Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur( ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)
2. Efes Tiyatro Festivali “Matruşka” oyununun gösterimi ile sona erdi
Efes Selçuk Belediyesi tarafından Ege Tiyatrolar Birliği ve Efes Sanat Merkezi iş birliğiyle düzenlenen 2. Efes Tiyatro Festivali şiir dinletisi ve “Matruşka” oyununun gösterimi ile sona erdi.
8- 11 Ağustos tarihleri arasında Efes Selçuk’u tiyatro ile buluşturan 2. Efes Tiyatro Festivali’nin son gününde Selçuk Efes Kent Belleği’nde düzenlenen Yazarlık Atölyesi’nde Doç. Dr. Birgül Yeşiloğlu Güler…
bazilari icin de ideal evlilik yasi 24tur… yaklasik 3 senelik iliskimin ardindan evlendik (cunku emindim) ve su an asiri memnunum hayatimdan. cocuk falan dusunmuyoruz tabii ki su an yasimiz genc. ama istedigimiz zaman istedigimiz seyleri yapiyoruz konserler, tiyatrolar, seyahatler… sevgiliyken bu kadar rahat degildik cunku ailem biraz tutucu. su an hicbir sinirimiz yok kimseye hesap verme derdi yok muko bisi. o yuzden yas konusunu fazla kafaya takmayin derim eger eminseniz beklemenizin bi manasi yok. tabii eger evlendikten sonra yapabileceginiz seyleri sevgiliyken rahatca gerceklestirebiliyorsaniz ve prensipleriniz varsa, su yasa kadar evlenmem diye bir karar alabilirsiniz tabii. not: her seyden once evlenmeyi dusunemediginiz toksik biriyle iliskiyi devam ettirmeyin minnoslar tskler optm<3
senin durum hem biraz farkli (kacis-lifestyle improvement) hem de sen sansliymissin kocandan yana emin olabilmissin hemen. 21 yasinda baslamissiniz yani iliskiye 21 yasindaki bir hanimefendinin cok hayat iliski insan tecrubesi olmayabilir, dogru secimleri yapamayabilir ya da karsisindaki insanlar henuz olgunlasmadiklari icin gercek yuzlerini gosteremiyor, manipule ve ikna icin farkli davraniyor da olabilirler. ilerde temelden sorunlar anlasmazliklar cikarsa fark edilebilwcek seyler olabilir sadece. o yuzden ideal yas icin fikrim bu sekildeydi. yoksa herkesin yasam tarzi farkli kimi 18inde cok insan tanir, kimi 25inde hicbir sey gorememis olur. onemli olan bnce bondingi kaybetmeyecek kadar, hala istenilen bir konumda (genc citir saf) olacak kadar erken hem de hic insan taniyamadan alternatifleri, pazar yerini analiz edemeden ne istedigine kendi icin neyin onemli olduguna karar veremeyecek kadar erken olmali. sadece iliski deneyimi acisindan soylemiorm tabii ki 25 civari kisilik oturuo(mus) artik. hayatin her noktasinda aydinlanma da yasanabilir, puzzle parcalari birlesebilir. iste bu aydinlanma evlendikten ve birine baglandiktan sonra gerceklesirse ve halihazirdaki duruma ters duserse o zmn sakat. mutsuzluk ve pismaniyelik baslar
maalesef sevgilimle ayrıldık. 27 martta, dünya tiyatrolar gününde. unutmak da mümkün değil, her sene büyük bir coşkuyla kutlanıyor. ne kadar üzgünüm anlatamam. her saniye üzerimden dolu hafriyat kamyonları geçiyormuş da ölemiyormuşum gibi. canım acıyor. vücudum acıyor. bazen çenem zonkluyor. haftalarca ne uyudum ne de yemek yiyebildim. uykum hala yok da yemeği hallediyorum artık. alışmaya çalışıyorum. hayatımda karşıma çıkan en büyük zorluklardan birisi. kalbindeki sevgi o kadar büyüktü ki sevgi mabedim gibiydi, ona bana daha fazla sevgi vermesi için yalvarıyorum. kendimi parçaladım desem yalan olmaz. ondan çok şey öğrendim. sayesinde ailemle iletişimimi bile iyileştirdim. mesela anneler gününde annemi güzel bir göl kenarı restoranda yemeğe götürdüm. kardeşime araba sürmeyi öğretiyorum, babamdan borç isteyip borçlarımı kapattım ve böylece gelirimi giderimi her şeyimi anlatabildim. ayrıldık maalesef ama bu tür etkileri içime dolan sevgiye imanın gücüyle hala benimle.
benim için büyük bir anlamı vardı, siyah bir zehirle dolmakta olan kalbimde yeşillikleri çoğaltmıştı. güzeli daha net ve hem geniş açıdan hem de yakından görebiliyordum. gönül gözümün pikselini artırdı karı.
onu hep çok özlüyorum. kendime gelmeye başladıkça halimin de farkında varmaya başladım. yapmakta olduğum ve yapmayı planladığım şeylerin içleri giderek boşalıyor. bugün çalışırken birden masadan uzaklaşıp 15 dakika kadar sadece klavyeme baktım. napıyorum, niye yapıyorum, diye. artık sebep bulamıyorum. birlikteyken hep onunla kurduğumuz hayalleri gerçekleştirmek ve ona daha fazla tanık olabilmek için yapıyordum ne yapıyorsam.
evinin kokusunu özlüyorum, yastığının yüksekliğini özlüyorum, diafonun yanıp sönen mavi ışığını özlüyorum, tuvaletinin ışığının rengini özlüyorum. ona dair her şeyi özlüyorum. bazen öpüşürken kötü kokan ağzını özlüyorum. hiç ihtimal vermedim günün birinde bir daha o dudaklarda ıslanamayacağıma.
yazıya nasıl son yazacağımı bilmiyorum, bu yazı böyle bitiyor. bizim ilişkimiz gibi. belki şöyle bir masal sonu yazılabilir: çok mutluyduk ama gitti. gitmesi gerekiyormuş. psikoloğu böyle demiş. git demiş. başka erkeklerle takılmak istiyormuş. günün birinde belki dönermiş ama belki de dönmezmiş. bunun adı bir süre görüşmeyelim'miş. anlamı da içimde yanan ateş'miş. iyi uykular çocuklar.
Toplam 59 kitap okumuşum. Ve bunlardan 22 tanesi çizgi roman ve mangaymış. Neredeyse sadece işe gidiş dönüş yolunda kitap okuyabilen biri olarak baya şaşırtıcı bir sayı benim için??
3 - What were your top five books of the year?
Bunu 2023 yılında yayınlanmış kitaplar arasından değil benim 2023 yılında okuduğum kitaplar arasından seçiyorum yayınlanma yılı fark etmeksizin?
Ve sıralama yapamayacağım :( çünkü hepsini hayatımın çok farklı zamanlarında okudum ve bu yüzden etkileri de çok farklı.
Bunların hepsi Goodreads hesabımda 4 puan verdiğim kitaplar. Kitaplara 5 puan vermek konusunda çok cimriyim sanırım. İlk kez okuduğum kitaplara 5 veremiyorum sanırım. 5 puan bir kitabın bende grow eylemiş olması demek ve bir kez okununca yeteri kadar grow eyleyemiyorlar gibi. Bu uzun açıklamadan sonra 2023’ün favori 5 kitabı listesini yapıyorum (sırasız):
Dinlenme ve rahatlama yılım – ottessa moshfegh
Vahşi kadınlar – aoko matsuda (normalde hikaye seven biri değilim. Bu kitabı da okumaya ilk başladığımda pek hoşuma gitmiyor gibi hissetmiştim ama gitmiş meğer)
Sevgili arsız ölüm – latife tekin (bu kitabı okuduktan bir süre sonra sevgili arsız ölüm dirmit oyununu da izledim. Ve o kadar etkilendim ki....... normalde tiyatroya karşı biraz mesafeli biriyim. “tiyatro” tiyatrolar bana izlemesi çok zor geliyor ve beni çok geriyor. Ama bu o kadar güzeldi ki gerçekten sevdiğim ilk tiyatro oyunuydu sanırım. Yeniden izlemek istiyorum bilet bulabilirsem hala oynanıyorsa?? Var mı benimle izlemeye gitmek isteyen??)
Lanetli tavşan – bora chung (normalde hikaye seven biri değilim diyerek listeye eklediğim ikinci hikaye kitabı)
Tek yalnız ben değilim – jean louis fournier (bu kitabı okuduğumda hoşuma gitmişti ama şimdi hoşuma gitmesinden rahatsız oluyorum ama yine de listeye ekledim?? neden rahatsız oluyorum? Bu kitabı sevince yazarın diğer kitaplarını da okumaya başladım seveceğimi düşünüp. Otopsim kitabını okudum bu kitaptan sonra ilk olarak. Ve yazarı o kadar sevmedim ki?? Kurmaca bir kitap olduğunda yazarı eserinden daha kolay ayrı tutabiliyorum (ki çoğu zaman tutamıyorum da,, haruki murakami.......) ama bu kitap kurmaca da değildi. Ve ben yazardan nefret ettim. Kendisine karşı bu kadar tepkili olmama gerçekten gerek var mıydı bilmiyorum ama jean louis fournier sevmedim seni maalesef. Bu kitabını çok sevdim diye diğer kitaplarını da okumak istiyorum aslında ama beni yine kişiliğinle hayal kırıklığına uğratacaksın diye de korkuyorum....)
honorable mention: bu sene witch çizgi romanlarını okumaya başladım. Türkiye’de dergisi yayınlanırken çok sıkı bir takipçisiydim hhsgfghg bu sene de basılı kitaplarını alıp yeniden okudum. Hikayesine dair hiçbir şeyi hatırlamıyordum,, sadece hissini hatırlıyordum ve şimdi yeniden okuyunca da aynı şekilde hissettim. Çok güzel bir nostalji hissiydi :(
17 - Did any books surprise you with how good they were?
Bu sorunun tam anlamını anlayamadım. Yani oha bir kitap nasıl bu kadar iyi olabilir gibi bir şaşırtma mı yoksa bu kadar iyi olmasını beklemiyordum ama baya iyiymiş şaşırdımmm şaşırması mı?
İlkiyse öyle bir kitap okumadım??
İkincisiyse Bu hikaye senden uzun osman demek istiyorum. Seveceğimi düşünmüyordum hatta cringe hissettirecek gibi bir tahminim vardı. Çünkü adı bile “o” hissi veriyor. Anladınız dimi?? Ama öyle değildi ve gayet keyifliydi. Sonlara doğru aynı konsept biraz sıksa da iyiydi yani
taşın da kalbi yoktur ama onu da bir yosun sarar”
…aslında bir futbol takımını hiç karşılıksız sevebilecek kadar hep 13 yaşında kalabilmiş biz de;
fenerbahçe’yi entel sanat galerisindeki bir resmi, nadide bir kaliteli şarabı sever gibi değil,
her gün tartıştığın ağır depresif bunalımdaki arabesk sevgiliyi, okulda hep kavga edip 7 zayıf getiren hayta oğlunu ya da –belki en önemlisi- bütün umutsuzlukları, başarısızlıkları, para kazanamamışlıkları, tutmayan planlar, uymayan hesaplarıyla kendi hayatımızı, yani kendimizi, diyet dinlemeyen, spor nedir bilmeyen, ödemeleri hep 90+5’e bırakan kendimizi sever gibi, yüzyıllık yalnızlığımızı sever gibi seviyoruz.
“5 istediler 6 attık, 10 istediler zaman yetmedi”
dünyadaki en güzel sevgidir, gerçek bir fenerbahçe'li bilir bu sevgiyi , maçlarda yaptığı tezahürat , yolda yürürken içinden söylediği fenerbahçe marşları , ya da boş vakitlerinde önünde bulunan boş kağıtlara hayalindeki 11'i yazmak…lise yıllarında okula gitmeyip maça gitmek olsa gerek bu sevgi, 2 hafta boyunca biriktirilen okul harçlıkları sayesinde alınan bilet ile bir galibiyet yaşamak olsa gerek…maç günü sadece 1 simit ile 8 saat geçirmek..şu anda bile bu satırları yazarken heyecanlanmak olsa gerek fenerbahçe sevgisi, içimde her gün artan ve kendini katlayan bir sevgidir fenerbahçe.
islam cupi'nin kaleminden şöyle anlatılır;
türkiye'de, fenerbahçe cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. stadlar türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, i…ler diye uğurlanmasına rağmen. fenerbahçe cumhuriyeti ortalıkta yoksa, türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz… "
Sevmek bir ömür
fenerbahçe pendikspora yenilirken de aşıktım, chealsea ile çeyrek final oynarken de. sen beni seviyorsun diye sevmiyorum seni. ya da katıksız aşk çocuğu değilim. sen ne yaparsan yap, ne söylersen söyle aşkıma çizik atamazsın. benim skorla işim yok. aşığım ben. böyle acılı fantezi bir durumdur benim aşklarım. sen sevmesen de sevdiğimi bil yeter diyecek kadar olmadım delikanlılığımdan ama özü budur işin. sen sövsen de, sen yersen de ya da sen mutlu etsen de, aşık olsan da konunun seninle ilgisi yok. herhangi birinin aptallığı ya da zekası, çekici bulup bulmamamla da alakası yok. bunun benimle de ilgisi yok. allah koydu gönlüme anlam vermem gerekmiyor o yüzden.
Hayattan bu rengi alın geri neyi kalır Kİ
AMAÇ TARAFTAR TARTIŞMASI AÇMAK DEĞİLDİR… BİR AŞKIN CANDAN DELİL BULMASIDIR
Bir miIIeti yaşatmak için birtakım temeIIer Iazımdır ve biIirsiniz ki, bu temeIIerin en önemIiIerinden biri sanattır Bir miIIet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa tam bir hayata sahip oIamaz BöyIe bir miIIet bir ayağı topaI, bir koIu çoIak, sakat ve hasta bir kimse gibidir Hatta kasdettiğim manayı bu söz de ifadeye yeterIi değiIdir Sanatsız kaIan bir miIIetin hayat damarIarından biri kopmuş oIur Bir miIIet sanata önem vermedikçe büyük bir feIakete mahkumdur Birçok unsurIar o feIaketin derecesini farketmez Farkettiği gün de ne kadar müthiş bir etkinIikIe çaIışmak gerektiğini tahmin edemez
2. Efes Tiyatro Festivali “Matruşka” oyununun gösterimi ile sona erdi
Efes Selçuk Belediyesi tarafından Ege Tiyatrolar Birliği ve Efes Sanat Merkezi iş birliğiyle düzenlenen 2. Efes Tiyatro Festivali şiir dinletisi ve “Matruşka” oyununun gösterimi ile sona erdi.
8- 11 Ağustos tarihleri arasında Efes Selçuk’u tiyatro ile buluşturan 2. Efes Tiyatro Festivali’nin son gününde Selçuk Efes Kent Belleği’nde düzenlenen Yazarlık Atölyesi’nde Doç. Dr. Birgül Yeşiloğlu Güler…
gitmek istediğim tiyatrolar için ya gideceğim birini bulamıyorum ya eve geri dönemeyeceğim salonlarda ya sezonları az sahneli ve yetişemiyorum ya da ödeyemeyeceğim kadar yüksek fiyatlı ^^