#Oğuz Yabgu Devleti
Explore tagged Tumblr posts
turkcetarih · 7 years ago
Text
Oğuzlar - İbrahim Kafesoğlu (Bilinmeyen Türk Tarihi) - Türkçe Tarih
Tumblr media
Oğuzlar - İbrahim Kafesoğlu
OĞUZLAR            Oğuz adının manası üzerinde türlü izah tecrübeleri yapılmıştır. (F. Erdmann: Oğuz = boga, 1862; A. Vambery: Oğuz = Oxus [nehir], 1885; J. Marquart: Uz = adam, Oq + uz = oklu, okçu, 1914; P. Pelliot: Oguz, Ogus = klan, aile, kabile, 1914, 1914, Uguz < ağuz “ağız” = ilk süt, 1...
Devamını okumak için: https://turkcetarih.com/oguzlar-ibrahim-kafesoglu/
Dokuz Oğuzlar, Oğuz, Oğuz Beyleri, Oğuz Türkleri, Oğuz Yabgu Devleti, Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU
1 note · View note
tekelioto-tolgatekeli · 3 years ago
Photo
Tumblr media
#Türklerin tarih boyunca kurmuş olduğu ; 16 İmparatorluk 38 Devlet 37 Hanlık 33 Beylik 10 Cumhuriyet 4 Atabeylik vardır... Bunların toplamı 138'dir, tarihte bir başka örneği yoktur... (Tarihsel periyodik bir sıralama olmasa da mümkün olduğunca geçmişten günümüze olacak şekilde yazmaya çalıştım) Kuruluş ve yıkılış tarihleri ile birlikte: ~ Büyük Hun imp.~ m.ö 220-45 ~ Doğu Hun imparatorluğu~ 48-156 ~ Batı Hun imparatorluğu~ 48-216 ~ Avrupa Hun imp.~ 375-454 ~ Eftalitler İmp (Ak Hun)~440-710 ~ Touba Türk Hanedanlığı~386-534 ~ Kuzey Vey Hanedanlığı~ 386-535 ~ Kidarite Krallığı ~ 320s - 500 ~ Avar Kağanlığı ~ 600-823 ~ Sabirler ~ 461-465 ~ Toharistan Yabguluğu~658-759 1- Birinci Göktürk Kağanlığı~552-603 2- İkinci Göktürk Kağanlığı~681-744 3- Karluk Yabgu Devleti ~665-681 4- Türk Şahiler Devleti~665-850 5- Seyento Hanlığı~630-647 6- Türgeş Kağanlığı~699-766 7- Kimek-Kıpçak Birliği~880-1200 8- Uygur Kağanlığı~742-840 9- Oğuz Yabgu Devleti~ 750-1055 10- Kangar Birliği ~840-990 11- Karahanlılar Devleti~ 840-1212 12- Yenisey Kırgız Kağanlığı~840-1207 13- Karahoca Uygur Krallığı~991-1209 14- Peçenek Hanlığı~ 860-1091 15- Kansu Uygur Krallığı~848-1036 16- Kuman Kıpçak Hanlığı~1011-1240 17- Ahmadili Hanedanlığı~1112-1220 18- İldenizli Atabeyliği~1136-1225 19- Salgurlar Hanedanlığı~1148-1286 20- Osmanlı İmparatorluğu~1302-1923 21- Karakoyunlu Devleti~1380-1469 22- Hazar Kağanlığı~651-1048 23- Büyük Bulgar Hanlığı~632-665 24- İlk Bulgar İmparatorluğu~681-864 25- Volga Bulgar Devleti~626 -1236 26- Tulunoğulları~ 868 - 935 27- İhşidiler Devleti ~935-969 28- Böriler Şam Atabeyliği~1104-1154 29- Zengi Devleti~1127-1250 30- Memlük Türk Devleti~1256 - 1517 31- Karamanoğulları Beyliği~1711-1835 32- Delhi Sultanlığı~1206-1526 33- Bengal Sultanlığı~1352-1576 34- Gazneliler Devleti~ 977-1186 35- Adilşahlar Devleti~1490-1686 36- Kutbşahlar Devleti~1518–1687 37- Babürlüler İmparatorlğu~1526-1858 38- Haydarabad Devleti ~ 1724-1948 39- Selçuklu İmparatorluğu ~1037-1157 40- Kerman Selçuk Sultanlğı~1041-185 41-Anadolu Selçuklu Devleti~1071-1308 42- Harzemşahlar Devleti ~1077-1231 43- Akkoyunlular Devleti ~ 1378-1508 44- Çağatay Hanlığı ~1227-1347 45- Altın Ordu Devleti ~1242-1502 46- Ti (Tekeli Oto) https://www.instagram.com/p/CSQy48zokL2/?utm_medium=tumblr
2 notes · View notes
i-mag-blr · 6 years ago
Photo
Tumblr media
YABGU NEDİR, YABGU KİME DENİR, YABGU ÖZELLİKLERİ, Türklerde hükümdarlık ünvanlarından. Bilinen ilk Türk hükümdarı Teoman’ın ünvanı Yabgu idi. Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar ve Oğuzlarda Yabgu, “hükümdar”
0 notes
atsinaa · 2 years ago
Text
Savaş sonrası M.Kemal'in yaptığı Türklük tanımı şöyle: ''Kurtuluş savaşını verip Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ahalisine Türk Milleti denir.''
Bu tanımda Türk milleti tanımının Anadolu ahalisiyle sınırlandığını görüyoruz. Kurtuluş savaşını veren, TC'yi kuran ve 'Türkiye' diye anılan topraklarda yaşayan ahali Anadolu ahalisidir. Orta Asya halklarını yahut Azerileri kapsamaz. Yani bu tanıma göre onlar Türk milletine dahil değildir.
Lakin Türk Tarihi anlatısında ve dış politik söylemde o halklardan da 'soydaş' ve 'Türk' diye bahsedilmiştir.
Mantık bilimi keskindir: Şayet Türk denen millet, Orta Asyalıları da kapsıyorsa başta verilen tanım yanlıştır. Yok eğer Türklük için bu tanım esas alınacaksa Anadolu ahalisi dışındaki topluluklara Türk denemez.
Sonuç: Kurucu kadrolar, kendi yaptıkları tanıma bile uymamış, tanımı çiğneyip geçmiştir. Muhtemelen tanımda samimi değildiler ve tek amaçları Orta Asya kökenli olmayan diğer Anadolu ahalisini kapsar görünüp uysal biçimde asimile olmalarını sağlamak idi. Bu sebeple biri anayasal diğeri 'gerçek' iki adet Türklük tanımları vardı. Din ve etnik köken farkı gözetmeyen tanım, anayasal tanım olup göz boyama amaçlıydı. Orta Asyalı bir ırkı temel alan 'gerçek' tanım ise 'derinlerde' aktı ve Milli Eğitim tarih müfredatına damgasını vurup yurttaşlara belletilmeye çalışıldı.
İki de ilave tuhaflık vardır;
1. Anayasal tanım, sanıldığı gibi 'demokratik' değildir ve 'ulusal ülküye sadakat' koşulunu içerir. Tanımda 'Türk dilini benimseyen', 'Türk kültürünü benimsemiş' vurgularının yanı sıra bir de 'Türk ulusal ülküsünü benimsemiş' şartı sayılmaktadır. Yurttaşlık tanımının siyasal bir ülküye bağlanması ve o ülküyü kabul etmeyenlerin yurttaşlık haklarının sorgulanması Mussolini tipi faşizmin temel alamet-i farikasıdır.
2. Orta Asya'yı temel alan Türklük tanımı da sorunludur zira hiçbir bilimsel desteği olmayıp baştan sona palavradır. Tarihteki gerçek Türkler bugün resmi tarih anlatımında ''Göktürkler'' adıyla geçen topluluk olup kendilerine sadece ''Türük'' demişlerdir. Çekik gözlü, basık burunlu, seyrek sakallı bir halktır. Fiziksel görünüm olarak Moğollara benzerler. Temel kültürel kodları göçebeliktir. Hunlar ile Moğolların ara soyu oldukları tahmin edilmektedir. Hun dilini benimsemiş diğer budunlardan bir budundur. Karluk, Kırgız, Uygur ve -Anadolu'ya 1071'den itibaren gelen- Onok budunlarından farklı bir budundur. Uygur budun tarafından tarihten silinmişlerdir.
Lakin bunların kurduğu hakanlığın batı yakasında Yabgu oturan İstemi, bu Onokları örgütleyip kendi yönetimini kabul ettirdiğinden bu Onoklar da Türk adını kullanmış ve bu ad, orijinal Türk budunun yok olması sonucu bunlarda yaşamıştır. Bunlar da çekik gözlü bir topluluktur ama 'şaz Türkçesi' konuşurlar. Türk budunun yok olması sonrasında bunlar evvela 'Türgişler' olarak sürüp İslam'la savaşmış, sonra iki yüzyıl Hazarların bünyesinde federatif olarak yaşamış, nihayet Hazarların çöküşüyle Oğuz Yabgu Devleti namıyla mütevazı bir devlet kurmuş, içlerinden bir kesim Müslüman olup ''Türkmen'' - ''Türk benzeri'' manasında Farsça sıfattır- namıyla şamanist kalanlarla çatışmıştır. Çatışmada Türkmenler Türkleri yenmiş, Türkler Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya girmiş ve Avrupalılar tarafından 'Uzlar' olarak anılmışlardır. Bunların torunları hala Balkanlarda 'Gagauzlar' olarak bilinirler lakin Slavlarla kaynaştıkları için fiziksel görünümleri Slaviktir ve Ortodoks Hristiyanlığı benimsemişlerdir.
Türkleri yenen Türkmenlerden bir bey Selçuklu İmparatorluğunu kurmuş, İmparatorluk bunları içermiş ama zaptedememiş, sonunda Bizans'ın başına sarıp Anadolu'ya transfer etmiştir. Bunların önemli kısmı yerleşik Anadolu Selçuklu yönetimiyle de çatışıp kırılmış, bir kısmı doğuya geri kaçıp sonradan Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinin ahalisini oluşturmuştur. Anadolu ahalisini -Rumları- denetimine alan Türkmen beylikleri ise zaman içinde ahalinin din ve dilini değiştirterek asimile etmiştir. Lakin nüfus dengesizdir. Bunlar birkaç yüzbin tahmin edilirken Anadolu sekiz milyon kişidir. Biyolojik soy olarak Anadolu baskın gelmiştir, bugünkü fiziksel görüntümüzün sebebi budur.
Kültür olarak da Anadolu baskın gelmiştir, yerleşik hayat kazanmıştır. Kültürün temeli yerleşik hayattır. Türkmenlikte ise göçebelik idi. Göçebe olmayan bir Türk yahut Türkmen fikri saçmadır. Dil ise o devirler hiç önemsenmez. Nitekim Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu'nun resmi dilleri Farsça olup bu dili desteklemişlerdir. Bu arada, Anadolu Selçuklu adı da resmi tarihçilerin üfürmesidir, kendilerine verdikleri isim ''Devlet-i Rum'' idi. Kendilerine Rum demişlerdi zira dil ve din değiştiren Rumlar olduklarının şuurundaydılar. Yönetici tabaka Farsça, Halk Türkçe konuşuyordu ve/fakat halkın adını veren -bu toprakların tarihinden gelen biçimde- 'Rumilik' oldu.
Kısacası, ''damarlarımızdaki asil kan'' kadim Anadolu ahalisinin kanı olup resmi tarihin Orta Asya anlatısı baştan sona palavradır.
Tüm bu anlattıklarımdan çıkan sonuç nedir?
Türklük tanımında ve Türk tarih anlatısında ciddi bir sıkıntı vardır. Kürt sorunu, sadece Kürtlerin dilinin ve varlığının tanınmamasının ürünü olmayıp bu 'Türk sorunuyla' da bağlıdır ve dolayısıyla sorun sanıldığından daha derindir.
0 notes
netnedircom · 6 years ago
Text
Büyük Selçuklu Devleti Tarihi - Kuruluşu, Savaşları ve Kronolojisi
Büyük Selçuklu Devleti Tarihi – Kuruluşu, Savaşları ve Kronolojisi
Selçuk Bey Kimdir? – Büyük Selçuklu Devletinin Kuruluşu
Selçuk Bey, Oğuzlar’ın Kınık Boyuna mensup, Orta Asya’nın kuzeyinde yer alan Oğuz-Yabgu Devletinde bir komutandır. Nedeni tam bilinmemekle birlikte; belki taht mücadelesi, belki de Selçuk Bey’in Müslüman olduğu halde Oğuz-Yabgu Devletinin Göktanrı inancını devam ettirmesi yüzünden Selçuk Bey ve Kınık Boyu, İran’a doğru göç etmiştir. Bu göç…
View On WordPress
1 note · View note
arasturkoglu1-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
UYGUR DESTANLARI Öteki Türk destanlarında olduğu gibi Uygur destanlarında da ana unsurlar "mavi ışık", "kurt" ve "anayurt"tur. Bu destanlar, bir karış toprağını, bir tek taşını feda etmemek gerektiği hususunda bir uyarı niteliği taşırlar "Dokuz Oğuz-On Uygur" Türklerinin iki destanı vardır. Birinci destan Uygurların türeyişi ile ilgilidir ve bu, onların bir kurttan tü-rediklerini anlatır, ikincisi "Göç Destartf'dır. Uygurların Ötüken'den Tarım havzasına niçin göç etmek zorunda kaldıklarını anlatır. Birinci destan Çin kaynaklarında, ikinci destan ise hem Çin hem Iran kaynaklarında yeralmakta ve birbirlerini tamamlamaktadır. İkinci destanın bir özelliği de hakanların kötü idaresi ve millî birliğin bozulması halinde yurdun nasıl yitirildiğini vurgulamasıdır. UYGURLARIN TÜREYİŞ DESTANI: Eski Hun yabgularından birinin çok güzel iki kızı vardı. O kadar güzel idiler ki Gök Tann bunları insanlarla değil, ancak tanrılarla evlenmek için yaratmış olabilirdi. Kızların babaları olan yabgu böyle düşünüyordu. Onun için kızlarını insanlardan uzak tutmak, Tanrı'ya vermek istedi. Bu maksatla ülkenin kuzeyinde bir yerde yüksek bir kule yaptırdı ve iki kızını buraya kapattı. Bundan sonra, gece gündüz, kızları ile evlenmesi için Göktanrı'ya yakarmaya başladı. Kızlar, kulede hayatlarını sürdürürken, çevrede ihtiyar bir bozkurt dolaşmaya başladı. Bu kurt başını kuleye çeviriyor, korkunç bir şekilde uluyor, uluyordu. Sonra, kendisine kulenin dibinde bir in yaptı. Kuleyi gözetlemeye, ulumaya devam etti. Kız kardeşlerden küçüğü, bu bozkurtun, kurt görünümüne bürünmüş Göktanrı'dan başkası olamayacağını söyledi ve ablasını aşağı inmeye razı etti. İki kız aşağıya indiler... Dünya güzeli iki kızın kurtla birleşmelerinden Dokuz Oğuz-On Uygur çocukları doğdu. Bu çocukların sesi bozkurt sesine benziyordu. Nara attıkları ve şarkı söyledikleri zaman kurt gibi ses çıkarıyorlardı. Dokuz Oğuz-On Uygurların atalan İşte bu çocuklardı. GÖÇ DESTANI: Uygur ilinde Hulln adında bir dağ vardı. Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak bu dağdan çıkardı. Bir gece, bu iki ırmak arasındaki bir ağacın üzerine gökten mavi bir ışık indi. İki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkatle, merakla takip etti: Ağacın gövdesi gittikçe kabarıyor, şişiyor, içinden güzel müzik sesleri geliyordu. Kutsal ışık geceleri ağacın gövdesini aylarca aydınlattı. Nihayet dokuz ay kadar bir zaman geçti, ağacın gövdesi kendiliğinden yarıldı ve içinden beş çocuk çıktı. Ülke halkı bu çocukları alıp büyüttüler. En küçüklerinin adı Buka Tigln idi. Buka Tlgln büyüyünce kağan oldu ve herkesi hükmü altına aldı. Otuz göbekten fazla bir zaman geçtikten sonra bu defa Yulun Tigln kağan oldu. Çinlilerle birçok savaş yaptı. Sonra bu savaşlara bir son Vermek için oğlu Gali Tlgin'i Çin hükümdar ailesinden Kiyu-Liyen adlı bir prensesle evlendirmeye karar verdi. Bu prenses sarayını "Hatun Dağı"nda kurdu. Oralarda bundan başka Tann Dağ ile, bu dağın güneyinde Kutlu Dağ denilen, dağ biçiminde büyük bir kaya vardı. Çin elçileri bakıcılarla birlikte Hatun Da-ğı'na geldiler. Bunlar araştırmalarını yaptıktan sonra kendi aralarında şöyle konuştular: "Hatun Dağı'nın, Uygur ülkesinin, mutluluğu bu kayaya bağlıdır. Bu devleti yok etmek için bu kutlu kayayı yok etmeliyiz." Kutlu Kaya, yurt bütünlüğünün simgesi olan Kutlu "Yada Taşı" idi. Çin elçileri Uygur kağanından güzel prenseslerine karşılık bu kayanın kendilerine verilmesini istediler. Tigin buna razı oldu. Türk ülkesinin, Türk milletinin bütünlüğü için bir simge olan bu kutlu taşı Çinlilere vermekte bir sakınca görmedi. Fakat kaya yerinden oynatılamayacak kadar büyük ve ağırdı. Çinliler, kayanın çevresine odun yığarak ateşe verdiler, iyice kızdırdıktan sonra üzerine keskin sirke döküp parçaladılar. Sonra o parçaları, bir tanesini bile bırakmadan, arabalara doldurup'kendi ülkelerine götürdüler. Bu, çok büyük bir olaydı. Her yana hüzün çöktü. Yurttaki bütün kuşlar, hayvanlar, bu kayanın gidişine kendi dillerince ağladılar. Bu olaydan yedi gün sonra Tigin öldü. Bundan sonra da felaketler birbirini kovaladı. Halk rahat yüzü görmüyordu. Irmaklar, göller kurumuş, susuzluktan çatlayan topraklar ürün vermez olmuştu. Yulun Tigin'den sonra tahta çıkanların hiçbiri uzun yaşamadı. Bunun üzerine hükümdarlar başkentlerini Hoçu'ya göçürmeye karar verdiler ve oradan Beş-Balık'a kadar olan yerleri hâkimiyetleri altına aldılar. Yukarıdaki bölüm destanın Çin kaynaklarındaki şeklidir, İran kaynaklarında fazla ve farklı olarak şunlar anlatılıyor: "...Beş çocuğun büyükten küçüğe doğru adları şöyle idi: Sungur Tigin, Kutur Tigin, Tükel Tigin, Ur Tigin ve Buğu Tigin. En güzeli, en akıllısı ve beceriklisi Buğu Tigin idi. Onu kağan seçtiler. Tanrı ona üç karga vermişti. Bu kargalar bütün ülkede olup biteni haber verirlerdi. Bir gece Buğu Kağan uyurken penceresinden odaya bir kız girdi. Buğu Kağan korktu ama ses çıkarmadı. Bu kız ikinci gece ve üçüncü gece tekrar geldi. Bunun üzerine kağan rüyasını vezirine anlattı ve vezir de ona kızla görüşmesini, konuşmasını tavsiye etti. Buğu Kağan, rüyada gelen o kızla, her gece Ak Dağ'a giderek gezmeye başladı. Günlerden sonra Buğu Kağan'ın rüyasında, bu defa ak sakallı, ak asalı bir ihtiyar girdi. Ona fıstık şeklinde ve büyüklüğünde bir yüzük taşı vererek dedi ki: "Bu taşı sakladığın müddetçe dünyanın dört tarafına hâkim olacaksın." Aradan zaman geçti. Buğu Kağan'ın çocuklarından biri kağan oldu. Onun zamanında yurdun bütün hayvanları, canlı cansız bütün varlıkları, dile gelip derin bir üzüntüyle "Göç! Göç" diye bağırmaya başladılar. Bunu ilâhî bir işaret, bir emir sayan Uygurlar da, yurtlarını bırakıp yollara düştüler. Fakat nereye gitseler, nerede dursalar "Göç! Göç!" sesleri kesilmiyordu. Göçe devam ettiler. Nihayet, Beş-Balık'ın bulunduğu yere geldikleri zaman sesler kesildi. Onlar da "Demek, yurt tutacak yer bu yermiş!" diye orada kaldılar. Bulundukları yere beş mahalle yaptılar. Mahalleler büyüdü, şehir oldu ve şehrin adını Beş-Balık koydular.
1 note · View note
egitimportali · 5 years ago
Text
Büyük Selçuklu Devleti’nde Yönetim ve Toplum Yapısı
Büyük Selçuklu Devleti’nde Yönetim ve Toplum Yapısı
1- Devlet Yönetimi
Büyük Selçuklu Devleti’ni kuran Oğuzlar, siyasi ve idari alanda Karahanlılar ile Oğuz Yabgu Devleti’nden devraldıkları geleneklere bağlı kaldılar. Türk devlet anlayışındaki kut inancına benzer şekilde, hükümdarlığa Allah’ın takdiri ve nasip etmesiyle sahip olunabileceği inancını benimsediler. Yalnız devletin değil, devleti kuran ailenin de kutsal olduğunu ve hanedanın erkek…
View On WordPress
0 notes
turkcetarih · 7 years ago
Text
OĞUZLAR - S. G. AGACANOV (Kitap Önerileri) - Türkçe Tarih
OĞUZLAR - S. G. AGACANOV
Orta Asya, Oğuz ve Selçuklu tarihi konusunda akademisyenler arasında en önde gelen uzman tarihçi olarak kabul edilir. Agacanov’un başyapıtı olan “Oğuzlar” adlı eseri “Sır-Derya Oğuz yabgu Devleti” konusunda Türkiye’de yayınlanan ilk ve tek eserdir. Özellikle Bü...
Devamını okumak için: https://turkcetarih.com/kitap-oneri/oguzlar-s-g-agacanov/
Agacanov, Oğuz Boyları, Oğuz Yabgu Devleti, Oğuzlar, S. G. Agacanov, Selenge Yayınları, Sır-Derya
1 note · View note