Tumgik
#Ve ayaklar bundan habersiz...!!
muro4134 · 1 year
Text
Tumblr media
0 notes
seslimeram · 3 years
Text
Karabasan
Tumblr media
Bir günce var ediliyor. Başı, sonu önü ve ardı her dem karanlığa çıkan bir döngü, tam bir fasit daire yeniden ve yeniden bu sahanın sınırlarında hayata katılıyor. Hayat kuşatılırken, ezel / ebet bir biyopolitik denetim, gözetim ve tahakküm üçlemesine rehin kılınmış bir yer bir sahanın gerçekliği hasıl oluyor. Biteviye olanın, var edilmiş tehdit döngüsü hemen her gün yeniden biçimlendirilen düşmanlaştırma / ötekileştirme ve tehditler sarmalının tam da ortasında hedef olan / kılınan sıradan hayatlarla bir güncellik bütünlüğe kavuşturuluyor. İş bu sahada bir günce var ediliyor. Dönüp dolaşıp bir bataklığın ta kendisi kılınmaya devam olunan sahne örtbas edilmeye çalışılıyor. Güllük gülistanlık yer bahisleri yinelenirken bir cerahat yurdu tekmili birden hazır ediliyor.
Yurdun yaşatan bir menzil meseli olduğu ortadayken, bu sahada tüketen, sömüren, açıkça çürüten, kısıtlayan bir toplama dönüşümü güncelleniyor. Bir günce var ediliyor. Dönüşüm hep ama hepten insanlığın tersi istikametinde güncellenen. Yersiz, yurtsuz, sahiden biçare konulan hayatların karşısında ahkamlar kesiliyor en üst perdeden. Var edilmiş, tahakküm sahasının yinelenebilir hali her defasında başka bir cerahate dönüşümü vaaz ediliyor. Her dem velev ki değil doğrudan çürümeden bir yol tayinine girişiliyor hala. Hayat kuşatılıp, sınırlandırılırken, dönüştürülen menzilin katran karanlığı göz ardı edilsin isteniyor. Bir cüret ki cerahatle hayatlar boğuntuya konuluyor. Ne ki hayat bu ucuz numaraların bütün bir menzildeki suretleri karşısında, böyle bir bağnazlığın yanında hiç kılınıyor, hepten bir biçimde eksiltiliyor.
Muktedirin kendi yazıp, hep kendisinin oynadığı, en kötü ihtimalle Türkiye’deyimdir diye komiklikler bile yapa geldiği bir sahnenin ta kendisi kılınıyor. Cerahat artık gizlenmiyor. O geçer akçeli işler için yalandan ve riyadan vazgeçilmiyor. Tam kapatmadan bahis açıp, sermayenin eline kan bulaşmış para babalarının sırtları sıvazlanıp, sıradana ne haliniz var ise görün, bizden zırnık yok diye bir tavırla hayat kuşatılıyor. Herkese o yardımı bir de şu yardımı yaptık, milyonları halkımıza harcadık, 128 milyar dolar halkımızın kesesinde yok bir dakika yastığının altında, en olmadı böyle bir meblağ yok bahisleri yankılanırken, bir tek günde sekiz insanın intihar haberi çıkagelir. Bir günce, gücün tarafını tutan, muktedir eliyle yıkımın türlü çeşit katran karanlığı aralıksız var ediliyor. Büyük puntolu cümleler, her durumda çıkagelen muktedir kollamaları için yaygın medyaya verilen ayarlarla tüm o çürüme hali gözlerden ırağa konumlandırılıyor. Hem sorup da ne edeceksiniz denilip, her dem korktuklarını zikrettiklerini kul hakkını yiyerek kandırmaya çalışarak bir menzili bir kısır döngüye, ruh yutan, can çıkartan bir sahneye dönüştürüyorlar. El birliğiyle “lebalep” bir karabasan sahnesi gerçek kılınıyor.
Yaraya merhem olmak yerine, koronavirüs salgınını bir kez daha fırsat bilerek, bundan da istifade ederek bir sıkıyönetim haline rehin ülke gerçekliğe kavuşturuluyor. Cürümlerin her neye dönüştüğü, 1 Mayıs Emek Mücadelesi Günü’nde ortaya çıkan pejmürdelikten ol işkencenin sokağa düştüğü, emek verenlerin ayaklar altında linç edilmesinin, hakkını tam olarak hakkını sorgulayanların her yerde darp edilerek, susturulmasından görebilmek hala mümkündür. Onca örtbas, aşırı teröristler gibi uç yakıştırmalar, şahsım efendinin bana hiç öyle kavga dövüş, kimsenin burunu dahi kanamamıştır bilgisi geçilen bir sunumlandırma karşısında yalanın, riyanın, örtbas etmenin tekzibi, o kolluğun var ettiği şiddetten iki yüzü aşkın gözaltısında çıkagelir. Bir günce zorla, zorbalık mefhumunun denkliğine hemen her gün biraz daha sınırlar ve kapsamlar daraltılarak, hak da hukuk da, norm da normatif de ayaklar altına alınıp ezilerek, sokaklar işkence haneye dönüştürülerek bina edilir. Bir kez daha emek, dayanışma ve mücadele günü muktedirin vahşetine, deneyden deneye koşulan bir hak tanımazlıkla var edilir. Budur o güncellenmesine devam olunan yeni ülke, pekiyi bu mudur o yeni ülke?
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “Basın Konseyi, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne dair yaptığı açıklamada Türkiye’nin, Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 153’üncü sırada bulunmasının utanç verici olduğunu belirtti.
Emniyet Genel Müdürlüğünün polislerin görüntülerinin alınmasını yasaklayan genelgesinin hukuka aykırı olduğunu vurgulanan açıklamada "Bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur" denildi.
Türkiye’de halkın haber alma hakkı ile ifade ve basın özgürlüğünün her zamankinden daha büyük tehdit altında olduğu ifade edilen açıklamada "Medyanın yüzde doksan beşi iktidarın tam kontrolünde. Bağımsız yayın yapan ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen gazete ve televizyonları işlevsiz bırakıp ‘tek sesli medya’ düzenine tam ulaşmak için RTÜK, Basın İlan Kurumu ve yargı ‘iktidar sopası’ olarak kullanılıyor" diye belirtildi.
Açıklamada Emniyet genelgesinde dair şu ifadelere yer verildi: "Her an yazısından, attığı başlıklardan, kullandığı kelimelerden haklarında davalar açılan, gözaltıları işkenceye dönüştürülen, terörle bağlantı içine sokulan, hapse atılan, basın kartlarına el konulan yüzlerce gazeteci, 10 bini aşan işsiz medya mensubu, hâlâ özgürlüklerinin peşinde hak aramaya çalışırken, Emniyet Genel Müdürlüğünce yayınlanan bir genelge bahanesiyle, sansürün boyutu bu kez sokakta kaba tehditli, coplu engellemeye kadar uzatıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğünün olaylarda polisin görevini ifa ederken, gazeteci ve yurttaşlarca ses ve görüntü alınmasının engellenmesini içeren genelgesi, anayasaya, yasalarımıza, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalara, mahkeme içtihatlarına aykırıdır.
Hukuka aykırı bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur.
Tam aksine, bu talimatı yerine getirmek üzere yurttaşlara karşı zorlamaya başvurmak hukuka aykırıdır ve çoğu adli suç oluşturacaktır.
Anayasamızın 137/2 maddesine göre 'Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilmez: yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.'
1 Mayıs günü yaşananlarda olduğu gibi, gazetecilerin yasalara dayanan çalışma haklarını engelleyen, demokratik ülkelere hiç de yakışmayan örnekleri hatırlatarak, yetkilileri bu talihsiz genelgeyi geri çekmeye, hukuka aykırı talimatlarını ortadan kaldırmaya davet ediyoruz.
Ayrıca vatandaşların, kamu görevlilerinin eylem ve davranışlarını tespit etmeye çalışmalarını önlemek, temel hak ve özgürlüklere aykırı davranışların tespit edilmesini ve delillendirilmesini önlemek anlamına gelir. Kamuya açık alandaki hukuka aykırı eylem ve işlemlerin kayda alınıp tespitinin sağlanmasının, yasak olmanın dışında, bir hak olduğunu, dünya çapındaki örnekleri ile hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu tür faaliyetler, ‘özel hayatın gizliliği’ ve ‘kişisel verinin gizliliği’ kapsamında değerlendirilemez. Özellikle de gazetecilerin ses ve görüntü almasını engelleyenlere mani olmak konusunda, devletin ‘pozitif yükümlülüğü’ olduğu da açıktır. Tüm bu hususlarda, Anayasa Mahkemesi’nin, AİHM'in, ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarının hemfikir olduğunu bir daha hatırlatmak isteriz."
Açıklamada son olarak "Tüm bu koşullara rağmen, demokrasiyi ve basın özgürlüğünü evrensel standartlara yükseltip, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü coşkuyla kutlayacağımız günlere kavuşma azim ve kararlığındayız" denildi.”
Bir günce var ediliyor. Bunca afaki bir biçimde 1 Mayıs günü Taksim’e ve başka pek çok yere çıkan yolların ortasında kurulmuş olan işkence tezgahlarından bihaber kalınsın diye bir genelge var edilir. Bütünüyle, insan hakları evrensel beyannamesinin, anayasal haklar ve hukuk yollarının toptan çürüğe çıkartıldığı, önemsiz addedildiği ve daha öncesinde ol İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu bir AİHS nizamlarını da hiçe sayan bir anlayış var edilmek istenir. Büyük ülkenin, geçmişi rezil rüsva bir işkencecinin yamağı olagelen ol temsil sayesinde, baş efendinin gözleri önünde bir yanda demokrasi eylem planı bir diğer tarafta yeni anayasa yazım süreci dillendirilirken olmakta olan bir çürüme halidir. Basın Özgürlüğü gününde varılan temsil, artı polis denen memurun mesaisinde var ettiği hiçbir hak ihlalinden habersiz konulmasını, gazetecilere de gözdağı verilerek var edilmesini tam ve eksiksiz kapsar. Bunca rahat bir halle o kötülük, nefret ve suç var edilip bilahare istenen tüm temsiller, yaftalar, yargılar insanlar için dağıtılacaktır, Basın Konseyi’nin tüm meramının ardından eklenebilecek yegane şey bu bahistir. Her şey gözler önündedir, her an yeniden bir yıkımın var edildiği bir ülke gerçekliğinde yol da yön de o günce içerisinde kapkaranlıklara çıkmaktadır, kesin bilgi! Gazetecilik değil sokaklara düşen o işkenceciyi var edenler suçludur, hala bir hukuk devletiysek şayet!
BirGün Gazetesi’nden aktaralım: “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CNN Türk ekranlarındaki canlı yayına telefonla bağlanarak son günlerde tartışma konusu haline gelen Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Soylu, polislerin görüntülerinin alınasını engellemek amacıyla yayımlanan Emniyet genelgesinin Anayasa’ya aykırı olmadığını ileri sürdü. Basın çalışanlarının görüntü alabileceğini ancak yurttaşların alamayacağını belirten ve ‘özel hayatın gizliliği’ konusuna değinen Soylu, şunları söyledi:
“Kişisel Verileri Koruma Kurulu var. Bu kuruldan görüş almadan, bu konularda hiçbir adım atmayız. Burada iki ayağı var meselenin. Birincisi kişisel verileri koruma, ikincisi de Anayasa’nın 20’nci maddesinde özel hayatın gizliliği. Bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia eden Anaysa hukukçuları, çıksınlar konuşsunlar. Kesinlikle öyle bir şey söz konusu değil. Emniyet genelgesi Anayasa'ya aykırı değil. Peki bu basın özgürlüğünü engeller mi? Engellemez. Orada basın özgürlüğüyle ilgili herhangi bir durum da söz konusu değildir. Basın çekebilme hakkına sahiptir ve çeker. Vatandaşın polisi çekmesi Anayasa’ya aykırıdır. Kişinin rızası olmadan, bırakın polis memurunu, normal bir vatandaşın da telefonla kaydını alamazsınız.”
Bütünüyle bambaşka bir ülke tahayyülünün artık vakit o vakittir diye kurgudan önce bir hakikate evriminde eşik atlanır. Bir kez daha üniversite öğrencilerinden, doğasını koruma çabasına düşen köylüden, hakkını arayan avukattan, siyasi örgütlere ve hatta meclisin en büyük üçüncü siyasi aktörü olan Halkların Demokratik Partisi vekillerine, direnen işçiler ve daha nicesini terörist olarak addeden, gören bir aklın, daha yeni 1 Mayıs kutlamalarını dahi aşırı teröristler olara yaftalayan bir cerahat varken bu olgunun temellendiricisi olan o kolluğun failliği konu edilmesin istenir. Biteviye bir kurgu, yeniden var edilmiş olagelen tahayyül ve pratiklerle ol polisin kayıt altına alınması engellenme istenir. Cerahat birbiri ardına yinelenirken, özel hayat olarak anılanın o suçların görünür ve sorgulanabileceğinin önünü almak neyin nesidir? Demokrasi lafzında atıldı mı mangalda kül bırakılmazken bu tahakküm etme halinin her nereye ülkeyi taşıyacağı açık değil midir? Hala değil midir?
Ekmek ve Gül’den aktaralım: “Trabzon’un Ortahisar ilçesinde 1 Mayıs’ı kutlamak için sokağa çıkan Halkevi ve Öğrenci Kolektifleri üyesi 12 kişi gözaltına alındı.
“Salgın fırsatçılığına, doğa talanına, yoksulluğa karşı diren memleket, diren Karadeniz” pankartı ile sokağa çıkan grup üyeleri uzun süre sokaklarda konuşma yaptı. Grup üyeleri, “Halka işsizlik, zulüm, zam var. Bizler emekçilerin yanındayız. Ne kadar üzerimize gelirlerse gelsinler. Bu yağmaya, talana karşı sokaklarda olmaya devam edeceğiz” diye seslendi.
Sık sık, “Gençlik sokakta emekçinin yanında” ve “Karadeniz isyanı umut olacak” sloganları atan kitle Trabzon meydanına çıkmak istediği sırada polisin müdahalesi ile karşılaştı. Halkevleri Genel Yönetim Kurulu üyesi Berna Demirtaş, polisin kendisini bir arabanın altına alması sonucu yaralandı. 12 kişi polis tarafından gözaltına alındı.
Kadın Savunmasının sosyal medya hesabından paylaştığı video ile polisin eyleme katılanların üzerine araç sürdüğünü ve Halkevleri GYK üyesi Berna Demirtaş’ın başından yaralandığını belirtti. Kadın Savunması paylaşımında “Trabzon’da polis #1Mayıs eylemine katılanların üzerine araba sürdü. Kadın Savunma Ağı’nda olan arkadaşımız Berna Demirdaş yaralandı.” ifadelerine yer verdi.”
Düzen değişimi zorbalıkla bir ve birlikte kuruyor. Dönüşüm ya da yenilenmenin bizatihi tam karşılığı olarak bütün bu cendere halini var ediyor. Devlet dediğiniz mefhumun yurt dahilinde soluk alanlara karşı var ettiği her şey bir kısıtlamayı var ediyor. Bugün dünden, imdi ise yarından da feci / katran karası kılınıyor. Bir günce var ediliyor, ne başı belli ne ortası ne de gelecek istikameti anlaşılabilir bir deney sahası. Denetim, gözetim ve toptan bir tahakküm halinin rehini eylenen bir menzili güncelliyor devletli. Karabasanın içinde hiç ama hiçbir biçimde gün yüzü görülebilir mi, sahiden?
Misak TUNÇBOYACI - İstan’2021
Görsel: Ümit BEKTAŞ – Reuters
0 notes
utopianatolia · 8 years
Text
Kitaplar...
214)İlhan Berk-Dünya Şiiri Antolojisi (’74)
*Alıntıların sonundaki parantez içiler çevirenlerin isimleridir.
Sen Batı’da kaybolunca/Kararır toprak,ölüye benzer./Uyur evlerinde insanlar,başları sarılı/Kardeş kardeşi görmez/Düşüncelerini çalsalar kafalarının içinden/Farkına varmazlar/Çıkar inlerinden aslanlar/Sürüngenler ısırır./Sessizlik içindedir yeryüzü:/Ve yeryüzünü yaratan uyur kendi ufkunda (M.Ö 15. yy-Mısır)
Ermiş değilim ki/Gizli şeyler bileyim/Namus yaşlı kadınlara vergi/Beni üzen de bu ya:/Ah öyle dertliyim ki/Kocadım diye (Eskimo Şiirleri)
Friedrich von Schiller Alın bu dünyayı! diye seslendi bir gün Zeus/ Göklerinden insanlara;alın, sizin olsun artık. Armağanım olsun sizlere bu mülk, bu toprak; Ama kardeşçe bölüşün aranızda Koştu eli ayağı tutan,kendine bir pay için, İşe sarıldı herkes,genciyle yaşlısıyla. Çiftçi ürünlerini kaptı tarlaların, Ava koyuldu asilzade ormanların içinde. Ambarlarının aldığı kadar aldı tüccar, En iyi yıllanmış şarabı seçti rahip kendine Kralsa, tuttu köprü başlarını,yol kavşaklarını Benim,dedi, her şeyin onda biri.(Vural ÜLKÜ)
Nietzsche Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle/Açılan kapıdır dünya!/İnsan senin yitirdiğini yitirse/Bir yerlerde duramaz bir daha(Behçet Necatigil)
Rilke Ey geceleri yatakta ağladığımı/Kendisine açmadığım sevgili/Ey yorgun düşüren varlığımı/Bir beşik gibi/Benim için uykusuz kaldığını/Benim gibi saklayan/Ah, içimizdeki bu yangını/Söndürmeye çalışmadan/Bağrımızda taşısak/Değil mi ki itirafa kalkışsak/Aşkımızı,sevişenler gibi tıpkı.../Sözlerimize yalan karışacak/Beni yalnız eden varlığın; ömrün her şeyim sana tahvili/ Seslerin içinde bir an doğarsın;/Uçup giden kokularda bir an varsın/Ah!Kollarımda kaybettim hepsini/Bir sen doğmaktasın tekrar yeni/Bir sen, tutmadığım için tuttuğum sevgili (B.Necatigil)
Hans Magnus Enzensberger ve her seferinde bir şeyin olacağını önceden kestirdiğimizi/ ve her seferinde haklı çıkacağımızı/ ve bundan bir şey çıkmayacağını çoktan biliyoruz/ve her şeyin yalan olduğunu/çokan biliyoruz/ve bir şeyi atlatmanın her şey değil de hiçbir şey olduğunu/ve bizim bunu atlatacağımızı/çoktan biliyoruz(Sezer Duru)
Atanas Dalçev Yıllar yılı sustum ben/Kafa düşünceden çatlayacak/Bugün sıyrılıyorum ancak/O mezar sessizliğinden/Aklım hala büyülü/Adsız sınırsız bir boşluk/Ne günler ne geceler aştık/Ölümle aynı türlü/Bir sıkıntı kötürüm eden/Artık özgür olsa da evet/Gelir düşünceye nasıl nereden/Kafesten uçacak o kuvvet/Sank hastalıktan kalkan biri/Dizlerim yürümeye yabancı/Güçsüz bir öfke, tuhaf bir acı/Tekrar dile getiren beni/Tıpkı eski kısa yazılar vardır/Hızlı bir göçün başlangıcında/Hükümlü duvara yazar da/Ardından darağacına yollanır(Necati Cumalı)
Johannes v. Jensen Dünyada iki erkek var/Her zaman karşıma çıkan/Birisi sevdiğim adam/Ötekisi beni seven/Birisi karanlık gecelerimin/Düşlerinde bile can evimdedir/Öbürü kalbimin önünde bekler/Bekler durur ama açılmaz kapı/ Birinin sadece soluğu yeter/Beni mutluluğa ulaştırmaya;/Öteki ömrünü bağışlar bana/Kalkıp geri vermem bir saatini/Birisi kanımın sıcaklığında/Aşkın öz türküleriyle yaşar/Öbürü can sıkıcı günlerim içinde/Umutsuz koşar/Her kadın bu ikili yaşamı tadar/Sevilenle seven arasında/Ama bir kez tek kişi olup o iki inan/Yalnız bir kez,her yüzyılda.(Ata Karatay)
William Shakespeare Vazgeçtim bu fünyadan,tek ölüm paklar beni/Değmez, bu yangın yeri avuç açmağa değmez/Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini/Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz/Değil mi ki ayaklar altında insan onuru/O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmıi/Ezilmil,hor görülmüş,el emeği, göznuru/ Ötekiler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş/Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene/Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın/Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e/Vazgeçtim b dünyadan,dünyamdan geçtim ama/Seni yalnız komak var, o koyuyor adama (Can Yücel)
Lord Byron Sen, hiç ölmeyen özü zincirsiz düşüncenin/Hürriyet!Işıldatır seni en çok zindanlar/Çünkü herkes orada seni kalbinde saklar/O kalp ki varlığının tek nedenidir sevgin/Ve zencilere konsa bile çocuğun senin/-Zincire ve ıslak bir kubbe karanlığına-;/Orada can vermesi kazandırır yurduna/Bir özgürlük ünlenir kanadında her yelin(Bilge Umar)
Federico Garcia Lorca
Tumblr media Tumblr media
Dante
Tumblr media Tumblr media
Giuseppe Ungaretti Ne haç ne çocukluk yetiyor/ne Golgota çekici durdurmağa/tanrıssal anıları ne de savaşı/Askerler gece ağlar/ölmeden önce,güçlüdürler,yaşam/kavgasında öğrendikleri sözlerin/önünde düşüp ölürler/Askerler, sevgili sayılar,/kimlerin kimlerin ağladığı (Egemen Berköz)
Tumblr media
Paul Eluard Kan rengi bir ağaç varsa İspanya’da/Hürriyet ağacıdır/Susmayan bir ağız varsa İspanya’da/Hürriyeti haykırır/Bir bardak saf şarap, varsa İspanya’da/Milletin olmalıdır(Orhan Veli)
Edith Söndergan Arama yoktur burada o sıcak dudaklarından öpeceğin şey/ Zira dudaklar da zamanla soğuyup gider/Yürek her şeye bedeldir deme yavrum/Deme boşuna yaşamaktansa ölmek evladır/Ne istersin ölümden!/Bir duysaydın vücudundan yayılan o kokuyu/Anlardın dehşetini kendi kendine kıymanın/Mecburuz çocuğum,mecburuz sevmeye/Hayatın upuzun hasta saatlerini/Ve özlemin kısacık serüvenini/Bir aralık çiçeklenen çöller misali(Lütfi Özkök)
M.Y. Lermontov Ey alay edilmiş peygamber,yeniden uyanacak mısın/Ya da intikam çağrısına hiçbir zaman/Altın kılıflardan çıkarmayacak mısın/Kılıcını,hakaret pasıyla kaplanan(Ataol Behramoğlu)
Yevgeni Yevtuşenko Sonunda öcünü alırken bu kötülüklerin/hatırlayıp utanacak çocuklarımız bir zamanlar/cesaret sayıldığını doğruluk denen şeyin(Ülkü Tamer)
Firdevsi-Sultan Mahmud’a Övgü
Bn. Ono No Komach Onu düşünerek uyudum/Tek karşıma çıksın diye/Bilseydim düş olduğunu/Hiç uyanır mıydım?(Ülkü Tamer)
Harindranath Chattopadhyaya Heyhat üzerimde yükselen ay yok bu gece/Siyah yağmur bulutları göklerde toplanıyor/Sayısız rüzgarlar ıslık çalıyor-ben tek başımayım/Siyah yağmur bulutları göklerde toplanıyor bu gece/Okyanus bir can çekişme haliyle haykırıyor/Ölmüş aşkların tatlı neşesini hatırladığından/Gözlerim yaşlarla dolu/Okyanus bir can çekişme haliyle haykırıyor bu gece/Artık sevgilimi hiç göremeyeceğim/Kıyıyı arkasında bırakmış olan/Siyah yağmur bulutları gözlerime doluyor bu gece/Heyhat üzerimde!Yükselen ay yok/Karanlıkların derinliğinden,  yağan yağmurlardan/Hala onu çağırıyorum/Heyhat bana!O artık dönmeyecek(ÖZDEMİR ASAF)
Edgar Allan Poe Biz daha bahtiyardık meleklerden/Onlar kıskandı bizi,-/Evet,-Bu yüzden(şahidimdir herkes ve o deniz ülkesi/ Bir gece bulutun rüzgarından/Üşüdü gitti Annabell Lee/Sevdadan yana, kim olursa olsun/Yaşça başça ileri/Geçemezdi ki bizi/Ne yedi kat gökteki melekler/Ne deniz dibi cinleri/Hiçbiri ayıramaz beni senden/Güzelim Annabell Lee(Melih Cevdet Anday)
Ezra Pound Kurtar bizi,öyle biri var ki önümüzde/Bir tebessümü daha fazlasını verir/ Asırlık bilgisinden senin kitaplarının/Ona bakalım sade(Bülent Ecevit)
Lawrence Ferlinghetti- Castro Üzerne Korku Dolu Bin Sözcük
Emilio Adolfo von Wesphalen Duyamazsın sen beni gelirken geceden daha güçlü/Daha büyük soluğuma, açılan kapılardan/Ve o kentler benden kaçan saklanan sessizliğe/ Gündoğuları gibi açılan bir ormana/Şimdi bütün acun bir parça ister seni/Bin parça ister seni kollarında/Sen güzelim kuş var git bu cennnetini (Coşkun Zengin)
Henri Krea Şafak Töreni:Bu mutsuzluk ürpertileri, bu işkenceler, acılar/Tüm bu cılız çocuklar, karnı yarık kadınlar/ Bir azapsız yaşam, sırıtmasız, bolluk içinde/ Ayaklandırır beni, seni sevmenin acısına karşın/ Bildiri:Kılıçtan geçirilmiş bir halk adına/Bir halk adına ağzı tutulmuş/Hapsedilmiş bir halk adına konuşuyorum ben/Bir halk adına/Dili kesilmek istenen/Kırılmak istenen çatır çatır kökten/Haklı/Sınırsız bir halk adına/Kinin,/Cinayetin/Aşağsamanın/Irk kıyımının(Kaya Öztaş)
Leopald Sedar Senghor Gölgende büyümüştüm,ellerinin yumuşaklığını örtmüştü gözlerimi/Sonra,yazın ve öğlenin sıcağında,birden buldum seni/adanmış toprak,kavrulan yüksek bir tepenin üstünde./Ve güzelliğin uçan bir kartalın çakışı gibi çarpıyor yüreğimde.(Güven Turan)
1 note · View note