Tumgik
#Süryanice
mansetmalatya · 1 year
Text
Taşhan'ın 3 Dilde Yazılmış 803 Yıllık Kitabesi
Tumblr media
Hekimhan ilçesinde üzerinde Arapça, Süryanice ve Ermenice yazıların olduğu 803 yıllık kitabe, asırlar öncesinden günümüze Selçuklunun izlerini taşıyor. Malatya’nın Hekimhan ilçesinde Selçuklu döneminden kalma 803 yıllık tarihi Taşhan’da yer alan kitabe, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Türk-İslam tarihinde başka bir benzeri bulunmayan kitabe, Selçuklu Sultanının emri ile içinde hekimlik hizmetinin de verildiği bir hanın inşa edilmesiyle yapıldı. Taşhan’ın yapımının tamamlanmasının ardından inşatta çalışan üç farklı inancın mensubu ustanın, tek parça bir taş bloğunun üzerine kendi dillerinde ve kendi inançları doğrultusunda Selçuklu sultanını methiyelerini ve dualarını kazdığı kitabede ayrıca yapı ile ilgili bilgiler de yer alıyor. Fırat Üniversitesi Sanat Tarihi Profesörü İsmail Aytaç, ortaya çıkarılan kitabenin tarihin en önemli parçalarından biri olduğunu belirterek, “Bunları özenle koruyup gelecek kuşaklara aktarmamız son derece hayati öneme sahip” dedi. 2017 yılında dönemin Malatya Valisi Ali Kaban’ın Hekimhan ziyareti sırasında sanat tarihçisi olan dönemin İl Kültür Ve Turizm Müdürü Levent İskenderoğlu’nun kitabe ile ilgili bilgiler verdiğini hatırlatan Aytaç, sonrasında Vali Kaban’ın talimatı ile kitabe üzerinde ki yazıların tercümesinin yapıldığını söyledi. Levent İskenderoğlu’nun kitabenin kalıbını alarak iki adet kopyasını yaptığını ve ‘Malatya Vesikası’ olarak Valilik ve Kaymakamlık binasında sergilendiğini de dile getiren Aytaç, “Buna benzer çalışmaların artarak devam etmesi en büyük umudumuzdur." ifadelerine yer verdi. Hekimhan Taşhan da bulunan 803 yıllık kitabenin Türk-İslam tarihinde bir benzerinin bulunmadığını da belirten Profesör Aytaç, şunları söyledi: “Dünya’da 2 dilli kitabe çok sayıda bulunmaktadır, ancak 3 dilli kitabe çok ender günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan en meşhurlarından birisi Mısır ve Hitit savaşını anlatan Kadeş Anlaşması’dır. Milattan önce 1285 yılında Akadca yazılmış Mısır hiyeroglif dili ve Hititçeye çevrilmişti. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde örneği var. Diğer bir üç dilde örneğimiz Letoon Antik Şehrinden çıkıp bugün yine Türkiye’de Fethiye Müzesi’nde bulunan Likçe, Aramice ve Grekçe kitabesidir. Türk-İslam dönemi için ise tek bildiğimiz kadarıyla Malatya’nın Hekimhan ilçesindeki Hekim Han’ın Barnanın girişi üzerinde yer almaktadır. Burada Süryanice, Ermenice ve Arapça olarak kaleme alınmıştır. Edindiğimiz bilgilere göre miladi 1218 yılında İzzettin Keykavus zamanında bu kervansaray inşa edilmiştir ve yaptıranda Hekim Han oğlu Selim’dir. Miladi 1660 yıllarında büyük bir onarım geçirmiştir. Buradaki kitabe bölgede yaşayan insanların dilinin tamamında yazılarak bilgi edinmeleri sağlanmıştır. Diğer önemi ise bunun Selçuklulardan itibaren Anadolu’da yaşayan bütün kültür, inançların, etnik yapıların barış içerisinde yaşamaya çalışmasıdır. Özellikle bu kitabenin günümüze kadar gelmiş olması Türk -İslam kültürünün hoşgörüsünün bir devamıdır. Çok sayıda kervansaray olan Malatya’da Sultan Hanı yapılar grubunda 8 tane örnek günümüze kadar gelmiştir. Bunların birçoğunun restorasyonu da yapıldı ve artık gümümüzde turizm amaçlı kullanılması için zemin hazırlamıştır. Bu kitabede bu turizm amaçlı çalışmalara hoşgörü anlamında güzel bir katkı sağlayacaktır." Malatya Vesikası olarak yerini alan kitabenin üzerindeki Arapça yazıların Türkçe tercümesi şöyle: “Şu günlerde bu büyük devlet, büyük merhamet sahibi, muzaffer, kalabalık orduların en büyük Mâliki, sultanların saltanatına gidiş yollarının sahibi Âlim Surur’a aittir. O aziz, vali, dünya ve dinin şerefi ve İslam diniyle Müslümanların kurtarıcısıdır. Krallarla büyük Selçuklu Sultanlarının tacı Musa’nın oğlu Nikal’in oğlu, Kılıçarslan’ın Oğlu, Keyhüsrev’in oğlu Allah’ın Aziz Edesi Ebu’l-Fetih Berkaver Buhayır İmaretinin sahibidir. O, ayıplarından kurtulsun diye Allah Teâlâ’nın Rahmetine muhtaç İlhan El-Mübarek Ebu’l-Hasan’ın oğludur. Karalar beşikler olarak devam ettiği müddetçe denizlerin sahip olduklarının emiridir” Kitabede Süryanice olarak ise şu ifadeler yer alıyor: “Bu han, 1651 yılının Ekim ayında, Malatyalı Tabip ve Arhıdyakon Abuselam eliyle tamamlanmıştır. Abuselam, Tabih ve Arhıdyakon Abdulhasan’ın oğludur. Mübarek olan oğlu Abulhasan’ın korunması için inşa etmiştir. Ölülerin keffareti adına, bunları okuyan onlar için namaz kılsın” Kitabenin üzerinde üçüncü dil olarak bulunan Ermenice yazının ise tercümesi şu şekilde: “Krisdos adına takdis edilen evlat anısı için ve onun istirahate girmesi için Ermeni Takvimine göre 1198 yılının üçüncü ebedi evi inşa edildi. Yerin ve göğün Tanrısı, başhekim Buselem’in büyük oğlu Melden’li Süryani Hekim Bulhan’a yardımcı olsun" Read the full article
0 notes
yalnzardc · 6 months
Text
İbrahim Aleyhisselâm
* Nemrûd'un Azer adında bir veziri vardı.
Bu Azer, İbrahim Peygamberin babasıydı. On ikinci atada Nuh Peygambere bağlanırdı. Azer'in Farsça adı Tarak idi. Ve soy zinciri şöyleydi:
1. Nûh (a.s.) 2. Oğlu Sam 3. Oğlu Erfahşud 4. Oğlu Kaynan 5. Oğlu Salih 6. Oğlu Aber 7. Oğlu Falek 8. Oğlu Argim 9. Oğlu Sorug 10. Oğlu Nahi 11. Oğlu Târek 12. Oğlu Azer 13. Oğlu İbrahim
* İbrahim aleyhisselâmın annesi ise Erfahşed b. Sâm b. Nuhoğullarından Kernba b. Kusa'nın kızı Nuna veya Efrayim b. Ergu b. Falığ b. Abir b. Şalıh b. Erfahşed b. Sâm b. Nuh'un kızı Ebyuna idi.
İbrahim aleyhisselânın babası Tarah (Azer), Harran halkından idi. Onun, Küfe ile Basra arasındaki Kūsa köyü halkından olduğu da söylenir.
Harran'ı ilk önce kuran İbrahim aleyhisselâmın kardeşi Haran olduğu için, oraya Harran adı verilmiştir.
Tufandan sonra yeryüzünde ilk kurulan şehirdir.
İbrahim aleyhisselâmın babası Tarah (Azer), Kral Nemrûd'un putlarının bakıcısı ve idarecisi idi.
Harran'da kıtlıkla karşılaşınca evini Nemrûd'un oturduğu Küsa'ya nakletmişti.
* İbrahim'in amcası vardı. Ona Hâran derlerdi. O ölmüş, geride bir oğlu kalmıştı ki adına Lût derlerdi. Bu Lût İbrahim'in (a.s.) dinindendi.
* İbrahim aleyhisselâm; mağarada, bir günde bir haftalık gibi, bir haftada bir aylık gibi, bir ayda bir yıllık gibi hızlı büyüyordu. Mağarada, ancak on beş ay kaldı,
* İbrahim aleyhisselâm, kumaş ve elbise ticaretiyle uğraşmış.
Hicretten sonra da çiftçilik yapmıştır.
Nemrud, İbrahim aleyhisselamı zindanda yedi yıl hapsetti. Bundan sonra nemrud ile kavmi, İbrahim aleyhisselamın öldürülmesi üzerinde söz birligi ettiler.
Nemrûd'a "Onu, ateşte yakınız!" diye tavsiyede bulunan adam, Fars bedevilerinden Kürt Heyzen idi.
Ateş ocağı, Guta kariyesinde idi ve ocağa, üç ay odun toplanıp yığılmıştı.
İbrahim aleyhisselâmı, mancınığın kefesine koydular.
Mancınığı yapan ve kuran, Kürt Heyzen olup kendisi mancınık yapanların ilki idi
Ateş, ancak İbrahim aleyhisselâmın bağlandığı ipleri yaktı.
İbrahim aleyhisselâm, ateşin içinde yedi gün kaldı.
babası Azer, oğlunun ateşe atılışından yedi gün sonra Nemrûd'a gidip: "İbrahim'in kemikleri hakkında bana izin ver de onları gömeyim!" demişti.
Nemrud; binanın üzerine çıkıp ateşin içine baktığı zaman, İbrahim aleyhisselâmın, ateşin içinde oturduğunu gördü.
İbrahim aleyhisselâm, kalkıp ateşin içinden yürüyerek dışarı çıktı. Nemrud'un yanına doğru vardı.
Ey İbrahim! Ben, senin ilahına kurban takdim edeceğim. Fakat bunu kendisine ibadet ve birliğini itiraf maksadıyla değil, izzet ve kudretini ve sana yaptığı şeyleri gözlerimle gördüğüm için yapacağım! Ona, dört bin sığır keseceğim!" dedi ve kesti.
Yüce Allah, İbrahim aleyhisselâma, Nemrud'un ülkesinden ayrılıp kutsal Şam topraklarına doğru gitmesini emretti. İbrahim aleyhisselâm ona tabi olanlar ile birlikte yurdundan gizlice ayrıldı.
Amcası Haran'ın kızı Hz. Sare de Rabbine, rahatça ibadet etmek üzere firar yolunu seçip İbrahim aleyhisselâm ile birlikte yola çıktı.
Yüce Allah, İbrahim aleyhisselâma, Hz. Sare ile evlenmesini vahyetmişti.
O zaman İbrahim aleyhisselâm, otuz yedi yaşında idi.
İbrahim aleyhisselâmla birlikte, Lût aleyhisselâm da hicret etti.
O zaman, Kûsâ halkının ve İbrahim aleyhisselâmın dili Süryanice idi.
İbrahim aleyhisselâm, Harran'da Fırat'ı geçince, Yüce Allah, onun dilini, İbrâniceye çevirdi, değiştirdi.
Yüce Allah tarafından, İbrahim aleyhisselâma, Ken'antlerin yurduna gitmesi emir buyruldu.
O zaman, Ken'antlerin yurdunda kıtlık ve açlık vardı,
İbrahim aleyhisselâm, oradan Ürdün'e Ürdün'den de Mısır'a gitti.
Mısırda ilk firavunlardan, bir firavun bulunuyordu ki kendisi, yedi firavundan ilki olan Tous idi. Babasını öldürüp tahtına oturmuştu.
Oradan da ayrılınca İbrahim aleyhisselâm, zevcesi ve câriyesi, Filistin toprağında, Filistin ile Kudüs arasında, Şam çölündeki Seb' diye anılan yere varıp indiler.
İbrahim aleyhisselâm, orada bir kuyu kazdı ve bir mescit yaptı.
Seb halkı, İbrahim aleyhisselâmı, rahatsız edecek bazı uygunsuz hareketlerde bulunmaya başladılar.
İbrahim aleyhisselâm da başka bir yerde oturmak üzere hemen oradan ayrıldı.
İbrahim aleyhisselâm; Seb'den ayrıldıktan sonra Filistin toprağında, Remle ile llya (Kudüs) arasında bir yere gelip yerleşti ki orası, Katt veya Kibt diye anılan yerdi.
İbrahim aleyhisselâm, bu yurdunda da bir kuyu kazdı.
kardeşi Haran'ın oğlu Lat aleyhisselamın da malı çoğalmıştı.
İbrahim aleyhisselâm, ona: "Yüce Allah, bizim mallarımızı, küçük ve büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı. Sen, yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amure şehirlerine yerleş!" dedi.
* Sâre'nin sağlığında Hazreti İbrahim, hiçbir kadınla evlenmemişti. Fakat o ölünce Yakır kızı Kontura adında bir kadınla evlendi. İbrahim'in (a.s.) o kadından altı oğlu oldu. Birinin adı Bead, İkincisi Meran, üçüncüsü Medyen, dördüncüsü Geysan, beşincisi Üstüva, altıncısı Süh adındaydı. Sâre'den İshak, Hâcer'den de İsmail (a.s.) dünyaya gelmişti. Ve böylece sekiz oğlu oldu ve nesli türedi.
* Hz. Hacer; Firavun'un, İbrahim aleyhisselâma iman eden câriyelerindendi. Kıbti, yani Mısırlı idi.
Firavundan önce, Mısır Kıbt krallarından bir kralın kızı idi
İbrahim aleyhisselâm, seksen altı yaşında bulunduğu sırada İsmail aleyhisselâm, Hz. Hacer'den doğdu.
İbrahim aleyhisselâmın ikinci oğlu olan İshak aleyhisselâm ise ilk zevcesi Hz. Sâre'den doğmuş olup o zaman İbrahim aleyhisselâm, yüz yaşında idi.
Hz. Sare'nin vefatından sonra, İbrahim aleyhisselâm, Katura (veya Kantura) bint-ı Yaktan'ul Ken'ant ve Haccun ile evlendi
Katura'dan dört, Haccun adındaki hanımından da yedi çocuğu doğup çocuklarının sayısı on üçü buldu.
Katura'dan Doğan Çocuklar ;
1. Zimran, 2. Yokşan, 3. Medan, 4. Medyan, 5. Yesbak, 6. Şuah
Haccun veya Haccura'dan Doğan Çocuklar ;
1. Keysan veya Keyşan 2. Feruh (Şeruh veya Süreç), 3. Ümeym (veya Üheym), 4. Lûtan, 5. Nafes
oğullarından Medan ile Medyan Medyen toprağına yerleşiler ve buralardan dolayı oraya Medyen adı verildi.
Yokşan'in çocuklan, Mekke'ye gelip yerleştiler.
Öteki çocuklar ise başka ülkelere gidip oralarda yerleştiler.
* Mekke hareminin sınır taşlarını, ilk önce diken İbrahim aleyhisselâm idi.
Ona, bu taşların dikileceği yerleri de Cebrail aleyhisselâm, göstermişti.
* İbrahim (a.s.) ile Musa (a.s.) arasında bin sene vardır.
* Suyuti, Tahbir adlı eserinde der ki: İbrahim (a.s.) 175 sene yaşadı. Onunla Adem (as) arasında iki bin, Nuh (a.s.) arasında ise bin sene vardır. Peygamberler onun neslinden gelmiştir.
* İbrahim Aleyhisselâm; Azer adındaki bir kimsenin oğludur. Rivâyete göre Hz. Adem'in yartılışından (3337) sene sonra Babil şehrinde dünyaya gelmiş (175) veya (200) sene yaşamıştır. Babil ahilisi putlara, aya, güneşe, yıldızlara, Menrut denilen hükümdarlarına taparlardı. Bu bir "Sabie" dini idi. İbrahim Aleyhisselâm, Nemrut ibni Kenan zamanında Babil ahalisine peygamber gönderilmiş, kendisine 10 sayfa kitap verilmiştir.
Babil ahâlisi bu mübarek peygamberin nasihatlerini dinlemediler. Nemrut, onu büyük bir ateş içine attırdı. Fakat bir mucize olmak üzere o ateş, ona asla tesir etmedi. Bu harikayı görenlerden bazıları
Hz. İbrahim'e iman ettiler. Diğerleri yine küfürlerinde ısrar edip durdular.
Hazreti İbrahim de kendisine iman edenler ile Babilden çıktı, Şam diyarına hicret etti. Bir aralık Mısır'a gitti, sonra Kenan ilinde, yani: Kutsi Şerif dolaylarında ikâmet buyurdu. Kâbe-i Muazzamayı oğlu İsmail Aleyhisselâm ile bareber yeniden veya yıkıldıktan sonra tekrar bina etmiştir.
* Babası onu put satmaya gönderdiğinde putları yerde sürüyerek taşır ve "hiç bir fayda ve zararı olmayan putları almak isteyen varmı" dermiş.
* Nemrud ile kavmi, İbrahim Aleyhisselâm'ı bir evde tutukladılar, orasını büyük bir ateş mahalli yapmaya çalıştılar, birçok yakılacak odunlar topladılar, bir takım müşrikler birer adak olarak oraya odunlar göndermeye devam ettiler. Bu hal bir ay kadar devam etti. Nihayet bu odunları yakınca pek şiddetli bir ateş vücude geldi, öyle ki, havada uçan kuşlar bile bu ateşin şiddetli hararetiyle yanmakta bulunuyorlardı. Yedi gün bu ateş yanmaya devam etti. Hz. İbrahim'i bu ateşe yaklaştırıp da içine nasıl atacaklarını bilemiyorlardı, yanlarına lânetli İblis, insan sûretinde gelip onlara mancınığı öğretmiş, onlar bir mancınık yapıp ona bağlıyarak Hz. İbrahim'i o pek geniş ateşe atmışlardı.
* İbrahim, Süryanice: Ebirahîm Çok merhametli baba mânasındadır. Kendisine = "Halilür rahman" da denir. Ülülazm denilen beş büyük peygamberden birisidir.
* Hz. İbrahim, Kudüs'e tâbi bulunan "Halilürrahman" kasabasında bir mağara içinde defn edilmiştir.
* Allah Cebrail aleyhisselâm ile İbrahim Aleyhisselâm'ı eğitti ona 10 suhuf indi.
* Kuranı kerim'de 25 surede 69 yerde adı geçiyor.
* İbrahim aleyhisselâm, Ken'an ilinde" hastalanıp yüz yetmiş beş veya iki yüz yaşında bulunduğu sırada vefat etti.
vefatında, İsmail aleyhisselâm, seksen dokuz yaşında idi.
* İbrahim Aleyhisselâmın Şekil ve Şemaili
İbrahim aleyhisselâm: orta boylu, ak benizli, ela gözlü, ak saçlı, güzel ve güler yüzla, açık alınlı, uzunca yanaklı, ak sakallı idi."
Ayak izlerine varıncaya kadar şekil ve şemailce Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma insanların en çok benzeyeni idi,
7 notes · View notes
maksurat · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Uzun zamandır Yahudiliğe dair bir şey yapmıyordum bu seminerde haberdar olunca çok sevindim. Hoca maşallah çok donanımlıydı; İbranice, Arapça, İngilizce, Süryanice biliyordu ve alana hakimdi. Mişna ve talmud nedir sorularının cevaplarını ünideyken ezberlemiştim ama kesinlikle anlamamıştım şimdi anlar gibi oldum.
Hocanın şu sözü ise çok çarpıcıydı: " Yahudiler Torasız yaşayabilir ama Talmudsuz asla" !!!!
Halakah Talmud'un yasa kısmı. Kelime manası yürümek demekmiş. Bizdeki "sünnet" gibi ;)
....
İki haftasonra da hahambaşı gelecek nasipse onu da görmek istiyorum.
5 notes · View notes
seslimeram · 7 months
Text
Çözümsüzlük
Tumblr media
Çözümsüzlük vaaz olunuyor. Bitimsiz bir halde var edilen yeni ülke tiradında biteviye bir süreklilik olarak her şeyin o çözümsüzlük bağına terk edilmesine devam olunuyor. Yolun, yordamın, anlam ve sözün, meramın her şekilde tüm o bağnazca halin içinde tümden açık bir biçimde çözümsüzlük sapağına meyil ettirilmesi kesintisiz kılınıyor. Durup da bir kere tek bir an ne oluyor diye soran eden yok artık. Durup da bu hal perişanlık nicedir diye hiç hayıflanan yok. Sosyal, politik, ekonomik ve müşterek hakların / eylemin talan edildiği bir zemin aralıksız bir biçimde o çözümsüzlük ekseninde bina ediliyor. Yarın şimdiden ol mahvın pençesine rehin kılınıyor. Her gün bir öncesinden de ağır sınavların esiri kılınıyor artık. Behemehal reel politiğin sunduğu her dönemeç / her hamle tüm bu halin bütün bütün ol çözümsüzlük girdabının da nasıl temellendirildiğini göstere geliyor. Dirençli bir yok sayma, süreğen bir hakir görme, aralıksız bir nefrete yem kılma halleri içinde ülkenin feleği şaşırtılıyor artık. Topyekun kurumsallaştırılan nefret edimi, yeniden ve yılmadan var edilegelen ayrımcılık halleri, yaftalamalarla bir ve beraber o çözümsüzlük aksi tüm bu modern zamanları, şu yeni ülkeyi bir açık cezaevi kılıyor kim ne derse desin.
Bir cerahat sarmalının ortasına konuşlandırılıyor ülke. Yaşatan, yaşam veren, ufuk açan bir yerden çıkış peyderpey kılınıyor. Bugünün mahveden retoriklerinin peşinde koşan eden yer ülke vasfını yitiriyor artık. Bütünleşik olagelen madun siyaset aktörlerinin eline oyuncak kılınmış bir menzilin varlığı söz konusu ediliyor. Geçmeyen geçmişi tekrarlayan, bununla övünerek bir yarın projeksiyonuna girişilen yerde hayat mahvın kılınıyor artık. Tümü birden bir istikamet devşiren madun siyaset aktörlerinin yıkıcılığı, çözümsüzlüğü tam anlamıyla var eden muktedirin yolunda yürüyen muhalif partilerin birlikteliğinde bu kavramlar birbirini tamamlar. Bir deney sahnesi kılınmış olagelen yerde hayatın ehveni kalmaz, bırakılmaz. Mutlak teslimiyetçiliğin vaz olunduğu bir zeminde genel geçer değil artık doğrudan bir şiddet mefhumunun / aba altından sallanan sopaların refakatinde belli bir yoğunluk var edilir. Yeni ülke, yenilenmiş demokrasi denilirken, kırk bir parça yama ile çıkagelen / bugünlere getirilmiş ol anayasanın dahi üstünün çizildiği bir mahvetme hal ve isteminde hak talanına devam olunur. Bütünüyle çözümsüzlük girdabına düşmüş olan yerde seçim gümbürtüsü sırasında sökün eden tavırlarla, yönlendirme ve yinelemelerle bir ve beraberce o madun siyaset aktörlerinin vurdulu / kırdılı halleri bir ülkeyi geriye doğru taşır. Bugünün hali, bugün şimdi var edilenlerle yarına taşınanların sunduğu her şey, imge o primitif yapının, gücü elinde tutan muktedirin var ettiği ülkenin hali perişanlığını göstere gelir.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “İstanbul Havalimanında bir yurttaş Türkçe bilmeyen annesini 2,5 saat boyunca havalimanından çıkaramadığını söyledi, Kürtçe hizmetin olmamasına tepki gösterdi.
Tepkisini videoya kaydederek paylaşan yurttaş, "2,5 saattir annem okuması yazması olmadığı için rehin, vergisini ödediğim ülkenin memuru görevlisi bana yardımcı olmadılar. Arabın dili var, Azerinin dili var, İngilizin dili var, benim annemin yok. Benim annem anlatamadı kendisini, 2,5 saat boyunca şu kapıdan dışarı çıkaramadım" ifadelerini kullandı.
İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamada video "art niyetli", "devlet aleyhine propaganda" ile itham edildi. Olayın 17 Ocak 2024'te yaşandığı belirtilen açıklamada, Van'dan İstanbul Havalimanı'na gelen kadının uçağa binmeden önce Refakatlı Tekerlekli Sandalye hizmeti için başvurmadığı savunuldu.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"17.01.2024 TK2751 Van'dan İstanbul Havalimanı’na gelen 1944 doğumlu S.Ç.’ nin uçaktan iniş süreci şu şekilde gerçekleşmiştir:
14.26 Uçak piste iner,
14.36 Körük kapısındaki uçaktan çıkar,
14.44 Tekerli sandalye ile alınır,
14.51 Bagaj alım salonuna bırakılır,
15.05 6A bagaj bandı yanına geçer,
15.39 Bagajını alır,
15.41 Bagaj alım salonundan çıkar,
15.42 Bagaj alım salonu önünde video çekilir.
S.Ç. isimli vatandaşımız, Van’dan İstanbul Havalimanı’na gelmiştir. Vatandaşımızın ya da yakınlarının, uçağa binmeden önce talepte bulunması gereken Wheel Chair (Refakatli Tekerlekli Sandalye) hizmeti için başvurmadığı, Van’dan hareket ederken anlaşılmış ve İstanbul Havalimanı’nda gerekli talep, uçak ekibi tarafından yapılmıştır. Uçuş ekibinin yaptığı talep doğrultusunda vatandaşımıza uçaktan inişinden, Havalimanı çıkış noktasına kadar talep edilen hizmet verilmiştir.
Yaşlı vatandaşımızla ilgili çekilen videonun tamamı en hafif tabirle art niyetli olup, devletimiz aleyhine propaganda yapmaktan öte amaç taşımadığı anlaşılmaktadır."
Çözümsüzlük nasıl da kendiliğinden görünür kılınan bir mefhum oluyor bir kere daha en küçük vakada dahi ötekileştirme / ayrıştırma hamlelerinden görünür kılınır. Görünen ve kayıt altına alınmış olanın olabildiğince hızlı bir biçimde inkarla yolunu bu devletin her ne şekilde kesiştirmiş olduğunu da örnekler tek bir vaka. Kürd dilini bu ülkenin kadim halkları olarak değerlendirilen gel gelelim hiçbirisini anmadıkları bir çerçeve içerisinde yok addeden devletlinin bugün ulaştığı merhalenin utancı her ne yana düşer sahiden de! Bitimsiz bir kindarlıkla, çözümsüzlüğü bir çözüm hali olarak dayatarak, güncelleyerek hiç aralıksız bu önyargı hallerini devam ettirerek ama öyle ama böyle Kürd halkının varlığını da dilini de inkar etmeyi sürdürerek hangi ülkeye varılabilir ki. Sözüm ona sorunları çöze duran bir iktidar kliğinin ulaştığı seviye günbegün daha kalıcı bir biçimde Kürd siyasetini, yaşayışını, eylemini, dilini ve kültürünü hedef kılarken, kuru kuruya öyle değildir aslında böyledir yollu ezber okuyan açıklamaların ışığında hangi sorun çözülebilir. Dahası bu ülkenin heder edeceği bir asrı daha var mıdır? Düşünür müydünüz?
Mezopotamya Ajansına bağlanalım: “Gazete Sabro, Süryani Dernekler Federasyonu (SÜDEF) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 21 Şubat Dünya Anadil Günü kapsamında Beyoğlu’nda bulunan İHD binasında “Dünya Anadil Günü’nde Süryanicenin Dünü ve Bugünü” başlıklı bir panel gerçekleştirdi.
Toplamda 2 oturumdan oluşan panelin moderatörlüğünü gazeteci Marta Sömek yaptı. Panelde, SÜDEF Başkanı Evgil Türker, Süryani Kadın Derneği’nden (SÜRKADİM) Teodora Hobil, İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon adına Gülistan Yarkın, aktivist Altan Açıkdilli, Jineps’ten Yaşar Güven ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Bülent Bilmez konuşmacı olarak yer aldı.
‘Süryanice Türkiye’de Yok Olma Tehlikesi Yaşıyor’
Panelin açılış konuşmasını yapan Evgil Türker ilk olarak Süryaniler’in yaşadıkları coğrafyalarda karşılaştıkları sorunlara değindi. Süryanice’nin bugün Türkiye’de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Türker, “ Asırlar önce Mezopotamya’nın ve Ortadoğu’nun en güçlü eğitim, bilim, edebiyat, ticaret ve iletişim dili olan Süryanice, bugün Türkiye’de yok olma tehlikesini yaşamaktadır” diye ifade etti.
Açılış konuşmasının ardından söz alan Gülistan Yarkın, konuşmasına SÜDEF’in tarihçesi ve faaliyetleri hakkında bilgi vererek başladı. Komisyonun 1994’te yılında, Azınlık Hakları İzleme Komisyonu olarak kurulduğunu, 1997’de ise şu anki ismini aldığını belirten Yarkın, “6-7 Eylül olayları Türkiye’de konuşulmazken komisyon pogromla ilgili bir sergi hazırladı. 2005 yılında ise Ermeni Soykırımını ilk defa soykırım kelimesini kullanarak andı. 2013’te komisyon Süryanilere dair de bir sergi düzenliyor. Devamında da Zaz ve çevresindeki Süryani köylerine dönük saldırılarla ilgili bir rapor hazırladık” diye belirtti.
Bethnahrin Kadınlar Birliğinden Anadil Mesajı
Yarkın’ın konuşmasının ardından Bethnahrin Kadınlar Birliği’nin (HNB) panele gönderdiği mesaj okundu. Anadilin öneminin belirtildiği mesajda, “Dünya üzerinde farklı coğrafyaların, tarihsel, siyasal etkilerin doğurduğu renk, karakter, kültür, dil, din farklılıkları çoğu zaman sekter görüşler tarafından bir organizma hatası, bir zayıflık olarak görülse de; aslında dil, kültür, din farklılığı ve çokluğu büyük bir zenginliği tasvir etmektedir. Tek bir çiçekten oluşan bir bahçe bir yandan güzel olsa da, farklı renk, boyuttaki çiçeklerin oluşturduğu bahçe daha zengin, daha sağlıklı ve göz alıcıdır” ifadeleri kullanıldı.
Ardından aktivist Altan Açıkdilli konuşmasına; Çerkesçe, Kürtçe, Lazca, Ermenice, Hemşince, Zazaca, Rumca, Çeçence, İbranice, Boşnakça, Pomakça, Süryanice dillerinde merhaba diyerek başladı. 2012 yılında birçok kurum ile beraber Türkiye’de ilk defa Taksim Meydanı’nda Dünya Anadil Günü’nü kutlamak için meydana çıktıklarını belirten Altan, ”Bu 2007’den beri süren; halkların, kurumlarının, temsilcilerinin, bir araya gelerek ‘asimilasyonu engellemek için bir şeyler yapabilir miyiz’ sorusunun sonucuydu” diye ifade etti.
‘Anadilimizi Kaybetmemeliyiz’
Panelin ikinci oturumu Teodora Hobil’in Süryanice yaptığı konuşma ile başladı. Etkinliği düzenleyenlere derneği adına teşekkür ederek sözlerin başlayan Hobil, “Biz halk olarak ana dilimizi kaybetmemeliyiz. Çünkü onu kaybettiğimizde kimliğimizi, vatanımızı, ailemizi, annemizi kaybetmiş olacağız. Süryanice, Ortadoğu’da, Bethnahrin yani Mezopotamya’da ve hatta tüm dünyada tanınan ve mirası olan eski bir dil. Fakat bugün maalesef unutulmaya ve kaybolmaya yüz tutmuş bir dil. Bizler de dilimizin gittikçe zayıfladığının farkındayız. Bu nedenle de Süryani kadını olarak, ilk eğitim olan annelerin, dilimizi yaşatmanın önemini kavraması için uğraşmaktayız” diye ifade etti.
Panel, Jineps Gazetesi’nden Yaşar Güven’in konuşmasıyla devam etti. Türkiye’de birçok anadilin yok olduğuna vurgu yapan Güven, “Bu coğrafyanın yeni anadillere mezar olmaması gibi bir sorumluluk bizi bekliyor” diye konuştu. Ülkedeki “tekçi yapıya” karşı ortak bir dayanışmayla mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yapan Güven, “Mücadeleyi omuzlarımız birbirine değdirerek sürdürmek durumundayız” diye ifade etti.
Dilsel Soykırım Da Kabul Edilmeli
Panelde son olarak eğitimci ve yazar Muzaffer İris söz aldı. Türkiye’de anadillerinin unutulmaya yüz tuttuğunu ve bugün birçok insanın anadilini bilmediğini belirten İris, “Biz hep Seyfo’yu, soykırımı konuşuruz. Ben dilsel soykırımın da kabul edilmesi gerektiğine inanan bir insanım. Ben soykırıma uğradığımda dilim de soykırıma uğradı” diye konuştu.
Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Daha sonra, SÜDEF ve Gazete Sabro’nun Anadili Günü’ne dair talepleri okundu. Talepler şöyle sıralandı:
*Tehlike altındaki diller arasında yer alan Süryanicenin öğrenilmesi, kullanımı ve koruma altına alınması için hukuki haklar sağlanmalı ve somut adımlar atılmalıdır.
*Süryanice anadilinde eğitim hakkı tanınmalı, devlet tarafından okul açılmalı, öğretmen istihdam edilmeli ve materyaller sağlanmalıdır.
*Birçok ülkede sahip olunan Süryanice teolojik ve diğer eğitim hakları, Türkiye'de akademik olarak kabul edilmeli, resmi ve idari yetkiler sağlanmalıdır. Bu bağlamda okullar ve enstitülerde Süryanice kaynak ve kapasite sağlanmalıdır.
*Süryanice anadili üzerine çalışmalar yürüten basın organları ve kurumlar desteklenmelidir.
*Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2 Eylül 1990’da yürürlüğe giren ve Türkiye tarafından 2 Ekim 1995’te onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin anadilini kapsayan üç maddesine Türkiye tarafından konulan çekinceler kaldırılmalıdır.
*Anadili yaşatmak bir halkı yaşatmaktır. Tüm dillerin Anadili Günü kutlu olsun.
Çözümsüzlük bir istikamet kılınırken, Türkiye sathı mahallinde yaşayan öteki olaraktan anılan Süryani halkının var ettiği bu sesleniş o yakıcı yok saymaya karşı bir istenci ortaya serer. Tümüyle göz ardı edilmiş olan bir halkın hakikatinden bir kesiti var eder. Bugün ol sözüm ona yenilendiği söylenen menzilinde daha bir asır öncesinde konuşulabilen, çokça nüfuzu bulunan bir kitlenin anadil hakkının dahi çok görülmesinin utancı çözümsüzlüğün her nerelere sirayet etmiş olduğunu da göstere gelir. Yok sayılanlar için, Memduh Çalışkan’ın Kürtçe için dediği bahislerin birebir karşılığını Süryanilerin kelamında ortak bir izlekte görebilmek mümkündür. Anadili var etmek bir halkı yaşatabilmektir. Bugünün ülkesinde, bir kelaynak sürüsü kadar bırakılmış Süryani halkının, Ermeni, Rum, Yahudi, Kıpti gibi pek çok farklı inanç ve dile haiz insanların ortak istenci de bir kere daha günyüzü bulur. Türkiye Cumhuriyetinin var ettiği Türkçe sınırlarının ötesinde kendisinin yaşamasındaki bir temel olan dilini, yaşam pratiklerini, her anlamda iletişim ve diyalektik bağları muhafaza edebilmek. Hiç bitimsiz bir kısır döngü tartışması içerisinde unutuşa terk edilmek istenen o ötekinin asli unsur olduğu gerçekliğini göz ardı etmeden sahiden de hakkı tanzim edebilmek mesel edilmeyecekse, onca eşit yurttaşlık lafzı boş laftan ötesi olmaz, değil mi?
Çarçabuk, doğrudan var edilmiş iki örnek çözümsüzlük bağında bu ülkenin yönetim katı ve tüm o sabit fikirliliğin her neyi yok saydığını örneklemeye yeter. Şubat’ın 21’i Anadil Günü olarak kutlanırken, meclis oturumunda önce Kürtçe, ardından Lazca engellenir. Ol hassasiyetlerini başka konularda göstermesi gereken saray soytarısı meclis başkanı tipin var ettiği istemezükçülük / değnekçi kılınmış mecliste yer işgal eden muktedir ve faşist akım temsilinin sunduğu harala gürele içerisinde gerçeklik bir kez daha unutturulur. Tüm ve yaygın bir biçimde çözümsüzlük vaaz olunurken, geleceğini her nerelerde şekillendirip yoluna devam edecektir bu ülke! Anti-faşist ve bir gelenek gibi sarıp kuşatan tekillik dolu sığ sulardan ötede başkalarının da bu ülkede haklarının olduğunu sahiden idrak etmeye daha çok var mıdır? İstibdat güncelliğini yinelerken, gücünü her defasında daha ağır bir yıkım adına toparlayıp dururken, çözümsüzlükte ısrar, karanlıkta kalmaktaki bu inadın sonu cehennemin ta kendisi değil midir? Ezber şablonlar, benzeş tepkimelerden illallah gelmemiş midir, hala gelmemiş midir?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Artwork By Nask via Rudaw
0 notes
kizilzuhre · 19 days
Text
"Üzerimden Arapça, Kürtçe, Süryanice, Ermenice ve Türkçe konuşan saçlar dökülüyordu. İlan ettim, hiçbiri ve hiç kimse değilim. Dilsizim!"
-Umay Umay, Rüya Duvarları
1 note · View note
pazaryerigundem · 2 months
Text
Kürtçe-Türkçe Okuma Grubu Mardin’de söyleşi yaptı.
https://pazaryerigundem.com/haber/184403/kurtce-turkce-okuma-grubu-mardinde-soylesi-yapti/
Kürtçe-Türkçe Okuma Grubu Mardin’de söyleşi yaptı.
Tumblr media
   Mardin’deki Seraban Cafe’deki söyleşiye katılan yazar- çevirmen Mustafa Aydoğan, çevirinin dilin gelişimine katkılarını, çevirinin şair üzerindeki etkilerini, anadili dışında başka dillerde yazan “misafir” yazarları ve anadiline mesafeli yazarların durumunu değerlendirdi. 
Şehmus EDİS / MARDİN (İGFA) – Kürtçe-Türkçe Okuma Grubu Mardin’deki Sareban Cafe’de söyleşi yaptı. Söyleşiye Yazar- çevirmen Mustafa Aydoğan, yazar Mehmet Mahsum Oral, yazar Metin Aydın, yazar Gani Türk ve kentteki birçok okur, yazar, aydın, sanatçı ve STK temsilcisi katıldı.
Tumblr media
Mardin’de Türkçe Kürtçe okuma grubu tarafından 2’incisi yapılan söyleşinin moderatörlüğünü yazar Mehmet Mahsum Oral yaptı. Söyleşiye katılan Yazar- çevirmen Mustafa Aydoğan, Kürt dilinin standartlaşması üzerine uzun yılları bulan çalışmalardan bahsetti. Aydoğan, diaspora hayatı ve aydın olarak orada yaşadığı olumlu, olumsuz süreçlere değindi.
Yazar- çevirmen Mustafa Aydoğan Lîs Yayınevi’nden çıkan son kitabı (Xemname) üzerine konuştu. Aydoğan, Xemname ve hayata dair Mardinli okurlardan gelen soruları cevaplandırdı.  Aydoğan, çevirinin dilin gelişimine katkılarını, çevirinin şair üzerindeki etkilerini, anadili dışında başka dillerde yazan “misafir” yazarları ve anadiline mesafeli yazarların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Aydoğan, bir yandan Türkçe yazan Kürt yazarların eserlerini Kürtçeye çevirdiğini öte yandan onlarla ana dili üzerinden yoğun bir tartışmaya girdiğini anlattı. Yazar Mustafa Aydoğan’ın Sareban Cafe’deki söyleşisi iki ayrı söyleşi olarak gerçekleşti. Art arda kesintisiz süren 19.00’da başlayan bu söyleşinin ilki iki saat sürdü. Kısa bir aradan sonra okuma grubu Xemname üzerine Aydoğan ile söyleşiyi gece saat 01.30’a kadar sürdürdü. 
Bu söyleşiye Mustafa Aydoğan’ın sevenlerinin ağırlıkta olduğu kalabalık bir izleyici katıldı. İkinci söyleşi de, Mustafa Aydoğan’ın son kitabı (Xemname) üzerine okuma yapan bir okuma grubuyla sürdü…  Dilbilimci, çevirmen Mustafa Aydoğan, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Orhan Pamuk gibi birçok ünlü yazarın popüler eserlerini de Kürtçeye çevirdi. ‘Mustafa Aydoğan’ın enerjisine şapka çıkarıyorum’ Birçok yazar ve aydının izlediği programı izleyen yazar Metin Aydın da kişisel sayfasında, “Yıllardır izlerim bu tarz etkinlikleri ama Yazar Mustafa Aydoğan’ın bu akşam gerçekleşen “çifte söyleşi” gibisini görmedim. Dikkatimi çeken bu hususun (art arda iki söyleşi!) altını çizip sevgili Mustafa Aydoğan’ın enerjisine şapka çıkarıyorum. Çok yaşasın!” ifadelerini kullandı. 
‘BU OKUMA VE ARAŞTIRMA GRUPLARI BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ OLARAK ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRMEKTE’ Mardin’de kurulan Kürtçe-Türkçe Okuma Grubu sözcüsü Ömer Gültekin ise Kürtçe Grubu olarak  Sareban Cafe’de toplantılar yaptıklarını belirterek şunları söyledi:  “Dil ve kültür şehri olarak addedilen Mardin’in zengin tarihi ve kültürel dokusunun farkında olan bizlerin edebiyat çalışmalarına başlamamız şaşırtıcı olarak görülmemesi varsayılmalıdır. Zira uygarlığın kesişme noktasında duran bir yerleşkenin çocukları olarak bu mirası devralarak yeni nesillere aktarmayı da ahlaki bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bu münasebetle tarihi şehrin tam bağrında hem Kürtçe hem de Türkçe olarak iki okuma ve araştırma grubu kurduk. Şüphesiz bölgenin diğer kadim dilleri olan Arapça, Süryanice ve Ermeniceye dair çalışmalara da dahil olmayı düşünüyoruz. Bu okuma ve araştırma grupları birbirinden bağımsız olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Ama Mardin’inin tarihi ve kültürel zenginliğini tanımlarken nasıl ki “kesişme” özelliğini altını iyicene belirtmişsek aynı şekilde birbirinden bağımsız gibi görünen bu iki çalışma da bir yerde kesişerek uygarlığın potasında bir araya geliyor. Şu ana kadar Türkçe grubunda iki kitabı bitirip değerlendirdik. Şu an Memlekette Türkçe yazan yazarların peşindeyiz. Onların kitaplarını okumak ve ardından onları davet edip kitaplarını onlarla beraber değerlendirmek istiyoruz.”
‘BU ÇALIŞMALARIMIZIN TOPLUMDA VE ŞEHRİMİZDE İYİ YANKI BULDUĞUNU GÖRDÜK’ Kürtçe grubunda da iki yazarımızı ağırladıklarını ifade eden Gültekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlki İrfan Amîda ve ikinci misafirimiz de Mustafa Aydoğan idi. Yazarların kitaplarını araştırdık, okuduk ve onlarla beraber değerlendirdik. Bu çalışmalarımızın toplumda ve şehrimizde iyi yankı bulduğunu gördük. Zira memleket insanımızın böyle edebi ve sanatsal etkinliklere ciddi bir ihtiyacı olduğunu zaten biliyorduk. Katılımcılardan aldığımız dönütlerde bu çalışmaların devamını isteyen ısrarcı mesajlarını almaya devam ediyoruz. Biz de bu çalışmaların sürdürülmesinin umudunu ve heyecanını yaşıyoruz. Sareban Türkçe Kulübü olarak ilk kitabımız Magda Szabo’nun “İza’nın Şarkısı” idi.  Grup olarak Sareban Cafe’de buluşup kitabın değerlendirmesini yaptık. İkinci kitabımızı da Necip Mahfuz’un “Cebelavi Sokağının Çocukları’ olarak belirledik. Bazen de Mardin’de Türkçe yazan yazarların kitaplarını okumak istiyoruz ve yazarları da toplantılarımıza davet etmeyi hedefliyoruz.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
mafaweb · 9 months
Text
Süryanice Kurumsal Web Tasarım Uzmanı ve Yazılım AjansıWeb sitenizin hem görünümü hem de performansı için profesyonel bir destek mi arıyorsunuz? O zaman doğru yerdesiniz. Süryanice kurumsal web tasarım uzmanı ve yazılım ajansı olarak, size en iyi hizmeti sunmak için buradayız.İster kurumsal bir firmaya sahip olun, ister kişisel bir işletmeniz olsun, web sitenizin etkili bir şekilde tasarlanması ve geliştirilmesi hayati bir öneme sahiptir. Bizimle çalışarak, işletmenizin ihtiyaçlarına uygun özel tasarım ve yazılım çözümleriyle rakipleriniz arasında fark yaratabilirsiniz.Bizim uzman ekibimiz, web sitesi tasarımı, grafik tasarım, yazılım geliştirme ve dijital pazarlama alanlarında geniş deneyime sahiptir. Sizin için en uygun çözümü bulmak ve web varlığınızı güçlendirmek için çalışmaktan mutluluk duyarız.Bizimle çalışarak, kurumsal web tasarım uzmanlığı ve yazılım hizmetlerimizle ihtiyaçlarınıza uygun çözümler bulabilir, işletmenizin dijital dünyadaki başarısını garantileyebilirsiniz. Bize ulaşın ve size nasıl yardımcı olabileceğimizi öğrenin!Kurumsal SEO Çözümleri ve HizmetleriKurumsal SEO Çözümleri ve Hizmetleri Kurumsal SEO, işletmelerin internet sitelerinin arama motorlarında üst sıralara çıkması ve daha fazla organik trafik elde etmesi için gerekli olan stratejik bir çalışmadır. Bu hizmet, kurumsal web siteleri için oldukça önemlidir ve işletmelerin dijital pazarlama stratejilerinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. SEO çözümleri, web sitelerinin içeriği, yapısal uyumu, backlink profili, site hızı ve kullanıcı deneyimi gibi birçok farklı faktörü optimize ederek arama motorlarında daha iyi bir konum elde etmeyi hedefler. Bu süreç, profesyonel bir SEO uzmanı tarafından etkili bir şekilde yürütülmelidir. İşletmeler, kurumsal SEO hizmetleri sayesinde hedef kitlelerine daha kolay ulaşabilir, internet sitelerinin trafiğini artırabilir ve online varlıklarını güçlendirebilir. Ayrıca, rakiplerine karşı üstünlük sağlayarak pazarda daha güçlü bir konuma gelebilirler. Bir SEO ajansı ile çalışmak, işletmelerin dijital pazarlama stratejilerini güçlendirmek ve rekabet avantajı sağlamak için önemli bir adımdır. Kurumsal SEO çözümleri ve hizmetleri, işletmelerin dijital dünyada var olmaları ve sürdürülebilir bir başarı elde etmeleri için vazgeçilmezdir.Kurumsal İnternet Sitesi ve Sayfa Tasarımı FiyatlarıKurumsal internet sitesi ve sayfa tasarımı fiyatları, işletmelerin çevrimiçi varlığını oluştururken dikkate almaları gereken önemli bir konudur. Profesyonel bir web sitesi, işletmenizin dijital imajını yansıtacak, marka bilinirliğinizi artıracak ve potansiyel müşterilerinizi etkileyecektir. Bu nedenle, kurumsal internet sitesi tasarımı için bütçe ayırmak, uzun vadede işletmeniz için büyük bir yatırım olacaktır.Kurumsal internet sitesi tasarımı fiyatları, genellikle web sitesinin karmaşıklığına, özelleştirme seviyesine, ek özelliklere ve sayfa sayısına göre değişiklik gösterebilir. Her işletmenin ihtiyaçları farklı olduğu için, web tasarım ajansları genellikle müşterilerine özel fiyatlandırma seçenekleri sunar. Bu nedenle, işletmenizin ihtiyaçlarını ve hedeflerini belirledikten sonra, profesyonel bir web tasarım uzmanıyla görüşerek uygun bir fiyat teklifi almanız önemlidir.Etkileyici bir kurumsal internet sitesi tasarımı, işletmenizin online varlığını güçlendirecek ve rakipleriniz arasından sıyrılmanızı sağlayacaktır. Bu nedenle, fiyat faktörünün yanı sıra, web tasarım ajansının referansları, deneyimi ve sunduğu hizmetler de göz önünde bulundurmanız gereken diğer önemli noktalardır.Sonuç olarak, işletmenizin marka değerini artırmak ve çevrimiçi gücünüze güç katmak için, profesyonel bir kurumsal internet sitesi tasarımı yaptırmak büyük bir önem taşır. Bu nedenle, tasarım fiyatlarına odaklanırken, kalite, deneyim ve müşteri memnuniyeti gibi faktörleri de göz önünde bulundurmanız gerekmektedir.Profesyonel İnternet Sitesi Fiyatları ve Özel Paketleri Profesyonel bir internet sitesi sahibi olmak, her işletme ve marka için çok önemlidir. İnternet
sitesi, firmanızın dijital dünyadaki yüzüdür ve potansiyel müşterilere ulaşmanın en etkili yollarından biridir. Ancak profesyonel bir internet sitesi yaptırmak, genellikle yüksek maliyetlerle birlikte gelir. Bu nedenle, öncelikle fiyatları ve özel paketleri araştırmak önemlidir. Profesyonel İnternet Sitesi Fiyatları genellikle sitenin tasarımı, yazılımı, hosting hizmeti, domain adı gibi unsurların toplam maliyetini içerir. Bu maliyet, sitenin özelliklerine, kurulacak platforma ve hizmet alınacak firmaya göre değişiklik gösterebilir. Ancak genel olarak, profesyonel bir internet sitesi için belli bir bütçe ayırmak gereklidir. Özel Paketler ise genellikle özel ihtiyaçları olan işletmeler ve markalar için sunulan çözümlerdir. Bu paketlerde, ekstra özellikler, özelleştirmeler ve özel hizmetler bulunabilir. İhtiyaca özel olarak tasarlanan bu paketler, genellikle standart paketlere göre biraz daha yüksek fiyatlarla sunulmaktadır. Profesyonel bir internet sitesi yaptırmak isteyenler, öncelikle ihtiyaçlarına ve bütçelerine uygun bir firma bulmalı ve fiyat teklifi almalıdır. Ayrıca, özel paketlerin detaylarını incelemeli ve işletmelerinin gereksinimlerine en uygun olanı seçmelidir. E-Ticaret Web Sitesi Fiyatları ve HizmetleriE-Ticaret Web Sitesi Fiyatları ve Hizmetleri E-Ticaret web sitesi, günümüzde işletmeler için oldukça önemli bir satış kanalı haline gelmiştir. İnternet üzerinden ürün ve hizmet satışı yapmak isteyen işletmeler, genellikle özel olarak tasarlanmış e-ticaret web siteleri tercih etmektedir. Ancak bu sitelerin fiyatları ve sunulan hizmetler, işletmeler için oldukça önemli bir konudur. E-Ticaret web sitesi fiyatları, genellikle sitenin özelliklerine ve tasarımına göre değişiklik göstermektedir. Temel bir e-ticaret sitesi için fiyatlar daha uygun olurken, özel tasarım ve entegrasyonlar için fiyatlar artabilmektedir. Bu nedenle işletmeler, e-ticaret web sitesi fiyatları konusunda detaylı bir araştırma yapmalı ve bütçelerine uygun bir seçenek belirlemelidir. E-Ticaret web sitesi hizmetleri ise genellikle site kurulumu, ödeme sistemleri entegrasyonu, güvenlik önlemleri, lojistik entegrasyonları gibi alanları içermektedir. Ayrıca SEO uyumlu tasarım, mobil uyumluluk, müşteri destek hizmetleri gibi ek hizmetler de sunulabilmektedir. İşletmeler, ihtiyaç duydukları hizmetleri belirleyerek, e-ticaret web sitesi hizmetleri konusunda da detaylı bir araştırma yapmalıdır. Sonuç olarak, e-ticaret web sitesi fiyatları ve hizmetleri, işletmeler için oldukça önemli bir konudur. Doğru bir seçim yapabilmek için detaylı bir araştırma yapmak ve uzman görüşlerinden faydalanmak gerekmektedir. İşletmeler, uygun fiyatlar ve kaliteli hizmetler sunan bir e-ticaret web sitesi uzmanıyla çalışarak, işlerini internet üzerinden daha geniş bir kitleye ulaştırabilir ve satışlarını artırabilir.OpenCart - Özellikleri, Fiyatları ve Kullanımı OpenCart, açık kaynaklı bir e-ticaret platformudur ve birçok özelliği ile işletmelerin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde kullanılabilir. OpenCart'in sahip olduğu özellikler arasında kullanıcı dostu arayüzü, çoklu dil desteği, ödeme ve kargo entegrasyonu gibi unsurlar bulunmaktadır. Ayrıca bu platform, SEO dostu yapısı sayesinde işletmelerin dijital pazarlama stratejilerine de destek olmaktadır. OpenCart'in fiyatları ise işletmelerin talep ettikleri özelliklere ve özelleştirmelere göre değişiklik gösterebilmektedir. Genellikle standart bir e-ticaret sitesi için uygun fiyatlar sunan OpenCart, farklı talepler ve özel paketler için de esnek bir fiyatlandırma politikasına sahiptir. OpenCart'in kullanımı oldukça kolaydır ve işletmelerin ürünleri için detaylı kataloglar oluşturmasına, kampanyalar ve indirimler yapmasına olanak tanır. Ayrıca site yönetimi ve satış yönetimi gibi konularda kullanıcılarına büyük bir kolaylık sağlar. Özetle, OpenCart hem teknik hem de fiyat açısından işletmelerin e-ticaret alanındaki ihtiyaçlarına uygun çözümler sunan bir platformdur. Esnek özelliklere sahip olması ve uygun fiyat politikası ile işletmeler için ideal bir e-ticaret çözümü olabilir.
Sık Sorulan SorularSüryanice Kurumsal Web Tasarım Uzmanı nedir?Süryanice Kurumsal Web Tasarım Uzmanı, kurumsal şirketlerin web sitelerini tasarlayan ve geliştiren uzmandır.Kurumsal SEO nedir?Kurumsal SEO, kurumsal şirketlerin web sitelerinin arama motorlarında üst sıralarda çıkması için yapılan optimizasyon çalışmalarıdır.Kurumsal İnternet Sitesi ve Sayfa Tasarımı Fiyatları neye göre belirlenir?Kurumsal internet sitesi ve sayfa tasarımı fiyatları, projenin karmaşıklığı, tasarımın özgünlüğü ve ekstra hizmetler gibi faktörlere göre belirlenir.Profesyonel İnternet Sitesi Fiyatları ve Özel Paketleri neler içerir?Profesyonel internet sitesi fiyatları ve özel paketleri, özelleştirilmiş tasarım, özel yazılım entegrasyonu ve bakım hizmetlerini içerebilir.E-Ticaret Web Sitesi Fiyatları nasıl belirlenir?E-Ticaret web sitesi fiyatları, ürün sayısı, ödeme entegrasyonu ve özel gereksinimler gibi faktörlere göre belirlenir.OpenCart nedir?OpenCart, kullanıcı dostu arayüzü ve geniş eklenti desteği ile popüler bir e-ticaret platformudur.OpenCart'un Fiyatları ve Kullanımı hakkında bilgi verir misiniz?OpenCart, ücretsiz olarak indirilebileceği gibi ekstra eklenti ve tema satın alımı gerektirebilir. Kullanımı ise kolaylıkla öğrenilebilir.
0 notes
devrimakturk · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
📌 Tarihte Bugün: Ermeni Besteci Aram Tigran 8 Ağustos 2009 tarihinde hayatını kaybetti.
📌 Ailesi Ermeni Kırımı sırasında Diyarbakır'dan Suriye'ye göç etmiştir.
📌 Vasiyeti Diyarbakır'da defnedilmekti fakat Türk hükûmeti tarafından reddedildi ve Brüksel'de toprağa verildi.
📌 Tigran, 9 yaşındayken ilgisini müziğe yönlendirdi ve ud çalmaya başladı. 20 yaşındayken Kürtçe, Ermenice ve Arapça şarkılar söylemeye başladı.
📌 Sanatçı, hayatı boyunca 11 albüm çıkardı. Aram, 230'u Kurmancî, 150'si Arapça, 10'u Süryanice, 8'i Yunanca şarkı okudu.
.
.
#yeşil #doğa #green #nature #turkey #mavi #huzur #türkiye #karadeniz #istanbul #manzara #travel #photography #instagram #instagood #deniz #tatil #orman #naturephotography #rize #ağaç #photo #yayla #kamp #trabzon #gezgin #fotoğraf #gezi #love #izmir
0 notes
tatilgez · 1 year
Text
Mor Gabriel Manastırı Nerededir? Dünyanın Ayakta Kalan En Eski Manastırları Mor Gabriel Manastırı'nın Tarihi
581 yılında Persler Turabdin bölgesine saldırarak manastır ve çevresini yağmaladılar. Bu saldırıda manastırın en büyük kütüphanesi de yağmalanmış ve ağır hasar görmüştür. Manastırın din görevlileri, Homeros’un İlyada ve Odysseia’sını araştırırken, harflerin altında başka harflerin de olduğunu fark ettiler. Araştırma sonucunda üstü çizili Süryanice harflerin altındaki orijinal Yunanca nüshaların…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hellaswalker · 1 year
Text
Mardin Gezilecek Yerler ve Tarihi
Tumblr media
Mardin, Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan bir şehirdir. Yaklaşık 8500 yıllık bir geçmişi olan tarihi dokusu ve kültürel zenginlikleri ile öne çıkmaktadır. Tarihi, neolitik dönemlere kadar uzanmaktadır. Şehrin ismi, süryanice "marde" kelimesinden gelmektedir ve "kale" anlamına gelmektedir. Tarih boyunca asurlular, persler, romalılar, bizanslılar, abbâsîler, selçuklular, artuklular, eyyûbîler ve osmanlılar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Read the full article
0 notes
medyumrana · 2 years
Text
Vefk Nasıl Yapılır?
Tumblr media
Vefk Nasıl Yapılır?
Vefk nasıl yapılır? Diye merak edenler internette pek çok makale yazısını inceleyerek öğrenebilirler. Ancak çok karmaşık ve çok detaylı bilgiler içeren vefk uygulamasını sadece bu konuda kendini yetiştirmiş ve geliştirmiş medyum hocalar bilmektedir. Vefk uygulaması sanıldığı kadar kolay bir işlem değildir ve her medyum hoca yapamamaktadır. Vefk yapacak olan medyum hocanın pek çok alanda bilgi sahibi olması gerekir. Astroloji, matematik, doğa bilimleri, Arapça, Süryanice ve İbranice gibi diller vefk uygulaması için gereklidir. Ayrıca vefk yapılırken kişinin isteği göz önünde bulundurularak işlem yapılmaktadır. Vefk evlilik, kısmet açılması, kötülüklerden korunma, aşk gibi konularda uygulanabilir. Aynı zamanda medyum hocalar kişinin yıldız haritasını inceleyerek uğurlu günü ya da geceyi tespit ederek işleme başlar.  
Tumblr media
Vefk Neden Yapılır? Vefk nasıl yapılır? Kadar vefkin niçin yapıldığı da merak edilmektedir. Oldukça etkili dualar ile hazırlanan vefkler yapılmadan önce kişinin niyeti ve isteği net olarak belirlenmelidir. Vefk uygulaması Allah’ın adları ile yapılan bir işlem olduğundan dolayı eğer iyi niyet ile yapılırsa günah sayılmazken kötü niyet ile uygulandığında İslam dininde büyük günah teşkil etmektedir. Vefk yapacak medyum hocaların kişilerin isteklerinin dinen caiz olup olmadığını belirlemesi gerekir. Şifa gibi sebepler ile yapılabilen vefkler aynı zamanda aşk, başarı, kısmet açma gibi pek çok amaçlar sebebiyle de uygulanabilir. Kağıt üzerine çeşitli şekiller çizilerek ve hesaplamalar yapılarak yapılan vefkler ilim ve irfan sahibi medyum hocalarca yapıldığında kesinlikle etki göstermektedir.   Vefk Ne Zaman Etki Gösterir? Vefk işlemi çok zor bir işlem olduğu için öncelikle doğru medyum hoca bulunması son derece önemlidir. Etki süresi ise vefkin yapılış amacına göre değişiklik göstermektedir. Bunun yanı sıra kişinin maneviyatı da vefkin etki etme süresini etkiler. Vefkin etki etme süresini çeşitli faktörler etkilese de amaca uygun olarak medyum hoca ortalama bir tarih belirtebilir. Vefk nasıl yapılır? Sorusu pek çok kişi tarafından merak edilse de evde yapılabilecek bir uygulama kesinlikle değildir. Derin bilgiler ve manevi güçler gerektirdiği için sadece alanında uzman medyum hocalara yaptırılmalıdır.     Read the full article
0 notes
dualarvebuyuler · 2 years
Text
Bağlama Duası Etkili Mi
Tumblr media
Bağlama Duası Etkili Mi
Tumblr media
Günümüzde insanların aşk konularında veya ailevi konularda aşamadığı problemleri büyü yollarına başvurarak çözdüğü bilinmektedir. Birçok insan büyü uygulama işlemleri yaptırarak çok büyük problemlerin eşiğinden dönmüşlerdir. Fakat büyülerin hiçbir şekilde dinimizde yeri olmadığını bilmenizde fayda vardır. Bağlama duası olarak bilinen bağlama büyüleri oldukça etkili olan tılsımlı sözcüklerle yapılmaktadır. İnsanlar bağlama duaları için medyum ve hoca arayışlarına girmektedir. Büyüler için bulunacak medyum ve hocalar çok önemlidir. En az büyüler kadar önemi olan seçimlerde mutlaka popüler olan ve büyü uygulama işlerinde başarılı olmuş insanlar tercih edilmelidir. Bağlama büyüsü etkili mi, evet dua çok fazla etkilidir. Bu bazı insanların yıldız seviyelerine göre değişiklik gösterebilir. Aynı şekilde medyumun başarısına göre de değişiklik gösterebilir. Bağlama duası etkili mi, bağlama duaları çok etkili ve bunun yanında tesiri çok hızlı olan dualardır. Genellikle Süryanice ve İbranice dualarla yapılmaktadır. Muskalar ya da soğuk hayvan malzemeleri üzerine yapılan duaların tesiri çok hızlıdır. Yani yapıldığı andan itibaren büyü yapılan kişi üzerinde etkisi rahatlıkla görülebilir. Bağlama duası yapıldıktan sonra en geç 14 gün içinde kişiyi etkisi altına alarak, istekler gerçekleştirilebilir. Bağlama büyülerinin etkisi çok yüksek olmasına rağmen büyü bozma işlemleri de yapılmaktadır. Büyü bozma işlemlerinde büyü yapılan kişinin kendi çabası da çok önemlidir. Bağlama duasının etkisinden kurtulmak için mutlaka kişinin de ibadet etmesi gereklidir. Hızlı Tutan Evlenme Büyüsü yazımızı da okuyabilirsiniz. Read the full article
0 notes
apsny-news · 2 years
Text
Süryanicenin son 100 yıllık kırılgan serüveni - Feyyaz Kerimo
*Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 2019’da kaya mezarının içerisinde Süryanice iki kitabe bulundu. Fotoğraf: AA Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) 2007 yılında yayınladığı “Tehlike Altındaki Diller Atlası”na göre dünya çapında 2 bin 500 civarında dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. UNESCO’nun söz konusu dil atlasında, binlerce yıllık geçmişe sahip Süryanice dili de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gezginnerede · 2 years
Photo
Tumblr media
Bu sefer rota Mardin idi, Mardin adı Arapça kaynaklarda Mâridîn, Süryanice kaynaklarda Marde olarak geçiyor. İpek Yolu güzergâhında olduğundan, ilde han ve kervansaray mevcut eski Mardini gezerken buralarda güzel kareler çekebilirsiniz. Mardin de @bilenhotelmardin kalabilir kahvaltısında Katmer Tatlısı olan Kahiye ( kasar çikolatalı ) ve Kapama (yumurta) lezzetlerini tatmalı. Bu lezzetlere @bal.akademisi 'nin süzme çiçek balı / kestane balı / çam balı / ballı fındık ezmesi güne enerjik başlamanıza destek olacaktır. Eski Mardini gezerken yürümenizi öneririm araç sizi ilk girişte bırakıp tek yön olduğu için :) geze geze keyifle tarihi yerleri görebilirsiniz Sultan İsa Medresesi ( Zinciriye Medresesi ) Mardin Müzesi Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Mardin Ulu Camisi El sanatlarından ise Gümüş İşciliği, Telkârî, Taş İşlemeciliği, Bakırcılık, Ahşap Oymacılığı Semercilik, Bitkisel Sabunculuk, Ev Şarapçılığı gelişmiş. #gezginnerede #mardin #bilenhotel #balakademisi #travel #keşfet #lezzet (Mardin,Turkey) https://www.instagram.com/p/Cl8rHIFtffG/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
serguzest · 2 years
Text
Uzaktan Gelen
Deniz dalgaları sahili hafifçe dövüyordu. Hava serin ve rüzgarsızdı. Kumların üzerine oturmuş iki adam, Atticus ve Aristokritos muhabbet ediyordu.
Atticus geçmişte köleydi. Mısırlıydı. Efendisi onu ölmeden önce azad etmiş ve mal varlığının bir kısmını ona bırakmıştı. Onu çok iyi yetiştirmişti. Atticus Yunanca, Persçe, Aramca, Süryanice ve Latince biliyordu. Efendisi bir alimdi, yabancı eserleri çevirirdi. Bu işte, Atticus ona yardım ederdi. Çoğu insan, eskiden köle olan bu esmer tenli adamın birçok dil ve felsefe bilmesine şaşırırdı. Ustası, ona Latince bir isim takmıştı.
Aristokritos ise Likyalıydı. Felsefeciydi.
Aristokritos, meraklı gözlerle sordu:
-Azizim, şu Mısır'ı çok merak ediyorum doğrusu.
Atticus yanıtladı:
-Ülkemize sonradan gelen çoğu yabancı der ki, Mısır büyülü bir yerdir.
-Ona şüphem yok.. Duyduğum kadarıyla tanrı fikri bize oradan gelmiş.. Mısır'ın on iki tanrısını Yunanlılar almış, bunlara Yunanca isimler vermiş..  Ra'ya Zeus demişler mesela..
-Bu on iki tanrı meselesi ilginç.. Çoğu toplumda on iki tanrı inancı var.. Hitit, Mısır, Yunan... Hatta burada, Likya'da da on iki tanrı olduğunu duyduğumda epey şaşırmıştım.
-Sence bunun hikmeti ne?
-Bilmiyorum. Kadim sırları bilen Mısırlı bir rahiple tanışmıştım. Bana demişti ki, başka gezegenlerden gelen akıllı efendiler, dünyamızı ziyaret etmiş. Hem insanlara hükmetmişler, hem de onlara bir şeyler öğretmişler. Gökte uçabilen gemileri, daha doğrusu araçları varmış.. İnsanlar bu varlıkları tanrı bellemişler.
-İlginç..
-Öyle. Bu varlıklar, başka boyutlarda etkinlik gösterirmiş. Rahipler, deliler ve yalvaçlar onlarla iletişim kurabilirmiş.
-Bizim memleketin doğusunda ve kuzeyinde çok yalvaç çıkmış ortaya..
-Evet. Bunlardan en ilginci, Nasıralı Yeşua. Filistin'de yaşamış. Tanrının oğluymuş güya. Roma onu tehdit olarak algılayıp, çarmıha germiş..
-Duymuştum bu hikayeyi. Dini hızla yayılıyormuş.
-Evet. Gerçekte böyle bir adam yaşadı mı, bilmiyorum. Tek bildiğim, bizim Mısır'daki Horus efsanesiyle ortak noktalarının olması.. Horus bakire İsis'ten doğdu. Doğduğunda, üç bilge, doğu yıldızının onu müjdelediğini söyledi. On iki müridi vardı, insanları iyileştirdi ve suyun üzerinde yürüd��.. Çarmıha gerildi ve öldükten sonra yeniden dirildi. Bu anlattıklarım,  Yeşua hikayesiyle aynı.
-Çok acayip..
-Öyle. Dinler birbirlerinden etkileniyor.
-Senin bir inancın var mı?
-Eski metinler, her şeyin ötesinde, yaratılmamış sonsuz zekadan bahseder. Yaşamın kaynağı. Ben buna inanırım. Şekli yoktur. Her şeyi kapsar..
-Anladım. Tanrı düşüncesi bana tuhaf geliyor. Görmediğim bir şeye neden tapınayım? Yine de, tanrılara saygısızlık etmem tabii.
Bir süre sustular. Dalgaların sesini dinlediler. Aristokritos sessizliği bozdu:
-Ömür boyu köle olarak yaşayıp, sonradan özgürlüğe kavuşmak nasıl bir duygu?
-Tuhaf. İlk başlarda alışamadım. Ne yapacağımı, nasıl davranmam gerektiğini bilemedim. Efendim beni çok iyi yetiştirmişti. Bana Persçe, Aramca, Yunanca, Süryanice ve Latince öğretti. Yabancı metinleri çevirirdi. Bu çevirilerde ona yardım ederdim. Giyimim kuşamım da iyiydi. Yani beni gören ve benimle muhabbet eden biri, köle olduğumu anlayamazdı. Ortalama bir özgür vatandaştan daha donanımlıydım. Bazı köle sahipleri çok iyidir.. Efendisi iyi olan köleler, akılsız özgür adamlardan daha şanslıdır. Çünkü yaşamının hiçbir aşamasında seçim yapmıyorsun, bu da huzur veriyor insana.. Ama özgür insan, binlerce karar almak zorunda. Akılsız özgür insan, binlerce kötü karar alır ve kendisini mahveder. Oysa, efendisi iyi olan köleyi yöneten iyi bir akıl vardır.. Öyleyse, bu dünyada en yüce şey, akıldır diyebiliriz.
-Likya'nın insanı iyidir, yabancılara karşı meraklı ve hoşgörülüyüzdür çoğu zaman. Buraya gelmen iyi olmuş.
-Evet, şu anda cennette olduğuna emin olduğum efendim, ölmeden önce beni azad etti ve malvarlığının bir kısmını bana bıraktı. Dedim ki, kuzeye gideyim, yeni bir hayat kurayım. Bir süre burada kalacağım, sonra İonya'ya gideceğim, felsefe öğrenmek için.
-Güzel. Hazır bir Mısırlıyı bulmuşken sorayım: Mısır düşünce dünyası hakkında pek bir şey bilmiyorum. Nasıldır?
-Normal bir insanın aklının alamayacağı keşifler ve icatlar var Mısır'da. Mesela, yeni bir enerji formu keşfedilmiş. Bakır kablolardan çok hızlı bir şekilde geçen, dokunanı çarpan bu enerji sayesinde, cam bir küreyi aydınlatabiliyorsun. Düşün, cam bir küre var, aydınlık, ancak içinde yanan herhangi bir şey yok.. İlk gördüğümde afallamıştım. Bir de, Eratosthenes isimli bir alimin çalışmalarını okumuştum. Mısır topraklarında, güneyden kuzeye dek, yerlere sopalar dikiyor. Adamları, bu sopaların yarattığı gölgeleri gözlemliyor. Gün boyu oluşan gölge boylarından yola çıkarak, dünyanın yuvarlak olduğunu hesaplıyor. Güya dünya yuvarlakmış ve güneşin etrafında dönüyormuş. Çoğu alim bu düşünceyle dalga geçti, ama yine de ilginç.. Mısır'da tuhaf deneyler ve icatlar var, ancak felsefe yok.  Mısırlılar felsefeyi gereksiz bulur.
-Likya'da ne icat var, ne felsefe, sizin durumunuz daha iyiymiş.
Atticus gülümsedi. Karnı acıkmıştı:
-Hadi gidip bir şeyler yiyelim. Ben ısmarlayayım.
-Neden olmasın. Hoplon'un yerine gidelim. Yemekleri güzeldir..
0 notes
medyumbilgi · 2 years
Link
0 notes