#Matematik Öğretmeni
Explore tagged Tumblr posts
1nefess · 8 days ago
Text
Hayat Apartmanı
Blogger’ın Yorumu : 35 dakikada hayatın özeti. Ölüm anında Matematik Öğretmeni Mualla Hanım’ın hayatı ve bu hayata tesir eden kişilerin anıları. Ölüm anında yalnız mıyız? Ölüm her zaman acılı mıdır? İnsanlar ölüm anında ne hisseder? Akrabaları ne yaşarlar? Sevginin, duyguların ve yalnızlığın işlendiği okuması güzel bir kitap. Kitap Bilgileri : Yazar Adı : Mustafa Ulusoy Yayın Evi: Kapı…
0 notes
bakbi3452 · 1 year ago
Text
ATATÜRK'ÜN GİTTİĞİ OKULLAR
ATATÜRK’ÜN GİTTİĞİ OKULLAR Bu etkinlikte Atatürk’ün gittiği okulları ve bu okullarla ilgili bazı bilgileri kalıcı hale getirmek istedik. Atatürk sırasıyla şu okullara gitmiştir. 1- Mahalle Mektebi 2- Şemsi Efendi Okulu 3- Selanik Mülkiye Rüştiyesi 4- Selanik Askeri Rüştiyesi 5- Manastır Askeri İdadisi 6- İstanbul Harp Okulu 7- İstanbul Harp…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cayindibindekipiskevit · 9 months ago
Text
kütüphanede evden daha vermli calissam da su siralar hic gidesim gelmiyo artık gece 1e kadar acik ve ders calismayan herkes dolusuyo resmen bi de yer kavgası yapiyolar bes dakika elimi yıkamaya gittim hemen yerime oturmuslar bos birakmaya da gelmiyo allahtan bi tane cografya öğretmeni abla var o kovmus kizi da kurtarmis yerimi cok seviyorum onu her sabah bana en sevdigim masayı tutuyo asiiri tatlis bi abla insallah atanir o kadar sevinirim ki
3 notes · View notes
mathcevathoca · 2 years ago
Link
Bakırköy Matematik Özel Ders Öğretmeni şöyle der: AYT sınavı için Matematik Geometri çalışma becerisi ya da “kendini ders çalıştırabilme yeteneği” olan bir öğrencinin hayatta sahip olabileceği en büyük avantajıdır. Bu şans öğrencinin içinde ve kendi ellerinde olan bir en büyük güçtür.
0 notes
havadaber · 1 year ago
Text
DERSVERAL - DEVASA+
Tumblr media
Dersveral.com, özel ders almak isteyen bireyleri nitelikli eğitmenlerle buluşturan bir eğitim platformudur. Kişiselleştirilmiş matematik dersleri arayanlar için Dersveral.com, bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanmış matematik özel dersi sunan bir dizi onaylı profil sunmaktadır. Aralarından seçim yapabileceğiniz 22.000'den fazla onaylı profil sayesinde öğrenciler, özel ihtiyaçlarına en uygun matematik öğretmenini bulabilir ve derslere anında başlayabilir. Dersveral.com, ister sınava hazırlık, ödev yardımı veya genel matematik becerilerini geliştirmek olsun, öğrencilerin kendi özel ihtiyaçlarına uygun doğru eğitmeni bulmaları için kapsamlı bir platform sağlar. Dersveral.com'da matematiğin yanı sıra her seviyedeki seviyeye yönelik İngilizce özel ders hizmeti de bulunmaktadır. Sınav hazırlığı, iş İngilizcesi ve akıcı konuşma dersleri de dahil olmak üzere İngilizce dilinin çeşitli yönlerinde dersler sunan deneyimli öğretmenler sayesinde öğrenciler, özel ihtiyaçlarını karşılayacak doğru eğitmeni bulabilirler. Dersveral.com ayrıca özel dersler için kişiselleştirilmiş reklamlar sunarak öğrencilerin kendi benzersiz ihtiyaçları için doğru öğretmeni kolayca bulmasına ve onunla bağlantı kurmasına olanak tanır. Aralarından seçim yapabileceğiniz geniş eğitmen yelpazesi sayesinde öğrenciler, kendi özel hedefleri için doğru İngilizce öğretmenini bulabilir ve derslere hemen başlayabilir. Dersveral.com'un en önemli avantajlarından biri de özel ders fiyatları seçeneklerinin uygun olmasıdır. Aralarından seçim yapabileceğiniz çeşitli fiyat seçenekleriyle öğrenciler, kaliteden ödün vermeden bütçelerine uygun bir eğitmen bulabilirler. Ek olarak Dersveral.com, özel dersler için kişiselleştirilmiş reklamlar sunarak öğretmenlerin becerilerini ve deneyimlerini potansiyel öğrencilere sergilemelerine olanak tanır. Özel ders ilanları için kişiselleştirilmiş yaklaşım, öğrencilerin kendilerine özgü ihtiyaçları için doğru eğitmeni bulmalarına yardımcı olurken aynı zamanda öğretmenlerin kendi öğretme tarzlarına ve uzmanlıklarına en uygun öğrencilerle bağlantı kurmasına da yardımcı olur. Genel olarak Dersveral.com, özel ders almak isteyen bireyler için kapsamlı bir platform sunarak doğru eğitmeni bulmayı ve öğrenmeye başlamayı her zamankinden daha kolay hale getiriyor.
1K notes · View notes
sillagen · 11 months ago
Text
Benim dönemde 4+4 sistem yoktu. 6.sınıfta ortaokula başlıyorduk. Sınıfımıza Mersinli bir kadın matematik öğretmeni atanmıştı. İlk öğrencileriydik. Hepimizi yani sınıfımızı hâlâ takip ediyor instagram'da iki tane kızı var. Ve hepimizin simasını tanıyor. Ya zaman ne çabuk geçmiş o evlenmiş çocuğu olmuş en büyük kızı bizim yaşta hemen hemen.
35 notes · View notes
sinanmaktayim · 3 months ago
Text
elektronik aletlerde ve internet kullanımında tam bir boomerım.. fakat matematik öğretmeni olduğum için işimle ilgili yenilikçi uygulamaları kullanmaya başlamam lazım ve harika işler var. 23 yaşımda bilgisayar/ipad kullanmayı öğreniyorum kdkdkdk elektronik aletlere dosya depolamak çok güvensiz hissettiriyor yok bulutmuş bilmem ne. özelliklerine aaa yuh diye tepki veriyorum neyse verimli bi gün olsun günaydınNnnNnn
10 notes · View notes
babeyouneedtodropout · 4 months ago
Text
2024 önsözü
Okuldan hiçbir zaman hoşlanmadım; okullar da beni sevmedi. Sayısız okul değiştirdim ve bıraktım; üstelik derslerde iyiydim.
Elbette lisede de okullarla olan tutkulu aşk hikayem bütün dramasıyla sürdü. Daha yeni çıkan sakallarıma ben bile anlam verememişken, onlara düşman kesilen kocaman öğretmenler saçlarımın uzunluğuyla da obsesif bir ilişkiye girdiler. Renkli hırka ve kazaklar giymek yasaktı. Küpe takmak, saç boyatmak, makyaj yapmak. Bazı öğretmenlerin dersinde su içmek bile yasaktı. Hiçbir zaman güler yüzle karşılanmadık; bile bile yetişkinler tarafından nefret edilmeye gidiyorduk her gün. Üniformaların içine sokulup bin bir türlü baskıya boyun eğmemiz bekleniyordu. Sahiden karakterim gereği, başka hiçbir sebeple değil; okullar bana ne kadar bela olduysa ben de onlara o kadar bela olmuşum. Mezun olduğumuz sene müdür yardımcısına benim hakkımdaki fikirlerini soran babam "No comment." cevabını almıştı.
Her gün hissettiğim baskıya kendimce karşı koymanın eğlenceli yollarını da bulmuştum. Kısa filmler çekip, yazılar yazıp, matematik dersinde haftalık edebiyat dergisi K'yı okuyarak geçirdiğim o günlerden birinde, aklıma başka bir şey daha gelmiş.
Kasım 2009; 17 yaşındayken okulumda gerçekleşen bazı saçmalıkları alaya aldığım bir yazı yazıp bunu anonim bir blogda yayınladım. Okulun adıyla açtığım bir profille Facebook'ta bütün okulu ekledikten sonra, kameraların yüzümü tespit edemeyeceği bir gizli operasyon kılığında gittiğim bir internet kafede, yazımı yayınladığım blogu okuldaki yaklaşık iki yüz kişinin duvarına paylaştım.
Ertesi gün elbette okul bu yazıyla fokurduyordu. Yalnızca öğrencilerin arasında değil; öğretmenler de öğretmenler odasındaki bilgisayarın başında. Birisi müdür yardımcısının bilgisayarının ekranında da blogu görmüş. Felsefe öğretmeni bunu yapan öğrencinin IP adresinin bulunacağını ve onu dava edeceklerini söyledi. Öfkesi anlaşılabilir; resmen hepsinin suratlarını türlü türlü fotoğraflara yapıştırmışım. Fakat kimse benden doğrudan hesap sormadı; kimsenin elinde bunu yapanın ben olduğuma dair herhangi bir delil yoktu, olamazdı da.
Canım edebiyat hocam elbette benim yazı dilimi bilir. Yakın bir arkadaşım o öğretmenimin düzenlediği bir tören sırasında cesurca bir hareketle blogdaki yazıyı bütün okula duyurdu. Bu ister istemez, töreni düzenleyen öğretmenimizi de bu işin içine çekip tehlikeye attı. Öğretmenim bana, "Her kim bu yazıyı yazdıysa işlevini gördü; mesajı gerekli yerlere ulaştı. Şimdi kaldırabilir bence." dedi. Bu girişim aleyhimize dönmeden, iyi bir zamanlamayla, bu patlattığım enerjiyi bir bütünlüğe kavuşturmam için nezaketli bir öneri.
Birkaç gün sonra yazıyı kaldırıp bloga bir tavuk yahnisi tarifi koymuştum.
Blogu silmeden önce çıktısını alıp arşivlemişim. Bu yaz, dedemle anneannemin köyevindeki kitaplığı düzenlerken buldum.
O dönemin öğrenciliğini yaşamakta olan 17 yaşında birinin ağzından bir eleştiri. Bence değerli. Yeniden erişilebilir olsun istedim.
Şimdilerde öğrenciler benzer muamelelere maruz kalıyor mu bilmiyorum. Bazı açılardan bütün bunlar küçük dertler gibi de görünebilir. Fakat geçenlerde Ahmet Emin Yalman'ın Köy Enstitüleri hakkındaki kitabı Yarının Türkiye'sine Seyahat'i yıllar sonra yeniden okudum. Eğitimin yıllar içinde nasıl bir kepazeliğe dönüştürüldüğünü o kadar net gösteren bir karşılaştırma yaratıyor ki.
Bir gün bu berbat sistemi baştan aşağı değiştirip hep beraber özgürleşelim.
Hayatım boyunca tanıdığım birkaç olağanüstü öğretmenim oldu; onları da sevgiyle anarak,
Mayıs
Tumblr media
Tumblr media
Ali kıran baş kesenlerin dünyasına hoş geldiniz.
Muhabirlerimiz sizler için canlarını ortaya koyarak bu dehşet verici dünyanın içine girip, çarpıcı röportajlarla eğitim-öğretimin en güzel taraflarını bizlere yansıttılar.
Uzaktan bakıldığında şipsevdi rengindeki okulun oldukça ürkütücü bir havası vardı. İçine girdiğimizde ise ne kadar tatlı karakterlerle karşılaştığımıza şaşırd��k ve önyargımızdan utanç duyduk. Bizi kambur duruşlu, sarı boyalı saçlı bir hanımefendi karşıladı ve gömleğimizi pantolonumuzun içine sokup saçımızı kestirmemizi söyledi. Ona öğrenci değil gazeteci olduğumuzu anlatmaya çalışırken “Bir saniye” dedi ve arkasından geçen kırmızı hırkalı kız öğrencinin iki kolunu ve kafasını çevik bir hareketle bedeninden ayırdı. “Hah, şimdi oldu. Buyrun sorularınızı alalım.”
Tumblr media
-Bize biraz kendinizden bahsedin.
-Adım S.T. Nerede, ne zaman doğduğumdan emin değilim. Öğrencilerim benim bu okulun harcından çıktığımı düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Zira bu okul dışında hayatımın hiçbir hareketi yoktur. Okul benim her şeyim. Onu, öğrencilerimi çok seviyorum!
Duygusal anlar yaşayan müdür yardımcısı S.T. ona uzattığımız mendile gözyaşlarını sildi ve yanından geçen uzun saçlı erkek öğrenciye hiçbirimizin duyamayacağı yüksek bir frekansta haykırdı, okulun dışındaki köpekler acıyla inlediler.
S.T.: Daha ne diyebilirim ki. Anı yaşamaktan yanayım. Her sabah erkenden okuluma gelir, şimdi pek sevilmeyen bir Alman liderin motivasyon konuşmalarıyla güne başlarım. Nöbetçi olmadan önce yanıma uğramaları gereken öğrenciler üzerinde doğu Asya ülkelerindeki yıllarımda öğrendiğim dayanıklılık testlerini uygularım.
-En sevdiğiniz gün hangisidir?
S.T.: Pazartesilere bayılırım. Pazartesi günüme pilates yaparak başlıyorum ve ruhumun tazelenme döngüsünün tamamlanması için İstiklal Marşı bitene kadar derin nefes alıp veriyorum. Off… Sıra halinde benim önümden geçip okula girmek zorunda olan o öğrenciler yok mu. İşte o zamanlar, “Tanrım, iyi ki öğretmenim!” diyorum. Onlar benim avucumun içindeki minik, aciz, zayıf, korkak, körpe, savunmas… Yani, onların eğitim ve öğretimi, çok mühim, çok değerli.
-Disiplin kurallarına uymayan öğrencilere uyguladığınız yaptırımlar nelerdir?
S.T.: Valla öncelikle velileri geeeldi geldi, gelmedi onlar da gelmesin. Velisini çağırmayan ve öksüz olanları ise kitaplığımdaki özel bir kitabın ittirilmesiyle açılan gizli odama alıyorum ve onları orada… Orada… Ay, nerede bu asi öğrenciler, nereye kayboldular!
-Teşekkür ederiz S.T. ilerleyen saatlerde başka konularda da görüşlerinizi alacağız.
Biz kendisine veda ederken o kolonların arkasına saklana saklana giden küpeli bir kız öğrenciyi ayağından çıkan ÇIT sesiyle fark etti ve kulağını kökünden koparıp yedi.
Koridorun sonunda elinde bir Türkiye haritası taşıyan bir hanımefendiye rastladık.
Tumblr media
-Merhabalar. Bize kendinizden bahsedin.
-Ayy çok ani oldu. Neyse, anlatayım. Ben N.H. İnsan eline karşı antipatim var ve öğrencilerimin o el denen berbat organdan kurtulmalarını istiyorum; bu yüzden onlara elleri kopana kadar bütün ders bir daha asla okumayacakları yazılar yazdırırım. Bir gün bana bunun için teşekkür kartları gönderecekler. (Başkalarına yazdırarak tabi.)
-Kıyafet yönetmeliği konusunda çok hassas olduğunuzu duyduk. Bu hassasiyetiniz nereden geliyor?
N.H.: Zor bir çocukluk geçirdim :( İlkokulda okulumun zorba kızı beni hep aynı kıyafetleri giymeye zorladı. Okulda onun yüzünden hep aynı gömleği giydim. Beni okulun dışında da gözetliyordu ve kıyafetimi çıkarmaya kalkıştığımda kafama büyük magmatik ve tortul kayaçlar fırlatıyordu. Yıllar geçti, ben büyüdüm ama kıyafetlerimi hiç çıkaramadım. Sonra o zorba kızın aslında bana iyilik yapmaya çalıştığını anladım. Gördüm ki yıllarca aynı kıyafeti giymek zorunda kalarak modaya karşı olağanüstü bir hassasiyet geliştirebilmişim. Ben de modaya bu hassasiyetle büyümelerini istediğim öğrencilerimin önce ondan mahrum kalmalarını istiyorum.
O sırada “kıyafet yönetmeliği” sözünü duyan S.T. alevler ve dumanların içinden yanımızda belirdi. Gülümseyen N.H. “O kıyafet yönetmeliği lafının geçtiği yerlerde oluşuverir. Biz ona aramızda on sekiz harfli diyoruz.” dedi.
S.T. söze girdi. “Kıyafet yönetmeliği çok önemlidir. Eğitimin temel taşı, baş hedefi, tek anlamıdır. O olmasa etraf rüküş giyimli öğrencilerle dolacaktı. Hayatta katlanamam. Paris’te böyle değildi.”
N.H. müdür yardımcısına katıldığını söyledi. “Ayrıca bütün öğrencilerin ekonomik durumu aynı değil. Fakir öğrencilerimizin diğerlerine imrenmelerini istemiyoruz.”
-Sizce bir sosyal devlette neden yeni kıyafetler alamayacak kadar fakir insanlar var?
Tumblr media
-Merhaba gençler! Nasılsınız?
-...
-Keyfiniz yerinde mi? Hayat nasıl?
-...
-Iıı… Buraya röportaj yapmaya geldik. Konuşmak isteyeniniz var mı?
-...
Kimse tek kelime etmedi.
Kıyafet yönetmeliği Madde 12 - Lise ve dengi okullarda (1) b. Erkek öğrenciler:
Ceket, gömlek ve pantolon giyerler; kravat takarlar. Okul yönetimince uygun görülmesi halinde, sıcak mevsimde sadece gömlek ve soğuk mevsimde ceket altına kapalı yakalı kazak giyilebilir. Okul içinde baş açık, SAÇLAR KISA ve temiz olur. Ense düz ve açık olup favori, sakal ve bıyık bırakılmaz. Zincir, kolye, yüzük vb. ziynet eşyası takılmaz.
Tumblr media
Yönetmelik saç uzunluğuna dair göreceli bir terim olan kısadan daha ileri bir detaya girmiyor. Öğrenciler üzerinde zorbalıkla uygulanan bu baskıyı öğretmen ve okul yöneticileri tamamen keyfi, kişisel bir tanımlamayla belirliyorlar. Dolayısıyla öğrenciler tamamen o öğretmenin tolerans düzeyine, insafına bağlı olarak bedenleriyle ilgili çok doğal olan bu meselenin eziyetine maruz bırakılıyorlar.
Sınıftan çıktığımızda enerjik bir hanımefendiyle karşılaştık.
Tumblr media
-Merhaba. Kısa bir röportaj için vaktiniz var mı?
-Ahh… Bu sene görev ve yetkilerim arttı. Dolayısıyla çok meşgulüm. Ama pekala ricanız üzerine konuşacağım.
-Bize biraz kendinizden bahsedin.
-Adım S.K., tarih öğretiyorum. Bir yandan da artık idarede görev alıyorum. Çocuğum ceketini giy. Çocuğum gömleğini düzelt. O kravatın hali ne öyle. O saçı kestir. TANRIM, BEN NE DİYORUM!”
S.K. yeni yetkileriyle birlikte gelen sorumlulukların onun karakterini değiştirmesinden korktuğunu söyledi.
-Önceden öğrencilerim beni çok severdi. Sevilmeyecek biri değildim ki. Özgürlüklerden yanaydım. Şu işe bakın! Beynime taktıkları idari görevli çipi yüzünden söylediklerimi kontrol edemiyorum. Tanrım! ÇILDIRIYORUM!
Filozofun yorumu:
Tumblr media
“Vatandaş vezir olunca yüksek vergiye okey demiş. Sevgili dostum, bazen yeni makamlara yükselenler geçmişlerini unutur, önceden savunduğu değerleri motomot silip atmak öyle durumlarda çok da zor olmaz. Üj, bej yetki uğruna karakterinden ödün vermek de bizim kitabımızda yazmaz.”
S.K. kederli bir halde alnına masaj yaptı ve konuşmaya devam etti.
-Bazen öğretmenlerin padişahtan çok padişahçı olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerimiz yaşadıkları baskıların anlamsızlığını sorguladıklarında “Kuralları koyan biz değiliz, bunlar yönetmelik.” diyoruz. Ama yönetmelikleri düzenleyen kim? Eğitimi doğrudan sağlayan biz öğretmenlerin, öğrenciler için daha iyi olacak uygulamalara dair neden söz hakkımız yok? Hatta bu eğitimi alan, neredeyse bütün zamanını buraya veren öğrencilerin kendilerinin neden hiç söz hakkı yok?
Koridorun başından ritmik bir müzik yükseldi ve ortaya iki yandan takla atarak gelen iki kadın ve ortalarında salınarak, ağır ağır yürüyen başka bir kadın çıktı.
Tumblr media
Bizler yaramaz kızlarız! Cessi, Yohanna ve Tiffani, SAVULUN!
S.K. panikle kaçmaya çalışırken, üç kadından sağdaki Yohanna ve soldaki Tiffani çevik bir hareketle S.K.’yi kolundan tuttular.
“Demek diktamıza karşı propaganda yapan vatan haini sensin.” Durumu hemen iki metre arkalarında duran Cessi’ye telsizle bildirdiler. Cessi sinsi adımlarla yanlarına geldi ve “Demek o artiz sensin.” dedi. Ekibimiz bu vahim manzara karşısında endişe duyarak oradan uzaklaştı.
Filozofun yorumu:
Tumblr media
“Aga diyeyim sana, yağın bulaşsın bana. Güzel arkadaşım, kod adı Yohanna olan S.E. ve Tiffani olan N.D.’nin bu tür hareketleri, bize her öğretmenin S.K. gibi vicdan hesaplaşmaları içinde olmadığını, bazılarının gayet de keyifle bu zorbalığın bir parçası olmak için güce yanaştıklarını gösteriyor. Üçlünün yaptıkları Hindistan gezisinde örgütlendiklerini düşünüyoruz zümremce.”
Bir pencerenin önünde, bir çevçevenin içinde bize gülümseyerek bakan bir öğrencinin fotoğrafına rastladık. Hemen altında “B. seni unutmayacağız.” yazıyordu. Bir öğrenciye bu fotoğrafın hikayesini sorduk.
“B. geçen sene kanserden öldü. Çok sevilen bir arkadaşımızdı. Bir yıl içinde sürekli kötüye giden durumuna rağmen, ölümü yine de hepimiz için büyük bir şok oldu. Gerçi müdür yardımcımız S.T. onun öldüğüne hala inanmıyor. Zaten B.’nin hastalığının ilk günlerinden birinde B. düşüp bayıldığında S.T. onun numara yaptığını söyleyerek eve gitmesine izin vermemişti.”
Kanımızı donduran bu açıklamayı hemen S.T.’nin kendisine sorduk. S.T. önce bu olanları anlatan öğrenciyi cebinden çıkardığı alev tabancasıyla kavurdu ve bir sigara yaktı, kocaman bir dumanı mikrofonumuza üfledi ve konuşmaya başladı.
Tumblr media
“Abicim ben ölüme inanmam. Hayatın ebedi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu dünyada acı, özlem, yas, sevgi, dostluk, hatta anne sevgisi; hepsi külliyen yalan. B. de öldüm diye duygu sömürüsü yapıyor şimdi, bak göreceksin bir yıl sonra ortaya çıkacak tıpış tıpış gelecek. Elvis ve B. ölmedi. Ayrıca punk’s not dead.”
Bu sözleri gayet soğukkanlılıkla söyledikten sonra şuh kahkahalar atan S.T.’nin daha önceden de okul merdivenlerinden inerken sara krizi geçirip yere düşen bir öğrenci için “Dikkat çekmeye çalışıyor. Yalandan yapıyor.” dediğini öğrendik.
Benzer bir durum A. adlı öğrencinin herkesi sarsan ölümünün ardından idarede görev alan F.K.’nin, arkadaşlarının yasıyla ağlayan öğrencilere saldırmasıyla gerçekleşti. F.K. konu hakkında “Biz FBI tarafından her koşulda soğukkanlılığımızı korumak üzere eğitildik. Hiçbir ölüm ya da kayıp bizi etkileyemez. Öğrencilerimizin daha güçlü olmalarını istiyoruz. Ağlayanları dövüyoruz.” dedi.
Tumblr media
Kameramanımız objektifini koridorun başına çevirirken, bir erkek öğrenci kamerayı görüp panikle vücudunun mahrem yerlerini kapattı. Koşarak yanına gittik ve ona neden çırılçıplak olduğunu sorduk.
“Öğretmenimiz E.S. önce kolumdaki bilekliği, sol kulağımdaki küpeyi, ardından siyah hırkamı, mavi gömleğimi, baskılı tişörtümü, kanvas pantolonumu ve arkasında KISS MY ASS yazan bokserımı aldı. Ben de kravatımla cıscıbıl kaldım.”
-Ama bu nasıl olur?!
“Oluyor işte; öğretmenler kurallara uymadığını düşündükleri eşyalarımıza kalıcı olarak el koyabiliyor, onları çöpe atabiliyorlar.”
Konuyu duyan bir kız öğrenci yanımıza geldi.
“Derse elimdeki kahveyi bitiremeden girdiğimde kahvemi çöpe döktürüyorlar.”
-Hay Allah, biz E.S.’nin başka bir okula tayin edildiğini duymuştuk ama.
“Evet, yeni okulunda bizim okulumuzu kötülüyormuş. Ayrıca okulumuzda çalıştığı dönemde edindiği kıyafet hasılatıyla bir defile düzenleyerek okulun ilk haftasında dikkatleri üzerine çekmiş.”
Tumblr media
İki öğrenci S.T. tarafından kazan dairesinde zehirli gazla öldürülürken, ekibimizin dikkatini bir sınıftan gelen öksürük, hatta adeta boğulma sesleri çekti. Sınıftan içeri girdiğimizde bir öğrencinin boğazını tutarak çırpındığını gördük. Çabucak çantadan çıkardığımız bir şişe suyu öğrenciye uzatıyorduk ki başka bir el tarafından durdurulduk.
“DURUN!”
Tumblr media
-Aman efendim, öğrenciniz boğuluyor. Burada bir öğretmen olarak önce sizin müdahale etmeniz gerekmez mi?!
“Öncelikle. Saygıdeğer arkadaşım. Ne için. Gelmiştiniz?”
-Türkiye Cumhuriyeti eğitim sisteminin güzelliklerini belgelemeyi amaçlayan bir proje için röportajlar yapıyoruz.
“Öyle mi. Buyrunuz oturunuz.”
-Öğrenciniz boğuluyor. Neden su içmesine izin vermiyorsunuz?
“Efendim. Acı. Çekilir. Boğulma. Yaşanır. Boğulsunlar efendim. Boğulsunlar. Boğulma, yaşanmalıdır.”
-Ne.
“Bu bir. Özel durumdur. Ama ben. Normal şartlar altında da. Dersimde. Bir öğrencinin. Su içmesine. Katiyen. Müsaade. Etmem.”
-Bunu yapmanızın sebebi nedir?
“Efendim. Bu. Benim. Nevi şahsıma. Münhasır. Problemlerimden. Kaynaklanmaktadır. Ayrıca. Küresel ısınmayı. Herkesten çok. Dikkate almaktayım. Evimi aydınlatmak için. Geleneksel ampul yerine. Fitilli lamba kullanıyorum. Evimin bahçesine. Bambu diktim. Neden? Çünkü bambular. Bahçe bitkilerinden. Çok daha fazla. Karbondioksit emer. Televizyonumu stand-by’da. Bırakmam. Öğrencilerimin de. Su israfında. Bulunmalarından. Hoşlanmıyorum. O su. Kıtlık geldiğinde. Çok fazla. Değerlenecektir.”
-Su bir doğal ihtiyaç değil midir? Bunu üç gün içemeyen insanlar ölüyor. Susuzluğunu gideren öğrenciler hem dersi daha iyi anlamaz mı?
“Efendim. Acı. İnsanı. Olgunlaştırır.”
Suratı mosmor kesilen öğrencinin öldüğü sırada zil çaldı ve teneffüs zamanı ekibimiz sınıfı terk etti. Merdivenden inerken S.T.’nin iki öğrenciye çılgıncasına haykırdığını gördük.
Tumblr media
“HAYDAR BEY DE BENİM ARKADAŞIM AMA BEN ONUN KOLUNA GİRİP DOLAŞIYOR MUYUM?!?!?!?!”
Ama… Hocam…
“Sus! Cevap veeerme bana cevap veeermiyceksin. Zaten yine takmışsın lensleri ölü balık gibi bakıyorsun.
E hocam…
“Kaybolun! Bu seferlik hayatınızı bağışlıyorum. Şanslısınız ki bugün evden çıkmadan önce dünden daha az öğrenci öldüreceğime dair kendime söz vermiştim. Ama bir daha sizi baş başa diz dize görürsem gördüğüm yerde vururum!”
S.T.’ye onu bu kadar sinirlendirenin ne olduğunu sorduk.
“Ay Allah’ım, ahlaksızlık kol geziyor. Toplumda hiç ahlak kalmadı. Zaman kötü ve bu gençler de kötü yoldalar, gördünüz mü oğlan nasıl da kolunu kızın omzuna atmış, e pes doğrusu. Ben de gencim ve havalıyım ayrıca I know how to rock ama ben karşı cinsle öyle içli dışlı hiç oluyor muyum?”
Filozofun yorumu:
Tumblr media
“Sevgili dostum. Kendilerinde motomot başka insanların ahlakına müdahale etme cüreti bulan insanların asıl kendileri ahlaktan nasibini alamamıştır. Başkalarını ahlaksızlıkla suçlayarak kendilerinde daha yüksek ahlaki değerler olduğunu ispatlamak zorunda hissedecek denli acizdirler. S.T. öyle görünüyor ki bunca çok değerli fonksiyonunun yanında bir de namus bekçiliğine soyunmuştur.”
İşte durum böyle sevgili okuyucularımız. Projemiz çerçevesinde ülkemizin eğitim-öğretiminin ne kadar erdemli, doğru, mantıklı, insancıl, sevgi ve saygı dolu kişilerce yürütüldüğünü gözler önüne sermekten gurur duyuyoruz. Bunu yaparken endişelenmeye ne gerek var? Biz köprüyü geçene dek ayıya dayı deme taraftarı değiliz; geçtiğimiz her köprünün manzarasını seyredebilmek bizler için daha değerli.
Okula yaptığımız ziyarette, okullarda gerçekten de büyük çelişkilerin olduğunu gördük; ve gözlemlerimiz sonucunda okulun bir toplum için en kritik yerlerden biri olduğu, ve ancak okullarında özgürleşebilen insanların yaratacağı bir toplumun yaşanılası bir yer olabileceği düşüncesine vardık.
İşler buradan bakıldığında vahim görünüyor. Biraz uzaktan baktığımızda da öyle. Daha uzaktan yine aynı. Fakat umut değerlidir; boş bir şey de değildir. Hareket ve değişim getirir.
Nasıl bir dünyada, nasıl yaşamak gerek? Parayla cennetin anahtarını satanlara gidip cehennemin anahtarı nasıl talep edilir? “Evladım manyak mısın, cehennemin anahtarını alıp ne yapacaksın?”
Banane banane. İsterim de isterim. Evet, isterim de isterim.
Galiba deli deyip bir miktar para karşılığı elimize verdikleri bir anahtar.
Bu anahtarla meydana koşanlar.
Heyyyy, cehennemin anahtarı bende! Kapısını az önce kilitledim! Artık kimse oraya gitmeyecek!
Kilitledim orayı!
Duydunuz mu?
Artık özgürsünüz!
2 notes · View notes
metinakgun · 7 months ago
Text
Tumblr media
OKUDUM, ÜZÜLDÜM, UTANDIM
Adını bilmediğimiz daha ne Cevherlerimiz Vardır ..
Bir ülke bir millet nasıl cemaatleşir ve köleleşir?!.
Yıl 1936…
Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde görevli bir grup öğretmen havanın güzelliğinden faydalanıp pikniğe gittiler…
Şahane doğanın kucağında eğlenirlerken keçilerini otlatan küçük bir çobanla karşılaştılar; yanlarına davet edip çay ikram ettiler, ismini sordular.
Küçük çoban ürkek bir sesle yanıt verdi:
–Hüseyin…
Öğretmenlerden biri yanındaki gazeteyi uzatıp “Okuma yazma biliyor musun, bunu okuyabilir misin?” diye sordu.
O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdı ki, okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanmaktaydı!..
Küçük Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi almayı kabul etmeyince öğretmen bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sordu..
Yanıt hazindi:
–Yaşım 12…
3 yaşında annemi, geçen yıl da babamı kaybettim!..
Talihsiz çocuğun aslında çok zeki olduğunu fark eden öğretmenler mutlaka okumasını tembihlediler…
Hüseyin, öğretmenlerin verdiği desteğin yarattığı heyecanla Denizli’de parasız yatılı okuluna kaydoldu..
Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap armağan edildi.
O gece kitabı okuyup bitirdi ve ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine giderek şöyle dedi:
–Bu kitapta eksiklik var!..
Öğretmen çok şaşırdı.
Çünkü Hüseyin’in “eksiklik var” dediği kitap Görecelik Teorisini anlatıyordu!..
Hüseyin bu teorinin önemli bir parçasının kitapta bulunmadığını fark etmişti!..
Fen öğretmeni konuyu İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki hocası fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektupla bildirdi ve şu yanıtı aldı:
–Hüseyin liseyi bitirince yanıma gelsin!..
Albert Einstein’e uzanan yol!..
Hüseyin aynen öyle yaptı…
İTÜ Elektrik Mühendisliği’nde okumaya başladı…
Ancak yaptığı çalışmaları, ürettiği projeleri hocaları dahi anlayamıyordu.
O hocalardan biri “Bu çalışmaları ancak Amerika Boston’daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir” deyip, mektupla ona gönderdi.
Gelen yanıt müthişti:
–Hüseyin’in bu yaptığını 5 yıl önce bir grup akademisyen buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey...
Biz masraflarını karşılayacağız. Amerika’ya gelsin!..”
Hüseyin 1952 yılında yüksek elektrik mühendisi diplomasıyla İTÜ’den mezun oldu.
Bir gazetenin yaptığı kampanya ile toplanan parayla ABD’ye giden bir gemiye bindirildi.
Uzun bir yolculuktan sonra MIT’de Prof. Morse’un karşısına geçti.
Morse, Hüseyin’in tez hocası olacaktı ancak genç adamın İngilizcesi yetersizdi, profesörün söylediklerini tam olarak anlayamıyordu.
Onun da yolunu buldu, hocasına dönüp şöyle dedi:
–Write on the blackboard/ Tahtaya yazın!.
Hocasının tahtaya yazdığı tez konusunu defterine geçirdi ve üniversiteden ayrıldı.
MIT’de tez konuları genellikle 5 ile 9 yıl gibi bir sürede bitirilebiliyordu, ancak Hüseyin 3 ay sonra Morse’un karşısındaydı!..
Profesör, büyük bir şaşkınlıkla incelediği tezin mükemmel olduğuna karar verdi ancak MIT’de hemen diploma verilemiyordu.
Hüseyin başka dersler aldı ve 2 yıl sonra doktorasını alarak bu kez Princeton Üniversitesi’ne başvurdu ve orada dahi fizikçi Albert Einstein’ın öğrencisi oldu!..
Birkaç yıl sonra Boston’a dönüp, icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başladı.
İlk büyük buluşunu 1960’ların başında yaptı.
–Sesle kumanda edilen bilgisayar!..
Cumhuriyetin erdemi!
Daha inanılmazı da var:
–Hüseyin, 1958 yılında çalışmalarını yakından izlediği Einstein’ın kendisi kadar ünlü “Fonksiyon Teorisi”nde eksiklikler tespit etti ve bunu bir mektupla kendisine de bildirdi, iyi mi!..
Ancak mektup ulaşmadan Einstein öldü!..
Hüseyin bu eksikliği ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca adeta kıyamet koptu.
Bilim dünyası ikiye bölündü!.
Ve Einstein’in kuramına karşı Hüseyin’in “Kütle Çekim Kuramı” da literatüre girdi!..
Bugün dünyada çok yaygın olarak kullanılan “Siri”, “Google”, “Now”, “Cortana” gibi sesli komut sisteminin mucidi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, 27 ocak 2013’te yaşamını yitirdi…
Şimdi… Gelelim kıssadan hisseye; kendimi de katarak soruyorum:
–Bu müthiş, bu dünya bilim tarihine kazınmış ismi içimizden kaç kişi biliyor acaba?!.
Daha acıklı bir soru sorayım.
Şayet Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmasaydı, Mardin’de yoksulluk içinde başlayan yaşamını, dünyanın en önemli bilim insanlarından biri olarak sürdüren Prof. Dr. Aziz Sancar’ı kaç kişi bilecek, tanıyacak, gurur duyacaktı?!.
Dünyaca ünlü, adı tıp literatürüne geçmiş Beyin Cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’i kaç kişi tanıyor, biliyor acaba?!.
Çok sesli müzik alanında harikalar yaratan müzisyenlerimizi;
Fazıl Say’ı, İdil Biret’i, Gülsin Onay’ı, Güner, Süher Pekinel kardeşleri, Suna Kan’ı, Gürer Aykal’ı bırakın dinlemeyi, izlemeyi, kaç kişi adlarını biliyor acaba?!.
Futbol dışında dünyada büyük başarılar elde eden sporcularımızı kaç yurttaşımız tanır çok merak ediyorum!..
Örnek çok, yüzlerce…
Hüseyin Yılmaz’ı Boğaziçi Aydınlar Topluluğu Grubu’nda yayımlanan bir mesaj ile tanıma fırsatı buldum.
Bu büyük bilim adamı önünde, tıpkı diğer kahramanlarımızın olduğu gibi saygı ve sevgiyle eğiliyorum. Bir önemli uyarı da bize,
Türk milletine:
–Kahramanlarını, yüz ağartan önderlerini, bilim, kültür, sanat insanlarını baş tacı etmeyen, unutan, adını bile bilmeyen toplumların gideceği yer çıkmaz sokaktır; olup olacakları da cemaat ya da köleliktir!..
Geçmişten ders alınması gereken, Cumhuriyetin erdemini gayet net anlatan bir öykü…
LÜTFEN OKUYAN OKUDUM YAZABİLİR Mİ SAYGILAR.
2 notes · View notes
reiralea · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Dinlenirken ne mi yapıyorum? Yedi ve üzeri yaş grubuna uygun olduğu için yaşımın tuttuğunu düşünüyorum ahahsha. Çocuklara almışken bir tane de kendime almıştım. İyi ki almışım çok eğlenceli ahxja. 🤭
TÜBİTAK'ın çocuk kitaplarını çok seviyorum. Eğitimde kullanmayı da verimli buluyorum. Sınıf öğretmenliği okuyan ve sınıf öğretmeni olan varsa "Bilim Bunu Çözer", "Çocuklar için Bilim" ve "Matematik Her Yerde" serilerini öneririm. İlk okuma için de keyifli ve bolca bilgi içeren kitapları var. Kendim için ve öğrencilerim için olabildiğince çok kitabını alıyorum. Benim yetişemediğim yerde de buradaki güpgüzel insanlar öğrencilerime yetişiyor. 💜
*Post reklammış gibi olmuş ahahsh. Yayın takip edilmiyor olabilir diye küçük bir öneride bulunmak istedim sadece.
9 notes · View notes
okyanustakibulut969 · 2 years ago
Text
Minibûste bi matematik öğretmeni ile tanıştım bu akşam.
Beni öğrencisine benzettiğinden ve şirinler çizgi filminden fırlamış gibi tatlı ve kûçûk görûndûğûmden bir de matematik öğretmeni olduğu için öğrencilerinin onu sevmediğinden bahsetti bana.Hayatımda ayakûstû tanıdığım en ponçik matematik öğretmeni.
Ûniversite öğrencisi olduğumu duyunca allah allah ortaokul öğrencisi gibi duruyorsun çok kûçûk ve çok genç dedi.Birde kendisi tiyatrocu olmak istiyormuş aslında matematik öğretmeni olduğu için içinde ukde kalmış filan bunlardan bahsetti.
Senin sanatsal yönûn ağır basıyor ben insandan anlarım kızım dedi.Mûzik resim ve kitaplarla filmlerle ilgili hevesimi alakamı bilmeden dedi ûstelik sonra tabi ben durumu anlatınca "bak dedi hemen anlayıveririm ben"
Sen sosyal hizmeti ve çocuk gelişimini boşver kendi istediğini yap kendi yolunu çiz peşinden git çok gençsin yapabilirsin cûmlesini de ekledi ve karşılıklı muhabbetimiz o inince bitti maalesef.
O kadar pamuk gibi oldum ki ve aynı zamanda konuşmamız bitti diye ûzûldûm ki anlatamam.
Yabancı birinin çat diye karşınıza çıkıp size bakıp aslında istediğiniz alana dair sizinle bir konuşma yapması çok olağanûstû bir şey.
Siz hiç böyle bi şey yaşadınız mı?
Sanki hayatın "bak kimse yok ama sana bu kişinin olumlu cûmlelerini gönderdim pes etme!"diye bana bir işaret gönderme şekli gibi hissettim o matematik öğretmenini...
Bunun bi mesaj olduğunu evrenin aslında yanımda olduğunu yorumladım.
Ayrılırken o kadar içten bi şekilde istediklerin umarım olur kendine dikkat et dedi ki içim çok garip ve bir mutlu oldum ya.
Bu gecenin olayı da bu.
7 notes · View notes
aynodndr · 1 year ago
Text
Tumblr media
“Tarih öğretmeni çocuğa sormuş:
- Oğlum, Kartaca savaşını kim yaptı..?
Çocuk:
-Valla-billâ ben yapmadım hocam...’deyince tarih hocası sinirlenmiş, sınıfın kapısını çarparak çıkmış..
Matematik hocasıyla burun buruna gelmiş..
Matematik hocası:
_ Hayrola hocam..? Bu ne sinir..?
_ Sorma...’demiş tarih hocası..
_ Çocuğa Kartaca savaşını kim yaptı dedim..?’ _Valla-billâ ben yapmadım hocam...’dedi...
_ Nasıl sinirlenmeyeyim..?
Matematik hocası:
_ Bunlar böyledir hocam...Hem yaparlar, hem de inkâr ederler...’ deyince, tarih hocası sinirden düşer, bayılır..
Müdür odasında kolonyayla kendine getirilince müdür sorar:
_ Hayrola hocam..? Ne oldu ki fenalaştınız..
_ Sormayın müdürüm’ der tarihçi..
_ Derste çocuğa ‘Kartaca savaşını kimler yaptı..?’ dedim. ‘Valla-billâ ben yapmadım demez mi?’ Sinirle sınıftan çıkarken matematik hocamız sordu...
Durumu anlatınca: ‘Bunlar böyledir, hem yaparlar, bir de yapmadım derler...’ deyince bayılmışım..
_ Hocam, şu üzüldüğün şeye bak...’ der Müdür..
‘İki satır yazı yazarım Milli Eğitim Bakanlığına, kimin yaptığını hemen ortaya çıkartırım..’
Tarih hocası hastanelik olur..
15 gün hastanede yatıp tedavi görerek, bir ay raporlu olarak taburcu edilir...
Evinde dinlenirken postacı sarı bir zarf getirir... Tarih hocası merakla açar zarfı..
Milli Eğitim Bakanlığından gelmiştir resmi yazı..
‘Bu yıl, gerekli tahsisat olmadığından, Kartaca savaşları yapılamayacaktır..
Bilgilerinize...’ yazmaktadır...”
Alıntı
3 notes · View notes
belleepoque7 · 1 year ago
Text
stajın ilk gününden sesleniyorum. müdür tarafından sorulan soruya far görmüş tavşan gibi bakakaldık. dört matematikçi rezil olduk. müdür eğlendi neyse iyi tarafından bakalım. müdür yardımcısı bal olsaymış. o kadar tatlı bir adamdı ki gerçekten. öğretmenimiz ise tam bir matematik öğretmeni. daha fazla olamaz öyle bir ciddiyette. yine de bizle konuşurken daha yumuşaktı. üstelik okula öyle çok fazla gelmemizin de gerek olmadığını belirtti sık sık. bu bir bakıma iyi oldu ama kızlarla gün konusunda anlaşamadık. sınıfların küçük olması dört kişi birden giremememize neden oldu. iki kişi olacak şekilde bölüneceğiz. işleri biraz zorlaştırdı işte. herkes kendi rahatlığında yine maalesef. bense siz ayarlayın da ben her türlü uyarım modundayım. umarım bu hafta bu problemi çözeriz.
3 notes · View notes
cayircimengezegezeoy · 2 years ago
Text
***
cumartesi güzellemesi yapmak istiyorum çünkü benim için gün parlayan yıldızlı pekiyiydi
belediyenin kurslarına gidiyorum evet kurslar artık bir çok kursa gidiyorum. cumartesi ise diksiyon kursum vardı.
sabah erken kalkmaya alışkın olmayan biri olarak geç kaldım. geç kalmayı hiç sevmem çok kötü hissederim kendimi neyse ki geçen sene dershaneden arkadaşlarımla yazılmıştık kursa onlarla birlikte geç girince o kötü hissiyat azaldı.
kurs arkadaşlarıma aşık oldum diyebilirim
40+ yaş üstü çoğu
Felsefe öğretmeni, matematik öğretmeni, Kazakistanlı bir hanımefendi, türk musikisi ile ilgilenen bir hanımefendi, bakanlıkta memur olan bir hanımefendi bir beyefendi, oyuncu ve şarkıcı olan bir beyefendi..
yaş grubumundan ise infaz koruma memuru olan bir arkadaşımız, üç kere üniversite bölümü değiştiren çok tatliş bir hanımefendi, şehir değişikliği ile gelen bir arkadaşımız vardı.
kadro mükemmel değil mi. şahane bir ekibiz bence. herkes kendini tanıtırken can kulağı ile dilendim hepsini. çok farklı hayatlar hayaller.
insan biriktirmeyi seven biriyim
benim için cumartesi günleri kışın ortasında göğü sımsıcak yapan güneş misali olacak.
kurs o kadar güzeldi ki sohbetler, tanışmalar..
kurstan sonra ekildim. arkadaşımın doğum gününü kutlayacaktım ekti beni.
zaten hep arkadaş kazığı yerim..
sonra otobüste bir amca ile sohbet ettim tam bir saat susmadan konuştuk.
amca bas bas bağırıyordu aleviyim diye komik gerçekten çekiyorum böyle şeyleri resmen ya
ev yolunda bir kediş gördüm on beş dakka oyun oynadık totoşunu ıssırmamak için zor tuttum kendimi
sonra evimize karşı komşumuzun kedisi geldi yaş mama ikram ettim eheheh ama yine de korktu duramadı evimizde
vallahi gün güzellemesi yaptım ama bu gün nasıl abartılmasın şahaneydi ya
***
19 notes · View notes
birasizgece · 2 years ago
Text
8. Sınıfta bir matematik öğretmeni vardı ve benden nefret ettiğini anlardım gözlerinden, bir gün soru sorduğumda beni köşeye çekip "Senin gibi bir öğrencim olduğu için utanıyorum" dedi , benden bir b*k olmazmış güya ,hayatım boyunca ondan nefret ettim
* Onun maaşını ben bir haftada kazanıyorum 😁
Amacım gösteriş yapmak değil sadece bu içimde kalsın istemedim o kadar Teşekkür ederim 🙏
3 notes · View notes
jigglymandu · 2 years ago
Text
bu arada bugün matematik dersinde durup dururken ilkokuldaki rehberlik öğretmenimi hatırladım çok tatlı bir kadındı hayatımda ilk defa harbiden değer gördüğümü hissetmiştim sürekli resim çizip götürüyordum odasına sonra... sonra gitti ve farklı bir rehberlik öğretmeni geldi lol
3 notes · View notes