#Nilüfer Narlı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Eğitim ve çalışmalarla gelişmeye devam
Eğitim ve çalışmalarla gelişmeye devam
Prof. Dr. Acar Baltaş hoca, katıldığım bir webinarında Winston Churchill’a ait olduğunu belirttiği şu şözü vurgulamıştı; İyi bir krizi asla ziyan etmeyin. (more…)
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
Bilge Ersel'in evini sattırıp 1 milyon dolarını aldılar
Bilge Ersel’in evini sattırıp 1 milyon dolarını aldılar
Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Prof. Dr. Ahmet Demirel, eski devlet bakanı Azimet Köylüoğlu, ünlü finansçı Aysun Mercan, yüksek mühendis Ceren Ataman, Prof. Dr. Zerrin Bayrakdar ve Mimarlık Vakfı Başkanı Bülend Ceylan’dan sonra son kurban bir dönemin ünlü isimlerinden 85 yaşındaki sanatçı Bilge Ersel oldu. Sabah gazetesinin haberine göre, Bilge Ersen uzun yıllard��r Etiler’de bir bakım evinde…
View On WordPress
0 notes
Text
FETULLAH’I “FETULLAH GÜLEN” YAPAN CHP GENEL SEKRETERİ KASIM GÜLEK’TİR
28 Ağustos 201722:112 sene önce yayınlandı
Kasım Gülek, 1910 senesinde Adana doğmuş, 1996’da Washington’da ölmüştür; cenaze namazını, vasiyet ettiği üzere FETULLAH GÜLEN kıldırmıştır!
Kasım Gülek, Sabetay-Yahudidir.İsmet İnönü’nün kabinesindeki Yahudilerden biridir.
Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit; Kasım Gülek’in kızını Amerika’dan getirerek DSP’den milletvekili yaptılar.
YAHUDİ IRKÇILIĞI bu kadar incedir.
ETNİKÇİ SİYONİSTLER İLE ETNİKÇİ DİNCİLERİN İTTİFAKI
Fetullah’ı “Fethullah Gülen” yapan kişi Kasım Gülek’tir.
Kasım Gülek, PWPA’nın Türkiye’deki ilk başkanı ünlü siyasetçi, Koreli Moon’un kilisesince kurulmuş olan tarikatın Türkiye’de başkan düzeyindeki en üst temsilcisidir.
Kasım Gülek, 1910 senesinde Adana’da doğmuş, 1996’da Washington’da ölmüştür; cenaze namazını, vasiyet ettiği üzere FETULLAH GÜLEN kıldırmıştır!
Gülek, İttihat ve Terakki üyesi Mustafa Rıfat Bey’in ve Tayyibe Gülek’in oğluydu.
Galatasaray Lisesi ve Robert Kolej’de, Paris Ecole Science Politiques (1924-28), Columbia University (Dr.1928)’de eğitim görüyordu.
ABD’de öğrenciyken Chase Manhattan Bank’da çalışıyor, Harvard Üniversitesi’nde işletmede “master” yapıyordu.
Rockfeller bursuyla Berlin ve Cambridge üniversitelerinde çalışmalar yürütüyordu.
Cambridge rektörünün tavsiyesiyle CHP’ye giriyor, Bilecik Milletvekilliği, Bayındırlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, CHP Genel Sekreterliği görevlerinde bulunuyordu.
Ecevit de Robert Kolej mezunu olup Rockefeller Bursu’yla Amerika’da bilgi ve görgüsünü artırmak için (!) bulunduktan sonra birkaç yıl içinde önce CHP Genel Başkanı sonra da Başbakan oluvermiştir!
1958 yılında Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanı (1957-1959) Albay J. J. Fens, Menderes hükümetinden Türk heyetinin bildirilmesini istiyordu.
CHP’den Nüvit Yetkin seçiliyor, ama harekete geçen CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Colonel (Albay) Fens’e mektup yazarak Nüvit Yetkin yerine kendisinin çağrılmasını öneriyordu.
Konu Zafer Gazetesi’nde manşet oluyordu.
Kasım Gülek, İnönü’ye böyle bir mektup yazmadığını söylüyor ama bir gün sonra, gazete mektubun kopyasını yayınlayınca, İsmet İnönü, Kasım Gülek’e güvenemeyeceğini bildirerek görevden ayrılmasını rica ediyordu.
İnönü’nün, 1950’den 1957’ye dek görevde tuttuğu Kasım Gülek ile çalışma arzusu O’nun yabancılarla kurduğu sıkı dostluklarından ileri geliyordu…
Kasım Gülek, Kore Birleşmiş Milletler Komisyonu Başkanlığı (1950-1953) Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanlığı (1968-1969), NATO Parlamenterler Konferansı Başkan Yardımcılığı ve Kontenjan Senatörlüğü de yapıyordu.
Kasım Gülek’in yaşamında en ilginç teklif General McArthur’dan geliyor, Gülek’ten ABD’de kalarak senatör olmasını istiyordu!
1980’li yıllarda Sung Myung Moon‘un Türkiye ilişkilerini yürüten Kasım Gülek, Unification Church’ü güçlendirmek için büyük çaba gösteriyordu.
Örgütü, ABD Büyükelçisi Şükrü Elekdağ‘a “empoze” etmeye çalışıyordu.
KASIM GÜLEK BU ARADA FETULLAH GÜLEN’LE DOSTLUĞU İLERLETİYOR VE ONU ABD BÜYÜKELÇİSİ MORTON ABRAMOWİTZ İLE TANIŞTIRIYORDU
Kasım Gülek, yaşlılık yıllarında yeniden CHP ile ilişki kuruyordu.
Kasım Gülek’in baldızı Aylin Radomisli, uzun yıllar ABD’de yaşıyor; Amerikan ordusuna katılıyor…
Asya’da elçilik görevine atanacağı söylenirken 19 Ocak 1995′de evinin bahçesinde ölü bulunuyordu.
Ölümün nedeni araba kazası olarak kayıtlara geçiriliyordu.
Aylin Radomisli’nin Türkiye’den ilginç konukları oluyordu.
Yakın arkadaşı Aylin Gönensay (Eski dışişleri ve devlet bakanlarından Emre Gönensay’ın eşi) bunlardan biriyle tanışmıştı.
Bu adam Zaman gazetesinin ihtiyaçları için Amerika’daydı…
Kasım Gülek’in kızı Tayyibe Gülek, Teyzesi Aylin Rodomisli ile ABD’de yaşadı.
Harvard’ı bitirdikten sonra, Türkiye iktisadını pek ama pekiyi yönetenlerin yuvası London School of Economics‘ te yüksek lisans yaptı.
Türkiye’ye dönünce engin deneyimlerine güven duyularak Ecevit tarafından Başbakanlık Danışmanlığına atandı.
Türkiye’nin Bakû-Ceyhan Boru Hattı Sekreterliğini yürütürken Ecevit’lerin kontenjanından Adana Milletvekili (1999) olarak TBMM’ye taşındı.
Ecevit onu ABD gezilerinde hep yanında bulundurmaktaydı.
Tayyibe Gülek Temmuz 2002’de Kıbrıs’tan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine atanmıştı.
Abd’lilerle 1920’li yıllardan beri içli dışlı olan Kasım Gülek, Moon tarikatı elemanlarının da katıldığı ilk toplantıyı 1982’de İstanbul’da yapmıştı.
Bu toplantılarda Moon’un Ortadoğu Temsilcisi, Thomas Cromwell başta olmak üzere Moon’un örgütlerinden ve yerlilerden birçok yönetici katılmıştı.
Toplantıların konuları da kafa karıştırıcıydı:
21 YÜZYIL EĞİTİMİ VE TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ!
BU TOPLANTILARA KATILAN TÜRK BÜYÜKLERİ DE İLGİNÇ İNSANLARDI:
Emre Gönensay,
Sabahattin Zaim,
Erkek Akurgal,
İlahiyat Fakültelerinin dekanları,
Sanatçılar,
Ünlü Belediye Başkanlarından Gülay Atığ,
Semra Özal,
Diğer uluslararası toplantılara katılanlar arasında, Deniz Baykal,
Hayri Erdoğan Alkin,
Handan Kepir gibi tanınmışlar da vardı.
Moon’un PWPA toplantılarında en sık görülen İlahiyatçıların başında Salih Tuğ gibi İlahiyat Fakültesi dekanları geliyordu.
İlim Yayma Cemiyeti üyelerinden ve Aydınlar Ocağı eski başkanlarından Salih Tuğ 1997’de Kanal 7 televizyonunda Fehmi Koru ile programa çıkıyor ve Moon’un Church hareketini öve öve bitiremiyordu.
ANLAŞILIYOR Kİ (BİRLEŞTİRME KİLİSESİ), HIRİSTİYAN YA DA MÜSLÜMAN AYIRT ETMİYOR, ÖNÜNE GELENİ BİRLEŞTİRİYORDU!..
Fetullah Gülen’den, Dolandırıcı Bayan Belediye Başkanı’nı, Cumhurbaşkanı’nın hanımından Devlet Bakanlarını ve daha nice etkili ve etiketli adamı yan yana getirebiliyordu.
Bu ayrı bir kitap dolduracak kadar geniş bir konuydu.
Moon’un Türkiyeli Masonlar ve tarikatlarla ilişkileri hep gizli tutuluyordu ve Fetullah Gülen’in Kasım Gülek’in cenazesindeki üzüntüsü şimdi daha iyi anlaşılıyordu…
Şimdilik, Unification Church‘ün yayınlarına göre toplantıları kısa bir listede toparlamak yararlı olabilirdi:
1982 Roma: Kasım Gülek,
1982 İstanbul Hazırlık Toplantısı:
Bu toplantıyı Moon’un sağ kolu Chung Hwan Kwak vönetivor ve Kasım-Nilüfer Gülek Türkiye düzenlemesini yapıyorlar.
1984 Roma: Hayri Erdoğan ilkin (Konferans Başkanı olarak),Prof. Sabahattin Zaim
1986 İstanbul Hilton “21. Yüzyılda Eğitim” Kasım Gülek, Sabahattin Zaim.
PWPA’ nın ABD başkanı Nicholas Kitrie ve Yunanistan’dan Evanghelos Moutsopoulos da katılıyor.
1986 İstanbul Hilton: “Türk-Yunan İlişkileri” Sabahattin Zaim, Ekrem Akurgal, Emre Gönensay (Sonra başbakan Danışmanı, T.C Dışişleri Bakanı, Nilüfer Gülek’in kardeşi Aylin Radomisli’nin Amerika’dan yakın dostu), Kasım Gülek.
1987 Chicago: Kasım Gülek
1988 Londra: Prof. Handan Kepir Sinangil (Robert kolej/Bosphorus. Un)
1991 İstanbul President Oteli.
1994 İstanbul the Marmara Oteli.
1996 İstanbul (1-14 Haziran).
Öbür katılımcılar ise şunlardı:
Deniz Baykal,
Işılay Saygın,
Mehmet Aydın (9 Eylül Üniv. İlahiyat Fak. Dekanı, Abant toplantıları yöneticisi,
(18 Kasım 2002 AKP) Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti Devlet Bakanı),
Sabri Orman, Ali Şafak, E. Ruhi Fığlalı,
Gülay Atığ (Aslıtürk),
Semra Özal,
Nilüfer Narlı,
Nevzat Yalçıntaş,
Lütfü Doğan,
Osman Zümrüt,
Şerafettin Gölcük,
Salih Tuğ,
Fehmi Koru,
Ayseli Gürsoy.
ABD’den İstanbul toplantılarına katılanlar arasında Moon’un has adamları Richard Rubinstein, Nicholas Kittrie’nin yanı sıra Yunanistan’dan, Ürdün’den, Mısır’dan, Kore’den gelenler vardı.
Kasım Gülek’in, ölümü üzerine, PWPA’nın Türkiye başkanlığını Dr. Hayri Erdoğan Alkin üstlendi.
Hayri Erdoğan Alkin, eski adıyla Robert Kolej devamıyla Bosphorus University’de profesörlüğünün yanı sıra Türk Ekonomi Bankası (TEB) yönetim kurulu üyeliği yapmaktaydı.
İlkin, aynı zamanda NED’den büyük parasal destek alan ve Türk Dışişleri politikasını yönlendirmeye çalışan TESEV’in de danışmanıydı.
Hayri Erdoğan Alkin, Moon’un kurduğu PWPA’nın yayınlarına yansıyan bilgiye göre, PWPA’nın Avrupa toplantılarına katılmıştır.
Yine Boğaziçi Üniversitesi’nden Handan Kepir Sinangil de, Avrupa toplantılarına katılmıştır.
Anımsanacağı gibi, Hayri Erdoğan Alkin’in oğlu ARI Derneği kurucuları arasında yer almıştır.
Moon’un 1000’i aşkın kuruluşlarından en ilginci olan Global image Association bir zamanlar Türkiye’nin “LOBİ” işlerini yapmıştır.
Ve milyonlarca dolar karşılığı ülkemizi dünya’ya tanıtmıştır (!)
“Moon”culuk ve “Mason”lukla Kemalizm uyuşmaz!
1919 Haziran’ın da Anadolu’nun doğusunda bir Ermeni devleti kurulmasını sağlayamayan ABD, Gümrü Anlaşmasıyla Türkiye’nin doğu sınırlarının da güvence altına alınması ve Sakarya boyunca Yunan saldırısının da püskürtülmesi üzerine, İstiklal Savaşı’nın Ankara’daki Milli Yönetim’in lehinde sonuçlanacağını hesap etmiş olmalı ki İngilizlerin silahlı istilâ planlarına karşılık kaleyi içerden fethetmek için sinsice isteklerde bulunmaya başlamıştı.
ABD, elbette bu mandacılığın peşini bırakmayacaktı.
Nitekim, savaş ortamında yurdumuzun düştüğü zayıflıktan yararlanmak için Öksüzler Yurdu ve örnek çiftlikler kurarak, ABD Anadolu’da yerleşmek istemiş ve bu isteği Ankara’ya iletmişti.
Meclis Başkanı Mustafa Kemâl Paşa, hemen İçişleri Bakanlığı’na bir muhtıra yollayarak uyarıda bulunmuştu.
Bu muhtırayı dikkatle okuyalım:
İşte Atatürk’ün ABD’ye Muhtırası:
“Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümeti, ülkenin bayındırlaşmasına, öksüzlerin rahatlamasına, genel sağlık ve ekonomimizin düzeltilmesine yönelik girişim ve çalışmaları teşekkürle kabul eder.
Ancak bu konuda gerek uzak, gerek pek yakın geçmişte, bize oldukça ağıra patlayan deneyimlere dayanarak bir takım kaygılarımızı açıklama gereği vardır.
Şimdiye deyin ülkemizde ekonomik amaçlarla, politik ve bilimsel çalışmalar yapan kurumlar ve yabancılar özellikle aşağıdaki amaçları izlemişlerdir:
1–Ülkemizdeki çalışmalardan korkunç kazanç sağlamak bizim için en zararlı olan bunlardır.
2–Bir bölgede elde ettikleri imtiyaza dayanarak o bölgenin sahibi olmaya çalışmak.
Bu gibilerin ülkemizde bir daha çalışmalarına izin verilmemesi…
3–Ekonomik amaçla bilim ve insanlık yararı görüntüsü ile yurdumuza gelip, ileride istila zemini hazırlamak için etnik toplulukları gerek hükümete, gerek birbirine karşı kışkırtmak
4– Yurdumuzda yalnız bilim ve insanlık amaçları ile çalışmakla birlikte, ruhlarında bulunan Hırıstiyanlık duygusu nedeniyle, hemen Hırıstiyan azınlıklarla ilişki kurmak ve ister kasıtlı, ister kasıtsız olarak aralarında azınlıkların da yaşamakta olduğu Müslüman topluluklardan ayrılma isteğini propaganda etmek.
Bu gibilerin gerek Müslümanlara gerek iyiliğine çalıştıklarını ileri sürdürdükleri Hırıstiyan azınlıklara, aralarında yaşamakta oldukları İslam çoğunluğuna karşı baskı yapılmasını aşılamakta ne denli insanlık dışı bir biçimde çalıştıkları ve bu yüzden meydana gelen cinayetlerden sorumlu oldukları ortadadır.
Hükümetimiz bu gibilerin de özgürce çalışmalarına izin verdiğinde Müslüman ve Müslüman olmayan bütün uyruklarına karşı pek ağır bir sorumluluk yükü altına gireceklerdir.
Buna izin vermek, çocukları yaşayacakları çevreye düşman ya da hiç olmazsa yabancı olarak yetiştirmek ve yaşayacakları çevre ile çatışmak zorunda bırakılacaktır.
Bu ise gerek o çocukların gerek içerisinde yaşadıkları halkın yıkımını hazırlamaktır.
Bunu yasaklamak hükümetin görevidir.
Bundan dolayıdır ki Amerikalılarca örnek çiftlik vb. kurumlar kurup buralarda kendi uruğumuzdan olan binlerce çocuğun Türk hükümetine ve ulusuna karşı sevgisiz ve uyumsuz duygularla yetişmelerine izin veremeyiz.”
Atatürk, 3 Ocak 1922 tarihli bu muhtırasıyla da ABD’nin Öksüzler Yurdu adı altında masumane görünen amaçlarla bile Anadolu���da mesken tutmasına şiddetle karşıydı.
Hem bu muhtırayı yayınlayacak kadar karşıydı.
Öksüzler Yurdu gibi bahanelerle Türkiye’ye yerleşmek isteyen güçlerin asıl gayesinin Türkiye’yi içten fethetmek olduğunu çok iyi biliyordu.
Etnikçi Siyonist (Sabetay, Mason+Rotaryen+Lions) ihanet şebekesi ahtapot gibidir.
Laiklik maskesi takmış ETNİKÇİ SİYONİSTLER ile din kılıfındaki ETNİKÇİ DİNCİLER her yere sızarlar ve birbirleriyle de ittifak hâlindedirler.
Bu derin şebekeler, her kılığa girerek medya, basın-yayın, tarikat ve cemaatler başta olmak üzere sağ-sol fark etmez, her partide örgütlenirler.
Hedeflerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak ve Türk milletini dağıtıp yok etmek vardır.
Bunların ortak özellikleri ise GAYR-I TÜRK olmalarıdı
1 note
·
View note
Text
Toplumda AVM ‘güvenli sosyal alan’ olarak görülüyor
13 Mayıs 2020, Çarşamba 10:34
İstanbul
Gül KABA/İSTANBUL, (DHA) – İnsanların maske takmadan ve sosyal mesafe kuralına uymadan AVM’lerin açıldığı ilk gün oluşturduğu kuyruğu yorumlayan Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, toplumdaki AVM kültürüne vurgu yaparak, kişilerin AVM’leri ‘güvenli sosyal alan’ olarak gördüğünü ve sosyalleşmek istediğini söyledi.
Türkiye’de 11 Mayıs’ta 356 AVM hizmete açıldı. Bazı AVM’lerde yoğunluk olduğu görüldü. İstanbul’da bir AVM’nin önünde de metrelerce kuyruk oluştu. Maske ve sosyal mesafe kuralına uymadan kuyrukta bekleyen kişilerin davranışlarını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, “İnsanlar eski normallerine d��nmek istiyor. Risk alarak eski normallerine dönme davranışı sergiliyorlar. Türkiye’de AVM’ler insanların sosyalleşmesi için güvenli bir ortam olarak görülüyor. Bu yönde yapılan saha çalışmalarına baktığımız zaman AVM’ler sadece alışveriş mekanları olarak görülmüyor, kişiler sosyalleşmek için de gidiyor” diye konuştu.
“ANADOLU’DA KADININ AVM’YE GİTMESİ UYGUN GÖRÜLÜYOR”
Gözlemlerinden yola çıkarak insanların davranışlarını yorumlayan Prof. Dr. Narlı, “Anadolu’nun bazı illerinde bir kadının o ildeki çarşıya gidip alışveriş yapması, çay, kahve içmesi uygun görülmez. Ama aynı kadının o ildeki AVM’ye gidip çay içmesi, arkadaşlarıyla buluşması uygun bir davranış olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla AVM’ler Anadolu illerinde de kadınların arkadaşlarıyla buluşup, yanlarına çocuklarını da alıp sosyalleşebileceği bir alan olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
AVM’LERE ANTİK DÖNEMDEKİ AGORA BENZETMESİ
Prof. Dr. Nilüfer Narlı, AVM’leri antik dönemdeki Agora’lara benzeterek, “İnsanların gidip gezdiği, birbirini gördüğü, kendilerini gösterdikleri alanlar olarak düşünebiliriz. O yüzden AVM’lerin açılacağını duyan insanlar alışveriş ihtiyacı olmasa bile sosyal ortamda olmayı arzu ettiği için de gidiyor. Tabi kişiler uzun süre kapalı ortamda karantinada kaldı. Bunun getirdiği olumsuz psikolojik duygularla beklenmedik davranışlar sergileyebilir” dedi.
“İNSANLAR ALIŞVERİŞ YAPARAK KENDİNİ YÜCELTMEK İSTEYEBİLİR”
İnsanların bu süreçte ölmekten, yakınlarının hasta olmasında korktuğunu hatırlatan Prof. Dr. Narlı, “Bu bir ‘dehşet yönetimi’ dönemidir. Bu dönemde insanlar kendilerini de yüceltmek ister. Alışveriş yapmak kişinin kendini yüceltmek duygusunada hizmet edebilir” diye konuştu.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Toplumda AVM ‘güvenli sosyal alan’ olarak görülüyor adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/toplumda-avm-guvenli-sosyal-alan-olarak-goruluyor/
0 notes
Text
Toplumda AVM ‘güvenli sosyal alan’ olarak görülüyor 🤔
Gül KABA/İSTANBUL, (DHA) – İnsanların maske takmadan ve sosyal mesafe kuralına uymadan AVM’lerin açıldığı ilk gün oluşturduğu kuyruğu yorumlayan Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, toplumdaki AVM kültürüne vurgu yaparak, kişilerin AVM’leri ‘güvenli sosyal alan’ olarak gördüğünü ve sosyalleşmek istediğini söyledi.
Türkiye'de 11 Mayıs’ta 356 AVM hizmete açıldı. Bazı AVM'lerde yoğunluk olduğu görüldü. İstanbul’da bir AVM'nin önünde de metrelerce kuyruk oluştu. Maske ve sosyal mesafe kuralına uymadan kuyrukta bekleyen kişilerin davranışlarını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, “İnsanlar eski normallerine dönmek istiyor. Risk alarak eski normallerine dönme davranışı sergiliyorlar. Türkiye’de AVM’ler insanların sosyalleşmesi için güvenli bir ortam olarak görülüyor. Bu yönde yapılan saha çalışmalarına baktığımız zaman AVM’ler sadece alışveriş mekanları olarak görülmüyor, kişiler sosyalleşmek için de gidiyor” diye konuştu. "ANADOLU’DA KADININ AVM’YE GİTMESİ UYGUN GÖRÜLÜYOR" Gözlemlerinden yola çıkarak insanların davranışlarını yorumlayan Prof. Dr. Narlı, “Anadolu’nun bazı illerinde bir kadının o ildeki çarşıya gidip alışveriş yapması, çay, kahve içmesi uygun görülmez. Ama aynı kadının o ildeki AVM’ye gidip çay içmesi, arkadaşlarıyla buluşması uygun bir davranış olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla AVM’ler Anadolu illerinde de kadınların arkadaşlarıyla buluşup, yanlarına çocuklarını da alıp sosyalleşebileceği bir alan olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı. AVM’LERE ANTİK DÖNEMDEKİ AGORA BENZETMESİ Prof. Dr. Nilüfer Narlı, AVM’leri antik dönemdeki Agora’lara benzeterek, “İnsanların gidip gezdiği, birbirini gördüğü, kendilerini gösterdikleri alanlar olarak düşünebiliriz. O yüzden AVM’lerin açılacağını duyan insanlar alışveriş ihtiyacı olmasa bile sosyal ortamda olmayı arzu ettiği için de gidiyor. Tabi kişiler uzun süre kapalı ortamda karantinada kaldı. Bunun getirdiği olumsuz psikolojik duygularla beklenmedik davranışlar sergileyebilir” dedi. “İNSANLAR ALIŞVERİŞ YAPARAK KENDİNİ YÜCELTMEK İSTEYEBİLİR” İnsanların bu süreçte ölmekten, yakınlarının hasta olmasında korktuğunu hatırlatan Prof. Dr. Narlı, “Bu bir ‘dehşet yönetimi’ dönemidir. Bu dönemde insanlar kendilerini de yüceltmek ister. Alışveriş yapmak kişinin kendini yüceltmek duygusunada hizmet edebilir” diye konuştu. Read the full article
0 notes
Link
Bu konuyu daha önce yazmıştım ama bir yandan gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
Bilim insanlarının bile ne kadar ezberci olduğunun kanıtı.
Tarihe bakıp, böyle krizlerin otoriter rejimleri güçlendirdiğini ve şimdi de aynı olacağını düşünmek bir ezberden ibaret.
Apaçık bir farkı göremiyorlar.
Sanki korona demokratik bir dünyada varolmuş gibi davranılıyor. Halbuki korona benim hayatım boyunca gördüğüm en otoriter dünyada varoldu. En faşist dünyada varoldu.
Bu yüzden de bundan daha fazla bir otokrasi olmayacak. Olsa olsa o otokrasilerin yıkılacağı idda edilebilir, şimdilik bu da sadece iyimser bir idda olur.
0 notes
Text
Toplumda AVM ‘güvenli sosyal alan’ olarak görülüyor
13 Mayıs 2020, Çarşamba 10:34
İstanbul
Gül KABA/İSTANBUL, (DHA) – İnsanların maske takmadan ve sosyal mesafe kuralına uymadan AVM’lerin açıldığı ilk gün oluşturduğu kuyruğu yorumlayan Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, toplumdaki AVM kültürüne vurgu yaparak, kişilerin AVM’leri ‘güvenli sosyal alan’ olarak gördüğünü ve sosyalleşmek istediğini söyledi.
Türkiye’de 11 Mayıs’ta 356 AVM hizmete açıldı. Bazı AVM’lerde yoğunluk olduğu görüldü. İstanbul’da bir AVM’nin önünde de metrelerce kuyruk oluştu. Maske ve sosyal mesafe kuralına uymadan kuyrukta bekleyen kişilerin davranışlarını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, “İnsanlar eski normallerine dönmek istiyor. Risk alarak eski normallerine dönme davranışı sergiliyorlar. Türkiye’de AVM’ler insanların sosyalleşmesi için güvenli bir ortam olarak görülüyor. Bu yönde yapılan saha çalışmalarına baktığımız zaman AVM’ler sadece alışveriş mekanları olarak görülmüyor, kişiler sosyalleşmek için de gidiyor” diye konuştu.
“ANADOLU’DA KADININ AVM’YE GİTMESİ UYGUN GÖRÜLÜYOR”
Gözlemlerinden yola çıkarak insanların davranışlarını yorumlayan Prof. Dr. Narlı, “Anadolu’nun bazı illerinde bir kadının o ildeki çarşıya gidip alışveriş yapması, çay, kahve içmesi uygun görülmez. Ama aynı kadının o ildeki AVM’ye gidip çay içmesi, arkadaşlarıyla buluşması uygun bir davranış olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla AVM’ler Anadolu illerinde de kadınların arkadaşlarıyla buluşup, yanlarına çocuklarını da alıp sosyalleşebileceği bir alan olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
AVM’LERE ANTİK DÖNEMDEKİ AGORA BENZETMESİ
Prof. Dr. Nilüfer Narlı, AVM’leri antik dönemdeki Agora’lara benzeterek, “İnsanların gidip gezdiği, birbirini gördüğü, kendilerini gösterdikleri alanlar olarak düşünebiliriz. O yüzden AVM’lerin açılacağını duyan insanlar alışveriş ihtiyacı olmasa bile sosyal ortamda olmayı arzu ettiği için de gidiyor. Tabi kişiler uzun süre kapalı ortamda karantinada kaldı. Bunun getirdiği olumsuz psikolojik duygularla beklenmedik davranışlar sergileyebilir” dedi.
“İNSANLAR ALIŞVERİŞ YAPARAK KENDİNİ YÜCELTMEK İSTEYEBİLİR”
İnsanların bu süreçte ölmekten, yakınlarının hasta olmasında korktuğunu hatırlatan Prof. Dr. Narlı, “Bu bir ‘dehşet yönetimi’ dönemidir. Bu dönemde insanlar kendilerini de yüceltmek ister. Alışveriş yapmak kişinin kendini yüceltmek duygusunada hizmet edebilir” diye konuştu.
DHA
The post Toplumda AVM ‘güvenli sosyal alan’ olarak görülüyor appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2WsnMsP via IFTTT
0 notes
Text
Tek eşlilik mi, çok eşlilik mi?
Psikologlara göre ‘Sınırsızlık mutsuz eder, tekeşlilik insana huzur verir’. En fazla cinsiyetin kadın ve erkek arasında işlendiğine dair bir çalışma olduğundan haberim yok, öncelikle onu söylemek lazım. Hiç duymadım böyle bir araştırma. Kadınerkek arasındaki cinayetlerin sebebi erkeğin poligamisiyle ilgili olabilir. Vassaf kendi tezini savunma adına monogamiye atmış suçu ama böyle bir şey yok. Batı kültüründe de monogami esastır. Erkek, yapısı itibarıyla, doğası itibarıyla poligamdır. Bunu zamanında Başbakan Prof. Dr. Sadi Irmak söylediğinde yer yerinden oynamıştı, bu yeni bir görüş değil. Erkek poligamdır ama monogaminin de cinayete, şiddete neden olduğunu söylemek spekülasyondan başka bir şey değil. Batı dünyası, poligamiyle oluşan psikolojik ve fizyolojik bunalımları aşmak için monogamiyi teşvik ediyor. Erkeğin yapısı poligami ama yüzyıllar içinde dinsel ve kültürel yapılarla beraber bu yönünü bastırıyor. Toplumların monogamiye zorlanmasının nedeni biraz da kişilerin ruh sağlığını ve beden sağlığını korumak. Bunun için var monogami. Öbür türlü baktığınız zaman, sınırsızlık insanı daha da mutsuz kılan bir şeydir. Sınır, insanı huzurlu kılar. Belki de bu yüzden monogamiyi desteklemek lazım. ‘Şiddet poligamide de varmonogamiyle ilgisi yok' Bahçeşehir Üni. Sosyoloji Böl. Bşk. Prof. Dr. Nilüfer Narlı Tekeşliliğin insanları şiddete ve cinayete sürüklediğini iddia etmek çok güç, bu çok büyük bir iddia. İnsan ilişkilerinde şiddetin kökenine baktığımız zaman sadece öldürme değil, her boyutta, her türlü şiddet- en önemli neden olarak beklentilerin karşılanmaması, kişilerin birbirlerini aşağılaması, kıt kaynakların paylaşımı yüzünden çıkan tartışmaları görüyoruz. İnsanlık tarihine baktığımız zaman tarım toplumuna geçişle birlikte tekeşliliğin daha fazla kurumlaştığını görüyoruz. Tekeşliliğin hayatımıza girmesi çok uzun bir geçmişe dayanıyor, çok köklü bir geçmişi var. Tekeşlilikte ilişki yürümüyorsa çiftler ayrılabilirler. Tekeşlilik şiddeti körüklemek zorunda değil, ayrılık da bir çözüm. Erkeğin çokeşliliğini kanunlaştırmış ya da dini normlarla meşrulaştırmış toplumlar var. Ama poligami, monogamideki arızaları yok etmez. Arızanın nedeni monogami kavramının kendisi değildir zaten, kişiler arasıdır. Poligamide de şiddet çıkar, anlaşmazlık çıkar. Birçok kadınla ilişkisi olan erkeğin hoşgörülme nedeni ekonomiktir, mecburidir. Mutlu ve huzurlu olunduğundan değil. ‘Tekeşliliği iyi sandığımız için cinayet işleniyor’ Oyuncu Lale Mansur Ülkemizde bir cinayet salgını yaşanıyor. Kocasından ayrılmak isteyen kadınlar, kocaları tarafından öldürülüyor, çünkü erkekler kadınları kendilerinin bir uzantısı, bir organı gibi görüyor, böyle algılıyorlar. Onların bir başka birey, bir başka insan olduğunu, kendileriyle yaşamak istemeyebilecekleri gibi bir şey kafalarında yok. Bu kadar çok erkek deliriyorsa, bu kadar cinayet işleniyorsa bunun elbette ki bugüne kadar “iyidir” diye bilinen birtakım fikirlerle, kavramlarla ilişkisi var. Tekeşlilik de bunlardan biri. ‘Çokeşli yaşıyor tekeşlilikte karar kılıyoruz’ Yazar Sinan Akyüz İnsanlar çokeşliliği yaşar ama tekeşlilikte karar kılar. Tekeşlilikte cinayet işleniyor, çünkü içinde aşk var. Aşk dönem dönem insanlarda hastalıklı bir yapıya neden olabiliyor. İnsanlar şiddeti en yakınlarına yaşatıyorlar. Sadece monogamiden çıkmıyor şiddet, kız kardeşe, anneye de şiddet uygulanıyor. Çokeşli de yaşasalar bir gün tek aşka, tekeşliliğe döner bütün insanlar. İnsanoğlunun fabrika ayarlarında kıskançlık var. Bu anormal de değil, aşkın gücü. Zaman zaman sevgiden boğabilirsiniz, bazen canından edebilirsiniz. Bu, monogami ruh sağlığına iyi gelmiyor demek değildir. Monogami zorunlu bir yol aslında. Çokeşli yaşıyoruz ama sonunda monogamiyi seçiyoruz. Psikiyatr Prof. Dr. Mansur Beyazyürek
0 notes
Photo
Prof. Dr. Nilüfer Narlı: Suriyelileri kaynaştırıcı festivaller olmalı : Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, nefret söyleminin son derece bulaşıcı olduğunu ve Suriyeliler ilgili neden bu kadar çok nefret söyleminin olduğunu anlayabilmek için medyada nasıl temsil edildiklerine bakmak gerektiğini söyledi. https://www.haberdex.com/turkiye/Prof-Dr-Nilufer-Narli-Suriyelileri-kaynastirici-festivaller-olmali-/445244?utm_source=Tumblr&utm_campaign=445244&utm_medium=sosyal
0 notes
Photo
RT @GencNeyad: Bugün bize katılan ve değerli fikirlerini paylaşan Prof.Dr. Nilüfer Narlı @yasemincakirer @burcukorkc ve Fatıma Hüs… https://t.co/SMUousNYTS
0 notes