEHMİ EFE USÜL                 : 4/4 Misket Formatı MAKAM - DİZİ : GÜLİZAR - MİNÖR GAYADAN BAKAN OĞLAN Şeker Oğlan Yöresi- İli ANKARA   İlçesi- Köyü -   Kaynak Kişi YAĞCIOĞLU FEHMİ EFE Derleyen BURHAN GÖKALP Notaya Alan BURHAN GÖKALP İcra Eden Makamsal Dizi GÜLİZAR Konusu - Türü Aşk Sevda Karar Sesi La Bitiş Sesi La Usül 4/4 En Pes Ses Sol En Tiz Ses Do Ses Genişliği 11 Ses TÜRKÜNÜN SÖZLERİ GAYADAN BAKAN OĞLAN KAKİLİ SARKAN OĞLAN GECE GELME GÜNDÜZ GEL HORUZDAN KORKAN OĞLAN Bağlantı: AMAN ŞEKER OĞLAN OĞLAN USTAN BEKAR OĞLAN ANASINA DARILMIŞ DAMDA DA YATAN OĞLAN ELİNDE DE NACAK SANDIM BANA VURACAK İRKEKLERİN GÜNAHI GIZLARDAN SORULACAK Bağlantı "Ankara türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 73 sayfanın 73 adedi aşağıdadır. A Ah Öleyim Vah Öleyim Akan Sular Ben Olsam Al Almayı Daldan Al (Ankara) Al Kahat Mavi Kahat Alim Gitme Bazara Ankara'nın Taşına Bak Ankara’da Yedim Taze Meyvayı Asker Oldun Vatana (Zalif'im) Aslın Paktır Hiç Kin Yoktur Özünde Atım Araptır Benim Atım Kara Ben Kara Ay Bulutta Bulutta Ay Dolanaydı Gün Dolanaydı Ayaş Yollarından Aştım da Geldim B Bahçelerde Ayda Bar Bahçelerde Gün Döndü Bağda Gülü Budadım Bağlamamın Düğümü Başına Bağlamış Karalı Yazma Başında Acem Şalı Bir Dalda İki Elma Bir Elinde Kantar Bir Gemim Var Adalara Yaslanır Bu Gece Uymamışım C Camilerde Minare D Dama Goydum Yakacak Denize Dalmayınca E Elmanın Aline Bak Eski Evin Merteği Evleri Var Engin F Fidayda (Hüdayda) G Garanfil eker misin, garanfilli yar allı yar Gayadan Bakan Oğlan (Şekeroğlan) Gökte Uçan Tayyare Göle Gidelim Göle Güvercin Uçuverdi (Misket) H Harman Yeri Yaş Yeri Höyüklü'nün Etrafı Köşk Olsun I Irmağın Geçeleri (Ankara) K Kara Kaş Altına Çekmiş Sürmeler Kara Koyun Etlolur Karanfil Suyu Neyler Gülüm Karaşar Zeybeği Karlı Dağlar Ardında Karpuz Kestim Yiyen Yok (Ankara) Kayaların Arını Kezban'ın Alt Odası Sekili Kış Gelince Kar Düşür M Madem Dilber Meşeler Gövermiş Misket Geliyor (Mustafa Çağlar) Mor Koyun Meler Gelir-2 O Oyalı Yazma Başında Oğlan Kolunu Sallama P Potinimin Bağına S Samanlıktan Kaldıramadım Samanı Su Gelir Güldür Güldür Su Sızıyor Sızıyor Suya Gider Allı Gelin Has Gelin T Taksu Köprüsünden Saat Beşde Geçtim Taze Açmış Güle Benzer Türküler Söylenir Anadolu'da V Vara Vara Vardık Bağa Vardım Baktım Süt Büşürür Viran Bahçelerde Bülbül Öter mi Y Yürü Dilber Yürü Saçın Sürünsün Yürü Dilber Yürü Ömrümün Varı Z Ziybek Misin Ziybek Donu Giyecek Ç Çakır Eminem Çayıra da Vurdum Gazmayı Çilli Horoz İ İki Bülbül Geldi Kondu Çimene Ş Şu Kavak Meşe Kavak
0 notes
haticeaydogdu · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Sasa Uçmağı
Bahar gelmiş toprağıma; bu sabah odamın perdesiyle tatlı tatlı dans ediyor rüzgâr. İnsanın içini dolduran güneşler çıkıyor pencereme. Saçlarım dağılıyor odama ekilen tohumlar gibi dalga dalga yayılıyor yüzüme. Bir Kızıl Derili atasözü düşüyor sonra aklıma tam da o anda "ilkbaharda usul usul yürü, toprak ana hamiledir" ne muazzam. Yürüyüş deyince dingin bir hayal doluyor içime; uzun uzadıya yürüyorum sanki ıhlamur ağaçlarıyla dolu bir deniz kıyısında, kapatıyorum gözlerimi bırakıyorum kendimi rüzgâra, göz kapaklarımda bulut, kulağımda sasa, gülümsüyorum. Gülümse, her gülüşte bahar doluşsun gönlüne.
Her daim bahar kelebeğini gözlemek için beklemişken, bütün senenin manasını onun rengine yüklemeyi beklerken bahar kelebeğine yasaklanmak benimkisi. Bu bir yangın işte; bu dumansız, bu alevsiz, bu ateşsiz bir yangın içimde. Hoş benim artık hobi olarak yanmak, mütemadiyen yanmayı seviyorum ben.
Sahi ne mutluyduk dünyadan sıyrılmış küçücük hayatlarımızın telaşında kaybolup giderken... Geceleri yıldızlara bakarken, içimde hiç kazma vurulmamış, hiç yeşertilmemiş bir yerin varlığını hissediyorum. Keşke bir tek bunu çözebilseydim. En çok yolumuzun kesiştiği şarkıları sevdim.
Şimdilerde yeni bir hikâye başlattım kalbimde. Ah Muazzez ne çok acıların vardı ömründe. Adım adım yazacaktık bir öyküyü en baştan seninle. Peşimi bırakmayan arsız bir kedi gibi ayaklarımda dolaşan şu uyuşukluğum olmasa çoktan bitirmiştik birinci bölümü şimdiye. Ama sen üzülme, yazacaklarımın hepsi kafamın içinde. Bir başlasam coşkun ırmaklar, çığkan dereler gibi akacak kâğıda kaleme. Ama gel gör ki peşimi bırakmıyor bir türlü şu uyuşukluk, kör olası kan emici örümcek, bırakmıyor beni bana. Bir şeyleri yapmam gerekirken yapamıyor oluşumla yapamayışımın hengamesi arasında yuvarlanıp gidiyorum işte. Bunlar hep stres. Oturduğumda dans ediyor sanki harfler gözlerimin önünde. Ne çok dil vardı şu dünyada. Oysa hepsinin temeli, tüm insanlığın sevgi değil miydi? Koca bir hiç! Tamamen palavralar bütünü, ne kadar çok laf-ü güzaf.
Tumblr media
Onca bugüne rağmen; daktilolara, klavyelere, dokunmatik samimiyetlere rağmen bir mektubu hala bir kâğıda karalamam lazım geliyor bana. Öyle olmalı sanki yazıyorsan şayet kalem kâğıda değmeli, aklın tüm odalarında koşuşturmalı yağız atlar, bir ceylan su içmeli göğsündeki pınardan. Sonra akmalı çılgın dereler gibi gönül mürekkebi dökülmeli kalemden kâğıda.  Dökülmeli ki okuyan anlamalı kıymetini, bu da mektup mu deme şimdi; edebiyatta okuyucusuna yazılan her hece mektuptur biraz.
Neydi o meşhur söz; bir şiiri birkaç kalemle yazmak lazım gibi geliyor bana. Sahi değil mi? Bir yazıyı da birkaç kalemle yazmak lazım gibi geliyor bana, bütün renkleri katmalı içine; maviyle yazmalı bir bölümü mesela, özgürlük katmalı içine. Sonra bir bölümü kırmızıyla yazmalı aşkı dahil etmeli aşkın içine, yeşil ile karalamalı bir kısmı yaşamak ekmeli toprağına, sonra canlı bir sarı ile devam etmeli bahar serpiştirmeli aralara... Burayı da niye bunla yazmışım diye okurken renkler de manalarını akıtmalı kalemden satırlara.
Siz uyuyordunuz sevgili okur, tüm şehir uyuyordu; şiirdeki gibi, açlar toklar herkes uyuyordu. Bense oturmuş bir aşk masalı yazıyordum kulağımda bir sevda türküsü. Şimdi deniz karanlık gecede bir tutam buhar gibi titriyordur. Gemiler sessiz kuşlar uyuyordur. Oysa önceleri ne çok severdim bu saatleri. Sabahlara kadar titrek mum ışığına pervane ederdim gönlümü birkaç satır olsun karalayabilmek için kâğıtlara. Ne fırtınalar vardı gönlümde dışarıdaki sessizliğe inat. Bunca soğuğa rağmen en sevdiğim ağacın altında karalarken bi’şeyleri biraz olsun hafiflesin diye bekledim yalnızca gönül yüküm. Hani olur ya bazen hava sıcaktır, bir dere kenarında gezinirken önce suya ayaklarını sokmak istersin sonrası suyun serinliği içine çeker seni, gittikçe gitmek istersin; ama derenin suyu hızlı, ama dere güçlü, ama az daha gidersen bilirsin ki seni alıp götürecek ve çarpacak en sert kayalara. Vura vura kafanı öğretecek sana tüm bunları. Biliyorsun aslında ama yine de serinlik nasıl tatlı, nasıl çağırıyor şirin bir ezgi gibi kalbini büyülemiş. Benim hikayem de tam böyleydi işte.
Kuşlar terk etmiş beni, ben terk etmişim çok mu?
Tumblr media
Gözlerim yenik düşüyor en çok gözlerine, bir laf arasında takılı buluyorum sonra ikisini duvarlara. Ne menem şey şu gece dedikleri… Sanki ne vardıysa tüm gün susan gelip dökülüyordu yatağa uzanınca yanına, soğuk bir beden gibi. Zindanlarca tutulan mahkumlar gibi akın ediyorlardı aklımın bütün bahçelerine, hele bir de güzelse hava. Zindan deyince şu paradoks düşüyor üzerime; ya asıl mahkumlar bizsek dışarda? Öyle ya bizim de hayatlarımız belirli zorunluluklar üzerinde yaşanmaya mahkûm kılınmış yapılar değil mi?
Mesela ben; bıraksalar yine bin bir hesapla kitapla projeler mi çizerdim? Yoksa dört bir yana baharda dağılan çiçekler misali okul sıralarında açan çiçeklerime kavuşmayı mı seçerdim? Farkeder miydi mesela çokça yüksek katlı, zamazingosu bol plazalarda tıkır tıkır dolaşmakla; Anadolu’nun belki en ücra köşesinde, kışın ortasında, sobası cıngır cıngır yanan bir odacıkta şiirler okumak, türküler söylemek? Biri şûride, biri ruh-u revan.
Ne ağır şey değil mi şu hasret türküsü? Hepimizin dilinde… Herkesin bir hasreti var sevgili okur ve herkes muhakkak ki kendine iyi gelen suya sürüklenirdi; ya merhem olurdu o su eninde sonunda ya da kanlı bir dere. Yine de ne olursa olsun gitmek isterdim arkama bakmadan o uzaklara. Toplayıp nerde ne kadar kitabım varsa hepsini sere serpe açmak isterdim o kır çiçeklerine ki senelerce bunun için biriktirmemiş miydim koca bir duvarı? Karış karış gezerken toprağımı, tek tek su diye sunmayacak mıydım bütün çeyizimi o sıra güllerine?  Bir gün onlara kavuşabilme ümidiyle rengarenk o kitapları dizmemiş miydim koca duvarının raflarına? Olmadı… İşte bunlar hep algıda gececilik, nerden başladık nerelere geldik sevgili okur.
Tumblr media
Herkesin gizli kutusunda sarıp sakladığı yıkılan birtakım hayalleri vardır burdan devam ediyoruz. Şimdi çok toz kalkacak diye eski şeyleri düşünmüyorum. Heveslerimi tüketiyor bu kış demiştim geçenlere, bahar dallarına hasret kaldım. Şimdi beklenen bahar geldi işte, yavaş yavaş düşüyor yeryüzüne. Ağaçlar çiçek açtı, yeşeriyor çimenler. Ne büyük mucize! Kahverengi dallardan beyaz çiçekler açtıran Rab, illaki biliyordu içimizden geçen duaları; öyle değil mi Sevgili Okur? Kalbini denizden yap.
Bugünler geçtiğinde uzunca bir yola çıksak; ıhlamur ağaçları boyunca, mis kokuları tepemizde, sasalar kulağımızda...
“Sasa” ; “ilkbahar çimlerinin sesi” demektir Sevgili Okur.
Yeniden çimlerde gezeceğimiz günlere kavuşma temennisiyle.
https://www.youtube.com/watch?v=8astGDM3NOc
Tumblr media
6 notes · View notes
i-amlegend · 6 years ago
Text
Tumblr media
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadi kirik kus merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
...
Ulur aya karsi kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yagmur igri igri düser topraga
Ulur aya karsi kirli çakallar
...
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakisin ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Acma pencereni perdeleri çek...
...
Zeytin agaçlari sögüt gölgesi
Bende çikar günes aydinliga
Bir nisan yüzügü, bir kapi sesi
Seni hatirlatiyor her zaman bana
Zeytin agaclari, sögüt gölgesi
...
Zambaklar en issiz yerlerde açar
Ve vardir her vahsi çiçekte gurur
Bir mumun ardinda bekleyen rüzgar
Isiksiz ruhumu sallar da durur
Zambaklar en issiz yerlerde acar
...
Ellerin ellerin ve parmaklarin
Bir nar çiçegini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadin
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmaklarin
...
Zaman ne de cabuk geciyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göge bu kadar
Zaman ne de çabuk geciyor Mona
...
Aksamlari gelir incir kuslari
Konar bahcenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sari
Ahhh! beni vursalar bir kus yerine
Aksamlari gelir incir kuslari
...
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Incir kuslarinin bakislarinda
Hayatla doldurur bu bos yelkeni
O masum bakislar su kenarinda
Ki ben Mona Roza bulurum seni
...
Kirgin kirgin bakma yüzüme Roza
Henuz dinlemedin benden türküler
Benim askim sigmaz öyle her saza
En güzel sarkiyi bir kursun söyler
Kirgin kirgin bakma yüzüme Roza
...
Artik inan bana muhacir kizi
Dinle ve kabul et itirafimi
Bir soguk, bir garip, bir mavi sizi
Alev alev sardi her tarafimi
Artik inan bana muhacir kizi
...
Yagmurlardan sonra büyürmüs basak
Meyvalar sabirla olgunlasirmis
Birgün gözlerimin ta içine bak
Anlarsin ölüler niçin yasarmis
Yagmulardan sonra büyürmüs basak
...
Altin bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanli kus tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapali gece güne
Altin bilezikler o kokulu ten
...
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadi kirik kus merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
21 notes · View notes
reachthestars123 · 6 years ago
Text
MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yagmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek..
Zeytin agaçları sögüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmaklarin
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşlar
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Birgün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanli kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
17 notes · View notes
burn-withpain · 6 years ago
Text
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: "Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler"
Gökte gece yelinin söylediği türküler
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler
Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım
Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler
Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim
Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler
Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi
Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler
Sevgim onu alıkoymaya yetmediyse ne çıkar
Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler
Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere
Uzaklarda birinin söylediği türküler
Bakışlarım kovalar onu tellim her yerde
Bakışlar sanki onu bana getirecekler
Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur
Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler
Sesim arar rüzgârı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler
Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi
Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler
Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer
Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım
Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler
Budur bana verdiği acıların en sonu
Sondur bu onun için yazacağım dizeler
1 note · View note