#Modalar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Günlük Elbise Tesettür
Günlük Elbise Tesettür: Şıklık ve Konforu Birleştiren Modalar Tesettür modası, her geçen gün daha modern ve pratik tasarımlar ile şekillenmeye devam ediyor. Özellikle günlük yaşamda rahatlık ve şıklığı bir arada sunan tesettür elbiseler, kadınların vazgeçilmez parçaları arasında yer alıyor. Günlük elbise tesettür modelleri, hem iş hayatında hem de sosyal yaşamda rahatlıkla tercih edilebilecek,…
0 notes
Text
Gitar Hakkında Birkaç Bilgi
Gitarın Tanımı:Genellikle ahşap gövdeli, perdeli, altı teli olan, telleri parmakla çekilerek veya pena ile vurularak çalınan telli çalgıya Gitar denir. Gitar, parmakla ya da penayla çalınan esasen sekiz şekline benzeyen yanları iki tarafı oyuk üzerinde ses perdeleri olan uzun saplı ve telli bir çalgıdır. Gitarlar genelde altı tellidir ve değişik Ağaç türlerinden yapılırlar.
En alt tel bazen bir oktavlık bir aralıkla akort edilirken, en üst tel çoğunlukla tektir 16. yüzyılda beş telli gitarlar da ortaya çıkmıştır İlk gitarlarda sap kafası düz bir şekilde yerleştirilmişti ve akort burguları "friction pegs" arkadan ayarlanıyordu. Bu tip Gitarın klavyesi enstrümanın göğsü ile aynı seviyedeydi ve sekizle on arasında bağırsak ile bağlanarak yapılmış perdeleri "fret" vardı Gövdesi bugünün standartlarına göre daha küçük ve daha az kıvrımlıydı. Sırtı bombeli veya düzdü ve ses deliği "soundhole" dekoratif bir parşömen veya Ağaç işlemeyle kaplanmıştı. Bu tip gitarın kırılgan yapıda olması, değişen modalar, farklılaşan akortlama şekilleri ve metal tellerin kullanımı pek çok enstrümanın yok olmasına veya değişime neden olmuştur. Gitar, parmakla ya da penayla çalınan esasen sekiz şekline benzeyen yanları iki tarafı oyuk üzerinde ses perdeleri olan uzun saplı ve telli bir çalgıdır. Gitarlar genelde altı tellidir ve değişik Ağaç türlerinden yapılırlar.
En alt tel bazen bir oktavlık bir aralıkla akort edilirken, en üst tel çoğunlukla tektir 16. yüzyılda beş telli gitarlar da ortaya çıkmıştır İlk gitarlarda sap kafası düz bir şekilde yerleştirilmişti ve akort burguları "friction pegs" arkadan ayarlanıyordu. Bu tip Gitarın klavyesi enstrümanın göğsü ile aynı seviyedeydi ve sekizle on arasında bağırsak ile bağlanarak yapılmış perdeleri "fret" vardı Gövdesi bugünün standartlarına göre daha küçük ve daha az kıvrımlıydı. Sırtı bombeli veya düzdü ve ses deliği "soundhole" dekoratif bir parşömen veya Ağaç işlemeyle kaplanmıştı. Bu tip gitarın kırılgan yapıda olması, değişen modalar, farklılaşan akortlama şekilleri ve metal tellerin kullanımı pek çok enstrümanın yok olmasına veya değişime neden olmuştur.
1 note
·
View note
Text
.
"Diriliş'in yazılması ve tefrika şeklinde basılması gayreti Tolstoy'un sağlığını aşırı derecede bozdu, hasta düştüğü haberleri tüm Rusya'da hızla yayıldı. Bundan epey endişe duyan insanlardan biri de, bir yıl önce veremin hızlı ilerleyişini önleyebilme umutsuz çabasıyla Kırım'a gönüllü sürgüne gitmiş Anton Çehov'du. İlk ciddi kanamayı 1897 Martı'nda Moskova'da geçirmiş, Tolstoy'un evinin yanındaki bir kliniğe götürülmüştü. Tolstoy onun ziyaretine gidip ölümsüzlük hakkında saatlerce konuştuktan sonra bir başka kanama daha geçirmişti. Uzaklarda, Yalta'da olmasına karşın Çehov, tamamı roman olarak basılır basılmaz Diriliş'i temin etmekle kalmamış, Mihail Menşikov'a yazdığı bir mektupta bildirdiği gibi, 1900 Ocak ayı bitmeden kitabı bitirmişti: "Bir solukta okudum, öyle ara vererek bölümler halinde değil. Bu bir şaheser." Bu mektupta Çehov, aynı zamanda Tolstoy'un hastalığı nedeniyle endişe duyduğunu, "sürekli gergin bir halde" olduğunu da itiraf ediyordu. Nedenini açıkladığında hiç kuşku yok ki milyonlarca Rus'un adına konuşuyordu. Uzunca alıntılamaya değecek kadar önemli bir mektuptur bu:
"Tolstoy'un ölmesinden korkuyorum. Eğer ölürse hayatımda büyük bir boşluk olacak. Her şeyden önce, onun kadar çok sevdiğim bir başka kişi yok; ben dindar biri değilim ama bütün inançlar içinde en çok onunkini kendime yakın ve samimi buluyorum. İkinci olarak, edebiyatın bir Tolstoy'u varsa, yazar olmak kolay ve hoş bir şeydir, şu ana kadar bir şey başarmadığınızı, halen de başarmıyor olduğunuzu bilseniz bile, Tolstoy herkesin yerine bir şey başardığından, bu çok da kötü bir sey sayılmaz. Onun yaptığı şey, edebiyata yüklenmiş tüm heves ve umutları haklı çıkarır. Üçüncü olarak, Tolstoy mağrurdur, otoritesi muazzamdı, bu yüzden de o yaşadığı sürece, edebiyattaki zevksizlik, kabalık, küstahlık, ağlayıp sızlama, tüm hamlıklar, hirçınlıklar ve boş gurur, dışarıdaki karanlığa sürülmeye devam edecektir. Ahlaki otoritesi edebi modalar veya hareketler denen şeyleri kabul edilebilir bir düzeyde tutmaya yetecek kadar büyük olan tek kişi odur. Şayet o olmasaydı, edebiyat dünyası çobansız bir sürüye benzerdi, içinden çıkamayacağımız bir karmaşada asla yolumuzu bulamazdık.""
syf.386
instagram
1 note
·
View note
Text
Mircea Eliade - Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar PDF indir
Mircea Eliade – Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar PDF indir
Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar isimli ve Yazarı Mircea Eliade olan kitabın pdf dosyasını paylaşma amacımız kitabın tanıtımını yapmaktır. Kitabın tanıtım halini buradan kontrol ederek kesinlikle orjinalini alıp daha iyi bir sonuca varmış olursunuz. Kitap olarak çözmenin PDF olarak çözmekten daha verimli olduğu tespit edilmiştir.
Paylaşımda bulunduğumuz Okültizm, Büyücülük ve Kültürel…
View On WordPress
#Büyücülük#Büyücülük ve Kültürel Modalar#Büyücülük ve Kültürel Modalar pdf#Büyücülük ve Kültürel Modalar pdf indir#DOĞU BATI YAYINLARI#DOĞU BATI YAYINLARI pdf#DOĞU BATI YAYINLARI pdf indir#kitap pdf indir#Kültürel#Mircea Eliade#Mircea Eliade pdf#Mircea Eliade pdf indir#Modalar#Okültizm#pdf indir
0 notes
Text
"çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu ... Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya "olmak"? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler."
77 notes
·
View notes
Photo
Sacco Armchair
Armut koltuk olarak da bildiğimiz Sacco koltuklar, günlük hayatımıza eğlenceli bir koltuk alternatifi olarak görünse de kendisi mobilya tasarım tarihinde devrim niteliğinde bir tasarımdır.
Armut koltukların, bir çuvalı (Sacco) polistiren toplarla doldurma hareketinin ötesinde, tanımlanmış net bir şekli yok. İşte tam da bu nedenle, mevsimler, modalar ve akla gelebilecek her 'izm' ile zamana meydan okuyan bir tasarımı var.
"Sacco" Armut koltuk, 1968 yılında İtalya'nın Torino kentinde Franco Teodoro, Cesare Paolini ve Piero Gatti tarafından tasarlandı. Tasarımcılarının fikri, herhangi bir pozisyonda herhangi bir vücuda kolayca uyum sağlayabilen "evrensel" bir koltuk tasarlamaktı. Sacco'nun, şüphesiz ki bu iddiasını çok iyi yerine getirdiğini söyleyebiliriz.
#tasarım#endüstriyel tasarım#ürün tasarımı#tasarım dergisi#iç mimarlık#sandalye#koltuk#industrial design#design#product design#furniture
49 notes
·
View notes
Text
“İşleri yaratanın da yüklenenin de kendimiz olduğunu gayet iyi anlayıp onlarla uğraşmaktan ve onlar tarafından alıkonmaktan kurtulacağımız bir gün elbet gelecek. Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu... Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya "olmak"? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler. Bu öylesine baskındır ki boş zamanlarda bile bu takıntılı durumun izleri görülür: aşırı derecede spor yapmak, uyarıcılar yardımıyla dinlenmek, pahalı akşam yemekleri, yoğun gece hayatı, ateş pahası tatiller. Bu tünelden insan ya melankoliyle ya da ölümle çıkar.”
| Frédéric Gros, Yürümenin Felsefesi (s. 79)
11 notes
·
View notes
Text
Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu... Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya "olmak"? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da obür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler.
✒️Yürümenin Felsefesi, Frédéric Gros
8 notes
·
View notes
Text
GOYGOY
Sabun köpüğü amma goygoy amma...
Söz etmesem olmaz...
Günü yakalamak carpe diem adına!
Demirtaşlar doğum günü kutlamışlar ittifak sırıtmış oralarda bir yerlerde aleni aleni...Yok aslında birbirimizden farkımız demişler mâlumun ilânı olmuş yine ve gene...
Kimileri belediyeler eşbaşkanlık adı altında Kandil ' den atananlarla (!) yönetilmesin diye kayyum atanırken demokrasi nutukları atarlarmış hendeklerde... Belediye araçları ile çukur kazıp bomba döşeme özgürlüğümüz ne olacak diye...
İstanbul' u sel almış...
İzni sekteye uğramış kiminin... Dostluk barış kardeşlik Bodrum 'da tatilde pek hoş burjuva masalları gibi tatlı geliyormuş kulağa...
Subaşı bestseller olmuş üstüne üstlük...
Pizza değilim ki size bunu nasıl izah edeyim ?
Hidrolik asiti alın sıfatınıza sürün yazmış yanlışlıkla... Yanlışlıkla kitap yazdığından şüphelendiğim zat - ı muhterem...
Minik tilkilere paye verilip gençliğimiz pop art kültürün afyonu ile pembiş hayallerle avutuluyormuş sen aslansın kaplansın denilerek...Hiçbir şey üretmeyen fakat lüks lüks tüketen bir ergen gözümüze gözümüze sokuluyormuş...
Çocuklarımız...
Apolitik oluyormuş hepsi...
Başörtüsü zulmü , 28 Şubat , 15 Temmuz... Sıkılırlarmış bu muhabbetlerden...
Ya boş oy atarlamış ya da en uçtakine...
En pahalı kahveyi içerken Che dövmeleri göz alırmış bir yandan...
Tatilde konserde talk showda kampta sinemada cafede olmaktan haz alırlar başka bir yerde de görünmezlermiş... Arada atanamamaktan dem vuran tweet atarlarmış sorsanız Adalet Bakanının adını bilmeyen özel üniversite tikileri... İngilizceleri de Türkçeleri de oldukça Tarzancaymış :
"Ben var eğlenmek... Eğlence yoksa ben gider pampa ! Bye ! "
Nev'inden konuşurlarmış...
Kitap kapağı ile resim paylaşırmış en entel dantelleri...
Reklamlar...
Almış bizden bizi...
Tek taş her hatunun hakkıymış...
Söke söke alırlarmış...
En tesettürlü modalar en bi artizden daha makyajlı imiş , tesettürlü olmayanın kıyafetleri mikroskopla bile görülmeyecek kadar küçükmüş...
Bir yerde otururken :
- Niye sardın ki böyle kafanı?
Tek Müslüman sen misin ?
Biz gavur muyuz yoksa ?
Diyerek sadece yaşam şeklimizi dayatma ihtimalimizden irite olanların hezeyanları bir tarafta imiş...
Böyleyken böyle goygoyun resmi...
Hem ne demiş Fuzûlî?
" Dert çok, hemdert yok, düşman kâvî, tali'zebûn... "
(Dert çok, derdimi paylaşan yok, düşman kuvvetli, talihim zavallı ve çaresiz...)
Nüket Belsan Taşören
6 notes
·
View notes
Text
Gençliğimizi Tehdit Eden, K-pop Akımı!!!
Gençlik çağı bilindiği gibi, kimlik arayışının yoğun olduğu bir dönemdir. Anne babalar çocuklarından sadece okul başarısı bekleyip, milli ve mânevî değerlerini öğretmediği durumlarda, onlar da kendilerine pazarlanan alt kimliklere yöneliyorlar.
Son zamanlarda gençler arasında yaygınlaşan akımlardan biri de, K-pop diye bilenen kültür akımı. Güney Kore tarafından dünyaya pazarlanan bu kültür, daha çok müzik gruplarıyla tanınıyor.
Uzak doğu kültürünün daha duygusal olması, Anadolu insanına yakın geliyor. Bir süreden beri Kore dizileri de gençler arasında oldukça popüler.
Uyuşturucu karşıtı olmak gibi bazı olumlu özellikleriyle gençler arasında yaygınlaşan bu kültürün de bazı tehlikeleri var. Bunlardan biri, aşırıcı derecede bedenine, dış görünüşüne odaklanan bir insan tipi yetiştirmek.
K-pop gruplarının üyeleri, çok zayıf olmalarıyla tanınıyor. K-pop müziği yapımcı şirketlerinin, grup üyelerini zayıflatmak için aşırı diyet yapmaya zorladıkları biliniyor. Hatta şirket isterse şarkıcı ve dansçıların estetik ameliyat yaptırmaları da zorunlu tutuluyor. Bu akımdan etkilenen gençler de, grup üyelerini örnek alarak mükemmel dış görünüşüne sahip olmayı hayatın gayesi haline getiriyor.
K-pop gruplarının yaygınlaştırıldığı bir başka tehlike de cinsiyetsiz ve ara cinsiyette insan tipini özendirmeleri. Genellikle K-pop grubu üyesi erkekler pürüzsüz cilde sahip, makyaj yapan, saçları boyalı ve aşırı dar giyimli, adeta erkek değilmiş gibi görünen tipler. Kızlar da siyah renkli dar kıyafetlerle ve öfkeli, asi hal ve hareketlerle kadınsılıktan uzak durmaya çalışıyor.
Genellikle ergenlik çağındaki çocukları hedef seçen gruplar, bu dönemi cinsiyetsiz veya ara cinsiyette geçirmeyi telkin ediyor. Bazı araştırmacılar, K-pop gruplarının sadece bir müzik akımı olmadığını, kişinin kendi cinsiyetini ergenlik çağından sonra kendisinin seçmesini savunan bir akım olduğunu söylüyorlar. Grupların dans gösterilende LGBT adı verilen sapkınların renklerini kullandıkları görülüyor.
K-pop üyeliği, önce sadece bir müzik beğenisi gibi başlıyor ama gitgide hiç sorgulanmayan körü körüne bir bağlılık haline geliyor. Doğu kültüründeki sadakat ve fedakarlık anlayışının da etkisiyle fan üyeleri bu gruplara adeta bir gizli tarikat gibi kuvvetle bağlanabiliyor. Hatta grup üyesi gençler sanal medya hesaplarında kendi isimlerini kullanmayıp sadece gruplarının isimlerini ve fotoğraflarını paylaşacak kadar özdeşleşiyorlar.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu akımın gençler arasında yayılmasının sebeplerini anlayabilmek için öncelikle gençlik döneminin psikolojisini iyi anlamak gerektiğini söylüyor. Gençlerin ergenlik dönemlerindeki kimlik karmaşası sırasında hayranlık duyduğu, mükemmel örneklere ilgi duyduğunu ve onlarla özdeşim kurmaya çalıştığını söylüyor.
Kendi nesillerimizi hakiki kahramanlarla ve örnek insanlarla buluşturmadığımız için başka arayışlara giriyorlar. Güney Kore hükümeti, yapımcı şirketlere devlet desteği sağlayarak, bu suni ve bayağı kültürü pazarlamaya teşvik ediyor.
Gençlerimizin bu gibi dış kaynaklı fan gruplarına ilgi duymasının bir sebebi de dijital bağımlılığın pençesine düşmüş olmaları. Ne yazık ki birçok aile çocuklarını hiçbir yere göndermeyerek koruduğunu zannederken internette çok daha tehlikeli gruplara meyletmesine sebep oluyor.
Bilindiği gibi zamanımızda gençler, sanal alem de dijital dünyada çok çeşitli tehlikelere maruz kalıyorlar. Batı kaynaklı müzik ve kültür ürünleri ne kadar zararlıysa doğu kaynaklı gibi gösterilen ama aslında dejenere bir kültür olan bu uzak doğu kültür ürünleri de bir o kadar tehlikeli...
Japonya, Güney Kore ve Çin teknoloji geliştirme yarışını, dijital dünyada içerik üretme alanına da taşımış durumda. Gençlerin teknoloji bağımlılığını çok iyi değerlendiren bu ülkeler, Z kuşağı denilen bu çağın gençlerine çok kolay ulaşıyor.
Bilindiği gibi, İslam dünyası genç bir nüfusa sahip. Ama sadece çocuk dünyaya getirmek yetmiyor. Eğer İslam alemi, çocuklara, ergenlik çağındaki gençlere ve yetişkinlik çağına adım atan gençlere ulaşmanın bir yolunu bulamazsa, bu nesilleri kaybedeceğiz. Anne, baba, eğitimci ve münevverlerimizin bu ciddi sosyal mesele üzerine mutlaka bir çözüm üretmesi gerekiyor.
Çocuklarımızı bu akımlardan korumanın birinci şartı, onlarla sağlam ve güçlü bağlar kurmaktan geçiyor. Aile içi iletişimi ve iyi ilişkileri kuvvetlendirecek çocuğun kendi ailesinin ve milletinin değerlerine aidiyet duymasını sağlamak, büyük önem taşıyor.
İkincisi, çocuklarımızın ilgi duyduğu konulardan haberdar olmamız ve onlar hakkında bilgilendirmemiz gerekiyor. Böyle zehirli modalar ve akımlara karşı şuurlandırmak için, bunlardaki tehlikeleri anlatmak gerekiyor.
Çocuklarımızın kendi aidiyetiyle, kimliğiyle ve cinsi rolüyle barışık olmaları için mutlu hissetmeleri de önemli. Bunun için anne babalarının onlara güzel hitaplarla seslenmeleri, mesela “Benim güzel kızım,” “Benim aslan oğlum,” gibi...
Çocuklarımızın kendi rollerine uygun davranmaları için kızların anneleriyle, erkeklerin babalarıyla daha çok zaman geçirip, arada güçlü bağlar kurmaları da çok faydalı olacaktır. Mesela bir aile pikniğinde baba oğul birlikte ateş yakmak, askerlik hatıraları anlatmak, arabalardan söz etmek gibi... Kızların da anneleriyle birlikte yeni bir yemek denemeleri, yardımlaşmaları, yaşadığı sorunlar varsa onlar hakkında sohbet etmeleri iyi olur.
Çocuklarımızı tehdit eden bozuk fikirlere karşı kendi fıtratlarının saflığını korumak en iyi çaredir. Bunun için onların terbiyesinde dengeyi korumamız da önemlidir. Onları kendi kimliğinden nefret ettirecek baskılarla, eleştirilerle değil, müsamahalı ve güzel davranışlara teşvik edici sözlerle terbiye etmeliyiz.
~Gülistan Dergisi 229.Sayı~
#k-pop#k-pop akımı#çok gıcık oluyorum bu tiplere#cinsiyet tehlikesi#kimlik değişimi#bozuk kültürler#kafirlere benzemek#gençlik#gençlere öğütler#islam#tumblrda da bir hayli yaygın#çocuk eğitimi#islami eğitim
23 notes
·
View notes
Text
Kareli Gömlek Erkek
Kareli Gömlek Erkek Modası: Şıklık ve Rahatlık Bir Arada Kareli gömlek erkek giyiminde, şıklığı ve rahatlığı bir arada sunan, zamansız bir parça olarak öne çıkmaktadır. Geçmişten günümüze değişen modalar içinde, kareli desenler her dönemde kendine yer bulmayı başarmıştır. Bu yazımızda, erkekler için kareli gömleklerin modadaki yerini, farklı kareli desenlerin anlamlarını ve kareli gömlek…
0 notes
Note
Zaman ve mekan sıkışması hakkında ki düşüncelerin nelerdir ?
Yaygın efsaneler, mitolojiler tarih öncesi toplumlarda bolluğun Mutluluğun egemen olduğu kolektif topluluklardan bahsederler,bu toplulukların özgün nitelikleri sınıflardan mülkiyet ilişkilerinden ve modern iş bölümünden bağımsız topluluklar olmasıdır,
Modern antropolojinin tarih öncesi topluluklar yani tarım toplulukları olmayan avcı-toplayıcı toplumlar üzerinde yaptığı araştırmalarda bu insanların zaman kavramından habersiz olduklarını ortaya koymuştur. Bir küçük burjuva anarşisti -anarko primitivizm olan Jhon zerzana göre zaman mekan sıkışması - zamanın kategorileştirilmesi tüm insan faaliyetlerinin derecelendirilmesi uygarlığın yani özel mülkiyetin ortaya çıkması ile başlamıştır. öyleyse zaman kavramı uygarlığın yani özel mülkiyetin ürünüdür zerzana göre zaman tahakkümün ruhudur ilkel insan zaman kavramından habersizdi çünkü köle değildi
“avcı-toplayıcı yaşamdaki "boş zaman bolluğuna" değinerek şöyle der; "sıkıntı ve günbegün öğütülme yerine, zevk verici bir yaşam tarzının eşlik ettiği bu boş zaman bolluğu, toplumsal yaşamın niçin öylesine durgun kaldığını gayet iyi açıklamaktadır. Jhjon Zerzan
özel mülkiyetin doğuşu ile birlikte doğal olmayan bir iş bölümü ortaya çıkmış insanın kendisi ile birlikte emeğide bir meta haline gelmiş ve marksın değimi ile kendi emeğine yabancılaşmış ücretli köle toplumu doğmuştur. Bu toplumda zaman özel mülkiyet ve sermaye birikimin derecelendirilmesi ve sistemleştirilmesinin pisagorcu bir aracıdır.
Zamanın matematikleştilmesi tüm insan faaliyetlerinin özel mülkiyet ilişkilerine uygun biçimde düzenlenmesi uygarlık ile birlikte ortaya çıkmıştır oysaki avcı toplayıcı toplumlar zamandan bağımsız ve doğal bir iş bölümüne sahiptirler
Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, gelip geçen bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları. Gorkinin bu müthiş tespitleri kendi emeğine ve doğaya yabancılaşmış ücretli köleni toplumun özetidir.
Rutin ve monoton iş yaşamından uzun çalışma saatlerinden, yoksulluktan, açlıktan ve sefaletten dolayı, en doğal insanı faaliyetlerine yabancılaşmış bir toplum. Teknoloji tarafından yalıtılmış, yaşamı maddi ilişkiler yerine, tüketim nesneleri ile çevrilmiş, doğadan tamamen arındırılmış, bir dünyada tüm zamanını atölyelerinde tüketen bir köle toplumu. Günümüzde burjuva toplumun nesnel yapısı budur. Serbest zamandan ve yaşamın zenginliklerinden faydalanmak yalnızca ayrıcalıklı sınıfların imtiyazıdır.
Terakkî saatin tekâmülüyle başlar. İnsanlar saatlerini ceplerinde gezdirdikleri,onu güneşten ayırdıkları zaman medeniyet en büyük adımını attı. Tabiattan koptu. Müstakil bir zamanı saymaya başladı. Fakat bu kadarı kâfi değil. Saat zamandır, bunu düşünmemiz lazım!
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Kapitalizm tarafından kutsanan ve yüceltilen, post modern bireyin, aşırı özerkleşme arzusu, onu özgürleştirmek bir yana, daha fazla tahakküme zorlamış yapay bir labirentin içine tutsak etmiştir. Tüm toplumsal faaliyetleri tüketim ile eşitlenen birey, doğal olandan koptukça, yabancılaşma yalnızlık, rutinleşme, tekdüzelik, tatminsizlik,ile baş başa kalmıştır.
Jean Baudrillard değimi ile orji sonrası toplumlarda yani post- endüstriyel toplumlarda maddi insanı ilişkilerin yerini tüketim ilişkileri almıştır tüketim biricik ahlak biçimine dönüşmüştür öyleyse uygarlığın başından beri doğal olmayan bir iş bölümü içinde tüm zamanı özel mülkiyet sistemine göre derecelendirilen insan devasa bir meday similasyonu tarafından yutulan hakikat ile birlikte absorte edilmiş ve palyatif bir varlığa dönüştürülmüştür
Harvey, “zaman-mekân sıkışması” terimiyle mekân ve zamanın nesnel niteliklerinde gerçekleşen devrimci değişimlere vurgu yapmaktadır. “Sıkışma” terimi ile kapitalist süreçte hayat hızının artışını ve mekânsal engellerin ortadan kalkışını ifade etmektedir. Ona göre bu terim, mekân telekomünikasyonun yarattığı bir “küresel köy”e dönüşmekte ve zaman da içinde bulunduğumuz anın dışına çıkamayarak kısalmaktadır (Harvey, 2010: 270). Harvey, modernite döneminde demiryolları, buhar gemiciliği, balon yolculuğu ve bunların fotoğraflanması ile birlikte telsiz, telgraf, radyo, X-ışınları, sinema, bisiklet, otomobilin zaman-mekân deneyimlemesini değiştirdiğini, iç içe geçirdiğini ve kamusal zamanın mekânda her geçen gün daha türdeş ve daha evrensel hale geldiğini belirmekte (Harvey, 2010: 297-300), bununla birlikte zaman-mekân sıkışmasının Fordist üretimden esnek üretime geçişle birlikte, postmodern dönemde hızını arttırdığını söylemektedir. Yeni organizasyon biçimleri ve yeni teknolojiler ile bu mümkün olmaktadır (Harvey, 2010: 317). Bu sistemde emek hareketlidir, modalar ve kısa süreli meraklar vardır (ki bu zamanın ufkunu yok eder), her şey para ekonomisinin konusu olabilmektedir ve üretim devri olduğu kadar tüketimin de devri hızlıdır, kitle turizmi yaygındır, kara-deniz ve demiryolu taşımacılığı hızlıdır. Bu durum mekânsal engellerin aşılması, mekânın zaman aracılığıyla yok edilmesi demektir (Harvey, 2010).
3 notes
·
View notes
Photo
😲❤Já saiu a primeira parte do vídeo!!! Corre lá no canal conferir!🔔❤ https://youtu.be/F2c-TGQiza0 produtos @circuloprodutos #semprecirculo #mimomimarr #tapeterapido #tapete #crochê ##crochethouse #crocheiniciante #crochet #modalar #banheirochic #jogodebanheiro #instacrochê #handmade #diydecor #euquefiz #amocroche #amoquefaço #crochetar #fácil #tapetecrochê #tapeteestrela #tapetelisa #pink #crochêdiferente #inovar #casa #lar #house #inspiração (em Mimo mimar)
#instacrochê#handmade#banheirochic#amocroche#euquefiz#lar#tapetelisa#crochêdiferente#pink#amoquefaço#crocheiniciante#crochetar#semprecirculo#diydecor#tapetecrochê#inovar#house#crochethouse#crochet#modalar#crochê#fácil#inspiração#jogodebanheiro#mimomimarr#tapete#casa#tapeterapido#tapeteestrela
0 notes
Photo
Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu... Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya “olmak”? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler. -Yürümenin Felsefesi, Frederic Gros- 📚 #kitap #kitapçı #kitaplık #kitabevi #sahaf #kitapkurdu #kitaptavsiyesi #kitapkokusu #fotoğraf #edebiyat #sanat #sinema #felsefe #resim #kitapcafe #aşk #şiir #roman <*)))>{ https://www.instagram.com/p/BoUcnAGB_Vb/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=vct5tg8zzmes
#kitap#kitapçı#kitaplık#kitabevi#sahaf#kitapkurdu#kitaptavsiyesi#kitapkokusu#fotoğraf#edebiyat#sanat#sinema#felsefe#resim#kitapcafe#aşk#şiir#roman
9 notes
·
View notes
Text
Işıldayan asfalt yürünecek en mübah yol değil, daha çok tekinsiz güzergah. Yollar gerçek evim. Bunu bir daha asla tekrar etme. Hiç mi yazmalıydım yoksa asla mı? Tıngır mıngır amanin amanin şıldım bıldım lay layyy loyyyy papparrra pammmm ramm ramm. Gecenin 22:46'sı ve fena acıktım Sido. Hidrosfer gizemli dünya. Pencerenin önüne bıraktığım çiçeği unutmicam, sabah güvercinler gagalaya gagalaya parçalıyorlar. Her şey çok pahalı meraba bakın her şey ama her şey çok. Bu fotoya anlam veremiyorum Sido dinle fakat bu foto neye içkin? Müsterih olun ya da sıcak su dolu küvete girmeden önce her iki bileğinizi de dikine keserek suyun merhametine sakince teslim olun. sa kin ce. Her perşembe günü rüyâsında ağlayarak kanatlanan yaşlı kaplumbağanın dingin coşkusu. Gözlerim kapanıyo sürekli gözlerim benim gözlerim Sido gözlerim ama. Aman sizin tabağınız boş kalmasın he. Zinhar tatmadığınız lezzet, deneyimlemediğiniz güzel ân kalmasın. Her şeye layıksınız, her şeyin en özel ve güzeline layık. Zinhar! Siz bu gayya kuyusu dünyaya mutluluk satın almaya geldiniz, tıksırana kadar yiyin. Kaldırımlarda yürüyen şık giyimli iki ayaklı hayvanlar ve içi geçmiş modalar. Leş. Bence ekseriyetle. 1975 doğumlu buzdolabının ve ıslık gibi vızıldayan bozuk alafranga tuvaletin sesine karışan zamansız kesik kesik hıçkırıklar. Kaşlarım saçıma nazire. be nezere men, paye ez darbest viran est. Fakat siz yine de kendi sesinize dönün. Şirinler köyü Gargemel’in vasat bir masalı. İnsanlardaki üstünlükçülük daha çok mumdan heykellere gıpta. Ayağı kırık at değilim gözden çıkarılan anla bak ben daha çok kendi düğümüne bıçak kesiği. Tren kompartımanları arasında kaybettiğim yüzüğüm için yas tutmaktan utanıyorum. Şah Ismail, Bülent Ersoy veBill Gates ile koştuğumuz çakıllı yoldan münezzeh değil zavallı ruhum. İyi hissediyorum ben odamı temizledim ben. Çamaşırları da yıkadım hem. Market fişlerini sevmiyorum. Eskimiş kol düğmeleri gitme oraya bir daha gitme. Diğerkamlık hikâyelerini yemiyorum artık.
1 note
·
View note