Tumgik
#Meclis Hükümeti
dipnotski · 2 years
Text
Tolga Şirin – Meclis Hükümeti (2023)
Meclis hükümeti 1793’te Jakobenlerin, 1918’de Bolşeviklerin ve 1921’de Kemalistlerin kabul ettiği siyasal rejimin adı. Jean-Jacques Rousseau ve Karl Marx’ın teorilerinde ve sırasıyla Maximilien Robespierre ve Vladimir İlyiç Lenin’in pratiklerinde karşılık bulan bu modelin, Atatürk Türkiye’sinde de kendine özgü bir yansıması olmuştu. Bu devrimci model, günümüzdeki anayasa tartışmalarında nadiren…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
baybaykus · 11 months
Text
AMPUL NİYE CUMHURİYETİ KUTLAMAZ
İngilizler sömürge işini iyi bilirler.
Zira bu konuda çok tecrübelilerdir.
Bir ülkeyi ele geçirmeden o ülkedeki
Din adamlarını kendilerine bağlarlar.
Dağıttıkları paranın hesabı olmazdı.
Halkın cahil olduğu ülkelerde din önemli bir araçtır.
İngilizlerin özellikle Mısır, Yemen ve Hindistan gibi
Müslüman sömürgelerinde önemli tecrübeleri vardır.
++
1918 yılı Kasım ayında İstanbul’u işgal edince,
İlk işleri İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kurdular.
İşin başına da bir Şeyhülislam’ın oğlunu getirdiler
Ama işi yöneten Hollanda Büyükelçiliği’nin kilisesinin papazıydı.
Bu cemiyetin üyelerinin büyük kısmı şeyhülislamlar ve imamlardı.
Hatta Anadolu’da çok yerde şubeler kurdular.
Şehirlerdeki valiler Muhipler Cemiyeti’nin o şehirdeki başkanıydı.
++
İngilizler, TBMM açıldığında Anadolu’da 60 isyan çıkarttılar.
Padişah İngilizlerin kuklasıydı.
Doğal olarak Anadolu Hükümeti padişahı ciddiye almıyordu.
İngilizler hemen bir fetva yayınlattılar.
Anadolu Hükümeti mensupları halifeye karşı gelmişlerdir.
Bunlar dinsizdir ve KATLİ VACİPTİR.
Arkasından da kukla bir mahkemeden idam cezaları çıktı.
Milli Mücadele’nin 37 mensubuna idam cezası verildi.
++
Osmanlı 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşmasını imzaladı.
Ama bu tür antlaşmalar meclis tarafından onaylanması gerekir.
İngilizler 16 Mart’ta Osmanlı Meclisi’ni kapatmışlardı.
Sevr Antlaşması’nı onaylatacak İstanbul’da meclis kalmamıştı.
İngilizler Sevr Antlaşması’nı TBMM onaylatmayı düşündüler.
Ankara’nın hoşuna gidecek kararlar aldılar.
Hemen idam cezalarını hemen affettiler.
Damat Ferit ve Şeyhülislam Mustafa Sabri bu karara karşı çıktılar.
Ama bir saat içinde İngilizler hükümeti görevden aldılar.
Mustafa Kemal Paşa bu işi anında reddetti.
++
Anadolu Hükümeti Milli Ordu için asker toplamaya başladı.
İngilizler hemen bir fetva yayınlattılar.
Halifenin ordusuna kurşun atan dinsizdir.
İşin mizah tarafı ortada halifenin ordusu yoktu.
Milli Mücadele’ye karşı savaşan zaten Yunan ordusuydu.
Dincilerin hiç biri askere gitmediler.
Bunların çocukları bugün İnönü Savaşları hiç olmadı diyenlerdir.
İngilizlerin bu algısı yüz yıldır silinmedi.
Vahdettin Köşkü’nden Cumhuriyet ordusu onun için selamlanır.
++
Günün sorusu:
Ülkedeki tarikatları bugüne kadar destekleyen,
Hangi ülkedir?
Turan Akıncı
2 notes · View notes
onderkaracay · 2 years
Text
Tumblr media
CHP’NİN KENDİNİ İNKÂR TARİHİNİN GİZLİ OLMAYAN BELGELERİ
Mustafa Kemal Atatürk: Benim iki büyük eserim vardır, biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi'dir.
Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimi rehber edinenler mânevî mirasçılarım olur.
***
-1945-47 yılları… CHP iktidarda… Cumhurbaşkanı İsmet İnönü… Sivil ve asker Amerikan heyetleri, savaş gemileri Türkiye’de. CHP Hükümeti ABD’den borç istiyor. Türkiye IMF ve Dünya Bankasına üye oluyor. Türkiye ve ABD arasında askerî ve ekonomik temaslar başlıyor. Dostluk derneği kuruluyor. Türk subayları Amerikan tipi üniformalar giymeye başlıyor.
CHP Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Feridun Cemal Erkin: “Türkiye, kaderini ancak Amerika ve Büyük Britanya’ya bağlarsa, esenliğe kavuşabilir.”
12 Temmuz 1947… İsmet Paşa, ünlü “Beyannamesi”ni yayınlar ve “müjde”yi verir: Türkiye demokrasi rejimine geçecektir. Demokrasinin önündeki engeller kaldırılacaktır. Aynı gün ABD ile bir antlaşma imzalanıyor.
ABD ile 1947 Antlaşması (Truman Doktrini)… “ABD’nin dünya egemenliği” doktrini olan Truman Doktrini ile başlayan Amerikan “yardımı” ülkemizi Kemalist Yol’dan saptırıyor. Türkiye Amerikan emperyalizminin gereklerine uygun şekilde yeniden yapılandırılıyor. 1923-1938 Türkiyesi’nde, Atatürk zamanında ne yapılmışsa yıkılmaya başlıyor, ters yüz ediliyor: Bağımsızlığımızın yitirilmesine karşı yükselebilecek sesler susturuldu. ABD ile ikili antlaşmalar yapıldı. Bunlarla siyasal ve ekonomik bağımsızlığımız törpülendi, giderek yok edildi. Türkiye ABD için bir hammadde deposu ve pazar haline getirilmeye başladı. Millî eğitimimiz ulusal olmaktan çıkarıldı, Ona Amerikan çıkarlarına uygun bir yapı kazandırıldı. Atatürk Devrimlerinin birinci güvencesi olan köy enstitüleri kapatıldı. Yerine imam-hatip okulları açılmaya başladı. Ekonomi politikası olarak devletçilik sulandırıldı. Türkiye IMF’nin kıskacına sokuldu. Dış borçlanma başlatıldı. Ulaştırmada demiryolları terk edildi, karayoluna ağırlık verildi. Türkiye’nin sanayileşmeden vazgeçmesi yönünde telkinler yapıldı. İrtica yeniden harekete geçti.
- CHP Meclis Grubu kararı (10 Şubat 1948): İlkokullarda isteğe bağlı olarak din dersleri okutulacak.
-3 Ocak 1949… Okullarda din eğitimi verilmesi sorunu, TBMM’de ateşli tartışmalara neden oluyor. CHP siyasal amaçlarla bu konudaki talepleri yerine getirme eğiliminde...
-1 Mart 1950… CHP Hükümeti 30.11.1925 tarihli Tekke ve Türbelerin Kapatılmasına Dair Yasa’yı yürürlükten kaldırdı. İşte gerekçe: “Bugün cehalet nedeniyle yer yer kimi batıl itikatlara rast gelinse de, bunlar artık halkın yolunu şaşırtacak bir etkiye sahip değildir.” Hükümet, seçimlerin tarihini de aynı gün ilan ediyor!
- Cumhuriyet gazetesi başyazarı Nadir Nadi (1950 seçimlerine sadece birkaç ay var, CHP Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Nihat Erim’e kaygılarını iletiyor): “Seçim, demokrasi, çok partili hayat, evet, bunlar güzel şeyler. Fakat Devrimler ne olacak? Atatürk’ün temelini attığı uygarlık düzeni bir kez sarsılırsa, demokrasiyi yürütmek için gerekli ortam daha başlangıçta elimizden kaçmaz mı? Seçim tarihi yaklaştıkça gericiliğe ödün verme eğilimi günden güne artıyor. Vaktinde kontrol altına alınmazsa, bu; ilerde çok tehlikeli gelişmelere yol açabilir. CHP Hükümeti’nin bu konudaki durgunluğu anlaşılır gibi değil.” İşte Nihat Erim’in yanıtı: CHP her zaman olduğu gibi Atatürk Devrimleri’ne bağlıdır. Gericiliğe ödün vermek söz konusu olamaz. Ne var ki seçimlere şunun şurasında pek az bir zaman kaldı. Şimdiden harekete geçilir de Devrim ilkelerine atıp tutanlara karşı sert önlemler alınırsa, bu; CHP’nin toplayacağı oy sayısını düşürebilir. İlkin seçimler kazanılsın; ondan sonra Devrim ilkelerinin ne büyük bir güçle korunacağını gözlerimizle göreceğiz!
-Çetin Yetkin: Ne acıdır ki, çok partili düzene geçilmekle birlikte, Türkiye’nin bağımsızlığı üzerine ABD’nce ipotek konulacaktır. Türkiye’nin, bugün sömürgeleşme sürecinde nerdeyse son noktaya gelmesinin temeli, 1945-1950 arasında atılmıştır. Türkiye’yi ABD’nin yörüngesine sokmakta o zamanın iktidarı da, muhalefeti de -CHP de, DP de- tam bir görüş birliği içindeydi.
***
- 16 Haziran 1950… TBMM ezanın Arapça okunması yasağını kaldırdı. Meclis görüşmeleri, dışarda toplanmış olan halka hoparlörle dinletildi. Muhalefet (CHP) de değişikliğin lehinde konuştu. Karar, mollaların tekbirleri ile karşılandı.
-2 Eylül 1951: Necdet Evliyagil Cumhuriyet gazetesinde, her iki partinin seçim propagandası sırasında dini nasıl politikaya alet ettiklerini örneklerle yazdı: Bilecik’de CHP, türbeleri biz açtık derken, DP’liler de Arapça ezanın, din derslerinin ve radyoda Kur’an okutulmasının, DP’nin eseri olduğunu” ileri sürüyordu!
-1954 seçimlerinde uğradıkları ağır yenilgi üzerine CHP’de su koyuverenler (oportünistler) görüldü, şöyle diyorlardı: Parti laiklik ve devletçilik ilkelerinden vazgeçmelidir. Seçmen önünde demokratlarla ancak böyle yarışılabilir.
26-30 Temmuz 1954… CHP’nin XI. Kurultay’ında kimi Halk Partililer; partinin –halk tarafından benimsenmemiş olduğundan- laiklikten ve devletçilikten vazgeçmesini önerdiler. Genel Başkan İsmet İnönü; bu konuda DP ile asla yarışamayacaklarını söyleyerek, bu görüşe karşı çıktı.
-Nadir Nadi (1962): Yazık ki olaylar Nihat Erim’in dediği gibi gelişmedi. 1946’dan, hattâ daha öncelerden başlayarak, Atatürk ilkeleri bugüne değin her alanda ihmale uğradı.
-CHP Parti Meclisi toplantısında Bülent Ecevit ile Turan Güneş, birer konuşma yaparak arkadaşlarını uyarıyor: “Çok partili yaşama geçildiğinden beri, CHP eski devrimci yönünü yitirmiş, seçimlerde oy toplamak kaygısıyla ödün vere vere fikir bakımından zayıflamıştır. Oysa Parti’nin ‘devrimcilik, halkçılık, devletçilik’ gibi ulusumuzu kısa sürede kalkındıracak ilkeleri vardır. Politik hesaplarla, bu ilkelerin bir köşeye itilmesi doğru değildir. CHP kuruluş amaçlarını göz önünde tutarak kendine bir yön seçmeli ve ona doğru cesaretle yürümelidir. Bu uyarı parti Meclisi’nde tepkiyle karşılanır.
-Başbakan İsmet İnönü Küçük Kurultay toplantısında konuşuyor: Arkadaşlar! Koalisyon Hükümeti’ni yaşatma olanaklarını sürdürmeliyiz. Bu, karşılıklı uzlaşma ve hoşgörü koşuluna bağlıdır. Beni örnek alın, sabırlı olun. Nadir Nadi’nin İnönü’nün bu tutumuna getirdiği yorum: Koalisyon hükümetlerinin ancak uzlaşma yoluyla kurulabileceği açık bir gerçektir. Bununla birlikte, bir devrimin ürünü olan, hayatı doğrudan doğruya o devrime borçlu sayılan bir rejimde, temel ilkeler asla tartışma konusu edilmemelidir. Anayasa’nın mahkûm ettiği bir yönetimin özlemi içinde, öç duygularını gizlemeyenlerle nasıl uzlaşılabilir? Devlet’in laiklik ilkesini hiçe sayarak, yasaları çiğnemek pahasına öğretim birliğini bozanlar hoş görülebilir mi? Vicdan sömürücülüğüne açıkça karşı koymanın Koalisyon Hükümeti’ni dağıtacağını, ya da gelecek seçimlerde oy kaybına yol açacağını düşünerek eller böğründe ‘Ya sabır!’ çekmek olumlu bir politika mıdır?
-14 Ekim 1962… Manisa Milletvekili ve Ulus Gazetesi Başyazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu CHP’den istifa ediyor. Gerekçesi şu: CHP Atatürk ilkelerinden, birçok noktalarda ödünler vererek uzaklaşmış bulunmaktadır.
-8 Ağustos 1963… Partinin politikasından düş kırıklığına uğrayan çok sayıda genç üye, CHP’den istifa ediyor. İstifalar için gösterilen sebepler arasında şunlar var: “Atatürk ilkelerinden ödün verilmiştir. Partinin genel ilkelerinden, özellikle halkçılık ve laiklik ilkelerinden ödün verilmiştir. Halkevleri ve köy enstitülerinin açılması için hiçbir girişimde bulunulmamıştır.”
- 26 Ocak 1974… Millî Selamet Partisi, genel seçimlerden 48 milletvekiliyle çıkarak anahtar parti konumuna geldi. CHP, MSP ile koalisyon hükümeti kurdu, böylece dinci bir parti ilk kez iktidar ortağı oldu. Bülent Ecevit liderliğindeki CHP, dinci siyasetçilere ülkenin içişlerini, adalet hizmetlerini ve ekonomisini teslim etti.
-Dinciliğe göz yumma, tarikatlara şirin görünme yarışına, sonunda Bülent Ecevit de katıldı. Gerçekleşmesi için büyük çaba gösterdiği CHP-MSP koalisyonu ile, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, siyasal İslam’ı iktidara taşıyan, devlet olanaklarına kavuşturan Ecevit; 1986 ara seçimlerinden önce Manisa’da köylülere şöyle sesleniyordu: “Bir insan şu veya bu tarikattan olur, ama aynı zamanda ilerici de olabilir. DSP kimsenin dinine, tarikatına, başörtüsüne karışmaz.” Daha sonra köylülere şöyle diyordu: “En büyük Allah, sonra halk...” (Evet doğru, ancak Allah’ın kutsal adı, kirli siyasete âlet yapılır mı? cd)
-CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay (Bugün AKP hükümetinin bakanlarından): Devletin, gençleri Atatürkçü ve laik doğrultuda yetiştirmesi, imam-hatip lisesi mezunlarının Harbiye’ye girişinin engellenmesi haksızlıktır.
-CHP'yi tekrar açan Deniz Baykal bir ara '3- D' modelini geliştiriyor: 'Değişim, Dönüşüm ve Demokrasi'... CHP'nin Altı Ok'u hakkında söylediği: “O babaannemizin sandığındaki çeyizdir.”
***
-16 Haziran 2000… Gazete Müdafaai Hukuk ’ta bir haber: CHP nereye? Atatürk’ün partisi böyle mi olacaktı? CHP’nin yeni tüzük tasarısı, bu partinin, köklerinden ve Atatürkçü geleneğinden koptuğunu gösteriyor. Tasarıda Atatürk İlke ve Devrimleri’nden tek bir söz yok. Alt Ok’un hiçbirinden söz edilmediği gibi, “irtica” tehlikesi de görmezden geliniyor. Ulusal kimlik yok sayılıyor; yerine “etnik, dinsel, ideolojik cemaatler” geçiriliyor. Yeni tüzük, CHP’nin küresel emperyalizme uyum sağlama planından ibaret.
-Cumhuriyet gazetesi, 24.8.2002… Bir fotoğraf… Deniz Baykal, beşuş bir çehre, muzaffer bir eda ile, “Dünya Bankalı” Kemal Derviş’in elini havaya kaldırıyor. Fotoğrafın altında şu yazı var:
Deniz Baykal: “Derviş’i CHP’ye getirmek için dağlar, denizler aştık.”
-26 Nisan 2008… Bu satırların yazarı: TV’den CHP’nin 32.Olağan Kongresi’ni izledim. Deniz Baykal’ın konuşmasını dinledim. Garp cephesinde yeni bir şey yok. Eski tas eski hamam, tellaklar bile değişmemiş, değişmeyecek de. Baykal bence Atatürk’ün CHP’sinden ziyade sağ bir partiye yakışan bir siyasetçi. Yıllardır takip ediyorum, ta baştan beri gözü hep sağda olmuştur. Zaten CHP’nin sağa kaymasında en büyük sorumluluk -sanırım- ona aittir. Bu partinin ilerici, devrimci -hattâ diyebilirim ki Kemalist- karakterinin bozulmasında, yok olmasında katkısı çok büyüktür.
-Bülent Ecevit’in “Ortanın Solu” (Kim Yayınları, Ank., 1966) kitabından: Ortanın Solu anlayışına uygun ve demokrasiyle bağdaşabilen teşebbüs özgürlüğü, mülkiyet ve miras hakkı; Anayasa’mızın da belirttiği gibi kamu yararı ile sınırlıdır. “Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olmamalıdır” ve özel teşebbüsün “milli iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesi” devletçe sağlanmalıdır. Ortanın solunda bir devletçilik anlayışı, ekonomik gelişmeyi, ulusal kalkınma amaçlarına ve sosyal adalet ilkelerine uygun olarak hızlandırmanın gerektirdiği ölçüde devlet işletmeciliğini öngörür. CHP’nin devletçiliği bu anlam ve ölçüde bir devletçiliktir.”
-Ben, bu satırların yazarı, Bülent Ecevit’in sonraki yıllarda yaptıklarını düşünüyorum: Tam bir “devletçilik” düşmanı kesilmişti. Bir ara Devlet Bahçeli (MHP) ve Mesut Yılmaz’la (ANAP) bir koalisyon hükümeti kurmuştu. 2002 krizi bastırınca, Kemal Derviş’in kılavuzluğunda, özelleştirmeleri hızlandırmaya çalışmıştı.
-11.10.2008… CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Küresel ekonomik kriz “dünya çapında tefecilikten” kaynaklanmaktadır. Tarım ve üretim ekonominin temelidir. Hani sınırların kalktığı, paranın her yere transfer olduğu global ekonomi, her yerde zenginliği, refahı sağlayacaktı? Birdenbire, bu ekonominin dünya çapında çöktüğü ortaya çıktı. Sıkıntının temelinde ekonominin paraya dayanması var. Ekonomi, üretime dayanır. Fabrikaya dayanır, tarlaya dayanır. Zenginlik neyle artıyor? Faizle, repoyla... Bütün bunlar, dünya çapında tefecilikten başka bir şey değildir. Türkiye yeni bir yol haritasına gereksinim duyuyor.
-Bu satırların yazarı: Bir zaman böyle konuşan Baykal acaba 22 Temmuz 2007 seçiminden önce neler söylüyordu? Buyurun, okuyun ve tutarsızlığı görün: Türkiye’de siyasi partilerin uygulayacakları ekonomi politikalarının belirli bir çerçevesi vardır. Herkes bu çerçeve içinde kalacaktır. CHP’nin uygulayacağı politikalar da bu doğrultuda olacaktır. Kurallar bellidir. Piyasa ekonomisi gerçeğini değiştirmeye gerek yoktur. Türkiye'de siyaset piyasa ekonomisi kurallarını işletmekle görevlidir. Bir ülkeyi bir ada gibi, dünya ekonomisinin kuralları dışına çıkarmak mümkün değildir. O kurallar içinde yarışacağız. Ekonomi giderek küreselleşmektedir. Sermaye hareketleri ekonominin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ticaret giderek serbestleşmektedir. Bu saydığım koşulları göz önüne alarak bir politika ortaya koymalıyız.
***
-19.4.2011… Aydınlık gazetesinde bir yorum: CHP Bursa Milletvekili Onur Öymen, CHP eski genel başkanı Deniz Baykal yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geleceğinin 3 yıl önce kendisine bildirildiğini söyledi. Amerika-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü temsilcilerince sunulan bir raporda Deniz Baykal’ın istifaya ikna edilip, yerini Kemal Kılıçdaroğlu’nun alacağından söz ediliyor. Rapor’da Baykal’ın istifasıyla, Kılıçdaroğlu CHP’sinin yeniden Avrupa tarzı ve merkezî bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacağı belirtiliyor. 2008 tarihli raporun CHP’nin yenilenmesi söylemi ile, Kılıçdaroğlu’nun günümüzdeki “Yeni CHP” sloganı arasındaki örtüşme anlamlı değil mi?
-CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli: Ben Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi değilim, olmak da istemiyorum. Çünkü bekçilik dönemi tarihe karıştı. Bilirsiniz eskiden mahallelerde elde düdük dolaşan bekçiler vardı. Şimdiyse mobese kameraları var.
-Nisan 2011… CHP Parti Meclisi üyesi Binnaz Toprak: CHP artık CHP değil. Milliyetçi ve ulusalcı olarak tanımlanamayacağı kesin! Toplumu ayrıştıran sıkan, Atatürk milliyetçiliğidir. Türklük kavramı Anayasa’dan çıkarılabilir. Türk Vatandaşlığı tanımının “yurttaşlık” olarak değiştirilmesini CHP olarak destekliyoruz. Ruhban Okulu açılmalı, ekümeniklik tanınmalı. İki dile sıcak bakıyorum. AKP Hükümeti ekonomiyi iyi yönetti, gelir ve zenginlik arttı.
-CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum: Anayasa’dan Türk sözcüğünün çıkarılmasına karşı değilim. Türk tanımı kaldırılıp 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denilebilir. Eğitim dili Türkçedir. Ana dilde öğretim seçmeli derstir. Ana dil dememizin nedeni, biri ben Çerkezce de öğreneceğim derse buna izin vermek için. Türklük yerine ’yurttaşlık’ kavramını öneren Süheyl Batum’un ardından CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu daha da ileri gitti: Türklük çıkarılsın; etnik kimlik/dini inanç/siyasi düşünce vurgusundan arınmış bir vatandaşlık tanımı getirilsin.
- CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Heinrich Böll Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıda Kürt bölücülerin taleplerini dile getiriyor: Yüzde 10 seçim barajı düşürülmeli. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı. Kürtçe’nin öğretilmesi devlet tarafından üstlenilmeli. Demokratik özerklik hakkı tanınmalı."
-CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu: Tekke ve zaviyelerin kapatılması toplumu yozlaştırdı, yeniden açılmalı.
-CHP PM Üyesi Muhammed Çakmak: Fethullah Gülen bilgedir, saygıyla selamlıyorum.
- CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün: Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk de bu olaylardan haberdardı.
-CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Devlet değişsin istiyoruz. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı aynen kabul ediyoruz. Çekincelerin tamamına karşıyız. Kürt kimliği ve Kürt dili önündeki tüm engelleri kaldıracağız. CHP iktidarında genel af çıkartacağız. Profesyonel orduya bir an önce geçmeliyiz. Türkiye'de laiklik tehlikededir diyemem, böyle bir tehlike görmüyoruz. Türban sorununu çözeceğiz. Siyasallaşmayan tarikatlara saygımız vardır. ("Yargıda cemaat yapılanması var" iddiaları üzerine) “Yargı içinde böyle bir kadrolaşma vardır” demeyi doğru bulmuyorum. (Atatürk'ün CHP'siyle ilgili soruya yanıtı:) "Ben o zaman yoktum."
-Bu satırların yazarı: Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmalarda Atatürk’ün adını anmamayı kural haline getirmiştir. Çok zorda kalırsa “Mustafa Kemal” der. Benzetme gibi olmasın ama, Atatürk’ün düşmanları da, o yüce insandan yalnızca “Mustafa Kemal” diye söz eder.
CHP'nin, AKP'den ne farkı kaldı? Vural Savaş "Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatan Parti CHP" diye bir kitap yazmıştı. Yerden göğe kadar haklıymış meğer. Ne oldu bunlara, bir parti böylesine mi değişir? İçlerinden biri "bizim ideolojimiz yoktur" anlamında bir laf etmişti, itiraf diye herhalde buna denir.
- Yalçın Küçük: Soros'un parmağına bakın, Abdullah Gül'ün ve Fethullah Gülen'in parmağına, iki gün sonra Kılıçdaroğlu'nun işaret edeceği adresi saptayabilirsiniz. İsmet Paşa ilk önce, Celal Bayar için söylemişti, devletin üst katlarına “bu kadar ümmîsi gelmemişti”, bu sözünü unutmuyorum. CHP'de de Kemal Bey kadar bir ümmî hiç olmamıştı; son derece bilgisiz, Deniz Baykal'ın hediyesidir. Kılıçdaroğlu'nun sadece vücudu CHP'dedir. Elverişlidir. Kılıçdaroğlu, AKP'nin yaptıklarının hepsini tasdik etmekte ve çok zaman fazlasını istemektedir. Kafası AKP'dedir.
-Şubat 2012… CHP Kurultayı’nda muhalifler adına konuşan Mersin Milletvekili İsa Gök: Bizim tabanımız soldur, devrimcidir. CHP, geçmişini hatırlamak zorundadır. Kuvayı Milliye’yi, Halk Fırkası’nı hatırlamak zorundadır. Yeni bir yol çizilmesinden bahsediliyor. Bu yol mutlaka CHP’nin DNA’sına uygun olmalıdır. Bunun aksi CHP’yi sağcılaştırır, AKP’lileştirir. Sağın alternatifi sağ olamaz. Kılıçdaroğlu konuşmalarında yalnızca "Mustafa Kemal" diyor, "Atatürk" demiyor. Atatürk soyadı O’na özel bir kanunla verilmiştir. Kendisinden naçizane istirhamım: lütfen ‘Mustafa Kemal Atatürk’ deyin.
***
Ve Mustafa Kemal Atatürk: Bir zaman gelir, beni unutmak, unutturmak isteyen gayretler belirir. Fikirlerimi, öğretimi inkâr edenler, beni çekiştirenler, karalayanlar çıkar. Hatta bunu yapanlar benim yakın bildiklerim, inandıklarım da olabilir. Fakat benim ektiğim tohumlar o kadar özlüdür, o kadar kuvvetlidir ki, fikirlerim, öğretim Çin’den döner, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir; feyizli neticeleri kalpleri doldurur!
Prof. Dr. Cihan Dura
Not: www.cihandura.com sitesinden alınmıştır.
6 notes · View notes
pazaryerigundem · 17 days
Text
YRP Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç Geyve'de muhtarlarla buluştu
https://pazaryerigundem.com/haber/187456/yrp-genel-baskan-yardimcisi-suat-kilic-geyvede-muhtarlarla-bulustu/
YRP Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç Geyve'de muhtarlarla buluştu
Tumblr media
Sakarya’da Geyve Belediyesi’nin düzenlediği Muhtarlar ve Sivil Toplum Kuruluşları buluşması 61. T.C. Hükümeti Gençlik ve Spor Bakanı, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç’ın katılımıyla Geyve Belediyesi Nehir Park Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirildi.
SAKARYA (İGFA) – Geyve Belediyesi’nin düzenlediği Muhtarlar ve Sivil Toplum Kuruluşları buluşması 61. T.C. Hükümeti Gençlik ve Spor Bakanı, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç’ın katılımıyla Geyve Belediyesi Nehir Park Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirildi.
Muhtarların ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerin katılımı ile gerçekleşen Muhtar ve Sivil Toplum Kuruluşları buluşmasına önceki dönem Gençlik ve Spor Bakanı, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Yeniden Refah Sakarya İl Başkanvekili Biran Yasa, İlçe Başkanı Murat Özkan ve Belediye meclis üyeleri de katılım sağladı.
Programda konuşma yapan Geyve Belediye Başkan Selçuk Yıldız; “İlçemizde istişare kültürünü tabana yaymak istiyoruz. Bu sebeple mahalle muhtarlarımız ile periyodik olarak bir araya geliyoruz. Bu ayki buluşmamızı Sivil Toplum Kuruluşları’nın başkan ve yöneticilerinin de katılımı ile gerçekleştiriyoruz. İlçemizi ortak akıl ile geleceğe taşıyacağız.” dedi.
Tumblr media
Muhtarlara ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerine hitaben konuşma gerçekleştiren Eski Bakan Kılıç; “Geyve’de 31 Mart seçimlerinde Selçuk Başkan ve partimize gösterilen teveccüh sebebiyle tüm Geyveli hemşehrilerimize teşekkür ediyoruz. Geyve değişimin sinyalini verdi. Geyve’de bir şey değişti, bir çok şey değişti. Başkanımız bizlere sunum yaptılar. Uzun yıllara yayılacak hizmetleri 5 – 6 ay gibi bir süreçte tamamlamışlar. İnşallah bu hizmetler daha da artacak. Geyve bu değişim ile hizmetlere kavuşacak.” Dedi.
Program sonunda Geyvespor yöneticileri tarafından 
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
teknolojihaber · 3 months
Text
Alman hükümetinin 2 milyar dolarlık Bitcoin'i var
Tumblr media
Alman hükümeti birkaç haftadır yüz milyonlarca dolar değerinde Bitcoin satıyor ve bu da kripto para biriminin değerindeki son keskin düşüşün nedenlerinden biri. Haziran ayında Federal Ceza İdaresi (BKA) 900 bitcoin sattı ve geçen hafta da 3.000 coin daha sattı. Pazartesi günü, toplamda yaklaşık 379 milyon dolara karşılık gelen 2.739 bitcoin ticareti yapıldı. Bu satışlara Bitcoin'nin değerinin 55.000 doların altına düşmesi eşlik etti. Kripto paranın toplam piyasa değeri 24 saat içinde 170 milyar dolardan fazla düştü. Alman hükümeti, Bitcoin'leri 2013 yılında Movie2k.to'da ele geçirildiğinden beri elinde tutuyor. Ocak 2024'te Saksonya polisi, Alman tarihindeki en büyük el koyma olan yaklaşık 50.000 Bitcoin'e el konulduğunu duyurdu. BKA şu anda yaklaşık 1,9 milyar dolar değerinde yaklaşık 32.488 Bitcoin'e sahip. Herkes hükümetin Bitcoin satma kararından memnun değil. Federal Meclis üyesi Joana Cotard, devletin Bitcoin'leri stratejik bir rezerv olarak tutması gerektiğine inanıyor. Şansölye Olaf Scholz ve diğer üst düzey yetkililere, kararı yeniden gözden geçirmeleri yönünde çağrıda bulunan bir mektup yazdı. Read the full article
0 notes
operasyon · 8 months
Text
H. Edip'ten de Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşındaki arkadaşlarıyla ayrılığı temasını seçtim çünkü cumhuriyetin kuruluşu aşamasında devletin yönü, sonradan alacağı şeklin çekirdeği o günlerde belirleniyor.
Konuyla direk ilgili değil ama kişisel fikrim şu ki, özellikle günümüz de, rejim, Mustafa Kemal'in kurduğu ama Kazım Karabekir'in hayal ettiği şekli aldı.
Kazım Karabekir'in özelliği, Kurtuluş Savaşı sırasında bile İstanbul hükümeti ve padişahın saygı duyduğu bir isim olması, ayrıca Mustafa Kemal'den farklı olarak dindar biri olarak bilinmesi. Mustafa Kemal'e ulaşmak isteyen yabancı devlet adamlarından tutun da, sarayın sadrazamlarına kadar hepsinin ilk adresi, başvurdukları ilk kişi Kazım Karabekir.
Cumhuriyet bence kağıt üstünde Mustafa Kemal'in ama fiilen Kazım Karabekir'in Türkiye'si olarak kuruldu.
Karabekir 1939'da CHP gurubunda kendisinin "gericilerin adamı" olduğu eleştirilerine yanıt verirken yıllardır diri diri toprağa gömüldüğünden yakınır.
Doğru. Muhtemelen devlet yönetiminden uzak tutulmuştur ama kendisi mağdur olsa bile fikirleri iktidardaydı. Türkiye O'nun istediği bir biçimde evrimleşiyordu.
---
Konuya uzak insanlar bilemez doğal olarak. Hem 1. Dünya savaşında hem Kurtuluş savaşında adını andığımız bu önemli şahsiyetler: Enver paşa, Mustafa Kemal paşa, Ali Fuat Cebesoy Paşa, Kazım Karabekir paşa...bunların hepsi hemen hemen lise yıllarından beri birbirlerini tanıyan adamlar ve arkadaşlar. Nerdeyse çocukluk arkadaşları. Bütün resmi ilişkilerin ötesinde dostlar yani. İlk parlayan isim olarak Enver paşa biraz daha uzak bu guruptan ama yinede Özellikle Kazım Karabekir'le ilişkileri iyi.
İşte bu asker kuşağı Meşrutiyeti ilan etti, zaten yıkılacak Osmanlı imparatorluğunun yıkılışını resmileştirdi, bu asker kuşağı yeni devleti kurdu.
---
Mustafa Kemal Halide hanımın eşi ve aynı zamanda Mustafa Kemal'in doktoru ve aynı zamanda Meclis 2. başkanı olarak Msutafa Kemal'in yokluğunda O'nun bütün yetkilerine sahip Adnan Adıvar'a " Kardeşlerimle arama kimse giremez" diyor ama girecek ve tüm bu isimler tasfiye edilecek.
Adnan Adıvar da, Halide Edip'te idam cezası alacaklar ilerde.
---
Bence ilk harcanan komutan Ali Fuat Cebesoy. Kimdi onlar, kimliklerinden bahsedilmiyor kitaplarda, birileri sürekli dedikodu taşıyıp, bu arkadaşları birbirine düşürmeye çalışıyordu ama onlar kimlerdi belirsiz benim için.
Ali Fuat hakkında da Mustafa Kemal'in yerine göz koyduğuna dair iddalar hiç bitmiyor.
Halide Edip'i okumadan önce bile tahmin ettim ki aralarının bozuluşu Çerkez Ethem dolayısyladır. Çerkez Ethem resmen Ali Fuat'ın emrinde. Mustafa Kemal mutlaka Ali Fuat'a O'nu etkisizleştirmesi, kontrol altına alması konusunda uyarılarda bulunmuştur. Demek ki yeterli bulmadı. Savaşın ortasında cephe komutanı mı değiştirilir? Savaş sürerken Ali Fuat'ı Moskova'ya elçi olarak gönderiyor. Hatta bir tarihçiye göre, Ethem'i de yanında götürmesini istemiş.
Apaçık sürgün.
Ali Fuat yine de mırın kırın etmemiş, gitmiş.
Askerlikle hiç ilgisi olmayan Yakup Kadri bile elçilik emrini aldığında, bunu sürgün sayıyor. Gitmemek için bin dereden su getiriyor. Zoraki Diplomat adında kitap yazıyor.
0 notes
haytaogluyunus · 9 months
Text
Tumblr media
ANMA 14 OCAK (1944) ÖLÜMÜNÜN YIL DÖNÜMÜNDE TÜRKLÜĞÜN BÜYÜK ŞAİRİ, MİLLİ ŞAİRİMİZ MEHMET EMİN YURDAKUL'U RAHMETLE ANIYORUM.. Mehmet Emin Yurdakul (13 Mayıs 1869, İstanbul - 14 Ocak 1944, İstanbul), Türk şair, milletvekili. "Türk Şairi", “Millî Şair” diye anılır. Türk Millî Edebiyat akımının öncü şairleri arasında yer almıştır. Ulusçu, halkçı görüşleri savunan şiirler yazan Yurdakul, Osmanlı Meclis-i Mebûsan III. Dönem Musul Mebusluğu ile TBMM II. Dönem Karahisar-ı Şarkı, III. Dönem Şebinkarahisar ve IV. Dönem (Ara Seçim), V., VI. Dönem Urfa ve VII. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile II. Dönem İrşad Encümeni Reisliği yapmıştır.[1] Yaşamı 1869 yılında İstanbul’un, Beşiktaş semtinde doğdu. Babası balıkçılıkla uğraşan Salih Reis, annesi Emine Hatun’dur. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nden sonra devam ettiği Mekteb-i Mülkiye’nin İdadi bölümünden ayrıldı, devlet memurluğuna başladı. 1899’da kaydolduğu İstanbul Hukuk Mektebi’ne bir süre devam ettiyse de öğrenimine ABD’de devam etmek için bu okuldan ayrıldı; ancak bu isteğini gerçekleştiremedi ve devlet memurluğuna döndü[2]. Sadrazam Cevdet Paşa’nın tavsiyesiyle[3] Rusumat Evrak Dairesi’nde göreve başlayan Mehmet Emin Bey, 1897-1907 yılları arasında Rüsumat Evrak Müdürlüğü yaptı. İlk şiirini 1897’de Yunan Harbi sırasında Selânik’te Asır Gazetesi’nde yayımladı. “Cenge Giderken” adlı bu şiir ile ünlendi. 1899’da Türkçe Şiirler isimli bir şiir dergisi çıkardı. İstanbul’da Servet-i Fünûn'da, Selanik’te Çocuk Bahçesi dergisinde, İzmir’de Muktebes adlı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürdü. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesiydi. Şiirleri ile hükümeti eleştirince 1907’de İstanbul’dan uzaklaştırılıp Erzurum’da görevlendirildi; II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Trabzon’a gönderildi. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ile sonuçlanan 31 Mart Olayı’ndan sonra İstanbul’a çağrıldı; Bahriye Nezareti Müsteşarlığı’na atandı ancak bu görevi istemeyince[2] 1909’da Hicaz, 1910’da Sivas valiliği yaptı. Çalışmasının engellendiği gerekçesiyle 1910 yılında istifa ederek İstanbul’a geri döndü. Ahmet Ağaoğlu, Dr. Fuat Salih, Ahmet Ferit Beylerle birlikte “Türk kültürü, dili ve sanatının geliştirilmesi amacıyla” kurulan Türk Ocağı adlı örgütün kurucuları arasında yer aldı Örgütün ilk genel başkanı oldu, çıkarılan Türk Yurdu Dergisi’nin sorumluluğunu üstlendi. Ancak henüz dergi çıkmadan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düşünce Erzurum’a vali olarak atandı, 1912’de bu görevde iken emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı[2]. İstanbul’a dönüp Türkçülük düşüncesini yaymak üzere yayıncılık yapmaya devam etti. 1913’te Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Musul milletvekili oldu. Türk Ocakları’nın 1918 tarihli kongresinde Hamdullah Suphi ve Ziya Gökalp gibi isimlerle birlikte örgütün “Hars ve İlim Heyeti” üyeliğine seçildi. 1919 seçimlerine katılan Millî Türk Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. İstanbul’un işgalinden sonra Mayıs 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen mitingde sarfettiği şu sözleri ünlüdür: "Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim. Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlâka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırkî ve vatanî hatıralara mâlik olan bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor..." 1921’de Millî Mücadele'ye katılmak için Anadolu’ya geçti. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı. TBMM’de önce Şebinkarahisar, sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili olarak beş dönem görev yaptı. Milletvekilliğini ölümüne kadar sürdürdü.
Mehmet Emin Yurdakul'un mezarı Şiir yazmaya Servet-i Fünûn'da başlayan Yurdakul bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü kullandı; konularını toplum dertlerinden, sosyal-epik hayat sahnelerinden aldı; uyarıcı-öğretici şiirler yazdı. "Türk Şairi", "Millî Şair" diye anılır. 14 Ocak 1944 tarihinde İstanbul’da öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Eserleri • Türkçe şiirler, 1899 • Türk Sazı, 1914 • Ey Türk Uyan, 1914 • Tan Sesleri, 1915 • Zafer Yolunda, 1918 • Aydın Kızları, 1919 • Dante'ye, 1920 • Mustafa Kemal, 1928 • Ankara, 1939 • Cenge Giderken 1886 • Fazilet ve Asalet (1890) • Ordunun Destanı (The Legend of the Army, 1915) • Dicle Önünde (In Front of Tigris, 1916) • İsyan ve Dua (The Uprising and the Prayers, 1918) • Turan'a Doğru (Towards Turan, 1918) • Türk'ün Hukuku (The Law of Turk, 1919) • Kral Corc'a (To King George, 1928
1 note · View note
istanbulmimarisi-blog · 10 months
Photo
Tumblr media
Tahttan indirilen Abdülaziz
İkinci Abdülhamid, tahttan indirilen Abdülaziz ve Beşinci Murad’ın kaderlerini yaşamamayı hiç beklemedi. Bu, özellikle Suari Efendi vakası, Ermeni olayları, bomba olayları ve casusluk meselelerinin yarattığı korku atmosferi nedeniyle böyleydi. Bu dönemde, hükümdar, her an bir darbenin hazırlanabileceğini düşündü. Bu zorlu zamanlarda, hükümdarın kendi içinde suikast romanlarına olan ilgisi arttı. Bir rivayete göre, bu merak, hükümdarın kişisel doktoru olan Mavroyeni Paşa’nın tavsiyesiyle başlamış olabilir.
Sultan Hamid, erken yatmasına rağmen hemen uyumazdı. Onun için yatmadan önce dinlenmek ve roman okumak vazgeçilmez bir alışkanlıktı. Yatak odasında özel bir düzenleme yaparak, bir kapı ile ayrılan bir bölüm oluşturdu. Bu bölümde, bir masada mum ışığında bekleyen bir kişiye kendi seçtiği polisiye romanları okuturdu. Bu romanlar, Türkçe’ye tercüme edilmiş ve üniversite kütüphanesinde el yazması olarak korunmuştur Tour Packages Bulgaria.
Sultan Hamid’in saltanatının başında, dikkat çekmeye çalıştığı bazı olaylar da yaşandı. Örneğin, Sadrâzam Kâmil Paşa ile birlikte Cuma günü Kağıthane mesiresinde göründü, Serasker Kapısı’nı ziyaret etti, Yunan muharebesindeki mağdurlara Yıldız Sarayı’nda bir ziyafet verdi. Ancak, hükümet ve halk arasındaki korku atmosferi, onu bir tür gizemli ve izole hükümdar haline getirdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde ve dışında yaşanan zorlayıcı olaylar, özellikle 1876 Rus seferi, Abdülhamid’in saltanatını zorlu kıldı. Harp, mali zorluklar, yolsuzluklar ve subay eksikliği gibi sorunlarla baş etmek zorunda kaldı. Mağlubiyet, Balkanlarda ve Rumeli cephesinde ciddi bir gerileme yaşandı. Bu durum, İstanbul’a çok sayıda muhacirin akın etmesine neden oldu ve şehirde büyük bir perişanlık ortaya çıktı.
İkinci Abdülhamid, savaşı sona erdirmek için Rus Çarı’na barış teklifi yaptı ancak başarılı olamayarak Meşrutiyet rejimini suçladı. Şubat Hükümet Darbesi olarak adlandırılan bu olay, ikinci Abdülhamid’in istibdat döneminin başlangıcını simgeliyor ve Meclis-i Mebusan’ı bir daha açmamak üzere dağıtarak hükümeti kontrol etme çabalarını gösteriyordu.
0 notes
esmhaber · 11 months
Text
İsrail Meclis Üyesi Avigdor Lieberman:
Mahmud Abbas hükümeti, İsrail'in desteği olmadan Batı Şeria'da bir dakika bile dayanamaz
Tumblr media
0 notes
piyasahaberleri · 1 year
Link
Sağcı bir Hindu grubundan adamlar, Salı günü Ahmedabad'ın hususi okulundaki bir öğretmene, Hindu öğrencilere Müslüman duası ve namaz kıldırdığı iddiasıyla hücum etti ve hücum etti.Ahmedabad'daki hususi bir okuldaki evlatların tüm dinlerin uygulamalarının bir parçası olarak namaz kılmaya teşvik edilmesinin peşinden Gujarat Hükümeti Salı günü bir soruşturma başlattı.Ahmedabad'da Başbakan Bhupendra Patel'in Meclis bölgesi olan Ghatlodia'daki okulda, çeşitli sağcı Hindu örgütlerinin aktivistleri bir protesto gösterisi düzenledi ve bir öğretmene hücum etti.Bu örneklerin peşinden okul yönetimi, hiçbir öğrencinin namazı okumaya zorlanmadığını ve etkinliğin öğrencilere çeşitli dinlerin değişik yakarma türlerini tanıtmak için tasarlanmış bir ders planının parçası bulunduğunu açıklamadan ilkin özür diledi.Hemen sonra okulun Feysbuk sayfasından kaldırılan vakaya ilişkin bir videoda, ilkokuldan bir öğrencinin namaz okumuş olduğu duyuluyor. Hemen sonra dört talebe daha ona şarkı söyleyerek birlikte rol alıyor "Laboratuvara iki şahıs geldi"İslami bir yakarma.“Bayram dolayısıyla, standart II öğrencilerine bayram hakkında informasyon vermek amacıyla bu etkinliği düzenledik. Bu tür etkinlikleri Samvatsari (Jain festivali) ve Ganesh Chaturthi dahil tüm dinlerin festivalleri öncesinde gerçekleştiriyoruz. Hiçbir öğrenciye zorla namaz kılındırılmadı. Bu yalnız iki dakikalık bir etkinlikti ve katılan öğrenciler ebeveynlerinden izin almıştı" dedi Okul müdürü Nirali Dağlı.Sadece Hindu sağcı örgütlerinin gösterilerinin peşinden Eyalet hükümeti de münakaşaya katıldı ve soruşturma sözü verdi.“Bazılarının okullarda bu tür programlar düzenleyerek devletin huzurunu bozmak istediği anlaşılıyor. Bu programa katılan öğrenciler tam olarak ne yaptıklarının bilincinde bile olmayabilirler. Bu kesinlikle kabul edilebilir bir şey değil” dedi soruşturma emrini veren İlk, Orta ve Eğitimden Görevli Devlet Bakanı Praful Pansheriya.Eylemin soruşturmanın peşinden gerçekleşeceğini de söylemiş oldu.Ayrıca Bajrang Dal, Akhil Bharatiya Vidyarthi Parishad ve öteki sağcı örgütlerin üyeleri okul alanında protesto gösterileri yaparak benzer vakalara burada asla hoşgörme gösterilmemesi talebini dile getirdi.Çocuklardan çeşitli dinlerin ibadetlerini yerine getirmeleri istendiğinde bu tür kuruluşların üyelerinin ve protestolara katılan birkaç ebeveynin müzik aleti çalan bir öğretmene saldırmış olduğu bildirildi.Sadece okul yönetimi onlardan şikayetçi olmadı. Bunun yerine özür dilediler ve bunun tekrar olmayacağına dair söz verdiler.“Ganeshotsav, Janmashtami, Navratri, Bayram, Noel, Navroz, Guru Purab, Paryushan vb. dahil olmak suretiyle tüm Hint festivallerini tüm kalbimizle kutluyoruz ve öğrencilerimizi bunlara katılmaya teşvik ediyoruz. Bayram dolayısıyla meydana getirilen okul meclisinde bir öğrencimiz namazın iyi mi kılındığını tasvir ederken, öteki üç çocuk da tasvirin yanında durdu. Yasanın tek amacı evlatları Hindistan'ın çeşitli gelenekleri hakkında eğitmekti. Okul yönetimi tarafınca meydana getirilen açıklamada, hiçbir süre herhangi bir dinin mensuplarının duygularını incitmek benzer biçimde bir niyetimiz olmadı" denildi.
0 notes
elazigsurmanset · 1 year
Text
Karamollaoğlu: “Saadet Partisi Meclis grubu kimsesizlerin kimsesi olacaktır”
Tumblr media
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Sözlerine İslam aleminin hicri 1445. yılını tebrik ederek başlayan Karamollaoğlu, "Yeni hicri yılın ve mübarek Muharrem ayının tüm insanlığa sağlık, huzur ve barış getirmesini Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyor; şehitlerin efendisi Hazreti Hüseyin efendimizi ve Kerbela şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Bugün aynı zamanda iki tarihi günün de yıl dönümü. Bu nedenle, bugünkü toplantımız özellikle bu iki özel gündeme dair olacaktır. Bunlardan ilki; 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’dır. 1974 yılına gelene kadar Kıbrıs’ta soydaşlarımıza karşı acımasız katliamlar yapılıyordu. Ada’da terör estiriliyordu. Fakat maalesef, iktidarda bulunanların gıkı bile çıkmıyor, konu kınamalarla geçiştiriliyor; “Batılı ülkeler ve uluslararası kamuoyu ne der acaba?” çekincesiyle tek bir adım dahi atılmıyordu. Milli Görüş, iktidar ortağı olana kadar da bu böyle devam etti. Kıbrıs hususunda, Milli Selamet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin koalisyon hükümeti dönemi bir dönüm noktası oldu. Biz iktidar ortağı olduk ve “O ne der, bu hangi tehditleri savurur, kim bunu engellemeye çalışır.” hiç bunları düşünmeden, bir an bile tereddüt etmeden Mehmetçiğimizi Ada’ya çıkarttık." ifadelerini kullandı. Kıbrıs, milli davamızdır diyen Temel Karamollaoğlu, şunları kaydetti: "Muhterem arkadaşlar, değerli kardeşlerim; 20 Temmuz, tarihimizin altın sayfalarından birisidir. 20 Temmuz, farklı siyasi kanaatlere sahip partilerin, vatan söz konusu olunca, nasıl bir ve beraber hareket edebileceğinin en güzel örneklerinden birisidir. 20 Temmuz, bu milletin kahraman evlatlarının yazdığı tarihi destanlardan birisidir. Tüm dünya bilsin ki; Kıbrıs, biz Milli Görüşçülerin kırmızı çizgisi, aziz milletimizin de milli davasıdır! Kıbrıs konusunda, asla en ufak taviz vermez, bir santim dahi geri adım atmayız! 550 şehit vererek elde ettiğimiz kazanımlarımızı, her şart altında, canımız pahasına dahi olsa, koruruz! Başta Yunanistan’a ve Yunanistan’a kol-kanat geren, şımartan tüm Batılı ülkelere de sesleniyorum; hiç kimse ateşle oynamaya kalkışmasın, ateş yakar! Herkes tarihten ders çıkarmalı, bugün atacağı adımların yarın kendilerine neye mâl olacağını iyi hesap etmelidir." Karamollaoğlu Saadet Partisi'nin Meclis grubunun kimsesizlerin kimsesi olacağını söyledi. Karamollaoğlu açıklamasında,  Evet, edilen dualar, akıtılan alın terleri, sarfedilen samimi gayretlerle bugüne gelindi. Bugün yine aynı inanç, azim ve kararlıkla, aynı ilke ve hedefler doğrultusunda yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz. Ve şimdi hamdolsun, uzun bir zaman diliminin ardından Saadet Partimiz, TBMM çatısı altında bir grup ile temsil edilmektedir. Bu aşamada Gelecek Partisine, Genel Başkanı Sn. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, parti yöneticilerine ve milletvekillerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Böylece, ülkemizin problemlerine dair çözüm önerilerimiz bugün, dünden çok daha etkili bir şekilde gündemde yer alacaktır. Milletimizin sorunlarını, talep ve beklentilerini bugün, dünden çok daha gür bir şekilde ve beraberce dile getirecek, çözümü konusunda çok daha etkin çalışmalar ortaya koyacağız. Çok net ifade ediyorum; en ufak bir problemi olan buyursun bize gelsin, en küçük bir derdi olan anlatmak için buyursun bize gelsin. Biz bunun için varız, milletimizin derdi bizim derdimizdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve TBMM aritmetiği birçok noktada imkan vermese de; biz en azından sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olmaya kararlıyız!" diye konuştu. Read the full article
0 notes
mizemediaagency · 2 years
Text
CEO'nun Kongre Önüne Çıkmasının Ardından TikTok'un Geleceği Bir Bulutun Altında Kalıyor
CEO'nun Kongre Önüne Çıkmasının Ardından TikTok'un Geleceği Bir Bulutun Altında Kalıyor
Peki TikTok CEO’su Shou Zi Chew Meclis huzuruna nasıl çıktı? Enerji ve Ticaret Komitesi bugün git?
Pekala, söylemesi zor – soru olarak çerçevelenen düzenli suçlamaların ve internetin kendisinin nasıl çalıştığını yanlış anlıyor gibi görünen belirsiz sorguların ortasında, Chew çoğunlukla dikkatli bir şekilde ifade edilmiş cevaplar veriyor gibiydi ve çok zor olan her şeyi o’ diyerek savuşturuyordu. içine bak.
ABD’de uygulamanın geleceğine karar verebilecek çok önemli bir duruşmada Chew, platformu tutkulu bir şekilde savundu ve ABD’nin yasal düzenlemeyle ilgili endişelerini ele almaya çalıştı; asıl mesele, Amerikan kullanıcı verilerinin Çinlilerle paylaşılma potansiyeliydi. devlet.
Chew bu fikri ortadan kaldırmaya çalışırken, TikTok da bununla ilgili bir basın açıklaması yayınladı:
4/ TikTok, ifade özgürlüğü için bir platform olarak kalacak ve herhangi bir hükümet tarafından manipüle edilmeyecektir.
— TikTokComms (@TikTokComms) 23 Mart 2023
Chew, TikTok’un geçmiş sansür eylemleri (yani ÇKP için kritik olan içeriği sansürleyip sansürlemediği), gazetecileri takip etmek için ABD kullanıcı verilerine erişimi, algoritması, gençlerin güvenliği yönleri ve daha fazlası ile ilgili çeşitli yönlerden baskı gördü.
Çoğunlukla Chew, herhangi bir kesin taahhütte bulunmadan çeşitli sorular arasında gezinebildi. Ancak aynı zamanda, çeşitli açıklamalara göre görünüşü, ABD senatörlerini kazanma konusunda aşırı güven verici veya ikna edici değildi.
Özellikle, ByteDance çalışanlarının geçmişte ABD vatandaşları hakkında casusluk yapıp yapmadığı sorulduğunda Chew, “Casusluğun bunu tanımlamanın doğru yolu olduğunu düşünmüyorum” diyerek erteledi. Chew, ByteDance’ten olası bir elden çıkarma hakkında sorulduğunda, Amerikan şirketlerinin kullanıcı verileriyle ilgili geçmiş performansını da sorguladı – bu adil bir karşılaştırma gibi görünüyor, ancak ABD yetkilileri arasında yankı uyandırması pek olası değil.
Ancak Chew’in görünüşünün ana ifadesi şuydu:
“Sonuç olarak şu – Amerikan verileri, Amerikan personeli tarafından denetlenen bir Amerikan şirketi tarafından Amerikan topraklarında saklanıyor.”
Bu, Chew’in, TikTok’un ABD kullanıcı verilerini Çinli ana şirketinden ayırmaya yönelik milyarlarca dolarlık planı olan “Project Texas”ın ABD’deki ABD kullanıcı verilerini güvence altına alarak tamamen erişilemez hale getireceğini açıkladığı Chew’in önceden hazırlanmış ifadesinden geliyordu. Çin merkezli personel.
TikTok’un umudu, bu çabanın ABD düzenleyicilerine Amerikalı kullanıcıların güvende olduğuna dair güvence vermek için yeterli olmasıdır.
Ancak yine de, TikTok’un kullanıcı verilerini satmayı düşünüp düşünmeyeceği konusunda başka bir önemli noktaya basıldığında, Chew kesin bir taahhüt vermeyi reddetti ve bunun yerine bir yanıt vermeden önce daha fazla açıklama isteyeceğini belirtti.
Bunun sonunda, ABD’de tam bir yasaklama olasılığı açısından TikTok’un nereye yerleştirildiğini belirlemek hala zor. Daha da kötüsü, Çin Hükümeti bir kez daha uygulamanın zorla satılmasına karşı olduğunu paylaştı; bu, TikTok’un ABD Hükümeti tarafından yasaklanması durumunda, yerel ellere bir satışın bir seçenek olmayabileceği anlamına geliyor.
Bu da TikTok’un geleceğinin ABD’li politikacıların Chew’in ifadesini nasıl algıladıklarına bağlı olduğunun altını bir kez daha çiziyor.
Açıklamalarında yeterince ikna edici miydi? TikTok, politika yapıcılara niyetleri konusunda güvence vermek için yeterince şey yaptı mı? Project Texas, ana şirket ByteDance içinde erişimin ayrılmasını göstermek için yeterli olacak mı?
Gerçekten de, ABD ile Çin arasındaki artan gerilimin kilit belirleyici olacağını hâlâ hissettiğinden, sonraki adımlar muhtemelen Chew’in elinde değil. Geçen ayki casus balonu olayı, Çin’in müdahalesinden endişe duyanların endişelerini artırdı ve TikTok’u daha da ağırlaştırdı. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile Vladimir Putin arasında bu hafta yapılan görüşme endişeleri daha da artırdı.
Bu açıdan TikTok, iki ülke arasındaki çok daha geniş bir anlaşmazlığın ortasında kalmış gibi hissettiriyor ve bu türden bir başka olay, ABD’de TikTok’u yapan veya bozan şey olabilir.
Çin’in, özellikle ABD’ye başkaldırdığına dair herhangi bir başka işaret, Beyaz Saray’ı harekete geçmeye zorlayabilir. Chew elinden gelenin en iyisini yapmış olsa da, belki de daha geniş bağlamda yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Kaynak, Siteyi Ziyaret Edin
0 notes
primishaber · 2 years
Text
Hükümet meclisi baypas kararı aldı, ortalık karıştı! 'Fransa demokratik bir çöküşün eşiğinde'
Tumblr media Tumblr media
Fransa'da emeklilik yaşını 62'den 64'e çıkarmayı öngören yasa tasarısı son aylarda ülkede hararetli tartışmalara ve büyük protestolara neden oldu. Tasarı Perşembe günü Senato'da kabul edildi ancak parlamentonun alt kanadı olan Ulusal Meclis'teki oylamaya dakikalar kala Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, Anayasa'nın 49. maddesinin 3. fıkrasını devreye sokarak, meclis oylaması olmadan yasayı yürürlüğe sokma kararı aldı.ÇOĞUNLUK SAĞLANAMAYINCA PARLAMENTOYA BAYPASUlusal Meclis'te tasarının yasalaşması için yeterli çoğunluk garantilenmemişti. Muhalefet milletvekilleri parlamentoyu baypas kararına tepki gösterirken, aşırı sağcı Marine Le Pen, karar sonrası Emmanuel Macron hükümeti için güven oylaması yapılması çağrısında bulundu.Solcu La France Insoumise (LFI) (Boyun Eğmeyen Fransa) Partisi'nin lideri Mathilde Panot da, Macron'u ülkeyi bir hükümet krizine sokmakla suçladı.
Tumblr media
ÖFKELİ KALABALIK SOKAKLARA DÖKÜLDÜFransa Başbakanı Elisabeth Borne tarafından yapılan açıklamanın ardından başkent Paris'te sokaklar karıştı. Reformun, Ulusal Meclis'te oylamaya sunulmadan geçmesine tepki gösteren binlerce protestocu Concorde Meydanı'nda bir araya geldi. Polis, kendisine taş atan öfkeli kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı.Fransız haber ajansı AFP, 120 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Sendikalar yasayı protesto etmeyi sürdüreceklerini ve 23 Mart'ta yeniden greve gideceklerini açıkladı.
Tumblr media
MACRON YUHALANDI, 'FRANSA DEMOKRATİK ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDE'İngiliz Telegraph gazetesi Fransa'nın "demokratik bir çöküşün" eşiğinde olduğunu belirttiği haberinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Parlamento'da yuhalandığını yazdı.Muhalefetin hükümete gensoru önergesi konusunda birleştiğine dikkat çeken gazete bu durumda başbakanın istifa etmek zorunda kalabileceğini ve Macron'un parlamentoyu feshedebileceğini öne sürdü.Guardian gazetesi de Macron'un planlarını devreye sokmak için özel yetkilerini kullandığına dikkat çekti ve başbakana yoğun bir istifa baskısı olduğunu belirtti.
Tumblr media
ANAYASANIN 49. MADDESİNİN 3. FIKRASI NEYİ İÇERİYOR?Fransız Anayasası'nın 49. maddesinin 3. fıkrası, hükümete, bir yasa tasarısını Ulusal Meclis'te oylamaya sunmadan geçirmesini sağlar. Ancak muhalefet milletvekilleri, hükümete 24 saat içerisinde gensoru önergesi yöneltebilir. Gensoru önergesi, yeterli sayıdaki milletvekili tarafından desteklenirse, hükümet düşer ve yasa tasarısı reddedilir. Gensoru önergesi milletvekillerinden yeterli desteği alamaz ise yasa tasarısı kalır.
Tumblr media
HÜKÜMET NEDEN ISRAR EDİYOR?Emeklilik yasasında yapılmak istenen düzenlemenin en fazla tartışma yaratan kısmı emeklilik yaşı. Fransa hükümeti, mevcut sistemin maddi olarak daha fazla sürdürülemeyeceğini savunuyor ve emeklilik yaşını 62’den 64’e çekmek istiyor.Aynı zamanda, emeklilik maaşı için verilen katkının süresi ve miktarı da artırılıyor ve bunlar tamamlanmadan emekli maaşı alınması engelleniyor. Kamuoyu araştırmalarına göre halkın üçte ikisi bu değişikliğe karşı.Ocak ayında ülke çapında yapılan protesto gösterileri ve grevlere milyonlarca kişi katılmıştı.Elisabeth Borne,macron,fransa Read the full article
1 note · View note
isvicreninsesi · 2 years
Text
Aktivistler Zürih’te araçların lastiklerini patlattı
Tumblr media
ZÜRİH- İklim aktivistleri kuruluşlarının birinci yıl dönümde, Zürih’e 30’dan fazla SUV aracının lastiklerini patlattı. İklim hareketinin içinde kendilerini “lastik söndürücüler” olarak tanımlayan bir grup, kuruluşlarının birinci yıl dönümde Zürih'teki Seefeld bölgesinde 30’dan fazla SUV aracının (jip) lastiklerini patlattı. Son günlerde İngiltere, İtalya, Fransa ve Almanya da dahil olmak üzere diğer ülkeler de benzer eylemler ortaya çıktı. İklim hareketinden yapılan açıklamada; Zürih hükümeti SUV sorununu çözmek için yeterli çabayı göstermiyor” denildi. Bu nedenle daha fazla önlem alınması amacıyla: "SUV'lerin şehir içinde yasaklanması, daha güvenli bisiklet yolları inşa edilmesi ve şehirdeki toplu taşımanın büyümesi için ellerinden geleni yapacakları tehdidinde bulundu. Zürih Belediye (Stadt) Polisi, olaylarla ilgili bir raporun alındığını ve lastikleri patlamış çok sayıda aracın bulunduğunu doğruladı. POLİTİKACILARDAN FARKLI ELEŞTİRİLER GELDİ  Zürih FDP başkanı Përparim Avdili; bu tür eylemler gerçek anlamda mülke zarar veriyor: "Açıkçası bu aktivistler İsviçre demokratik sisteminin işleyişini anlamadılar". Bu nedenle hareketin "mümkün olan en kısa sürede" durdurulması gerektiğini vurguladı. Zurich Greens'in belediye meclis üyesi Dominik Waser, şiddet içermeyen protestolar kabul edilebilir. "Bu arabalara şehirde ihtiyacımız yok, sahipleri iklim krizine önemli ölçüde katkıda bulunuyor" diye savundu. Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 23 days
Text
Beylikdüzü'nde '11. Barış ve Sevgi Buluşmaları'na muhteşem final
https://pazaryerigundem.com/haber/187215/beylikduzunde-11-baris-ve-sevgi-bulusmalarina-muhtesem-final/
Beylikdüzü'nde '11. Barış ve Sevgi Buluşmaları'na muhteşem final
Tumblr media
İstanbul’da Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen 11. Barış ve Sevgi Buluşmaları muhteşem bir finalle sona erdi.
İSTANBUL (İGFA)  –Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen Barış ve Sevgi Buluşmaları’nın 11.’si muhteşem bir finalle sona erdi. Beylikdüzü Cumhuriyet Etkinlik Alanı’nda yapılan Çardak Altı Sohbetleri’ne, kapanış gününde eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ile Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık konuk oldu. Moderatörlüğünü Pelin Batu’nun yaptığı söyleşide, “Kaostan Barış İnşa Etmek Zor Mu?” konusu tartışıldı.
Duayen gazeteci ve siyasetçi Altan Öymen’in II. Dünya Savaşı’ndan bugüne savaşı ve barışı anlattığı ve yakın tarihimizi özetlediği girişle açılan sohbet, Başkan Mehmet Murat Çalık’ın Atatürk’ün konuşmalarından alıntılar aktardığı bölümlerle devam etti. Türkiye’nin dış politikası, demokrasiye dönüş, kadınların katılımı ve Beylikdüzü’ndeki sosyal belediyecilik uygulamaları da söyleşinin konuları arasındaydı.
Tumblr media
Altan Öymen her şeye rağmen iyimserliğini ifade ederken şunları söyledi: “Cumhuriyet hükümetlerinin prensibi yurtta barış, cihanda barış. Ve bunu uygulamışız.Tabii çok acı şeyler oldu. O idamlar büyük hataydı. Ama mesela, 12 Mart’ta meclis lağvedilmemişti. 12 Eylül üç sene sürdü sadece ve ardından Özal geldi. Bir de Yunanistan’a bakın; orada darbe 10 sene sürdü, adamlar gideceğiz de demediler. Yani demek istediğim, Türkiye’ye yakın ülkelerden bazıları bizden sonra demokrasiyle tanıştılar, bazıları ise hala tanışmış değiller. Fransa’da 1., 2., Napolyon’dan bu yana kaçıncı cumhuriyet? Yani öyle kolay işler değil. Ama buradaki kadınların sayısına bakıyorum, yarı yarıya! Bu iyimserlik verici bir şey.Kadınların toplumdaki yeri benim çocukluğumda bile bu noktada değildi. Her şeye rağmen Türkiye’de demokrasi gelişiyor.”
ÇALIK: SORUNLAR BİR MASADA ÇÖZÜLÜR
Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık da Öymen’le hemfikir olduğunu belirterek şunları ekledi: “Ben de iyimserim. Gençlerin burada olması çok güzel. Biz yüz yıldır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iktidarında yaşıyoruz. Hiç kimse kendisini, resmini oradan kaldırdı diye ismini de silebileceğini sanmasın. Millet uyanmaya başladı. Kalıcı bir barışı inşa edeceğiz. Bakınkaostan çıkacak bu memleket. Tabii ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir evladı olmaktan onur duyuyorum. Ama mesele vatansa, mesele bayraksa gerisi teferruat. Partiler de teferruat. Sorunlar vatanı, milleti sevenlerin bir masaya oturup cumhuriyet hükümeti kurmalarıyla çözülür”
GENÇLER ÖDÜLLENDİRİLDİ
Söyleşinin ardından standları dolaşarak sahaflarla sohbet eden Başkan Mehmet Murat Çalık, ardından spor turnuvalarında dereceye girenlere ödüllerinin verildiği törene katıldı. 20.30’da DJ performansıyla devam eden gecede, saatler 21.30’u gösterdiğinde ise Türk pop müziğininsevilen ismi Ceylan Ertem sahne aldı. BöyleceTürkiye’nin dört bir yanından ve İstanbul’un muhtelif semtlerinden gelen 25 sahafı Beylikdüzü’nde buluşturan Barış ve Sevgi Buluşmaları, Ceylan Ertem konseri ve kitap mezatıyla sona erdi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
sorgulayan · 2 years
Text
I. İnönü bizim için MİLAT oldu.
Moskova Antlaşması
İstiklal Marşı kabulü
Londra Konferansı
Afganistanla Dostluk Antlaşması
Teşkilati Esasiye
Moskova Antlaşması, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti arasında 16 Mart 1921'de imzalanan antlaşmadır. Moskova Antlaşması ile yeni Türk devletinin doğu sınırı güvence altına alınmış ve Sovyet Rusya Misak-ı Milli kararlarını tanımıştır. Ayrıca Moskova Antlaşması ile Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sovyet Rusya tarafından resmen tanınmış ve Rusya TBMM'yi tanıyan ilk Avrupa Devleti olmuştur.
Üstün bir mücadele ve kahramanlıklarla kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un “Kahraman Ordumuza” hitaben yazmış olduğu şiir, 12 Mart 1921 tarihinde Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.
Düzenlenen Londra Konferansını önemli kılan etken ise; Türkiye Büyük Millet Meclisinin itilaf devletleri tarafından ilk kez resmen tanınmış olmasıdır. 21 Şubat 1921'de düzenlenen Londra Konferansını önemli kılan etken ise; Türkiye Büyük Millet Meclisinin itilaf devletleri tarafından ilk kez resmen tanınmış olmasıdır
Türkiye-Afganistan İttifak Antlaşması, 1 Mart 1921 tarihinde müzakere için Moskova'da bulunan Türk heyeti ile yeni kazanmış bulunan Afganistan temsilcileri arasında imzalanan dostluk antlaşmasıdır.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Osmanlı Türkçesi: تشکیلات اساسیه قانونى) veya 1921 Anayasası, 1924 Anayasası'nın ilkelerini belirlemiş; 85 numaralı ve kabul tarihi 20 Kânun-ı Sani 1337 (20 Ocak 1921) olan 23 madde ve bir ayrık maddeden oluşan kısa ve "çerçeve anayasa" niteliğinde bir belgedir. Anayasanın en önemli özelliği saltanat ve mutlak monarşi ile bağdaşmayacak olan milli egemenlik ilkesinin dile getirilmesidir. Bu Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarından 1921 anayasası ile oluşturulan hükümet sistemi meclis hükümeti sistemidir.
0 notes