One Piece Shipping War - Round 1 Side B
ZoLaw art by @jack-pictures. Check out the original post here!
Propaganda under the cut.
Propaganda for Zoro x Nami:
Listen I know they're not the most popular ship, but they were the first pair I shipped when I got into One Piece, and for that they will always hold a special place in my heart.
Propaganda for Zoro x Law:
they're just both really good at sword play :P
Grumpy swordmen? What's a better ship?!
Sword guys, great way to go from releasing tension to topless and sweaty and close together, Zoro gets lost and Law enjoys wandering so they just go on walks together, both incredibly intense in what they do, both unlikely to back down, understand each other reasonably well, Zoro can deal with Law's brand of stupid/crazy/D
I think their interactions are fun :)
Law: "Let them kill you! Be ready to die for the plan!" Zoro: *is ready to die for the plan* Law: "NO!"
They have ao much in common! Both are swordsmen and they both have cursed swords (at least one). They're both pretty deadpan but not above getting into shenanigans with luffy. They just fit!
Two moody, broody swordsmen who are really bad at expressing their feelings, but deep down, you know that they are softies. They would bicker with each other but at least understand that the sarcasm is like a love language. They can at least share that mutual respect of having to be the strong one, especially surrounded by a crew of silly goofy guys.
They are perfect together because they are both massive nerds who think they're just so freaking cool, but they're not. Literally every time everyone else is freaking out about something they're like "pfft losers." But THEY are the losers.
It's two guys who are obsessed with Luffy who are in love, it's swordsman x swordsman, it's the two straight men together, it's jock/goth. I just think they would have nasty sex and I'm into it.
Both of these poor gay boys accidentally fell in love with the most aroace mf in all the blues. So they fuck each other to cope.
99 notes
·
View notes
Zona
“Kamp bir cehennemdir; oysa ben cehennem denilen şeyin bizzat kendimiz olduğunu düşünüyorum.” Zona, Sergey Dovlatov. Çeviri: Eyüp Karakuş:::Jaguar Yayınları
Alışılageldik olanın ötesinde sanki daha önce tecrübe ettirilmemiş gibi aksettirilen bir yıkım mefhumu ile sınanmaya devam ediliyor bir ülke. Duraksamadan, aralıksız olarak yinelenen şablonlarla bir menzildeki yaşam hakkının dönüştürülmesi kesintisiz bir mesel kılınıyor. Cerahat her yerdeyken hayat kendi olağan akışındaymış gibi aksettiriliyor. Bir biçimde bütünüyle iletişim başkanlığı nam yapının suna geldiği her şey bu cürüm eksen, hemhal halin üstünü örtebilmek adına icat edilenleri barındırıyor hala. Sanılanın ötesinde bir hızla her gün apar topar tarumar ediliyor. Müştereklerimizin zehirlendiği demokrasi mefhumunun bir açmaza bütünleşik kılındığı, vahametin ve vahim olanın yolunun yenilik yenilenme diye açıldığı / var edildiği bir düzlemde yara her günü kuşatıyor. Cerahat tüm o hayat imgesini dar ediyor. Yıkım mefhumu yeniden bina edilirken, kurgu değil sahiden bir mesel değil gerçeklik içinde her yanda bir cerahat var edilir. Bina edilen her edim her bir hamleyle bu ceberut devlet pratiğinin de yolu / yönü bütünleştirilir.
İki hafta kalakalmış bir seçim güncesi içerisinde, yirmi bir yıllık bir cerahatle bütünüyle o Sergey Dovlatov’un, Zona (Bölge // Kamp) yazınındaki gibi bir cehennem tezahürünün en olmadık / en umulmadık hallerinden mülhem bir projeksiyonu var edilir. Gel gelelim şu menzilin, bir memleket olma ihtimalinin de nasıl heder edildiğinin nişanesi o yüz yıllık serüvenin ortasından çıkagelen, bitimsiz, dipsiz bir mahvetme retoriğini de ihtiva eder. O yazının içerisinde, kurgu diye Dovlatov’un paylaştıklarının paralelindeki bir kırım, zulüm ve kırılganlık ikliminin ortasında “cehennemin” her nasıl ırak / öte değil içimizde tam da hayatlarımızın ortasında bina edildiğinin meseli karşımıza çıkar. Tümüyle bariz / devamlı bir dönüşüm hali içerisinde yerle bir edilen, tahakküme rehin edilmiş ve hiç aralıksız bir hal ve istikamette yoğun bir tehdidin, denetim ve gözetimin bağrında zona zaten ülkenin her yeridir, her yer zonadır. Kurgunun hakikate evrildiği, cisimleşerek kalıcılaştırılan bir tahakküm döngüsünde, hayatın mahvına çaba sarf edilmeye devam olunur. Tümüyle ayrı odaklardan imal edilmiş, seçim zamanı akla düşen demokratik, eşit, adil ülke, insan hakkı ve hukukunun standartları, verili haklar, doğrudan herkes için bir anayasa vesair tahayyül ve temayüllerin, kısacası müşterek kılınanın linç olunduğu bir zeminde kime nerede, her ne şekilde hayat kalmıştır, bırakılmıştır.
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Depremde yaşamını yitirenlerin anısına katılan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, yarın 1 Mayıs'ta alanlarda, 14 Mayıs'ta ise sandıklarda iktidardan hesap soracaklarını söyledi.
Mereş merkezli depremlerde en çok yıkımın yaşandığı Hatay'da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikalar Konfederasyonu (DİSK), Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Hatay Barosu, yaşamını yitirenleri kentte andı. KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Hatay milletvekili adayı Kerem Nalbant, siyasi parti üyelerinin de katıldığı Antakya ilçesi eski belediye meclis binası önünde yapılan açıklama öncesi yürüyüş düzenlendi. "Hatay'ı yeniden kuracağız", "Unutma yok, affetmek yok, helalleşmek yok" sloganlarının atıldığı yürüyüş Asi Nehri kenarında son buldu.
'Unutmak Yok, Affetmek Yok'
Burada depremde yaşamını yitirenler anıldı. Anmada konuşan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, onlarca yıldır bu ülkeyi yönetenlerin kamusal hizmeti tasfiye ettiğini söyledi. Kamusal hizmetlerin özel şirketlere, sermayeye peşkeş çekildiğini ifade eden Yeşil, ihlallerle yandaşların, 5'li çetelerin kasalarını doldurduğunu ifade etti. Depremde 100 yıllık yardım kuruluşlarının çadır sattığını, yiyecekleri depoladığını hatırlatan Yeşil, "Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok diye haykırıyoruz" diye konuştu.
'14 Mayıs’ta Hesabını Soracağız'
Yarın kutlanacak olan 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda bütün alanlarda öfkelerini haykıracaklarını belirten Yeşil, 14 Mayıs'ta da bu ülkenin emekçileri, kadınları, gençleri olarak hep birlikte bu yaşananların hesabını soracaklarını söyledi. Yeşil, "Unutmadan, affetmeden, helalleşmeden hesap soracağız. İsyanımızla bugün burada, yarın 1 Mayıs'ta bütün Türkiye'de, 14 Mayıs'ta da gereken her yerden cevap vereceğiz. Asla unutmayacağız" dedi.
'Karanlık İktidardan Kurtulacağız'
TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül ise, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunun bilinmesine rağmen şehirlerin mevzuatlara uygun yapılanmadığını söyledi. Herkesin telefonlarında çalan sirenleri hatırlatan Gül, depreme hazırız diyenlerin depremlere hazır olmadığını bu depremle gördüklerini belirtti. Afet öncesi ve sonrasında yapılması gerekenlerin yapılmadığını, sistemin çöktüğünü gördüklerini söyleyen Gül, "Depremde zarar gören toplumun talepleriyle birleşecek. Ve en yakın zamanda ülkemizin tepesine çöken bu karanlık iktidardan kurtulacağız, halkın iktidarını, bilime önem veren bir toplumu, ülkeyi yeniden inşa edeceğiz" dedi.
'14 Mayıs İlk Adım Olacak'
TTB Merkez Konseyi Üyesi Onur Naci Karahancı da, hastalarının ve meslektaşlarının deprem altında can verdiğini söyledi. Kendilerinden helalleşmelerinin istendiğini hatırlatan Karahancı, bunun böyle olmayacağını söyledi. Karahancı, "84 gün oldu hala temiz su yoksa, hala çadır yoksa, hala kadınlar doğum yapacak hastane bulamıyorsa, hala çocuklarımız aşılanamıyorsa bu işte bir yanlışlık var, bunu düzeltmek hepimizin boynunun borcu. 14 Mayıs bunun ilk adımı olacak. Sözümüz olsun buradayız, burada olmaya devam edeceğiz. Hatay'ı yeniden küllerinden doğuracağız. Hep birlikte geleceği umutla, barışla, özgürlükle öreceğiz. Hiçbir yere gitmedik, gitmeyeceğiz" diye konuştu.
Konuşmaların ardından Asi Nehri'ne karanfil bırakıldı.”
Cehennemin, insanın insana ettiğinin her türden örneğini yaşadığımız bir deprem felaketi üstünden üç aya yakın zaman geçti. Hayat imecesi için çaba sarf edilen, geçmişiyle tüm bu şimdisi arasında var edilenlerle bir kentten çok daha ötesi olagelen Hatay, Antakya’yı kaderine terk etmekten kaçınmayan zevata karşı unutturulmayacak, affedilmeyecek olan bir kere daha yinelenir. Yerle bir edilmenin yedi defa var edildiği bir kentte, doğadan gelen kadar insan eliyle de kotarılan cürümlere karşı bir isyan var edilir. Bugünleri var eden ol akp iktidarının sunduğu belirsizlik, daha halen sokaklarında enkazlar bekleyen bir kent kimliğinin, giderek unutturulmaya çalışılan yıkımın karşısında söz / ses adalet çağrısını yineler. Topyekun yıkımdan, on binlerce insanın canından, bir kentin belleğinin taşıyıcısı olagelen kalıt / yapı ve insanından mahrum konulduğu, insanın insana cehennem tahayyülünü var ettiği bir zeminde itirazlar salt / sıradan olanın yarasını fark edebilmek içindir, adınadır. Umursayanı kalmış mıdır, 14 Mayıs sahiden de bir milat olacak mıdır oralar için de...
1 Mayıs izlenimlerini Agos Gazetesinden aktaralım: “Saat 11.00'da başlayan kutlamalar için İstanbul'un her yerinden on binlerce işçi ve emekçi sabah saatlerinden itibaren Maltepe'ye akın etti.
Kutlama alanına iki ayrı koldan giriş yapıldı. Maltepe Cevahir Otel önünde toplanan DİSK, TMMOB, CHP, Sosyalist Güç Birliği bileşeni partiler, buradan alana doğru yürüdü.
Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri, TİP, KESK, TTB, TDB ve siyasi partiler İdeal Tepe'de bir araya geldi ve buradan alana girdi.
Saat 13.00'e geldiğinde meydan dolmasına rağmen gruplar hala alana akın ediyordu.
1 Mayıs kutlaması grupların coşkulu katılımıyla gerçekleşti.
Mitingde konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, AKP iktidarının 20 yıldır büyük yıkımlar yarattığını söyledi. Çerkezoğlu, iki hafta sonra gerçekleşecek seçimleri hatırlattı ve "Bu yıl istibdat ile hürriyet arasında bir seçim yapacağız ve bu kötülük düzeninden kurtulacağız." dedi.
"14 Mayıs'ta bu haramilerin düzenini yıkacak mıyız?" diye soran Çerkezoğlu, "Bu 1 Mayıs Taksim'in yasaklı olduğu son 1 Mayıs olacak, gelecek yıl 1 Mayıs'ta Taksim'de olacağız" dedi.
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil ise Türkiye'nin her yerinde yüzbinlerce emekçinin alanlarda "emek bizim gelecek bizim" diye haykırdığını söyleyerek, "Bu 1 Mayıs'ta bu iktidarı değiştirme sözü vererek alana çıktık ve kadınlar, gençler, emeği yok sayılanlar olarak bu iktidarı göndereceğiz" şeklinde konuştu.
TTB (Türk Tabipleri Birliği) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı da, "Biz kararlıyız biz birlikte değiştireceğiz" diyerek başladığı konuşmasını Edip Cansever'in "Bir mendil niye kanar?" adlı şiirini okuyarak sürdürdü. "Değiştirmek bizim elimizde" diyen Fincancı, "Doğamızı, emeğimizi, haklarımızı yok edenlerle mücadele etmenin tam zamanı. Söz veriyoruz, değiştireceğiz" dedi.
Ankara'da ise Tandoğan meydanından on binler biraraya geldi.
Türkiye'nin pek çok ilinde de işçiler ve emekçiler alanları doldurdu.
İstanbul'da sabah saatlerinde DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, '1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü' dolayısıyla Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk koydu.”
Bir zonaya dönüştürülmüş, indirgenmiş olagelen menzilde işçi / emekçinin var ettiği tiz çığlığın nasıl da boşlukta yankılana durduğunu gördüğümüz bir başka direniş güncesi de Taksim, Osmanbey, Beşiktaş üçgeninde var edilir. Tümüyle zorbalık rejiminin nasıl bir hal ve istemle birlikte “zonayı” yerle bir etmeye devam ettiği muğlak olmayan tahakküm ve tehdit döngüsünden belirgindir. Bir memleket pratiğinin orta yeri işkenceye, bir yanı aralıksız gasba, diğer yanı eksiltmelere çıkartılır. Mütemadiyen nutuklar artık sallamanın pek çok farklı düzleminden var edilirken ortaya vaat diye serilen uydurma hallerin yekunu tümüyle ekonomik darboğaz içinde kendi kaderine terk edilmiş olanı göstermez. Bir buna izin verilmez. Düzen, sermayesi, kanaati, kanaat paylaşan diye görünen tetikçileri vesaire ile birlikte mutlak bir sınırlamayı var etmeye çalışmaktadır. Mayıs’ın ol 14’ünde var edilecek olan seçim bahsinin kıyısında en başından bu yana süre giden kime aittir bu ülke / düzlem / yer mefhumunun nihai çözümlemesi için bir kere daha bütün tuşlara basılmaktadır. Bir zona / kurtarılmış bölge / denetlenen panoptikon sürekliliğinde her şekilde umudun çalınmasına devam mı, tamam mı denilecektir mesele ortadadır. Yaşatılan, var edilen ve hepimiz için bir sınamaya dönüştürülen bu cenderenin karşısında söz, karar ve eylem yarınları belirleyecektir. Bir vatan tahayyülünün köküne kibrit suyunun dökülmesine devam edilirken, çanlar bir defa da muktedir ve avenesi için çalıyor duyuyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Gazete Karınca
0 notes
Hola. Venezolano fuera de Venezuela pasando el reporte de los convives que siguen dentro del país.
1. Atrasaron la apertura de los centros de votación de 6 am a 8am
2. A las 12pm que estoy mandando este ask, algunas mesas no han abierto bajo la excusa de que las máquinas no sirven. (De bolas que si sirven).
3. Están llegando agentes de la GNB (guardia Nacional bolivariana), DGCIM (dirección General de contra-inteligencia militar) y SEBIN (servicio bolivariano de inteligencia nacional) a intimidar a los votantes que llevan horas esperando pasar para ejercer. Solo están llegando estos agentes a centros de votación en zonas altamente opositoras.
4. Hay mucha esperanza.
5. Fotos agregadas. La de los pantalones es alguien el la fila cosiendole los pantalones a alguien que no dejaron pasar por vestimenta (porque si estas "mal vestido", no puedes votar).
Tremendo esa última foto. Esperemos que todos tengan la oportunidad de votar
100 notes
·
View notes