#Metro Tam
Explore tagged Tumblr posts
Text
everyone posting about pouring one out for the retail workers on this day of a new Tswift album has forgotten about the other victims of this event (cool music teachers who will be forced to confront their duty to make their class relevant to their students vs their professional obligation to teach good music)
#tam answers#yes im making this about me love and light#keep me in your thoughts as i plan for my first teaching job and contemplate what i will do if my children demand a tswift unit 😔😔😔😔#hoping and praying that the [redacted ethnicity bc itll doxx my school immediately] children of the twin cities metro area dont listen to ts
14 notes
·
View notes
Text
Bir Kadının Kaleminden
Sokaklarda yatak odası kıyafetiyle dolaşan her kadın sapıktır..
Yazı kime ait bilmiyorum 2019 yılında beğendiğim için not almışım yazıyı. Bugün denk geldim ve paylaşmak istedim. Buyurun sizleri yazıyla baş başa bırakıyorum.
Bir algı var; sapık dendiği zaman sadece akla erkek gelir.. Oysa; sokakların sapık kadınlardan da temizlenmesi lazım ki, toplum bir nebze ıslah olsun..
Çok garip geldi değil mi okuyunca "sapık kadınlar"(!)
Bir erkek avret mahallini iyice belli edecek tarzda çok dar bir pantolon giyse, sapık/rezil vs. diye bağırırsın.. Ama giydiğiniz taytlardan her hattınızı belli ederken kendiniz adına neden utanmazsınız?
Haa o sizin özgür yaşam tarzınız değil mi? Peki erkeklere niye yok o özgürlükten? Sen baştan aşağı avret olduğun halde, tayt giyme özgürlüğünü kendine hak biliyorsun da, erkeğin özgürlüğünü neden alıyorsun elinden?(!) Senin avretinin belli olması moda, erkeğin ki sapıklık öyle mi?
Otobüste/metro da bedeninin kokusunu şişeler dolusu parfüm sıkıp güzelleştirip, burunların direğini kıran ve erkeğin yanından ifil ifil geçtiğinde beyne direk şehvet hormonları uyarısı verecek kadar kokulanan bir kadın; "bana bakma" dediği gibi "beni koklamayın" da diyebilir mi?
Ben, helal olduğu halde hiç çarşı pazarı göğüsleri yarıya kadar görünür tarz da gezen abi/amca görmedim. Siz gördünüz mü? Görsek "sapık" diye koşarız değil mi adamcağızın peşinden?
Peki ben, domates seçerken sapık ablanın göğüslerini neden görmek zorundayım? Erkek göbekten yukarısı helal olduğu halde asla böyle gezmez/gezemezken, kadınlar göğüs avretini açıpta geziyor ve bu sapıklık olmuyor öyle mi?
Bir bankta kalçasının tam altına gelecek kısalıkta şort ile oturan bir adamın yanına çocuğunuzu oturtur musunuz? Ne münasebet deli midir, sapık mıdır nedir?! Teklifim bile nasıl çirkin değil mi annesi?
Peki aynı şekilde oturan, kalçasından aşağısı çıplak bir kadının giyinişi, neden seni aynı şekilde rahatsız etmiyor? Vel hasıl kelam; sokaklar da yatak odası kıyafetiyle dolanan her kadın da bir o kadar sapıktır!
Toplumun ahlakını bozuyorlar! Toplumun kalitesini düşürüyorlar! Bugün o çocuklar çarşı pazarda bir ablanın göğsünü, kalçasını, bacaklarını görmek zorunda kalıyorsa, bu da bir "ÇOCUK VE TOPLUM İSTİSMARIDIR"….
#sapık#yatak odası#kadın#kıyafet#giyim#ahlak#toplum#düzen#kurallar#özgürlük#erkekler#erkek#türkiye#alıntı#postlarım#edebiyat#şiir#köşeyazısı#yatak#cinsel#algı#garip#çok garip#türkçe#türk postları#türk kızı#türk kahvesi#iyi akşamlar#kitaplar#kitap
107 notes
·
View notes
Text
Metro günlüklerinde bugün
Yanımdaki lavuk Kalabalık metro içinde tam yarım saat yanımdaki kızı öpüp öpüp durdu. Tamam dudaktan öpmüyor yanağından öpüyor da bir süre sonra kabak tadı vermeye başladı.
Yine metro dolu İki kız metroda neden el ele yürüyerek arkaya doğru uzunca yürür.
Bu iki durum tuhaf geldi bana 😬😂
27 notes
·
View notes
Text
Who told Tam that Tim got kicked out of Metro? It clearly wasn't Lucy.
#the rookie#tim x tamara#lucy and tim#lucy chen#the rookie abc#lucy x tim x tamara#tim bradford#lucy x tim#the rookie season 6#tamara colins#timara#tim bradford x lucy chen#the rookie series#lucy x tamara#tim x lucy#lucy and tamara#the rookie s6#tamara and lucy#tim and lucy#chenford#tucy#momchen#dadford
24 notes
·
View notes
Text
BOŞANMAK
Ben 20 yıldır eşinden ayrılmış bir bayanım.
Neden mi ayrıldım?
İşte sorun burada...
Ben bunu ne eşime, ne aileme 20 yıldır anlatamadım.
Sanılıyor ki boşanmak için dayak yemem lazım.
Kafam gözüm yarılmalı elim kolum kırılmalı.
Yanda aç kalmalıyım, açıkta kalmalıyım
üstüm başım perişan olmalı.
Aldatılmalıyım, ortada kalmalıyım.
Bende öyle değildi...
Ben babasız büyüdüm.
Annemi gördüm.
Bizi nasıl baktı büyüttü, nelerle baş etmek zorunda kaldı.
Bir evin hem anası, hem babası nasıl olunur ondan öğrendim ben.
Evliliğimin 8. yılında farkettiğim şey ben de annem gibiydim.
Bir evin hem erkeği hem kadını. Oysa evlilik müştereklikti.
Bunu eşimle konuştuğumda kızdı dalga geçti, anlamadı.
Ona göre o görevlerini eksiksiz yapıyordu, ben de yapmalıydım.
İşte burada benim için uykusuz geceler başladı.
İlk düşündüğüm, madem bu kadar şeyi tek başıma yapıyorum, o zaman benim bir erkeğe ihtiyacım yok dedim.
Bu da eşime olan saygımı kaybetmeme sebep oldu.
Saymadığınız birisini sevemiyorsunuz.
Bambaşka biri oluverdim.
Bir yere mi gitmek istiyorum, gidiyorum.
Bir şey mi almak istiyorum, alıyorum.
Konuşmak mı istiyorum, konuşuyorum.
Bunun için kimseden izin istemiyorum.
Bu eşimi deli ediyor.
Ona göre ona sormalı, izin istemeliyim.
Doğrusu bence de bu, ama bir kadın her şeyi tek başına yapıyorsa bunları da yapabilir.
İşe gidip geliyorum.
Gecenin bir köründe metrolarda, otübüslerde sarhoşlarla baş etmek zorunda kalıyorum.
Eve geliyorum yemek bulaşık tam bitiyor,
bir de kocanın keyfi.
Kadınım ya!
Ama yan komşumda bir akşam 10’a kadar oturamıyorum çünkü kocası var, ama metro otübüs duraklarında elin serhoşlarıyla oturabilir, yolculuk yapabilirim.
Evde aynı filmi bile birlikte bakamıyoruz.
Aynı şarkıyı birlikte söyleyemiyoruz.
Ya biz dans bile edemiyoruz.
Ya belimi incitiyor, ya ayağıma basıyor.
Ya da sadece sağa sola dönüp duruyoruz.
Az kıvırsam sen dansöz müsün?
Gülsen o ne o***pu musun?
Ciddi olsan kadın kadın değil, 12 ayak buzdolabı.
Ulan ben ne olacağımı şaştım.
Eşimin istediği gibi olayım yuvamda huzur olsun derken bir de baktım ben yittim.
Öyle ruhsuz kişiliksiz bir ucube oldum çıktım.
Hayır dedim, ben ben olmalıyım.
Ben oldum ama eşim beni istemedi.
Ben de onun istediği gibi olamadım.
O da benim istediğim gibi olamadı.
Boşandık...
Şimdi ben kötü müyüm?
Ya da eşim mi kötüydü?
Boşanmak için birinin kötü mü olması gerekiyor?
Ya da evlilik için iyimi olmak gerekiyor?
Hani uyum?
Hani paylaşmak?
İnsanlar vardır balık ruhlu maviyi sever,
derinliği sever, sessizliği sakinliği sever...
İnsanlar vardır kartal ruhlu, uçmayı sever, yüksekliği sever, gücü sever...
İnsanlar vardır kurt gibi sürüyü sever, geceyi sever...
İnsanlar vardır her biri bir başka renk,
bir başka şarkı, nota...
Düşünsenize kalabalığı ve şamatayı seven biriyle sesizliği yalnızlığı suskunluğu seven nasıl bir araya gelir, nasıl mutlu olur?
Eş demek bir ömür demek, bir hayat birlikte yürümek demek.
Yanlış insanla doğru yolda gidilmez.
Şimdi dönüp geriye baktığımda bir suçlu aramıyorum, kimseye kızgın ya da kırgın değilim.
Biz sadece farklı insanlardık.
Hem de çok farklı.
Bunu söylediğimde sen kocanı hala seviyorsun belki bir gün gene barışırsınız diyorlar.
Gülüyorum...
Evet kızgın değilim, ama bu onu seviyorum demek değildir.
Ben kendimi seviyorum.
Kendime olan saygımı korumaya çalışıyorum.
Sevgi geçmişin acıları ile değil geleceğe
olan umut ve güvenle yaşar.
Bu gün bakıyorumda evlilikler hala aynı
temeller üzerine kuruluyor.
Ve aynı yanlışlardan dolayı yürümüyor.
Beyler, Hanımlar...
Artık 21 yüzyılda yaşıyoruz.
Kimse kimseye ne muhtaç, ne köle.
Hayat yolunuzu çizin ve çizdiğiniz yola girenlerle devam edin.
Başka yoldakilere göz atmayın, yolundan etmeye kalkmayın.
Bir gün, bilemedin üç beş gün gider o yolu sizinle, sonra sıkılır kendi yoluna döner.
Hanımlar hiç kimse sizi doyurmak, taşımak korumak kollamak zorunda değil.
Bundan vazgeçin artık.
Kocam değil mi? mecbur demeyi bırakın artık.
Beyler hiç bir kadın sizin özel zevklerinizin hizmetçisi egolarınızın hamalı değil.
Karım değil mi görevi, yapacak! ayaklarını bırakın artık.
Önce insan olarak sayın birbirinizi.
Sevgi zaten saygıyla gelir.
Sahip değil yoldaş olun.
Hepinize iyi günde, kötü günde bir ömür mutluluklar diler sevgi ve saygılarımı sunarım.!
Güzide Güleç
42 notes
·
View notes
Text
chybí mi plzeňský metro (táta mi tam jednou koupil šatičky pro barbie) já vím že se tam furt ještě dá projít ale nic tam není já se tam bojím
taky mi trošku chybí dům hrůzy ale ten už si tolik nepamatuju
asi mi časem začne chybět i ta příšernost co jí teď zbourali miluju -dvě okna vysklená- zlato byl "peak enviromental storytelling"
11 notes
·
View notes
Text
kdyby byly univerzitní města
koleje z Harryho Pottera
jak by to bylo a proč?
Praha musí být Nebelvír
lidi, co tam chodí studovat jsou společenský, hlasití a nevadí jim přecpaný místa
musí umět řvát a běhat, jinak nechytnou metro ani zelenou na přechodu
Olomouc JE Havraspár
na tom si zakládám, všechno ostatní si nechám vymluvit
tam chodí lidi, co jsou introvertní a ...... jinde, nevím, jak to jinak říct
jinde v tom nejlepším slova smyslu
modrá je barva UPOLu, no tak
všechny ty zapadlý uličky kolem obou náměstí a skrytý kavárny, to je celý jedna velká hádanka, musíte používat mozek, když tam chcete žít
České Budějovice budoou ASI Mrzimor?
oni jsou nejvíc v pohodě mi přijde.. zatímco se Brno a Praha servou o to, kdo je lepší, Olomouc se snaží je postavit před rozumnný argumenty, nebo se jim v rohu směje a Budějky jsou jako ????? kdo přinese popkoorn
to placatý velký náměstí přímo vyzývá k pořádání obrovských pařeb
jejich přírodovědecká fakulta je pokud vím co do výzkumu nej nej v ČR?? (haló, kytky, mrzimor haha chápete)
na Brno teda zbývá Zmijozel
nevím, asi bych řekla, že Brno si jede svou a potměšile se usmívá, když vidí Prahu, jak dělá ramena a pak jí jenom zasadí ťafku MÁM NEJVYŠŠÍ SOUD a mám největšího ptáka
vyzývám vás
#česky#čumblr#harry potter#čeština#česko#olomouc#praha#brno#české budějovice#univerzita#jsem vážně zvědavá#co k tomu kdo máte
131 notes
·
View notes
Text
Yazmayı düşündüğüm bir kitabın konusu şu şekilde bakıp yorumlar mısınız
Bir adamın çocukluğundan beri sevdiği kadın var. Araları çok iyi olduğu hâlde kadına bir türlü aşkını söyleyemez. Ancak bir süre sonra kadın birden adamın düşmanı olur, ona her türlü kötülüğü yapar işini kaybetmesine neden olur. Yine de adam kadını sever. Birlikte yürürlerken kadına tam araba çarpacakken kadını iter ve kadın yerine adama araba çarpar bu şekilde. Adam ölür. Buraya kadar hikaye standart bir vetsiyonda fark etmişsindir fakat hikayenin asıl kısmı şimdi başlıyor. Adam ölünce onun ruhu paralel evrene gider ve paralel evrendd hayat bulur. Bu paralel evrendeki yaratıcı cennetten ayrılmıştır kendisini diğer canlılardan gizlemiştir. Melekler Tanrı'nın kaybolma nedenini insanların işlediği günahlara bağlar vd melekler dünyaya inerek insanlara saldırmaya başlar. Meleklere göre insanlar çok günah işleyip yaratıcıyı üzmüştür yaratıcı da bu yüzden gözden uzak bir yere gitmiştir. Melekler çok güçlü olduğu için insanlar onlardan kaçar ve yer altına saklanır. Yerin altında tüneller oluşturur insanlar bu tünelleri metro tünelleri, marmaray tüneli ve yer altı sığınaklarıyla birleştirir. İnsanlar burada meleklerden sakalnırken meleklerle savaşmal için bir yol bulurlar lanetli güçlerle şeytanlarla iş birliği yaparlar. Bu şekilde şeytanların yani lanetli güçlerin gücünü kazanırlar ama şeytani güçlerle iş birliği yapan insanlar ara sıra vücutlarının kontrolünü şeytana kaptırırlar yani bu anlaşma tehlikeli bir anlaşmadır. Bizim kahramanımız da bu bu dünyada yer altı sığınaklarına kaçan insanların yanına geçer ve o da onlar gibi meleklerle savaşanların ordusuna katılır. Ancak meleklerin arasında yakından tanıdığı birisi vardır geçmiş dünyasında sevdiği kadınla aynı bedene sahip bir kadın melektir ama adamı tanımaz. Oysa meleğin her şeyi adamın sevdiği kadınla aynıdır. Bu melek adamın sevdiği kadının paralel evrendeki versiyonudur.
101 notes
·
View notes
Text
vagonda muhteşem bir gerginlik var. 'muhteşem' kelimesini yerli yersiz kullanman onun kıymetini düşürüyor biliyor musun? ama gerçekten muhteşem bir gerginlik var, tarif etmek için başka bir kelime gelmiyor aklıma. tam karşımda genç bir kadın oturuyor. bir kürk giymiş. bir kürk. kürk giymiş bir kadın. vagonda muhteşem bir gerginliğe yol açıyor. yok canım, gerçek değildir elbette diyor kapının önündeki oğlan, kız, sanırım gerçek diyor. böyle şeyler kaldı mı ya.. diye soruyor başkası. çok rüküş. resmen görgüsüzlük. gerçek olduğunu sanmıyorum. sanırım gerçek... mırıldanmalar sönüyor. bu genç kadınla karşılıklı oturuyor ve birbirimizi duyabiliyoruz. bu yaptığınız hayli abartılı değil mi? diyorum. üstelik bu zamanda. yani bu üzerinizdeki kimin kürküydü acaba? kimsenin değil, ben satın aldım diyor. hayır, bir hayvanın kürküydü sonuçta, bu hayvandan birisi diye bahsetmemiz için ona bir insanın isim vermesi şart değildir ya... kimsenin değildi ve benim oldu diyor. içinden böyle fısıldıyor, ben de duyabiliyorum. kapının önündeki oğlanın yanındaki kız, duydun mu? diyor. kimsenin değildi ve sonra benim oldu. sen de böyle değil miydin? ne diyorsun anlamıyorum diyor oğlan. ben bir mağazaya gidip alınabilecek bir kürk değilim. metro bir sonraki istasyona yaklaşıyor. yaklaşırken yavaşlıyor. bu yavaşlama ile sanki pencereleri açık bir arabadaymışız gibi vagonun içinde bir rüzgar beliriyor. insanlar üşüyor, kürklü kadın kürkünün yakalarını yukarı kaldırıyor, bana gülümsüyor. görüyorsun, ben her şeye hazırlıklıyım diyor. hey! diyorum- sözümü kesiyor. biliyorsun. birazdan istasyonu ve bu vagonu vahşi hayvanlar istila ettiğinde beni kendilerinden biri diye düşünecekler ve sizleri afiyetle yiyecek ya da yavrularını beslemek üzere yuvalarına çekiştirecekler. bu bahsettiğiniz çok rahatsız edici bir görüntü diyorum. metro duruyor, kapının önünde bekleyen oğlan ve kız indiler. kız yürürken omzunun üstünden geriye bakıyor. gri tulumlu bir adam vagona giriyor. kapılar kapanıyor. omzunun üstünden geriye bakan kızın bakışı kapanan kapıya çarpıyor ve o daracık aralıktan rayların üzerine düşüyor. gördün değil mi? diyor yanımdaki adam. raylara düştü. birazdan üstünden geçeceğiz ve hiç varolmamış gibi davranacağız. iç çekiyorum... sadece iki durak süresince bu olan biten bana yer altında zamanın başka bir hızda geçtiğini düşündürüyor - bunu duyan olmuyor. vagona binen gri tulumlu adamın elinde bir sopa var, sopanın ucunda daire şeklinde bir ip. sopanın ve ipin ne işe yaradığını merak ediyorum. sokak köpeklerini toplayanlardan bu- diyor yanımdaki adam. -sanırım- yıldırım hızıyla kürklü kadına bakıyorum. bembeyaz kesilmiş ve alnında damlacıklar belirmiş. vagondaki insanların gri tulumlu adamdan yana bir duruşları var artık. kürklü kadın kürklü bir hayvanı taklit ediyor ve böylece bir vahşi hayvan istilasında hayatta kalmayı planlıyorsa.. şimdi de başına gelecekleri hakediyor diyorlar. kadın bembeyaz, hareketsiz ama hala birbirimizi duyabiliyoruz. sizi eve götürebilirim diyorum? bir barınağa bırakılmanızı istemem. üstelik dilerseniz yolda kaçabilirsiniz de, sizi yakalamaya çalışmam. ama beni bekleyenler var diyor, işlerin böyle olacağına ihtimal vermemiştim.. . sadece bu muhteşem bir kürk ve bu kürk benim olmalı diye düşünmüştüm. kürk sizin diyorum. kürk sizin. ve burada bu vagondaki herkes varlığımızı sizin o vitrinin önündeki kararınıza borçluyuz. gri tulumlu adam şapkasını çıkarıyor, sopasını yere bırakıyor. bakın diyorum, belki de sizinle barışmak istiyor. metro yavaşlıyor, aynı rüzgar yeniden beliriyor. barışmak mı, emin değilim, riske atamayız, beni eve götürün diyor kürklü kadın. yolda kaçıp kaçmamak hakkında düşüneceğim.
26 notes
·
View notes
Text
Sabah evden çıkar çıkmaz ankaraya koştum ben bindim kapılar kapandı. Dedim ki ne kadar şanslıyım. Sonra metroya aktarma yapacaktım köşeyi bi döndüm metro geldi. Dedim ki ne kadar şanslıyım. İndim koştum otobüs durağına gittim tam o sırada otobüs geldi. Dedim ki ne kadar şanslıyım. 10-15 dakka sonra başka bi otobüs önümüze kırdı lastik patlakmış onu söyledi herkes aşağı indi. Dedim ki şansımı sikiyim. İndiğimiz durakta bi baktım bi sonraki otobüs 40 dakka sonra. Dedim ki şansımı sikiyim. En yakın metroya tekrar yürüdüm başka şekilde gidiyim diye buz gibi esiyordu. Dedim ki şansımı sikiyim. Maşallah dediğim.. Merih olmak zoruma gidiyo artık.
16 notes
·
View notes
Text
Návštěva Liberce ve mně vzbudila touhu seznamu krajských měst, které jsem navštívil od nejlepšího po nejhorší:
1. Pardubice - dobré centrum a kavárny, není mnoho turistů, ale zároveň poměrně žije
2. Praha - jakožto Pražák musím dát Prahu před Brno, hezké a velké centrum, metro je nejlepší prostředek. Turisti, turisti všude!
3. Brno - podivně hezké ulice, dá se tam něco dělat
4. Hradec Králové - klidné město, v něčem až moc
5. Jihlava - už si moc nepamatuju, ale hezké centrum
6. Karlovy Vary - hezké a originální centrum, klidné město v horách, možná moc ruské...
7. České Budějovice - opět hezké centrum, ale celkově tam nic není
8. Liberec - nic tu není. Zoo je polofunkční, jejich vyhlášený Babylon je polofunkční a nic jiného tu není!
Update: dá se tu dostat tramvají do Jablonce a na sjezdovku na Ještěd, takže ačkoliv si u mě Liberec polepšil, stále zůstává na posledním místě
#čumblr#česky#oponujte mi jestli se odvážíte#omluvil bych se liberečákům (nebo jak se jmenujete) ale omluvil bych se jen za to že tu bydlíte (v angličtině to zní líp)#ani přímý vlak z prahy k vám nevede#I have no respect for liberec
8 notes
·
View notes
Text
Hey more moře
(22.9.) A máme tu další cestu! Letos to sekám jak Baťa cvičky a je to boží, takový tempo se mi líbí a asi bych to vydržel i dýl, no ale budu muset zpomalit, sabatikl mi se zářím končí… Nicméně ještě stihneme tu Bretaň, už jsem si k tomu něco četl a úplně jsem se natěšil. Snad jsem se sbalil odpovídajícím způsobem, předpoveď počasí tam je maličko divočejší, ale tak máme zkušenost z Lofot, byť tam jsem měl normálně kufr… Sbalil jsem se už večer, ráno probíhá tedy úplně v klidu, dokonce stíhám dřívější metro, než jsem měl v plánu, což se hodí, interval v neděli ráno je deset minut. V půl devátý (takhle brzo!) už jsem v metru tak půl roku nebyl, natož o víkendu. Jsem tu sám a je to trochu strašidelný.
Matěj se hlásí, že už je na letišti, letí z Vídně přes Amsterdam, já zatím přestupuju na trolejbus na letiště, čemuž se trochu posmívá, že prý “taková exotika na Prahu” :) Měl bych Matějovi připomenout, že cokoli během cesty řekne, se může objevit v blogu a být použito proti němu ;) Já jsem s 59 spokojenej, je to čistý, rychlý, tichý, a hlavně jsem na letišti od nastoupení do metra po vystoupení před terminálem za 36 minut. Dneska jsem nějakej navlečenej oproti těm předchozím cestám, však bylo ráno deset stupňů.
Já letím do Nantes přes Barcelonu se společností Vueling, páč to časově i cenově vycházelo nejlíp, mám tedy odlet až v 10:50, což je příjemný na vstávání. (Vueling jsem si oblíbil při tom letním přeletu na Mallorku z Valencie, což mě tehdy stálo těch 10 euro.) Mám jen příručák, takže to časuju dneska tak, že bych šel rovnou ke gateu, musím se jen nacheckinovat online. To jde v případě Vuelingu už snad měsíc před odletem, ale se sedadly je to stejně jako u jiných lowcostů. Chceš-li si vybrat svoje sedadlo, zaplať, nebo ti ho přiřadíme automaticky. Jenže už od Aleše znám ten trik, že když člověk počká do nejzazšího možnýho termínu, tak ty blbý sedadčky systém rozdá nedočkavcům a pro mě zbydou ty lepší. Zkoušel jsem check-in včera večer, ale nabízelo mi to sedadlo 19B, takže někde v pytli a uprostřed (letíme A320). Zkoušel jsem dneska ráno a už to bylo 7B, nicméně pořád uprostřed a standardní leg room. Z webu vím, že si jde online checkin udělat až do doby 50 minut před odletem, tak to risknu, protože řada jedna je furt volná, mrk mrk. Takže když už bych šel přes security, zkouším znova checkin a lup ho, kuny, teď už to nejde!
Teda, jde udělat check-in, ale už si nejde nechat přidělit náhodný sedadlo, lze si jen zaplatit. Uf. Ale píšou, že furt můžu jít na přepážku (zdarma!) a zkusit tam. Tož pojďme, jen si pamatuju, že Vueling tam mívá frontu… Hele ne tak dneska! Ono je totiž hodina před odletem, takže všichni už jsou odbavení, a až na jeden pár syn-matka jsem sám i tu, yes. Tak schválně, co mi ten fešák za přepážkou dá za sedadlo… Pár syn-matka si do kufru ještě dávají plechovky s pivem a sami si to komentujou “Češi jedou k moři”, tak se pousměju s nima. Asi moc nelítaj, protože když maj jít na řadu, dojde jim, že neletí s Vueling a do Barcelony, ale někam úplně jinam, muehehe. Takže jdu na řadu já, pěkně usměju a voilá, první řada je moje!
Sice to není okno, ale ulička 1C je good, a na druhej let holt 1B. No ale vzhledem k tomu, že výběr tohohle sedadla stál 37 euro na jeden segment, tak jsem právě ušetřil 74 euro, dobře já! Když skenuju boarding pass při vstupu na security, tak mi to zaboha nejde. Tak trochu naštvaně jdu za zřízenkyní, která mi říká, že to tam mám přiložit. Tak jí říkám, že fakt neletím poprvý, a že to načíst nejde. Tak jdu k ní na ty přepážky priority, nejde to ani tam. A že prý to jsou blbý boarding passy (je fakt že maj ten kód nějakej malej) a že to mám zkusit trochu nadzvednout. Zkouším, ale dojde mi, že vlastně nemám priority přece, tak se sunu zpět k economy, ale paní na mě mávne, že mám zůstat tu. Asi na desátej pokus se mi to povede a ha, říkám si, ještě jsem se protáhnul na priority. A pak koukám na ten svůj boarding pass, že já vlastně priotity mám... Njn, zkušenej cestovatel, tak to ani nevím, jak jsem se k němu dostal, asi jak jsem si koupil flex letenku, tak to k tomu dávaj automaticky… Když si vyložím věci na pás na bezpečnostní kontrole, bystrému oku slečny zde pracující neujde, že mám klíčenku Eurowings, tak se mě hned ptá, jestli jsem pilot a letím na ID. Tak se na ní usměju a mám chuť říct, že “tentokrát ne”. No tak to že prý musím vyndat tekutiny a notebook… Děkuju Járovi za ten Eurowings pásek na klíče, je s tím spousta legrace :) Včera měl tenhle let do Barcelony dvě hodiny zpoždění, což snad dneska nebude, to by mi uletěl přípoj v Barceloně, kde mám hodinu a půl na přestup. S lowcostem jsem přestupní letenku ještě neměl, tak snad nebudou nějaký problémy. Naštěstí éro je tu, boardujeme na čas.
Sleduju Matějův let, už je skoro v Amsterdamu a sedá na Polderbaan, tu nejvzdálenější runway, tak to si ještě zataxujou. Ještě než já se vypnu, tak Matěj už se připojí, tak si stihneme vyměnit pozdravy, zatím vše jako na drátkách! První řadu tu máme vlastně jako business, protože prostřední sedadlo zůstalo volný a místa je tu habaděj, to se mi líbí. Letušky jsou moc milý, bágl mi nechaj dát do jejich skříněk, ať to mám při ruce. Přes uličku sedí pár s malým děckem, kterýmu dokonce dají certifikát Vuelingu “My First Flight” pro prcka a jeho jméno tam i letuška napíše. Aww, to jsem ještě neviděl. Vueling taky překvapil tím, že tu má nejen online IFE, ale dá se koupit i regulérní wifi. Ceny nejsou nejnižší, ale kdo z lowcostů to má.
Nejvíc mě baví, že tedy na telefonu můžu sledovat průběh letu, už zbývá jen 50 minut a já jsem si pěkně stihnul napsat první řádky blogu. Že se vracím k tomu Chromebooku, je teda velká úleva si takhle pustit počítat a vědět, že i bez připojení do zásuvky poběží dalších 15 hodin a to už má jen 75% baterie… Vy s novýma notebookama to asi znáte, no já jsem z toho furt paf. Tak si jdu dát svačinku, přestupy snad budeme mít hladký (Matěj v Amsterdamu, já v Barceloně) a odpo se potkáme v Nantes... V Barceloně přistáváme na čas a hned jak se vysoukám z letadla, vidím povědomej ocas!
Ah, no tak to je uvítání, Azores Airlines v Barceloně. Letiště je velký, vzdušný a i při velkým počtu cestujících nepůsobí přecpaně, dycky jde najít nějakej prázdnej kout. Tady zrovna někdo procházel, takže takhle seriózně vypadám, když si dělám selfie a někdo u toho na mě vejrá.
Začínaj mi chodit zprávy, co jsem nechtěl, a sice o zpoždění navazujícího letu. Jako je dobrý, že je zpožděnej ten druhej a ne ten první, to jo, nicméně to znamená, že Matěj bude mít asi dvě hodiny v Nantes neplánovanej náskok… Což o to, já se zabavím, třeba spottingem, viz ošoupanej Dreamliner od Aviancy (Avianky?).
Je tu hodně obchodů a restaurací a i dva takový venkovní dvory, kde se dá prima sednout a nejsou to jen takový ty kuřácký doupata. Dávám si pizzu, která nevypadala moc vábně (underwhelming), ale chutnala nakonec výborně!
Jen jsem to musel ještě zaplácnout hambáčem a cookie, ten přestup je přece jen delší, než jsem čekal. Ty výhledy mě nicméně baví, holt tady to neznám. Není pochyb, kdo je tu doma.
Matěj už je v Nantes, když my boardujeme, ale prej tam na mě počká, to je od něj pěkný :) Plánujeme večerní vycházku po pláži, což píšu, “ze se mi libi, more”. Matěj odepisuje “to se mi taky libi more” no a už jsme rozjeli cikánský slang, viď. Když doletím do Nantes i já, Matěj mě vítá a už je připraven, to jsou body plus!
Už to tu má nastudované, otevřené jsou dva obchody se sendivčema, jídlo na večeři musíme koupit tu, Francie je jinak v neděli zavřená, to nám to začíná. No Ještě že to Matěj odhalil a můžem nakoupit na letišti, to by jinak bylo mrzení večer. Po malých francouzských zdrženích vyzvedáváme auto (zbrusu nový Renault Captur) a vyrážíme do Bretaně (Nantes ještě v Bretani není). Slunce tu zapadá v osm, čili o hodinu později než v Česku. K hotelu to máme dvě hodiny, takže tam bysme dojeli už za tmy, tak asi po hodině jízdy ještě volíme zastávku na pláži na západ slunce. Ten nás tedy nakonec zastihl na dálnici, vnitrozemí Bretaně vypadá jak někde u Loun.
Matěj náhodně vybírá zastávku ve vsi Pen Lan, která je nedaleko dálnice a zároveň u moře. Ruku měl velmi šťastnou, vesnička je to roztomilá a je tu skvostná stezka podél moře! Hey, more, moře!
Dokonce značená, takže to tu asi v létě žije, dneska s příchodem podzimu je to na lehký bundy, to je přesně počasí pro mě. Podél stezky nacházíme i takový ty nástroje na cvičení, který občas člověk vídá, ale nikdy nevyzkouší, no a tady Matěj neodolal. Prej to bylo docela těžký!
Kromě cvičení nás tu zaujaly i intenzivní vůně rostlinek, to jsme nečekali, jedna z nich byl prý břečťan. Nakonec dojdeme až k pláži, prima zastávka po cestě, svačinka, čerstvej atlantickej vítr, můj živel!
Peeling dneska nedám, na to už je zimička, a navíc voda je nějaká zakalená, asi jak tu pršelo… Zpět k autu jdeme vesničkou, je tu dokonce maják, v oknech se občas svítí, jinak liduprázdno. Takhle nějak jsme si tu Bretaň představovali, a to je teprve začátek! Po další hodině jizdy už za tmy dorazíme až k hotelu, na samý špičce poloostrova Quiberon. Recepce už je zavřená, ale Matěj vykomunikoval kód pro vstup do budovy, a funguje!
Pokojík super, je tu i kuchyňka a balkon, to má Matěj další body plus. Já si dávám k večeři sendviče z letiště, Matěj si chce ohřát těstoviny, leč boj s bretaňskou mikrovlnkou prohrává 0:1.
Těstoviny byly prý dobrý i studený… Já jsem ji nějakým omylem pak sice zapnul, ale to už bylo pozdě. Tak jsem rád, že jsme se tu sletěli, na první den to bylo zážitků a taky skoro 12 tisíc kroků, to jsme akční. Je jedenáct, čili máme i dobrej čas, tak to budeme zejtra fresh, abysme ten náš bretaňskej roadtrip pořádně rozjeli. Dobrou noc od mýho oblíbenýho oceánu! PS: A jako na Lofotech máme duál blog! Matěje najdete tradičně na cestar.xf.cz.
2 notes
·
View notes
Text
beyoglu stroll, alleyway and galata fondness 🦋 #galata #beyoglu #istanbul #aesthetic #tumblr #photography
İstanbul'a Dair İzlenimler:
Bu şehirde insan kendisini daha yalnız, çaresiz ve bir o kadar da kalabalık, gürültülü hissediyor. Suskunluğumuz kendisine bir dost arıyor. Kozmopolitan, karmaşık ve gürültülü olan bu şehirde her sokak hikayesini bilmediğimiz bir sürü gizle, insanla dolu. Böyle şehirlerde insan yalnızlığı daha çok hisseder, kendisine bir yer edinme arayışında olur; etrafında kendisini konumlandırmış olarak gözüken milyonlarla doludur. Her metroda 5-6 tane evsiz sokak çocuğunun müzikleri, peçeteleri görünür olurken metro çıkışlarında bir üniversite kulübünde örneğin küçük burjuvazi söylemler, edimler ve eylemler kendisini gösterir. Tek dertleri eğlenmek, kariyerizm, popüler kültür yakalanımı içerisinde olan kişiler gösterir kendisini bu defada. İşte bu uçurumda bir tutunma dalı istiyor insan doğal içgüdüsü ile. Ankara gibi bir şehirde hayat evlerde, kafelerde gezinirken bu şehirde hayat sokaklarda gezinir. Sokağın sesi insanların yaşamını bize taşır, haykırır. Bir köşede sokak sanatçılığı yapanlar, diğer köşede peçete satanlar, her mekanın "gel buraya gel" sesleri, aktivistlerin ve solcuların ideolojiyi sokakta yaşamaları, bir yere yetişmeye çalışanların hızlı adımları ve tam da aksine öylesine yavaşça gezinenlerin yavaş adımları, çiçekçiler, taksiciler ve diğerleri... Toplumun her kesimi bu şehirde bu yaşamda kendini var ediyor. İşte bu noktada kendini bulma arayışı içerisinde olan insanın büyük bir uçurumda sürüklenme anı başlıyor. Sakinliği ve huzuru adalarda yaşayan kesim ise sadece burjuva, yerli kesim. Bu şehir benim kulağıma sınıfların savaşını keskin bir biçimde taşıyor. Sokakların gürültüsü susmadan bize bir müzik dinletisi yaptırıyor.
that's it
2 notes
·
View notes
Note
hi hi, so from that fic where Lou gets Debs a collar, could you do something where the crew is over and someone finds the collar just lying about, and everyone thinks they got a dog but then realise its for Deb 🙈 bonus for "over it" Tams reaction. <3
“Why am I always the last to know?”
“What’re you last to know about?” Constance asked. She was currently laying upside down with her legs thrown over the back of the couch, trying and failing to catch cheese balls in her mouth that Nine was purposely chucking towards her forehead instead.
“Just…I don’t know. Things!” Amita grumbled. “Lou and Deb’s engagement. When Rose and Daph started dating. That time you actually used your Metro card instead of jumping the turnstile!”
“You’re not the last to know,”
Tammy rolled her eyes. “This group just assumes that once one of us knows we all know.”
“Alright,” Amita nodded, slapping something down on the coffee table. A simple black dog collar with gold trim. “Well then, since when did we all know that they have a dog?”
“A dog?” Constance shot up. “Where is it? Can I walk it? Dude. Can we teach it tricks?”
“Who has a dog?” Rose asked sleepily.
“Lou and Debbie,” Amita exhaled. “That’s what I’m saying.”
“They don’t have a dog,” Tammy rolled her eyes. “Have you seen a dog?”
“That’s my point!” Amita flung herself on the couch. “But. Wait. Nobody’s seen it?”
“Nope,” Nine shook her head, finally eating a cheese puff herself. “No dog far as I know.”
“Would Lou even like a dog?” Rose pondered aloud.
“Lou is a dog,” Tammy provided unhelpfully.
“Oh Deb is def a cat!” Constance piped up.
“So would a cat who’s marrying a dog want another dog?” Rose asked.
“I don’t like this conversation,” Amita hmphed. “But nobody knew? Swear?”
“Nobody knew, Mita,” Tammy promised her. “But I feel like we’d have to know, right? I mean one of us would have seen it. Or heard it. It’s a whole dog. They’re not quiet. And they can’t hide it forever without feeding and bathing and walking it. Maybe they’re planning on getting a dog?”
“If Deb was planning anything, even just picking some shit, there’s be plans everywhere. Come on. You know this by now,” Nine pointed out.
The door swung open, rattling against the wall before it was thrown shut again.
“What did I miss?” Daphne asked, propping her sunglasses on her head.
“Lou and Debbie got a dog.”
“Today?” Daphne asked, making a sour face at the cheese ball container that Nine held out to her.
“No. They just have one,” Amita exhaled. “And none of us knew.”
“That’s impossible,” Daphne declared. “There’s eight people in and out of this loft. One of us would have heard or seen it. And thanks to Debbie’s stupid loft contract addendum thanks to Constance’s secret lizard, they would have to tell us about a dog. And. We’d have to vote on it. Majority loft rules. No dog.”
“No dog?” Amita checked. “So then why in the world would they—“
“Check the inside,” Daphne smirked deviously as Tammy let out a strangled choking sound before tucking her head inside her lap.
“Property of Lou Miller?” Amita read. “That’s not really helpful. You need like the owner name yeah but also the address and the phone number in case the dog gets out.”
“Again. There’s no dog,” Daphne grinned.
“DEBORAH ELISE OCEAN!” Tammy screeched.
There were a few giggles and curses from upstairs and then the sound of things being knocked around.
“Find something?” Debbie called down before snorting and breaking into a fit of giggles.
“Oh my god,” Amita spoke, looking nauseous. “It’s a collar. It’s a sex collar. It’s some bdsm shit. You two are our parents damnit.”
“Come explain yourself!” Tammy screeched. “And hide your sex shit better.”
“You read the collar,” Debbie yelled back. “It’s not mine. The collar belongs to Lou and therefore I—“
“LOUISE ANNETTE MILLER, I SWEAR TO GOD—“ Tammy screeched, marching towards the stairs in a rage as Amita sent the collar sailing after her.
#queue#lou miller#lou x debbie#oceans 8#debbie ocean#debbie x lou#oceans eight#blackacre13#loubbie#heist wives#heist girlfriends#lou miller x debbie ocean#debbie ocean x lou miller#Lou and debbie#debbie and Lou#Lou x Deb#Deb x lou#Lou and deb#Deb and Lou#ocean’s eight#ocean’s 8 fanfic#ocean’s 8 fanfiction#ocean’s 8#o8 fanfic#o8 fanfiction#ocean’s eight fanfiction#ocean’s eight fanfic#Amita#Daphne kluger#rose weil
34 notes
·
View notes
Text
tam diyorum bugün nefretle uyanmıcam negatif olmıcam verimli olucam sonra metro asansöründe 60yaşında şerefsiz zamparayla aynı dünyada varolmak zorunda kalıyorum
5 notes
·
View notes
Text
İyi dayanmış yinede...
.değilmi İhsan Kardeşim. Ekrem İmamoğlu'nun yap(a)madıklarına bakar mısınız?
"bu eziyet gavura yapilmaz"!?
imamoğlu gerçekten iyi dayanmiş!
imamoğlu belediye başkani olduktan sonra yapilanlar;
+ “galata kulesi, ibb'den alındı.
+ haydarpaşa ve sirkeci gar ihalelerinde ibb haksızca elendi.
+ içişleri bakanlığı, istanbul vakfı'nın kurban bağışı toplamasına izin vermedi.
+ halk ekmek büfe sayısının artırılmasını akp'li meclis üyeleri önce reddetti, sonradan toplumsal tepkiyle kabul edildi. daha sonra da ilçe belediyeler büfelerin kurulmasına engel çıkardı.
+ metro için alınan krediler bakanlıkta aylardır onay bekliyor.
+ taksim gezi parkı, ibb'den alındı.
+ cumhurbaşkanı aylardır sadece bir imza atmadığı için, 300 otobüs alım kredisi halen kullanılamadı.
+ ukome'nin yapısındaki değişiklikle belediye azınlığa düşürüldü ve taksi düzenlemesi defalarca reddedildi.
+ ibb'nin pandemide topladığı bağış hesaplarına bloke kondu.
+ normalde temmuz ayında kullanılacak olan maliye katkı payı ibb'ye, ülke tarihinde ilk defa 15 gün önce, yani imamoğlu yönetime gelmeden önce ödendi ve yaklaşık 1 milyar liranın tamamı imamoğlu göreve gelene kadar harcandı.
+ kiptaş'ın akp döneminde; değerinin çok üstünde aldığı arsalar, imamoğlu seçildikten sonra, meclisteki akp çoğunluğuyla yeşil alan ilan edildi.
+ danıştay'ın kararıyla, 25 yıldır belediye başkanında olan belediyeye bağlı iştiraklere yönetici atama yetkisi meclis'e devredildi.
+ ekrem imamoğlu seçimi kazandıktan hemen sonra, ibb'nin iştirak şirketlerinden hamidiye su'ya kamu kurumları ambargo uygulamaya başladı.
+ ibb şirketi beltur'un işlettiği 48 hastane kantini, sağlık bakanlığı'nın sözleşmeleri yenilememesi nedeniyle kapandı.
+ taksim meydanı için 209 bin 728 istanbullunun oy kullandığı projenin uygulanabilmesi için beklenen onay, koruma kurulu'nda tam bir yıldır bekletiliyor. cevap yok, açıklama yok!
+ kanal istanbul projesinin güzergahındaki mülkiyet tartışmaları sürerken tapu ve kadastro genel müdürlüğü, belediyelerin tapu bilgilerine ulaşımına kısıtlama getirdi. böylece kanal istanbul güzergahındaki mülkiyet değişiklikleri, bakanlık imkân verirse öğrenilebilecek.
+ iski'nin yönetim kuruluna atanması için imamoğlu'nun önerdiği 2 isme, bakanlık halen onay hatta cevap dahi vermedi.
+ ekrem imamoğlu'nun inceleme talimatı verdiği akp dönemine ait 40 yolsuzluk ve usulsüzlük soruşturma dosyasına içişleri bakanlığı el koydu.
+ cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi teklifi, ibb meclisi'nde akp ve mhp oylarıyla reddedildi.
+ ibb'nin geçmiş dönemde; cumhurbaşkanlığı'na 480, akp genel merkezi'ne 8, akp il başkanlığı'na 62, irak devlet başkanı'na 6, tbmm başkanlığı'na 54, okçular vakfı'na 4, tügva'ya 5 araç tahsis etmesine valilik soruşturma izni vermedi.
+ ibb başkanı imamoğlu hakkında, “ya kanal ya istanbul” afişleri nedeniyle soruşturma açıldı.
+ ibb başkanı ekrem imamoğlu hakkında, fatih türbesi'nin dışında (ki orası fatih türbesi de değilmiş) ellerini arkadan bağladığı için inceleme başlatıldı.
+ ak parti döneminden kalma borç nedeniyle, ibb'nin metro inşaatı için yurtdışından kredi olarak aldığı 565 milyon lirası haczedildi.
+ şu ana kadar hiçbir kamu bankası ibb'ye 1 lira kredi vermedi, bu konuda geri dönüş bile yapılmadı.
+ toplumsal cinsiyet eşitliği şube müdürlüğü kurulması teklifi; ak partili ibb meclis üyeleri tarafından, “istanbul sözleşmesi başımıza dert oldu. bu işin içinde lgbt var” gerekçesiyle reddedildi.
+ birinci derece deprem bölgesi olan bahçelievler için, deprem komisyonu kurulması önergesi, ibb meclisinde ak parti'li meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi.
+ ibb'nin önceki ak parti yönetimi, olimpiyat oyunları hazırlık ve düzenleme kurulu'na aktarması gereken 269 milyon lirayı ödemedi. ak parti yönetiminin 2016-2019 arasında ödemediği borç, imamoğlu yönetimine kaldı.
+ ibb'nin kasımpaşa'da bulunan tarihi divanhane eski karakol binası'ndaki yıkımın durdurulması için kültür bakanlığı 2'nolu koruma kurulu'na yaptığı başvuru reddedildi.
+ ibb'nin tüm girişimlerine rağmen, osmanlı mirası kasımpaşa divanhane karakolu yıkıldı
+ esenler belediyesi, ibb'ye ait arsaların imar planlarını değiştirdi. belediye hizmet alanı veya sosyal tesis alanı statüsünden çıkarılan arsalar, açık otopark alanına dönüştürüldü. yapılan bu plan değişiklikler ile, ibb'nin esenler ilçesine hizmet götürmesi engellenmiş oldu.
+ istanbul'a daha nitelikli bir itfaiye hizmeti sunmak için verilen 'itfaiye müdürlüğü' kurulması teklifi, ibb meclisinde ak parti grubu tarafından reddedildi.
+ istanbul ve paris arasında işbirliği protokolü raporu, devlet politikası olmamasına rağmen; “fransa'nın türkiye aleyhindeki tutumu” gerekçe gösterilerek ak parti ve mhp grubu tarafından reddedildi.
+ adalar kaymakamlığı, ibb'nin adalar için özel ürettirdiği çevre dostu 60 elektrikli aracın kullanımına uzun süre izin vermedi.
+ bağcılar'da 11 yıldır ibb tarafından kurs merkezi olarak kullanılan ismek binası, akp'li bağcılar belediyesi tarafından diyanet işleri başkanlığı'na tahsis edildi.
+ türgev'in sözleşmeleri fesheden ibb'ye açtığı davada mahkeme, kararı iptal etmişti. bunun üzerine ibb istinaf yoluna başvurmuştu. mahkeme ibb'nin istinaf talebinin reddine karar verdi, istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerini de davalı ibb'ye bıraktı.
+ tügva; büyükada vapur iskelesi'ni mahkeme kararına rağmen boşaltmadı, tahliye ise engellendi.
+ akp'li ümraniye belediyesi, ibb'nin yetkisinde olmasına rağmen kavşaklara elektronik denetleme sistemleri (eds) kurarak trafik cezası kesecek.
+ ibb'nin metrolar için gündeme getirip mücadele verdiği internet; bakanlığa bağlı marmaray ve u harfi olan metrolara gelirken; ibb metroları için hâlâ izin bekleniyor.
+ ibb, okul öncesi eğitim döneminde olan 19 bin 592 çocuğun yaşadığı kağıthane'de kreş yapmak için kağıthane belediyesi'nden yer göstermesi talebinde bulundu. akp'li kağıthane belediyesi, ibb'nin talebine 16 aydır yanıt vermedi.
+ cumhurbaşkanı kararıyla; marmara denizi ve adalar “özel çevre koruma alanı�� ilan edildi.
bu kararla; adalar'da imar planı yapma ve onaylama yetkisi, ibb elinden alınarak bakanlığa geçmiş oldu.
+ ibb başkanı ekrem imamoğlu'nun açtığı bağcılar meydanında akp'li bağcılar belediyesi, ibb bayraklarını söküp kendi bayraklarını astırıp meydana gelen ibb araçlarının önünü kesti.
+ istanbul'da halk ekmek büfesi işletmecisi 59 yaşındaki gazi rıfat arslan, nisan ayından bu yana işlettiği büfeye akp'li üsküdar belediyesi'nin elektrik bağlamadığını söyledi.
+ sayıştay, ibb tarafından ihtiyaç sahibi ailelerin 3-6 yaş arasındaki çocuklarına ücretsiz halk süt desteği verilmesini ve 0-4 yaşında çocuğu olan annelere tanıdığı ücretsiz ulaşım hakkını mevzuata aykırı buldu.
+ ibb'nin 750 minibüs ve 250 dolmuşu taksiye dönüştürüşü, mahkeme kararıyla durduruldu.
+ haydar ali yıldız başkanlığındaki beyoğlu belediyesi ekiplerinin ara arterlerdeki çöpleri ibb'ye bağlı istiklal caddesi'ne süpürüp kaçtıkları ortaya çıktı.
+istanbul'da cumhur ittifakı'nın yönettiği 25 ilçede ibb'ye ait toplam 393 halk ekmek büfesi var. akp'li ilçe belediyeleri bu büfelerin 149'una elektrik bağlanmasını engelliyor.
+ akp'li bayrampaşa belediyesi, recep tayyip erdoğan'ın 2003 yılında attan düştüğü parkı ibb'ye devretmiyor. parkın mülkiyetinin kendisine ait olduğunu belirten ibb, parka kreş ve mahalle evi gibi alanlar yapmak istiyor.
+ içişleri bakanlığı; koridorlarda konuşulan 'ibb'de bazı çalışanların terör örgütleriyle iltisaklı olduğu' yönündeki iddialarla ilgili teftiş başlattı.
+ içişleri bakanlığı, il tanıtım günleri düzenleme yetkisini ibb'den alarak valiliğe verdi.
+ ibb'nin “insani su hakkı” olarak ücretsiz verdiği sudan, maliye bakanlığı kdv almaya başladı.
+ ekrem imamoğlu'nun, “yuvamız istanbul” projesi kapsamında; arnavutköy'e yapmak istediği kreşe, mahkeme kararına rağmen ak parti grubu yine engel çıkardı. daha önce park alanına aldığı parseli akp grubu bu kez de “meydan alanı'na” alarak kreş yapımını engellemiş oldu.
+ ntv kanalında istanbul büyükşehir belediyesi'ne ait reklamlara izin verilmedi. ibb, ntv'ye reklam vermek için doğuş grubu ile iletişime geçti. doğuş grubu reklamların içeriğini gördükten sonra reklamları yayınlamaktan vazgeçti.
+ ibb'nin belediye bünyesinde çalışacak 5 bin yeni taksi teklifi ukome'deki bakanlık temsilcilerinin oylarıyla 13. defa reddedildi.
+ ekrem imamoğlu'nun duyurduğu istanbul vakfı'nın kız çocuklarına temassız işlemle yardım toplaması, istanbul valiliği tarafından engellendi; yasal işlem başlatıldı.
+ ibb başkanı ekrem imamoğlu'nun mobese kameraları ile izlenmesi skandalının araştırılması için mecliste verilen önerge, akp ve mhp oylarıyla reddedildi.
+ibb'nin yeşil alana yapıldığı için yıkım kararı aldığı zeytinburnu'ndaki suudi şirkete ait kaçak satış ofisi, çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından imar planı değiştirilerek yasal hale getirildi.
+ vatandaşlar tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için ibb'ye bağışlanan ve yaklaşık 2 yıldır blokeli bulunan 6.2 milyon tl'lik bağış parası, kaymakamlığın kararıyla el konularak kamuya aktarıldı.
+ ibb'nin, milyonlarca ziyaretçiyi alabilecek hipodromu restore edip turizme kazandırmak için mülk sahibi maliye hazinesi'ne yaptığı başvuru, 2 yıldır cevapsız bekliyor.
+ çekmeköy'deki bir dere yatağı, iski'nin itirazına rağmen, ibb meclisi'ndeki akp ve mhp grubunun oylarıyla imara açıldı.
+ ibb meclisi akp grubu, tügva genel merkezi tarafından 2019 yılından beri işgal edildiği için ibb'nin hukuki süreç başlattığı yaklaşık 1000 metrekarelik ibb arazisinin, akp'li eyüpsultan belediyesi'ne 10 yıllığına bedelsiz tahsisi için teklif sundu.
+ galata kulesi ve taksim gezi parkı'nın ardından, yerebatan sarnıcı üzerindeki tarihi talat paşa konağı'nın mülkiyet hakkı ibb'nin elinden alınarak vakıflar genel müdürlüğü'ne devredildi.
+ sancaktepe belediyesi ibb'nin yaptığı çalışmaları halktan gizlemek için, bildiri panolarının önüne saksı içindeki çam ağaçları dizdi.
+ istanbul valiliği, istanbul büyükşehir belediyesi'nin sultanahmet meydanı'nda her yıl gerçekleştirdiği ramazan ayı etkinliklerine bu yıl izin vermedi.
lütfen bu bilgiyi kopyalarak whatsapp'da, telegram'da, singal'de yayın! bu işin lamı cimi yok bu zihniyetin yaratacağı tehlikenin farkına varın. yapılanlar imamoğluna değil, istanbul halkına yapılmış bir ihanettir!
6 notes
·
View notes