#Mucizeler oluyor
Explore tagged Tumblr posts
rastgeleticaret · 2 years ago
Text
SEVİLEN SOSYAL MEDYA FENOMENİ TAHA DUYMAZ DEPREMDE HAYATINI KAYBETTİ #tahaduymaz
Merhaba,’Haberin Sosyal Medyası’ Haber Aktüel’e hoş geldin! Türkiye’de dijital haberciliğin benzersiz örneği olan Haber Aktüel’in Youtube kanalındasın. Bu kanalda gündem ile ilgili özel içerikler ve röportajlar bulabilirsin. Tarihten siyasete, bilimden sanata her alanda içerik bulabileceğiniz kanalımıza abone olmayı ve bizi diğer sosyal mecralarda takip etmeyi unutma! Her gün 1 yeni video…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kosul123 · 9 months ago
Text
KALP GÖZÜ
Hz. İsa (a.s) bir ağacın altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları yürümeyen bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu:
– Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!.. Hazret-i İsa (a.s) kötürüm adama yaklaştı:
– Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor? Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?
Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki:
– Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple Onu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de ona şükrediyorum. Halbuki, dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O'nu tanıma sevinci, dilinde de O'na şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki, ayakları topal, gözleri kör, bedeninde hastalıklar bulunan bu kötürüm adama Rabbim, bu sevgiyi ihsan eylemiş, bu nimetin farkına varma tefekkürünü nasip eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor da:
– Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun! Diye teşekkürden kendimi alamıyorum.
Kafa gözü kapalı olsa da, kalp gözü açık olan bu adama yaklaşan Hz. İsa (a.s):
– Ver şu elini öyle ise! diyerek elinden tutar, eğilerek görmeyen gözlerinden öper.
Peygamberin değdiği gözler anında açılır. Karşısındakinin Hz. İsa (a.s) olduğunu görünce heyecanlanan adam:
– Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifalar bahşeden mucizelerin sahibi Peygamber değil misin? der.
Hz. İsa (a.s):
– Belli olmuyor mu? deyince:
– Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan henüz belli değil, der.
Tebessüm eden Hz. İsa (a.s):
– Sen hele bir ayağa kalkmayı dene! Deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar.
Ayakları üzerine dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur:
– Ey Allahın Nebisi, sendeki bu mucizeler de O’ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım, O’na şükredeyim, diyerek hemen yere iner, başını secdeye koyar ve der ki:
– Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak da lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl şükretmem gerekiyor bu eşsiz nimetler karşısında?
Bu sırada çevreden toplanan halk, gösterdiği bu mucizelerden dolayı Hz. İsa (a.s)'ın elini öpmek isterler. Ama Allahın Nebisi işaret eder:
– Benim değil secdedeki şu kötürüm adamın elini öpün!..
Halk der ki:
– Onu secdeye indiren nimetlere biz baştan beri sahibiz. Ama hiç birimiz onun duyduğu gibi bir mutluluk duymadık.
– Öyle ise, der, tefekkür edin, siz de düşünün.
Sözünü şöyle bağlar Allahın Nebi’si:
– DÜŞÜNEN sahip olduğu nimetin farkına varır.
DÜŞÜNMEYEN ise kendisini mahrumiyette sanır!
......✍
5 notes · View notes
mistikyol · 11 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
KİTAP OKUYAN PERİLERDEN BİRİNİ SEÇ! SEÇTİĞİN PERİ KİTABINDAN SANA BİR MESAJ OKUYACAK. MESAJI DUYMAK İSTER MİSİN?
BİRİNCİ PERİNİN MESAJI: MUCİZELERE İNANDIĞIN İÇİN KAPALI KAPILAR DA SANA AÇILACAK! Sendeki en büyük değişim hayatın içindeki gizli küçük güzellikleri keşfetmek ve bunların keyfini çıkarmak. Geçmişe takılı kalan zihnin artık anın içinde daha çok kalabiliyor. Bu değişim sende farklı bir enerjinin açığa çıkmasını sağladı. Artık kalpten inandığın her şeyi mümkün kılacak mucizeler dünyasında yaşıyorsun. Bu demektir ki senin için kapalı hiçbir kapı yok ve senin için EĞER Kİ İSTERSEN HER ŞEY MÜMKÜN!
İKİNCİ PERİNİN MESAJI: RUHSAL DÜNYANIN DESTEĞİNİ ALIYORSUN! Ruhsal konulara duyduğun ilgideki artış ve bu konuların sırlarının senin bilincine açılması sende büyük bir değişim başlattı. Artık gündelik dünyanın karmaşasından eskisi kadar etki almıyorsun ve enerjin düşmeden çok daha güçlü durabiliyorsun. Bu durum titreşiminin yükseldiğinin bir göstergesi. Artık ruhsal dünyadan gelen destekle birlikte kalbinden geçirdiğin NİYETLERİNE VE ARZULARINAEN KISA ZANANDA ULAŞMAN MÜMKÜN!
ÜÇÜNCÜ PERİNİN MESAJI: İLHAM PERİLERİ SENİNLE İLETİŞİME GEÇİYOR! İlham evrendeki en gizemli ve en güzel enerjilerden biridir ve şu anda sana her yerden bu frekansa ait bilgiler yağıyor. İster yeni bir işe başlayabilir, ister bir kitap yazabilir, ister içinden geçen o projeye adım atabilirsin. Potansiyelinin ışıl ışıl parlayacağı bu dönemi en güzel şekilde değerlendir. Artık sihirli perilerin ilham veren gücü senin yanında ve HAK ETTİĞİN BAŞARIYA HIZLA ULAŞMAN MÜMKÜN!
DÖRDÜNCÜ PERİNİN MESAJI: RUHUNUN IŞILTISI GÖZ KAMAŞTIRIYOR! Son dönemde farkındalık kazandığın durumlar ve olaylar o kadar güzel bir birikim oluşturdu ki tekamülün büyük hız kazandı. Bu durum fiziksel anlamdan bile fark edilebilen bir güzelliğin tüm enerji alanını kaplamasına neden oluyor. İnsanlığın enerjisini yükseltmeye geldiğinin farkındasın. Bu görevle bağlantılı olarak çalışmaya başlayabilirsin. Enerjine ihtiyacı olan insanlarla buluş ve VARLIĞINLA TÜM DÜNYAYIN TİTREŞİMİNİ YÜKSELTMEYE SEVGİ VERMEYE DEVAM ET!
BEŞİNCİ PERİNİN MESAJI: SEVGİ VE ŞEFKAT SENİ SARIP SARMALIYOR! Tüm ihtiyaçlarının karşılanacağı ve sevgiyle sımsıkı kucaklanacağın bir dönem senin için başlıyor. Korkacak veya endişe duyacak hiçbir şey yok ve sen de artık hayatın sana güzellikler sunacağına güveniyorsun. Sevgi ve şefkat senin ruhsal güçlerin. Elini uzattığın tüm canlılar şifalanıyor ve güçleniyor. Sen bazen yorgun hissetsen de bil ki aslında tüm bu güzel davranışlarının getirdiği olumlu karma ile HAYAT SANA SENİN GÜZELLİĞİNİ YANSITACAK VE İSTEKLERİNE KAVUŞACAKSIN!
ALTINCI PERİNİN MESAJI: DEĞİŞİMLERİ KABUL EDECEK CESARETE SAHİPSİN! Belki hayata bakış açın, belki fiziksel dünyada yaşadığın mekan, belki görüştüğün insanlar ama bu dönemde hayatında önemli değişiklikler seni bekliyor. Geçmişte bir zaman bu değişim için niyette bulunmuş olabilirsin ve o zamanki niyetin şimdi hayata geçiyor. Alışıldık olandan uzaklaşmak seni endişelendirmesin. Tam tersine bu değişimlerden heyecan duy ve cesaretle onları kucakla. Attığın adımların RUHSAL DÜNYA TARAFINDAN ÖDÜLLENDİRİLECEĞİNDEN EMİN OLABİLİRSİN!
mistikyol #mistikyolyoutube #perilerdenmesaj #perilerdenbiriniseç #ruhsalmesaj #ruhsalgelişim #kişiselgelişim #çekimyasası #olumlama #meditasyon #didemçiloğlu #cemçiloğlu
2 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years ago
Text
Bilge ağlıyordu, Hikmet susuyordu. Bilinmeyen bir süre geçtikten sonra birden kapı vuruldu. Hikmet, dalgın gözlerle kapıya yürüdü. Ne yaptığını düşünmeden kapıyı açtı. Sevgi içeri girdi. Sevgi? Dalgınlığından kurtulamadı. İşte bir olay, diye düşündü. Başım ağrıyor. Sevgi, Bilge’yi görünce bir an gözlerini kapar gibi oldu. Başını çevir, bakma. Kulağımın dibinde konuşuyor, beni beklemiyordun galiba, diyor. Sevgi odaya şiddetle bakıyor, bu bakışlar gözümü kamaştırıyor. Bozulmuş yatağı ve Bilge’nin ıslak gözlerini gördü. Olduğu yerde bekliyor. Benden bir şeyler bekliyor. Kımıldamalıyım ve mucizeler yaratmalıyım. Bugün yaptıklarım yeter albayım. Ben soyut üzüntülerden yanayım. Kolunu kaldır, bir işaret yer de Sevgi otursun Oturdu; demek bir şeyler yaptım. Bilge’ye nasılsın diyor, ne yapıyorsun diye soruyor. Biraz önce yatıyorduk. Kim dedi bunu? Hayır, kimse söylemedi. Bilge hiç cevap vermedi; yaman kadındır, içgüdüleri kuvvetlidir. Ben olsam hesap vermeğe kalkardım: Şey, Sevgi, ben istemedim ama Hikmet’le aramızda anlamsız bir tartışma başlamıştı, yatmaktan başka çare kalmamıştı. Fakat gene kavga ettik işte, ben ağladım, ayrıca senin geleceğini bilmiyordum, Hikmet söylememişti, yatağı düzeltecek vakit olmadı, çok söz girdi araya, çok oyun oynandı. Sevgi sana bakıyor, hayır ikimize bakıyor, başımızı önümüze eğiyoruz, suçlu muyuz? suçluyuz, neden kızıyorsun Sevgi? Sayfalar karıştı, sen daha önce gelseydin şimdi sen başını eğecektin, zaman her şeyi hallediyor, insafsız olma, ayrıcalık isteme, onu unutamadım, bize öfkeyle bakma, Bilge’ye öfkeyle bakma. Seni dinlemiyor. Ben konuştum mu? Ben bir sigara almaya çıksam? Sizi baş başa bıraksam. Yaparsın. Senden her şey beklenir. Çoktandır birbirlerini görmediler de. Belki özle mislerdir. Ha-ha. Kimse gülmüyor. O halde sonum geldi. İsterseniz ben gideyim, diyor Sevgi. Sana bakıyor, Bilge’yi kov demek istiyor. Bilge hoşt. Ha-ha. Gene kimse gülmedi mi? Bilge benden ne bekliyor? İnsan gibi davranmamı bekliyor. Hikmet gibi davranmamı bekliyor. Hangi Hikmet gibi? Hikmet VI gibi mi. VII gibi mi? Yapamam. Şaşırırım. Benden bir şey bekleniyor. İşte bir olay. İşte artık davranmalısın. Kusura bakmayın, kendi başınızın çaresine bakın. Bana acıyın. Kimseye bir şey olmaz. Bana olur. Bir şey söylemeyecek misin Hikmet? diyorlar sana. Kim diyor? Gerçekten duymuyorum. Ölüyorum. Sevgi konuşuyor. Bir şey yapmalıyım. Bir oyun. bulmalıyım. Sevgi ayağa kalktı, gidiyor. Hayır gitmiyor: Ben gidiyorum, diyor. Bilge de kalkıyor. Beni savunmadın diyor, ya da demek istiyor. Beni yalnız bıraktın, beni savunmadın. Gidin bakalım! Sizi ben mi çağırdım? Evet, sen çağırdın; yalanların bir araya geldi. Seni kimse kurtaramaz. Bütün yakınmaların sahte. Bilge gideceğini söylüyor. Onu daha önce düşünmeliymiş, buraya gelmemeliymiş. Sevgi böyle diyor. Siz konuşun, ben bir sigara alıp geliyorum. Zaten ben çağırmamıştım Bilge’yi, kendiliğinden geldi- Mektup da yazdığımı hatırlamıyorum Bilge’ye. Alçak! Evet alçağım. Konuşacak durumda değilim. Alçaklar yorgun olur. Siz konuşun işte, beni ele vermeyin de ne yaparsanız yapın, Sevgi’ye cevap ver Bilge; senden akıl alacak değilim filan de. Kim gidecek diye tartışıyorlar, ya da onu demek istiyorlar. Bilge benim karar vermemi istiyor. Böylece en kötü sözü söylemiş oluyor. Ona daha önce öğretmeliydim. Prova yapmalıydık. Ben karar veremem. Ben, sadece şaşırırım. Hikmet, kendini küçük düşürecek bir hareket yapmaz, diyor Sevgi. Yaparım. Her zaman yaparım. Bunu sormuyorlar senden. Tartışıyorlar. Küçük düştüğünü görmüyor musun? Görüyorum. Bir şey yapamıyorum, işte Bilge kapıya doğru yürüyor. Gidecek mi yani? Benimle böyle konuşamazsın, diyor Sevgi’ye. Evet Sevgi, konuşamazsın. Sen kim olduğunu biliyor musun Bilge’nin? Biliyor, Böyle yukardan konuşacak durumda değilsin, diyor Bil ge’ye. İkisi de bana kızıyor. Birini savunmalıyım, değil mi albayım? Birini tutmalıyım. Çok gülünç duruma düştüm, değil mi? Bu olayı artık unutamam. Ölünceye kadar unutamam. Ne kadar önce ölsem o kadar iyi. İşte Bilge kapıda, Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın? Bırak gitsin, diyor Sevgi. Sevgi kazandı. Hayır, olamaz. Buraya gel Bilge. Beni yalnız bırakma. Hayır gidecek, diyor Sevgi. Kimse rolünü ezberlememiş. Bu ne biçim tiyatro? Sevgi ayağını yere vuruyor, burada kalmaya hakkı yokmuş Bilge’nin. Bunu kim öğretti sana? Kimse bir şey bilmiyor. Bağırma. Bağırdım mı? Duymadım da. Hayır, konuşmadım; sustuğum için oyunu bozdum. Bazen de susmak bilmem. Bilge, Sevgi’nin davranışını çok çirkin buluyormuş. İkinizden de nefret ediyorum. Bilge gidiyor. Bilge, Bilge, neden yalnız bıraktın beni? Kimseyi görmek istemiyorum. Artık ölmek istiyorum. Her şey çok karıştı albayım. İstediğim gibi olmadı albayım. Yanlış zamanda sahneye çıktılar. Artık aklıma bile hükmedemiyorum. Beni dinleyen kalmadı albayım. Artık dayanamıyorum. Bir şey söyleyin, öyle susmayın albayım. Bilge’ye, geri dönmesini söyleyin. Bilge gitti albayım. Biliyorum, bir daha dönmez. Her şey benim yüzümden albayım. Alçaklar gibi davrandım. Bilge gitme, diyebilirdim. İşte benim de ne olduğum meydana çıktı. Hiç bir Hikmet gibi davranamadım. Alçak Hikmet VII! Geber! İşte balkondan kendimi atıyorum albayım, onu öldürüyorum. Ne dediniz? Biraz hava mı alayım dışarı çıkıp? Peki albayım. Belki Bilge’ye de rastlarım bu arada. Tam gitmiş olamaz, değil mi? Hiç bir şey böyle bir anda kaybolamaz, değil mi? Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın? Fakat bizim sokakta göremiyorum onu albayım. Belki hızlı koşarsam yetişirim ama, değil mi? Bilge! Bilge! Köşeyi dönmüş galiba. Başım dönüyor, biraz dinleneyim. Beni neden bıraktın Bilge? Şimdi hiç dönmeyecek misin yani? Seni artık hiç göremeyecek miyim? İmkansız mı? Albayım, albayım bu oyun çok ciddi; bakın ben bile ağlıyorum albayım. İmkânsızlık duvarının önünde ağlıyorum. Bu duvar beni çıldırtıyor albayım. Başımı, bu duvara vurup parçalamak istiyorum. Başım ağrıyor albayım; biraz yürümek, biraz kendime gelmek istiyorum. Şimdi ne olacak albayım? Bilge beni istemiyor diye onu göremeyecek miyim artık? Böyle şey olur mu? Biraz önce birlikteydim onunla. Nereye gitmiş olabilir hemen? Onu sokaklarda bulamayacak mıyım? Aslında kötü bir oyun oynamıştım, kötü bir niyetim yoktu. Sizinle de oyunları düzeltmiyor muyduk birlikte? Bilge de anlamıştır canım. Birazdan gelir herhalde, değil mi? Yoksa eve dönüp beklesem mi onu? Ben de kötü davrandım ama albayım. Böyle oyun da olur muydu? Utanıyorum kendimden albayım. Üstelik utanmadan bu kalabalık caddenin köşesinde duruyorum. Belki de artık herkes öğrenmiştir. Herkes birbirine anlatıyor. Beni görünce de belli etmeden gülümseyecekler. Ben dünyayı kirletiyorum albayım. Hiç olmazsa kimseye belli etmeden bekleyebilsem burada. Kendimi gizleyebilsem. Yakamı kaldırayım da beni tanımasınlar. Acaba ölürsem çok üzülür mü albayım? O zaman koşup bana gelir mi dersiniz? Siz çok ağlarsınız biliyorum, albayım. Fakat sizi hiç ağlarken görmedim, biliyor musunuz? Ben öldükten sonra sizi ağlarken görmeyi doğrusu çok isterdim. Sadece bir kere, Mütercim Arif’i okurken gözlerinizin dolduğunu görmüştüm. Biraz ölseydim, biraz da sizin bana ağlamanızı seyretseydim. Tabii Bilge pişman olacak, ama iş işten geçecek. Beni çok arayacak. Size çok ��nemli bir şey söyleyeyim mi albayım: Bu Bilge akıllı değil albayım. Burası çok önemli. Ben ondan akıllıyım, birçok insandan akıllıyım. Mesela Bilge, benim gibi sözler bulup söyleyemez duruma göre. Beni sevseydi, onun çok yararına olurdu. Onu adam edebilirdim albayım. Tabii akıllı olduğum için bana dayanamadı. Belki de akıllı insanlar yalnız kalırsa daha iyi olur. Kim bilir? Bilge de bunu çok söylerdi. Yalnız kalırsam daha iyi olurmuş. Üşüyorum albayım, aceleden ceketimi giymeyi unutmuşum. Bakın ben de bu konularda akıllı değilimdir işte: Sokağa nasıl çıkılacağını bilmem mesela. Bende hayat bilgisi zayıf albayım. Bilge bunları bilir, bu bakımdan akıllıdır; birlikte olabilseydik, insanlık çok yararlanacaktı bundan. Yazık oldu. Şimdi yanımda olsaydı, böyle üşümezdim albayım; beni bir arabaya bindirirdi hemen. Ben bunlara çabuk karar veremem albayım: Kararsızlığımla yanımdakilerin canını sıkarım. Hava da çok soğudu albayım, eve dönmek istiyorum. Biliyor musunuz, Bilge beni evde bekliyormuş gibi geliyor bana. Yoksa eve dönmek istemiyorum. Beni bekleyen yalnızlığı ve karanlığı istemiyorum. Bilge’den akıllı olduğum halde neden bu duruma düştüm acaba? Neden herkes benden kaçıyor albayım? Yaşamasını bilmiyorum da ondan mı? Bir dakika albayım, karşıdan birileri geçiyor: Kadını Bilge’ye benzettim; peki erkek kim? Değilmiş. Bu köşede de fazla bekledim galiba: Gelip geçenlerin dikkatini çekiyorum. Başka bir köşeye gitmeli. Biliyor musunuz albayım, bugün Bilge’ye ne diyordum? Diyordum ki köşe başlarında bekliyorum kadınlara bakmak için. Beni kıskandı albayım. Demek ki seviyordu. Ha-ha. Ona öyle şeyler bulup söylüyordum ki, bana hayran oluyordu. Onun için diyorum ki, odama dönmüş beni bekliyordur şimdi. Eve dönmek istemiyorum albayım. Ya gelmemişse. Ne dediniz? Yazacak oyunlarımız mı var? Onlarla mı uğraşırız? Nedense bugün içimden gelmiyor. Ben artık biraz çöktüm albayım: Aklıma yeni bir şey gelmiyor. Oyunlar beni de yordu galiba. Tabii Bilge’ye belli etmedim, ama ben herhalde bu oyunlara artık devam edemeyeceğim. Hava soğudu, biraz yürümeliyim albayım, ısınırım. Evet, zor oluyor gecekonduda artık, diyordum. Bilge’ye belli etmedim ama, ben galiba artık sizinle ve dul kadınla birlikte yürütemeyeceğini bu hayatı. Ben Bilge’yi istiyorum albayım. Belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. Siz şimdi ağladığıma bakmayın, aslında böyle hissediyorum. Bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa? Galiba, biraz başka türlü anlattım ona.
Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay
4 notes · View notes
lovelyyfluff · 3 months ago
Text
Baş Belaları | 48 - Denetleme
<Akşamüstü, ALKALOID ilk işlerine başladıktan birkaç saat sonra.>
Tumblr media
Hajime: Herkes iyi iş çıkardı~!
Aira: İ-İyi işti! Ama düşüp bayılmak üzereyim...!
Hiiro: Fazla zayıfsın, Aira. Daha çok antrenman yapman lazım. İstersen sana yardımcı olabilirim.
Tatsumi: Hehe. Hiiro'nun yaptığı hataları düzeltirken yorulmuş olmalı.
Tatsumi: Ben de o arada kontrol etmek için Mayoi'yi aradım, şaşırtıcı şekilde yorucu oldu. Üstüne üstlük ilk defa çalıştığım bir işte.
Aira: Evet... Bu yüzden işini erken bitiren Kagehira-senpai ve Ra*bits üyeleri bize yardım etmek zorunda kaldı.
Aira: Böyle hiç yardımımız dokunmadı gibi hissediyorum.
Mitsuru: Yok canım, hepiniz çok iyidiniz! İlk yarı zamanlı işiniz nasıl olsa! Elinizden geleni yaptınız! Aferin, aferin♪
Tomoya: Diyene bak...
Tomoya: ...Neyse, birimiz eksik olsa da tüm el ilanları ve balonları dağıtmayı başardık.
Tomoya: Yardımınız için çok teşekkürler, ALKALOID♪
Mika: Aynen. İşi bitirdik, şimdi sıra parada~ Bakıyım, kişi başına 500 L$ düşüyo, di mi?
Tumblr media
Tatsumi: Vay canına, iyi bir miktarmış. Basit bir günlük işe bu kadar para vereceklerini düşünmemiştim. Tanrı yüzümüze gülmüş olmalı.
Mika: Şey~yaa... Herkes gösterişli işler yapmak isteyince basit olanlara insan bulması zor oluyo, ondan bu kadar para ödüyolar.
Mika: Arz ve talep heralde.
Hajime: Hehe. Diğer yandan çoğu idollerin verdiği konserler başarılı olmuyor ve yeterince izleyici toplayamıyorlar.
Hajime: Bu yüzden DreFes ödülleri her seferinde biraz daha azalıyor.
Mika: O da var ya. Valkyrie'nın sahne tasarımları detaylı ve pahalı oluyo, bu yüzden para ödülü azalırsa biz de yavaş yavaş batarız...
Mika: Yine para kaybı yaşanırsa patronlarımız baya kızar.
Hiiro: Demek öyle... Ekonomi böyle bir şey yani. Çok ilginç.
Tumblr media
Aira: Yok yok yok, hiç ilginç bir yanı yok.
Aira: Bu demek oluyor ki idoller hayatta kalmak için sırf dans ve şarkılara değil, maddi durumlarına da odaklanmaları gerekir.
Aira: Hiç sevmiyorum şu işleri; Fazla ciddiler—
Tatsumi: ...Hey! Telefonum bir anda titremeye başladı!
Aira: İş esnasında telefonunu sessize almalısın, Kazehaya-senpai. Hâlâ akıllı telefonlara alışamamışsın sanırım...
Tatsumi: Hehe, kusuruma bakma... Ama keyiflenin, kazandığımız ilk para banka hedabına ulaşmış.
Tatsumi: Çalışmasa bile Mayoi'nin payı dahil toplamda 200 L$'ımız oldu.
Aira: Vaay, parayla ne yapalım? Borcumuz için kullansak olur mu?
Aira: Veya birazını saklamak daha mantıklı olur—Elimizde hiç para kalmazsa temel ihtiyaçlarımızı karşılsmakta zorluk çekeriz.
Tumblr media
Hiiro: Haha, onu geri dönünce düşünelim.
Hiiro: Bu antrenman kıyafetleri... yaz için hazırlanmış ve içinde nefes alması kolay. Terlesek hemen kurur, ama yine de üşütebiliriz.
Tatsumi: Evet. Mayoi zaten rahatsız, üstüne biz de hastalansak kötü olurdu...
Tatsumi: Sağlığımıza dikkat edelim. "Sağlıklı bir vücudun içinde sağlıklı bir ruh yatar."
Mitsuru: Aynen, idol aktiviteleri fiziksel işlerdir! Enerjik olun, yenilmez olun, mucizeler yaratın!
Mika: Ahaha. Yani Mitsuru'nun bitmeyen enerjis—
Tumblr media
Mika: Haa!?
Hajime: S-Sorun ne, Kagehira-senpai?
Mika: Şey, ben sadece—baksanıza şuraya!
Tumblr media
Nazuna: ~...♪
Hajime: Ni-chan!?
Nazuna: Ah, sonunda! Bende işinizi çoktan bitirip geri dönmenizden korkmuştum~♪
Mitsuru: Ni~chan...☆
Tumblr media
Nazuna: Hiya!? Hey, beni her gördüğünde sarılmana gerek yok! Artık lise ikinci sınıftasın, Mitsuru-chin, biraz daha olgun davranmalısın!
Mitsuru: Ehe. Kaç yaşında olursam olayım, Ni~chan her zaman benim abim olacak!
Nazuna: Şey, peki o zaman... Tam anlamadım.
Nazuna: Haha, sizinle böyle sohbet etmeyi özlemişim...♪
Tomoya: Ni~chan! N-Neden haber vermeden geldin? Acil bir durum mu var?
Nazuna: Hayır, bir sorun yok. Sadece sizin buralarda el ilanı dağıttığınızı duydum.
Nazuna: Üniversitedeki arkadaşlarım buradaki mağazaların daha ucuz olduğunu söyledi—ben de ihtiyacım olan birkaç şey almaya geldim.
Tumblr media
Nazuna: Hehe, görüyorum ki sıkı çalışmaya devam ediyorsunuz.
Nazuna: Sadece el ilanı dağıtmanız bile mevzu oluyor! Bu, Ra*bits'in ne kadar ün kazandığını gösteriyor.
Nazuna: Aferin size! Böyle devam edin♪
Hajime: Tabiki, Ni~chan! Çok sevindik, hepimiz çok çalışacağız...!
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
0 notes
inaniyorumyapacagim · 4 months ago
Text
Geççek Geççek, Elbet Bu da Gitçek
Şarkıların sözlerine hiç dikkat ediyor musunuz? Ya da filmlerde yaşanan olaylara? Ben uzun bi' süredir şarkıların neden yazıldığını, filmlerin neden hep aynı konularda dönüp dönüp durduğunu anladığım bir dönemdeyim. Değişik bir dönem, çeyrek yaş krizi de diyebiliriz. 27 yaş sendromu diyordum bir hafta öncesine kadar ama 28 oldum yeni, sanki bir şeyler değişti gibi, bir şeylerin sonuna yaklaştım gibi ama işte öyle ha diyince bitmiyor, yavaş yavaş, zamanla geçiyor ve değişiyor her şey.
Bu çeyrek yaş krizimde hayatı sorgulamadığım kadar çok sorguladım ve hala sorgulamaya devam ediyorum. Mesela 20'lerin sonu gerçekten çok enteresanmış. Uzun süredir 20'lerdesin 3'lü rakama geçmene az kalmış, bunun bir stresi var gibi üzerinde. Bir şeyleri yetiştirme, yetişmeyenleri kovalama, olmayanı oldurma, yeter ki geç kalmama gibi bir loop. Ne enteresan dimi. Halbuki tek değişen şey rakam, 29 ve 30 arasında aslında hiçbir fark yok bunu hepimiz biliyoruz.
Son 2 ama özellikle 1 yıldır tuhaf bir döngünün içine girdim. Böyle kapana kısılmış gibi hissettim, hem çok özgürüm hem de kafesin içindeymişim gibi. Geç kalmamalıyım, bak herkesin hayatında bir gelişme oluyor benimde neden olmasın, benim neyim eksik, ne zaman olacak, hiç olmayacak mı, hayır olucak hemen olucak, tamam sakinleş akışına bırak, hayır olması için bırakmamalıyım ipleri elimden bırakırsam o zaman hepten ipin ucu kaçar, hayır doğru olan olması gereken olması gerektiği zamanda seni bulacak, tıpkı daha önce olduğu gibi, ama neden herkes mutlu ben niye böyleyim... ah o kadar çok şey üretti ki kafam. Bakın ikisi de aynı insan, benim. Ama kafam o kadar karıştı ve neyi yapmam gerektiğini hep etrafıma bakarak anlamaya çalıştım. Kendime bakmaktan kaçındım, sanki herkesin yaptığı ettiği mutluluğun ya da memnuniyetin tek geçerli ve mutlak yoluymuş gibi. Hala daha kafam çok soru üretiyor ve sorgulamaya devam ediyor ama biraz daha ılımlı bir şekilde.
Geçtiğimiz Haziran ayı benim için epey zorlu geçen ve gerçekten dibe indiğim bir ay oldu. Tüm bu sorgulamalarım ve düşüncelerim katmerlendi, geleceğe umutla bakamadığım bir hale gelmiştim. Uzun süreli ilişkimde son 1 yılı da uzak mesafeden yürütmeye çalışıyorduk. Zorlandık hali ile o da ben de yorgundu. Aramızda konuşulmayan tüm konuları konuştuk. Ve bir süreliğine ilişkimizdeki iletişimimizi biraz azaltıp kendi gelişimimize odaklanmaya ve gerçekten istediğimiz şeyi keşfetmeye odaklanmaya karar verdik. Yani iletişim yoğunluğunu azalttığımız bir dönemdeyim. Ama neden bilmiyorum içimden bir ses her şey rayına girecek, bu dönem senin hayrına olucak diyor.
İçimdeki sesi dinliyorum, o beni hiç yanıltmadı. Olacak şeylere güveniyorum, büyüyorum. Ve olduğunda her şey daha güzel ve değerli olacak inanıyorum. Her şeyin yoluna gireceğine inanıyorum. Ve yine daha önceden olduğu gibi evet arada yoluma taşlar çıkabilir, tünellere girebilirim, düşebilirim ama kalkacağım, çünkü inanıyorum. Her şeyin, tüm güzelliklerin benimle olacağına. Buradan da güzel şeyler çıkacağına, her şeyin hayrıma işlediğine ve güzel şeylerin yakında kapıda olduğuna, sadece mucizelere ve güzelliklere daha çok inanıp daha iyi şeylere sarılmaya ihtiyacım var.
O yüzden olacağına, mucize olacağına, her şeyin yoluna girip eskisinden çok daha sağlam, çok daha iyi olacağına inanıyorum. Büyümek acı da veriyor ama acılarım geçecek ve yerine güzellikler gelecek. İNANIYORUM, HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK, HER ŞEY İSTEDİĞİM, DİLEDİĞİM, TAHMİNLERİMİN ÇOK ÖTESİNDE OLACAK.
04.07.2024
E.
#çeyrekyaşkrizi #sorgulamalar #hayat #büyümek #27yaş #geçkalmışlıkhissi #27yaşkrizi #inanmak #kendimeinanıyorum #olumludüşünce #tünelinsonuaydınlık #azkaldı #olacak #mucizeler #mucizeolacak
0 notes
kalbimden-kalemime · 1 year ago
Text
karnım çok ağrıyor ve gözlerim de yanarak kapanıyor sanırım dayanamayacağım son zamanlarda üzerimde halsizlik bitkinlik var içime sinmeye sinmeye dayanamadığımdan uyuyorum onu özleye özleye uyuyorum beni umarım anlar diye diye uyuyorum sınav bittiğinde umarım güzel sonuçlarım olur çabalarıma fedakarlıklarıma değer ve o da beni anlayarak yanımda olur. Neler diyorum bilmiyorum çok utanarak yazıyorum ama kalbimden geçeni yazıyorum. Her zaman hepimiz için güzel şeyler başarmak istedim. Aşıp gidebilmek için. Çok utanıyorum yazmaya hakkım var mı haddime mi bilmiyorum ama kavuşmak için yani içimden geldi. Yazdıkça utancımdan kalbim daraldı. Sevince insan salak bir pollyanna oluyor napiyim onu da yazamadım sanırım her neyse. İstiyorum ki emeklerime değsin hem çok çalıştım hem de mucizeler olsun çünkü geçen sefer çalışmadığımdan değil beklemediğim aksiliklerden olmadı sınav esnası vs. yoksa vicdanım ve içim rahat söyleyebilirim kendime güvenerek diyebilirim çok çalıştım, kısacık zamanda ve her şeye rağmen çok çalıştım, sınav anı reglle birlikte zordu benim için, kendi dilimde de olmayınca o ağrıyla iyice yanlış okumuşum basit soruları bile bir şey olmayacaksa olmayacak zamanı değilse zamanı değil dediklerini yaşadım sanırım. İnşallah artık zamanıdır. Mucizelerin devri başlamıştır. Çabaların karşılığının devri başlamıştır. Çok ihtiyacım var. Çalışıp bitkinlikten ya da ağrılarımın bitkinliğinden onu göremediğim, konuşamadığım, özleye özleye içime attığım zamanlarımı, aklımdan hiç çıkmadığı zamanlarımı umarım bilmeden yanlış anlamaz ve benden vazgeçmez öyle şeyler yaşadım da ondan içimin her şeyini yazıyorum. Gönül rahatlığıyla arkamı dönebilmeyi de öğrenmem gerek yeniden arkamı döndüğümde yanlış anlaşılıp arkamdan bir şeyler döndü diye işin çıkamadığım oldu ama dirensem de vücudumun ağrılarından, bitkinliğinden, halsizliğimden çok uykum geliyor. Kendimi tüketmişim bedenim yorgun düşüyor ben dayanmaya çalışsam da. Sevdiğimi söyleyip uyumak için her gece en azından buraya yazıyorum. Çünkü kalbimden öyle yapmak geliyor. İyi geceler. Seviyorum seni.
1 note · View note
avmalisveris · 2 years ago
Link
0 notes
hayalperestkedy · 2 years ago
Text
Hâlâ destek tam anlamıyla gelmis değil. Enkazdaki kisilere ulaşılamıyor. Mucizeler de oluyor tabiki. En büyük hasarı alan şehirlerin başında geliyor Hatay. Şuan bilinen 3bin küsur ölü var. Daha da artmamasi için lütfen desteklerinizi dualarinizi esirgemeyin.
Arkadaşlar ben ve ailem iyiyiz, guvendeyiz ama iyi olmayan çok kişi var. Hatay hala destek bekliyor. Enkaz altında kalan kisilere ulaşmaya çalışıyorlar ama vinc eksikliği var. Lütfen yardım ve dualarınızı eksik etmeyin. Allah yardımcımız olsun.🤲
30 notes · View notes
volkan7 · 3 years ago
Text
MEHDİ İNSANLARI TWITTER'DAN İKNA ETMEYE ÇALIŞIYOR!
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (17-İsrâ 36)
İnsanların kendilerinin aleyhinde bir tav��rla, yaptığım tebliğe kayıtsız kalmalarının başlıca sebeplerinden birtanesi anlattıklarımı sosyal medya kanalı ile iletiyor olmamdan kaynaklanıyor.
Bunun da başlıca sebebi ilahi görevliyi olağanüstü olarak hayal ediyorlar. Oysaki diğer yazılarımda da bahsettiğim gibi hiçbir ilahi görevli normal şartlarda diğer insanlardan farklı değil. Ancak Rabbimizin dilediği çok özel haller olursa, o zaman mucizeler açıkça görünür hale gelir.
Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan alıkoyan şey (onların) "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demeleridir. (17-İsrâ 94)
Esasen ben insan üstü değilsem de, sizlere sunduğum konular insan üstüdür ve asla çalışma veya şans eseri bir araya getirilebilecek şeyler değildir.
İnsanlar umuyorlar ki yüksek bir tepeden bağırdığımda tüm dünya benim sesimi duysun. Veya Mehdi hakkında hususi olarak kodlanmış zihinlerdeki karşılığı bekliyorlar. Yineliyorum ki Mehdi hakkında tüm bildiklerinizi sıfırlayın ki bu süreç bir felaket ile sonuçlanmasın. Çünkü kendi emelleri doğrultusunda toplumun algısını yönetenler, günün birinde gerçeğin ne olduğunu anlatacak ve delilleri ile kanıtlayabilecek bir uyarıcı geleceğini biliyorlardı. Ve bu doğrultuda gerek aklını kaybetmiş, gerekse kadınlarla şov yapana kadar her türlü Mehdi profilini insanlara sundular.
Nasıl ki A. Oktar Mehdi hakkında bir önyargı ise, Cübbeli Ahmet'in 'Mehdi dünyayı tek başına yenecek' dolduruşları da aynı amaca hizmet eder. Her ikisi de Mehdi tanınmasın diye hazırlanmıştır.
Bunun yanısıra insanların bu hususda bilgisinin olmaması da yine aynı düşüncelere zemin hazırlıyor.
İnsanın birinci sınavı iman sınavıdır. Bu sebeple Allah kendi varlığını net gösterecek açıklığı vermez ve insanı arada bırakır. Tam da bu noktada insanın şeytanla olan savaşı başlar.
İnsan doğruya yönelmekle doğru olanı yapmakla mükelleftir.
Öncelikle Mehdi'nin asıl tanımını bilmelisiniz. ' Mehdi ahir zamanda, insanlığın karanlıkta kaldığı bir dönemde kimsenin bilmediği bir işe kılavuzluk eder ' MEHDİ'NİN GERÇEK TANIMI BUDUR!
Bunun yanısıra insanları Allah'ın yoluna davet etmek de Mehdi'nin görevlerindendir.
Tumblr media
Benim tebliğim de tıpkı hadis aktarımlarında belirtildiği gibi, gizli kalmış bir konuda tüm dünyanın dengesini değiştirecek açılımları sizlere sunmamdır.
Bu çok geniş açılımlı bir konudur ve zamana yayılabilir. Ancak bir konu var ki zaman çok dar ve sizlerin de bu husus da sınavdan geçtiğiniz konu olan Covid 19 ve A.şıların küresel komplo olduğunun duyrulmasıdır.
De ki "Ey insanlar, ben sizin için ancak bir uyarıcı-korkutucuyum." (22-Hac 49)
Ben de tıpkı ayette geçtiği gibi sizleri uyarıyor ve korkunç bir sona doğru yaklaşıldığını haber veriyorum. Ben bir uyarıcıyım.
Eğer uyarıcıysam insanları uyarmak için sosyal medyadan daha iyi bir araç aklınıza geliyor mu?
Kapı kapı dolaşsam günde kaç insanı tehlikeye karşı uyarabilirim ki?
Aslında yaptığım uyarı ve kullandığım araç birbirine son derece uyumlu iken, insanlar yine de bunun sosyal medya aracılığı ile yapılıyor olmasında bir eksiklik görebiliyorlar.
Seni gördükleri zaman "Allah'ın Resul olarak gönderdiği bu mu?" diyerek seni hep alaya alırlar. (25-Furkan 41)
Daha kötüsü ise insanların Mehdi hususunda yanlış bilgilendirilmiş olması veya kendilerinin araştırmamış olması değil, doğrular kendilerine söylendiği halde, doğrunun peşinden gelmemesi..
Bu yazıyı okuyacak herkese bir daha tekrarlıyorum ki, canlarınız tehlike altında...
Ve sizlerin bu hususta yaşadığı kafa karışıklığı esasen her elçi gönderildiğinde yaşananın aynısıdır.
Dediler ki "Bu Resule ne oluyor ki yemek yemekte ve çarşılarda dolaşmaktadır? Ona kendisiyle birlikte uyarıp-korkutucu olacak bir melek indirilmeli değil miydi?" (25-Furkan 7)
Efendimiz zamanında da söylenenler bunlarmış. Sizin nazara almanız gereken şey, elimde neler olduğu ve hayatlarınıza neler katacağıdır. Sizi ne şekilde uyardığımın yanında size anlattığım muazzam derecede önemli konuların esamesinin okunmaması gerekir. Doğru olan budur.
Ve bu soruyu soran kişi bunca ayet ve hadisten sonra zannediyorum konuyu anlamış olması gerekir. Yok küreselcilerin operasyonunu tamamlaması için algı operasyonu yürütenlerdense, ben diğer okuyacaklara bir ayet daha hatırlatarak bu konuyu da noktalıyorum.
Onlar, hem bundan (insanları engelleyip) alıkoyarlar, hem de kendileri kaçarlar. Onlar sadece kendilerini helake sürüklerler ama farkında değildirler. (6-En'âm 26)
28 notes · View notes
nefss-blog · 2 years ago
Text
Her ne olursa olsun;
Sağlık, mutluluk ve huzur içinde olduğum An’dayım. Bugün, hayatımda muhteşem mucizeler oluyor. Evrenin, sonsuz bolluk ve bereketine kendimi açıyorum.
Gün’aydın en güzel “İnsan”.
6 notes · View notes
mavi-belirsizlik · 3 years ago
Text
düşünsene hırkan sırtımda, başım omzunda , senin elin omzumda . Önümüzde güneş batıyor havda meltem sıcağı var . Sen beni seviyorsun ben seni seviyorum. Mucizeler de gerçek falan oluyor işte
8 notes · View notes
mistikyol · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
HAYATINA GİRMEK ÜZERE OLAN HAYALİN HANGİSİ? KRİSTAL KÜRELERDEN İLK GÖZÜNE ÇARPANI SEÇ!
1- BİRİNCİ KRİSTAL KÜRE: Uzun zamandır meydana gelen bazı terslikler hayata olan güvenini ve inancını sarsmış olabilir. Oysa hayatına girmek üzere olan finansal bir değişim var. Hep yapmak istediğin ve hayata geçiremediğin kariyer fırsatını artık ele alma zamanın geldi. Gerekli eğitimi alırsan çok başarılı olacaksın ve maddi anlamda da ferahlayacaksın. "FİNANSAL GÜCÜMÜ ELE ALIYORUM VE SEVDİĞİM İŞİ YAPIYORUM" olumlamasını aklına geldikçe tekrar ederek bilinçaltını programlamayı aksatma. Kendini güvende ve rahat hissetmeye çok ihtiyacın var.
2- İKİNCİ KRİSTAL KÜRE: Bulunduğun ortama güzel enerjiler veren şifacı güçleri olan birisin. Uzun zamandır almadan güzellikler vermen bir dengesizlik yaratmış olabilir. Bu durumun düzeleceği bir dönem hayatında başlıyor. Çaba göstermeksizin sana verilecek iyilikler ve mutluluk veren tesadüfler dönemin başlıyor. Kendini geride tutma ve alman gerekenleri istemekten de çekinme. "BANA GELEN GÜZELLİKLERE ALMAYA HAZIRIM" olumlamasını aklına geldikçe tekrar ederek bilinçaltını programlayabilirsin. Güzel kalbin ödüllendiriliyor.
3- ÜÇÜNCÜ KRİSTAL KÜRE: Dünyaya özel bir görevle geçmiş ışık saçan bir ruh varlığısın. Zaman zaman bunu unutmana neden olan karanlıklarla mücadele ediyorsun. Yine de içindeki ışık hiçbir zaman sönmüyor. Enerjini dikkatli bir şekilde harcamalısın. Beden zihin ruh dengeni koruyabilmen çok önemli. Bunun için ihtiyacın olan dinlenme zamanlarını kendine çok görme. Çok önemli bir çıkışı yakalamak üzeresin. Hayatında güneş dolu günler yakında. "İÇİMDEKİ IŞIĞIN MANYETİK GÜCÜNE GÜVENİYORUM" olumlamasını aklına geldikçe söyleyerek bilinçaltını programlamayı unutma.
4- DÖRDÜNCÜ KRİSTAL KÜRE: Hayatındaki iniş çıkışlar hızla devam ederken kendini sevgiye kapatmış gibi hissediyorsun. Oysa bu bahar kalbin sevgiyle açılıyor. Sadece partner anlamında değil, dostluk anlamında da hayalindeki ilişkilere kavuşuyorsun. Kendini olduğundan farklı gösteren insanlar çevrenden kendiliğinden uzaklaşıyor. Bu aslında senin iyiliğin için oluyor. Sıcacık ve samimi dostluklarla kendini açık tut. "SEVGİ VE ANLAYIŞ DOLU İLİŞKİLERE KALBİMİ AÇIYORUM" olumlamasını aklında geldikçe tekrarlayarak bilinçaltını programlayabilirsin. Koruyucu meleklerinin sevgisi hep seninle.
5- BEŞİNCİ KRİSTAL KÜRE: Çok yönlü, zekasını iyi kullanan ve araştırmayı seven iyi bir düşünürsün. Yalnız potansiyelini tam olarak kullanamıyorsun. Yeteneklerini ortaya çıkarman için küçük de olsa adımlar atmaya başlamalısın. Kendi kendini baltalamadan motivasyonunu yüksek tutmalısın. Çok yakında zihninde beliren düşünceleri hayata geçirerek hayallerine hızla yaklaşacaksın. "DÜŞÜNCELERİMİ HAYATA GEÇİRİYORUM VE YAPTIKLARIMLA TAKDİR TOPLUYORUM" olumlamasını aklına geldikçe tekrarlayarak bilinçaltını programlamayı lütfen aksatma.
6- ALTINCI KÜRE: Düşüncelerini ve konuşmalarını olumluya döndürdükçe ne kadar güçlendiğini fark ediyorsun. Bunun bir zayıflık veya gereksiz iyimserlik değil yüksek titreşimli olmak olduğunu anladığın için çekim yasasını doğru kullanmaya başladın. Bu da hayallerini hızla hayatına çekmeye başladığını gösteriyor. Mucizelere ve muhteşem gelişmelere kapını aç ve yaşadığın anların keyfini çıkarmaya odaklan. Ruhunu aydınlatan kitapları sırayla okuyarak iç gücünü arttır. "MUCİZELER BENİMLE" olumlamasını aklına geldikçe tekrarlayarak bilinçaltını programlamaya devam et.
7. YEDİNCİ KÜRE: İçine attıkların ve dile getirmediklerin yüzünden huzursuz hissetsen bile bil ki artık bu dönem hayatında sona eriyor. Geceleri ve özellikle dolunay zamanlarında niyet çalışmalarına odaklan. Bundan sonra kendini ve gerçeklerini daha çok ifade ederek içindeki gücü ortaya çıkaracaksın. Zamanını doğru değerlendirerek ve gününü verimli geçirerek daha pozitif hissedeceksin. "NİYETLERİMİ HAYATA GEÇİRECEK GÜCE SAHİBİM VE DOĞRU ADIMLARI ATIYORUM" olumlamasını gün içinde tekrar ederek bilinçaltını programlayabilirsin. Durağanlığa kapılmadan harekete geç.
8. SEKİZİNCİ KÜRE: Kendine değer vermenin önemini fark ettiğin için artık sana doğru davranmayanlara mesafeli duruyorsun. Bu mesafe enerjinin bozulmadan kalmasına neden oluyor ve bu çok doğru bir tutum. Yeni başlangıçlar yapabilmen için enerjini temiz tutup biriktirmen lazım. Önümüzdeki günlerde hayatında yenilikler olacak. Temiz bir sayfa açmak ilk anda biraz mücadele gerektirse de tazelenmek sana çok iyi gelecek. "HAYATIMDAKİ YENİ BAŞLANGIÇLAR BANA MUTLULUK GETİRİYOR" olumlamasını aklına geldikçe söyleyerek bilinçaltını programlamayı ihmal etme. Kendine inanmaya devam et.
#mistikyolyoutube #mistikyol #niyetlerineulaşmak #çekimyasası #kişiliktesti #hayallerineulaş #krisralküre #kişiselgelişim #olumlama #bilinçaltıprogramlama #didemçiloğlu #cemçiloğlu
3 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years ago
Text
tanrının adını bilmekle tanrıyı tanımak farklı şeylerdir...
Aklıma takılan 2. soru 
evreni her şeyi yaratan yoktan var eden Tanrı neden, evrende yok hükmünde sayılan toz zerresi kadar bile olmayan dünyanın (bu hiçliğin içinde) ÜZERİNDE bir coğrafyada, ortadoğuda bir bölgede yaşayan bedevi hayatını düzenlemek istesin.... BUNDA AMAÇ NE? 
aklıma takılan 3. soru: tanrı neden vardır? insanın varlığını sorgulayan felsefe başlangıcı da sorgulayamazmıdır? bence bu soru daha önemlidir zira bu sorunun cevabını bulabilirsek insanın varlığını daha kolay açıklarız.. 
aklıma takılan soru:4 evrim insanoğlunun günümüz insan şeklini alana kadar bir çok evreyi tamamladığını söylüyor tek bir gözün tek hücreli hayvandan başlayarak gelişmesinin 300 milyon yıl aldığını 2 gözün gelişiminden sonra kaydetmek için beynin yaklaşık 450 milyon yıl sonra oluşup primatlardan ayrışımın 25 milyon yılda tamamlandığını söylüyor.. eğer biz cennette yaratıldıysak bu varlıklar neydir? eğer biz cennette evrimleştiysek neden cennet varlıklarını artık görmüyor konuşmuyoruz...
Aklıma takılan soru 5. sadece bir kitap okuyarak mı tanrının varlığı kabul ediliyor... insanları tanrı kavramına yaklaştıran antik çağlardan buyana nedir?  ölüm vb korkular mı? düşünen varlık oolan insanı yeryüzünden silin tanrı kavramı nasıl şekillenir? 
Aklıma takılan 6. soru
Tanrı kelamı sayılan kutsal kitapların aktarımları Peyagamberler aracılığıyla oluyor ve din, aktarımla yayılıyor... neden yüce tanrı aktarımlarını içinde nefs bulunan, şeytanın cenette bile kandırdığı insanoğlu ile yapıyor ( bu arada cennette şeytan insanoğlunu nasıl kandırdı? geçenlerde bununla ilgili bir paylaşım yapmıştım) ... bu riske girilince ortaya değiştirildiğini iddia ettiğimiz incil ve tevrat oluyor... 
Aklımda çok soru var...  yaratılış, cennet ve cehennem, özellikle cehhennemin adil olup olmadığı ( düşünsenize sonlu bir hayatta yaptıklarınızdan sonsuz bir ızdıraba uğramak pek adil durmuyor)  çok tanrılı politeist dinlerin tek tanrı dinlerle bir çok yönüyle benzeşmeleri, kutsal kitaplarda muazzam tanrısal evrensel bir bilgi yerine (mesajlar insanlık tarihi boyunca tüm dinlerle gelmiştir..çoğu bilinen bilgilere dayanmaktadır örneğin: bu yüzyılda mısır da bulunmuş 6 bin yıllık kabartmalarda, bir bebeğin anne karnındaki evrelerini tasvir etmeleri hayret vericidir...öte yandan öldüreceksin çalacaksın vb şeklinde hiç bir din, devlet düzeni ve anayasa kurulmamıştır ki bu ilahi bir özellik olsun ) boşanma, kiminle evlenileceği, oruç vb sadece belli bir bölgedeki insan yaşayışı ve  kültürüne yönelik uygulamalar kurallar var.... Aklını işlet şeklinde çok akıllıca bir bilgi de var... Ben de aklımı işletiyorum sorular soruyorum beni yargılamadan önce mükemmel olduğundan emin ol... aklını işletmek ne zamandan beri aklını işletmeyenlerin yargılayacağı bir sorun oluyor... Akıl işletmeye devam edelim Hz İbrahim dahil hiç bir peygamber belli bir yaşa gelmeden kendilerine vahiy gelmedi hatta Hz İbrahim Güneşe aya tapıyordu tanrıyı tanıdıktan sonra bile ‘’öldükten sonra diriltilme hususunda kendi nefsini tatmin edecek delil istedi’’ ... Hz İsa derseniz onun hayatıyla Appolonius’un hayatı çok benzer İsa dan sonra. 4.yy da toplanan İznik konsülünde Appolonius’un efsanevi hayatı ( efsane diyorum zira kendisine atfedilen mucizeler kulaktan kulağa dolanan metafordur) kilise tarafından İsa’nın hayatına uyarlandı -- düşünün Maide suresinde İsa’nın beşer- insan oldukları anlatılmış yiyip içtiklerinden bahsedilmiş... Hz Musa nın hayatı da kendisinden 1000 yıl önce yaşamış Akad kralı Sargon ile çok benzer...  Musa ile firavun arasındaki mücadele 40 yıl  kadar sürmüş bunu nereden biliyoruz öncelikle tevrat anlatımlarından sonra kur2andan ‘’40 yersiz yurtsuz dolaştıkları’’  demekki ya asa mucizevi değil ya da Firavunun inanılmaz gücü var ki kızıldenizi ikiye ayıran asaya karşı 40 yıl karşı durabilmiş... başka bir efsane Hz Muhammed’in yürüyünce yerin sarsıldığı ayı ikiye böldüğü yönünde anlatıcılar bunu göz yaşlarıyla anlatır ancak kimse uhud savaşında dişinin kırıldığından bahsetmez... AMACIM KİMSEY, RENCİDE ETMEK DEĞİL demem o ki insanlık tarihi içinde bilgi örf adet metafor efsanelerin dinlerin içine kayması ( örnek amin kelimesi, ellerin dua okunarak yüze sürülmesi, yaratılış destanları ile dinlerin benzerliği vb)  İNANIŞA EVRİMİ NEDEN ETMEZLER.. BELKİDE DOĞANIN KENDİSİ YADA EVRENİN MEKANİK YASALARI BİZATİHİ TANRININ KENDİSİDİR... Bilinmezlikler üzerine yürütülen her tahmin varsayımsal bir sonuç doğurur... sorgulamak aklı kullanmak bizi gerçeğe yaklaştırır hurafelerden oluşan bir duvar ördükçe dogmalaşan şeyler bizi tutsak eder... 
2 notes · View notes
benimevimayda · 4 years ago
Text
Mucize kovalıyoruz sürekli. Ama unutuyoruz kovalanan şeyin kaçacağını. Bizler kaçak mucizelerin arkasından ağlayan birkaç dünyalıyız ve kaçan tek şey mucizeler değil bizler de gerçeklerden kaçıyoruz,köşe başında yolumuzu keseceğini bile bile hemde çünkü bilirsiniz gerçekler kovalamaktan usanmaz yakalayana kadar.Biz hayalperestler için ne acı öyle değil mi ? Dünyada bir güzel ruhlara bir de mucizelere yer kalmamış gibi.Ait hissemediyişimiz bu sebepten belki.Yeryüzünde o kadar çok kötü ruh var ki bizler sanki bu toprağın çiçekleri değil gibiyiz bu yeryüzünde kök salmamamız gerekiyor gibi bizde güzel ruhlar olarak gökyüzüne çeviriyoruz bakışlarımızı Ay ışığı ile göz göze gelmek mucizelere olan inacımızı diri tutuyor sonra bulutlara saklıyoruz hayallerimizi.O kadar güzel ki orası.Mavilik hakim ama turunculuğa, pembeliğe de yer verip bize çok şey anlatıyor, gökyüzünün anlattığı şeyleri anlamaya hevesli ruhlarız biz ona bakmaktan, dinlemekten usanmayız ait hissettiğimiz her şeyde olduğu gibi.Ve gece olunca simsiyah oluyor gerçekleri yüzümüze vurmadan Ay ışığı ile mucizeye inanmamızı öğütleyen bir siyahlık bu..
Kalbimin en derinden dua ediyorum şimdi "Lütfen bir mucize olsun."diye. Fısıltılarımdaki gizli dualarımın bir gün Tanrı tarafından kabul olacığını biliyorum aslında bilmek istiyorum yoksa tutunamam öyle değil mi? Ve siz de güzel ruhlar tutunun olur mu? Bir mucizeye tutunun ve hiç unutmayın sizin ruhunuz mavi gezegenin bir mucizesi,çok güzel bir mucizesi..
🌍
🌒
🌃🌌🌠
5 notes · View notes
aynurant · 4 years ago
Text
SEVGİ NEYDİ? SEVGİ EMEKTİ…
14 Şubat sevgililer günü diye bir gün var malumumuz. Kutlanması anlamlı ya da anlamsız, önemli değil. Sevgiliyi çağrıştıran her şey anlamlı bana göre. Ama tabi sevgi öyle bir güne sığacak bir şey değil. Sevgi sadece sevgilinin kalbiyle yetinecek kadar da küçük değil. Bize bahşedilen en büyük, en derin, en anlamlı, en ölümsüz duygu sevgi. Kalbe dolduğu anda insanın içini ısıtır, paylaşıldığı anda dünyayı ısıtır.
Sevgiyi çok güzel anlatan bir replik var. 70’ler kuşağı bunu çok iyi bilir. Aytmatov’un dünyaca ünlü romanı Alyazmalım sinemaya uyarlanmıştı. Atıf Yılmız’ın yönettiği bu muhteşem filmde Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin üçlüsü sevginin altına öyle bir imza atmıştı ki… Hala hafızamızdadır o sözler.
“Sevgi neydi?
Sevgi sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeğiydi… Sevgi iyilikti, sevgi emekti…”
Mevlana da şöyle der sevgi için;
“Sevgiden acılar tatlılaşır. Sevgi yüzünden bakırlar altın olur. Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır. Sevgiden dertler şifa bulur. Sevgi yüzünden, padişah kul kesilir.”
Rahmetli anacığım da sevgiyi sözlere sığdıramaz ve sadece,
“Yavrum kurban olurum” derdi.
Çocukken çok anlayamazdım o duyguyu. Hatta korkuturdu beni ‘kurban olurum’ kelimesi. Rahmetli annem de derdi ki,” Hele bir büyü, hele bir baba ol. Ne demek istediğimi anlayacaksın.”
Sabahları küçük kızım Duru’mu izliyorum uyurken. Öylece dakikalarca dalıp, gidiyorum. “Yavrum sana kurban olurum” diyorum. Sevginin yüreklere sığmadığı, sözlere dökülemediği şekliymiş meğer anneciğimin dediği.
Tohumu ailede atılıyormuş sevginin. Anneciğim sıkı sıkı sarar, sarmalardı. Koynunda uyuturdu. Sevgisini her an hissettirirdi. Babacığım ise her baba gibi. Biraz daha mesafeli ama bakışı ile, sesinin tonu ile, davranışı ile anlatırdı sevgisini. Delikanlılık çağımda ciddi bir hastalık geçirmiştim. Hastanede yattığım dönemde babam yanımda refakatçi kalmıştı. Gece ilk defa babamın gözyaşlarına tanık oldum. Sabaha kadar hem dua etti hem ağladı için için. O kadar derindi ki sevgisi, dile getirecek söz yoktu belli ki o derinliklerde. O zaman anladım babanın evlada duyduğu sevgisinin büyüklüğünü. Onlar kalbime attıkları o sevgi tohumunu büyüttüler.
Zaman geçti ben de baba oldum. İnsanın ailesine duyduğu sevginin tartısı, derecesi yok, olamaz da. Koşulsuzdur o sevgi. Ama ailede atılan sevgi tohumunun insan hayatına bereketi büyük oluyor.
Annem babam bana doğduğumdan itibaren önce sevmeyi öğretti. Her şeyi sevmeyi… Anneyi, babayı, kardeşi, dedeyi, nineyi, dayıyı, teyzeyi, komşuyu, arkadaşı, sokak köpeğini, kediyi, balığı… Ne varsa sevdim ben de. Gecekondumuzu da sevdim, ilkokulda okula gitmek için kilometrelerce yürümeyi de yağmur çamur demeden. Dayımlarla sokak tezgahında kuruyemiş satmayı da sevdim, bayramlarda o tezgahın altında battaniyeye sarınıp uyumayı da. Buz gibi havada soba sönünce yorganın altında nefesimle ısınmayı da sevdim. Üniversiteyi babamın diktirdiği tek bir pantolonla bitirmeyi de. Sonra doktor oldum ve ben mesleğimi çok sevdim. Sonra teket teker hastalarım olmaya başladı derken yüzlerce belki de binlerce kişiden oluşan dev bir ailem oldu.
İşte başarımın sırrı bu… Önce her şeyi olduğu gibi kabullenip sevmeyi öğrendim. Sonra geldiğim yeri unutmadan yeni geldiğim noktaları ve hayatıma yeni giren insanları da sevdim, eskileri unutmadan. Kat ettiğim yollarda kayıplar yaşadım. Canımdan çok sevdiğim anneciğimi, babacığımı kaybettim. Anneannemi, dedemi daha pek çok sevdiğimi kaybettim. Onların gidişi ile daha da yufka yürekli oldum. Karşıma geçip sevdikleri için bir umutla güzel söz bekleyen insanların yerine koydum kendimi. Ben olsam dedim, ben olsam ne yapardım? ‘Kıyamazdım, mücadele ederdim, umut arardım, pes etmezdim, çare arardım, canımı bile verirdim’ dedim her seferinde. Her seferinde hastam benim en yakınım gibi oldu. Her seferinde ben hastanın en sevdiği yerine koydum kendimi. Hastamla birlikte hasta da ben oldum, hasta yakını da ben, doktor da ben. Dayım kanserken, anneannem büyük bir kalp ameliyatına girmişken, babam yoğun bakımdayken, annem ben ameliyattayken kalbi durduğunda ne hissettiysem onları hissediyorum her seferinde.
Bunu da geçtim. Sevdiğini kaybetmenin acısı tarif edilemez. Canımdan can gitti onları kaybettiğimde ama karşı koyamadım, olmadı. F��rsatım olsa canımı verirdim onlar yaşasın diye, anneciğimiz dediği gibi gerçekten kurban da olurdum. Ama olmuyor. Bu tarifsiz acıyı bildiğim için çaresizce görünce hastayı karşımda, aynı acıyı yaşıyorum. Sevdiği kurtulsun ya da en kötüsü biraz daha birlikte zaman geçirsinler diyorum. Ameliyatlara öyle giriyorum. Oradan sonra işte mucizeler başlıyor. O da sevginin mucizesi… Hastanın ailesine, ailenin hastaya, benim onlara, benim işime olan sevgilerimiz birleşiyor. Kimse ucunu bırakmıyor hayatın. Aynı sevgiye sığınıyoruz hepimiz, kalbimize o sevgiyi veren Yaradan’da birleşiyoruz.
Sevgiden acılarımız birlikte tatlılaşıyor, birlikte şifa buluyor. İyilik, emek karşılığını böyle buluyor.
Kalın sağlıcakla...
Prf Dr Yufus Kolka
8 notes · View notes