#Muhammed Çalışkan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kenan Sofuoğlu seçimlerde ilk defa oy kullanacak gençleri misafir etti
AK Parti Sakarya Milletvekili ve Dünya Motosiklet Şampiyonu Kenan Sofuoğlu Akyazı’daki pistinde 2023 seçimlerinde ilk defa oy kullanacak olan gençleri misafir etti. AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları tarafından lansmanı Sakarya’da Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımlarıyla gerçekleştirilen, Türkiye’nin tüm illeri ve ilçelerinde düzenlenen İlk Oyum AK Parti’ye İlk Oyum…
View On WordPress
0 notes
Text
Bakırköy’de ‘Cumhuriyet Kupası’ heyecanı yaşandı
https://pazaryerigundem.com/haber/190155/bakirkoyde-cumhuriyet-kupasi-heyecani-yasandi/
Bakırköy’de ‘Cumhuriyet Kupası’ heyecanı yaşandı
Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği ‘Cumhuriyet Bizim 101.Yıl Şenliği’nin ikinci gününde rekabet dolu müsabakaların ardından galip gelen sporcular, gerçekleştirilen tören ile madalyalarını aldı. Turnuvanın farklı kategorilerinde ter döken satranç oyuncuları ise, ‘Cumhuriyet Kupası’nı kaldırmanın gururunu yaşadı.
İSTANBUL (İGFA) – Cumhuriyet’in 101.yılı, Bakırköy’de bir dizi etkinlikle kutlanmaya devam ediyor. ‘Cumhuriyet Bizim 101.Yıl Şenliği’nin ikinci gününde Bakırköy Belediyesi Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nde gerçekleşen jonglör gösterisi, sirk atölyesi, yüz boyama ve balon modelleme, bilek güreşi etkinliği, DJ performansı, hareket atölyesi ve hoppin swing korteji ile çocuklar ve aileleri eğlenceli bir gün geçirirken, devam eden turnuvalar kapsamında sporcular da kıyasıya rekabet etti. Futbol, Bocce, Tenis ve Satranç branşlarında iki gün boyunca turnuva heyecanı yaşayan sporcular, gerçekleştirilen tören ile madalyalarını aldı. 10 kategoride toplam 700 kişinin ter döktüğü satranç turnuvası ise, ‘Cumhuriyet Kupası’ programı ile taçlandı. Tüm bu etkinliklerin yanı sıra sinemaseverler ilçedeki FLYINN AVM’de ‘Yücel’in Çiçekleri’ filmi ile buluşturuldu.
CUMHURİYET SPORCULARI HEM GURURLANDI HEM GURURLANDIRDI
Bakırköy Belediyesi’nin spora ve sporcuya verdiği destek kapsamında gerçekleşen turnuvalarda sporcuların sergilediği performanslar gurur dolu anlara sahne oldu. Futbol branşında Beşiktaş Spor Kulübü’nün altyapısında oynayan minikler galip gelirken, Bocce branşında İstanbul Bağcılar Olimpik Spor Kulübü birinci oldu. Tenis branşında yarışan 9 yaşındaki Mert Gökdağ birinciliği alırken, kardeşi Yağız Gökdağ’ın da ikinci olması ailesine büyük gurur yaşattı.
Turnuvaya 10 farklı kategoriden toplam 700 satranç oyuncusu katıldı. İki gün süren rekabetin ardından gerçekleşen tören ile, her kategoriden bir satranç oyuncusu ‘Cumhuriyet Kupası’ kaldırmanın mutluluğunu yaşadı. Turnuva sonuçlarına göre; A kategorisinde Kaan Özkan, B kategorisinde Emil Mırzayev, C kategorisinde Davud Furkan Sezgün, D kategorisinde Muhammed Fatih Şener, 7 yaş kategorisinde Yusuf Hakan Adıgüzel, 8 yaş kategorisinde Tuna Lider Çalışkan, 9 yaş kategorisinde Alp Kaan Atalay, 10 yaş kategorisinde Yunus Tahiroğlu, 14 yaş altı kategorisinde Emir Dölek, 18 yaş altı kategorisinde ise Muhsin Enes Kaan Elibol kupanın sahibi oldu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Milli İrade iftarda bir araya geldi
15 Temmuz Milli İrade Derneği Yönetim kurulu üyeleri ve davetliler birlikte iftar ederek oruçlarını açtılar.
Yenikent Bisiklet Mola kafede verilen iftar yemeğine yakın zamanda trafik kazası geçirerek evinde tedavi gören AK Parti Sakarya Milletvekili ve 15 Temmuz Milli İrade Derneği Genel Başkanı Ali İnci’ de katılım sağladı.İftarda İnci’ nin yanı sıra genel başkan yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri ve davetliler yer aldı.
Kur'an ve Ezan okundu
Kur’anı Kerim okunmasının ardından, Türkiye güzel Kur’an okuma birincisi Muhammed Raşit Çetin’in okuduğu ezan ile hep birlikte oruçlar açıldı. Yemek duasını ise din görevlisi Furkan Esad Çalışkan yaptı.
Plaket verildi
Genel başkan Ali İnci selamlama konuşmasının ardından İl Milli Eğitim müdür yardımcısı Yakup Kalaycı, Adapazarı İmam Hatip Proje okulunun müdürü Mustafa Bulut, Muhammed Raşit Çetin ve Furkan Esat Çalışkan’a 15 Temmuz Derneği plaketlerini takdim etti.
Tablo ve sembol hediye edildi
Programın sonunda genel başkan Ali İnciye Halk Eğitim öğrencileri tarafından yapılmış 15 Temmuz tablosu ile 100 yıl sembolü armağan edildi. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/milli-irade-iftarda-bir-araya-geldi-10662.html
0 notes
Text
Bitlis Sohbet Odaları
New Post has been published on https://www.trsohbet.net/bitlis-sohbet-odalari/
Bitlis Sohbet Odaları
Sevgili Trsohbet sohbet ve Bitlisli kullanıcılarımız. Bugün ki makalemde sizlere Bitlis şehrimizin A’dan Z’ye ne özelliği varsa önce onlardan, sonra Bitlis Sohbet Odaları’ndan bildiğim kadarıyla bilgiler paylaşacağım. Tarihi, nüfusu, yemekleri, insanları, görülmesi gereken yerleri ve daha birçok merak edilen yönü İle Bitlis ilimiz, makale konumuzdur.
En sonun da Bitlis Sohbet Odaları’nda nasıl sohbet edebiliriz, bunlardan bahsederek makalemizi tamamlamış olacağız. Şimdiden keyifli okumalar dileğiyle.
Ülkemizin Türkiye cumhuriyeti olabilmesi adına yapbozun sadece bir kısmını oluşturan Bitlis şehrimizin, zamanı vaktinde yetiştirmiş olduğu çok önemli şahsiyetleri vardır. Bunlar kimler bir kaç örnek yazayım. Mevlana Abdurrahim-i Bitlisi, Mevlana Muhammed Berkal’i, Mevlana İdris Bitlisi, Fahrettin Ahlat’tır.
Bitlis ilimizin büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşmaktadır. Kürtlerin duşunda Araplar ve az sayıda Türkler yaşam sürmektedir. Bu şehirin ana geçim kaynakları, tarım, ticaret ve hayvancılıktır. Bu ilimizin gezilecek yerleri arasında gümüş kanat Şelalesi, beyaz kilise, beyaz su mesire alanı ve kitap sokağı yer almaktadır. Bitlis halkı sakin, çalışkan ve gelen misafirlere Güler yüzlü, hoş davranışlar sergiliyorlar.
Daha mazbut ve sakin bir şekilde yaşam tarzı sürmektedirler. Ve Tarihimiz de Bitlis başlangıcı değişik şekillerde anlatılsa da askında Bitlis tarhi kültürü Yeni taş dönemine kadar uzanmaktadır. Neolitik Çağ, Yenitaş veya Cilalı Taş Devri denilen bu dönem, Ortataş Devri ile Tunç Devri arasındaki arkeolojik dönemdir. Bu dönem şu tarihten binlerce yıl öncesini kapsamaktadır.
Bitlis Sohbet Siteleri
Tarihinde de gerçek anlamda bir arkeoloji çalışması asla yapılmamıştır. Bitlis şehirimizin içerisinde yer alan Süphan ve Nemrut dağlarındaki doğal cam yatakları dolaylı yoldan Neolitik dönemine kadar çıktığını göstermektedir. Bitlis de bu doğal camlarında yontucu, kesici, kazıyıcı olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmıştır.
Bitlis şehirimizin Bitlis ismini nereden ve nasıl aldığı asla bilinmemektedir. Tarih boyunca da Farklı birçok isimle anılmıştır. Atatürk bir çok ziyareti bulunmuştur bu güzel ilimize, nüfusu tam olarak 352.277 olmaktadır.181.813 tane beyefendi, 170.464 tane hanımefendi yaşam sürmektedir. Yani % 51.61 beyefendiler, %48.39 hanımefendiler ile var olmuştur.
Bitlis şehirimizin bulunduğu bölge ve bitki örtüsü şöyledir ki ; Bitlis, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat ve Yukarı Murat bölümlerinin sınırı üzerinde bulunan bir ilimizdir. Bozkır iklimi sürerken bu iklim yaz ve kış aylarında değişkenlikler gösterir, kışları bol yağış, yazları kurak geçirmektedir. Bitlis’in Doğum, Sünnet ve evlenme gelenekleri çok meşhurdur. Doğu Anadolu bölgesi foklar çok yaygındır.
Halk müziği, türküler oyunları olduğu gibi yöresel kıyafetlerimde ön plandadır. Kifayetler de de zenginlik gösterilir. Hatta bir Bitlisli hanımefendi evli mi, nişanlı mı, bekar mo, giydiği kıyafetiyle çok rahat bir şekilde anlayabilirsiniz. Geleneksel mimari evleri de dikkat çekmektedir. Bitlis turizm açısından da büyük faaliyetler göstermekte yine birçok turist tarafında merak edilip, ilgi odağı olmaktadır.
Bunun yanı sıra sportif amaçlı turizm, dağcılık, avcılık, kayak, kaplıca turizmi, kıyı turizmi gibi turizm etkinlikleri de bulunmaktadır. Yerli turist ve yabancıların talepleri değişmektedir. Bitlis ilimizin için bu büyük bir artıdır. Nazik gölü, aygır gölü, Süphan Dağı, spor piknik yeri gibi efsane yerleri vardır. Bazı hikayeleri ile de efsane olmayı başarmıştır. Geleneksel, yöresel yemekleri ise ; Tutmanc Aşı, Mişevşi, Keledoş, Umanç Aşı, Has Dolması, Soğan Köftesi, Cümür, Cevizli fetir‘dir.Değişik tatlar ve lezzetler Bitlis mutfağındadır.
Bitlis Sohbet Odaları Ve sevgili Bitlis makalemizin sonuna geldik. Değerli üyelerimiz, sizlere Bitlis’i anlatırken aklıma birçok hikayesi de geldi, Lâkin uzun uza anlatıp sizi yormak istemedim. Siz Bitlisli arkadaşlar, hanımefendiler ve beyefendiler canınız sıkılırsa sohbet etmek istiyorsanız. Trsohbet Sohbet Odaları’mızı ziyaret ederek bizlere katılabilirsiniz.
Kaliteli, güvenli ve seviyeli bir sohbet ortamında olmak sizlerinde hakkıdır. Bunun için tüm dostlarımızı https://www.trsohbet .Net sohbet sitemize bekleriz.
0 notes
Text
“Dört Yıldaki 95 Projemizin Güncel Değeri 1 Milyar 175 Milyon 651 Bin 569 TL.”
BAŞKAN ÇINAR, YEŞİLYURT’TA Kİ BÜYÜK DÖNÜŞÜMÜ MAHALLE MUHTARLARI İLE AK PARTİ MAHALLE TEMSİLCİLERİNE ANLATTI Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, Yeşilyurt İlçesinde 2022 yılında hayata geçen yatırımlar ve 2023 yılındaki hedefler üzerine Muhtar Dernekleri Başkanları, Mahalle Muhtarları ve AK Parti Mahalle Temsilcilerine bilgilendirme sunumu yaptı. Yeşilyurt’un her alanda büyük bir kalkınma döneminden geçtiğini söyleyen Başkan Çınar, dört yıl içerisinde ilçeye kazandırdıkları 95 projenin toplam bedelinin 419 milyon 875 bin 560 TL., güncel reel piyasa değerinin ise 1 Milyar 175 Milyon 651 Bin 569 TL. olduğunu söyledi. Yeşilyurt Belediyesi Gedik Kültür Merkezi Konferans Salonunda gerçekleşen bilgilendirme sunumuna; AK Parti Yeşilyurt İlçe Başkanı Muhammed Emin Yalçınkaya, AK Parti Yeşilyurt Gençlik Kolları Başkanı Salih Tav, Muhtar Derneklerinin Başkanları, Mahalle Muhtarları ile AK Parti Mahalle Temsilcileri katıldı. Yeşilyurt Belediyesinin 2022 yılı yatırımları ile planlanan projeler üzerine hazırlanan sinevizyon gösterimiyle başlayan toplantıda konuşan AK Parti Yeşilyurt İlçe Başkanı Muhammed Emin Yalçınkaya, Yeşilyurt Belediyesinin hizmetlerinden gurur duyduklarını söyledi. Yeşilyurt’un çok güzel hizmetlere kavuştuğunu ifade eden AK Parti Yeşilyurt İlçe Başkanı Muhammed Emin Yalçınkaya, “ Yeşilyurt Belediyesi bir ilçe belediyesi olmasına rağmen birçok kentin yapamadığı hizmetleri yapan güçlü bir yerel yönetimdir. Bunun temel sebebi; genç, dinamik ve çalışkan bir Belediye Başkanı ve ekibin olmasıdır. Seçim döneminde ki taahhütlerinin iki katı hizmetleri dört yıllık sürede gerçeğe dönüştüren Yeşilyurt Belediyesinin bu hizmetlerinden bizler gurur duyuyoruz. Gayretleri ve başarılarından dolayı Belediye Başkanımızı ve ekibini canı gönülden kutluyorum.” diye konuştu. Yeşilyurt’un geleceğine çok önemli eserler ve yatırımlar emanet ettiklerini ifade eden Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar ise 2019 yılındaki Mahalli İdareler Seçimlerinde vaat ettikleri 45 projeyi tamamladıklarını, bu süre zarfı içerisinde ihtiyaç duyulan 50 projeyle birlikte toplamda 95 projeyi Yeşilyurt’lularla buluşturduklarını söyledi.
Yeşilyurt Belediyesinin yatırımlarını görsel sunum üzerinden rakamlarla anlatan Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, 2019 ile 2022 yılları arasında Yeşilyurt İlçesinde ‘Gençlik ve Spor’, ‘Park ve Sosyal Tesisler’, ‘Kültür ve Sosyal İşler’, ‘Çevre ve Şehircilik’ ile ‘Turizm’ alanında hayata geçen 95 projenin toplam yatırımın bedelinin 419 milyon 875 Bin 560 TL. olduğunu, bu yatırımların güncel reel piyasa değerinin ise 1 Milyar 175 Milyon 651 Bin 569 TL.’ye ulaştığını ifade etti. Yeşilyurt’u ‘Sürekli Gelişim, Sürekli Yenilik, Sürekli Dönüşüm’ anlayışı ile yönettiklerini ve dört yıl gibi kısa bir sürede çok önemli yatırımlarla buluşturduklarını ifade eden Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, hayata geçen yatırımlar neticesinde Yeşilyurt’un dört bir tarafında büyük bir kalkınma ve dönüşümün söz konusu olduğunu söyledi. Hizmetleri tek bir alanla sınırlandırmayarak 81 mahallede yaşayan 7’den 70’e tüm vatandaşların kaliteli ve nitelikli yaşam koşullarına kavuşması için bütün hizmet alanlarına yönelik yatırımlarda bulunduklarını ifade eden Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, Yeşilyurt’u prestij seviyesi yüksek vizyonel yatırımlarla geleceğe hazırladıklarını ifade ederken, son yıllarda hayata geçen yatırımlarla Yeşilyurt’un bölgedeki cazibe merkezleri arasında yerini aldığını sözlerine ekledi. Yeşilyurt Belediyesinin tamamlanan ve devam eden projelerini tüm boyutlarıyla anlatırken gelen soruları da yanıtlayan Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, Yeşilyurt’un çehresini değiştiren ve modern bir kent yapılanmasına kavuşmasına neden olan alt ve üst yapı yatırımları başta olmak üzere Beylerderesi Şehir Parkı, Tarihi Yeşilyurt Konakları, Müzeler, Millet Kıraathaneleri, Kültür ve Sanat Merkezleri, Yeni Nesil Spor Sahaları, Robotik Kodlama ve Teknoloji Atölyeleri, Tarımsal Üretim ve AR-GE Sahası, Deprem Eğitim Simülasyon Merkezi ve Bilim Atölyesi, Ambalaj Atığı Toplama Ayırma Tesisleri, yapımı tamamlanan 235 park ve 14 sosyal tesis, yapımı devam eden Yeni Belediye Hizmet Binası ve Millet Bahçesi, Turgut Özal Mahallesi Kentsel Dönüşüm Konutları, Semt Pazarları, Şahintepesi Macera Parkı ve Sosyal Tesisleri, kadınların, gençlerin, yaşlıların, dezavantajlı grupların hayatlarını kolaylaştıran sosyal sorumluluk projeleri, festivaller, şenlikler, sportif organizasyonlar, meslek edindirme, kültürel ve sanatsal kurslar ile ihtiyaç sahiplerine yönelik gerçekleşen sosyal belediyecilik hizmetleriyle ilgili bilgiler aktardı. Çözüm odaklı, katılımcı belediyecilikten ödün vermeyen, istişareye dayalı yönetim tarzıyla birlikte Yeşilyurt’a hizmet ettiklerini dile getiren Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, hizmetlerin gerçeğe dönüşmesinde katkılarını esirgemeyen AK Parti Yeşilyurt İlçe Teşkilatına, Muhtar Derneklerinin Başkanlarına, Mahalle Muhtarlarına ve AK Parti Mahalle Temsilcilerine teşekkürlerini sundu. Read the full article
0 notes
Text
MEHMET AKİF MAH. 529 SK. 17/4 MERKEZ 2 ADIYAMAN
Muhammed Orçun Çalışkan
arkadaşlar orçun'un bu adreste ikamet ettiğini öğrendim yayalım belki adıyamandan tanıdık çıkar adreste ne olduğunu söyler ne bileyim
@veseen arkadaşlar orçun'da adıyaman'da bi arkadaşım tanıyan eden varsa nolur iyi olduğunu söylesin ilk deprem yaşandığından beri haber alamıyorum
137 notes
·
View notes
Text
'AK Parti davasının taşıyıcısı gençler olacak'
‘AK Parti davasının taşıyıcısı gençler olacak’
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın telekonferansla katıldığı AK Parti Sakarya Gençlik Kolları 6. Olağan Kongresinde konuşan Başkan Ekrem Yüce, “Geçmişin Türkiye’sinde yapılması mucize olarak görülen; hayali kurulan ne varsa tek tek hayata geçiriyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan sizlerden çok şey bekliyor. Bu millet ve bu ümmet sizlerden çok şey…
View On WordPress
0 notes
Text
Kaygısızca gününü gün eden kimse akıllarda ateşböceği alegorisiyle belirebilir. Uzak durulması gerekir. Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı hikmeti’nde bu tip kişilerden uzak durduğunu şu dizesiyle belirtir:
"Kaygısızca gününü gün eden kimselerden uzak durdum ben hey!"
Jules Payot da aynı görüşü irade terbiyesi adlı kitabında ifade etmiştir. Ona göre hiçbir zaman tek başımıza toplumdan uzak duramayacağımız aşikardır. Bu bağlamda toplumun bireyi teşviği hakkında John Stuart Mill’in şu sözlerini aktarmıştır:
“Teşvik insanların asla yeterince izin vermediği şeydir.”
Tam aksine, toplumun baskısının çalışma üzerine olduğunu söyleyerek çalışkan öğrencilerin tembel arkadaşlar tarafından aksi yönde motive edildiğini belirtir. Bu çevre faktörünün etkisi onlardan uzak durmamız için yeterlidir.
Nokta koymak için ise Rabbimiz’in celle celalûh bu hususta, Tevbe Suresi 119. ayetinde buyurduğu emrini buraya taşımak istiyorum:
“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun!”
Bu ayet Kur’an yolu tefsiri isimli tefsir kitabında şu ufuk açıcı şekilde tefsir edilmiştir:
Önceki âyetlerde işlenen konuyla bağlantı kurarak yorum yapan müfessirler, “doğrular” diye çevirdiğimiz sâdıkîn kelimesini, Hz. Peygamber ve onun ashabı şeklinde açıklarlar (râzî, xvı, 220). Buradaki hitabın genelliği ve Kur’an’daki kullanımları dikkate alınırsa bu kelimeye, “özü sözü bir olan ve dürüst davranan kişiler” mânası vermek daha uygun olur. Kuşkusuz bu niteliği taşıyan örnek şahsiyetlerin başında peygamberler ve peygamberimiz hz. Muhammed ile ona gönülden bağlanmış sahâbîleri gelir. “Doğrularla beraber olun” buyruğunun, onlarla maddî bir beraberlik içinde olmaktan çok, bu sayede elde edilecek doğruluk erdemiyle onlar gibi davranmayı hedeflediği açıktır. Buna göre “Allah’a saygıda kusur etmeme, O’na karşı gelmekten sakınma çabası gösterme” gibi mânalarla açıklanabilen takvâ kavramının sıdk kökünden gelen sâdıkun kavramıyla birlikte kullanılmış olması, tam anlamıyla takvâya erişebilmenin ancak doğrulukla birlikte gerçekleşebileceğini gösterir (takvâ hakkında bk. bakara 2/197; a‘râf 7/26).
Sıdk, insanın söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru, dürüst ve iyilikten yana olması anlamında bir ahlâk terimidir. Sıdk kelimesi ve türevleri Kur’an’da ve hadislerde sıkça geçer. Islâm ahlâkçıları da bu iki ana kaynakta tuttuğu önemli yere paralel olarak, sıdk kavramına eserlerinde geniş yer vermişler, çeşitli tutum ve davranışlara göre başlıca altı tür sıdktan söz etmişlerdir: a) konuşmada dürüstlük. dinî ve sosyal bir zarara yol açmadıkça söylenen her sözün gerçeği yansıtması gerekir. b) niyet ve iradede dürüstlük. davranışların özü ve ruhu niyettir; bu itibarla kişi önce kendi niyet ve iradesinde dürüst olduğundan emin bulunmalıdır. nitekim birçok âyet ve hadis, davranışlarda niyetin önemini vurgulamıştır. c) karar dürüstlüğü. kişi bir işin iyi olduğuna inanmışsa onu yapmaya, kötü olduğuna inanmışsa ondan uzak durmaya karar vermelidir. d) kararında durma dürüstlüğü. bir konuda verilmiş kararı uygulamak ve caymadan sürdürmek, karar vermekten daha güçtür; fakat kararın değeri onu uygulamadaki dürüstlüğe bağlıdır. Karar verme ve kararında durma dürüstlüğü özellikle kötü alışkanlıklardan tövbe edip bir daha bunlara dönmeme konusunda önem taşır. kötü bir işe karar verilmiş olması halinde bundan caymak ise yeni bir doğru karar almak ve uygulamak anlamına gelir. e) amelde dürüstlük. ahlâk bilginleri amel bakımından sıdkı, iyilikleri gösteriş yapma ve çıkar gütme gibi ahlâk dışı amaçlarla değil, sırf iyilik olduğu için yapma, kötülükleri de aynı anlayışla terketmedeki doğruluk ve dürüstlük şeklinde açıklarlar. f) dinî ve mânevî hallerde dürüstlük. özellikle tasavvufî kaynaklarda havf (korku), recâ (ümit), tâzim, zühd, rızâ, tevekkül, sevgi gibi insanın allah’a saygı ve bağlılığını gösteren yüksek dinî ve mânevî hallerinde dürüst olması, sıdkın en yüksek derecesi olarak gösterilmiştir (gazzâlî, ihyâ, ıv, 391). Böylece, insanın sorumluluğa konu olan bütün hal ve hareketlerinde doğruluk ve dürüstlüğü, samimiyet ve iyi niyeti ifade eden geniş kapsamlı bir ahlâk terimi olan sıdkın, âyette büyük bir erdem kabul edildiği ve bu fazilete sahip olanların da, müminler için örnek ve önder şahsiyetler olarak gösterildiği söylenebilir.
6 notes
·
View notes
Text
68 kuşağı bir destan’dır...
1971 darbesinde Sansaryan Han’daki işkenceler sırasında polisler önemli bir
delil buldu; devrimcilerin hemen çoğunda aynı tip mavi ya da kırmızı külot
vardı.
Sordular; “bu donların anlamı ne; mavi ile kırmızının farkı ne; bunlar THKO’nun
rütbeleri mi?”
İşkencedeki sporcu gençler gülmemek için kendini zor tuttu, “bunlar” dediler;
“ODTÜ Spor Kulübü’nün donları!”
Futbolu severlerdi kuşkusuz…
Devrimci Öğrenciler Birliği’nin tümü Beşiktaşlı’ydı. Çarşı’nın devrimciliği
nereden geliyor sanıyorsunuz?
68’lilerden futbol takımı kurulsa Deniz Gezmiş ilk 11’e mutlaka alınırdı.
Deniz’in ayrılmaz parçası Cihan Alptekin de…
Mahir Çayan ise kesin teknik direktör; çok sevdiği futboldan iki bacağına takılan
platin çubukları nedeniyle erkenden koptu.
Deniz Gezmiş sahada kesin hakemi kandırmaya çalışırdı. Onun mizahçı yönü
bilenmeden Deniz Gezmiş portresi yazılabilir mi? Beyaz at üstünde ODTÜ yurdunda
kız arkadaşına serenat yapan bir romantikti o. İdam edildiğinde henüz 25 yaşındaydı.
Aşkı da yaşadılar doyasıya…
Sevgilisini son bir kez daha görmek için saklandığı evden çıkan ODTÜ’lü Koray
Doğan, sırtından yediği polis kurşunuyla sevgilisinin evinin önünde can verdi.
O da 25 yaşındaydı.
O kuşak 1 kişiyi bile öldürmedi; ama tam 43 can verdiler.
Oysa…
Okul koridorlarında gazoz kapağıyla futbol oynayan bir kuşaktı onlar.
Sanmayın ki fasulyesine poker ya da blöflü pişti oynamadılar?
Sanmayın ki kolalı votka içmediler? Ya da rakı?
Emel Sayın konserine gitmediklerini mi düşünüyorsunuz?
Muhammed Ali, Joe Frazier’e yenildiğinde üzülmediklerini mi sanıyorsunuz?
Ya da hiç küfür etmediklerini mi? En güzelini de bir ağız dolusuyla Deniz Gezmiş
ederdi. Ve yine Deniz Gezmiş her fırsatta en sevdiği türküyü söylemez miydi: “Ne
ağlarsın benim zülfü siyahım/ Bu da gelir bu da geçer ağlama/ Göklere erişti
feryadım ahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama…”
68 Kuşağı...
Arkadaşım dert yandı:
“Oğluma yatarken hikaye yerine bazı biyografiler anlatıyorum. Picasso, Maradona,
Beethoven, Che, John Lennon, Marilyn Monroe gibi.
Geçen hafta nereden duydu ise Fransız İhtilali’ni anlatmamı istedi?
Anlattım. Ama anlatırken korktum! Aklıma Adnan Cemgil ve oğlu Sinan geldi.
Korktum.”
Adnan- Nazife Cemgil çifti öğretmendi. 1940’lar başında DTCF’deki üniversite
mücadelesinin önde gelen aydınlarıydılar.
Adnan Cemgil işsiz kaldı; hapis yattı, sürgüne yollandı.
Oğulları Sinan Cemgil o zorlu yıllarda 1944’te doğdu.
Sinan Cemgil meraklıydı; babasına-annesine hep sorular sordu. Onlar da
oğullarının anlayacağı bir dille anlattılar.
Nitelikli bir kültür ortamında yetişen Sinan çok başarılı öğrenci oldu.
İngilizce, Fransızca , İspanyolca, İtalyanca öğrendi. Arkadaşlarına Dante’den
İtalyanca dizeler okurdu.
Ünlü Amerikalı artist Clark Gable’nin taklidini yapıp herkesi güldürecek kadar
espriliydi.
ODTÜ Mimarlık’ta öğrenci iken devrimci mücadeleye katıldı. Teorik derinliğiyle
öğrenci liderlerinden oldu.
ODTÜ’de “Hoca” deme adetini Sinan Cemgil başlattı. “Hoca” derlerdi arkadaşları
bilgisinden ötürü
Köylüleri, toprak ağalarına karşı ayaklandırmak amacıyla gittiği Nurhak
Dağları’nda Jandarma tarafından öldürüldü. Sırt çantasından 4 kitap, bir de kuru
soğan çıktı. Yirmi yedi yaşındaydı.
Bir yaşındaki oğluna, 21 yaşında öldürülen arkadaşı Taylan Özgür’ün adını
vermişti.
Oğlunun cesedini almaya giden anne Nazife Cemgil, tabut başındaki meraklı
köylülere seslendi: "Bu oğlum Sinan. Bunlar da onun arkadaşları (Kadir Manga ve
Alpaslan Özdoğan), kardeşleri. Onlar da oğullarım. Bu çocuklar, bu oğullar;
ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer
dehaydı. Her biri üstün zekalı güzel çocuklardı. Dileselerdi, düzenin adamları
olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar,
halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar."
Arkadaşım yakın tarihin bu acı olaylarını bilen biri.
Üniversite öğrencilerine son yapılanlar arkadaşımı da korkutmuştu; nedeni biricik oğluydu.
Oğlunun Sinan Cemgil’le aynı kaderi paylaşmasından korktu ve tarihsel gerçekleri
anlatıp anlatmama kararsızlığına düştü.
Ona Edip Cansever’in şirini okudum:
“Utancı bilerek yaşamak korkunç/ Daha korkuncu da var: utancı bilerekten
yaşatmak…”
ŞAİRDİLER..
Size 68’lileri anlatmalıyım:
Mahir Çayan’ın şair olduğunu bilir misiniz; “Güneşi batmayan bir ada/Ben ne
şuralıyım, ne buralıyım/Adalıyım… Adalıyım.”
Eşi Gülten Çayan atletti; 400 metrede milli takım seviyesinde bir koşucuydu.
Yakın arkadaşı erkekler 400 metre koşan atlet ise bugünün tanınmış gazetecisi
Osman Saffet Arolat’tı.
Hüseyin Cevahir edebiyat eleştirmenliğine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
başladı. Şiir de yazdı. Tunceli Alevi Dedesi torunu Hüseyin Cevahir,
Rolling Stones dinlemeyi de çok severdi. SBF’nin en çalışkan öğrencisiydi;
“devrimci başarılı olmalıdır” diyordu hep arkadaşlarına.
Dürbünlü silahla hedef alınarak öldürüldüğünde 26 yaşındaydı.
SBF’nin efsanevi hocalarından Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, derslerinden hep tam
not alan Cihan Alptekin’i yakından tanımak için evine davet etti. “Laz uşağı”
Cihan yaşasaydı belki önemli anayasa profesörlerinden biri olacaktı.
Öldürüldüğünde 25 yaşındaydı.
Tunceli’de yakalanıp işkenceyle öldürülen İbrahim Kaypakkaya’nın elinden;
Varlık, Papirüs, Soyut, Türk Dili gibi edebiyat dergileri düşmezdi.
Türk dilinin yapısını, sözcük hazinesini, şiirdeki gücünü ve müzikalitesini
araştıran şair Kaypakkaya öldürüldüğünde sadece 24 yaşındaydı.
DİLLERİNDEKİ ŞARKI; IMAGINE
Delikanlıydılar. İdealisttiler. Devrimciydiler.
Bozulmamış saf bir kuşaktı onlar.
Kızıldere’de katledilen Kazım Özüdoğru gibi, “halka inmeyi” ayakkabı boyacılığı
yapmak sanıyorlardı. İşten atılan Çorumlu belediye işçileri için yürüdüler.
Kürtler için de yürüdüler; Kürtçe slogan atıp, Kürtçe şiirler okudular.
Varto Depremi nedeniyle kan bağışı kampanyası düzenlediler. Azgın Zap Suyu’na köprü inşa ettiler.
Pancar, tütün, fındık, haşhaş mitingleri yaptılar. Tam bağımsızlık için “Mustafa
Kemal Yürüyüşü” düzenleyip Samsun’dan Ankara’ya yürüdüler. Atatürk heykelleri
tahrip edilmesin diye geceler boyu nöbet tuttular.
68’li kızlar da vardı bu eylemlerde; hem de mini etekleriyle.
Hippiler yok muydu? “Özel okullara hayır” yürüyüşünde, uzun saçlı genç
üniversiteli, sarışın kız arkadaşıyla hem sarmaş dolaş yürüyor hem de slogan
atıyordu. O hippi; Kızıldere katliamından tek sağ kurtulan Ertuğrul Kürkçü’ydü.
Hayalleri vardı; dillerinde ise John Lennon’un “Imagine” şarkısı...
SBF’NİN DANS PARTİLERİ..
Mahkemedeki savunmaları sırasında, Mevlana resmi çizip altına
“Ben İnsanım” yazıp, hakime gönderecek kadar bu ülke değerlerine inanan bir kuşaktı.
Resimden, edebiyattan gelmişlerdi.
Ellerinden kitap düşmedi hiç. Nice yazarlar çıkarmaları boşuna değil. ODTÜ
İnşaat’tan “Balık Memet” yani yazar Mehmet Eroğlu’nu okumayanınız var mı?
Dans da ettiler: SBF yatılı öğrencilerinin Salı ve Cuma akşamları 18.45-20.00
arası dans partileri vardı.
Carmina Burana’nın Türkiye’deki ilk bale gösteriminde harikalar yaratan balet
Aydın Erol unutulabilir mi? Ya da; onca işkenceye rağmen cezaevinin soğuk
koğuşunda bale yapan 20 yaşındaki balerin kız Ayşe Emel Mestçi?
Anadolu türkülerini, Dadaloğlu’ndan Aşık Veysel’e şehre getiren 68’liler değil
mi?
Tiyatro da yaptılar; Uluslararası Üniversite Tiyatroları Festivali’nde üçüncü
oldular.
FKF ilk başkanı İzzet Polat Ararat’ın DTCF tiyatro bölümü öğrencisi olması tesadüf mü?
ODTÜ Sosyalist Kültür Kulübü üyeleri Ali Artun ve Yılmaz Aysan’ın bugünün
tanınmış sanat galerisi Nev’in sahipleri olması, o dönem birikiminin ürünü değil
mi?
Dağcılık kulüplerini üniversitelerde ilk kimler kurdu sanıyorsunuz? Türkiye’de
bu sporun gelişiminde 68’li Fikret Gürbüz, Tuncer Gürdil, Uçmaz Sungur, Sönmez
Targan ve nicelerinin katkıları unutulabilir mi?
Ardı ardına şampiyon olan efsanevi İTÜ basketbol takımının temelini TMTF İkinci
Başkanı Cavit Savcı atmadı mı?
Maratoncu Mehmet Yurdadön ülkeye madalyalar kazandırmadı mı?
ODTÜ’lü Ömer Gürcan cezaevine sokulmasaydı, idam edilen babası
Fethi Gürcan gibi ülkemizi binicilikte birincilik kürsüsüne çıkarır mıydı?
SBF’nin tanınmış milli güreşçileri Necati Sağır, Mustafa Aynur aynı zamanda
THKP-C’li değil miydi?
Bugün judo ve karate de madalya alanlar, bu sporun gelişmesinde büyük emeği olan
Murat Özdabak’ı anımsar mı? Peki ya boksörler milli sporcu Taşkın Konuralp’in
adını duymuş mudur?
ODTÜ Motor Kulübü’nün kurucularından Tayfur Cinemre motosikletiyle kimleri
taşımadı ki; Ulaş Bardakçı, Yusuf Aslan, Cihan Alptekin…
Fenerbahçe takımında yelken yapan Taner Türkantöz Mahir Çayan’ın en yakın
yoldaşıydı.
Hangisini yazayım?
68 kuşağı bu özellikleriyle neden anlatılmaz?
Oysa…
Toplumsal bir gelecek hayali kuranlar bu mirası her yönüyle bilmelidir.
HALA 68’Lİ BİR DEVRİMCİ:
YAŞAR YILMAZ
İstanbul Teknik Üniversitesi inşaat bölümü öğrencisiydi.
İTÜ Öğrenci Birliği başkanlığını Harun Karadeniz’den sonra devraldı.
Hakkari’ye “Zap Suyu üzerine Devrimci Gençlik Köprüsü” yapmaya giden 84
devrimciden biriydi. Deniz Gezmiş’in yakın yoldaşıydı.
Devletin ceberut baskısından her 68’li gibi o da nasibini aldı:
1971 darbesinde Ziverbey Köşkü ve Harbiye’de ağır işkencelerden geçti.
Yaşadıkları; 2,5 yıl cezaevi arkadaşlığı yaptığı Yılmaz Güney tarafından yazılan
“Sanık” adlı öyküye konu oldu. Mahkemedeki savunmasını ise “Söz Sanığın” adlı
kitabında kendi yazdı.
Maltepe ve Selimiye cezaevlerin de 5,5 yıl yattı. Hapisten sonra hep “sakıncalı” oldu; ekmeğini taştan çıkardı.
Sonra bir gün karar verdi; mühendisliği bıraktı; “ülkeme hizmet etmeliyim” diye
düşündü.
Anadolu topraklarını 2,5 yıl karış karış dolaştı.
Unutulmaya yüz tutmuş, sahipsiz bırakılmış, 115 antik kentteki 119 antik
tiyatroyu inceledi. “Anadolu Antik Tiyatroları” adıyla kitaplaştırdı.
Bu çalışma Kültür Bakanlığı’nı heyecanlandırmadı.
Fakat Avusturya Kültür Bakanlığı, Yaşar Yılmaz’ı Salzburg’taki Mozart
Üniversitesi “Antik Çağda Akustik ve Ses Dağılımı” konusunda konuşma yapmaya
çağırdı.
Çünkü bugüne kadar bilinmeyen 2 önemli bulgu keşfetmişti.
İlki sesin iletilmesiydi: Sahnedeki oyuncu, şarkıcı, konuşmacı ya da müzik
aletinden çıkan sesin 20-25 bin kişilik açık hava tiyatrosunun en uzak
basamaktaki izleyiciye kadar gidebilmesini, o dönemin mühendisleri orta yola
“sırtlı koltuklar” yerleştirerek sağlamışlardı. Ses, koltuğun sırtlığına çarpıp
yukarı basamağa kadar çıkabiliyordu.
İkinci buluş ise bugüne kadar düşünüldüğü gibi ilk tiyatro Antik Yunan uygarlığı
döneminde değil, Erken Dönem medeniyetleri döneminde yapılmıştı ve ilk açık hava tiyatroları taş değil ahşaptı.
HIRSIZLARIN PEŞİNDE BİR 68’Lİ..
68’li devrimci Yaşar Yılmaz antik tiyatrolar çalışmasını bitirdikten sonra
köşesine mi çekildi. Hayır.
5 yıl önce, Anadolu’dan yağmalanan tarihi eserlerin ve kültürel varlıkların
peşine düştü. ABD, İngiltere, Avusturya, Almanya, Danimarka, Rusya, ve
Yunanistan’a gitti. Yüzlerce müze gezdi.
Türkiye’den kaçırılan 40 bin eseri buldu ve fotoğraflarını çekerek belgeledi.
Neler bulmadı ki:
Paris Louvre Müzesi: Mağnesia'daki ünlü mermer tapınak kabartmaları, Asos'dan
sökülen tapınak parçaları ve yüzlerce dev boyutlu mermer, bronz heykeller.
Hitit, Urartu, Bizans, Selçuklu, Osmanlı eserleri.
Londra British Museum: Ksantos'dan (Eşen-Antalya) Nereitler anıtı, Knidos'tan
(Datça) 600 civarında büyük boy heykel, Mozeleum (Bodrum'daki ünlü, dünyanın 7. harikasının mermer süslemeleri ve heykelleri).
New York Metropolitan Müzesi: Sardes'ten (Salihli) sütun ve diğer eserler,
Bergama'dan büyük bronz heykel, Priyene, Milet ve Efes'ten heykeller, mermer
lahitler, Kültepe'den (Kayseri) Sümer-Asur dönemi eserleri.
Boston Müzesi: Asos eserleri
Washngton Dumborton Oaks Müzesi: Antakya mozaikleri ve Bizans eserleri.
Baltimore Müzesi: Antakya mozaik koleksiyonu.
Ch icago Sanat Müzesi: Selçuklu- Osmanlı eserleri.
Chicago Üniversitesi Şark Eserleri Enstitüsü Müzesi: Alişar eserleri.
Los Angeles Getty Villa : Burdur- Antalya yöresinden Kremna mermer kadın
heykelleri.Viyana Ephesus Müzesi : 50 m 'ye yakın mermer duvar frizleri Efes'ten
giden binlerce eser.
Berlin Alte Müzesi : Priyene, Milet'ten mermer heykeller.
Berlin Pergamon (Bergama) Müzesi : Büyüktapınak, Milet ve Priyene'den
tapınaklar, Zincirli'den Hitit tapınağı, Hattuşaş'dan heykeller, 33 metreye 14
metrelik dev boyutlu Milet pazaryeri giriş duvarı ve Selçuklu dönemi camilerine
ait eserler.
Tübingen Üniversite Müzesi: Antakya'dan heykel ve Troya eserleri.
Danimarka Ulusal Müzesi: Troya eserleri.
Kopenhag David Müzesi: Selçuklu eserleri, Konya'dan türbe sandukası, Cizre
Camii'nin ünlü tokmağı başta olmak üzere 14 ve 16. yüzyıl çini koleksiyonu.
Daha sırada 60 bin eser var.
Yaşar Yılmaz çalışmalarını sürdürüyor.
Evet, 68 kuşağı yazmakla bitmeyecek bir destandır...
Soner YALÇIN
95 notes
·
View notes
Text
"Ey evlat! İnsanların önünde gezen birçok felaketler vardır. Her felaketin de kendine göre hayli dalları vardır. En büyük felaket, sonsuz saadetten mahrum olmaktır. En büyük saadet, ruh zenginliğine ermektir. Bunun için çok çalışmak ve tembel olmamak lazımdır. Tembellik insanı korkunç uçurumlara atar. Telafisi kabil olmayan kin ve düşmanlık tohumları saçar. Tembel olma. İşlerini sağlam yap ve çalışkan ol. Dünyayı çalışanlar kazanır. Âhireti çalışanlar kazanır.
Birçok büyükler, çalışkan ve dinç olmak için, Allah’a yalvardılar. Ebû Muhammed Acemî şu duayı yapardı:
“Allah’ım, bizi dinç ve çalışkan kıl!”
Bununla, “Bizi tembel etme!” demek isterdi. Bunun mânası yücedir. Dil, bunun mânasını tam ifade edemez. Kim ki tadar, hakikati ancak o anlar. İslâm dininin emri dâhilinde halkla iyi geçin. İslâm dini neye iyi derse o iyidir, mübarektir. İslâm dininin yüce emirleri zedelenmediği takdirde halkla geçimin tadı alınır ve hoşluk olur. Aksi olunca iyilik olmaz. Bilakis felâket gelir.
İyiler yapacakları işi bilirler, işlerini yerine ve zamanına göre düzenli tutarlar. Yapacağın işi onlara sor ve onlara danış."
Fethu'r Rabbani'den (Abdulkadir Geylani (رحمه الله)
6 notes
·
View notes
Text
Müslüman çalışkan olacak, güçlü olacak. Allah rızasına uygun işlerde en önde görev alacak, işini layıkıyla en güzel şekilde yapacak. Tüm bunları yaparken de Allah'ın rızasını kazanmak için çabalayacak. Ne zaman yorulursa aklına o en refah şekilde çalışsın dinimize hizmet etsin diye canlarını ortaya koyan şehitlerimiz aklına gelecek; ölmeyi göze alarak ülkemize kast edenlerin komutanını alnından vuran Ömer Halisdemir, Karadenizin dağlarına sızmaya çalışan teröristleri ihbar eden ve daha 15 yaşında iyi ki var olan Eren Bülbül, ben de şehit olsam diye içinden geçiren ve İzmir'de hain bir bomba saldırısını canı pahasına engelleyen Fethi Sekin, atandığı ilçeyi güzelleştiren ve hainlerle mücadele ederken odasına kilokarca bomba döşenip şehit edilen Muhammed Safitürk, teröristlerin inlerini ve onlara yardım eden dış güçleri keşfettiğini söyleyince hemen ardından bindiği helikopter düşürülen Eşret Bitlis Paşa, çiçeği burnunda öğretmen ve öğrencilerinin kulaklarına zor şartlarda iyi gelen ezgiler söyleyen Aybüke Öğretmen, 28 şubat sürecinde en ağır şartlarda haksız yere 10 sene hapiste tutulan ama yine de canını milleti için ortaya koyan Halil Kantarcı Ağabey, tüm şehit askerlerimiz ve benim şu an buraya yazamadığım sayısız kahramanımız aklımıza gelmeli. Dünya'nın geri kalanında, Kudüs'te, Doğu Türkistan'da, Arakan'da, Afrika'da kardeşlerimiz bizden yardım bekliyor. Bir an bile boşa zaman geçirirsek bize acımazlar. Küfür ve düşman çalışıyor. Biz daha fazla çalışacağız, malâyaniye zaman ayırmayacağız. Allah'ım sen bizim ilmimizi, senin sevdiğin işlerde azmimizi artır.
55 notes
·
View notes
Text
'Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ülkemizi geleceğe taşımaya devam edeceğiz'
‘Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ülkemizi geleceğe taşımaya devam edeceğiz’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısına katılan Başkan Yüce, “2023’te milletimizin desteği ve duasıyla, Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ülkemizi geleceğe taşımaya, kazanımlarımızı daha da perçinlemeye devam edeceğiz” dedi. Başkan Yüce, Ankara’da ayrıca TÜRK-İŞ Başkanı Atalay ve TESK Başkanı Palandöken’e hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Sakarya…
View On WordPress
0 notes
Text
Amed’in tarih kokan sokakları ve surlarında zaman su misali akıp geçiyorken, yola çıkıp pusulamızın gösterdiği yöne, dağların doruklarına yol aldık. Heybemize aldığımız umutlar ve anılarla yolculuğumuza başlamanın zamanıydı. Aradığımız yaşamı, anlamı, emeği, değer biçilen mekanlarda bulmak için uzun ve amansız yollara koyulduk…
Yusuf Kayran 11 Mart 1996 İzmir doğumlu. İzmir’de doğmasının nedeni 90’lı yıllarda Zınar daha doğmadan önce Aile ekonomi nedenlerden kaynaklı Amed’den İzmir’e gider ve uzunca yıllar aile İzmir’de yaşar. İzmir’de işlerin zamanla bozulmasından kaynaklı aile Amed’in Lice ilçesine dönerler. Yıl 2005’ te Zınar’ın babası kalp krizi rahatsızlığı sonucu yaşamını yitirir. Zınar daha 9 yaşındayken babasını kaybettiği zamanlar yaşamın ilk acımasızlığıyla tanıştı. Zınar artık yanında olamayacak babasını her daim hafızasında anımsayarak yokluğunda derin acılar yaşayarak büyüyecekti.
Zınar; Çalışkan, Çevresine moral veren bir karakterle büyümeye devam etti. Küçük yaşında olmasına rağmen çevresinde var olan haksızlığa hiçbir zaman sessiz kalmadı. Bazen mahallede veya herhangi bir yerde yaşıtlarının kavga ettiğini gördüğü zaman haksızlığı asla kabul etmezdi. Kavganın içinde şiddetten yana değildi. Zınar için kavratmak daha ahlakiydı. Merhametli yanı her daim gözler önündeydi. Zınar gittiği her yerde merhametiyle tanınırdı. Zınar bir yanıyla çok utangaç yanlarını görmekte mümkündü. 2011 yılında Dersimde bir gurup özgürlük savaşçıları şehit düştü. O zaman arkadaşlardan 4 tanesi Amed’liydi ve cenazeleri Amed’e toprağa verilecekti. Eskiden Amed’e gerilla cenazelerinin gelmesi serhildan sebebiydi. Amed’in Bağlar mahallesi başta olmak üzere he yerde eylemler yapılırdı. Serhildanlar zamanında da Zinar bir yolunu bulup Amede gelirdi ve serhildanların ön saflarında yer alırdı. Zınar ilerleyen zamanlarda öğrenci derneğinde de aktif yer almaya başlamıştı. Ve bunlar hepsi çok kısa zamanda olmuştu. Ailesi duygusal davranıp, duruma el atmak ve katılımını engellemek amacıyla onu okuldan alıp Lice’ye geri götürdüler. Ama Zinar özgürlüğün kokusunu duymuştu. Artık hiçbir güç ve zincir onu bağlamaya asla yetmezdi.
Zınar’ın bu duruşu arkadaşları ve akrabaları tarafından oldukça seviliyordu. Bu sevgi Zınar’la beraber birçok arkadaşını özgürlük saflarında dostluğa ve derin amansız yoldaşlığa kadar yürüttü. Çocukluk arkadaşlarıya Kürdistan dağlarında artık yoldaş olmuşlardı.
Amed’in tarih kokan sokakları ve surlarında zaman su misali akıp geçiyorken, yola çıkıp pusulamızın gösterdiği yöne, dağların doruklarına yol aldık. Heybemize aldığımız umutlar ve anılarla yolculuğumuza başlamanın zamanıydı. Aradığımız yaşamı, anlamı, emeği, değer biçilen mekanlarda bulmak için uzun ve amansız yollara koyulduk…
Bulmak insanda farklı bir heyecan yaratıyor. Bir çocuk misali atıyor yüreğim her günün doğuşuyla… Sevginin, anlamın, yaşamanın ne olduğunu bize gösteren yoldaşlık; benim, bizim en büyük moral kaynağımız. Yoldaşlarımla beraber yol aldığım bu yolda her geçen gün umutlarım, coşkum ve heyecanım daha da büyüyor. Her arkadaş gibi benim de en büyük hayalim özgür yaşamı yaratmak ve onu ruhta, içte yaşamaktır. Her geçen gün yaşama daha çok anlam biçiyor, yoldaşımın gülümsemesinde yaşanması gereken yoldaşlığı görüyorum. Her şeye anlam verme ve sevme duygusu bende daha çok gelişiyor.
Zınar’ın özgürlük hareketine katılımın sebebi en yakın yani kuzenlerinin harekete katılımı ve şahadetleri büyük etkilere neden olmuştur. Amed kırsalında 90 yıllarında şahadete Ulaşan iki kuzeninin Zınar üzerinde büyük etki yaratmıştı. Zınar her ne kadar kuzenlerini tanımasa da kuzenlerinin kahramanlıklarını duyarak büyüyordu. Ve büyüdükçe de Amed’e gelen şehit cenazelerine şahit olmak ve beraberinde TC’nin Kürt toplumu üzerinde her anlamada baskı uygulaması daha çocuk yaşta olan Zınar’ı özgürlük saflarına katılmasına en büyük nedenlerdendi. Kodunu kahramanlıklarını duyarak büyüyen kuzenlerinin kodalarını bir miras olarak aldı. Yani Yusuf artık Zınar Akro olarak Mücadele saflarındaki zikzaklı patikalarda yürümeye devam edecekti. Ve o gün zaman doğa ananın yeniden doğuş zamanlarından olan bahardı. Kahramanlık ayı olan Mayıs 2011 de Zınar Amed eyaletinden katılım yapar.
Gerillanın yaşam nedeni ve gerekçeleri vardır. Bir halk savaşçısıdır. Devrimci bir gelenekten gelmedir. Çantası umutlar ile doludur. Bunu anlattım nereye vardıysam. Kahvehanelerde, parklarda, tartışmalarda, sokakta, kimi ağzı açık dinledi kimisi betondan filizlenemedi… aşk budur dedim, hakikat budur dedim. Aşka yolculuğum, hakikate yürüyüşüm başlamış oldu.
Olmasaydı bu yürüyüş azami derece deli gömleğini giyip durmadan topluma saldırırdım, tıpkı bugün deli gömleğini giyenler gibi. Annemin yaşam kanunlarını çiğnerdim bugün çiğneyenler gibi.. kendimi kurtaramazdım. Köleliğin derin sularında boğulup akacaktım köleler okyanusuna…
Buna gerilla dedim, okyanus damlacığından güzel deryalara akıtmak berrak sularını… tıpkı su gibi azizlik gibi azizelik gibi…
Bunları anlatmak için şiir yetmedi, eksik kaldı, doktorluk da mühendislik de yetmezdi, çünkü yara derin ve çarpık bir insanlaşma var devasa ameliyathanede ve haritalarda…
Zınar 2011 yılında işgalci TC devletinin Kürdistan halkı üzerinde uyguladığı baskı ve katliamlara karşı özgürlük mücadelesine katıldı. Kürdistan dağlarında işgalcilere karşı mücadele için yerini alan Zınar yoldaş, aldığı eğitimlerle yetkin bir gerilla oldu. Düşmana karşı kendisini özgürlük felsefesi ile geliştiren Zınar yoldaş, aldığı tüm görev ve sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getirmiştir. Düşmana karşı mücadelede taviz vermedi Zınar, düşmanın her alanda başlattığı imha operasyonlarına karşı kahramanca savaştı ve daha güçlü kazanılar için kendini 24 saat gerillacılık 24 saat Önder APO ile yaşamaya feda eti. Amed Eyaleti’nde önemli görevler üstlenen ve en zor görevleri omuzlayan Zınar yoldaş, emekçiliği ve fedakarlığı ile arkadaşları içerisinde önemli bir yer edinmiştir. Şehit düştüğü son ana kadar da devrimci tutumundan asla taviz vermedi ve düşmana karşı son mermisine kadar savaşarak 2 Haziran düşman tarafından Amed’e eyaletinde başlatılan operasyonda 3 Haziran günü dört yoldaşıyla beraber şehitler kervanına katıldı. Kahramanların direnişini hazım edemeyen faşist TC ordusu her dört özgürlük savaşçısının cenazelerini Haziran ile Temmuzun ayı arası 45 gün boyunca kimseye haber verilmeden kavurucu sıcaklığında arazide bıraktı. 45 günün sonunda evlatlarının bedenlerini anneler hiçbir engel dinlemeden aldı. Faşist TC annelere yaşattıkları yetmezmiş gibi bedenleri 2 ay daha morglarda sudan dolma bahanelerle rehin tutuldu.
Onlar; Özgürlüğe olan sevdaları için dağları seçtiler.
Onlar; Anaların feryatlarını dindirebilmek için umutlarından, düşlerinden vazgeçtiler.
Onlar; Kolayı seçmediler, zoru seçtiler ve başardılar.
Onlar; Canlı bir bombaydı, sabırla nokta vuruşu yapacakları günü beklediler.
Onlar; Ateş çemberiyle, yolları aydınlatmayı hedeflediler ve o gencecik bedenlerinde büyüttükleri devrim ateşini en zirveye taşıdılar. Şimdi ise milyonlar olduk.
Lice nin bayırlı bölgesindeyim ana biz direndik yılmadık.
Düşüncemizle bizleri tüketemeyen alçak düşman bedenlerimizden akan kanı doğduğumuz toraklara dökmek istedi ana.
Kendi topraklarımda bana ve bizlere terörist dediler.
Bizler terörist değiliz ana, bizler yaşamı uğruna ölecek kadar seven militanların ardıllarıyız.
Yanan meşalelerini bizler teslim aldık ana.
Düşman bizlere her gün terörist dedi bizlerde her an militanlaştık ana.
45 gün asi diyarların kavurucu sıcaklığında bekledi bedenimiz.
Kavruldu bedenimiz hiçbir acıyı hissedemeden.
Hücrelerimiz dayanamıyordu artık, damarlarımızdaki kanlar kurudu ana.
Çürümemeye yüz tutan bedenlerimiz de alçak düşmana karşı direndi.
Uçuşan leş kargalar bile bana ve bize dokunmadı ana.
Ş.Şıyar Denizin Şiirinden kısa alıntıdır
Yitirilmişliğin şarkısını fısıldıyor
Yitik ülkenin çocukları
Susuturucu takılmış dilim
Son sessizliğin demlerine uyuyor.
Söylesene be hayat!
Bende dile gelen neydi ki?
Söylesene! Ben senin nerenden konuşayım ki?
Söylesene be hayat! Söylesene suskun hayat! Söyle…
Özgürlüğe sevdalı yolcuların adımları dağlar – Muhammed Kasım Erik Amed’in tarih kokan sokakları ve surlarında zaman su misali akıp geçiyorken, yola çıkıp pusulamızın gösterdiği yöne, dağların doruklarına yol aldık.
1 note
·
View note
Photo
Vatan için ölmek de var fakat borcun yaşamaktır. Tevfik Fikret Türk, çetin işler başarmak için yaratılmıştır. Vatan sevgisi imandan gelir. Hz. Muhammed Vatan çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir. Tevfik Fikret Eğer vatan tehlikede ise her şey vatana aittir. George Jacques Danton Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Mithat Cemal Kuntay Vatan için katlanılan ölüm kadar tatlı ve şerefli bir ölüm var mıdır? İstanbul’da çıkan bir dergiyi Kaşgar’daki bir Türk de anlayacaktır. Vatan sıhhate benzer değeri kaybedilince anlaşılır. Süleyman Nazif Temeli yüksek Türk kültürü olan Türk milletine düşen görev, bu ülkünün gereğini yerine getirmektir. Vatan aşkını artırmak için en emin yol bir müddet yabancı bir memlekette kalmaktır. William Shenstone Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker görmedim. Hamilton. Rabbimiz, milletçe yar ve yardımcımız olsun. Bizleri tüm kötülüklerden, ihanetlerden ve fitnelerden korusun, Bizlere tüm iyilikleri nasip etsin. Amin inşaAllah. En içten dileklerimle selam, sevgi, saygı ve dua ile. https://www.instagram.com/p/CjdoxdEjWgu/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
İMAN SELAMETİ İÇİN İLİM AMA NASIL?
“Dili tatlı olanın arkadaşları çok olur.”
(Hz. Ali radıyallahu anh)
"Yüzyüze görüşmek kini yok eder çünkü gözler birbirine bakınca kalp yumuşar."( İbn Hazm)
Ama şimdi ne tatlı dil nede gözlerin birbirine bakması yeterli oluyor Hz. Ali'nin (k.v.) ,
"Öyle bir zaman gelecek ki, afiyetin onda dokuzu insanlardan kaçınmakla, kalan biri ise susmakla olacak.." buyurduğu o zamandayız adeta, Allah Teala iman -islam selameti versin.
Bir zat bir dostuna şunu vasiyet etmiştir;
"Ben ölünce, iman ve tevhid üzerine öldüğüme kanaat getirirsen, bütün malımı sat ve onunla şeker alıp köy çocuklarına dağıt ve, 'Bu nedir?’ diye soranlara, 'Bu, imanını kurtarmış bir bahtiyarın düğün şekeridir.’ de!" (İhyâ-u Ulûmi’d-dîn)
"Varlığın bilmeğe ne hâcet kürre-i âlem ile?
İsbâtına kâfîdir halk itdiği zerre bile.." / Şinâsî
"Âlî himmet olun, çalışkan olun, derdinizi aziz bilin, İslâmiyeti aziz bilin. Bilmezseniz hakkım size haram olsun..." / Şâh-ı Nakşibend Hazretleri kuddise sirruhu
“Kur’an (ayetleri) konusunda sizinle mücadele edecek birileri ortaya çıkacak.
Onlara karşı Sünnet’e tutunun; zira Sünnet’i iyi bilenler, Allah’ın Kitabı’nı çok daha iyi bilir.” Hz. Ömer (r.a) (Darimi, Mukaddime)
"Hemen tekfir yolunu tutmak, cehaletin kendisine galip geldiği kişilerin tabiatıdır." İmam Gazali hz. (rah.) (Faysalu’t-Tefrika)
“Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir.” / Hz. Mevlânâ
"Tevâzu ile gelsin, kimde erlik var ise,
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise,
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar, Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise."
[ Yûnus Emre k.s ]
"Kimi gülistanda gonca gül olur
Kimi gonca güle hâr olur gider" / Hafız Ahmed Efendi
"Herkesi mutlu edebilirsin, yalnız hased edeni mutlu edemezsin. Çünkü mutlu olunacak her şeyden mutsuz olurlar. " (Seyyid Muhammed Saki ElHüseyni hz. (k.s.a)
1 note
·
View note
Text
TÜGVA Öğrencileri Battalgazi'ye Hayran Kaldı
‘Battalgazi ve Gençlik Projesi’ kapsamında Medeniyetin Kalbi Battalgazi’deki tarihi mekanları gezen Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) öğrencileri, Battalgazi Belediyesi tarafından hayata geçirilen ve Karakaya Baraj Gölü'nün sahip olduğu eşsiz turizm değerini ortaya koyan “Kırkgöz Sahil Parkı Proje”sini de yakından tanıma fırsatı buldu.
Sosyal ve kültürel etkinliklerine hız kesmeden devam eden Battalgazi Belediyesi, tarih başkenti ilçenin tanınırlığını daha da arttırmak amacıyla hayata geçirdiği tarihi tur gezilerini sürdürüyor. Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ‘Battalgazi be Gençlik Projesi’ kapsamında Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) öğrencileri, Medeniyetin Kalbi Battalgazi’deki tarihi mekanları gezdi. UNESCO Dünya Kültür Mirası Kalıcı Listesinde bulunan Arslantepe Höyüğü’nü ilk olarak gezen öğrenciler, Tarihi Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı’nı, Battalgazi Yaşam Müzesi (Poyraz Konağı), Kanlı Kümbet ve Namazgah’ı gezdi. Tarih başkenti ilçede tarihi bir yolculuğa çıkan öğrenciler, Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder’in hayata geçirdiği vizyonel projelerden bir tanesi olan Kırkgöz Sahil Parkı Projesi’ni gezmek istedi. Bu talebi geri çevirmeyen Başkan Güder, öğrencilere Karakaya Baraj Gölü'nün sahip olduğu eşsiz turizm değerini ortaya koyan Kırkgöz Sahil Parkı Proje alanını gezdirdi. Malatya’yı ilk kez sahil ile buluşturan projeye hayran kalan öğrenciler, Başkan Güder’e özel olarak teşekkürlerini iletti. ÖĞRENCİLERDEN KIRKGÖZ SAHİL PARKI PROJESİNE TAM NOT Tur gezisi ile Battalgazi’yi yakından tanıma fırsatı bulduklarının altını çizen Muhammed Mahir Çiftçi, “Çok eğlenceli bir gezi turu ile ilçedeki tarihi mekanları gezdik. Böyle tarihi mekanları gezip görmemiz ve tarihi yerlerin Malatya’da bulunması bizim açımızdan çok iyi. Her vatandaş tarihini iyi bilmeli. Çok etkilendiğim bir gezi programı yaşadım. Tarihi gezinin ardından çok istediğimiz Kırkgöz Sahil Parkı’nı gezdik. Çok ama çok güzel bir alan oluşturulmuş. Malatya ilk kez su ile buluştu. Bu projeyi hayata geçiren Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder’e sonsuz teşekkür ediyorum” derken, Abdulsamet Aktan isimli öğrenci ise “İstanbul’dan gelip her bir karesi tarih kokan Battalgazi’yi gezmekten büyük onur duydum. Çok güzel ve tarihi bir ilçe. Bu tarihi ilçede hizmetlerde güzel ise bulunmaz bir yer olur. Özellikle öğrenciler olarak Kırkgöz Sahil Parkı’nı merak ediyorduk. Süper cümlesi burası için az olur. Burası efsane bir yer olmuş. Bayıldım. Yeşili bol, oksijeni bol, suyu bol. Bir insan daha ne isteyebilir ki? Başkanımıza da bu düşüncelerimizi paylaştık. Başkanımız gurur verici çalışmalara imza atıyor. Tebrik ediyoruz” ifadelerini kullandı.
İL TEMSİLCİSİ DEMİR: “BU BAŞARILI HİZMETLERE ŞAHİTLİK ETTİK” Türkiye Gençlik Vakfı Malatya İl Temsilcisi Mesut Demir, “Battalgazi Belediyemizin düzenlediği gezi turuna öğrencilerimiz ile birlikte katıldık. Güzel bir tur gezisini birlikte yaşadık. Öğrencilerimiz özellikle Kırkgöz Sahil Parkı’nı merak ediyordu ve başkanımız bizi kırmadı. Şuanda da Sahil Parkı’ndayız. Öğrencilerimizin dediği gibi gerçekten çok güzel bir alan oluşturulmuş. Belediyemizin bir numaralı projelerinden bir tanesi. Bizlerde bu hizmetlere şahitlik ediyoruz. Battalgazili vatandaşlar gerçekten başarılı ve çalışkan bir başkana sahip. Yaptığı hizmetlerde yerinde ve ses getiren hizmetler. Başkanımıza başarılar diliyorum” dedi. Read the full article
0 notes