#Mısır askerleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Gazze’nin Yalnızlığı ve Ümmetin Sessizliği
2 minutes Kaynak: Hizb-ut-Tahrir Filistin Medya Bürosu Gazze’deki ölüm, yıkım ve kuşatma durmaksızın devam ederken, bu trajedi ne yazık ki medyanın gündeminden düşmüş ve ümmetin ilgisinden kaçmıştır. Bu durum, sadece Gazze için değil, tüm Filistin halkı için büyük bir kayıptır. Aynı şekilde, Şam’daki zulüm de devam etmekte, Esed rejiminin bıraktığı silahlar Yahudi ordusu tarafından hedef…
#Ürdün cephesi#ümmet#Beytülmakdis#Esed Rejimi#filistin#Filistin acıları#Filistin Direnişi#Gazze#Gazze halkı#Gazze soykırımı#Gazze yalnızlığı#Hizb-Ut-Tahrir Türkiye#Kudüs#Miraç#Mısır askerleri#Peygamber Efendimiz#Suriye özgürlüğü#Yahudi işgali#Şam#İslam ümmeti
0 notes
Text
Philadelphi Koridoru'nda geri adım: İsrail askerleri çekilecek mi?
İsrail, Filistinli grup Hamas ile yapılan ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasında, Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınır boyunca uzanan 15 kilometrelik Philadelphi Koridoru’ndan silahlı kuvvetlerinin tamamen çekilmesini kabul etti. Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail’in Philadelphi Koridoru’nda süresiz olarak askeri varlık sürdürmesi gerektiği konusunda ısrarcı. ATEŞKESİN ÖNÜNDEKİ…

View On WordPress
0 notes
Link
İsrail ile Mısır askerleri arasında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah Sınır Kapısı yakınında çatışma yaşandığı bildirildi. https://devrimcidinnno.wordpress.com/2024/05/27/israil-ile-misir-askerleri-arasinda-gazze-seridinin-guneyindeki-refah-sinir-kapisi-yakininda-catisma-yasandigi-bildirildi/ İsrail ile Mısır askerleri arasında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah Sınır Kapısı yakınında çatışma yaşandığı bildirildi.
0 notes
Text
Çakma fatihlerin el öpme mevsimidir!..
Ahmet KAHRAMAN
Dinci ve ırkçı AKP rejiminin Osmanlı ütopyası üzerinde inşa ettiği Türk tipi Emperyalizm’in şıngır mıngır sınırlar ötesine yelken açması, görkemli ve tüyler ürperticiydi.
Osmanlı tuğ ve flamalarıyla, kiralık katiller ve hırsızlar oligarşisi Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kara bayrağı, yan yana harelendi. Osmanlı temalı, ibrişim püsküllü Türk bayrakları rüzgarlandı.
Arkada davul dümbelekler çalınıyor, Osmanlı’nın mehter kösleri vuruluyor, kara yün destesi bıyıklı mehteranın “Allah Allah“ nidalarıyla, IŞİD’çilerin talan, tecavüz ve hırsızlık seferlerinde haykırdıkları “Allahu ekber“ naraları, birbirine karışarak uğurlanıyordu.
Yalnız Türk elleri değil, memur imamlar Kürdistan’ın tekmil camilerinde de, yol boylarınca rêz olmuş askerleri Kürtleri öldürme moduna sokmak için, Kur’an’ın “Fetih“ suresi okunuyor, bu davudi seda dışarıya verilip insanlar ölüme, öldürmeye hazırlıyorlardı.
Kur’an suresinin sedası susunca, küffar ellerine seferi haber veren selalar, başlıyordu minare hoparlörlerinden. “Müslüman Kürt kardeş“, şimdiki halde, gavur, küffardı yani...
Gülmeyin, aynısı ile vaki; kimi Kürtler de, imamlara uyarak ülke ve halkını yok etmeye çıkmış, belki de köyü, evini de ateşe verip varını, yoğunu talan edecek, yakını olan kadınların onuruna saldırdıktan sonra, onların ölü bedenlerini çırılçıplak yol kenarına atacak barbarın başarısı için dua ediyor, sonunda ise amin diyordu. Böylesine beyinsel ve onursal bir körlük ile çürümüşlüktü yani...
Kürdistana ferman günüydü.
Tanklar ve toplar Kürtlere ayarlı, füzeler ateşlemeye hazır, uçaklar, helikopter ve katil droneler, sivrisinek sürüsü gibi havada vızır vızırdı. Daha sonra, Fethullahçılıktan yerlerde sürüklenecek Generaller (Mesela Boşnak Adem Hududi ve tecavüzcülükten yargılanmış Musa Çitil) cephe hatında öldürmeye hazırdı.
Bir avuç aydın, kalem adamı ve sanatçı hariç, Türk kamuoyu vicdanı ise ölüydü. Parti farkını, ideolojik aykırılığı, din-iman uyuşmazlığını unutmuş, Kürtlere karşı bir ve beraber olmuşlardı.
Kimsecik, “katiller, hırsız ve talancılar, onları öldürmeyin, onlar bu toprakların yerlisi“ demiyordu. Tersine, fırsat bu fırsattır diye düşünen komşu, 6-8 Ekim’deki gibi Kürt’ü boğazlamaya hamle ediyordu. Kürt‘ün ked-u emeği ve ödediği vergi ile askerlik yapması kimsenin umrunda değildi.
Faşist rejimin muhalifi gibi yapan parti liderleri, can alma hamlesinin en hızlarıydı. Ağızlarına taze kan değmiş kurtlar seğirtiyor, askerlere destek için el sallıyorlardı.
Ve Kürtlerin mışk veya Mışko Ahmet dedikleri Tatar Ahmet övünüyordu:
“Sabaha karşı, saat tam 03’te orduya taarruz emri verdim.“
Görgüsüz, cahil-cühelanın Emperyalist haliydi, bu. Emperyalizmin ilk kolay hedefi, içerde kuşatmaya alınmış, Kürt şehirleriydi. Aylar boyu yıkım ve katliamla süren bu kuşatma ve daha sonra Rojava, Güney Kürdistan işgalinde, Kürdistan‘ın çocukları, ülkelerini, halkı, halkının onuru ve ırzını ölesiye savundular. Ama güç dengesi başka yerdeydi: Türk rejimi, resmen Rusya ve ABD’nin (Trump yönetimi), kasık bitiydi. Onlardan besleniyor, ölümcül vuruşlar için, onların izniyle hava sahasını kullanıyordu.
Garip değil, IŞİD ile savaşta görünen Rusya ve Amerika, Kürtlerle savaşta onlara yardım ediyordu. Efrîn‘i, Girê Spî ve Serêkaniyi Rusya ve ABD sundu IŞİD ile ortağı TC’ye...
Milyonlarca Rojavalı, onların bağışı yüzünden bugün, yurduna uzaktan bakan mültecidir. Birleşmiş Milletler raporlarında hikaye edildiği üzere, buralarda artık Osmanlıcılık adı altında, bir haydutluk düzeni kuruludur.
Ancak, kendini emperyalist güce erişmiş sanan “kasık biti“, artık zor durumda. Çünkü koruyucusu Trump’ı kaybetti.
Libya’da, Karabağ’da ona göz yuman Batı, şimdi TC’yi cezalandırmak için kapısında. Rusya onu tetikçi, koçbaşı gibi kullanıp kenara atıldı. Oysa, Karabağ’da söz sahibi olacağını ummuştu.
Ayrıca bugün, artık dün değildir. Dün, Trump yer yüzündeki küçük ya da büyük bütün diktatörlerin koruyucu meleği olan ABD Başkanıydı. O bugün artık, deli muamelesiyle yerlerde tekmeleniyor.
Onun gidişiyle, Orta Çağ usulu Emperyalistlik onmaya çıkan TC, zıhsız, çıplak ve yalnız kaldı. Bizim kuşağın gençlik espirisiyle, Tarzan zor durumda şimdi.
Avrupa, donanmayı tehdit silahı olarak kullanıp Akdeniz’de yaptıklarını cezalandırmak yolunda. Libya’dan kovuluyor.
TC, onun için bugün, dün “hepiniz Nazisiniz“ diyerek saldırdığı Avrupa Birliğine bugün, çakma Kasımpaşa kabadayısı gibi iki büklüm yaltaklanıyor. “Hata yaptım, elini ver öpim abi“ dercesine, bağlılık bildiriminde bulunuyor. Avrupa değerlerini yüceltiyor.
Hakaret ettiği Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un gönlünü almak için, aracılar kullanıyor. Bir aracılar heyeti de dün, “darbeci, katil“ dediği Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin kapısında. Suudi Arabistan’la arayı düzeltmek için, Katar emirini kullanıyor.
Amerika’nın yeni seçilen Başkanı Biden’e ulaşmak için, bir aydır kapısında bekliyor Recep Tayyip...
Kısacası, çakma fatihlerin yaltaklanıp el, etek öpme, yaltaklanma taklaları atma mevsimidir. Manzara çok eğlenceli. Seyreyleyin!..
7 notes
·
View notes
Text
Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber Mısır seferine çıkmıştı. Mısır'ın merkezi Kahire'ye ulaşmak için Sina Çölü'nü geçmek gerekiyordu. Kurak ve çorak bu çölü geçmek neredeyse imkânsız gözüküyordu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yavuz, Sina Çölü'nü ordusuyla geçmeye kararlıydı. O, bu güç işi hiçbir zayiat vermeden, herhangi bir ikmal güçlüğü çekmeden on üç günde başardı. Büyük bir askerî deha sayılan Napolyon bile, Yavuz'dan üç yüz yıl sonra bu işi başaramamış ve Fransız askerleri susuzluktan çıldırarak birbirlerini vurmuşlardı.
Yavuz'un azmi ve kat'î kararı ile çöle girildi. Bir müddet sonra Yavuz, atından indi, yürümeye başladı. Askerî erkân, hayret ve dehşet içinde idi, "Atların bile kanının kaynadığı, zor yürüdüğü bu çölde Sultan, niye atından indi, yürümeye başladı?" diye fısıltılar başladı.
Paşalar, Yavuz'un arkadaşı Hasan Can'a "Ne olur Hünkâra sor. Bu acep ne iştir?" dediler. Hasan Can, Yavuz'a merakla, bu halin neyin nesi olduğunu sorunca, Yavuz, "Hasan görmüyor musun, önümüzde Allah Resulü Fahr-i Kâinat Efendimiz yürüyor!" dedi.
İslam halifesi YavuzSultanSelim’i vefatının 500. sene-i devriyesinde rahmetle yâd ediyoruz.
10 notes
·
View notes
Text
Osmanlılar içinde Çerkesler;
Osmanlılar; 1475 yılında Venedik kolonileri olan Kefe’yi hemen sonra da Azak’ı ele geçirmişlerdi. Kırım hanlığı da Osmanlı himayesine girmişti, Kafkasya’yla sınır olunmuştu. Bu tarihten sonra Osmanlı Çerkes ilişkileri gelişmeye başlar.
Yavuz Sultan Selim, 1517’de Mısır’ın fethine yardım eden, Çerkes Hayri beyi Mısır’a vali olarak atadı. Çok sayıda Çerkes bilgin ve askerleri de beraberinde İstanbul’a getirmişti.
Asıl münasebetler 1700 yıllarda başlayarak daha yoğunluk kazanmıştır. Şöyle ki; Rusya sıcak denizlere inmeyi ve Hindistan’ı ele geçirmeyi devlet politikası haline getirmişti. Bu amaçla, Balkanlardan ve Kafkaslardan saldırılara başladılar. Çerkesler, Kafkaslardan geçişe izin vermiyorlardı. Her defasında artan kuvvetlerle, saldırı üzerine saldırı yapıyorlardı. Ruslar ortak düşman olduğundan, Osmanlı Çerkes yakınlaşmasını daha da arttırmıştır.
Osmanlı- Kafkasya münasebetleriyle ilgili belgeler azdır. “Evliya Çelebi Seyahatnamesi” ve Ferruh Ali Paşan’ın kâtibi Haşim Efendi’nin “Çerkesistan Gezi Notları” vardır.
Rusların Kafkasya’ya saldırıları sebebiyle Osmanlı Battal Hüseyin Paşayı 30 bin askerle Kafkasya’ya gönderdi. Ancak beceriksiz ve ürkek olan Battal Hüseyin Paşa, Ruslarla savaşmak yerine yanındaki birkaç kişiyle Ruslara iltica etti. Başsız kalan Osmanlı ordusu ve Çerkesler Anapa'ya çekilmek zorunda kaldılar.
Çerkesler, cephane ve erzak yardımı yapılması halinde Rusları durdurabileceklerini söylediler. Ancak Osmanlı en zayıf zamanlarını yaşıyordu, yardım yapılamadı. Dünyanın en güçlü ordusu karşısında yenilmekten kurtulamadılar. Savaş sonrası da vatanlarından sürüldüler. Tahminen 1-1,5 milyon kişi Osmanlı topraklarına sürülmüştür. (1864) Bu dramatik olay kelimenin tam anlamıyla bir faciadır. Bir soy kırımdır. Açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle kitleler halinde toplu ölümler meydana geldi. Osmanlı, Çerkeslerin büyük bir kısmını Balkanlarda Osmanlının uç bölgelerinde Müslümanlarla Hıristiyan tebaanın arasına yerleştirmişlerdi. 1878 Osmanlı Rus savaşında “Gönüllü Çerkes süvari birlikleri” oluşturuldu. Bu birlikler Ruslara büyük kayıplar verdirtmişti. Ancak 250 bin kişilik Rus ordusu karşısında 50 bin kişilik Osmanlı ordusu yenilmişti. Savaş sonrası yapılan Bükreş Antlaşmasına Rusya; Balkanlarda tek Çerkes’in bile bırakılmayacağı maddesini koyduğundan bu defa ikinci defa zorunlu göçe tabi tutuldular. Göç edemeyen Çerkes köyleri, Ruslar tarafından, çoluk çocuk, hasta, yaşlı demeden canlı canlı yakıldılar. Göç edenler Anadolu’da geniş alana, iki Türk köyü arasına, 40 hanelik Çerkes köyleri olacak şekilde yerleştirildiler. Bir kısmı da o zamanlar Osmanlı toprağı olan Suriye ve Ürdün topraklarına yerleştirildi. Bu gün Türkiye’deki mevcutları hakkında rakam vermek zordur. Anadolu’da 750 civarında Çerkes köyü olduğu tahmin edilmektedir. Ancak farklı bir coğrafyaya uyum sağlamaları o kadar kolay olmadı. Çok sıkıntılar yaşandı. Anadolu’nun Müslüman Türk halkından ise göçmen Çerkesler çok yardımlar görmüşlerdir.
Çerkesler için Osmanlı kutsal devlet, Türkler ise kutsal milletti. Anneleri, eşleri ve damatları Çerkes olan padişahlar vardır. Osmanlı toprakları Çerkeslerin ikinci vatanları olmuştur.
Osmanlı kaynaklarında; Hadikalel Vüzera (Vezirler Bahçesi), Sefinatü’r Rüesa (Reislerin Kitabı), Devhatül Mesayih (Şeyhlerin Şeceresi), Sicili Osmanî (Osmanlının Sicili) gibi kaynaklar Osmanlıda görev almış kişiler hakkında bilgi vermektedir.
Bu eserlerin tetkikinden Çerkes kökenli: Sadrazam, Şeyhülislam, Vezir, Paşa, Müşir (Maraşal), Serasker(Ordu Komutanı), Kaptanı Derya (Deniz Kuvvetleri Komutanı), Serdar,Vali, Büyükelçi, Cündi (Süvari Komutanı) gibi görevlerde bulunmuş olan Çerkesler 450‘nin üzerindedir. 250 kadarı paşa unvanı almıştır. 100 civarında Müşir (Maraşal) vardır. Birçokları da savaş alanlarında şehit olmuşlardır. Sadrazamlık yapmış olanlar, 12 kişi olup kısa biyografileri şöyledir:
Özdemir Oğlu Osman Paşa (1527-1585):
Habeşistan’ı fetheden Thuşt Özdemir Paşanın oğludur. Kahire’de doğdu. Osmanlı İmparatorluğunun ünlü komutanlarındandır. Taaz, Güney Kafkasya ve Azerbaycan fatihi olarak isim yapmıştır. Mısır, Yemen, Habeşistan ve Diyarbakır Beylerbeyliğinde bulunmuştur. 25 Temmuz 1584’te sadrazam olmuştur.
Derviş Mehmet Paşa (1585-1655):
İstanbul’da doğdu. Padişah IV. Murat zamanında Suriye’de Askeri seferlerde bulundu.1638’ de Diyarbakır Beylerbeyi oldu. Çanakkale Boğazını kapatan Cenevizlileri bozguna uğrattı.1651’de Anadolu Beylerbeyi, 1652’de kaptanıderya oldu. 20 Mart 1653’te Sadrazam oldu.
Çerkes Ahmet Paşa (?-1625):
Şam valiliği ve Kubbe vezirliği yaptı.1624 yılında IV. Murat zamanında Sadrazam oldu. İran seferine giderken Tokat’ta hastalanarak 1625 yılında vefat etti.
Siyavuş Paşa (?-1662):
İstanbul’da doğdu. Abaza Paşa adıyla anılır. 1642’de kaptanıderya oldu. I.Ahmet’in kızı Gevher hatun ile evlenerek saraya damat oldu. Erzurum, Diyarbakır ve Silistre valiliklerinde bulundu. 1651’de sadrazam oldu. Devleti zorbalardan temizledi. Bosna valiliğine atandı. Silistre muhafızlığı yaptı. Daha sonra ikinci defa sadrazam oldu.
Melek Ahmet Paşa (?-1662):
Çok iri yapılı olduğu için Malak adı takılmıştı. Yüksek makamlara geçince lakabı Melek’e çevrildi. Diyarbakır ve Musul muhafızlıklarında bulundu.1640’ta Kubbe veziri oldu. IV. Murat’ın kızı Kaya Sultanla evlenerek saraya damat oldu. Şam, Halep, Van ve Bosna beylerbeyliklerinde bulundu. Kara Murat Paşanın yerine sadrazam oldu. Namuslu, dürüst ve kabiliyetli kişileri kollayan ve koruyan hayırsever bir kişi idi. Meşhur seyyah Evliya Çelebi’nin yakın akrabası idi.
Silahtar ve Nişancı Süleyman Paşa (?-1715):
Kuzey Kafkasya’da doğdu. III. Ahmet döneminde silahtar oldu. Vezirlik yaptı. Halep valiliğinde bulundu.1712’de sadrazam oldu.
Palabıyık Hasan Paşa (1715-1790):
Kuzey Kafkasya’da doğdu. Cezayirli Hasan Paşa adıyla da anılır. Avusturya savaşlarında ve Osmanlı donanmasında başarılı hizmetleri oldu. Ruslara karşı yapılan savaşlarda başarılar gösterdi. Ruscuk seraskerliği yaptı. Arnavutluk’ta çarpıştı. Suriye’de ve Mısır’da çıkan isyanları bastırdı. Başarılarından dolayı kaptanıderya yapıldı. Sivastopol’dan gelen Rus donanmasını yenilgiye uğrattı.
Meyyit Hasan Paşa (?-1810):
Sadrazamlık makamına getirildiğinde (7 Haziran 1789) hasta olarak yatıyordu. Bu sebeple cenaze manasına (meyyit) denilmişti. Önceleri Vidin muhafızlığı ve vezirlik yapmıştı. Tırhala ve Ruscuk muhafızlıklarında bulundu.
Hüsrev Koca Mehmet Paşa (1776-1885):
Koca denmesi yüz yaşından fazla yaşadığı içindir. Vezirlik, Mısır valiliği başta olmak üzere muhtelif valilikler, seraskerlik yaptı. Kaptanıderya oldu. Padişah II. Abdülmecit devrinde sadrazamlığa getirilmiştir. Birçok devlet adamı yetiştirmiştir.
Tunuslu Hayrettin Paşa (1819-1890):
Babası (Tlaş) Topal Hasan Paşa, Çerkes-Rus savaşında şehit olması üzerine Kafkasya’dan çocuk yaşta getirildi. Tunus valisi Ahmet Paşa’nın himayesine verildi. Subay olarak orduya girdi. Başarıları rütbe ile ödüllendirildi. 1850’de general,1855’te korgeneral oldu. Osmanlı-Rus savaşında 12 bin Tunuslunun savaşa katılmasını sağladı. II. Abdülhamit devrinde 1879’da sadrazam oldu. Ancak padişahla anlaşamaması sonucu istifa ederek görevinden ayrılıyor. İkinci defa sadrazam yapılması için yapılan teklifleri reddetti. Çok dirayetli bir yapısı vardı. Dalkavukları ve beceriksiz kişileri devletten uzaklaştırdı.
Tunuslularca milli kahraman ilan edildi.1968 yılında kemikleri İstanbul’dan Tunus’a götürülmüştür. Arapça ve Fransızca'yı çok iyi biliyordu.
Salih Hulusi (1864-1939):
Liman reisi Dilaver Paşa’nın oğludur. 1888’de harp akademisini birincilikle bitirdi. Almanya’ya gönderildi. Dönüşünde birçok önemli görevlerde bulundu. II. Ordu komutanlığı yaptı. Harbiye nazırlığı, bahriye nazırlığı ve nafıa nazırlığı görevlerinde bulundu. 8 Mart 1920’de İstanbul hükümetinde başvekillik görevine getirildi ise de kısa bir süre sonra istifa etti ve bir daha görev almadı.
Çerkesler, Osmanlının son zamanlarındaki kötü gidişi durdurmak için vatansever aydınlar tarafından girişilen her sosyal aktivitenin içinde yer almışlardır. Mitinglerde, kurulan cemiyetlerde, Batı Trakya’da kurulan Türk Cumhuriyetinde, Trablus’a İtalyanlarla savaşmak için giden vatanseverler arasında, Teşkilatı Mahsusa'da, Balkan ve İlk Dünya savaşında yer almış ve önemli hizmetler görmüşlerdir. Kurtuluş Savaşının safhalarında (Amasya Mülakatı, Sivas ve Erzurum kongrelerinde, TBMM açılışında) Mustafa Kemal’in yanında yer alan komutanların bir kısmı Çerkes’dir.
Yaşanmış bazı ferdi olumsuzluklarda vardır. Hangi etnik kesimi ele alırsanız alınız, hepsinde yaşanmış olumsuzluklar görülür. O olumsuzlukları kaşımanın ve günümüze taşımanın kimseye faydası yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Her vatandaş, etnik kökenine bakılmaksızın, liyakate göre her göreve gelebilmektedir. Çerkeslerde, bu genel kuralın dışında değildir. Önemli olan vatanı sahiplenmek, sevmek ve hizmet etmektir.
Yaşar Doğu, Hamit Kaplan, Gazanfer Bilge, Adil Candemir, Tevfik Yüce, Mahmut Atalay, İrfan Atan vs. gibi, Çerkes kökeninden gelen ve her biri Balkan, Avrupa, Akdeniz Oyunlarında ve Dünya şampiyonalarında Türkiye’ye çok sayıda şampiyonluk ve madalya kazandırmışlardır. Çok sayıda güreşçi de yetiştirmişlerdir. Her konuda vatana katkıda bulunmak şiarındadırlar.
Çerkeslerin, Türk kültürüne de önemli katkıları olmuştur.
Çerkesler; farklı bir kültüre sahiptiler. Kültürlerini, Anadolu’ya da taşımışlar ve Anadolu kültürüne katkıda bulunmuşlardır. Şu sözler çok duyulur: Çerkes Pastası, Çerkes Tavuğu, Çerkes Peyniri, Çerkes Biberi, Çerkes Tuzu, Çerkes Sofrası, Çerkes Atı, Çerkes Eyeri, Çerkes Kemeri, Çerkes Kaması, Çerkes Kalpağı, Çerkes Elbisesi, Çerkes Düğünü, Çerkes Mızıkası, Çerkes Gelini, Çerkes Delikanlısı, Çerkes Kızı, Çerkes Göreneği vs. gibi sözler, Türk literatürüne girmiştir.
Geleneklerine çok bağlıdırlar. Bir o kadar da yurttaş olarak devlete bağlıdırlar. Anavatanları Kafkasya, Türkiye’de ikinci vatanları olmuştur.
II. Dünya savaşından sonra Kafkasya’dan Amerika’ya gidip New Jersey’e yerleşmiş ve belki de Türkiye’yi hiç görmemiş Çerkesler vardır. Her sene Amerika’da düzenlenen Türk haftasına orijinal giysileri için de ve ay-yıldızlı bayraklarla katıldıklarını duyuyoruz. Memnun da oluyoruz. Türkiye’ye bakış açısını göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Dünya da 40 ülkede Çerkes vardır. Yukarıda da belirtildiği gibi, en çok yaşadıkları ülke Türkiye’dir.
Açılım tartışmalarının devam ettiği günümüzde, şu hususlara dikkat çekmek istiyorum:
Tarih boyunca; Türkü, Kürt'ü, Çerkes’i birlikte, içi içe yaşadı, aynı inancı paylaşıyor. Kuran ve İslam bizi kardeş yaptı. İslâm’a inananlar kardeştir. Biz kardeşiz. Sevgili peygamberimiz veda hutbesinde “Arap’ın Aceme ve Acem’in Arap’a üstünlüğü yoktur.” demiştir. Zaten amaç mutlu olmak değil mi? Bu gün bu güzel vatanda, vatandaşlık bilinciyle ve birbirimizi severek refah içinde, mutlu olmamamız için hiçbir sebep yoktur. Hiçbir etnik kesime ayrıcalık tanınamaz, hiçbiri dışlanamaz. Hiçbir hak vatanın, bölünmesi ve parçalanması yönünde kullanılamaz. Üniter yapı sulandırılamaz. Vatanseverlik; Kuru kuruya sözle olmadığı gibi, bir etnik kökene mensubiyetle de olmaz. Gerçek vatanseverlik; Vatan için maddi manevi yapılan öz verili, faydalı güzel şeylerle olur.Gerçek vatansever vatanı için bir şeyler yapabilendir hem Türkiye hem anavatan içinde bir şeyler yapalım işte o zaman gerçekten kalıplaşmış klişeleşmiş olgulardan uzakta realiteyi ortaya koyacağımıza yürekten inanıyorum...
1 note
·
View note
Text
OKUYUN VE İNSAN İÇİNE ÇIKMAYIN!
Trabzon BŞ. Belediye Bşk. ve Meclis üyeleri!
Tarihinizi, öğrenin, ninelerinizin çektiklerini hatırlayın!
Bir de analarınızın söyledikleri muhacirlik türkülerini dinleyin!
‘’Urus'un gemileri, hem ileri hem geri / Urus gözün kör olsun, ağlattın gelinleri’’. Türküde geçen Urus’un ağlattığı bu taze gelin sizin Babaanneleriniz, teyze ve halalarınızdı!
Moskof Ordusu 18 Nisan 1916 da Trabzon’u işgâl edince analarınızın ve dedelerinizin, biraz mısır, birkaç yorgan, birkaç tencere sağan yüklenerek batı İllerine doğru muhacirliğe çıkışlarını…
Yorgun ninelerinizin, namusunu kurtarmak gayesiyle Moskof askerlerinden daha hızlı kaçabilmek için çocuklarını yollarda ağaç diplerine bırakmalarını…
Moskof’tan güç alan Ermeni ve Pontus çetelerinin tecavüzüne uğramamak için genç gelinlerin, körpe kızların kendi pisliklerini üzerlerine sürmelerini…
Dizleri tutup yürüyemeyen yaşlıların evlâtlarına ‘’Beni bırakın, ben buracıkta ölürüm, siz kaçın, yeter ki ırzınız, namusunuz düşman askerlerince kirletilmesin’’ diye yalvarmalarını…
Hatırlamanız gereken o kadar korkunç, korkunçluğun da ötesinde öyle anlatılamayacak olaylar var ki şimdilik yukarıda okuduğunuz ninelerinizin, dedelerinizin yaşadıkları olayları hatırlayın yeter.
Bir de internete girin de;
Moskof askerleri, Ermeni ve Pontus çetelerinin önünde kaçan ninelerinizin söylemiş oldukları muhacirlik türkülerini dinleyin!
Trabzon’dan çıktım başım selâmet
Çavuşlu’ya vardım koptu kıyamet
Arkadaşlar kaptanıma emanet.
Bu ayrılık şimdi de büktü belimi.
Zalim düşman yaktı da yıktı evimi.
TRABZON BŞ. BLD. BAŞKANI VE MEÇLİS ÜYELERİ,
YAZDIĞIM KADARINI HATIRLAYIN, BU DAYETER!
Evet, ninelerinizin, dedelerinizin, o zaman henüz daha 18 inde körpecik gelin olan âile büyüklerinizin çektiklerini şöyle bir hayal edin…
Ve sonra;
Bu vatan nasıl kurtuldu?
Can, mal, ırz, namus, haysiyet, şeref emniyeti nasıl sağlandı?
Atatürk Samsun’a çıktığında, kendisini karşılayan kalabalığın en ön safında kimler duruyordu?
Atatürk ‘’Çakmak çakmak bakışlarıyla en ön safta duruyorlardı. Onların bu çakmak çakmak gözlerine bakınca, cesaretim, kazanacağımıza olan inancım artı’’ sözünü kimler için söylemişti?
Trabzon’umuzun yüz akı, asil ve soylu evlâdı İYİ Partili Davut Çakıroğlu’nun ‘’TC’’yi tabelâmıza koyalım teklifine karşı gelmekle halkımızın nezdinde un ufak olup, öylesine itibar kaybına uğradınız ki hâlen daha farkında değilsiniz!
Samsun’da Atatürk’ü karşılayan o çakmak bakışlı, damarında dolaşan asil kanıyla tarih yazıp, kurduğu hür ve bağımsız devletin ismi olan ‘’TC’’ yi reddederek dedelerinizin kemiklerini sızlatacak bir şirretliğe imza attınız!
ŞAYET BUGÜN;
Dün 1916 Moskof işgâlinde olduğu gibi kadın ve kızlarımız muhacirlik yollarında ırz ve namus korkusuyla çocuğunu bırakıp kaçmıyor, genç gelinler düşman namusuma dokunmasın diye kendi pisliğini vücuduna sürmüyorsa, bunu neye borçluyuz hiç düşündünüz mü?
Sınırları güvenli, hür ve bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ne borçluyuz, aksini iddia edecek beyinsiz var mı?
GELİN BEYLER!
Gelin, geçmişten verdiğim acı örnekleri,
Namus derdiyle muhacirliğe çıkan nine ve genç kızlarımızı,
Düşmanın ırzına tecâvüz etmemesi uğruna daha hızlı kaçabilmek için kundağında terk edilen yavruları,
Dahası, ‘’Beni bırakın burada öleyim, yeter ki namusunuz kirletilmesin’’ diyen 90 lık ak sakallı dedelerin çaresizliğini düşünün de, namus ve şerefinizi, ekmeğinizi ve hürriyetinizi borçlu olduğunuz devletimizin ‘’TC’’ sini TRABZON BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN tabelâsına yazın, yazın ki şeref ve haysiyet kazanın!
Yazın ki, daha fazla nefret kazanmayın, isimlerinizin geçtiği her yerde lânetle anılmayın!
9 Ocak 2019
ORHAN KILIÇOĞLU
6 notes
·
View notes
Text
E.11. Probleme değil, çözüme odaklanmak

Pek çok sıkıntı ve belirsizlikle dolu günlerden geçiyoruz. Ve bütün yaşadıklarımız sebebiyle karamsar düşüncelerle yaptığımız vals, kimimizde keyifsizlik, kimimizde bunaltı, kimimizde depresyon, kimimizde de (bende de normalde yeterince değilmişim gibi) huysuzluk olarak tezahür ediyor. CoVid-19 sebebiyle gerek devletler, gerek kurumlar, gerekse bireysel düzeyde bir sürü problem var, her durumda olduğu gibi bu durumda da eldeki sorunları nasıl çözeceğimizden ziyade probleme odaklanan ve bağcıya dalmak için sabırsızlanan bir gûruh var. Genel gözlemlerim, hayatta fark yaratmış olan insanların ortak özelliklerinin, genelin aksine, problemlere değil, o problemlere nasıl ‘yaratıcı’ çözümler üretebileceğine kafa yoran insanlar olmalarıydı. Şimdi bu perspektifi bütün yazı boyunca aklınızda tutmanızı rica edeceğim. Kafanızda daha da rahat tutabilmeniz için hepimizin bildiği bir sözü kullanacağım. ‘‘Amacımız üzüm yemek mi olacak, bağcıyı dövmek mi?’’.
Avrupadaki rönesans ve dini reform hareketleri, kolonizasyonun da başlamasıyla dünyada sosyal, siyasal, askeri, ekonomik, sanatsal, ve dini alanlarda pek çok değişime sebep oldu. O vakte kadar ticaretin ve üretimin temel merkezi olan uzak Asya, kuzey Hindistan, İran, Arap Yarımadası, Mısır ve Anadolu bu gelişmelerle taca çıktı. Buna bir de Avrupa’da buharla çalışan motorlarla, üretimin kendini katlaması eklenince o teknolojiyi geliştirenler ile dünyanın geri kalanı arasındaki fark fersah fersah açılmaya başladı. Bu Avrupa medeniyetinin hayatın kendi akışı dahilinde ve birşeylerin yolunda gitmesiyle elde ettiği bir başarıydı ama hiçbiri planlanmış süreçler değildi. Hayatın doğal akışında oldu, bu sebeple de dünyanın geri kalanının Avrupa’nın gerisinde kalmaları kendilerinin suçu değil, daha ziyade talihsizlikleriydi.
Bu sürecin mağdurlarından birisi de Devlet-i Âliyye idi. Özellikle 16. ve 17. yy’da Padişah’ın gücünün çoğunun Sadrazam ve diğer görevliler tarafından kontrol edilip, Padişah’ın hakem ve atama makamı noktasına geriletilmiş olması, Padişahların yönetim gücünü kendilerinde tekrar toplayıp, işleri yoluna koymaya çalışmalarını da nispeten geciktirdi. II. Mahmut tahta oturduğunda kurduğu kuvvetli merkezi otorite sayesinde, Devlet-i Âliyye’nin ihtiyacını duyduğunu düşündüğü modernleşme çalışmalarını başlatmıştı (tanzimat ve ıslahat fermanıyla, ordunun modernleşmesi vs). II. Mahmut’un başlattığı bu süreç II. Abdülhamid zamanındada (kız çocukların eğitimi için yapılan reformlar, liselere arkeoloji vs. eğitimlerinin konması) ile ilerliyor ve Devlet-i Âliyye Avrupa ile arasındaki farkın daha da açılmasını engelleyip ufak ufak kapatmaya başlamıştı. Fakat, bu süreçte önce Trablusgarp’ta İtalyanlarla, sonra Balkan Savaşlarında Balkan Devletleriyle savaş derken ülke, ekonomi ve ordu yıpranmaya başladı. Bunlar yetmezmiş gibi bir de çoğunluğun pek de istekli olmadığı halde I. Dünya Savaşına girildi. Buraya kadar II. Mahmut ve II. Abdülhamid’e bakacak olursak, önlerinde ciddi bir problem vardı, Avrupa sanayi atılımı vs. derken bir anda almış yürümüştü. ‘‘Eyvah, mahvolduk vs.’’ demek yerine, bir takım çözümler üretip sorunu çözmeye çalışmış ve belli bir başarı da elde edilmişti.
Şimdi 19. yy’ın sonlarına geri dönelim ve Selanik şehrine gidelim. Mustafa alt orta sınıf bir aileye doğmuştu, bir kaç kardeşi çocukluk döneminin ötesini göremeden bu hayatlarını kaybetmiş, o da yetmezmiş gibi bir de babası erken yaşta hayatını kaybetmişti. Ailesinin varlıklı olmamasına karşın okuldaki performansından kaynaklı hocalarının da destekleriyle, askeri okulların sınavlarına giriyor Mustafa. Manastır Askeri Lisesi, İstanbul’da Harp Okulu derken dönemin devletinin eğitime (özellikle Kurmay eğitimine) verdiği önem sebebiyle Mustafa Kemal alt orta sınıf bir aileden çıkıp bir Kurmay olmayı başarıyor. Komutanlık sürecinde, daha sonra 1. Dünya Savaşında ve Kurtuluş Savaşında da çok işine yarayacak olan, memleketin farklı yerlerinde mesleğini icra etti. Yeri geldi Suriye’de ayaklanmaları bastırmaya gitti, yeri geldi 31 Mart vakası için İstanbul’a geldi, yeri geldi Trablusgarp’a İtalyanlara karşı gerilla savaşına gitti, yeri geldi balkanlara gitti, yeri geldi Çanakkale...
Kariyeri başladığından beri, hatta kariyeri başlamadan önceden beri, her gün vatan toprağı kaybediliyor, askerleri, arkadaşları, yurttaşları gözünün önünde ölüyordu, yaralanıyordu, evsiz kalıyordu. Yani, kafaya takacak ve umutsuzluğa sebep olacak onlarca problem vardı. Peki Mustafa Kemal’in ve O’nun dönemindeki bir çok idealist komutanın da yaptığı ne oldu? Özgüvenli duruşlarını koruyup, vatanın ve milletin kurtuluşu için çözüm üretmeye çalıştılar. Kimisi emperyalist ülkelerin mandasıyla bu işten çıkabiliriz derken, kimisi var biraz daha içlere çekilelim Anadolu’nun dedi, kimisi de var gücümüzle savaşalım dedi. Bütün çözüm önerilerinin kısa, orta ve uzun vadede kendince avantajları, dezavantajlar ve riskleri vardı. Bu süreç ilerlerken var gücümüzle savaşıp vatanın her karış toprağını korumanın doğru hareket olduğuna bütün kurmay arkadaşlarını ve milleti ikna etmişti Mustafa Kemal. Cumhuriyet devrimleri de buna benzer bir süreç içerisinde ilerlemişti, problemlerin tanımlanıp, devrimlerin gerekliliklerinin anlatılması akışıyla. Aslına bakacak olursanız Mustafa Kemal Paşanın uyguladığı bu yaklaşıml bilimsel teknikdir.
Öncelikle problemi belirliyor, ‘Vatan işgal altında.’. Sıradaki adımda halihazırda sunulan çözüm önerilerini masaya yatırıyor, ‘‘ ‘Manda ve himaye altına girelim.’, ‘Daha içerilere çekilelim.’ vs.’’ ve bu yaklaşımların neden yetersiz olduğunu anlatıyor. Sonrasında kendi çözüm önerisini ve nasıl uygulanacağını sunuyor, ‘Ya İstiklâl, ya ölüm’. (Bir de bu nokta da unutmamak lazım ki o dönemler dünya da halihazırda manda veya emperyal devlet boyunduruğuna girmiş memleketler var ve hallerinin ne kadar fena olduğunun farkındalar. Geri çekilip vatan toprağını bırakmak kabul edilemez olduğu gibi bir kez taviz vermeye başlayınca sonunun gelmeyeceği de belliydi.) Mustafa Kemal, kendi çözüm önerisine gelen eleştirileri de cevaplayıp değerlendiriyor ve gerekli düzenlemeleri yapıp harekete geçiyor. Bu sürecin sonunda da aynı akışa sahip olan ‘Nutuk’u yazıyor.
Bugün’ün özelinde inceleyecek olursak Kurtuluş Savaşı sürecini, Kurmaylar emperyal güçlerin işgalinden sürekli şikayet edip birilerini suçlasaydı, yani bağcıyı dövselerdi kim ne fayda sağlayacaktı? Onun yerine Amasya genelgesindeki gibi durum tespitleri yapıldı, ve çözüm önerileri sunuldu. Kurtuluş Savaşı sürecinde yayınlanan Genelgelere bakacak olursanız önceki paragrafta bahsettiğim yapıyı hepsinde görmeniz mümkün.
İşte 19 Mayıs 1919 sadece Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkıp Kurtuluş Savaşının fitilini ateşlediği gün diye bir kalıba sığdırılmaması gereken bir gündür. 19 Mayıs 1919 bir milletin son birkaç yüzyılda yaşadığı en büyük buhran anlarından birinde karamsarlığa kapılmayıp, bu probleme de bir çözüm bulacağız diyen Kurmayların ve onlara inanmış ordunun ve vatandaşların birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenip, kendi varlıklarına karşı bir tehdit unsuru olan işgalci güçlere karşı ayağa kalkıp kararlı adımlarla kendi bağımsızlığını kendi eline alma tercihini yaptığı ve kararlılığını göstermeye başladığı gündür.
Gerek bağımsızlık hareketini başlatmaları ve başarıyla sonuçlandırmaları, gerekse başarılı olmak için problem değil çözüm odaklı olmak gerektiğini birkaç yıl içerisinde defalarca göstermeleri sebebiyle, Mustafa Kemal Paşa’ya ve bu süreçte O’nunla omuz omuza bu mücadelede yer alan Kurmaylara, emirlerindeki her bir ere ve gerek mallarıyla gerekse canlarıyla vatanın savunulmasına destek olan bütün yurttaşlara saygı, sevgi ve minnetlerimi sunuyorum.
Probleme değil çözüme odaklanmanın sembolü olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu ve mutlu olsun.
~tmg
1 note
·
View note
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/marmaris-ve-selimiyeye-guzellik-katan-10-durak.html
Marmaris ve Selimiye’ye güzellik katan 10 durak


Altın sarısı kum, masmavi deniz
Kleopatra Plajı ve Sedir Adası
Çamlı Limanı’ndan saat başı kalkan teknelerle ulaşılan Sedir Adası’ndaki meşhur Kleopatra Plajı, zamanında Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Marcus Antonius’un birlikte yüzdüğü rivayet edilen yer… Nurgül Büyükkalay “Bana göre Marmaris’i, merkezinden çok çevresi güzelleştiriyor. Kleopatra Adası, diğer adıyla Sedir Adası, o güzelliklerden biri. Altın sarısı kumu ve turkuvaz rengi deniziyle Türkiye’de gidip gördüğüm ve yüzdüğüm en eşsiz plajlardan biri. Adaya gitmek için yemyeşil doğasıyla büyüleyen Çamlı Köyü’nün içinden geçeceksiniz” diyor.

Su sporları da yapılıyor Bördübet
Masmavi bir deniz, rengârenk çiçeklerin ve kuş seslerinin olduğu yeşil bir cennet Bördübet. Bakir bir koyu, uzun ve kumlu bir plajı var, denizi sığ. Bördübet’te derede kano, su kayağı ve kürek çekmek gibi çeşitli su sporlarının yanı sıra antik Karya orman yolunda doğa yürüyüşü, dağ bisikleti gibi etkinlik olanakları var. Saffet Emre Tonguç bölgeyi “Geçmişte bugünkü Bördübet’in olduğu koyda kalan İngiliz askerleri, kuş varlığına hayran olmuş. Hem sayıca çok hem de farklı türlerde kuşun bir arada olması nedeniyle buraya İngilizcede ‘kuş yatağı’ anlamına gelen ‘Bird the Bed’ demişler. Zaman içinde biz o söylenişi Bördübet’e çevirip yepyeni bir kelime çıkarmışız ortaya. Size önerim Bördübet’in bakir koylarını mutlaka keşfedin” diye anlatıyor.

Hikâyesini öğrenmeli Kız Kumu
Denizin içine doğru 600 metre uzanan ve suda yürüyormuş gibi hissedeceğiniz Kız Kumu’nun tabii ki aşk konulu bir efsanesi var. Sevdiği balıkçıyla buluşmak isteyen kralın kızının askerlerin elinden kaçarak balıkçıya doğru koştuğu yolun kumla dolduğuna, okla vurulan kızın kanlarının da bu yoldaki kumlara rengini verdiğine inanılıyor. Kızıl kumlardan oluşan denizin ortasındaki yolun sonunda, Kız Kumu’na adını veren efsanenin kahramanını tasvir eden heykeli göreceksiniz.

Panoramik seyir terası… Amos Antik Kenti
Civarda birçok antik kent var. Ancak İçmeler-Turunç güzergâhını kullanarak yaklaşık 20 dakikalık zevkli bir seyahatle ulaşılan Amos, seyir terasıyla diğerlerinden ayrılıyor. Kumlubük Koyu’nun kuzeybatısında, sarp bir tepe üzerinde kurulu. Tarihte Rodos Karşıyakası olarak bilinen yerde, ağaçların arasına dağılmış pek çok kalıntı var. Erdal İpekeşen “Tiyatro, tapınak ve heykel kaideleri görülecekler arasında” diyor. Birkaç yıl önce bakıma alınarak içinde yürüyüş parkuru oluşturulan Amos’un en etkileyici tarafıysa panoramik seyir terası ve manzarası.

Yunan adalarında gibi… Kaleiçi
Kale duvarlarının içinde kalan ve birkaç merdivenli taş sokağı kapsayan bu kısa gezi sırasında etrafta tek katlı, panjurlu evler ve begonvillerle süslü butik oteller çıkacak karşınıza. En yukarıya vardığınızdaysa marinayı göreceksiniz. Serda Büyükkoyuncu “Kendinizi bir Yunan adasında gibi hissedeceğiniz merkezdeki Kaleiçi genellikle gözden kaçan bir rota. Gezmesi oldukça kısa sürüyor ama bıraktığı tada değer” diyor.

12 bin yıllık kalıntılar Nimara Mağarası
Marmaris’in karşısında, Cennet Adası’ndaki mağara, Cennet ve Yıldız adlarıyla da anılıyor. Mağarada oldukça geniş ve sarkıt ve dikitler var. 100 bin yıl yaşında olduğu hesaplanan mağarada 1998’de kumtaşından iki kadın heykeli bulundu. Ardından yürütülen kazılarda 12 bin yıl öncesinden insan izleri, 500 renkli cam, delgiler, keskiler, taş ve kemikten yapılma delici aletler çıkarıldı. Boncukların çok olması burasının tunç çağına kadar boncuk atölyesi olarak kullanıldığını düşündürüyor. Mağara Roma devrinde adak ve tapınak yeri olarak kullanılmış. Bestenur Ekinci’nin önerisi.

Dileklerinizi fısıldayın Kameriye Adası
Melih Uslu “Günün erken saatlerinde sonsuz bir sükûnetin hâkim olduğu, yeşillikler içindeki Selimiye sokaklarında yürüyüşe çıktıktan sonra sahilden hareket eden tekne turlarından birine katılmanızı öneririm. Civardaki koyları keşfedebileceğiniz bu deniz yolculuklarının önemli duraklarından biri de Kameriye (Kamelya) Adası” diyor. Adada mozaikli avlusuyla dikkat çeken 1.800 yıllık bir manastır var. İçindeki mavi İsa freskiyse geride kalan onca zamana karşın canlılığını ve etkileyiciliğini koruyor. Civardaki dilek ağaçlarına gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi fısıldamayı unutmayın.

Tekne turuna katılmalı Turunç
Kara ve denizyoluyla ulaşabileceğiniz Turunç, Marmaris merkeze yarım saat mesafede. Mavi yolculuk teknelerinin vazgeçilmez durağı olan Turunç’ta, akşam koyda demirlemiş teknelerden ve sahildeki lokantalardan şarkılar yükseldiğini duyacaksınız. Günübirlik turlarla Kumlubük, Çiftlik gibi koylara da uğrayabilirsiniz. Burak Özberk “Turunç’taki bu Mavi Bayraklı plajda mavinin farklı tonlarını bulacağınız bir deniz ve çevresinde yemyeşil bir doğa var. Dalış imkânı ve farklı su sporları aktiviteleri yapabilmenin yanında Çiftlik, Dalyan, İztuzu koy ve plajlarına giden tekne turlarına da katılabilirsiniz” diye öneriyor.

Simi Adası manzaralı Söğüt Köyü
Zamanın durmasını isteyeceğiniz, sakinliğiyle huzur bulacağınız, ne yeşiline ne de mavisine doyacağınız dünya güzeli bir Marmaris köyü. Selimiye’ye sadece 20 dakika mesafede. Doğal güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden kendi halinde hayatını sürdürüp gidiyor. Çam ağaçları arasında doğa yürüyüşü yapıp berrak denizinde yüzün. Karşınızdaki adaların arasından batan güneşi kaçırmayın. Simi Adası’nın harika manzarasını da göreceksiniz. Tarihin etkisini hissetmek için Thyssanos Antik Kenti’ni de ziyaret edin.

Antik kandiller, sikkeler, cam eserler… Marmaris Arkeoloji Müzesi
Marmaris Kalesi’nin dehlizlerindeki dört salonda hizmet veren Arkeoloji Müzesi’nde arkeolojik bir hazine saklı. Burada teşhir edilen antik kandiller, sikkeler, cam eserler, büstler, steller, lahit çeşitleri ve çanak-çömlekler, Knidos, Burgaz, Hisarönü ve Loryma kazılarında ortaya çıkarılmış. Müzede sergilenen Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler arasında en çarpıcı olanlar, dünyaca ünlü Knidos aslanının öncülü diyebileceğimiz heykelcikler. Müzenin Marmaris’in köklü denizcilik geçmişine işaret eden amfora koleksiyonu da görülmeye değer.
1 note
·
View note
Text
Marmaris ve Selimiye’ye güzellik katan 10 durak - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/marmaris-ve-selimiyeye-guzellik-katan-10-durak.html
Marmaris ve Selimiye’ye güzellik katan 10 durak


Altın sarısı kum, masmavi deniz
Kleopatra Plajı ve Sedir Adası
Çamlı Limanı’ndan saat başı kalkan teknelerle ulaşılan Sedir Adası’ndaki meşhur Kleopatra Plajı, zamanında Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Marcus Antonius’un birlikte yüzdüğü rivayet edilen yer… Nurgül Büyükkalay “Bana göre Marmaris’i, merkezinden çok çevresi güzelleştiriyor. Kleopatra Adası, diğer adıyla Sedir Adası, o güzelliklerden biri. Altın sarısı kumu ve turkuvaz rengi deniziyle Türkiye’de gidip gördüğüm ve yüzdüğüm en eşsiz plajlardan biri. Adaya gitmek için yemyeşil doğasıyla büyüleyen Çamlı Köyü’nün içinden geçeceksiniz” diyor.

Su sporları da yapılıyor Bördübet
Masmavi bir deniz, rengârenk çiçeklerin ve kuş seslerinin olduğu yeşil bir cennet Bördübet. Bakir bir koyu, uzun ve kumlu bir plajı var, denizi sığ. Bördübet’te derede kano, su kayağı ve kürek çekmek gibi çeşitli su sporlarının yanı sıra antik Karya orman yolunda doğa yürüyüşü, dağ bisikleti gibi etkinlik olanakları var. Saffet Emre Tonguç bölgeyi “Geçmişte bugünkü Bördübet’in olduğu koyda kalan İngiliz askerleri, kuş varlığına hayran olmuş. Hem sayıca çok hem de farklı türlerde kuşun bir arada olması nedeniyle buraya İngilizcede ‘kuş yatağı’ anlamına gelen ‘Bird the Bed’ demişler. Zaman içinde biz o söylenişi Bördübet’e çevirip yepyeni bir kelime çıkarmışız ortaya. Size önerim Bördübet’in bakir koylarını mutlaka keşfedin” diye anlatıyor.

Hikâyesini öğrenmeli Kız Kumu
Denizin içine doğru 600 metre uzanan ve suda yürüyormuş gibi hissedeceğiniz Kız Kumu’nun tabii ki aşk konulu bir efsanesi var. Sevdiği balıkçıyla buluşmak isteyen kralın kızının askerlerin elinden kaçarak balıkçıya doğru koştuğu yolun kumla dolduğuna, okla vurulan kızın kanlarının da bu yoldaki kumlara rengini verdiğine inanılıyor. Kızıl kumlardan oluşan denizin ortasındaki yolun sonunda, Kız Kumu’na adını veren efsanenin kahramanını tasvir eden heykeli göreceksiniz.

Panoramik seyir terası… Amos Antik Kenti
Civarda birçok antik kent var. Ancak İçmeler-Turunç güzergâhını kullanarak yaklaşık 20 dakikalık zevkli bir seyahatle ulaşılan Amos, seyir terasıyla diğerlerinden ayrılıyor. Kumlubük Koyu’nun kuzeybatısında, sarp bir tepe üzerinde kurulu. Tarihte Rodos Karşıyakası olarak bilinen yerde, ağaçların arasına dağılmış pek çok kalıntı var. Erdal İpekeşen “Tiyatro, tapınak ve heykel kaideleri görülecekler arasında” diyor. Birkaç yıl önce bakıma alınarak içinde yürüyüş parkuru oluşturulan Amos’un en etkileyici tarafıysa panoramik seyir terası ve manzarası.

Yunan adalarında gibi… Kaleiçi
Kale duvarlarının içinde kalan ve birkaç merdivenli taş sokağı kapsayan bu kısa gezi sırasında etrafta tek katlı, panjurlu evler ve begonvillerle süslü butik oteller çıkacak karşınıza. En yukarıya vardığınızdaysa marinayı göreceksiniz. Serda Büyükkoyuncu “Kendinizi bir Yunan adasında gibi hissedeceğiniz merkezdeki Kaleiçi genellikle gözden kaçan bir rota. Gezmesi oldukça kısa sürüyor ama bıraktığı tada değer” diyor.

12 bin yıllık kalıntılar Nimara Mağarası
Marmaris’in karşısında, Cennet Adası’ndaki mağara, Cennet ve Yıldız adlarıyla da anılıyor. Mağarada oldukça geniş ve sarkıt ve dikitler var. 100 bin yıl yaşında olduğu hesaplanan mağarada 1998’de kumtaşından iki kadın heykeli bulundu. Ardından yürütülen kazılarda 12 bin yıl öncesinden insan izleri, 500 renkli cam, delgiler, keskiler, taş ve kemikten yapılma delici aletler çıkarıldı. Boncukların çok olması burasının tunç çağına kadar boncuk atölyesi olarak kullanıldığını düşündürüyor. Mağara Roma devrinde adak ve tapınak yeri olarak kullanılmış. Bestenur Ekinci’nin önerisi.

Dileklerinizi fısıldayın Kameriye Adası
Melih Uslu “Günün erken saatlerinde sonsuz bir sükûnetin hâkim olduğu, yeşillikler içindeki Selimiye sokaklarında yürüyüşe çıktıktan sonra sahilden hareket eden tekne turlarından birine katılmanızı öneririm. Civardaki koyları keşfedebileceğiniz bu deniz yolculuklarının önemli duraklarından biri de Kameriye (Kamelya) Adası” diyor. Adada mozaikli avlusuyla dikkat çeken 1.800 yıllık bir manastır var. İçindeki mavi İsa freskiyse geride kalan onca zamana karşın canlılığını ve etkileyiciliğini koruyor. Civardaki dilek ağaçlarına gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi fısıldamayı unutmayın.

Tekne turuna katılmalı Turunç
Kara ve denizyoluyla ulaşabileceğiniz Turunç, Marmaris merkeze yarım saat mesafede. Mavi yolculuk teknelerinin vazgeçilmez durağı olan Turunç’ta, akşam koyda demirlemiş teknelerden ve sahildeki lokantalardan şarkılar yükseldiğini duyacaksınız. Günübirlik turlarla Kumlubük, Çiftlik gibi koylara da uğrayabilirsiniz. Burak Özberk “Turunç’taki bu Mavi Bayraklı plajda mavinin farklı tonlarını bulacağınız bir deniz ve çevresinde yemyeşil bir doğa var. Dalış imkânı ve farklı su sporları aktiviteleri yapabilmenin yanında Çiftlik, Dalyan, İztuzu koy ve plajlarına giden tekne turlarına da katılabilirsiniz” diye öneriyor.

Simi Adası manzaralı Söğüt Köyü
Zamanın durmasını isteyeceğiniz, sakinliğiyle huzur bulacağınız, ne yeşiline ne de mavisine doyacağınız dünya güzeli bir Marmaris köyü. Selimiye’ye sadece 20 dakika mesafede. Doğal güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden kendi halinde hayatını sürdürüp gidiyor. Çam ağaçları arasında doğa yürüyüşü yapıp berrak denizinde yüzün. Karşınızdaki adaların arasından batan güneşi kaçırmayın. Simi Adası’nın harika manzarasını da göreceksiniz. Tarihin etkisini hissetmek için Thyssanos Antik Kenti’ni de ziyaret edin.

Antik kandiller, sikkeler, cam eserler… Marmaris Arkeoloji Müzesi
Marmaris Kalesi’nin dehlizlerindeki dört salonda hizmet veren Arkeoloji Müzesi’nde arkeolojik bir hazine saklı. Burada teşhir edilen antik kandiller, sikkeler, cam eserler, büstler, steller, lahit çeşitleri ve çanak-çömlekler, Knidos, Burgaz, Hisarönü ve Loryma kazılarında ortaya çıkarılmış. Müzede sergilenen Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler arasında en çarpıcı olanlar, dünyaca ünlü Knidos aslanının öncülü diyebileceğimiz heykelcikler. Müzenin Marmaris’in köklü denizcilik geçmişine işaret eden amfora koleksiyonu da görülmeye değer.
1 note
·
View note
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/marmaris-ve-selimiyeye-guzellik-katan-10-durak.html
Marmaris ve Selimiye’ye güzellik katan 10 durak


Altın sarısı kum, masmavi deniz
Kleopatra Plajı ve Sedir Adası
Çamlı Limanı’ndan saat başı kalkan teknelerle ulaşılan Sedir Adası’ndaki meşhur Kleopatra Plajı, zamanında Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Marcus Antonius’un birlikte yüzdüğü rivayet edilen yer… Nurgül Büyükkalay “Bana göre Marmaris’i, merkezinden çok çevresi güzelleştiriyor. Kleopatra Adası, diğer adıyla Sedir Adası, o güzelliklerden biri. Altın sarısı kumu ve turkuvaz rengi deniziyle Türkiye’de gidip gördüğüm ve yüzdüğüm en eşsiz plajlardan biri. Adaya gitmek için yemyeşil doğasıyla büyüleyen Çamlı Köyü’nün içinden geçeceksiniz” diyor.

Su sporları da yapılıyor Bördübet
Masmavi bir deniz, rengârenk çiçeklerin ve kuş seslerinin olduğu yeşil bir cennet Bördübet. Bakir bir koyu, uzun ve kumlu bir plajı var, denizi sığ. Bördübet’te derede kano, su kayağı ve kürek çekmek gibi çeşitli su sporlarının yanı sıra antik Karya orman yolunda doğa yürüyüşü, dağ bisikleti gibi etkinlik olanakları var. Saffet Emre Tonguç bölgeyi “Geçmişte bugünkü Bördübet’in olduğu koyda kalan İngiliz askerleri, kuş varlığına hayran olmuş. Hem sayıca çok hem de farklı türlerde kuşun bir arada olması nedeniyle buraya İngilizcede ‘kuş yatağı’ anlamına gelen ‘Bird the Bed’ demişler. Zaman içinde biz o söylenişi Bördübet’e çevirip yepyeni bir kelime çıkarmışız ortaya. Size önerim Bördübet’in bakir koylarını mutlaka keşfedin” diye anlatıyor.

Hikâyesini öğrenmeli Kız Kumu
Denizin içine doğru 600 metre uzanan ve suda yürüyormuş gibi hissedeceğiniz Kız Kumu’nun tabii ki aşk konulu bir efsanesi var. Sevdiği balıkçıyla buluşmak isteyen kralın kızının askerlerin elinden kaçarak balıkçıya doğru koştuğu yolun kumla dolduğuna, okla vurulan kızın kanlarının da bu yoldaki kumlara rengini verdiğine inanılıyor. Kızıl kumlardan oluşan denizin ortasındaki yolun sonunda, Kız Kumu’na adını veren efsanenin kahramanını tasvir eden heykeli göreceksiniz.

Panoramik seyir terası… Amos Antik Kenti
Civarda birçok antik kent var. Ancak İçmeler-Turunç güzergâhını kullanarak yaklaşık 20 dakikalık zevkli bir seyahatle ulaşılan Amos, seyir terasıyla diğerlerinden ayrılıyor. Kumlubük Koyu’nun kuzeybatısında, sarp bir tepe üzerinde kurulu. Tarihte Rodos Karşıyakası olarak bilinen yerde, ağaçların arasına dağılmış pek çok kalıntı var. Erdal İpekeşen “Tiyatro, tapınak ve heykel kaideleri görülecekler arasında” diyor. Birkaç yıl önce bakıma alınarak içinde yürüyüş parkuru oluşturulan Amos’un en etkileyici tarafıysa panoramik seyir terası ve manzarası.

Yunan adalarında gibi… Kaleiçi
Kale duvarlarının içinde kalan ve birkaç merdivenli taş sokağı kapsayan bu kısa gezi sırasında etrafta tek katlı, panjurlu evler ve begonvillerle süslü butik oteller çıkacak karşınıza. En yukarıya vardığınızdaysa marinayı göreceksiniz. Serda Büyükkoyuncu “Kendinizi bir Yunan adasında gibi hissedeceğiniz merkezdeki Kaleiçi genellikle gözden kaçan bir rota. Gezmesi oldukça kısa sürüyor ama bıraktığı tada değer” diyor.

12 bin yıllık kalıntılar Nimara Mağarası
Marmaris’in karşısında, Cennet Adası’ndaki mağara, Cennet ve Yıldız adlarıyla da anılıyor. Mağarada oldukça geniş ve sarkıt ve dikitler var. 100 bin yıl yaşında olduğu hesaplanan mağarada 1998’de kumtaşından iki kadın heykeli bulundu. Ardından yürütülen kazılarda 12 bin yıl öncesinden insan izleri, 500 renkli cam, delgiler, keskiler, taş ve kemikten yapılma delici aletler çıkarıldı. Boncukların çok olması burasının tunç çağına kadar boncuk atölyesi olarak kullanıldığını düşündürüyor. Mağara Roma devrinde adak ve tapınak yeri olarak kullanılmış. Bestenur Ekinci’nin önerisi.

Dileklerinizi fısıldayın Kameriye Adası
Melih Uslu “Günün erken saatlerinde sonsuz bir sükûnetin hâkim olduğu, yeşillikler içindeki Selimiye sokaklarında yürüyüşe çıktıktan sonra sahilden hareket eden tekne turlarından birine katılmanızı öneririm. Civardaki koyları keşfedebileceğiniz bu deniz yolculuklarının önemli duraklarından biri de Kameriye (Kamelya) Adası” diyor. Adada mozaikli avlusuyla dikkat çeken 1.800 yıllık bir manastır var. İçindeki mavi İsa freskiyse geride kalan onca zamana karşın canlılığını ve etkileyiciliğini koruyor. Civardaki dilek ağaçlarına gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi fısıldamayı unutmayın.

Tekne turuna katılmalı Turunç
Kara ve denizyoluyla ulaşabileceğiniz Turunç, Marmaris merkeze yarım saat mesafede. Mavi yolculuk teknelerinin vazgeçilmez durağı olan Turunç’ta, akşam koyda demirlemiş teknelerden ve sahildeki lokantalardan şarkılar yükseldiğini duyacaksınız. Günübirlik turlarla Kumlubük, Çiftlik gibi koylara da uğrayabilirsiniz. Burak Özberk “Turunç’taki bu Mavi Bayraklı plajda mavinin farklı tonlarını bulacağınız bir deniz ve çevresinde yemyeşil bir doğa var. Dalış imkânı ve farklı su sporları aktiviteleri yapabilmenin yanında Çiftlik, Dalyan, İztuzu koy ve plajlarına giden tekne turlarına da katılabilirsiniz” diye öneriyor.

Simi Adası manzaralı Söğüt Köyü
Zamanın durmasını isteyeceğiniz, sakinliğiyle huzur bulacağınız, ne yeşiline ne de mavisine doyacağınız dünya güzeli bir Marmaris köyü. Selimiye’ye sadece 20 dakika mesafede. Doğal güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden kendi halinde hayatını sürdürüp gidiyor. Çam ağaçları arasında doğa yürüyüşü yapıp berrak denizinde yüzün. Karşınızdaki adaların arasından batan güneşi kaçırmayın. Simi Adası’nın harika manzarasını da göreceksiniz. Tarihin etkisini hissetmek için Thyssanos Antik Kenti’ni de ziyaret edin.

Antik kandiller, sikkeler, cam eserler… Marmaris Arkeoloji Müzesi
Marmaris Kalesi’nin dehlizlerindeki dört salonda hizmet veren Arkeoloji Müzesi’nde arkeolojik bir hazine saklı. Burada teşhir edilen antik kandiller, sikkeler, cam eserler, büstler, steller, lahit çeşitleri ve çanak-çömlekler, Knidos, Burgaz, Hisarönü ve Loryma kazılarında ortaya çıkarılmış. Müzede sergilenen Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler arasında en çarpıcı olanlar, dünyaca ünlü Knidos aslanının öncülü diyebileceğimiz heykelcikler. Müzenin Marmaris’in köklü denizcilik geçmişine işaret eden amfora koleksiyonu da görülmeye değer.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/marmaris-ve-selimiyeye-guzellik-katan-10-durak.html
Marmaris ve Selimiye’ye güzellik katan 10 durak


Altın sarısı kum, masmavi deniz
Kleopatra Plajı ve Sedir Adası
Çamlı Limanı’ndan saat başı kalkan teknelerle ulaşılan Sedir Adası’ndaki meşhur Kleopatra Plajı, zamanında Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Marcus Antonius’un birlikte yüzdüğü rivayet edilen yer… Nurgül Büyükkalay “Bana göre Marmaris’i, merkezinden çok çevresi güzelleştiriyor. Kleopatra Adası, diğer adıyla Sedir Adası, o güzelliklerden biri. Altın sarısı kumu ve turkuvaz rengi deniziyle Türkiye’de gidip gördüğüm ve yüzdüğüm en eşsiz plajlardan biri. Adaya gitmek için yemyeşil doğasıyla büyüleyen Çamlı Köyü’nün içinden geçeceksiniz” diyor.

Su sporları da yapılıyor Bördübet
Masmavi bir deniz, rengârenk çiçeklerin ve kuş seslerinin olduğu yeşil bir cennet Bördübet. Bakir bir koyu, uzun ve kumlu bir plajı var, denizi sığ. Bördübet’te derede kano, su kayağı ve kürek çekmek gibi çeşitli su sporlarının yanı sıra antik Karya orman yolunda doğa yürüyüşü, dağ bisikleti gibi etkinlik olanakları var. Saffet Emre Tonguç bölgeyi “Geçmişte bugünkü Bördübet’in olduğu koyda kalan İngiliz askerleri, kuş varlığına hayran olmuş. Hem sayıca çok hem de farklı türlerde kuşun bir arada olması nedeniyle buraya İngilizcede ‘kuş yatağı’ anlamına gelen ‘Bird the Bed’ demişler. Zaman içinde biz o söylenişi Bördübet’e çevirip yepyeni bir kelime çıkarmışız ortaya. Size önerim Bördübet’in bakir koylarını mutlaka keşfedin” diye anlatıyor.

Hikâyesini öğrenmeli Kız Kumu
Denizin içine doğru 600 metre uzanan ve suda yürüyormuş gibi hissedeceğiniz Kız Kumu’nun tabii ki aşk konulu bir efsanesi var. Sevdiği balıkçıyla buluşmak isteyen kralın kızının askerlerin elinden kaçarak balıkçıya doğru koştuğu yolun kumla dolduğuna, okla vurulan kızın kanlarının da bu yoldaki kumlara rengini verdiğine inanılıyor. Kızıl kumlardan oluşan denizin ortasındaki yolun sonunda, Kız Kumu’na adını veren efsanenin kahramanını tasvir eden heykeli göreceksiniz.

Panoramik seyir terası… Amos Antik Kenti
Civarda birçok antik kent var. Ancak İçmeler-Turunç güzergâhını kullanarak yaklaşık 20 dakikalık zevkli bir seyahatle ulaşılan Amos, seyir terasıyla diğerlerinden ayrılıyor. Kumlubük Koyu’nun kuzeybatısında, sarp bir tepe üzerinde kurulu. Tarihte Rodos Karşıyakası olarak bilinen yerde, ağaçların arasına dağılmış pek çok kalıntı var. Erdal İpekeşen “Tiyatro, tapınak ve heykel kaideleri görülecekler arasında” diyor. Birkaç yıl önce bakıma alınarak içinde yürüyüş parkuru oluşturulan Amos’un en etkileyici tarafıysa panoramik seyir terası ve manzarası.

Yunan adalarında gibi… Kaleiçi
Kale duvarlarının içinde kalan ve birkaç merdivenli taş sokağı kapsayan bu kısa gezi sırasında etrafta tek katlı, panjurlu evler ve begonvillerle süslü butik oteller çıkacak karşınıza. En yukarıya vardığınızdaysa marinayı göreceksiniz. Serda Büyükkoyuncu “Kendinizi bir Yunan adasında gibi hissedeceğiniz merkezdeki Kaleiçi genellikle gözden kaçan bir rota. Gezmesi oldukça kısa sürüyor ama bıraktığı tada değer” diyor.

12 bin yıllık kalıntılar Nimara Mağarası
Marmaris’in karşısında, Cennet Adası’ndaki mağara, Cennet ve Yıldız adlarıyla da anılıyor. Mağarada oldukça geniş ve sarkıt ve dikitler var. 100 bin yıl yaşında olduğu hesaplanan mağarada 1998’de kumtaşından iki kadın heykeli bulundu. Ardından yürütülen kazılarda 12 bin yıl öncesinden insan izleri, 500 renkli cam, delgiler, keskiler, taş ve kemikten yapılma delici aletler çıkarıldı. Boncukların çok olması burasının tunç çağına kadar boncuk atölyesi olarak kullanıldığını düşündürüyor. Mağara Roma devrinde adak ve tapınak yeri olarak kullanılmış. Bestenur Ekinci’nin önerisi.

Dileklerinizi fısıldayın Kameriye Adası
Melih Uslu “Günün erken saatlerinde sonsuz bir sükûnetin hâkim olduğu, yeşillikler içindeki Selimiye sokaklarında yürüyüşe çıktıktan sonra sahilden hareket eden tekne turlarından birine katılmanızı öneririm. Civardaki koyları keşfedebileceğiniz bu deniz yolculuklarının önemli duraklarından biri de Kameriye (Kamelya) Adası” diyor. Adada mozaikli avlusuyla dikkat çeken 1.800 yıllık bir manastır var. İçindeki mavi İsa freskiyse geride kalan onca zamana karşın canlılığını ve etkileyiciliğini koruyor. Civardaki dilek ağaçlarına gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi fısıldamayı unutmayın.

Tekne turuna katılmalı Turunç
Kara ve denizyoluyla ulaşabileceğiniz Turunç, Marmaris merkeze yarım saat mesafede. Mavi yolculuk teknelerinin vazgeçilmez durağı olan Turunç’ta, akşam koyda demirlemiş teknelerden ve sahildeki lokantalardan şarkılar yükseldiğini duyacaksınız. Günübirlik turlarla Kumlubük, Çiftlik gibi koylara da uğrayabilirsiniz. Burak Özberk “Turunç’taki bu Mavi Bayraklı plajda mavinin farklı tonlarını bulacağınız bir deniz ve çevresinde yemyeşil bir doğa var. Dalış imkânı ve farklı su sporları aktiviteleri yapabilmenin yanında Çiftlik, Dalyan, İztuzu koy ve plajlarına giden tekne turlarına da katılabilirsiniz” diye öneriyor.

Simi Adası manzaralı Söğüt Köyü
Zamanın durmasını isteyeceğiniz, sakinliğiyle huzur bulacağınız, ne yeşiline ne de mavisine doyacağınız dünya güzeli bir Marmaris köyü. Selimiye’ye sadece 20 dakika mesafede. Doğal güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden kendi halinde hayatını sürdürüp gidiyor. Çam ağaçları arasında doğa yürüyüşü yapıp berrak denizinde yüzün. Karşınızdaki adaların arasından batan güneşi kaçırmayın. Simi Adası’nın harika manzarasını da göreceksiniz. Tarihin etkisini hissetmek için Thyssanos Antik Kenti’ni de ziyaret edin.

Antik kandiller, sikkeler, cam eserler… Marmaris Arkeoloji Müzesi
Marmaris Kalesi’nin dehlizlerindeki dört salonda hizmet veren Arkeoloji Müzesi’nde arkeolojik bir hazine saklı. Burada teşhir edilen antik kandiller, sikkeler, cam eserler, büstler, steller, lahit çeşitleri ve çanak-çömlekler, Knidos, Burgaz, Hisarönü ve Loryma kazılarında ortaya çıkarılmış. Müzede sergilenen Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler arasında en çarpıcı olanlar, dünyaca ünlü Knidos aslanının öncülü diyebileceğimiz heykelcikler. Müzenin Marmaris’in köklü denizcilik geçmişine işaret eden amfora koleksiyonu da görülmeye değer.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/marmaris-ve-selimiyeye-guzellik-katan-10-durak.html
Marmaris ve Selimiye’ye güzellik katan 10 durak


Altın sarısı kum, masmavi deniz
Kleopatra Plajı ve Sedir Adası
Çamlı Limanı’ndan saat başı kalkan teknelerle ulaşılan Sedir Adası’ndaki meşhur Kleopatra Plajı, zamanında Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Marcus Antonius’un birlikte yüzdüğü rivayet edilen yer… Nurgül Büyükkalay “Bana göre Marmaris’i, merkezinden çok çevresi güzelleştiriyor. Kleopatra Adası, diğer adıyla Sedir Adası, o güzelliklerden biri. Altın sarısı kumu ve turkuvaz rengi deniziyle Türkiye’de gidip gördüğüm ve yüzdüğüm en eşsiz plajlardan biri. Adaya gitmek için yemyeşil doğasıyla büyüleyen Çamlı Köyü’nün içinden geçeceksiniz” diyor.

Su sporları da yapılıyor Bördübet
Masmavi bir deniz, rengârenk çiçeklerin ve kuş seslerinin olduğu yeşil bir cennet Bördübet. Bakir bir koyu, uzun ve kumlu bir plajı var, denizi sığ. Bördübet’te derede kano, su kayağı ve kürek çekmek gibi çeşitli su sporlarının yanı sıra antik Karya orman yolunda doğa yürüyüşü, dağ bisikleti gibi etkinlik olanakları var. Saffet Emre Tonguç bölgeyi “Geçmişte bugünkü Bördübet’in olduğu koyda kalan İngiliz askerleri, kuş varlığına hayran olmuş. Hem sayıca çok hem de farklı türlerde kuşun bir arada olması nedeniyle buraya İngilizcede ‘kuş yatağı’ anlamına gelen ‘Bird the Bed’ demişler. Zaman içinde biz o söylenişi Bördübet’e çevirip yepyeni bir kelime çıkarmışız ortaya. Size önerim Bördübet’in bakir koylarını mutlaka keşfedin” diye anlatıyor.

Hikâyesini öğrenmeli Kız Kumu
Denizin içine doğru 600 metre uzanan ve suda yürüyormuş gibi hissedeceğiniz Kız Kumu’nun tabii ki aşk konulu bir efsanesi var. Sevdiği balıkçıyla buluşmak isteyen kralın kızının askerlerin elinden kaçarak balıkçıya doğru koştuğu yolun kumla dolduğuna, okla vurulan kızın kanlarının da bu yoldaki kumlara rengini verdiğine inanılıyor. Kızıl kumlardan oluşan denizin ortasındaki yolun sonunda, Kız Kumu’na adını veren efsanenin kahramanını tasvir eden heykeli göreceksiniz.

Panoramik seyir terası… Amos Antik Kenti
Civarda birçok antik kent var. Ancak İçmeler-Turunç güzergâhını kullanarak yaklaşık 20 dakikalık zevkli bir seyahatle ulaşılan Amos, seyir terasıyla diğerlerinden ayrılıyor. Kumlubük Koyu’nun kuzeybatısında, sarp bir tepe üzerinde kurulu. Tarihte Rodos Karşıyakası olarak bilinen yerde, ağaçların arasına dağılmış pek çok kalıntı var. Erdal İpekeşen “Tiyatro, tapınak ve heykel kaideleri görülecekler arasında” diyor. Birkaç yıl önce bakıma alınarak içinde yürüyüş parkuru oluşturulan Amos’un en etkileyici tarafıysa panoramik seyir terası ve manzarası.

Yunan adalarında gibi… Kaleiçi
Kale duvarlarının içinde kalan ve birkaç merdivenli taş sokağı kapsayan bu kısa gezi sırasında etrafta tek katlı, panjurlu evler ve begonvillerle süslü butik oteller çıkacak karşınıza. En yukarıya vardığınızdaysa marinayı göreceksiniz. Serda Büyükkoyuncu “Kendinizi bir Yunan adasında gibi hissedeceğiniz merkezdeki Kaleiçi genellikle gözden kaçan bir rota. Gezmesi oldukça kısa sürüyor ama bıraktığı tada değer” diyor.

12 bin yıllık kalıntılar Nimara Mağarası
Marmaris’in karşısında, Cennet Adası’ndaki mağara, Cennet ve Yıldız adlarıyla da anılıyor. Mağarada oldukça geniş ve sarkıt ve dikitler var. 100 bin yıl yaşında olduğu hesaplanan mağarada 1998’de kumtaşından iki kadın heykeli bulundu. Ardından yürütülen kazılarda 12 bin yıl öncesinden insan izleri, 500 renkli cam, delgiler, keskiler, taş ve kemikten yapılma delici aletler çıkarıldı. Boncukların çok olması burasının tunç çağına kadar boncuk atölyesi olarak kullanıldığını düşündürüyor. Mağara Roma devrinde adak ve tapınak yeri olarak kullanılmış. Bestenur Ekinci’nin önerisi.

Dileklerinizi fısıldayın Kameriye Adası
Melih Uslu “Günün erken saatlerinde sonsuz bir sükûnetin hâkim olduğu, yeşillikler içindeki Selimiye sokaklarında yürüyüşe çıktıktan sonra sahilden hareket eden tekne turlarından birine katılmanızı öneririm. Civardaki koyları keşfedebileceğiniz bu deniz yolculuklarının önemli duraklarından biri de Kameriye (Kamelya) Adası” diyor. Adada mozaikli avlusuyla dikkat çeken 1.800 yıllık bir manastır var. İçindeki mavi İsa freskiyse geride kalan onca zamana karşın canlılığını ve etkileyiciliğini koruyor. Civardaki dilek ağaçlarına gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi fısıldamayı unutmayın.

Tekne turuna katılmalı Turunç
Kara ve denizyoluyla ulaşabileceğiniz Turunç, Marmaris merkeze yarım saat mesafede. Mavi yolculuk teknelerinin vazgeçilmez durağı olan Turunç’ta, akşam koyda demirlemiş teknelerden ve sahildeki lokantalardan şarkılar yükseldiğini duyacaksınız. Günübirlik turlarla Kumlubük, Çiftlik gibi koylara da uğrayabilirsiniz. Burak Özberk “Turunç’taki bu Mavi Bayraklı plajda mavinin farklı tonlarını bulacağınız bir deniz ve çevresinde yemyeşil bir doğa var. Dalış imkânı ve farklı su sporları aktiviteleri yapabilmenin yanında Çiftlik, Dalyan, İztuzu koy ve plajlarına giden tekne turlarına da katılabilirsiniz” diye öneriyor.

Simi Adası manzaralı Söğüt Köyü
Zamanın durmasını isteyeceğiniz, sakinliğiyle huzur bulacağınız, ne yeşiline ne de mavisine doyacağınız dünya güzeli bir Marmaris köyü. Selimiye’ye sadece 20 dakika mesafede. Doğal güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeden kendi halinde hayatını sürdürüp gidiyor. Çam ağaçları arasında doğa yürüyüşü yapıp berrak denizinde yüzün. Karşınızdaki adaların arasından batan güneşi kaçırmayın. Simi Adası’nın harika manzarasını da göreceksiniz. Tarihin etkisini hissetmek için Thyssanos Antik Kenti’ni de ziyaret edin.

Antik kandiller, sikkeler, cam eserler… Marmaris Arkeoloji Müzesi
Marmaris Kalesi’nin dehlizlerindeki dört salonda hizmet veren Arkeoloji Müzesi’nde arkeolojik bir hazine saklı. Burada teşhir edilen antik kandiller, sikkeler, cam eserler, büstler, steller, lahit çeşitleri ve çanak-çömlekler, Knidos, Burgaz, Hisarönü ve Loryma kazılarında ortaya çıkarılmış. Müzede sergilenen Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler arasında en çarpıcı olanlar, dünyaca ünlü Knidos aslanının öncülü diyebileceğimiz heykelcikler. Müzenin Marmaris’in köklü denizcilik geçmişine işaret eden amfora koleksiyonu da görülmeye değer.
0 notes
Text
Tarihçi Orhan çekiç hocadan Halifelik hakkında bilgi istemiştim sağolsun aydınlattı sizlede paylaşıyorum
Ahmet Yıldız Zerre kadar ilgisi yok. Hilafetin Türklere 10 gr. faydası olmamıştır. Sebepleri:
1. Yavuz S. Selim Mısır 'i fethedince, Halifeyi de, Mekke'den Kutsal Emanetleri de aldı, Istanbul'a geldi, kendi kendini Halife ilan etti, Halifeyi de Topkapi zindanlarında hapsetti.
2. Yani, biz kendi kendimizi "Halife" ilan ettik, İran hiçbir zaman bu oldu-bittiyi kabul etmedi. Diğer İslam ülkeleri de, Osmanlı'nın gücünden korkarak kabullendi.
3. Kanuni tahta geçince, Halife'yi zindandan çıkartıp Kahire'ye, memleketine gönderdi, adam zaten hastaydı, kısa bir süre sonra öldü.
4. Araplar bunu hiçbir zaman unutmadılar. Zira onlar Arap'ti, Osmanlı Türk idi.
5. Biz de Müslümandik, onlar da Müslümandı ama, en büyük ihaneti onlardan gördük. Mekke Şerifi Hüseyin Ingilizlerle anlaştı, bir oğlu Faysal, Irak'a Kral oldu, diğer oğlu Aptullah, Ürdün Krali oldu. Neyin karşılığı? Beni sırtımdan vurmasının ödülü...Yoksa, buraları Osmanlı topragiydi ve henüz ortada Irak veya Ürdün adında bir devlet yoktu.
6. Halife-Sultan 5. Mehmet Reşat oysa Araplara güvenerek "Cihad-i Ekber" ilan etmişti ama hilafetin hiçbir yararı olmadığını acı, acı gördük. Türk askeri Peygamberimizin mezarını "Hiristiyan" ayağı çiğnemesin diye canı pahasına savunurken, Ingilizlerin önünde Arap süvarileri Turklere saldiriyordu. Hilafetin emri yani Cihad-i Ekber, havada kalmıştı.
7. Bununla da kalinmadi. Ingilizler, ciddi ölçüde Hint Müslümanı askerleri Çanakkale 'de ve Filistin cephesinde aleyhimize kullandılar. Fransizlar da, Cezayirli Müslüman askerleri Iskenderun'da, karşımızda kullandılar.
8. Bunların hiçbiri ÖNEMLİ OLMASIN BİR AN İÇİN. KALDIRILMASININ EN BUYUK SEBEBİ, Halife olan yerde, şeriat hukuku egemendir. Devrimler bir yana, Arabistan'adan beter olurduk. Kadınlarımız sokağa cikamazdi.
9. Seyhulislam hiçbir reformu onaylamazdi, çünkü Atatürk devrimlerinin hiçbirine İslam şeriatı izin vermez.
10. Yani Turkler, hiçbir zaman, Halifenin Türk olmasından, Tarihin hiçbir döneminde bir yarar saglamamistir, bunun bir tek olumlu örneği yoktur, ama olumsuz örneği çoktur.
1 note
·
View note
Text
Hz. Ebubekir dönemi
• Hazreti Ebubekir halife olduktan sonra Arabistan'da ortaya çıkan yalancı peygamberlerle ve zekat vermek istemeyen kabilelerle mücadele etti.
• Ridde (dinden dönme) olayların engelledi.
• Kuran-ı Kerim kitap haline getirildi.
• 634 tarihinde Bizan ile yapılan Ecnadeyn Savaşında önemli zafer kazanıldı.
Hz. Ömer Dönemi
•Bizans ile yapılan 636 yılında Yermük Savaşı kazanıldı.
• Suriyenin tamamı kontrol altına alındı.
• 637 de tarihinde Kudüs ele geçirildi. Halka dini serbestlik tanındı.
• Sasanilerle ilk olarak Köprü savaşı yapıldı. Mağlup olduk.
•Kasidiye ve Nihavend savaşıyla müslümanlar galip geldi ve sasani devleti yıkıldı.
• İran' ın ele geçirilmesiyle Türkler ve Müslümanlar komşu oldu.
• İslam orduları Bizansı mağlup ederek 642 de Mısır'a hakim oldu.
• Mısır da Fustat ordugâh şehri kurularak Kuzey Afrika fetihleri için bir üs oluşturdu.
Hz. Ömer döneminde ele geçirilen topraklar
➰ Suriye
➰ Filistin (Kudüs)
➰ Irak
➰ İran
➰ Mısır
Merkezi otoriteyi güçlü tutmak için ülke toprakları illere ayrıldı , bu illerin başına valiler atandı .
• Toprakların genişlemesini sağlamak için düzenli ordu teşkilatı , ele geçirilen yerlerin kontrolünü sağlamak için de ordugâh şehirleri kuruldu .
• Askeri posta örgütü oluşturuldu .
• Askeri ve mali konuların görüşülmesi için " divan" adli işlerin yürütülmesi için " kadılık" makamı kuruldu .
• Düzenli vergi uygulamasına gidilerek öşür , haraç , cizye vergileri sistemli bir şekilde toplanmaya başlandı ve ilk devlet hazinesi ( beytülmal ) oluşturuldu .
Ülke genelinde ikta sistemi uygulaması başlatıldı. Böylece toprakların verimli bir şekilde kullanılması hedeflendi .
Hicretin başlangıç kabul edildiği " hicri takvim " hazırlandı.
Hz. Osman Dönemi
• Kuran-ı Kerim çoğaltıldı.
• Suriye valisi Muaviye ordusu ile Anadolu içlerine akınlar düzenledi.
İslam donanmaları , Bizans'ın elindeki Kıbrıs ele geçirdi.
Bu olay neticesinde Bizans ile Finike açıklarında yapılan " Zatü's-Savari " deniz savaşını Müslümanlar kazandı .Bu savaş aynı zamanda Müslümanların ilk deniz zaferi oldu .
•Azerbaycan ve Gürcistan'ı ele geçiren Müslümanlar , Horasan bölgesinde ilk kez Türklerle mücadeleye girişti .
• Tunus fethedildi.
• Hz . Ebu Bekir döneminde kitap hâline getirilen Kur'an çoğaltılarak önemli merkezlere gönderildi . Böylece Kur'an'ın orijinal halinin korunması amaçlandı.
• Hz . Osman'ın bazı devlet makamlarına Emevi sülalesine mensup kişileri getirmesini doğru bulmayanlar isyan hareketlerine başladı .
Özellikle Mısır ve Irak'ta isyanların artması ve bir süre sonra da Hz . Osman'ın şehit edilmesi , İslam dünyasında karışıklıkların çıkmasına ve fetih hareketlerinin durmasına neden oldu .
Hz . Ali Dönemi
•Bu dönemde de fetih hareketleri durmuştur. Çünkü bu dönemde İslam dünyası Hz . Ali'nin halifeliğini kabul etmeyen Emeviler ile Hz . Ali taraftarlar arasındaki mücadeleye sahne olmuştur .
• Hz . Ali'nin halifeliğini tanımayan Hz . Ayşe ve taraftarları arasında "Cemel Vakası" yaşandı . Bu olaydan sonra Hz . Ali devletin merkezini Küfe'ye taşıdı .
• Emevi sülalesinden Şam valisi Muaviye'nin kendisini halife ilan etmesi ile Hz . Ali ve Muaviye taraftarları arasında " Sıffin Savaşı " meydana geldi .
• Hz . Ali savaşı kazanacakken Muaviye taraftarları Kur'an ayetlerini kullanarak hileye başvurdular. Böylece kazanan bir taraf olmadan savaş sona erdi.
• Halifenin kim olacağına hakemlerin karar vermesi konusunda anlaşmaya varılmayan iki taraf arasından belirlenen hakemlerden Muaviye'nin hakemi hile yapmaya kalkınca halifelik sorunu çözülemedi .
•Bu olaydan sonra Müslümanlar ; Hz . Ali taraftarları ( Şii) , Muaviye taraftarları ( Emeviler ) ve iki tarafı da istemeyen Hariciler olmak üzere üç gruba ayrıldı .
• Hariciler sorunun çözümü için Hz . Ali'yi ve Muaviye'yi öldürmeye karar verdiler.
•Hz . Ali'yi öldüren Hariciler Muaviye'yi öldüremediler . Hz . Ali'nin öldürülmesiyle Dört Halife Devri sona erdi .
➰ Hz . Ali Dönemi'nden itibaren İslam dünyasında ilk ciddi ayrılıklar çıkmış bu ayrılıklar ilerleyen dönemlerde mezhepsel farklılıklara da etki etmiştir.
EMEVİ DEVLETİ ( 661-750 )
➰ Halifeliğin Saltanata Dönüşmesi ve Kerbela Olayı ( 680 )
•Hz . Ali'nin şehit edilmesinden sonra
Muaviye Şam'da, Hz . Hasan da Kufe'de halifeliğini ilan etti.
•Ancak daha fazla Müslüman kanının dökülmesini istemeyen Hz. Hasan Muaviye'nin kendisinden sonra başka birini halife göstermemesi konusunda Muaviye ile anlaşmaya vardı ve halifelikten çekildi.
•Hz . Hasan'ın halifelikten çekilmesi ile resmen halife olan Muaviye , Şam'ı başkent yaparak Emevi Devletini kurdu.
•Fakat Muaviye sözünü tutmadı ve ölmeden önce oğlu Yezid'i halife tayin etti.
• Hz. Hüseyin bu durumu kabul etmedi ve beraberindekilerle Kufe'ye hareket etti. Ancak Yezid ve askerleri Hz. Hüseyin'i Kerbela da durdurdu.
• Hz . Hüseyin'in geri dönmeyi reddetmesi üzerine Yezid'in ordusu Hz. Hüseyin ve yanındakileri Kerbela'da şehit etti.
➰ Tarihte " Kerbela Olayı " olarak geçen bu hazin hadise , İslam dünyasında mezhep ayrılıklarının ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
➰ Muaviye'den sonra halifelik babadan oğula geçerek saltanat halini almıştır .
Fetih Hareketleri
• İstanbul iki kez kuşatıldı ancak bu kuşatmalarda başarı elde edilemedi .
• Emevi orduları Fas'ı ele geçirerek Kuzey Afrika topraklarını fethetti .
•Tarik bin Ziyad komutasındaki İslam ordusu , Cebelitarık ( Septe ) Boğazını geçerek İspanya'ya ulaştı .
• Kadiks Savaşı'nda Vizigotları yenen Emeviler , 711 tarihinde İspanya'nın tamamını ele geçirdi .
• İspanya için " Endülüs " ismini kullanan emeviler 732'de Franklarla yaptıkları " Puvatya Savaşı'nı kaybettiler ve Avrupa'nın içlerine ilerleyemediler .
• Horasan Eyaletinin başına getirilen Kuteybe , Türgeş hükümdarı Sulu Kağan ile yaptığı mücadeleleri kaybederek Orta Asya'da ilerleyemedi .
Emevi Devleti'nin Yıkılış Sürecine Girmesi
Emevi Devleti'nin Yıkılmasının Sebepleri
• Arap milliyetçiliği politikasının benimsenmesi
• Arap olmayan Müslümanlara ( mevali ) ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılması
• Şuubiye akımının başlaması
• Kerbela Olayı ile İslam dünyasında ayrılıkların artması ve mezhep mücade lelerinin yaşanması
• Devletin sınırlarının genişlemesi ile merkezi otoritenin zayıflaması ve fetihlerin durması
• Emevilerin politikalarına karşı ülke içerisindeki birçok bölgede isyanlar başladı. Bu isyanların en önemlisi Horasan'da Ebu Muslim Abbas'ın başlattığı isyan oldu. Son Emevi halifesi Il . Mervan'ın öldürülmesiyle Emevi Devleti'nin iktidarı sona erdi.
0 notes
Text
ABD 19 MAYIS’TA TÜRKİYE’YE SALDIRIRSA
ABD 19 Mayıs’ta Türkiye’ye saldırabilir!
Türkiye, dün itibariyle denizlerde tatbikata başladı. Karadeniz, Ege, Akdeniz’de aynı anda başlayan tatbikat, aslında “kuşatılmışlığa” karşı çok yerinde bir, savaş tatbikatıdır.
Türkiye kendi içinde İstanbul’u tartışırken, etrafındaki gelişmelerden bihaber…
“Bizler İstanbul’u kim alacak!” kavgası verirken, düşman Türkiye’yi alma derdinde. Güneyimizdeki gelişmeler, tehlikenin Akdeniz’den yaklaştığını,
Nihayet, herkes anlamaya başladı.
“Türk-Yunan savaşı” bile artık telafuz edilmeye başladı. Daha da mı edilmesin! AKP döneminde Yunanistan’a bırakılan adalarımızda şuan, ABD askerleri konuşlandırılmış durumda.
Yani, Aydın ve Muğla gibi il sınırları içinde artık, ABD askerleri var. 18 ada ve 153 kayalık için, mecliste verilen soru önergelerine, “kime ait olduğu belli olmayan ada ve adacıklar” diye söze başlarsan, elin askeri gelir oturur.
O zaman, kime ait olduğu belli olur!
Bir kaç gün sonra, 19 Mayıs 2019…
Yani, 19 Mayıs’ın tam 100’cü yılı…
Tam 100 yıl sonra, geldiğimiz nokta, yine aynı. Yeniden, “Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz!” deme noktasındayız.
Bu tatbikatı ben, çok manalı buluyorum.
Fakat ülke içinde durumlar, içler acısı;
Bizler, “İstanbul hangi partinin olmalı” kavgası verirken, düşman, “Akdeniz kimin olmalı” tartışmasını, kendi içinden bitirmiş görünüyor. İçerdeki seçim ittifaklarına bakmaktan, dışardaki düşman ittifaklarını göremiyoruz.
“Kimler kimlerle beraber!” diye, asıl dışarıya bir bakın!
Mısır, İsrail, Yunanistan ve arkalarında ABD…
İçimdeki korkuları buraya yazsam, “tımarhanelik” dersiniz. Ekonomi çökmüş, iç birliğimiz bozulmuş. Bir sabah, evinize posta ile “sefer görev” kağıdı geldiğinde, ne demek istediğimi anlarsınız.
Asker ve askerlikle, bu kadar oynadılarki, kuşa çevirdiler askerliği…
Türkiye, çok acil bir şekilde, savaşa hazırlanmalı. Yedekler askere çağrılmalı, asker sayısını, 2 milyona çıkarmalı…
S-400’ler mutlaka teslim alınmalı ve ayrıca Su-57 uçakları alınmalı.
Suriye ile mutlaka görüşülmeli…
İmralı ile görüşenlerin, Esad ile görüşmemesi bir proje değilse nedir.
İstanbul seçimlerinin iptali, iç cepheyi daha da zayıflatan çok önemli bir yanlış.
Batı’nın eline, “Türkiye’de demkorasi yok” kozu verildi. “Türkiye’de işler demokrasiyle düzelmez” diyorlar.
Türkiye için, ” not ettik” çekiyorlar. İç karışıklık çıkarmadan, “müdahale” edemezler.
İçerdeki “ayakları” boş durmuyor. Gazeteci dövüyorlar şimdilik. İç karışıklık isteyen siyasiler var bu ülkede.
Her şey, düşmanın istediği gibi gelişiyor. İçerde karışıklık, dışarda baskı ve nihayet “müdahale”…
Yugoslavya’nın parçalanışını ve Sırbistan’a NATO’nun müdahalesini hatırlayın. Sonra da Kosova’nın koparılmasını… Ülke derdi olan için, düşmanın hareketlerini okumak, düşmanın geldiğini görmek, çok kolay.
Türkiye, ekonomisini düzeltmeden iç barışını koruyamaz, iç barışını korumadan, asla dış düşmana müdahale edemez.
Eğer “ülke” diye bir derdiniz varsa… Gerçekten, “söz konusu vatan olduğunda, gerisi teferruatsa” ekonomiyi bir bilene soracaksınız. ABD, Türkiye’ye saldıracağı için, S-400’lere bu kadar takıyor, neden anlamıyoruz. Ve emin olun, bu uzak bir zaman değil.
ABD, Türkiye’ye 19 Mayıs’ta saldırabilir!
Birlikte tatbikat yaparken, bize saldıran ABD, bu kadar gerginlikte, üç denizde aynı anda tatbikat yaparken, neden saldırmasın. Hem de, “kaza”, kılıfıyla… ABD, bir halt yiyeceği zaman, milli günleri seçer.
19 Mayıs’ta, milli mücadelenin 100’cü yılı. Bu günü kaçırmayabilir.
Bakın tekrar ediyorum: ABD, saldırmak için, 19 Mayıs’ı seçebilir. Ve buna hazırlıklı olup, öyle bir cevap verelim ki, hem Muavenet’in, hem de Çuval’ın intikamını alalım.
Yok “yanlışlık oldu”, yok “kaza oldu” veya iki “NATO müttefikiyiz” ayaklarını bırakalım. Çivi çiviyi söker.
ABD, Türkiye’nin düşmanı, nokta.
Eğer, “Çuval” olayında cevap anında verilseydi veya Muavenet vurulduğunda, ABD, ne “kumbas” kurabilirdi, ne Kozmik Oda’ya girebilirdi, ne de, 15 Temmuz’u gerçekleştirebilirdi.
Aynı anda, 3 denizde tatbikat, canlarını sıkar. Akdeniz’de bir çelme takabilirler. Türkiye, ekonomisi, ordusu ve halkıyla savaşa hazırlanmak zorunda… İç barışı tehdit eden söylemleri, acilen terk etmeliyiz.
Dışarda tehlike bu kadar büyük iken, içerde dayılananlar, kesinlikle düşmana “askerlik” yapıyorlar, hiç kusura bakmasınlar. Hükümet, ABD ile halen “müttefik” iken, ABD bize niye saldırsın, denebilir.
ABD, hükümete değil, Türkiye’ye saldırır.
ABD, her şeye rağmen ülkede canlı bir damar görüyor. Milli bir akıl görüyor, bu akıla, kendince “ders” vermeye kalkabilir. Nasıl ki emperyalizm, dün Mustafa Kemal süpriziyle karşılaştıysa, yine benzer süprizlerle karşılaşabileceğini hesap ediyor.
İçimizdeler, her yerdeler ama yine de çok hesaplar içindeler. Allah’ın da bir hesabı var elbet ama yeter ki biz, biz olalım. Sorun şu ki, biz, biz değiliz, bir değiliz.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYORUZ"
Barış Cem Süvari

3 notes
·
View notes