Tumgik
#Yusufeli Eski Camii
caginmumineleri · 3 years
Text
Tumblr media
Alim, mütefekkir ve aynı zamanda müctehid olan Takiyyuddin en-Nebhani, 1909'da Filistin'in kuzeyinde Hayfa şehrine bağlı İczim köyünde fakih bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesi hep ilimle ve dinle meşgul idi. Babası Filistin'de şer'i ilimler müderrisi idi. Dedesi Şeyh Yusuf en-Nebhani, Osmanlı Devleti'nde en önemli alim ve kadılardan birisi, Sultan Abdulhamid'in gözdelerindendi. Takiyyuddin en-Nebhani böyle bir çevrede yetiştiği için, çevresi onun yetişmesinde etkili oldu. Takiyyuddin en-Nebhani, Dedesinden ve babasından şer'i ilimlerin temelini öğrendi. Küçük yaşta Kur'an'ı ezberledi. Dedesinin yaptığı ilmî ve fıkhî oturumları, münazaraları ve münakaşaları dinliyordu. Onun bu davranışları dedesinin dikkatini çekti ve El-Ezher'e gönderilmesi için babasını ikna etti. Ezher'in lise bölümünü birincilikle bitirip diplomasını aldı. Ardından Ezher'e bağlı Dar'ul Ulum'a devam etmeye başladı. Dedesinin tavsiyesi üzerine Ezher alimlerinden Muhammed Hader Hüseyin'in derslerine devam etti. Ezher'in eski programını okuduğu gibi Ezher'de okutulan yeni programa göre de okudu. Üstünlük gösterip bütün dersleri birincilikle geçen Takiyyuddin en-Nebhani, hocalarının ve okul arkadaşlarının dikkatini çekti. Fikirleri derin, görüşleri olgundu. Bu özelliğinden dolayı Kahire'de yüksek okullarda fikrî münazaralara ve münakaşalara katılıyordu. Böylece hüccetli, delilleri kuvvetli bir kişi olarak tanındı. Arapça ilimleri, fıkıh, fıkıh usulu, hadis ve hadis usulu, tefsir, tevhid ve kelam ilimlerini ve diğer ilimleri okudu. Bu ilim derslerine katılan en uyanık ve derin düşünen kişi olarak tanındı. Delilleri ince bir şekilde kavrayıp anlatıyordu. Fikir, münakaşa ve münazaralarda ikna edici delillere sahip idi. Ciddiyette, çalışkanlıkta, ilmi tahsil etmekte ve vaktini en iyi bir şekilde değerlendirmekte özen gösteren bir talebe olarak bilindi. Nablus'un büyük camii olan Mescid-i Kebir'de bir hutbe verdikten sonra dönemin Ürdün Kralı Abdullah (Kral Hüseyin'in dedesi) tarafından çağrılarak sorguya çekildi. Bunun üzerine Kral Abdullah'a şu cevabı verdi: "Allah'ı dost edineni dost edineceğime, Allah'a düşmanlık yapana düşmanlık yapacağıma dair Allah'a söz verdim." Ardından Kral Abdullah tarafından hapse atıldı. Araya bölgenin etkili alimlerinin girmesi ile hapisten çıkartıldı. Sonra Kudüs'e dönüp yüklendiği devlet görevlerinin tümünden istifa ederek şöyle dedi: "Benim gibi insanların herhangi bir devlet görevinde çalışması doğru değildir." Devlet memuriyetinden istifa edip ayrıldıktan sonra ölümüne kadar geçen süre içerisinde hayatını İslâm mücadelesi ile geçirdi. 23 Receb 1398 (20 Haziran 1977) yılında Beyrut'ta vefat etti. Allah rahmet etsin.
2 notes · View notes
Text
Bir Miktar Kitap Daha
Tumblr media
Bir miktar daha derinleşmek istediğim konular arasında yer alan sanata giriş babında okuduğum kitap kendisi; aslında konunun uzmanları bu alanda başlangıç kitabı olarak Gombrich'in kitabını öneriyor ama pahalı bir kitap oluşuyla, kütüphanede de bunu bulmamla kendisini okuma listemden çıkarmış oldum. Bu tip kitapların yelpazaleri o kadar geniş oluyor ki, bitirdiğinizde aklınızda hiçbir şeyin kalmadığını düşünüyorsunuz, gerçekten de kalmıyor olabilir tabi bu nedenle benzer kitapları yine de okumakta yarar olacaktır, kısacası Gombrich'i tamamen rafa kaldırmış da değilim.
Kitabımız sanatı mağara resimlerinden alıp günümüz sanatına kadar akımları ve bu akımların öncü isimlerini eserleriyle beraber anlatarak getiriyor. Sanat akımlarının anlatıldığı kısımları hiç sevemedim, pek bir yavan ve anlaması güç geldi bana. Ama ünlü bir resmi tüm detayları ile anlattığı bölümleri çok ilgimi çekti, heyecan duyarak okudum bu kısımları.
Üç beş güzel resim görmek için bile tavsiye edebileceğim bu kitap ile ilgili şöyle de bir hayal kurdum ama baktım çok zamanımı alıyor yarıda bıraktım. Kitapta yer alan bütün eserlerin ve sergilendiği yerlerin bir listesini çıkarmak ve günün birinde onları yerlerinde görme ümidiyle saklamaktı ama söylediğim gibi bırakmak zorunda kaldım. Keşke dedim kitabın sonuna böyle bir liste eklenseymiş ne güzel olurmuş. Buradan yetkililere sesleniyorum, yapmanız gerekeni biliyorsunuz. Ben yine de yazabildiğim kadarıyla listemi buraya ekleyip bir sevaba gireyim diyorum :)
* Ti'nin Mastaba Mezarı - Sakkara, Mısır
* Altamira Mağara Resmi - Santiliana del Mar, Cantabria, İspanya
* Ubirr Kaya Resmi - Ubirr, Kakadu National Park, Avustralya
* Lascaux Mağara Resmi - Lascaux, Fransa
* Nazca Çizgileri - Pampas de Jumana, Peru
* Silindir mühür - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Çalılıktaki Koç heykelciği - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Akad Kralı Naram-Sin'in Zafer Steli - Louvre, Paris, Fransa
* Savaş Paneli - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Agememnon'un Maskesi - Ulusal Arkeoloji Müzesi, Atina, Yunanistan
* Kadın Figürü - Metropolitan Museum of Art, New York, ABD
* Ahtapot desenli deniz üslubu vazo - Heraklion Arkeoloji Müzesi, Girit, Yunanistan
* Toreador Freski - Heraklion Arkeoloji Müzesi, Girit, Yunanistan
* Anubis, Ölüm Tanrısı - Deir el-Bahri, Tebai, Mısır
* Katip Setka - Louvre, Paris, Fransa
* Asyut'lu Sennuwy - Museum of Fine Arts, Boston, ABD
* Nebamun için Denetlenen Tarla - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Tutankgamon'un Gömü Maskı - Mısır Ulusal Müzesi, Kahire, Mısır
* Devası Baş No 1 - Parque Museo La Venta Villahermosa, Tabasco, Meksika
* Fenton Çömleği - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Teotihuacan - Museo del Templo Mayor, Mexico City, Meksika
* Tören Yolu - Detroit Institute of Arts
* Oturmuş aslan - Ulusal İran Müzesi, Tahran, İran
* 2. Asurnasirpal Aslanları Öldürürken - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Yeni Asur Kanatlı Koruyucu - British Museum, Londra, Birleşik Krallık
* Fil Biçiminde Şarap Kabı - Musee Guimet, Paris, Fransa
* Gömü Maskesi - Sanxingdui Müzesi, Sichuan, Çin
* Mark Yi Bianzhong - Hubei Yerel Müzesi, Çin
* Bi diski ile süslü tokmak - Batı Hanlığı Müzesi, Nanyue Kralı'nın Mezarı, Guangzhou Bölgesi, Çin
* Mezar Flaması - Hunan Yerel Müzesi, Çin
* Prenses Dou Wan' ın Zırhı - Ulusal Çin Müzesi, Pekin, Çin
* Pişmiş Topraktan Ordu - Xi'an yakınları, Shaanxi Bölgesi, Çin
* Aphaia Tapınağı Askeri - Münih, Almanya
* Phanon ve Lesbos kızkarı kırmızı figürlü hydria - Museo Archeologio, Floransa, İtalya
* Anavysos Kurosu Attika - Ulusal Arkeoloji Müzesi, Atina, Yunanistan
* Parthenon - Akropolis, Atina, Yunanistan
* Bergama Zeus Sunağı - Pergamon Museum, Berlin, Almanya
* Milo Venüsü - Louvre, Paris, Fransa
* Attika Siyah Figürlü Amforası - Gregoryen Etrüsk Müzesi, Vatikan
* Disk Atan Adam - Münih, Almanya
* Parthenon Frizi - British Museum
* Buddha - Yungang Mağaraları, Shanxi, Çin
* Bimaran Kutsal Emanet Sandığı - British Museum
* Kondo - Nara, Japonya
* Amida Buddha - Byodo-in Tapınağı, Uji, Japonya
* Kolezyum - Roma, İtalya
* Prima Porta Augustus - Vatikan Müze ve Galerileri, Vatikan
* Yumurta ve ardıç kuşlu natürmort - Museo Archeologio Nazionale, Napoli, İtalya
* Villa dei Misteri - Pompei, İtalya
* Marcus Aurelius'un Atlı Heykeli - Musei Capitolini, Roma, İtalya
* Benin Levhası - Staatliche Museen zu Berlin, Almanya
* Ayasofya'nın kubbesi - İstanbul
* İmparator Justinyen'in Maiyeti - San Vitale Kilisesi, Ravenna, İtalya
* Borradaile Triptiği - British Museum
* Aziz Nikola İkonası - State Hermitage Museum, St. Petersburg, Rusya
* Meryem ve Çocuk İsa - Uffizi, Floransa, İtalya
* Göksel Merdiven - Azize Katherina Kutsal Manastırı, Sina, Mısır
* Pantokrator İsa - Monreale Bazilikası, Sicilya, İtalya
* Eski Ahit Üçlemesi - Tretyakov Devlet Galerisi, Moskova, Rusya
* Kandarita Mahadeva Tapınağı - Khajuraho, Madhta Pradesh, Hindistan
* Vishnu ve Avatarlar - Museum of Fine Arts, Houston, ABD
* Surya'nın arabasının tekerleği - Konark Güneş Tapınağı, Orissa, Hindistan
* Shiva Nataeaja - British Museum, Londra
* Durrow Kirabı'nın iç japağı - Trinity College, Dublin, İrlanda
* Ardagh Kadehi - National Museum of Irland, Dublin, İrlanda
* Kirkyard Taşı - Aberlemno Kilise Mezarlığı, Angus, İskoçya
* Lindisfarne İncilleri - British Library, Londra
* Kells Kitapları - Trinity College, Dublin, İrlanda
* Şam Emeviye Camii - Suriye
* Mısır kasesi - Victoria and Albert Museum, Londra
* Aslan ve Ceylanlar paneli - Hırbet el Mefcer, Eriha, Filistin
* El Hamra - Granada, İspanya
* Tahtı Süleyman'dan bir çini - Victoria ve Albert Museum, Londra
* Sultan Okcaytu Türbesi - Sulraniye, İran
* Şahname'den bir sayfa - Royal Asiatic Society, Londra
* Mavi Kuran - Metropolitan Museum of Art, New York, ABD
* Tang Sarayı Eşrafının Bahar Gezintisi - Ulusal Saray Müzesi, Oekin, Çin
* Qin'i dinlerken - Ulusal Saray Müzesi, Taipei, Çin
* Qing Ming Festivali - Ulusal Saray Müzesi, Pekin, Çin
* Trompet ağızlı vazo - Yale University Art Gallery, New Haven, ABD
* Qiao ve Hua Dağlarında - Ulusal Saray Müzesi, Taipei, Çin
* Erken Bahar - Ulusal Saray Müzesi, Taipei, Çin
* Avatamsaka Sutra - Cleveland Museum of Art, Ohio, ABD
* Kore ibriği - British Museum, Londra
* Sert yastık - British Museum, Londra
* Abitabha Üçlüsü - Samsung Sanat Müzesi, Seul, Kore
* Günaha Çağrı - Metropolitan Museum of Art, New York
* Tahtta oturan İsa - Kölner Dom, Köln, Almanya
* Peygamber Zekeriya - Duomo di Modena, Modena, İtalya
* Bayeux Duvar Halısı - Centre Guillaume Le Conquerant, Bayeux, Fransa
* Aztek Güneş Taşı - Museo Nacional de Antropologia, Mexico City, Meksika
* Buhurdanlık - Metropolitan Museum of Art, New York
* Chimu Göğüslüğü - Dallas Museum of Art, ABD
* Inka Örme Tuniği - Field Museum, Chicago, ABD
* Mikstek Kodeksi - British Museum, Londra
* Son Akşam Yemeği - Museo dell'opera della metropolitana, Siena, İtalya
* Dokuma Sanatı - Museo dell'opera del Duomo, Floransa, İtalya
* İyi Yönetimin Kentteki Etkileri - Palazzo Pubblico, Siena, İtalya
* Ölü İsa'ya Ağıt - Capella degli Scrovegni, Padova, İtalya
* Çarmıhın Taşınması - Louvre, Paris
* Bambu - Freer Gallery of Art, Smithsonian Museum, Washington
* Sazan balığı desenli kapaklı vazo - Indianapolis Museum of Art, ABD
* Bao'ensi Nankin'den çatı kremiti - Nankin Şehir Müzesi, Jiangsu, Çin
* Porselen Ming İmparatorluk Vazosu - Saray Müzesi, Pekin, Çin
* Meryem'e Müjde - Santa Trinita Kilisesi, Floransa, İtalya
* Kalbin Sunuluşu - Louvre, Paris
* Wilton Diptiği - National Gallery, Londra
* Gençlik Çeşmesi - Castello della Manta, Saluzzo, İtalya
* Bıldırcınlı Meryem - Museo di Castelvecchio, Verona, İtalya
* Kahin Kralların Secdesi - Uffizi, Floransa, İtalya
* Berry Dükü'nün Saatleri - Musee Conde, Chantilly, Fransa
* şeftali çiçeği ülkesine düşsel yolculuk - Tenri Üniversitesi Kütüphanesi, Nara, Japonya
* Seodang - Ulusal Kore Müzesi, Seul, Kore
* Şişe biçiminde imbik - Metropolitan Museum ıf Art, New York
* Elmas Dağları'nın Genel Manzarası - Samsung Sanat Müzesi, Seul, Kore
* Meryem ve çocuk isa - Groningemuseum of Art, Brugge, Belçika
* Merode Sunak Resmin' den Yusuf - Metropolitan Museum of Art, New York
* Sarraf Dükkanı - Maria Portinari - Metropolitan Museum of Art, New York
* Azizler Arasında Meryem - Musee des Beaux-Arts, Rouen, Fransa
* Arnolfini'nin Düğünü - National Gallery, Londra
* Çarmıhtan İndiriliş - Museo del Prado, Madrid
* Portinari Sunak Resmi - Uffizi, Floransa, İtalya
* Floransa Rönesansı'nın Beş Ustası - Louvre, Paris
* Kutsal Üçlü - Santa Maria Novella, Floransa, İtalya
* Meryem'e Müjde - Museo Diocesano, Cortona, İtalya
* Meryem ve Çocuk İsa - Galleria Palatina, Floransa, İtalya
* Niccolo Mauruzi da Tolentino - Uffizi, Floransa, İtalya
* Cennetin Kapıları - Museo dell'opera del Duomo, Floransa, İtalya
* Aziz Antonio Poliptiği - Galeria Nazionale dell'umbria, Perugia, İtalya
Sayfa 158'de kalmışım benim dışımdaki hayır sahiplerine not.
Tabi bu koskoca kitapta bir tane resmimizin, sanatçımızın olmaması üzücü; daha da üzücü olanı bize ait kitaptaki tek eser olan Ayasofya'nın içindeki fresk ve mozaiklerin neredeyse yok olmuş olmasını anlatıyor oluşu.
Tumblr media
Daha önce de söylemişimdir mutlaka, hikaye okumayı hiç sevmediğimi, yine de sevdiğim yazarların öykü kitaplarını veya Sait Faik gibi artık okumamanın ayıp olduğu kitapları okuyorum. Sağolsunlar pişman etmiyorlar genelde. Semaver de bu genele karşı çıkmadı ve damakta bıraktığı hoş tadıyla tavsiyeyi hak etti. Yazarı ilk kez okuduğum için hikâyelerinin kısalığı beni şaşırttı ve pek çoğunda da olaylardan ziyade durumların ön plana çıktığını fark ettim. Durumlar üzerine az ve öz, yazan bir yazar. Öz kelimesini tekrar vurgulamak istiyorum, kitabı bitirdiğimde bende bıraktığı duyguyu en iyi ifade eden kelime olması sebebiyle. Demek oluyor ki bu yazarın da arkası gelecek.
Tumblr media
İlgi duyduğum alanlardan biri de felsefe, yıllar önce bilinçsizce okuduğum Sofi'nin Dünyası ile felsefeye giriş yapmışım aslında, ikinci ve bilinçli giririşimi de bu kitapla yapmış oldum. Yeni baskılarında vardır belki ama benim okuduğum çok eski bir baskısı olduğu için Kant'tan sonrası yoktu, okumaya niyet ederseniz bilginiz olsun. Akımlar, filozoflar, dönemin koşulları oldukça derli toplu, geniş bir perspektifle, anlaşılır anlatılıyor. Kitabı okurken kendinizi üniversite sıralarında gibi hissediyorsunuz, çünkü yazar verdiği derslerin bir özetini adeta sınıfta anlatıyormuşçasına yazmış. Tabi koskoca felsefe tarihi bir defada anlaşılacak bir şey değil, okuyacağım benzer birkaç kitap daha olacak ve bir de Youtube'ta "dilozof" diye bir kanal var o da felsefe tarihi anlatıyor ve bence müthiş anlatıyor, onun videolarını en baştan not tutarak izlemek istiyorum. Filozofların fragman ve kitaplarını da tek tek okumak istiyorum, ilk ağızdan aracısız bir okuma bambaşka yorumları da birlikte getirecektir. İstiyorum da istiyorum, bakalım ne kadarını başaracağım.
2 notes · View notes
dlgrdlgr · 7 years
Photo
Tumblr media
Merhaba arkadaşlar şimdi size şöyle Mardin’de nereleri gezmelisiniz ya da gelen arkadaşlarınız olduğunda onları gezdirmek için nelere götürmeli gezdirilmeli diye bir liste oluşturdum,tabii bu benim seçtiklerim daha bir sürü yer var ama bunlar mutlaka görülmesi gereken yerler diye düşünüyorum 😊Bu listeyi de bir yerde bulamazsınız onu da söyleyeyim tamamı bana aittir vs. 😊😊📷📸🌍Unuttuğum şunu da mutlaka görsünler dediğiniz yerler varsa yazabilirsiniz 😊
MARDİN
1)Mardin Müzesi (1895 yılında Meryemana Kilisesine bağlı Süryani Katolik Patrikhanesi olarak inşa edilmiş,1995’te müzeye dönüştürülmüştür.) 2)Mardin Kalesi (975-976 yıllarında Hamdaniler tarafından inşa edilmiş, yüksekliği de denizden 1200 m’dir.) 3)Mardin Ulu Camii (Mardin’in en eski camiisi 11.yy Selçuklular tarafından yapıldığı Artuklular dön. Bugünkü şeklini aldığı düşünülmektedir. ) 4)Latifiye Camiisi (1371 Artuklular dön.) 5)Şehidiye Camiisi 6)Zinciriye Medresesi (1385 yılında Artuklular dön. Necmeddin İsa tarafından yapılmış.Üst kısma çıkmak yasak tabi orada bir tanıdığınız yoksa, eğer çıkartmıyorlarsa medresenin arkasından dolanıp yukarı çıkın kalenin dibinde muhteşem bir manzarayla karşı karşıya kalacaksınız) 7)Hatuniye Medresesi 8)Kasımiye Medresesi( Akkoyunlular tarafından) 9)Kırklar(Mor Behnem)Kilisesi 10)Meryemana Kilisesi (Müzenin hemen yanındaki) 11)Mort Şmuni Kilisesi 12)Mor Efrem Manastırı(Süryani Katolik) 13)Surp Hovsep(Mor Yusuf) Kilisesi 14)Surp Kevork Kilisesi(Kırmızı Kilise) 15)Kayseriyye Çarşısı 16)Revaklı Çarşısı(Tellallar ya da Sipahiler Çarşısı) 17)Bakırcılar Çarşısı 18)Askeri Kışla 19)Eski PTT Binası 20)Kız Meslek Lisesi Binası 21)Surur Hanı (Şu anda restoran olarak kullanılıyor) 22)Emir Hamamı 23)Mardin sokakları ( Kaybolarak keşfedersin) 24)Sanat Sokağı 25)Abbaralar 26)Tarihi Marangozcular Kıraathanesi 27)Büyük Mardin Otel’inden muhakkak Mardin manzarasını hem gündüz hem gece izlemelisiniz küçük bir ricayla balkonuna alıyorlar. 28)Firdevs Köşkü 29)Deyrülzafaran Manastırı( Mardin merkeze 3 km uzaklıkta) 30)Dara Antik Kenti (Mardin’e 30 km uzaklıktadır. Kent içinde; kilise,saray,çarşı,zindan,su sarnıcı,sur kalıntıları,mağara evler bulunmaktadır.) MİDYAT 31)Mor Hobil(Mor Abrohom) Manastırı 32)Protestan Kilisesi(Konuk evinin damından gördüğünüz ve poz verdiğiniz meşhur kilise) 33)Mor Aksanoya Kilisesi 34)Mor Barsavmo Kilisesi 35)Cevat Paşa Camii 36)Midyat Konukevi 37)Gelüşke Hanı 38)Gümüşçüler Çarşısı 39)Estel Köşk Meydanı 40)Kent Müzesi 41)Kültürevi 42)Deyrülumur(Mor Gabriel)Manastırı (Midyat merkeze 20 km) 43)İzozoel Kilisesi (Altıntaş-Keferze Köyü-) 44)Mor Stefanos Kilisesi(Güngören-Keferbe Köyü-) 45)Meryemana Kilisesi(Anıtlı Köyü) 46)Mor Yakup Kilisesi (Barıştepe-Salhe Köyü-) 47)Mor Loozor Manastırı (Mercimekli-Haspınase Köyü) 48)Hah Harabeleri (Anıtlı) 49)Zaz(İzbırak)Köyü NUSAYBİN 50)Gırnavaz Höyüğü (Nusaybin merkeze 4 km uzaklıkta) 51)Marin Antik Kent ve Kalesi(Merkeze 15 km,yüksek bir kayalık üzerine inşa edilmiş.) 52)Anzavur Kalesi( Merkeze 14 km,bir tepe üzerine kurulmuş.) 53)Mor Yakup Manastırı 54)Mor Evgin Manastırı(Güneydoğu’nun Sümelası) 55)Kaçakçılar Çarşısı 56)Zeynelabidin Camii ve Türbesi 57)Beyazsu ve Karasu 58)Alman Köprüsü 59)Dere Çömere Manastırı 60)Tılmınar Höyüğü 61)Girmeli Höyüğü KIZILTEPE 62)Xurs Vadisi ve Şelaleri SAVUR 63)Kıllit(Dereiçi)Köyü (Eski bir Süryani yerleşim yeridir ve üç kilisesi vardır.Turabdin Cenneti olarak adlandırılıyor.) DERİK 64)Derinsu Mağarası ve Göleti
140 notes · View notes
izimbozada · 3 years
Photo
Tumblr media
Mardin’e gidecekler için : Tek nefeste Mardin gezi rehberi. Sizin için hazırlanan bu kapsamlı listeye sizin de ekleyeceğiniz yerler olabilir mi ? Sevgili @birhayalinpesinde ‘nin gözünden… 👇 İlk izlenimlerim : Ben hayatımda böyle misafirperver bir şehir görmedim. Esnaf sokakta önünüzü kesip zorla dükkanına çekip bir şeyler ikram ediyor. Ev sahipleri evlerine davet ediyor. Anadolunun ruhu hala yaşıyor buralarda. Binlerce yıllık tarihten ve enfes yemeklerden bahsetmiyorum bile. 👇 Ulaşım : @pegasusairlines ile direk Mardin’e 1 buçuk saatte ulaşabilirsiniz. Daha sonra ister araba kiralayarak isterseniz hava limanından kalkan araçlarla Mardin’e ulaşılıyor ama bence araç kiralayıp, Batman, Urfa ve Diyarbakır’ı da kapsayan bir rota yapın derim. 👇 Gezilecek Yerler : Kasımiye Medresesi, Mor Behram, Mardin Müzesi, Sakıp Sabancı Kent Müzesi, Latifiye Camii, Mardin Protestan Kilisesi, Zinciriye Medresesi, Tellallar Çarşısı, Eski Ptt Binası, Deyrulzafaran Manastırı, mutlaka Dara Antik Kenti ve Midyat. Zamanı olanlar Hasankeyf’e de geçebilir. 👇 Yeme içme : Kana Cafe’de meşhur Suryani çayı ve çöreği, Yusuf Usta’da mardin kebabı ve ciğer, Rıdo’da mardin kebabı, Bağdadi’de her şey, Kültür Kafe’de reyhan şerbeti, Seyr-i Mardin’de gün batımı anında kahve. Ayrıca şehir merkezinde kaburga dolması yapan bir mekanda efsane bir yemek yemeden dönmeyin. 👇 Gelmişken : Diyarbakır’da ciğer yemeden, Hasankeyf’i görmeden de dönmeyin.🤗 🏡 Kalın: @mardius_tarihi_konak @mirsoumhotels @selcuklukonagi @kasrinehrozhotel #kucukoteller #mardingezi #mardinotelleri #butikoteller #tarihiyerler #gezi #seyahat #hadiozaman #birhayalinpesinde #mardin #kucukotellermardin (Mardin) https://www.instagram.com/p/CUcjzN6MR9g/?utm_medium=tumblr
0 notes
yemek-filozofu · 7 years
Photo
Tumblr media
Mardin Gezi Rehberi paylaşımını Kasımiye Medresesi’nin emektarı Fahri’nin çektiği bu fotoğrafla paylaşmak istedim. Kaydedip kullanmalık güzel bir liste ama😉 1️⃣Nerede Kalmalı: Eski Mardin’in tam merkezindeki @izala_hotel bence şehrin en iyisi! An itibarı ile gece manzarası son storyde. 2️⃣Nereleri Gezmeli (Merkeze uzaklıkları ile); -Deyrülzafaran Manastırı (15dk) -Kasımiye Medresesi (10dk) -Zinciriye Medresesi (Merkezde) -Dara Antik Kenti (25dk) -Eski Şehir Sokakları (Merkezde) -Mardin Müzesi (Merkezde) -Ulu Camii 3️⃣Ne Yenir? -Kebapçı Yusuf Usta (Mardin Kebabı, Fıstıklı Kebap) -Kabadayı Beşir’in Yeri (Sac Kavurma) -Davut Selim (Badem Şekeri, Süryani ve Dibek Kahvesi) -Kardeşler Odun Fırını (Yağlı Peynirli Katmer, Mardin Çöreği) -Bağdadi (Yöresel) -Sadık Künefe (Künefe) -Kebapçı Rıdo (Kıyma Kebap) 🙋🏻‍♂️Biz yarın sabah Mardin Kaymağı ile son vurgunu yapıp dönüyoruz. Tüm ayrıntılara öne çıkan Mardin storylerinden de izleyebilirsiniz! #BirÇiftMardin #YFinMardin #FordileYolda __________________________________ #Mardin #Mezopotamya #Mardini #anadolu #anatolia #turkey #türkiye #seyahat #turkeyhome #trip #travel #mardingezirehberi #rehber #mardinrehberi #tavsiye #mardindeneyenir #mardindeneredekalınır #mardindenerelergezilir #gezi #traveler #gezgin #tavsiye #liste #gap #food #foodie (Mardin)
1 note · View note
sizekitap · 4 years
Text
Kudüs ve Kutsal Topraklar Kültür Turu (Etkinlik)
Tumblr media
PROGRAM: Butik turumuz 24 kişi ile sınırlıdır
  1.Gün 8 Haziran Pazartesi Tel Aviv Ben Gurion Havalimanı-Kudüs
THY 06.45/11.00 uçuşuyla havalimanında karşılanma ve Kudüs’e geçiş. Kudüs’de ilk ziyaret noktamız, şehrin en yüksek (800m) ve bir o kadar önemli noktası Zeytin Dağı. buradan Kudüs’ü panoromik olarak görebileceğiz. Selman-ı Farisi, (İslamiyet’i kabul eden İran asıllı ilk sahabe) ve Rabiatü’l Adeviyye, (Basralı ünlü Müslüman, kadın sufi) türbeleri de burada. Ardından Zeytin Dağı’nın yamacında Gethsemane’ye devam ediyoruz. Yapımı 1924 tamamlanan Tüm Milletler Kilisesi’ni ziyaretimizin ardından Zion Tepesi’ne çıkıp Kudüs’ün kurucusu Hz.Davud’un mezarını ziyaret ediyoruz. Yine Zion Tepesi’nde Hz. İsa’nın havarileri ile son yemeğini yediği Son Yemek Odasını’da gördükten sonra Eski Kudüs’e yöneliyor ve Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırmış olduğu sur kapılarından eski şehre giriyoruz. Yahudiler için kutsal sayılan Ağlama Duvarını gördükten sonra
Mescid-i Aksa, Ömer Camii ve Kubbet’üs  Sahra’yı, ziyaret ediyoruz. Muallak Taşı’nı, Burak Mescidi, Mervan Camii’ni gördükten sonra, Hz. İsa’nın eziyetli son yürüyüşünü yaptığı Via Dolorasa (Çile Yolu) yolundan geçerek, Hristiyan aleminin en kutsal kilisesi sayılan Holy Sepulcher (Kıyamet) Kilisesi ziyaretlerimizle eski şehirdeki ziyaret alanlarımızı tamamlıyoruz ve otelimize geçiyoruz. Akşam yemeğimiz otelimizde açık büfe. Konaklama: Kudüs
2.Gün 9 Haziran Salı Kudüs-El Halil (Hebron)-Betlehem (Beytüllahim)-Kudüs 
Sabah kahvaltımızın ardında aracımızla Filistin Ulusal Yönetimi’ne ait bölgeye geçerek yaklaşık bir saatlik yolculukla El Halil’e varacağız. Halilurrahman Camii’nde Hz. İbrahim, Hz. İshak,Hz. Yakup ve Hz. Yusuf Peygamberler’ in ve hanımlarının kabirlerini ziyaret edeceğiz. Ardından yine Filistin Ulusal Yönetim bölgesinde yer alan Betlehem’e geçiyoruz. Burada Hz. İsa’nın doğduğu mağaranın bulunduğu Kutsal Doğuş Kilisesi ve Aziz Katerina Manastırı’nı ziyaret ediyoruz. Gezimizi tamamladıktan sonra Kudüs’e dönüyoruz. Akşam yemeğimiz otelimizde açık büfe. Akşam isteyen misafirlerimiz Mamilla veya Eski Tren İstasyonu bölgesinde keyifli vakit geçirebilir. (Taksi ile 2-4 km mesafesinde 15-20 Şekel (1 Şekel=1,76 TL) Konaklama: Kudüs
3.Gün 10 Haziran Çarşamba Kudüs-Ölü Deniz (Lut Gölü)-Eriha (Jericho/Ceriko)  -Taberiye (Tiberias)-Nasıra (Nazareth) Sabah kahvaltımızın ardından aracımızla Yehuda Çölü güzergahında Ölü Deniz’e hareket ediyoruz. Yol üzerinde Hz. Musa Külliyesi’ni ziyaret ettikten sonra aracımızla Dünya tarihinin en eski şehirlerinden biri Eriha’ya varıyoruz. Eriha hakkında alacağımız bilgiler sonrasında Lut Gölü/Ölü Deniz bölgesine hareket. Deniz seviyesinden 400 m. aşağıda bulunan, Lut kavminin yaşadığı Sodom ve Gomore şehirlerinin helak olup altında kaldığı anlatılan Lut Gölü’nde yüzmeye vakit ayırıyoruz. Değişik bir deneyim bizleri bekliyor. Plajdan ayrıldıktan sonra Kuzeye doğru yolculuğumuz Ürdün Vadisi’ne paralel olarak  vadi sınırı boyunca yaklaşık iki saat sürecek. Hz.İsa’nın Peygamber olduğu ve ilk mucizelerin yaşandığı Taberiye şehri ve Taberiye Gölü’ne (Galilee / Cemile denizi) varıyoruz. Taberiye şehrinde kısa bir gezinti yapıyor ardından Hz. İsa’nın Havarileri’ne vaaz verdiği Sonsuz Mutluluk Tepesi’ne çıkacağız. Buradan tüm bölgeyi panoromik olarak görme şansımız olacak. Gezilerimizin ardından Nasıra’ya geçiyoruz. Akşam yemeği otelimizde açık büfe. Akşam isteyen misafirlerimiz Nasıra merkezde vakit geçirebilir.
(Taksi ile 3-4 km mesafede) Konaklama: Nasıra
  4.Gün 11 Haziran Perşembe Nasıra-Hayfa-Akka-Tel Aviv
Otelimizde alacağımız kahvaltının ardından Nasıra’da Meryem Ana’ya Melek Cebrail’in Hz. İsa’ya hamile olduğu müjdesinin verildiği Meryem’in Evi’nin üzerine inşa edilen ve orta doğunun en büyük kilisesi olan Müjde Kilisesi’ni ziyaret edeceğiz. Nasıra gezimizin ardından Hayfa şehrine geçiyoruz. Burada ilk durağımız Bahai Bahçeleri ve Tapınağı. 19.yy da İran’da Bahaullah tarafından kurulan insanlığın kutsal birliğine odaklanan Tek Tanrılı Dinin Kurucusu Bahaullah İran’dan sürgün edilince Osmanlı’ya sığınmıştır. Oğul Abdul Baha’nın önderliğinde gelişen dinin en güzel eserleri burada bulunmaktadır. Buradaki ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra Akka’ya doğru yola çıkıyoruz. Hz. Ömer’in 638 yılında kurduğu şehirde, Akka Kalesi, Haçlı Seferlerin’den kalma tüneller, Osmanlı döneminde kalma olan El Cezar Camii, Osmanlı Kalesi, Han el-Umdan ve yüzlerce çeşit baharatların satıldığı Türk Çarşısı’nı göreceğiz. (Şehirde Camii ve diğer eserler o dönemdeki müsaitlik durumuna göre ziyaret edilebiliyor.) Gezimizi tamamladıktan sonra Tel Aviv’e geçiyoruz. Yolculuğumuz Akdeniz kıyısı boyunca bir saat sürecek. Akşam yemeğimiz otelde. Akşam isteyen misafirlerimiz Tel Aviv sahil boyunda/Tel Aviv Liman bölgesinde keyifli vakit geçirebilirler. Konaklama: Tel Aviv
5.Gün 12 Haziran Cuma Tel Aviv-Yafa-İstanbul
Otelde kahvaltının ardından odalarımızı boşaltıyor ve Tel Aviv turumuza başlıyoruz. Unesco listesindeki Beyaz Tel Aviv evleri, 1930’lu yıllarda modern akım etkisi ile inşaa edilen Bauhaus mimarisi evleri, Tel Aviv’in en ünlü caddesi Rotschild, 1906’da ilk kurulan mahallesi Neve Tsedek, Osmanlı döneminden kalma Hicaz Yolu üzerindeki tren istasyonu, göreceğimiz noktalar. Tel Aviv turumuzun ardında Eski Yafa’ya geçiyoruz. Yaklaşık 5000 yıllık bir tarihe sahip tarihi şehrin sokaklarını keşfederken, Abdülhamit saat kulesi, Valilik Sarayı, Tarihi Liman, Çarşı ve eski evler gezi noktalarımız olacak. (Zamanımız olursa isteyenler için denize girme fırsatı) THY 16.35 /20.00 uçağıyla dönüşe geçiş. 
​​
  FİYATA DAHİL OLAN HİZMETLER:
THY İstanbul-Tel Aviv-İstanbul gidiş-dönüş ekonomi sınıfı uçak bileti ve vergiler (Millerinizle acentemizden alabilirsiniz 200 usd. fiyattan düşülecektir.)
Havalimanı transferleri
2 Gece Kudüs New Capitol Otel vb konaklama (Yarım pansiyon açık büfe, Eski Kudüs’e yürüme mesafesinde)
1 gece Nazareth Golden Crown vb YP açık büfe otel konaklama
1 gece Telaviv  Seanet Hotel vb YP açık büfe otel konaklama
Programdaki tüm turlar
Giriş ücretleri
Bölgedeki ulaşımlar
Günlük kiş başı 1 şişe su
Türkçe tur lideri ve yerel rehberlik
Seyahat Sigortası
Vize (Yeşil pasaport ve vize muafiyeti olan pasaport sahipleri 15 $ eksik ödeme yaparlar)
Tüm bahşişler
  FİYATA DAHİL OLMAYAN HİZMETLER:
Kişisel harcamalar
Otel ekstraları (Telefon, oda servisi, kuru temizleme vb)
Yurt dışı çıkış harcı
Yemeklerde alınacak her türlü kapalı içecekler
Turlarda öğle yemeği
​​
Kesin rezervasyonda hakkında:
Katılmaya karar veren misafirlerimizin 21 Şubat Cuma’ya kadar iki kişilik odada kalacaklar asgari 270 USD, tek kişilik odada kalacaklar asgari  375 USD ödeyerek rezervasyonlarını kesinleştirebilirler.
Acente olası otel değişikliğinde aynı standartta otel vermekle yükümlüdür.
Vize için gerekli belgeler ve izinler:
Pasaport fotoğraflı sayfa görüntüsü (en az 7 ay)
Nüfus cüzdan önlü-arkalı görüntü
Meslek
Gidilen diğer ülkeler 
İsrail’e daha önce gittiniz mi?
Evli / Bekar durumu
Oteller:
NEW CAPITOL HOTEL v.b.
https://www.booking.com/hotel/il/new-capitol.tr.html
  GOLDEN CROWN NAZARETH HOTEL v.vb.
https://www.booking.com/hotel/il/golden-crown-nazareth.tr.html
Notlar :
*Programda belirtilen oteller standartları bakımından aynı olmak kaydı ile değiştirilebilir.
*Rezervasyon esnasında kesinlikle Koltuk Numarası sözü ve garantisi verilemez. 
*Program akışı rehber tarafından belirlenir. 
*Rehber gerekli gördüğü takdirde, zamanlama ve program akışı konusunda değişiklik yapma hakkına sahiptir
*Program yoğun ve tempoludur. Ülkeden kaynaklı sorunlar, hava şartları, yol, trafik yoğunluğu vb. durumlara göre rehber programda değişiklik yapmak konusunda yetkilidir. Gerektiğinde programdan eksiltmeler veya eklemeler yapabilir.
* Acentemiz, havayolları ile yolcularımız arasında aracı konumunda olup, 28.09.1955 Lahey Protokolüne tabidir. Uçuş öncesinde uçuş detayları değişebilir, tüm saatlerin hareket tarihlerinden 48 saat önce teyit edilmesi gerekmektedir. Yolcularımız saat değişikliği riskini bilerek ve kabul ederek turu satın almıştır. Uçak seferlerinde oluşabilecek rötar, aksama yada iptal gibi durumlar halinde oluşabilecek zaman kaybı, tura katılamama yada geç katılma gibi durumlardan, uçağın kaçırılmasından ve bunun sonucunda oluşabilecek hizmet alınamaması gibi durumlardan acentamız sorumlu tutulamaz.
  TAVSİYELER & BİLGİLER
* Pasaportunuzu havalimanına gelirken unutmayınız. Ve gezi süresince pasaportunuzu yanınızda bulundurunuz * Valizinizi bir gün önceden hazırlayınız, mümkünse büyük valiz almayınız. * Uçuştan en az 3 saat önce ISTANBUL YENİ HAVALİMANI Dış Hatlar Gidiş
THY Tel Aviv kontuarı önünde hazır bulununuz. * Tur programını dikkatlice okuyunuz ve gezi süresince yanınızda bulundurunuz. * Otele varışta otel kartviziti alınız ve yanınızda bulundurunuz * Serbest zamanlar dışında gruptan kopmayınız ve tur görevlilerini takip ediniz. Zaruret halinde tur görevlisine bilgi veriniz. * Oda terliği ve seccade bulundurunuz. Yürüyüşe uygun ve kolay giyilip çıkarılabilir ayakkabılar tercih ediniz. * Yanınızda Yaz aylarında ceket, kış aylarında ayrıca palto bulundurunuz. Hava sıcaklığı Türkiye’ den 5-6 derece fazladır. Akşam-sabah serindir. Sonbahar ve Kış aylarında yanınızda şemsiye veya yağmurluk bulundurunuz. * Mescid-i Aksa girişlerinde hanımlar ayak topuklarına kadar uzanan kıyafetler giymelidirler. * Parfüm, kolonya, traş köpüğü, makas, tırnak makası gibi eşyanızı bagaj valizinize koyunuz  * Çok büyük olmamak kaydıyla video kamera ve fotoğraf makinası bulundurabilirsiniz. Havalimanında ve başka yerlerde İsrail asker ve görevlilerinin fotoğraflarını çekmeyiniz. * Havalimanı giriş ve çıkışlarda görevlilerin soru sorması halinde sakin ve sabırlı cevaplar veriniz. * Eczaneler yerel doktor reçetesi olmadan aspirin dahil ilaç vermediğinden, kullanmakta olduğunuz ilaçlar varsa yanınıza alınız. * Yanınızda Amerikan Doları bulundurun (1-5 ve 10′ luk).
* 1 USD = 3.85 İsrail Şekeli
* 1 Euro = 5 İsrail Şekeli (Döviz Büfeleri Serbest Kuru biraz daha yüksek olabilir) * Telefonunuz yurt dışından aramalara açıksa orada da kullanabilirsiniz (Tüm operatörler için geçerlidir. Arama fiyatlarını operatörünüzden öğreniniz.) * T.C Kudüs Başkonsolosluğu telefon no : 0097225910555 * T.C. Telaviv Büyükelçiliği telefon no: 0097235241101
Kaynak
0
devamı burada => https://sizekitap.com/etkinlikler/kudus-ve-kutsal-topraklar-kultur-turu-etkinlik/
0 notes
yazarurfa · 5 years
Photo
Tumblr media
Fatma Karataş (83) Vefat:(Fatma Karataş) Merhum Zekeriya Karataş’ın kızı,Merhum Salih Karataş’ın hanımı,Hacı İsmail,Yahya,Reşit,Nazif Karataş’ın ablaları, Mehmet Emin Karataş,eski döşeme imamı Abdullah Karataş Hocanın anneleri hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 15:30’da Yusuf paşa camisinden kaldırılıp Bediüzzaman aile mezarlığına defnedilecektir. Başsağlığı için tel oğlu Abdullah Karataş Döşeme camii eski imamı 0542 534 4591 #urfahaber #urfayazar #urfa #sanliurfa #urfagündemi #urfasondakika #haber #sondakikahaber #haberler
0 notes
merzifontarihi · 5 years
Photo
Tumblr media
Miraç: Burak'a binerek göğün yedi katmanını gezen Hz Muhammed çeşitli melekler ile karşılaşmıştır. Diğer İslam sanat eserlerinde olduğu gibi Hz. Muhammed'in yüzü çizilmemektedir. (Safevi şahı I. Tahmasp döneminde 1539-43 yılları arasında Tebriz'de basılmış Nizami'nin Hemse eserinde yer alan minyatür, Miraç (Arapça: معراج Mi'rāj; ç sesinin Arapçada olmayışı nedeniyle birebir yazım: Mirac), İslam inancında, Peygamber Hz Muhammed'in göğe yükselmesi hadisesi.Aslen "yükseğe çıkma" anlamına gelen söz, Arapça uruc (merdiven) kökünden gelir. Kudüs'teki El-Aksa Camii "Yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamında kullanılan İsra, dini terminolojide Muhammed’in geceleyin Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen binek üzerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesini, Miraç ise göğe yükselmesini ifade eder. Dolayısıyla İsra ve Miraç olarak da anılır Kuran'da Miraç'tan bahseden ayetler Necm suresinde 13-18. ayetlerde geçer: Bununla birlikte surenin baştan itibaren ele alınması ifadelerin Muhammed'in göğe yükselmesi ile bağlantılı anlatımlar olarak algılanmasını güçleştirmektedir Miracın Hicret'ten bir yıl ya da 16 ay önce recep ayının 27. gecesinde gerçekleştiğine inanılır. Rivayete göre Hz Muhammed gece vakti Kâbe’den alınıp Burak adı verilen binek üstünde Mescid-i Aksa'ya götürülmüş, Burak'ı Beytül Makdis'in (Süleyman Tapınağı) kalıntılarının güneybatı duvarına bağlamıştırHzMuhammed sırasıyla eski Aksa denen bugünkü el-Aksa Camii'in altındaki yerden Mescid-i Aksa alanına girmiş, oradan Kubbet-üs-sahra'nın bulunduğu alana geçmiş ve orada İsa, Musa, Zekeriya peygamberlerle buluşmuştur. Günümüzde Nebi Minberi'nin bulunduğu alanda bütün peygamberlere namaz kıldırmış, oradan da Miraç Minberi'nin bulunduğu alandan göğe yükselmiştir. Hadislere göre Muhammed bu yükselmede gök katlarını Cebrail ile birlikte aşarken sırayla Âdem, Yusuf, Yahya ve İsa, İdris, Harun, Musa ve İbrahim peygamberleri görmüş, yedinci kat gökten sonra Sidret'ül Münteha’ya çıkmıştır. Cebrail’in Sidret'ül Münteha’dan ileriye geçememesi üzerine yolculuğunu tek olarak sürdürmüş, zaman, mekân ve cihetin olmadığı ifade edilen katta Allah ile aracısız görüşmüştür. https://www.instagram.com/p/B9_Kr1OJEdz/?igshid=15vigo8ij3s6q
0 notes
saltprogramlar · 7 years
Text
“Sinan İçin Büyük ve Müstakil Bir Eser” Ali Saim Ülgen ve Türk Tarih Kurumu’nun Sinan Monografisi Çalışmaları
Gül Cephanecigil
Tumblr media
Ali Saim Ülgen SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Türk Tarih Kurumu tarafından 1937’de yayımlanan “Sinan: Hayatı, Eseri” adlı broşür, hazırlanmakta olan bir monografiyi müjdeler.1 Fuat Köprülü ve Albert Gabriel’in kaleme aldığı metin, “Türk mimarisinin şahikası” olan Sinan ve eserleri üzerine iki cilt olarak tasarlanan çalışmanın önce Türkçe daha sonra Fransızca olarak yayımlanacağını bildirir ve öngörülen içeriğe dair bir özet sunar. Broşürde ifade edildiğine göre, Köprülü’nün koordinasyonunda hazırlanacak olan ilk cilt, mimarın yetiştiği ortam ve biyografisine; Gabriel’in koordinasyonunda hazırlanacak ikinci cilt ise Sinan ve eserlerinin sanat tarihi açısından incelenmesine ayrılacaktır. Maksatlarının bir korpus hazırlamak olmadığını belirten yazarlar, öncelikle olabildiğince çok ve doğru vesika toplamayı hedeflediklerini ifade eder. “Vakaları objektif bir şekilde tetkik ederek bu abidelerin millî ananelerden neler aldığını ve nasıl Türk varlığının tamamlayıcı bir parçasını teşkil ettiğini göstermek” ve Sinan eserlerinin “karakteristik ve orijinal hatlarını bulup çıkararak umumi sanat tarihi içerisindeki yüksek mevkiini anlatmak” diğer hedeflerini oluşturur. Metne göre, Sinan tezkireleri için tenkitli baskıların hazırlanması da öngörülmektedir. Çalışmaya katkı sunan kişiler arasında Köprülü ve Gabriel’den başka Rıfkı Melul Meriç, Ömer Lütfi Barkan, Şevket Aziz Kansu, Ahmet Refik Altınay, Hasan Fehmi Turgal, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Sedat Çetintaş ve Ali Saim Ülgen bulunmaktadır. Dönemin alanında öne çıkan isimlerinden oluşan bu liste, çalışmaya verilen önemin yanı sıra, iktisat tarihinden antropolojiye, kitabelerden kütüphaneciliğe ve mimari belgelemeye kadar çeşitli uzmanlık alanlarını barındırmasıyla da dikkati çekicidir.
Bu broşürden iki yıl önceye tarihlenen gazete haberlerinden çalışmanın kitap yayımlamanın dışında bileşenleri olduğunu da öğrenmek mümkün. 4 Ağustos 1935 ve takip eden günlerdeki gazete haberleri Türk Tarih Kurumu’nun Sinan’ın şahsi hayatı ve eserleri hakkında bir çalışma yapmakta olduğunu ve bu çerçevede gerçekleştirilecek antropolojik tetkik için mezarının açılarak kafatasının çıkarıldığını bildirir.2 9 Ağustos 1935’te ise Sinan için bir heykel dikileceği ve yeri henüz kararlaştırılmamış bu heykel için bir müsabaka düzenleneceği öğrenilir.3 İlerleyen günlerde müsabakaya dair bir habere rastlanmasa da 4 Nisan 1936’da, yapılan araştırmalar sonucu Sinan’ın çehresini ortaya çıkaran bir büstün yapıldığı;4 11 Ocak 1937’de ise Süleymaniye Camii civarındaki medrese ve eski devre ait bütün yapıların onarılarak burada bir “Sinan Sitesi” oluşturulacağı ifade edilir.5 Bugün, oldukça kapsamlı bu Sinan projesinin bazı bileşenleri gerçekleşmiş olsa bile hedeflenen bütüncül sonuca ulaşılamadığı bilinmekte. Süleymaniye medreselerinden yalnızca evvel ve sani medreseler kütüphaneye dönüştürülmüş; Sinan heykeliyse 1942’de sonuçlanan müsabakanın ardından 1956’da Emlak Kredi Bankası’nın desteğiyle yapılarak Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bahçesine yerleştirilmiştir.6 Monografi çalışmasındansa Rıfkı Melul Meriç’in hazırladığı “Sinan tezkireleri – Adsız Risale”, “Risaletü’l-Mimariye”, “Tuhfetü’l-Mimarin” ve “Tezkiretü’l-Ebniye” Mimar Sinan - Hayatı, Eseri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler kitabı kapsamında 1965’te;7 Ömer Lütfi Barkan’ın hazırladığı Süleymaniye Camii ve İmareti İnşaatı (1550-1557) ise 1972’de yayımlanır.8 Ülgen’in 1963’teki vefatına dek aralıklarla çizerek Türk Tarih Kurumu’na teslim ettiği rölöveler ise birlikte yayımlanması öngörülen metin olmaksızın 1989’da basılacaktır.9
Bu çerçevede, SALT Araştırma Ali Saim Ülgen Arşivi’nde yer alan “Üçüncü Kısım: Sinan’ın Eserleri” başlıklı manüskriptin10 söz konusu monografi için hazırlanmış bir taslak olup olmadığı sorusunu akla getirmekte. Arap alfabesi kullanılarak Türkçe olarak yazılmış 168 sayfalık bu metin, Sinan tezkirelerindeki listelerde yer alan türbe ve camilerin banileri ve inşa tarihleri ile tasarım yaklaşımına dair bilgi veriyor. Ancak, biraz dikkatli okunduğunda dilin gramer ve terminoloji açısından oldukça problemli yapısı, metnin kaleme alınışında dile yabancı bir etkenin varlığını düşündürüyor. Bu durumda metnin, bu bölümün yazarlarından olması planlanan Gabriel’in Fransızca olarak söyledikleri veya yazdıklarının çevirisini içeriyor olma ihtimali üzerinde durmak mümkün. Fakat karşılaştırmalı okumalar yapıldığında söz konusu kişinin Gabriel değil Ernst Egli; metnin ise Osmanlı Altın Çağının Mimarı Sinan kitabının11 kısmi bir tercümesi olduğu anlaşılıyor. Monografinin taslağını içermese de Ali Saim Ülgen Arşivi’nin zengin içeriği, akim kalmış bu projeye dair bilinmezleri azaltmada kayda değer bir imkân olarak beliriyor.
Tumblr media
Şemsi Paşa Camii, Üsküdar, İstanbul SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Osmanlı mimarlık tarihi yazımındaki Sinan ilgisi şüphesiz Türk Tarih Kurumu’nun projesinden önceye uzanır.12 19. yüzyılın son çeyreğinde yayımlanan Usul-i Mimari-i Osmani yazarlarının Sinan’ı mimarlıkta Osmanlı usulünün düzenleyicisi, yapıtlarını da mimarlığın tarihsel izleğinin zirvesine konumlandırdıkları görülürken13 geç Osmanlı dönemindeki popüler basınının da bu ayrıcalıklı konuma uygun bir ilgi gösterdiği biliniyor. Sinan ve mimarlığına dair bu tavrın basit ve pratik gerekçesi, yaşam öyküsü ve yapıları üzerine yeterli yazılı kaynağın bulunması olabilir. Yüzyıl dönümünün koşulları çerçevesinde değerlendirildiğinde, imparatorluğun ekonomik ve siyasi gücünün zirvesi olarak görülen bir dönemi anımsamanın cazibesinin de Sinan ve üretimlerini ön plana çıkaran tavırda etken olabileceği düşünülebilir. Bunların yanı sıra, millete bir kültürel varlık tarifleme gereksinimindeki milliyetçi mekanizmaların etkisini de herhâlde göz ardı etmemek gerekir. Bu doğrultuda, 20. yüzyılın ilk yarısında milliyetçiliğin etnik tonu belirginleşirken, devşirme olarak Sinan’ın etnik kökeninin bir soruna dönüşme ihtimalini tahmin etmek de güç değil.
Örneğin 1927’de Ahmet Ağaoğlu’nun Sinan’ın devşirme olmadığı, marangoz olan dedesinden sanat öğrenip Kayseri’den toplanan devşirmelere katiplik etmek üzere görevlendirilen babasıyla birlikte İstanbul’a geldiğini söylemesi,14 Sinan’a bu mekanizma içerisinde ayrıcalıklı bir niş açma çabası olarak düşünülebilir. Söz konusu Sinan projesini Türk Tarih Kurumu’na öneren kişi olan Afet İnan’ın, “Sofya’da çıkan Zara gazetesinin 1.5.1935 tarihli nüshasında Sinan’ın Bulgar olduğu yazıldığını haber aldık. Bu haber elbette ki doğru değildi.”15 sözleriyle ifade ettiği tetikleyici ivmeyi de bu çizginin devamına yerleştirmek olası görünmekte.
Afet İnan, projenin gelişimini anlattığı yazısında16 bahsi geçen gazete haberinin ardından, Türk Tarih Kurumu’nun 29.7.1935 tarihli yönetim kurulu toplantısında yaptığı Mimar Sinan hakkında büyük ve müstakil bir eser hazırlama önerisinin kabul edilmesi üzerine 20.8.1936 tarihli toplantı için bir çalışma programı hazırlandığını söyler. Projenin başlangıcına dair kısmen farklı bir anlatı ise Türk Tarih Kurumu’nun o dönemki genel sekreteri Uluğ İğdemir tarafından dile getirilir.17 İğdemir, Türk Tarihinin Anahatları’na18 “Türklerin medeniyete hizmetleri” başlıklı bölümün eklenmesi kararı üzerine yazılan müsveddelerin kurumun Dolmabahçe Sarayı’ndaki ofisinde okunduğunu; bu esnada Sedad Hakkı Eldem’in kaleme aldığı Osmanlı mimarisine dair müsveddede Bayezid Camii’nin mimarı Hayreddin ile Sinan arasında mukayeseler yapılması ve Hayreddin’e bazı konularda öncelik verilmesi üzerine bir tartışma başladığını ve bu tartışmanın ardından Afet İnan’ın 29.7.1935 tarihli toplantıda Sinan hakkında müstakil ve büyük bir eser çıkarılmasını önerdiğini ifade eder. İğdemir, konunun Atatürk’e iletilmesi üzerine kendisinin de bu düşünceyi yerinde bularak Türk Tarih Kurumu Başkanı Cemil Çambel’e “Sinan’ın heykelini yapınız” notunu gönderdiğini ve aynı zamanda Süleymaniye Camii ve çevresindeki binaların restore edilerek bir “Sinan Sitesi” meydana getirilmesi yönündeki arzusunu dile getirdiğini belirtir. İğdemir’in ifadesi proje ekibine dair de bir takım farklılıklar içermektedir. İğdemir, ilk etapta Amasya Tarihi yazarı Hüsameddin, tarih profesörü Ahmet Refik Altınay, Konya Müzesi müdürü Yusuf Akyurt, kütüphaneler müdürü Hasan Fehmi Turgal, profesör Şevket Aziz Kansu ile mimarlar Sedat Çetintaş ve Sedat Hakkı Eldem’e görev verildiğini; heyecanla işe koyulan bu isimlerin topladığı birçok belgenin ilmî metodla işlenmesi görevininse Fuad Köprülü ile Albert Gabriel’e verildiğini söyler. İğdemir’in ifadesine göre bu esnada ekibe Rıfkı Melul Meriç, Ömer Lütfi Barkan ve Ali Saim Ülgen katılmıştır. Türk Tarih Kurumu’nun tasnifli bir kurum arşivi olmadığı ve resmî yayın organı Belleten ise broşürün de basım tarihi olan 1937’den itibaren yayımlanmaya başladığı için projenin 1937 öncesine ilişkin bu farklı bilgileri resmî bir kaynakla doğrulama imkânı -en azından şimdilik- bulunmuyor.
Fakat Ülgen özelinde bakılacak olursa, arşivde yer alan ve İğdemir imzalı 6 Temmuz 1935 tarihli bir davet yazısı,19 Ülgen’in sonradan katılmadığını, başlangıcından itibaren projenin içinde olduğunu düşündürüyor. Nitekim, Ocak 1936’da Afet İnan’ın Sinan rölövelerine harcadığı mesai için Ülgen’e teşekkür eden ve rölöveler bittikçe kuruma gönderirse kendisine ödeme yapılacağını bildiren mektubu,20 henüz mimarlık ikinci sınıf öğrencisi olan Ülgen’in projede profesyonel olarak yer aldığını da belgeler niteliktedir.
Tumblr media
Türk Tarih Kurumu genel sekreteri Uluğ İğdemir’in Ali Saim Ülgen’i kurumun Dolmabahçe Sarayı’ndaki çalışma ofisine davet eden mektubu. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Tumblr media
Türk Tarih Kurumu asbaşkanı Afet İnan’ın, hazırlamış olduğu Sinan eserlerine ait rölöveler için Ali Saim Ülgen’e teşekkür eden mektubu. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Ülgen de “Mimar Sinan için hazırlanan korpus hakkında not” başlıklı bir taslak yazıda21 proje geçmişini özetler. Sinan’ın inşa ettiği tüm eserleri bir araya getirecek ilmî bir kitap hazırlama görevinin Fuad Köprülü’nün başkanlığında kendisi ve Rıfkı Melul Meriç’ten müteşekkil bir heyete verildiğini; Gabriel’in de mimari bölüme katkıda bulunacağını ifade eder. Bu noktada İğdemir’in bahsettiği gibi çalışma ekibinin iki aşamada oluşturulduğunu kabul etmek yerinde olabilir. Proje henüz fikir aşamasındayken konuyla ilgili olabilecek geniş bir grubun yardım ve destekleri alınmış, yayının kapsam ve içeriğinin netleştiği 1937’den sonraysa iş daha küçük bir ekibe verilmiş olmalıdır.
Şubat 1937’den itibaren Ülgen’in rölöveleri hızla hazırlayabilmesi için harekete geçildiği görülür. Çalıştığı yerlerde kendisine izin ve kolaylık gösterilmesi için belgeler hazırlanır ve ihtiyaç duyduğu ekipman Ülgen’e temin edilir.22 Ülgen’in de Almanya’ya gittiği 1939 yılı başına kadar bir dizi rölöveyi çizerek İstanbul’daki Türkiyat Enstitüsü’ne teslim ettiği anlaşılmaktadır.23 İstanbul’da olmayacağı dönemden kaynaklanabilecek gecikmeleri engelleyebilmek için bir grup ölçü ve krokiyi de yanına alır. Ancak, gidişinden birkaç ay sonra, Mayıs 1939’da, tahsil yerini Almanya’dan Fransa’ya değiştirmek durumunda kalmış, ortaya çıkan savaş koşullarından ötürü de Ekim sonunda Türkiye’ye geri dönmüştür.24 Hem bu yer değiştirmeleri hem de Fransa’ya geçişini takip eden yaz aylarında restorasyon şantiyesi stajı yaptığını göz önüne alırsak, Ülgen’in Türkiye’de olmadığı süre içerisinde rölövelere çok zaman ayıramadığı varsayılabilir. Nitekim Paris’ten gönderdiği çizimler için yapılan ödemenin sonraki senenin sekizde biri miktarında olması25 da bu varsayımı destekler. Ayrıca, Gabriel, Ülgen’in Fransa’ya gittiği dönemde kaleme aldığı mektubunda, çizimleri Avrupa’ya götürmekle hata ettiğini, onların yalnızca yerinde tamamlanabileceğini söyleyerek Ülgen’in öngörüsünün gerçekçi olmadığını belirtir.26 Ülgen’in gitmeden önce Türkiyat Enstitüsü’ne teslim ettiği çizimleri incelediğini; Süleymaniye, Rüstem Paşa ve Mihrimah camileri gibi Sinan’ın İstanbul’daki en önemli yapılarına dair hiçbir çizim bırakmamış olduğunu üzülerek gözlemlediğini ekler. Türk Tarih Kurumu’nun, kendisinin Fransa’daki çalışmalarını bitirmesini bekleyemeyeceğini de telaşla hatırlatır. Bu durumda Mösyö Bodin’in Süleymaniye çizimlerinin tamamlanmasına yardım edemeyeceğini söylemesi ise rölövelerin tamamlanmasında zaman zaman desinatör desteği alındığına işaret etmesi açısından dikkati çekicidir.  
Tumblr media
Türk Tarih Kurumu’nun, rölövesini hazırlamakla görevlendirildiği yapılarda Ali Saim Ülgen’e kolaylık gösterilmesi için hazırladığı belge. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Ülgen, İstanbul’a dönüşünü takip eden 1940 ve 1941 yıllarında Süleymaniye, Rüstem Paşa, Azapkapı Sokollu ve Molla Çelebi camilerine ilişkin rölöveleri hazırlayarak Türk Tarih Kurumu’na teslim eder.27 Ancak, Mayıs 1941 ile Eylül 1943 tarihleri arasında askere gitmek durumunda kalınca çalışmaya ikinci ve bu kez kesin bir ara verecektir.
Belleten’de yayımlanan yıllık raporlardan Ülgen’in kuruma teslim ettiği rölövelerin sayılarına dair bilgi edinmek mümkün. Buna göre, 1943-49 yılları Ülgen’in en yoğun çalıştığı dönem olarak öne çıkar. Askerden döndüğü ilk sene teslim ettiği 49 levhanın ardından 1944’te toplam rölöve sayısı 119 olur. Bu sayı 1945’te 169’u, 1948’deyse 251’i bulur.28 Bu arada 1947-49 yıllarına ait bir dizi yazışmadan Gabriel’in, Ülgen’i Sinan rölövelerine yoğunlaşarak çalışmayı sonuca ulaştırması konusunda uyarma ve yönlendirme çabasında olduğu anlaşılıyor. 14 Haziran 1947 tarihli mektupta Gabriel,  Ülgen’den çizimlerin bir listesi ile fotoğrafları İstanbul’a getirmesini ve hangi boyutta yayımlanacağını saptamasını ister.29 Ertesi yaz başındaki yazışmada Gabriel uyarıcı bir üslupta, Ülgen’in hem Bursa, hem Konya hem de Edirne’de bulunamayacağını; çalışmanın dosyalarda kalma riskinin söz konusu olduğunu ve yayımlanmadığı takdirde devasa bir işi hiçbir fayda görmeden yapmış olacağını ifade eder.30 1949 yazına gelindiğinde Gabriel’in mektubunda kırgın bir ton sezilmeye başlanır.31 Ülgen’den Türk Tarih Kurumu’nda ne karar verildiğini öğrenmeye çalışmasını ister ve eğer her türlü iş birliği imkânsız kılınarak kendisinin bu çalışmanın tamamen dışında bırakılmasına karar verildiyse bunun açıkça söylenmesinin daha iyi olacağını ifade eder. Gabriel’in Türk Tarih Kurumu’na yazdığı mektupta da dile getirdiği üzere “iş birliğini olanaksız kılma” ile kastettiği onun Türkiye’de olduğu sınırlı süre zarfında Ülgen’in farklı şehirlerde görevlendirilmesi nedeniyle birlikte çalışmalarının mümkün olmamasıdır. Öte yandan Belleten’de, Gabriel’in 1949 sonbaharında metni kendilerine teslim etmek üzere bütün gerekli tedbirleri alacağını bildirdiği; ancak, kendilerine hâlen hiçbir metin gelmediği belirtilmektedir.32 Ocak 1951’deyse Gabriel’in çalışmalarına devam ettiğini öğrendikleri haber verilmektedir.33
1951’in sonunda Türk Tarih Kurumu söz konusu metni yazmasını bu kez Ülgen’e önerir.34 Ülgen’in cevabı ise Gabriel’in tamamıyla dışarıda bırakılmasını tasvip etmeyen bir çözümdür. 15 ve 16. yüzyıllardaki mimari inkişaf ve Sinan Çağı konulu girişin Gabriel tarafından yazıldığını ve kendisinin bu konuda onu asiste ettiğini; ancak, bir diğer zaruret olan eser tavsif ve mukayeseleriyle mimari ve teknik hususiyetlere dair kısmın kendisi tarafından yazılabileceğini bildirir. Ülgen, hem Gabriel ile olan ortak çalışmadan hem de başlangıçta öngörülen içerikten taviz vermeyen bir tavır sergilese de Gabriel’in, 1947’den itibaren mektuplarında söz konusu yayından Ali Saim Bey’in kitabı olarak bahsetmeye başlamış olması dikkat çekicidir. 1948’deki bir mektubunda, yazacağı girişin yalnızca çalışmanın önem ve kalitesine dikkati çekmekten ibaret olacağını belirtir.35 Ertesi yılsa yazacağı kısmın bir giriş, planşlar için açıklama ve bina tasvirlerini içereceğini kaleme alır.36 Gabriel’in yazacağı metnin içeriğine dair birbiriyle uyuşmayan bu iki ifadenin Ülgen’in düşündüğünden epeyce farklı olduğu açıktır. Hatta içeriğe dair bu farklı açıklamalar, metni yazmaya henüz başlamamış olabileceğini de akla getirmektedir.  
Tumblr media
Türk Tarih Kurumu’nun Sinan monografisi çalışmasının metin kısmını yazma önerisi üzerine Ali Saim Ülgen’in cevabını içeren mektup. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
1957’de Gabriel son bir çaba olarak Türk Tarih Kurumu başkanına kitabın bir an evvel yayımlanmasını rica eden bir mektup yazar.37 Hem çizimlerin hem de Ülgen’in mesleki kıymetine dair görüşlerinin projenin başından beri değişmediğini, yayımlandığı takdirde kitabın çok önemli bir boşluğu dolduracağının altını çizer. Aynı tarihte Ülgen’e de bir mektup yazarak başka bir şey olamayacağını düşündüğünü, bazı entrika akımlarını geri döndürmenin çok mümkün olamadığını dile getirir.38 Ayrıca bu mektubu kendisine her zaman son derece nazik davranan Afet Hanım’a da göstermesini rica etmektedir.
1962’ye gelindiğinde Türk Tarih Kurumu’nun Sinan monografisini yıl sonuna kadar tamamlama kararı aldığı; Ülgen’in de yayının en önemli kısmı olan Sinan’ın yapıları ve bunların mimarlık bakımından değeri bölümünü yazmayı kabul etmiş olduğu anlaşılıyor.39 Yazışmalardan Ülgen’in aynı yıl Nisan ortasına kadar metni, ilerleyen aylarda da çizimleri tamamlayacağını bildirdiğini öğreniyoruz.40 Ancak, Nisan 1962’de Ülgen’in yine çizim teslim ettiğini, çizimlerin kalan bir kısmını Haziran’da, ölçülerini aldığı diğer bir kısım yeni planşı ise ilerleyen aylarda peyderpey teslim etmeyi planladığı görülüyor.41 Metin üzerine herhangi bir çalışmadansa hiç bahis yok.
Tumblr media
Ali Saim Ülgen’in, Sinan monografisi çalışmasının metin kısmını Nisan 1962’de tamamlamayı planladığına dair mektubu. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Ülgen’in 8 Şubat 1963’teki beklenmedik ölümü çalışmayı nihai olarak kesintiye uğratır. İğdemir 1965 tarihli yazısında Ülgen’in Türk Tarih Kurumu’na teslim etmiş olduğu 372 parça rölövenin bir tanıtım yazısı ile birlikte yayımlanmasının öngörüldüğünü ve bu görevin Orhan Alsaç ve Aptullah Kuran’a verilmiş olduğunu belirtir.42 Bu ifadeden kuruma teslim edilenler arasında metin bulunmadığı çıkarımını yapmak mümkün. Hasan Rıza Ergezen’in kaleme aldığı nekroloji yazısında Ülgen’in bu  kitabı  ancak 60 yaşında tamamlayabileceğini söylediğini dile getirmesi de aynı kanıyı güçlendiriyor.43 Bu noktada Ülgen’in 1962’de dört ay içerisinde metni teslim etme vaadinde bulunduğu göz önünde tutulursa metin için bir takım ön çalışmalar yapmış olduğunu varsaymak anlamlı görünüyor.
Sinan’la ilgili Ülgen arşivinde bulunan en kapsamlı metin Ernst Egli’nin Sinan: Osmanlı Altın Çağının Mimarı kitabının kısmi tercümesi.44 Egli’nin İsviçre’ye dönmesini takiben 1943-44 yıllarında kaleme aldığı bu kitabın,45 1953-55 dönemine denk gelen ikinci Türkiye ziyaretinde fotoğraf ve revizyonlarının tamamlandığı ve burada tanıştığı yayıncı Eugen Renstch vasıtasıyla yayımlandığı anlaşılıyor. Kitap Sinan’ın yetiştiği dönemin toplumsal ve kurumsal yapısını anlatan bir giriş ve yaşamını detaylandıran bir bölüm ile işlevlerine göre düzenlenmiş yapılar kısmından oluşuyor. Bu kitaptan Ülgen’in tercüme ettiğiyse yapılara ilişkin olan kısım. Kullanılan dil metnin revize edilmemiş ve hayli ham bir tercüme olduğunu düşündürse de yazının tümünün çevrilmeye çalışılması ve fotoğraf referanslarının dahi hassasça aktarılması bu çalışma acaba bir yayın olmak üzere hazırlanmış olabilir mi sorusunu da akla getiriyor. Öte yandan Egli’nin, kitabın basımını takip eden yıllarda tercüme konusunun gündeme geldiğini ve Cevat Dursunoğlu’nun deneme mahiyetinde kısa bir bölüm üzerine çalıştığını belirtmesinin bu kanıyı güçlendirdiği de düşünülebilir.46 Fakat bu teşebbüse dair herhangi bir somut veri bulun(a)maması ve yalnızca yapılar kısmı üzerine çalışıldığı dikkate alınırsa bu tercümenin Ülgen’in yazacağı bölüm için bir hazırlık çalışması olarak gerçekleştirilmiş olabileceğini varsaymak daha makul görünüyor.   
Tumblr media
Ali Saim Ülgen’in Pertev Mehmet Paşa Camii’ne ilişkin bir ölçü krokisi. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Tumblr media
Ali Saim Ülgen’in Pertev Mehmet Paşa Camii’ne ilişkin bir belgeleme çalışması. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Tumblr media
Ali Saim Ülgen’in Beşiktaş Sinan Paşa Camii’ne ilişkin bir ölçü krokisi. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi
Ancak, Ülgen için esas hazırlık çalışmasının rölöveler olduğunu düşünmek herhâlde daha anlamlı. Geçmiş mimarlığın bilgisini doğrudan yapı üzerinden okuma alışkanlığına sahip bir neslin mensubu olarak, rölövelerin söylenebileceklerin çoğunu ifade edebileceğini düşünüyor olması muhtemel. Hatta çağdaşı Çetintaş’ın çalışmalarıyla birlikte düşünüldüğünde belki rölöveye söz konusu dönemde bugün anladığımızdan farklı bir anlam yüklenmiş olduğunu varsaymak da olası. Uğur Tanyeli, Çetintaş rölövelerinin mimari bir geçmişi belgelemek için değil onu estetize ederek yeniden üretmek için olduğunu söyler.47 Tarama tekniğiyle işlenmiş, gölgeler, renkler, bacalardan tüten dumanlar gibi unsurlar içeren Çetintaş rölövelerinin yanında Ülgen’in çizimleri steril üsluplarıyla gayet farklıdır. Ancak, dikkatli incelendiğinde bunların önemli bir kısmının mevcut durumu tespit eden rölöveden ziyade restitüsyon oldukları fark edilir.48 Buysa çizimlerin Sinan monografisi için hazırlandıkları göz önüne alındığında oldukça anlamlı görünmektedir. Zira Ülgen yapıya ilişkin bir durum tespiti değil, Sinan’ın nasıl tasarlamış olduğunu anlamaya yönelik bir tarih çalışması yapmakta ve bu konudaki düşüncelerini de muhtemelen bir mimar için en olağan ifade aracı olduğunu düşündüğü çizim ile ortaya koymaktadır. Bu yaklaşımı, yazılarında Sinan’ın ne düşünmüş ve nasıl bir tesir yaratmak istemiş olabileceğine odaklanan üslubu ile de bütünlenir. Ülgen’in bakış açısı, takip eden yıllardaki pek çok mimar ile mimarlık tarihçisi için de bir tarih üslubu olacaktır.
Türk Tarih Kurumu, Sinan: Hayatı, Eseri, İstanbul: Devlet Basımevi, 1937.↩
“Mimar Sinan Türbesinde Araştırma”, Akşam, 4.8.1935, s. 3; “Mimar Sinan: Büyük Mimarın Kafatası Mezarından Çıkarıldı”, Akşam, 5.8.1935, s. 2; “Mimar Sinan: Büyük Türk Sanatkarı için Bir Eser Hazırlanacak”, Akşam, 7.8.1935, s. 3.↩
“Mimar Sinan için Anıt: İç Bakanın Başkanlığında bir Komisyon Toplandı”, Akşam, 9.8.1935, s. 2; “Mimar Sinan Anıtı Nereye Dikilecek?”, Akşam, 10.8.1935, s. 1↩
“Büyük Türk Mimarı Sinan: Hakiki Çehreyi Ortaya Koyan Bir Büst yapıldı”, Akşam, 4 Nisan 1936, s. 2↩
“Süleymaniye’de Bir Tıp Müzesi Kurulacak-Burada Bir Sinan Mahallesi Vücuda Getirilmesi Düşünülüyor.”, Akşam, 11.1.1937, ss. 1-4.↩
Heykeltraş Hüseyin Anka’nın kazandığı Sinan heykeli müsabakası için bkz. “TTK’nın Yıllık Umumi Heyet Toplantısı”, Belleten, No: 29, C. 8, II. Kanun 1944, s. 159. Heykelin uygulama süreci için bkz. SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi TASUDOC0446043, TASUDOC0448081-0448082, TASUDOC0448088-0448092, TASUDOC1409014-1409015.↩
Rıfkı Melul Meriç (haz.), Mimar Sinan - Hayatı, Eseri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1965.↩
Ömer Lütfi Barkan, Süleymaniye Camii ve İmareti İnşaatı (1550-1557), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1972.↩
Mimar Sinan Yapıları (Katalog), Çizen: Ali Saim Ülgen, Yay. haz. Filiz Yenişehirlioğlu ve Emre Madran, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1989. ↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOCA0071. (Metnin transkripsiyonuna buradan erişilebilir.) ↩
Ernst Egli, Sinan der Baumeister Osmanischer Glanzzeit, Stuttgart: Erlenbach, 1954. Kitabın 1976 yılında ikinci baskısı, 2009 yılında ise Türkçe tercümesi yayımlanmıştır. Ernst Egli, Osmanlı Altın Çağının Mimarı, Çev. İbrahim Ataç, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2009. ↩
Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemi mimarlık tarih yazımında Sinan konusunun gelişimine dair kapsamlı bir değerlendirme için bkz. Gülru Necipoğlu, “Creation of A National Genius: Sinan and the Historiography of ‘Classical’ Ottoman Architecture,” Muqarnas, vol. 24, 2007, ss. 141-183. ↩
İbrahim Edhem vd., Usul-i Mimari-i Osmani, İstanbul, 1873, s. 12↩
Ahmed Ağaoğlu, “Herkunft und Tod Sinans”, Orientalistische Literaturzeitung, XXIX (1926), ss. 858-865’ten aktaran Gülru Necipoğlu, age., ss.159-160.↩
Afet İnan, Mimar Koca Sinan, Ankara: Ayyıldız Matbaası, 1968, s. 63.↩
Afet İnan, age, ss. 63-64↩
Uluğ İğdemir, “Önsöz”, Mimar Sinan- Hayatı, Eseri I: Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler, Haz. Rıfkı Melul Meriç, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1965, s.VII-VIII. ↩
Türk Ocağı Türk Tarihi Heyeti, Türk Tarihinin Ana Hatları, İstanbul: Devlet Matbaası, 1930. ↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0532006.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0532013.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0448083.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC1023, TASUDOC0534081, TASUDOC0534082.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0532034, TASUDOC0534036.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC1027.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0534084, TASUDOC0534086.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0528008- 0528009.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC 0534086 ve TASUDOC0534037.↩
“Türk Tarih Kurumu Genel Kurulu’nun Yıllık Toplantısı”, Belleten No: 31, c. 8, Temmuz 1944, s. 159; “Türk Tarih Kurumu’nun 1.10.1944’ten 31.10.1945 tarihine kadar bir yıllık çalışmaları hakkında Genel Kurul’a sunulan rapor”, Belleten No: 37, c. 10, Ocak 1946, s. 228; “Türk Tarih Kurumu’nun son 5 yıllık (1944-49) Çalışmaları Hakkında IV. Türk Tarih Kongresine Sunulan Rapor”, Belleten No: 49, c. 13, Ocak 1949, s. 212. ↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0528014-0528015.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0528020-0528021.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0528087-0528088.↩
“Türk Tarih Kurumu Genel Kurulu’nun 25 Mart 1950 tarihli toplantısına ait tutanak özeti”, Belleten No: 53, c. 14, Ocak 1950, s. 315.↩
“Türk Tarih Kurumu Genel Kurulu’nun 1951 Toplantısı”, Belleten, No: 57, c. 15, Ocak 1951, s. 308.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0534087.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0528020-0528021↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0528027-0528028.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0527079-0527080.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0527043-0527044.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0740001.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC03150001.↩
SALT Araştırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOC0740002.↩
Uluğ İğdemir, age, s. VIII.↩
Hasan Rıza Ergezen, “Y. Mimar Ali Saim Ülgen 1914-1963”, Arkitekt, 1963, No: 311, s. 88. ↩
SALT Araşırma, Ali Saim Ülgen Arşivi, TASUDOCA0071. ↩
Zürih ETH arşivi, https://doi.org/10.3929/ethz-a-000312291.↩
Ernst Egli, age, s. 212.↩
Uğur Tanyeli, “Bir Çetintaş Rölövesi Ne Söyler?”, Arredamento Dekorasyon, No. 5, 1992, ss. 108-109.↩
Zeynep Ahunbay, “Genç Cumhuriyet’in Koruma Alanındaki Öncülerinden Yüksek Mimar Ali Saim Ülgen (1913-1963)”.↩
1 note · View note
Text
Ankara’nın Müzeleri
Hafta sonu planları yapılırken; ne yapalım, nereye gidelim sorularının kurtarıcısı: bir AVM’ler, iki müzeler. AVM’ler neden birinci sırada diyecek olursanız kendi tercihim değil; annem müze gezmeyi sevmiyor, benim de aklıma annemle gidilebilecek ilk yer olarak ne yazık ki oralar geliyor. Yine de 2019 yılına hızlı başlayıp bolca müze gezdik, işte onlar:
Tumblr media
(Fotoğraf internetten sahibi hakkını helal etsin:))
İlk durağımız Vakıf Eserleri Müzesi. Ulus’ta, bizim iş yerine yakın olması sebebiyle daha önce arkadaşlarla bir öğle arası ziyaret etmeye çalışmıştık ama müze tadilatta olduğu için girememiştik. Ondan sonra da unuttuk gitti. Yine bir öğle arası Dilay şu müzeyi bir daha mı denesek acaba deyince atladım tabi ki hemen hadi gidelim diye.
Tumblr media
Öğle arası saatimizi biraz aşıp geç kalmış da olsak gittiğimize değdi, çok güzel şeyler gördük. Müzenin başlıca konusu kilimler. Yukarıda da geleneksel kilim motiflerini görüyorsunuz. Müzedeki sayısız kilimin hepsi de camilerden bağışlanmış ve benim için hoş sürpriz müzeye memleketim Zile’den de çok sayıda kilim bağışlanmıştı. Hepsi birbirinden güzel rengarenk kilimleri, halıları bir sanat eserini, ünlü bir ressamın resmini seyreder gibi seyretmek çok güzeldi. 
Kilimlerin dışında çoğunlukla camilerde kullanılan tarzda pek çok ahşap, çini, madeni eserler de mevcut. Çok şahane el yazmaları da var. Üstelik bu güzel müze ücretsiz. 
Tumblr media
Müzeden çıkışta bir de kafesi olduğunu fark edip; bir çay içmeden olmaz diyoruz. Ulusta şöyle nezih bir yerde çay içmekte varmış, vay be diye şaşırıyor ve keşfimizden dolayı kendimizi tebrik ediyoruz.
Tumblr media
Müze açılışını yapmışken peşini bırakmak istemiyor ve hemen hafta sonu planı haline getiriyorum. Hedef meşhur Anadolu Medeniyetleri Müzesi; yalnız oraya varınca çulsuz kocam giriş ücretini fazla bulup girmek istemiyor. Ben de bozulup çıkıyorum, sonra yalvar yakar beni müzeye girmeye ikna ediyor; ama ben bu sefer de müzenin tadilat dolayısıyla kapalı olan bölümlerinin olduğunu bahane ederek, başka zaman geliriz deyip rotayı Erimtan’a kırıyorum. Çünkü aklıma parlak bir fikir geliyor; müzeler gününde bu müze mesai bitiminden gece 11′e kadar ücretsiz olacak, o günü bekleriz diyorum. 
Tumblr media
Erimtan sadece bir müze değil aynı zamanda bir sergi salonu, atölye, konser salonu; sizin anlayacağınız bir kültür sanat yaşam alanı. Yani ileride benim sahip olmaya halleri ile yanıp tutuştuğum yere en yakın format. Şöyle bir etkinlik takvimine bakınca 9 Nisan’daki çello konserine çok gitmek isterdim ama malum kanserim :) Bunun dışındaki pek çok şey için etkinlik takvimine sık sık göz atmanızı tavsiye ederim.
Tumblr media
Ben hep böyle müzenin farklı yönlerini anlattım diye müze eserlerini tırt sanmayın. Zengin bir arkeoloji kolleksiyonu ve çok görülesi eserleri var. 
Çok değişik bir heykel sergisi vardı biz gezerken; kimin sergisiydi şimdi hatırlayamıyorum ama ilginçti baya. 
Tumblr media
Kocam namaz kılarken ben de kahvemi içmek için müzenin kafesindeyim. Mimari anlamda da çok doyurucu olan bu yerin söylemeden geçemeyeceğim tuvaletleri bile bir başka güzel; her şeyine ayrı ayrı özenilmiş.
Tumblr media
Bahçesinde oturmanın keyfi de bambaşka olur yani; bütün Ankara ayaklarının altında.
Tumblr media
Malum Erimtan Kale’de, Ankara Kalesi’nin güzelliğinden daha önce bahsetmiştim ama bu sefer başka bir güzellik daha keşfettik burada. Arslanhane Camii.
Tumblr media
Özellikle içi çok güzel tamamen ahşap direklerde duran tamamen ahşap işlemeli tavan müthiş gerçekten. Selçuklu eseriymiş, 13. yüzyılın başında yapılmış, mutlaka görün, büyüleneceksiniz.
Tumblr media
Sıra geldi Ankara’nın en önemli açık hava müzesine. Bu da yine Ulus’ta Çankırı Caddesi’nin üzerinde. Bildiğiniz cadde üzeri yol kenarı bir yer, karşısında pavyonlar falan var. Çok kızıyorum çok, bir yerde eğer tarihi bir alan, bir bina varsa yanına yöresine yaptıklarına dikkat edeceksin. O yerin boyunu geçmeyeceksin, görüşünü manzarasını bozmayacaksın, trafiği kısıtlayacaksın, çirkinleştirmeyeceksin. Ulus Ulus boşuna demiyorum ben, şurayı adam akıllı bir düzene soksalar Ankara’nın göz bebeği olur, ah ah...
Tumblr media
Şu arkamız boylu boyunca eski Roma hamamı; baya müthiş bir yer gerçekten, çok geniş bir alan, ben hayran kaldım. Yerlerdeki ufak ufak tuğlamsı şeylere oturup, şöyle bir huşu içinde etrafımı bir süre dinlemek isterdim; tabi ki oralara inilmiyor.
Tumblr media
Mezar taşları, altarlar, lahitler, sütunlar envaiçeşit Roma kalıntısı, bir harika.
Buranın da arka taraftan bir manzarası var, biraz yüksekte kaldığı için; ama çok çirkin bir manzara, oraları büyük ağaçlarla kapatın hiç görünmesin daha iyi. Bir de kafemsi bir şey yapacaklar diye tahmin ettiğim çirkin konteynır gibi bir yapı gördüm, böyle bir yere öyle bir oluşum gider mi, hiç akıl fikir sahibi misin diye sormadan edemiyorum. Bir de bakımsızlığı dikkatimi çekti, bir çok inşaat malzemesi yığılmıştı boş alanlara, ne yapacaklarsa artık.
Tumblr media
Mezar taşının güzelliğine bakar mısınız? Vasiyetim olsun bana da şöyle heykelli meykelli güzelce mermer bir mezar taşı yapıverin bir zahmet.
Tumblr media
Soluğu Etnografya Müzesinde alıyoruz, bu sefer oğluşumla baş başa. Artık koskoca bir sıpa olmasına rağmen yürümekten nefret ettiği ve sürekli kucak istediği için beni baya bir yormuş olsa da keyifli bir gezi oldu. Herhalde Ankara’nın en önemli ikinci müzesi burası, konumu, binası bir harika. Kendi türünde gördüğüm en iyi örnekler içerideydi, umduğum kadar büyük olmasa da mutlaka görülmeli. Bol miktarda da fotoğraf ve belge var cumhuriyetimizin ilk yıllarına ait, çok değerliler gerçekten.
Tumblr media
Malumunuz Atatürk Anıtkabir’e defnedilmeden önce Bu müzede saklandı. Tam da benim tatlı oğluşumun durduğu yerde duruyormuş, çok güzel böyle işaretlemişsiniz, harika; ama koskoca müzenin şurayı canlı çiçekle süsleme olanağı yok muydu arkadaş? Nedir bu çirkin yapma çiçekler Allah aşkına?
Bu müze de yine tepe bir konumda olduğu için manzaralı, bahçesinde oturup çay kahve içip Ankara’yı ve bu güzel müze binasını seyredebilirsiniz. Bir de müzenin hemen bitişinde Resim ve Heykel Müzesi var. Çok değerli ressam ve heykeltıraşların önemli eserlerinin olduğunu duydum ama biz gittiğimizde tadilatta olduğu için ziyaretçi kabul edilmiyordu, ancak mutlaka görmek gerek.
Tumblr media
Gelelim son ziyaret yerimize: Ulucanlar Cezaevi Müzesi. Altındağ Belediye’si tarafından yapılıp işletilen müze pek bir güzel olmuş, umduğumdan fazlasını buldum. Giriş ücreti de pek bir makul olunca, maşallah insanlar akın etmişti, tıklım tıklım doluydu, çok sevindim, aman gezilsin görülsün böyle yerler, ne mutlu. 
Tumblr media
Kimler kalmamış ki bu koğuşlarda Bülent Ecevit’ten Nazım Hikmet’e, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Deniz Gezmiş’e, Necip Fazıl’dan Erdal Eren’e. Hoş Bülent Ecevit gibi kodamanlar için Hilton adında Ankara Manzaralı özel koğuş yapılmış ve orada kalmışlar.
Tumblr media
Cezaevinin bir koğuşunu burada kalmış olan ünlülere ait eşyaları sergilemek için kullanmışlar, pek güzel olmuş. En dramatik olanı buydu sanırım Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’ın idamlarından sonra boyunlarından alınan bu askılıklar. Bir utanç vesikası olarak burada hep olmalı sanırım. 
Tumblr media
Bir utanç vesikası da bu olsa gerek, dar ağacı; yine ceza evinin en trajik şeylerinden biriydi. Yukarıda saydığım üç kişi, Erdal Eren ve daha nicesi burada asılmış.
Daha neler yoktu ki: cezaevinde kalanların fotoğraflarından oluşan bir sergi avluların duvarlarında, çok tuhaf ziyaretçi görüş yerleri, eğitim ve kültür salonu, disiplin hücreleri, acayip mutfakları, tuvalet ve banyoları, uzun ince ve karanlık koridorları...
Müze aslına tamamen uygun, hiçbir yenileme olmaksızın, olduğu gibi, dökülen boyaları sıvalarıyla adeta bir zaman tüneli; çok beğendim, çok etkilendim.
Tumblr media
Müzenin içi kadar dışı da çok güzel. Sanat sokağı olarak tasarlanmış burası. Arkamdaki binaların üzerlerine şiirler yazılmış çok hoşlar. İlerilere çok gidemedik malum Çınar ve kucak meselesi :) 
Şimdilik evden dışarı çıkamıyorum kemoterapi falan ama şu hastalık bir bitsin acısını çok pis çıkartmayı düşünüyorum, bunun hayaliyle yaşıyorum. Hayat gezince güzel; evden çıkamazken söyleyince daha bir anlamlı galiba.
1 note · View note
hibritteknoloji · 5 years
Text
Yeni bir gönderi var Burs Veren Kurumlar ve Vakıflar
New Post has been published on https://krediburs.com/istanbul-zeytinburnunda-burs-veren-kurumlar-2019-guncel-liste.html
İstanbul Zeytinburnu’nda Burs Veren Kurumlar-2019 Güncel Liste
Tumblr media
İstanbul Zeytinburnu’nda burs veren kurumları inceleyeceğimiz bu yazımızda, İstanbul Zeytinburnu’nda il ve ilçelerinde Burs veren vakıf ve kurumlara değineceğiz.
1-Burslara Kimler Başvurabilir?
Ortaokul, Lise, Üniversite ve yüksek öğretimde eğitim gören, Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı, eğitim hayatında başarılı ve yüz kızartıcı suçları bulunmayan maddi desteğe ihtiyacı olan, her birey başvuru yapabilir.
Birçok kişi İstanbul Zeytinburnu’nda üniversite öğrencilerine burs veren kurumları şu günlerde araştırma içerisine Girmiştir. Bizde sizler için İstanbul Zeytinburnu’nda öğrenci burslarını araştırarak İstanbul Zeytinburnu’nda burs veren vakıfları aşağıda tablo halinde yer verdik. Öncelikle belirtmekte de fayda var,
Bunlardan birinci husus bazı burs veren vakıflar; üniversite öğrencilerine burs ya da lise öğrencilerine burs olarak ayrı kontenjanlar açmaktadır.
İkinci husus olarak her vakıf bir ya da iki dönem olarak burs başvuruları açmakta sadece bu dönemlerde burs başvurularını kabul etmektedir. Başvuru tarihlerini geçirmezseniz burs alma şansınız artacaktır.
Üçüncü olarak, başarı durumunuzu gösteren Transkript dökümü isteyebilirler. Eğer trankript notlarınız iyi ve zayıf dersiniz yoksa burs başvurularını değerlendirirken üst sıralarda olacaksınız.
Dördüncü husus ise ihtiyaç sahiplerini belirlemek için ailenizin Bordo Dökümünü isteyebilirler. Eğer ailenizin gelir durumu iyi ise başvuran adaylar arasında son sıralarda yer alabilirsiniz. Bu gibi pek çok önemli noktalar vardır.
2-Burs Başvuru Şartları
I- TC Vatandaşı olmak,
II- Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı birey olmak.
III- Maddi durumu iyi olmayıp, desteğe ihtiyaç duymak ve herhangi bir kurum yada kuruluştan ücret ve maaş almıyor olmak.
IV- Başarı Koşulları:
– Ara sınıflar için başarısız dersi olmamak ve genel net ortalaması 4 üzerinden en az iki buçuk (Yüz üzerinden not verilen üniversitelerde en az altmış) olup bir üst sınıfa geçiş hakkını kazanmış olmak (Not ortalaması uygun olsa bile üçten fazla başarısız dersi olanlar başvuru yapamaz).
– Yüksek öğrenime yeni kayıt yaptıranlar için, fakülte veya yüksek okula giriş puan sırasına göre önde olmak. krediburs.com
V- Karakteri ve milli duyguları bakımından sağlam ve güvenilir olmak.
Zorlu bir eğitim öğretim yılı daha başlamak üzere. Şimdiden burs veren vakıfları araştırarak önümüzdeki eğitim öğretim döneminde bursiyer olabilirsiniz. Birden fazla kuruma başvuru yapabilirsiniz. Bu size kalmış bir durumdur. Sonuçta hangi kurum veya vakıftan burs alacağınızın garantisi yok.
Aşağıda yer alan listelerdeki kurum ve vakıfları ziyaret ederek burs başvuru forumunu doldurmanız burs başvurusu için yeterli olacaktır.
Aşağıda yer alan Burs Veren Vakıfların listesi; https://www.vgm.gov.tr/vakiflar/sayfalar/burs-veren-vak%c4%b1flar.Aspx URL adresi üzerinden alınmıştır. Bir yanlışlık olduğunu düşünüyorsanız Vakıflar Genel Müdürlüğü ile iletişime geçebilir ve [email protected] Adresine mail atarak bildirebilirsiniz.
Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü sayfasında yer alan 3000+ vakıf bulunduğundan tet tek kontrol etme şansımız olmamıştır. Aralarında FETO-PYD terör örgütüne ait olan vakıflar olabilir. Gördüğünüz yasaklı vakıfları da bu mail adresinden bize bildirirseniz listemizden kaldırmamıza yardımcı olursunuz.
3-İstanbul Zeytinburnu’nda Geri Ödemesiz Karşılıksız Burs Veren Kurumlar! Güncel Liste 2019
ABDULLAH NEVZAT ÖZGÜVEN VAKFIMALTEPE DAVUTPAŞA CAD. GÜVEN İŞ MERKEZİ NO: 83 / B/325 34010 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUAVRUPA EĞİTİM VAKFIKAZLIÇEŞME PROF.MUAMMER AKSOY NO: 10 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUCAN SUCAK CANDAN BİŞEYLER VAKFI (CANDAN BİŞEYLER VAKFI)SEYİTNİZAM MAH PROF.DR.TURAN GÜNEŞ CADDESİ REAL İSTANBUL SİTESİ NO 272 NO: A6 / 57 34015 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUCEVAT AYDIN VAKFITELSİZ DURSUN KILIÇ NO: 51 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUDALGIÇ YARDIMLAŞMA VAKFIGÜMÜŞSUYU NO: 3 34010 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUDERİNDERE VAKFIKAZLIÇEŞME MAHALLESİ ABAY CADDESİ NO: 82 / 1 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUGEYLANİ İLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM VAKFIZÜBEYDE HANIM CADDESİ 8. SOKAK NO: 53 34025 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUHACI RIFAT DEMİRKAN VAKFIGÖKALP MAH. 58/4 SOKAK NO: 1 / 1 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUHAYRİYE CENGİZ VAKFISEYİT NİZAM BALIKLI ÇIRPICI YOLI NO: 14 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUKAZAK TÜRKLERİ VAKFINURİPAŞA MAH 60 SK NO: 14 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUKIYISIN KÖYÜ EĞİTİM VE HİZMET VAKFI (KEV)TELSİZ 85/3 SK. NO: 26 / A 34000 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUKURAN VE SÜNNET MÜCEDDİD VAKFI (MÜCEDDİD VAKFI)YENİDOĞAN MAHALLESİ 238. SOKAK NO: 6 / 2 34020 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUKÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA VAKFI (KÜYAV)KAZLIÇEŞME MAHALLESİ ABAY CADDESİ NO: 82 / 1 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUMARUF EĞİTİM VE ARAŞTIRMA DAYANIŞMA VAKFISEYYİT NİZAM MEVLANA CADDESİ NO: 77 / 8 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUSATUK BUĞRAHAN İLİM VE MEDENİYET VAKFI (SİM)YENİ DOĞAN 50/1 NO: 16 / 1 34020 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUSELVİLİ ÇINAR CAMİİ VE TALEBELERE YARDIM VAKFIÇIRPICI PROF TURAN GÜNEŞ CAD NO: 214 / 1 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUSEYYİD NİZAM EĞİTİM VAKFISEYYİD NİZAM MAHALLESİ SEYYİD NİZAM CADDESİ NO: 67 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUSULTAN BABA İLİM VE HİZMET VAKFINURİPAŞA 14.SOK NO: 21 / 1 34025 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUTACİRLER EĞİTİM VE SOSYAL YARDIM VAKFITOPKAPI MALTEPE CAD. NO: 10 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUTEPEBAĞ HİZMET VAKFISEYİTNİZAM MAHALLESİ MEVLANA CADDESİ NO: 58 / 3 34015 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUTRABZONLULAR ÇEVRE KÜLTÜR VE SANAT VAKFIGÖKALP 48/4 SOKAK NO: 9 / 3 34020 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUTÜRKİYE FOTOĞRAF VAKFIMERKEZEFENDİ MH DERE NO: 10 / 1 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUYAŞAM VE EĞİTİM VAKFI (YEV)CEVİZLİBAĞ MALTEPE MAHALLESİ ESKİ ÇIRPICI YOLU SOKAĞI PARİMA OFİS NO: 8 / 99 ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNUYUSUF HAS HACİP VAKFINURİPAŞA 63.SOKAK NO: 51/A ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNU21. YÜZYIL ANADOLU VAKFIMALTEPE EDİRNE ÇIRPICI YOLU NO: 9 / Z07/I ZEYTİNBURNU /İSTANBULİSTANBUL / ZEYTİNBURNU
4-Burs Başvurusunda İstenen Belgeler
İstanbul Zeytinburnu’nda karşılıksız burs veren vakıflar ve kurumlar genellikle her kurum/vakıf kendi sitesi üzerinde “Burs başvuru formu” yayınlamaktadır. Burs başvurularında istenilen belgeler genel olarak şunlardır.
Başvuru formu
Nüfus cüzdanı fotokopisi.
Ayrıca nüfus müdürlüğün veya muhtarlıktan alınmış vukuatlı nüfus dökümü.
Ayrıca aile adresini gösterir ikametgah belgesi.
Eğitim öğretim kurumundan alınmış onaylı öğrenci belgesi.
Öğrenci adına açılmış bankamatik hesabını gösteren hesap cüzdanı fotokopisi.
Ailenin finansal durumunu gösteren belgeler (Maaş bordrosu, serbest çalışanlar için gelir vergisi beyannamesinin fotokopisi, emekliler için aylık maaşı gösterir banka extresi veya hesap cüzdanı fotokopisi, geliri olmayanlar için Sosyal Güvenlik Kurumundan anne ve baba adına kayıt olmadığına dair belge)…
Ara sınıflarda öğrenim gören öğrenciler: Öğrenim süresince aldıkları dersleri, notları, genel not ortalamasını gösteren öğretim kurumundan onaylı not dökümü belgesini (transkript).
Yüksek öğrenime yeni kayıt yaptıranlar; LYS ve ÖSYS Sonuç Belgelerinin örneğini..
Gibi belgeler istenmektedir. Bunun nedeni burs verirken değerlendirme kriterlerine göre sıralama yapmak için kullanılmaktadır. Peki burs verirken ihtiyaç sahipleri neye göre belirleniyor derseniz aşağıda detaylı bilgi bulabilirsiniz.
5-Burs Verilecek Kişilerin Seçimi
İstanbul Zeytinburnu’nda burs alacağınız kurum tarafından bir komisyon kurulacaktır. Bu burs komisyonu bursiyerler arasından yukarıda belirtilen şartları taşıyan kişileri seçip belirli kriter (maddi olanak,başarı) ile sıralama yaparak asıl ve yedek üye belirlenecektir. Kazanan asıl ve yedek üyeler kurumun sitesinde ilan edilecek ve süreç ona göre devam edecektir. Eğer asıl üye eksik evrak vs tamamlamaz veya süreyi geçirirse sıra yedek üyelerden devam edecektir.
6-Burslar Ne Zaman Ödenmeye Başlanır?
İstanbul Zeytinburnu’nda burs veren şirketler ve kurumlar, burs komisyonunun sonuçları ilanından sonra, gerekli belgeleri tamamlaması için 1 aylık süre tanınır. Bu süreçte eksiklerini gideren adaylara en geç bir ay içinde (kurumdan kuruma değişiklik göstermektedir) ödeme yapmaya başlanır. Vakıflar ve şirketler 9 ay boyunca burs vermeye devam etmektedir. Yaz tatilinde burs verilmemektedir.
7-Burs Ne Zaman Kesilir
Her şirket ve vakıf-kurum kendi belirlediği dönem kadar vermektedir. Bazı şirketler 12 ay bazıları ise 9 ay olarak burs ilanında belirtir. Genellikle 9 ay süre ile burs vermekte olup burslar 9 ayın hitamı olan Haziran-Temmuz ayında kesilmektedir.
8-Sonuç
İstanbul Zeytinburnu’nda burs veren vakıflar dernekler yukarıda listelenmiştir. Bunun haricinde ikametiniz olan yer veya okuduğunuz yerde burs veren vakıflara da başvuru yapmanız burs alma ihtimalini de güçlendirecektir. Burs başvuru yaparken bunu dikkate almalısınız.
0 notes
istgzt · 4 years
Text
TELKODER Idare Heyeti Lideri Yusuf Ata Arıak hayatını kaybetti
Yusuf Ata Arıak yaklaşık 5 yıldır kanser tedavisi görüyordu. Bugün saat 11’de tedavi gördüğü hastanede hayatını yitirdi.
Arıak yarın (7 nisan 2020) günü Ankara Karşıyaka Mezarlığı, Eski Camii (Mermerciler Camii)’nde saat 11’de kılınacak olan cenaze namazının akabinde Zıdda Mezarlığı’nda defnedilecek.
TELKODER’DEN BAŞSAĞLIĞI ILETISI
Açıklama şöyle:
“Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği…
View On WordPress
0 notes
ezlal-blog · 5 years
Text
Tunceli Sohbet Odaları
Tunceli Sohbet Odaları mıza hoş geldiniz arkadaşlar.
Online sohbet odalarımız da 7/24 kesintisiz sohbete ve eğlenceye doyamayacaksınız. Kaliteli sitemiz de  sizleri bir birinden değerli arkadaşlarımız bekliyor tanışma fırsatını siz de kaçırmayın.
Her kesimden halka hitap ettiğimiz sitemizde arkadaşlığın,  dostluğun en güzel muhteşem hali yaşanmakta… Siz değerli kullanıcılarımızın rahatlığı güvenliği SevdaSehri.com yönetimi için önemli…
Gönül rahatlığı ile arkadaşlarınız ile çekinmeden sohbetlerinizi sürdürün.
Tunceli, doğudan Bingöl, batıdan ve kuzeyden Erzincan, güneyden Elazığ illeri ile çevrilidir.
Tunceli’ nin İlçeleri;
Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazımiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür’ dür.
Dersim tarihte çok eski bir bölgenin adıdır. Kürtçe’de “gümüş kapı”, Zazaca da ise “duvarlı” anlamına geldiği rivayet olunur.
Burada yüzyıllar boyunca Aleviler, Zazalar, Kürtler, Ermeniler ve Türkler bir arada yaşadılar.
Bu nedenle buranın en eski yer ve diğer adları yaşamış halkların mührünü taşır.
Bölgenin resmi adı Osmanlı döneminde Dersim idi. 19. yüzyılın ortalarından beri bir sancak idi ve Hozat’tan idare ediliyordu.
Dersim adı 1935 yılında “Tunceli” ilan edildi. “Tunç gibi sağlam insanların yeri” anlamını taşır.
Tunceli’ nin Gezilecek görülecek Yerleri;
Munzur Vadisi Milli Parkı, Çelebi Ali Cami, Çemişgezek Kalesi, Tahar (Yusuf Ziya Paşa) Köprüsü, Dereova Şelalesi, Elti Hatun Türbesi, Elti Hatun Camisi, Bagırpaşa Dağı ve Krater Gölü, Pertek Kalesi, İn Delikleri, Sivdin Köprüsü, Göktepe Höyüğü, Mahsume (Besime) Hatun Türbesi, Ulukale Camii, Til Höyüğü, Bağın Kalesi, Ferruh Şad Bey Türbesi, Uzun Hasan Türbesi, Yelmaniye Cami, Çelebi Ağa Cami, Mazgirt Kalesi, Elti Hatun Camii, Sağman Camii…
Tunceli’ nin Yöresel Yemekleri;
Dövme Çorbası, Dövme pilavı, Gulik, Şir, Mantar Yemeği, Mumbar Dolması, Kabak Tatlısı…
Tunceli Sohbet Odalarımızda
Siz değerli kullanıcılarını bekliyoruz. Keyifli sohbet odalarımız da siz de bir an önce yerinizi alın.
Dürüstlüğün,dostluğun, arkadaşlığın olduğu tek adres www.SevdaSehri.com
Eğlenmeyi bilenlerin uğrak noktası olan Sohbet Odalarımız da keyifli vakitler sizleri bekliyor.
Tunceli Sohbet Odalarımıza tüm Tunceli’ li ve cevre ilçelerden dostlarımızı davet ediyoruz.
Tumblr media
0 notes
keremulusoy · 6 years
Text
Kızılordu Tiflis’e girince, Dilman’da yaşayan Azerilerden bir kısmı İstanbul’a göç eder.Aralarında Ali Asgar Hatemi de vardır. Bir kırtasiyeci dükkânı açar ve üç yıl sonra güzel bir kızla evlenir, dört çocukları olur; Nadir, Güzin, Hüseyin ve Hüsrev…
Hatemi, 12 Aralık 1938’de Kurtuluş Caddesi’ndeki Modern Apartmanı’nın 5. katında dünyaya gelir, büyür ve Aşık Garip Coğrafya’sına adım atar… Tıp alanında uzmanlığı ile bilinen, edebi yönü ile de adından söz ettiren bu adamı yeni hazırlamakta olduğu şiir albümü için stüdyoda yakalıyor ve Marmara Life okuyucuları için mazi sever ve gözlemci gözleriyle eski İstanbul’a paha biçilmez bir pencere aralıyorum…
Uzmanlık alanınızın hekimlik olduğunu biliyoruz. Peki, edebiyata yöneliminiz nasıl oldu? Edebiyata yönelmek, ikizim ve bende ilkokula başlamaya az bir zaman kala peyda oldu. Harp yılları yeni bitmişti, o sırada hiç lüks defter bulunmazdı. Babam da bize saman kâğıdından bir defter hediye etmişti. 5 – 6 yaşlarındayız ve ilk defa defter görüyoruz haliyle çok hoşumuza gitmişti. Hüseyin de, ben de şiir döktürmeye başladık. Babamın da hediye ettiği Âşık Garip Halk kitabı, Aşık Garip’in şiirleriyle tanışmamı sağladı. Buna benzer birçok kitabın yanında Doğan Kardeş Yayın’ın daha modern şiirlerini ve daha sonra Varlık Dergisi’ni tanıdım. Böylelikle Cahit Sıtkı’yla, Osman Saba’yla tanışmak nasip oldu. Faruk Nafiz Çamlıbel belleğimdeydi. Eve giren Boğaziçi Dergileri gibi bir dergi grubunda, aruz vezniyle ve hece vezniyle, daha klasik şiirler görürdük. Yahya Kemal ve Yusuf Mardin’i de tanıdık zamanla… Edebiyat yavaş yavaş kanımıza işlemeye başlamıştı.
Siz de bir dönem aruz vezni ile şiir yazmayı denemiş daha sonra serbest vezne geçmişsiniz… Evet, birader aruz veznine sanki doğuştan hakim gibiydi. Türkçe öğretmeninin  de çok beğendiği şiirler döktürmeye başladı. Onunki anlaşılır olduğu için çok beğenildi. Benim de kalbim kırılmasın diye övülürdüm. Benim aruzla yazdığım şiirler onunki kadar başarılı olmuyor diye, ben vazgeçeyim onunkileri izleyeyim demiştim. O zamanlar Nazım Hikmet şiirleri serbest değildi. Ben de Garip Akımını sevmiyordum sonra İkinci Yeni baş göstermeye başladı. Serbest vezinle de gayet güzel mısralar yazılabilirmiş diye serbest vezne geçtim ve rahatladım. Sonra benim o devirden kalma aruz denemelerimi de son çıkan şiir kitabım Kişver’e koydum. Ben de şiirin aruzla yazılmasını tercih ederdim. Onun için yapamayacağım diyerek kendi şiirlerimi hiç kimseye göstermeden biraderin spikerliğini yapardım. Lise böyle bitti. Birader edebiyat ortamlarında kendi şiirlerini okumak istemezdi. Onun için mikrofondan anons edilirdi; “Hüseyin Hatemi’nin şiirlerini kardeşi Hüsrev Hatemi okuyacak.”
HATEMİ’NİN KİŞVER’İ
Çocukluğunuza dair neler hatırlıyorsunuz?
Babam bizim okula başlamamıza bir yıl kala, okumayı sökmemizden memnun oldu ve “İkisi de ikinizin, ben bölüştürmüyorum” deyip, bir Köroğlu Destanı bir de Aşık Garip hikayesi getirdi, dünyalar bizim oldu. Çünkü bize mahsus kitabımız o sıra yoktu. Annemin, Türkçe’ye çevrilmiş Ömer Hayyam’ı, bizim elimizde kitap dayanmıyor diye, mutfakta tencerelerin üzerinde dururdu. O, annemin tek kitabıydı, eline o geçmiş bir yerden. Yoksa Mevlit geçseydi de onu koyardı. Babamın da Azerbaycan’dan getirdiği bir Hafız divanı, Sadi’nin Bostan ile Gülistan’ı ve Türkiye’ye gelince aldığı iyi ciltli bir İkinci Meşrutiyet kitabıyla birlikte toplamda dört kitabı vardı. İşte böyle bir ortamda elimize Aşık Garip geçince, büyükannem de çok zevklendi. Senelerce, yani ilkokul bitinceye kadar, o yorgan kaplarken bizim ona kitap okumamızdan çok hoşlanırdı. Kardeşİmin de benim de şiire, edebiyata olan merakımız, aynı sebeptendir. Babam Azerbaycan’dan geliyor 1922’de. Babası da yine aynı şekilde giriş yapıyor Türkiye’ye. Fakat hepsi Dilman şehrine bağlı. Şimdi İran’da Selmas, Şahbur adı verilen, Moğollar’ın verdiği isimle Dilmagan bölgesidir. Selmas, Bizans İmparatorluğu devrinde oranın Ermenilerle dolu olduğu sırada verilmiş en eski adıdır. Şimdi Dilmanlılara, Selmaslı da denir, Şahburlu da denir. İşte böyle bir İran Azerbaycan’ının Türkçe konuşan, Farsça’yı ancak mektebe gönderilirse öğrenen, anneannelerinin, babaannelerinin hiçbiri bir cümle bile Farsça konuşamayan bir bölgenin çocuklarıyız. Babamız ise ortaokul tahsili kadar Farsça biliyor. Okumak istemiş fakat elinde olmayan sebeplerden dolayı okuyamamış. Babaannem Azeri türküleri öğretirdi. Namesiyle değil de, sözlerini yazdırırdı. Ari manileri öğretirdi. Hafızası kuvvetli bir yaşlı hanımdı. Hiç okuma yazma bilmezdi. Ne Arap harfleriyle, ne Latin harfleriyle ama birçok Azeri beytini bana yazdırırdı: “Dağlar başı tütündür / Kimin bağrı bütündür? / Eğil öpüm yüzünden / Dünya ölüm yitimdir.”
Soldan Sağa; Ali Asgar Hatemi, Nadir, Güzin, Hüseyin ve Hüsrev Hatemi
Kişver, Hüsrev Hatemi’nin son şiir kitabıdır ve kelime anlamı olarak “ülke” demektir.
Hüsrev Hatemi, “Girdap Her Yerde” isimli arşivlik şiir seçkisini Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları için özel olarak seslendirdiğini biliyor muydunuz?
Hüsrev Hatemi
Hüsrev Hatemi
Hüsrev Hatemi
Üniversite yıllarınız nasıl geçti? İran’la, Irak’la Türkiye’nin bir Bağdat Paktı vardı. Onun için tıp fakültesi sınıfında 9 Ürdünlü, 8-10 İranlının olduğu Ortadoğu memleketlerinden bir sınıfta okudum. O devir üniversitelilerin 1900 doğumlu babaları olurdu. Yani onlar 25 yaşındayken Osmanlı parçalanmıştı. Kendileri Musul’da doğsalar da Türk uyruklu doğmuşlardı. Türkçe konuşuyorlardı. Bir Musullu, Bağdatlı öğrencinin annesi babası geldiği zaman, bizim İstanbul Türkçesi ile konuşurlardı. Kibar, anlayışlı ve kültürlü insanlardı, arada soğukluk yoktu.
“Âşık Garip Coğrafyası” şiirinizde bahsettiğiniz coğrafya neresidir? Babamın ilk okumayı öğrendiğimizde bir hediye ettiği halk kitabıydı. O hikâyeyi de çok sevdik ama kitap 1946 yılından sağ kalmamıştı. Keşke korusaydık, saklasaydık diye üzülürken bir nüshasını bir yayıncı arkadaş bulup 2010 yılında bana getirdi. Böylelikle ben o Âşık Garip nüshasına gene karışmış oldum. Âşık Garip Coğrafyası, Âşık Garip’in dolaştığı yerler; Tebriz, Tiflis, Halep, Erzurum, Kafkasya- Azerbaycan, İran- Azerbaycan, Erzurum, gene Halep şehri, Âşık Galip’in şiirlerinde geçen coğrafyadır. O sırada Körfez Harekâtı vardı. Benim aklımda Âşık Garip Coğrafyası terimi o zaman doğdu. Aşık Garip’in bir zamanlar serbestçe pasaport kullanmadan dolaştığı Müslüman coğrafyada şimdi füzeler dolaşıyor. Televizyonda Bağdat’ın nasıl vurulduğunu gösteren haberler 90’lı yılların başındaki Körfez Harekatı’nda da Aşık Garip coğrafyası demeyi düşündürdü. Babamın anlattığına göre Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra benim de kitaplardan doğruladığım şekilde rahat bir dünyaydı, Dilman’dan 60 km. sonra Van, Başkale geliyor. Tebriz’e kadar kim gidecek der, büyük alışveriş yapmak istediğimiz zaman sınır geçiş belgesi olarak Dilman Valiliği’nden kamış kalemle bir izin kâğıdı alıp Osmanlı’ya geçerek Van’da alışveriş yapardık, derdi babam. Gürcistan’a giderken ne vize alırmış, ne bir şey. Artık benim memleketimde yaşamak çok zorlaştı diye gidip Tiflis’te bir dükkân açmış. Babam işte böyle bir dünyayı anlattı bize. Âşık Garip Coğrafyası; Suriye’ye vize almadan kolayca girmek demek, Suriye’den Hatay’a girmek, oradan bir müddet sonra Kars’a gitmek, Kars’tan Tiflis’e, Tiflis’ten Tebriz’e gitmek demek.
Bir söyleşinizde, “Biz Goethe’yi de seviyoruz, Jane Austen’ıda. Ama Batılılar bizim Âşık Garip’imizi asla sevmeyecekler” diyorsunuz. Neden? Avrupa, Amerika doğuya karşı bu kadar h��nçla dolu değildi. 90’lı yıllarda ben bunu söylediğim zaman Eva de Vit-ray-Meyerovitch gibi bir Fransız hayattaydı. Mevlana’yı kendi şeyhi gibi bilirdi. Şimdiki Avrupa artık her Müslümanı terörist zanneden bir batı.
Eski İstanbul’a dair neler var hafızanızda? Kurtuluş – Feriköy’de bir Çobanoğlu Sokağı vardır, Baruthane Caddesi üzerinde. O Çobanoğlu Sokağı’ndan aşağı doğru Kasımpaşa’ya kadar ulaşan bostanda, yemyeşil kabak, patlıcan, domates yetiştirilirdi. Bir bostan bitiyor, diğerine geçiliyordu. Kasımpaşa’ya kadar açıklıktı her yer. Biz iki katlı evin çok mütevazı ancak iki kişi yerde oturarak dışarıyı seyredebildiğimiz o dar küçük balkonunda babamla veya bazen de kardeşlerimle karşılıklı otururken panoramik resim olurdu karşımızda. Buna işte Sultanahmet Camii derdik, Topkapı Sarayı’nın kubbelerini görürdük. Biz camileri sırasıyla gitmeden çocuklukta görünüşünden öğrendik. En sağda da artık Çarşamba, Sultan Selim Camii vardı. Şimdi arada gökdelenler apartmanlar var… Bostanlar gitti. Eski İstanbul böyle bir İstanbul’du. 1957’de Göztepe Semti’nde iki katlı bir evin, gene ikinci kat balkonuna taşınmıştık. Hep o manzara sürecek zannediyorduk. Kardeşimle ben bu sefer o evin balkonundan karşıya doğru bakıyoruz. Üzerinde kar olan minyatür bir fujiyama gibi Kayış Dağı görünüyordu. Şimdi Kayış Dağı görünse bile o manzara yok. O zamanlar üstünde hafif kar, mavi bulutlar içinde bize bakardı. Şimdi Kayışdağı demek Yeditepe Üniversitesi’nin kampüsü demek, şehirleşti….
Yazı: Dilara Gülşah Azaplar / Foto: Yağız Karahan
*Bu yazı Marmara Life 108. sayıda yayımlanmıştır.
  HÜSREV HATEMİ’NİN ÂŞIK GARİP COĞRAFYASI Kızılordu Tiflis’e girince, Dilman’da yaşayan Azerilerden bir kısmı İstanbul’a göç eder.Aralarında Ali Asgar Hatemi de vardır.
0 notes
haberci90-blog · 6 years
Text
444 Yıllık Muhaşşi Sinan Camii İbadete Açıldı
New Post has been published on https://www.haberci90.com/444-yillik-muhassi-sinan-camii-ibadete-acildi-9401h.html
444 Yıllık Muhaşşi Sinan Camii İbadete Açıldı
Tumblr media
Beykoz’un önemli tarih ve kültür mirası listesinde yer alan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Beykoz Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanarak ilçeye kazandırılan Anadoluhisarı Muhaşşi Sinan Camii’nin açılışı gerçekleşti.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Beykoz Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanan Anadoluhisarı Cami Sokak ile Setüstü Sokak Kesişimi’nde bulunan Muhaşşi Sinan Camii açılışına Cumhurbaşkanı Danışmanı ve AK Parti eski Milletvekili Hüseyin Besli, Beykoz Kaymakamı Ahmet Katırcı, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım, Beykoz Müftüsü Ali Efe, Beykoz Belediye Başkan Yardımcıları, belediye birim müdürleri, meclis üyeleri ve ilçe sakinleri katıldı.
Programda yaptığı konuşmada Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, “İlçenin köklü tarih ve kültür mirasını koruyarak gelecek nesillere aktarmayı hedefliyoruz. Bu sorumlulukla ilçedeki vakıf eserlerinin canlandırılmasına katkıda bulunuyor, üzerimize düşeni yapıyoruz. Camimiz yaklaşmakta olan Ramazan ayına da yetişmiş oldu. Muhaşşi Sinan Cami’sinin inşasıyla bir kültür mirasımızı daha ihya etmiş olduk. Emeği geçenlerden Allah razı olsun diyor, ilçemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.” dedi.
Beykoz müftüsü Ali Efe’nin yaptırdığı duanın ardından açılış kurdelesi kesildi ve hep birlikte Cuma namazı eda edildi.
Beykoz Belediyesi açılışa katılan vatandaşlara etli pilav, ayran ve tatlı ikram etti.
Muhaşşi Sinan Camii tarihçe
Muhaşşi Sinan Camii (1574) Anadoluhisarı Camii sokakta, Göksu Deresi’ne bakan bir tepe üzerinde bulunmaktadır.
Bu Camii Şerifin Banisi Muhaşşi (haşiyeci) Sinanüddin Yusuf Bin Hüsamüddin Efendi’dir. Amasya’ dan İstanbul’a gelmiş, Medrese tahsilinden sonra bazı vazifeler alarak 954 H.’de (1547) İstanbul kadısı, 958 H.’de (1551) Anadolu Kazaskeri olmuştur. Tekaüt olduktan sonra evinde ibadetle meşgul iken H. 968 (1561) yılı Recep ayında 93 yaşında vefat etmiştir. İstanbul’da Fatih civarında yeni odalar yakınında Yayla Camii denmekle meşhur kendi eserihayrı olan Camii Şerifi haziresine defnolunmuştur.
Sinan Efendi Kadi Beyzavi’nin tefsirini haşiye etmiştir. Mescidin yanındaki (fevkani) iki katlı bir Mektebi vardır.
Mimberiniesseyit Mahmut Dede Efendi 1115 H. (1703) senesine vaz’ederek Mescid Camii’ye çevrilmiştir. – İSTANBUL
0 notes
drcemkinay · 7 years
Photo
Tumblr media
#Urbansocialturkey Malatya Merkezinde Bulunan, ve Eksik Olan Minaresi Bir Türlü Tamamlanamayan Yeni Cami, Oldukca Ilginç Bazı Konulara Da Sahne Olmuştur. MalatyalılarIn, Büyük Zelzele Diye Andıkları, 3 Mart 1894 Günü Meydana Gelen Depremde Yıkılan Ve Büyük Hasar Gören Hacı Yusuf Camiinin Yerine Bu Tarihten Sonra Yapılmaya Başlanılmış; Halkın Yardımı Ve Sultan Ii. Abdülhamit’In Maddi Katkısıyla, Inşaatı Devam Ettirilmiştir. Araya Giren Çeşitli Sebeblerden Dolayı Inşaat Süresi Uzamış, Caminin Yapımını Tamamlamak Ancak 1913 De Mümkün Olmuştur. Yerine Yapıldığı Caminin Eski Minaresine Yakın Olan Minaresinin Yapımı Esnasında Hıristiyan Bir Ustanın Düşerek Ölmesi, Caminin Inşası Ile Ilgili Hatıraların Başında Yeralmaktadır. Bu Olaydan Sonra, Ustanın Düştüğü Minareye Müftülükçe 15 Gün Hapis Cezası Verildiği Kemal Tahirin, Malatya Cezaevinde Mahpus iken Yazdığı Ve Malatyayı Konu Alan Namuscular Isimli Eserinin Birinci Baskısının 310Uncu Sayfasında Yazılıdır. Şu Anda, Şerefeden Yukarısı Olmayan Minarenin 1843 Tarihli (Hicri 1258) Kitabesinden Anlaşıldığına Göre, Hacı Yusuf Camisinin Yapımı, Eskimalatyanın Terkinden Ve Bugünkü Il Merkezinin Kuruluşundan 4 Yıl Sonraya Rastlamaktadır. Cami Ve Minarelerinin Kendine Has Mimari Özellikleri Vardır. Bu Özellikler, Ayrı Bir Araştırma Konusu Olacak Kadar Da Geniştir. Minare Alemlerinin Üzerine Oturtulduğu Minare Alem Görüntüsündeki Külah Üst Taşları Bazı Depremler Esnasında Düşmüş, Yeniden Yapılarak Yerlerine Konulmuştur. Photocredit: #izzetkeribar #urbansocial #urbansocialconcept #travel #traveling #vacation #visiting #instatravel #instago #instagood #holiday #photooftheday #fun #travelling #tourism #tourist #travelingram #igtravel #malatya #malatyayenicamii #camii #turkey #türkiye (at Malatya, Turkey)
0 notes