#Mağaradalki Gölgeler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Mağaradaki Gölgeler
eflatun'un en meşhur hikayelerinden birinde yerin altındaki bir mağaraya kapatılmış mahkumlardan sözedilir. Sırtları mağaranın kapısına dönük olarak zincirlenmişlerdir ve yüzlerini gün ışığına döndürülmektedirler. Arkalarında bir yerde bir ateş yanmaktadır ve ateşle mahkumlar arasında başlarında her türlü nesneyi -heykeller, fenerler, küpler, çiçekler ve meyveler- taşıyan insanların gelip geçtiği duvarla çevrili bir patika bulunmaktadır. Bu nesneler duvarı aşmakta ve ateş bunların gölgesini sanki bir ekrana yansıtır gibi mağaranın arka duvarına yansıtmaktadır. Bundan başka hiçbir gerçeklikle karşılaşmayan mahkumlar bu gölge oyununun gerçek hayat olduğunu düşünmektedirler. Bu arada bu nesneleri taşıyanlar duvarın arkasından geçerken konuştuklarında mahkumlar mağaranın duvarına vuran gölgelerin birbirleriyle konuştuklarını vehmederler.
[Belki de ilk paragraf budur !]
fransız şari Guillaume Apollinaire gençliğinde delicesine aşık olduğu genç bir kadını aramak için Londra'ya gider. Orada hiç tanımadığı, yüzünü fotoğrafta bile görmediği bir İngilizle kalacaktı. Bu nedenle İngiliz'in kendisini karşılamaya geldiğinde yakasında beyaz bir karanfil takması üzerinde anlaşıldı. Ne var ki tren Victoria İstasyonu'na vardığında peronun yakalarına beyaz karanfiller takan insanlarla dolu olduğunu gördü. Sonunda kendisine verilen adrese ulaşmak için bir taksi tutmak zorunda kaldı ve mektup arkadaşını henüz yatktan kalkmamış vaziyette buldu.
Mağaradaki Gölgeler Modern Aklın Zindanı - Graham Dunstan Martin
0 notes