#San'at
Explore tagged Tumblr posts
Text
san'at
Yalnız senin ülkende,çiçek açmaz.Bizim ülkemizde de bin bir bahârları tutar.Sen bizi kolumuzdan tutarak çekmeye çalışırsın.Dağda gezen ayaklar düz caddelerde gezerken incinir.Cami'nin kubbesinde, ince güzel mozaik ararsın.Kırk yıllık bir mabedin içini gezersin,tozarsin,görürsün.Bir tarafta bizi saran sülüs yazı,bir tarafta bizim içimizde heycan uyandıran yeşil çini.Sen raksına daldığın zaman için de inceden bir titreme oluşur.Çicekli bir sahnede uçan bembeyaz bir kelebek bize huzur verir içimizi ısıtır,derinden derinden.Bizim kalbimizi yerinden kımıldatan şey ise Dağ gibi bir zeybeğin toprağa diz vuruşudur.Bizim orkestra seslerimiz, fırtınayı andırır.Bizim içimize inceden bir ürperti getirir.Bizim için acı çeken insanların acısını bizlere hatırlatır.Bizim ülkemizde;danslarımız,şarkılarımız en önemli kültürel ögelerimizdendir.Sen,kendi bakış açınla anlamaya çalışırsın uzun uzun.Sana kendi diyarındaki bir kadın heykelini anımsatır.Bizimi içinse bunları dinlemek en zevk verici şeylerdir.Bizde bir köylüye misafirliğe gidersen, seni yedirmeden içirmeden göndermez.Biz,kendi kültürel sanatımızın yanında başka sanat tanımayız.Bizim anadolumuz anlatmak içinse, kelimeler kifayetsiz kalır.Biz bu yollarda türküler,destanalar ve daha nicesi ile ilerlerken işte şimdi seninle yollarımız ayrılmaktadır.
2 notes
·
View notes
Note
Hello,sorry for bothering you,I have question there is version according to Sakaoglu(in Bu mulkun Sultanlari) and Alderson that Ahmed I had daughter Zeynep Sultan who had died after 1617 and had died young not in early childhood or in infancy like Esma Sultan,Zahide Sultan,Hatice Sultan and possibly Kosem Sultan(?) In Sicil i Osmani,it's also mention that she had died young and was burried in her father's mausoleum,also there is possible theory that she could be daughter of Mahfiruze,because Osman II had daughter too named Zeynep Sultan and from those names for sultanas doesn't appear later untill Ahmed III.Do you think could be possible that Osman's daughter was named after Ahmed's daughter Zeynep who may have been Osman's full sister? There is also version that Turhan Sultan could have possible 1 or maybe 2 sons who had died in infancy. Some mention that Turhan Sultan had second son Şehzade Ahmed who had died shortly after his birth,it's according to Öztuna based on Turkish Wikipedia(but I don't what excact book)and others mention (Turkish men,Ottoman Women:Popular Turkish historians and the writing of Ottoman women's history,page 206-Ruth Barzail Lumbrosso). Do you know more about it or if it's mentioned that indeed? According to some there is also possibile theory for Turhan Sultan to have anither son,as there is infant sarcophagus of Şehzade Mehmed Sultan Ibrahim'in oglu in the mausoleum of Ahmed I buried next to Şehzade Bayezid also son of Ibrahim I.
Hi! Well, Zeynep has a religious meaning:
Zaynab is the name of a daughter and a granddaughter of the Islamic prophet Muhammad and two of his wives: Zaynab bint Jahsh and Zaynab bint Khuzayma.
Öztuna says Zeynep Sultan died “very little” and was one of Ahmed I’s last children. If he’s right, then he couldn’t have been Mahfiruze’s, as rumours of her death had begun in 1610.
If Öztuna is not right, and she was born earlier, then maybe she was Osman’s younger full sister. What you said about the names is very interesting and could have happened, but as of now we cannot confirm it.
I have checked Turhan’s Wikipedia page and the source to that claim is “Öztuna, Yılmaz, Hürrem Sultan, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1978. (isbn=9754371415)”. The ISBN code corresponds to “Büyük Osmanlı Tarihi Osmanlı Devleti'nin Siyasi Medeni Kültür Teşkilat ve San'at Tarihi (10 Cilt)”, which is not a work I own. I do have several books of Öztuna, though, and this claim wasn’t reiterated in them. According to him, Turhan was the mother of Mehmed IV and Beyhan Sultan.
Still per Öztuna, these are Ibrahim’s children who died in infancy:
Şehzade Murad (22.3.1643-16.1.1644), buried in Ahmed I’s mausoleum
Şehzade Osman (8.1644-1646), buried in Ahmed I’s mausoleum
Şehzade Bayezid (1.5.1646-8.1647), buried in Ibrahim’s mausoleum
Şehzade Cihangir (14.12.1646-1.2.1648), buried in the mosque of Ahmed I
Şehzade Orhan (10.1648-1.1650)
Şehzade Süleyman, buried in Ahmed I’s mausoleum
Şehzade Ahmed, born and dead in 1642, buried in Ahmed I’s mausoleum
Şehzade Ahmed (2), born and dead in 1642, buried in Ahmed I’s mausoleum
Safiye Sultan, buried in Ahmed I’s mausoleum
Hatice Sultan
I don’t know how accurate this list is.
As for Barzilai-Lumbroso's dissertation, on page 206 there's nothing about a Şehzade Ahmed born to Turhan:
Turhan Sultan's transformation from a 14 year old Russian captive, presented to Kosem Sultan who had been the Valide Sultan at the time, to a powerful valide herself. Kosem was concerned that Sultan Ibrahim (1640-1648), who was considered mentally unstable, was the last male descendent of the dynasty, and "began to introduce a slave girl to the sultan every day for the purpose of producing a son. She gave Turhan to Sultan Ibrahim after a short training [period]. Turhan was a very beautiful attractive girl. Tall and well developed, her body was white, her eyes blue, her hair was reddish yellow... Turhan tied herself to sultan Ibrahim with her intelligence and coquetry…" Turhan, however, soon lost her favorite position, as Ibrahim became addicted to women. Feeling the Sultan neglected her and her son Mehmed she "attempted to argue with her husband.. .at the head of the pond. But the sultan's daughter took Turhan's child from her arms and threw him to the pond. The heir to the throne, Mehmet, almost drowned and died. Turhan Sultan saved her child with difficulty [and] withdrew from public life and began to live quietly." She returned to the historical scene, we are told, upon becoming Valide Sultan with her son's ascendance to the throne in 1648, only to find Kosem unwilling to give up her powers. The bitter struggle that ensued between these two women ended with the strangling of Kosem, usually attributed to Turhan, who then acquired absolute rule of the harem.
The only Şehzade Ahmed mentioned throughout the dissertation is Gülnuş's son.
4 notes
·
View notes
Text
"İsraf, hırsı intac eder. Hırs, üç neticeyi verir. Birincisi: Kanaatsizliktir. Kanaatsizlik ise sa'ye, çalışmaya şevki kırar. Şükür yerine şekva ettirir, tembelliğe atar. Ve meşru, helâl, az malı terk edip; gayr-ı meşru, külfetsiz bir malı arar. Ve o yolda izzetini, belki haysiyetini feda eder. {(Haşiye): İktisadsızlık yüzünden müstehlikler çoğalır, müstahsiller azalır. Herkes gözünü hükûmet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan "san'at, ticaret, ziraat" tenakus eder. O millet de tedenni edip sukut eder, fakir düşer.}
31 notes
·
View notes
Text
"Montesquieu'nün (1689-1755) 1721 yılında ilk basımı Amsterdam'da gerçekleşen "İran Mektupları" adlı eserinde bir mektup var aşağıda!
MEKTUP ON DOKUZ
Usbek'ten dostu Rustan'a
İsfehan
Tokat'da ancak sekiz gün kaldık. Otuz beş günlük bir yürüyüşten sonra İzmir'e geldik...
Tokat'tan İzmir'e kadar, bütün bu saha içinde kayda değer başkaca bir şehir yoktur. Osmanlı İmparatorluğu'nun zaafını büyük bir hayretle görmüş oldum. Bu hasta gövde, kendini tatlı ve mutedil rejimle ayakta tutmuyor; bil'akis gittikçe varlığını yıpratan ve devamlı surette içini kemiren şiddet tedbirlerine başvuruyor.
Paşalar ancak para kuvveti sayesinde bu mevkilere tayin ediliyorlar. Bütün servetlerini bu uğurda harcamış ve çırılçıplak hale düşmüş olduklarından, tayin edildikleri vilayetlere, işgal mıntıkasına giren birer fatih edasıyla geliyor ve işin başına geçer geçmez her tarafı soyup sömürmekten başka bir şey düşünmüyorlar. Askerler mütecaviz ve küstah; keyif ve heveslerinden başka emir ve kumanda tanımıyorlar. Her taraf yıkık dökük; köylüler me'yus, toprak ekimi ve ticari hayat tamamıyle felç olmuş halde.
Bu serlik ve şiddet rejiminde, ne gariptir ki, cezasız kalmak ümidi her tarafta hakim! Toprak mülkiyeti emniyeti yok; bu sebeple de toprağı işleme gayreti de son derece yavaş. Hükümet icra edenlerin keyfi muamelelerine karşı koyabilecek ne bir sıfat ne de bir hak mana taşıyabiliyor'!
Vahşet halinde sömürülen bu diyarda her türlü zanaat ve ince san'at ihmal edilmiş. O kadar ki, bu milletim mümtaz vasfı olan askerlik sa'natı bile ihmal edilmiş bir halde.
Beri tarafta Avrupalılar, her gün büyük bir gayret ve ihtimamla nurlanıp yükselirken bunlar, eski cehalet devrinden bir türlü çıkmak istemiyorlar; hatta, garbın ilmi ve fenni keşiflerini, ancak kendi aleyhlerine binlerce defa kullanmalarından sonra, benimsemek zahmetine katlanmaya razı olabiliyorlar. Bu yer insanlarının ne deniz hakkında esaslı bir bilgileri, ne de deniz seyrü seferi üzerinde bir maharetleri kalmış. Ticarete ise hiç akıl erdiremiyorlar. Bütün temennileri, çalışkan ve becerikli Avrupalıların yurtlarına gelip yerleşmeleri ve kendilerine yardımda bulunmalarıdır. Bunlara tanıyacakları imtiyazlar sayesinde kendi keselerini de dolduracaklarını umuyorlar!..
Bu derece geniş bir memleket sathı üzerinden geçtiğim halde, zengin ve müreffeh denebilecek bir şehir olarak yalnız İzmir'i bulabildim. Onu da Avrupalılar bu hale getirebilmişler.
İşte böyle aziz Rustan!...Bu imparatorluk için sana halisane ve hakikat ifade edecek bir fikrimi ister misin: Bu gidişle iki asıra kalmayacak, bu imparatorluk bazı fatihlerin muzafferiyet meydanı hale dönüşecek.
İzmir, 02 Kasım 1711
2 notes
·
View notes
Text
💫💫💫
Yıldızların Dili
sükûnet içinde bir sükût
ve hikmet içinde bir hareket
ve haşmet içinde bir zînet
ve intizam içinde bir hüsn-ü hilkat ve mevzuniyet içinde bir kemal-i san'at
Sözler - Bediuzzaman
#bediüzzamansaidnursi#saidnursi#nurkülliyatı#risale i nur#hikmetli sözler#güzel sözler#anlamlı sözler
7 notes
·
View notes
Text
Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor?
Elcevab: Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymetdar nimetlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta "Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, bu kıymetdar hârika-i san'at olan nimetler Ehad-i Samed'in mu'cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derketmek fikirdir. Bir padişahın kıymetdar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zahirî mün'imleri medih ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakikî'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir.
| Risale-i Nur; Sözler
3 notes
·
View notes
Text
MADNÛN (İMÂM GAZÂLÎ)
#MUKADDİME
Bizi kendisine hamdetmeyi gerektiren şeylere hidâyet ve şükrüne devam etmiye muvaffak eden Allah'a hamdü senâ; nesebi Adem Peygamber'e varanların en şereflisi olan Efendimiz Hazreti Muhammed'e ve onun hayırlı ashabına da salâtü selam olsun!
Her san'atın değerini bilen bir ehli vardır.
Kim san'at eserlerini erbabı olmıyanlara hediye ederse, o san'ata haksızlık, hürmetsizlik etmiş olur.
Bu risale ehlinden başkasına verilmiyecek olan ve ilgi çekici meseleleri içinde toplıyan nefis bir parçadır.
Kim bunu, değerini bilmiyen kimselerden saklarsa, hakkını ödemiş olur.
Ben bu ilginç parçayı hediyeleşme yolu ile aziz kardeşim Ahmed'e takdim ettim.
Allah kendisini aldatıcı diyara gönül bağlamaktan korusun ve eşyanın hakikatlerinden bazısını bilmiye layık kılsın ki eşyanın hakikatlarını tümü ile bilmek yalınız Adem oğlunun soyu tarafından istenmiştir, O: Yarabbi bana her şeyi olduğu gibi göster demiştir.
SAYFA 3 İMÂM-I #GAZALİ
Bu risale dört kısım mesele üzerine tertip edilmiştir:
1 Rubübiyyeti (ilähi terbiyeyi) bilmek,
2 Melekleri bilmek,
3 Mucizelerin hakikatlarını anlamak,
4 göçmek. Ölüm ötesi halleri bilmek ve Dünyadan Ukbâya
Allah bizleri sevdiği ve razı olduğu şeylere muvaffak kılsın.
Çünki O, hiç şüphesiz muvaffak edenlerin ve yardımcıların en hayırlısıdır. En son dönüş ve oluş O'nadır.
#BİRİNCİ #KISIM
#RUBÜBİYYETİ #BİLMEK
A-#ZAMAN
Zaman mahdut olmaz (sınırlanmaz), zaman içinde za- manın yaratılması da muhaldir. Şu halde, yevm» (gün) lügatte sonradan oluş demektir.
Allah'ın günleri ise, Hak Teâlânın ) وذكرهم بأيام الله )
«Onlara Allah'ın günlerini hatırlat!» (İbrahim 14/5) dediği yerde, bunlar yarattıklarının, san'atlarının, îcât ettiklerinin bir kaç yönden mertebeleridir. Bu mertebelerden birisi,
) في أربعة أيام ( »
Dört günde (yarattı).»
(Fussilet 41/10( kelamıdır ki, bunların bir günü göğün maddesi, bir günü onun teşekkülü, bir günü yıldızları ve bir günü de nüfusu )melekleri)dir. )
خلق الأرض في يومين ( »
Arzı iki günde yarattı.>> (Fussilet 41/9) kelâmı da (ayni halde) maddeleşme ve şekillenmedir.
Göklerin maddesi ile burçlarının (yıldız kümelerinin) maddesi bir süret, şekildir. Arzın maddesi ise erkeklerle dişileri arasında müşterektir, erkekli dişilidir.
Bu madde çok âdîdir.
Çünki bu, seni alacağım diye yanına gelen her erkeği kabul eden isterik bir kadına benzer.
MADNÛN SAYFA 5
Mertebelerden biri de cemâd yani, cansız varlıklar sayılanlardır.
Madenler de cemäddandır.
Canlı olanlar bitkiler, hayvanlar ve insanlardır.
Mertebelerin bir diğeri de toprak, su, hava, ateş (hararet)tir.
Yüksek varlıklar; gök cisimleri ve dünya yüzünden uzakta olan her şey lūgat itibarı ile semâdır.
Çünki lūgatçılar: Başından yukarı ne var ise işte orası semädır, gökten aşağı yani ayın çevirdiği göklerin altında bulunan her şey de, gezgin yıldızların çizdiği, göklere nisbetle arzdır derler.
Kur'an'daki ) ومن الأرض مثلين ) »Arzdan da onların gibi (yedi tane)» kelâmı şunları ifade eder:
1 Ateş küresi: (merkez)
2 Hava küresi: (gaz tabakası)
3 Su üzerinde bulunan kuru çamur küresi: (kabuk)
4 Su küresi (denizler)
5 Döşenmiş arz (dünyanın yüzü, karalar)
6 Karmaşık küre: (bitkiler, ormanlar, hayvanlar)
7 Yüksek varlıklar.()
#MADNÛN
#İMÂM #GAZALÎ
1 note
·
View note
Text
19-Aprel kuni Amudaryo tumani 9-sonli B.M.S.M Tasviriy san’at bo’limi, Nukus shahridagi I.V.Savitskiy nomidagi Qoraqalpog'iston san'at muzeyiga o’qituvchi M.Xoliqov boshchiligida ekskursiya uyushtirdi.
Muzeyda o’quvchilarni Tasviriy san'atning barcha turlaridagi asarlar va ularni yaratgan rassomlar hayoti va ijodi, asarlarning janr va texnikalari bilan yaqindan tanishdilar.
0 notes
Text
"Göz bir hâssedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni'-i Basîr'ine satsan ve onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalaacısı ve şu âlemdeki mu'cizat-ı san'at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu Küre-i Arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar." -İman ve Küfür Muvazeneleri, Bediüzzaman Said Nursî
0 notes
Text
San'at-ı İlâhiye.
Bir saat tefekkür bazen bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.
(Hadis-i Şerif)
22 notes
·
View notes
Text
Hem herşeyin hilkatinde gayet derecede hüsn-ü san'at bulunması; nihayet derecede hakîm bir Sâni'in nakşı olduğunu gösterir. Evet şu küçücük insan bedeni içinde bütün kâinatın fihristesini, bütün hazain-i rahmetin anahtarlarını, bütün esmalarının âyinelerini dercetmek; nihayet derecede bir hüsn-ü san'at içinde bir hikmeti gösterir. Şimdi hiç mümkün müdür icraat-i rububiyette hâkim bir hikmet; o rububiyetin kanadına iltica eden ve şöyle iman ile itaat edenlerin taltifini istemesin ve ebedî taltif etmesin?
Sözler, 10.Söz
36 notes
·
View notes
Text
Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.
(Tarihçe-i Hayat 64.sh - Risale-i Nur)
14 notes
·
View notes
Text
geçtiğimiz köprüyü yaktık, kısa yoğun ve yarım. ama acım hafif, yalandan kendime ısmarladığım daha iyisini hak ediyorum tesellisi işe yarıyor. hayatıma odaklanmaya çalışıyorum yeniden. ama kafamı allak bullak etti, kurduğum düşler birbirine karıştı, hangisi gerçek arzum bilemez oldum. ona bulanmadan önceki halime dönemiyorum, burada kalamıyorum. sigarayı bırakmaya çalışır gibi bırakmaya çalışıyorum onu. ikimizin de ne kadar hassas ve arsız bir ruhu vardı. yaşamaktan kaçmasa acaba neler olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
hatalarını çoktan affetti kalbim. ama güzel bir şeyi yanlış biriyle yaşamak tezini kendime çürütebildim mi, beykozda bir evimiz olmasını, tekkemi, fakültedeki yl derslerimi, istanbulda devam ettirebileceğim tahsil, ilim, kemal, san'at yolculuğumu.. bütün bunları geride bırakabildim mi, kırılganlığımızı görmekte haksız mı. onunla mutlu olacak mıydık, kışları o işte ben evde-işte, yazlar ve izinlerde ufak tatiller ve gezintilerde, genç bir kız değil evli bir kadın olarak mutlu olabilecek miydim. zara home dan ev düzerek, mum ışığında oturup günlük yazarak, çizim yaparak, filmler izleyip kitaplar okuyarak, mutlu olacak mıydım. akşamları zikre kalırdım, beni alırdı. konyaya giderdim, benimle gelirdi, hayatı bir kere de beraber öğrenirdik. ama biliyorum, anlıyorum, istemedi. açık açık konuşsak da çaresi yok.
vazgeçmem gereken şey, benim bütün dünyam, bütün hayatım. beni çağırdığı hayata henüz hazır değilim, şimdi bırakamam. anlıyorum, beklemedi.
rabbim pişmanlık vermesin, kalbime bu neydi diyeceğim bir yıldırım aşkı hayranlığı sevgisi saadeti düşürsün, bu yaşananlar hatrıma bile gelmesin. burada kayıt altında duran bu bütün kaygılar yerini tamamlanmışlık ve huzura bıraksın. amin.
mükemmel olanı arama ve isteme davamdaki ısrarımı hatırlıyorsunuz değil mi... işte ben hayattan ve kendimden böyle vazgeçtim.... içimdeki şüphe ve huzursuzluk da çoktan kalktı. arka fonda ispanyolca bir şarkı çalıyor. seninle floransa.
s.
yeni bir sayfa. derinliğini kestiremediğim biri. yalnızca yorgundum, hayatıma dokunmasını istedim. bana dokunmasını. güçlüklerini görüyorum. ama cılız sevgim, ya da hasta kalbim bu kadarını taşıyabilir. belki hiçbir şey olmaz, belki yaptığım yanlışlardan döndürülürüm. belki acı çekeriz, belki acı bile çekmeyiz. geçmişte hayatıma giren ve hayatına girdiğim insanlardan öğrendiğim tek şey: kapıyı bulmak gerektiği. biraz uyumak istiyorum ua da biraz sarılmak.
2 notes
·
View notes