#Kan Dolaşımı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Saç Ekimi ve Saç Derisi Anatomisi
Giriş: Saç ekimi, saç derisinin anatomisiyle sıkı bir şekilde ilişkilendirilmiş bir işlemdir. Başarılı bir saç ekimi için saç derisi anatomisinin derinlemesine anlaşılması çok önemlidir. Bu makale, saç ekimi ile saç taşıyan deri anatomisi arasındaki ilişkiyi keşfeder. Saç Derisinin Katmanları: Saç derisi, genellikle SCALP akronimi ile hatırlanan beş katmandan oluşur: Cilt, Bağ Dokusu, Aponevroz,…
View On WordPress
#Kan Dolaşımı#Saç Büyüme Döngüleri#Saç Derisi Anatomisi#Saç Ekimi#Saç Folikülleri#Saç Türleri ve Yoğunlukları#Scalp Sinirleri
0 notes
Text
Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?
Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir? William Harvey, (1 Nisan 1578-3 Temmuz 1657) insan vücudundaki sistemik kan dolaşımını tam olarak ve ayrıntılarıyla keşfeden ve öne sürdüğü bu fikri desteklemek için yeni argümanlar ve deneyler ortaya koyan, çalışmalarıyla anatomi ve fizyoloji bilimlerine çok önemli katkılarda bulunmuş İngiliz tıp doktorudur. Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey…

View On WordPress
#Anaksimandros Kimdir?#kan dolaşımı#Kan Dolaşımının Keşfi#Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?#Keşfi#William Harvey#William Harvey Kimdir?
0 notes
Text
Drmehmetozkent - Gold
Hacamat, emme oluşturmak için cilde kapların uygulanmasını içeren eski bir terapötik uygulamadır. Kökeni Eski Mısır, Çin ve Orta Doğu kültürlerine dayanmaktadır ve yüzyıllardır tamamlayıcı bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Hacamat uygulaması, deriyi ve alttaki dokuları kabın içine çeken, kan akışını destekleyen ve iyileşmeyi teşvik eden kaplarda bir vakum oluşturmayı içerir. Hacamatın, detoksifikasyon, gelişmiş kan dolaşımı ve çeşitli rahatsızlıklardan kurtulma dahil olmak üzere çok sayıda sağlık yararına sahip olduğuna inanılmaktadır. İslam tıbbında hacamat büyük önem taşır ve bir sünnet (Peygamber Muhammed'in uygulaması) olarak kabul edilir. Terapi, vücudu toksinlerden temizleme ve genel refahı artırma yeteneği ile bilinir. Türkiye'de bir şehir olan İzmir, hacamat tedavisi için bir merkez haline geldi ve bu geleneksel şifa yöntemini arayan bireyleri kendine çekti. Zengin kültürel mirası ve tarihi önemi ile tanınan İzmir, hacamat tedavisi arayanların popüler destinasyonu haline geldi. Şehir, kupa terapisinde uzmanlaşmış bir dizi deneyimli doktor ve uzmana ev sahipliği yapmaktadır. Bu profesyoneller, hacamat teknikleri ve ilkeleri konusunda çok bilgilidir ve hastaları için kişiselleştirilmiş tedavi planları sunar. İzmir hacamat terapisi merkezi olarak ünü, dünyanın her yerinden bu geleneksel şifa uygulamasının faydalarını arayan insanları cezbetmiştir. Şehir, hacamat tedavisi sunmaya adanmış bir dizi tesis ve klinik sunarak bireylerin yüksek kaliteli bakıma erişimini sağlar. İster detoksifikasyon, ağrı kesici veya genel sağlık için olsun, Hacamat İzmir tedavisinin faydalarını arayanlar için elverişli bir ortam sunuyor. Hacamatın faydaları sayısızdır ve fiziksel alemin ötesine uzanır. Terapinin zihinsel ve duygusal esenlik üzerinde de olumlu bir etkisi olduğuna inanılmaktadır. Pek çok kişi hacamat geçirdikten sonra bir rahatlama ve sakinlik duygusu hissettiğini bildirmiştir. Terapinin ayrıca enerji seviyelerini iyileştirdiği ve genel canlılığı arttırdığı bilinmektedir. Hacamat uygulaması İslam kültüründe derin köklere sahiptir ve önemi çeşitli hadislerde (Peygamber Muhammed'in sözleri) vurgulanmaktadır. Sadece fiziksel rahatsızlıkları değil, aynı zamanda ruhsal ve duygusal dengesizlikleri de ele alan, şifaya bütüncül bir yaklaşım olarak kabul edilir. Artan popülaritesi ve deneyimli uygulayıcıların mevcudiyeti ile İzmir, kendisini hacamat tedavisinin faydalarını arayan bireyler için bir destinasyon haline getirmiştir. Daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret etmeyi unutmayınız.
755 notes
·
View notes
Text
SALDIRI nedir?
Cevap, kendini ve karşıdakini anlama isteksizliğidir. Rus folklorundan "Hakaret kalbi boğar" sözü hatırlıyor musunuz? Bunu da halledelim. Ataların bilgeliği inanılmazdır, sadece onları dinlemek ve anlamaya çalışmak gerekir.. Fiziksel açıdan hakaretler öncelikli olarak kas gerilimi (algı) şeklinde ortaya çıkar. Ve insan suçları ne kadar titizlikle gizlerse kasları o kadar kasılır, vücudun üst kısmı en çok acı çeker - diyaframın üzerindeki yer (anachata kalp çakrası - kişilik ve aşk arasındaki uyum yeri) ve eklemler. Özellikle göğüs ve boğaz kasları güçlü bir şekilde baskılıdır. Burada neler oluyor? Sürekli kasılan kaslarda kan dolaşımı bozulur ve bu da yerel bağışıklığı azaltır. Bu arada dokunulmazlıktan sorumlu timüs bezinin orada olduğunu unutmayın. "Timüs bezi immünogenezin merkezi organıdır, hücresel bağışıklık reaksiyonlarından sorumlu kök hücrelerin T-lenfositlere dönüşmesine uğrar. " Thymus, kandaki belirli maddeleri ayırır ve ayırır, "thymus (mizah) faktörü". İkincisi T-lenfositlerin fonksiyonlarını etkiliyor" (tıbbi rehberden). Ve bu da hastalığa doğru doğrudan bir yol.
Bronşiyal astım, koroner kalp hastalığı, taşikardi, miyokard enfarktüsü, artrit, migren, baş ağrısı gibi ciddi hastalıklar birikmiş hakaretlerin sonucudur. Enerjik bir bakış açısıyla enerji 4. çakra - anahata'dan geçmiyor, tıkanıklık var. Medyumlar asma kilit olarak görürler, kalbi kaplayan kabızlar. İnsan için sevgi vermek ve almak giderek zorlaşıyor. Hakarete ancak akıl ve sevgi karşı çıkabilir...
Bu bağlamda hikmet şöyle başlar: seni incitenden af dilemek, bir şekilde o kişinin bu eylemini hak ettiğin gibi; suçlayanı affet; ders için ve sevgiye şükret- işin TAÇI...
En yaygın ihlallerden bazılarına bir göz atalım. Bir insana hakaret: İnsan, bir başkasının davranışlarını ve amaçlarını anlamadığında, neden ve hangi sebeple davrandığını düşünmek istemez, birinin bunu yaptığını anlamak istemez. İstediği gibi beklemediği bir yol. Ve bildiğimiz gibi insan çoğu durumda kendisine faydası olanı yapar. Hepsi değil elbette ama çoğu öyle. Kırgınlık bizim tembelliğimizin sonucudur, bir insanı anlayamama isteksizliğimizin!!!
Birine hakaret etmek işte karşımdakini ve hareketlerini anlamak kendinde bir şeyleri değiştirmek istemiyorum demek gibi bir şey var vesselam hakareti tutmayı tercih ediyorum "Kendine karşı öfke genellikle alışılmadık bir şeydir, ancak çoğu kişinin doğasındadır. Kendimiz bir şey yapmadık diye küsüyoruz ve kendimize sorun çıkarıyoruz. Bu hiç komik değil. Hakaretlerin biyoenerji perspektifinden neye yol açtığı aşağıda açıklanacak.
Allaha hakaret için. Tartışmayacağım herkes onunla uğraşsın.
Bir soru - ailene hakaret etmeli misin? Katı ve bazen zalim olduğun için mi? Kendine ve bazen ebeveynlerin çocuklarımıza nasıl sert davranmamız gerektiğini hatırlat çünkü onlar tembel, öğrenmek istemiyorlar ve her türlü aptalca şeyi yapıyorlar. Bazılarının uyuşturucuya ya da sanal dünyada gerçeklikten kaçması hakkında - ayrı bir konuşma. Ve anlayacaksın ki bazen başka türlü olmuyor çünkü engelleri aşarak büyür insan. Yani Tanrı hakkında konuşmayalım..
Kadere karşı öfke. Karmamızın nedensel bir ilişki olduğunu tekrar unutup, bu hayatta ya da dünyada geçmişimizde kendimiz için kazandığımız şey olduğunu ne sıklıkla unutup karmamızdan şikayet ediyoruz. Bu bizim ve tek yükümüz. Ve bunu kolaylaştırmak için zaten kendimizle ve kendimizle çalışmaya başlamalıyız, her şeyden önce kendimizi değiştirmeye!!!
Ruhun karma işleri de vardır, ruh belli bir maksadı yerine getirmek için buraya geldiğinde, bu tamamen ayrı bir sohbettir. Ruh inmeden önce ne olacağını öğrenir ve şartlı olarak konuşursak bazı zorunlulukları kabul eder ve bir şeyleri başaracağına söz verir. Yani şikayet etmenin, gücenmenin anlamı ne? Prensipte ruhunla tartışabilir, savaşabilirsin ama sonuçları hoşuna gitmez, bir çok nahoş duygu ve yaşanmışlık.
Nasıl çevirirsen çevir, küsmek anlamsız. Canımızı sıkan ve gücendiren HER ŞEY, bazı şeyleri anlamamak, tembellik ve cahilliktir. Bir öğretmenin kıssası vardır. Bir şehre geldiğinde halkı kavga etti, üzerine tükürdü, onunla alay etti, hakaret etti. Kimse tepki vermiyor, sadece hayatına devam ediyor. Öğrenciler sordular, "ama nasıl? Küsmüşsün neden tepki göstermiyorsun küsmedin mi Geçen sefer burada çok fazlasına yardım ettim. "Öğretmen cevap verdi: "Bana hakaret ediyorlar tamam ama alınmıyorum. " Söylediklerinin doğru olduğuna inanmıyorum. Ve yalanlara, eğer yanlış olduklarını biliyorsam, neden tepki vereyim? "Hayatta böyledir - sana hakaret ediyorlarsa, hakaret ediyorlarsa ve küsdüysen- demek ki, bilmeden bile seni incitenin hakkını helal etmişsin. " Yani oturup düşünmelisin. Küstüysen küsmüşsen, bir şey seni incitmişse incitmiştir, o zaman bir yerlerde öyle düşünüyorsundur. Neden böyle düşünüyorsun? Kendinle doğru yap ...
#aşk#bahar#edebiyat#şiir#kitap#şiir sokakta#gece#1duygusalhikayem#books#editorial design#flowers#hasret#papatya#vintage#playlist#spotify#türkiye#mutsuzluk#yalnızlık#postlarım#blog yazısı#anlamlı yazılar#edebi sözler#yazılarım#keşfedilmemiş#Spotify#aşka dair#kendi kalbine yazar#özlü sözler#siyah kadar yalniz
7 notes
·
View notes
Text
ÜÇ YARIM DAKİKA
Bir doktor şöyle tavsiye veriyor: Geceleri kalkanlar oluyor hani evi incelemek veya idrar yapmak için.
Buraya dikkat edin. Bu konuyla alakalı olarak her insan "Üç Yarım Dakika" bunu not almalıdır. Genellikle olur ya: Her zaman sağlıklı görünen bir kişi geceleri vefat etti derler. Sık sık insanların hikayelerini duyuyoruz: "Dün onunla konuşuyordum, ama nedense aniden öldü ?”
Geceleri tuvalete gittiğinde, sık sık oluyor işte bu nedeni : Tuvalete gitme demiyoruz. Yataktan hemen kalkar kalkmaz hareket ediyoruz.
Hemen duruyoruz ve beynin kan dolaşımı yok oluyor. Neden "Üç Yarım Dakika" bu kadar önemli ?...
Gecenin ortasında, idrara çıkma arzusu sizi uyandırdığında, EKG deseni değişebilir.
Aniden yükselerek, beyin anemik olacak ve kan eksikliği için kalp yetmezliğine neden olacaktır.
Önlem için "Üç Yarım Dakika" öneriliyor :
1. Uyandığınızda, yarım dakika yatakta kalın.
2. Bir sonraki yarım dakika boyunca yatağa oturun;
3. Bacaklarınızı indirin ve yatağın kenarında da yarım dakika oturun.
Bu "Üç Yarım Dakika" sonra, beyniniz artık anemik olmayacak ve kalbiniz zayıflamayacak, bu da düşme ve ani ölüm riskini azaltacaktır. Bunu Aileniz, arkadaşlarınız ve sevdiklerinizle paylaşın.
Bu durum, yaş ne olursa olsun olabilir.
Genç ya da yaşlı.
9 notes
·
View notes
Text
''Peki kim kalbin akıldan daha önemsiz olduğunu söyleyebilir ki? Sana evrendeki düzenin tıpkı kan dolaşımı gibi kalbi esas aldığını, her şeyin kalple anlaşılabileceğini, evreni açıklamak için aklın yetersiz kalacağını ama kalp ile yapılan yönelişlerin kainattaki düzene uyum sağladığını nasıl anlatmalıyım, bilemiyorum. Aklınla sihirbazlık düzenekleri kurabilirsin ama kalbinle sihir yapabilirsin. Akıl bir depremin rakamsal şiddetini ölçebilir ama kalp rakamın neden öyle takdir edildiğine vakıf olur. Akıl sahnelenen oyunu izah eder, kalp oyunun yazarını anlamanın peşindedir. Akıl hadiseleri açıklar, kalp ise hadiselerin perde arkasındaki sebebi. Akıl bilgidir, kalp ise bilgelik.''
İskender Pala
061223'
2 notes
·
View notes
Text
_*ÜÇ YARIM DAKİKA!*_
*Bir doktor şöyle tavsiye veriyor:*
Geceleri idrar yapmak vb şeyler için kalkanlar oluyor......
Buraya dikkat edin.
Bu konuyla alakalı olarak her insan *"Üç Yarım Dakika"* bunu not almalıdır.
Genellikle olur ya:
Her zaman sağlıklı görünen bir kişi geceleri vefat etti derler.
Sık sık insanların hikayelerini duyuyoruz: _"Dün onunla konuşuyordum, ama nedense aniden öldü ?”_
Geceleri tuvalete gittiğinde, sık sık oluyor işte bu nedeni :
Tuvalete gitme demiyoruz.
Yataktan hemen kalkar kalkmaz hareket ediyoruz. Hemen duruyoruz ve beynin kan dolaşımı yok oluyor. Neden *"Üç Yarım Dakika"* bu kadar önemli ?...
Gecenin ortasında, idrara çıkma arzusu sizi uyandırdığında, EKG deseni değişebilir.
Aniden yükselerek, beyin anemik olacak ve kan eksikliği için kalp yetmezliğine neden olacaktır.
Önlem için *"Üç Yarım Dakika"* öneriliyor :
*1. Uyandığınızda, yarım dakika yatakta kalın.*
*2. Bir sonraki yarım dakika boyunca yatağa oturun;*
*3. Bacaklarınızı indirin ve yatağın kenarında da yarım dakika oturun.*
Bu *"Üç Yarım Dakika"* sonra,
beyniniz artık anemik olmayacak ve
kalbiniz zayıflamayacak, bu da düşme ve ani ölüm riskini azaltacaktır.
Bunu aileniz, arkadaşlarınız ve sevdiklerinizle paylaşın.
Bu durum, yaş ne olursa olsun insanın başına gelebilir.
Genç ya da yaşlı.
6 notes
·
View notes
Text
İLK YARDIMCININ BİLMESİ GEREKEN VE VÜCUDU OLUŞTURAN SİSTEMLER NELERDİR?
Hareket sistemi: Vücudun hareket etmesini, desteklenmesini sağlar ve koruyucu görev yapar. Hareket sistemi şu yapılardan oluşur:
Kemikler
Eklemler
Kaslar
Dolaşım sistemi: Vücut dokularının oksijen, besin, hormon, bağışıklık elemanı ve benzeri elemanları taşır ve yeniden geriye toplar. Dolaşım sistemi şu yapılardan oluşur:
Kalp
Kan damarları
Kan
Sinir sistemi: Bilinç, anlama, düşünme, algılama, hareketlerinin uyumu, dengesi ve solunum ile dolaşımı sağlar. Sinir sistemi şu yapılardan oluşur:
Beyin
Beyincik
Omurilik
Omurilik soğanı
Solunum sistemi: Vücuda gerekli olan gaz alışverişi görevini yaparak hücre ve dokuların oksijenlenmesini sağlar. Solunum sistemi şu organlardan oluşur:
Solunum yolları
Akciğerler
Boşaltım sistemi: Kanı süzerek gerekli maddelerin vücutta tutulması, zararlı olanların atılması görevlerini yaparak vücutta iç dengeyi korur. Boşaltım sistemi şu organlardan oluşur:
İdrar borusu
İdrar kesesi
İdrar kanalları
Böbrekler
Sindirim sistemi: Ağızdan alınan besinlerin öğütülerek sindirilmesi ve kan dolaşımı vasıtasıyla vücuda dağıtılmasını sağlar. Sindirim sistemi şu organlardan oluşur:
Dil ve dişler
Yemek borusu
Mide
Safra kesesi
Pankreas
Bağırsaklar
4 notes
·
View notes
Text
Hasta Yatakları ve Basınç Yaraları: Etkili Önleme ve Tedavi Yöntemleri
Hasta yatakları, özellikle uzun süre yatak istirahati gereken hastalar için kritik bir destek sağlar. Bu yataklar, hastaların konforunu artırmanın yanı sıra sağlığını korumak için de önemli bir rol oynar. Ancak uzun süre yatakta kalan hastalarda, basınç yaraları gibi cilt ve doku hasarına neden olabilecek ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Basınç yaraları, genellikle vücudun belirli bölgelerinde kan dolaşımının azalması nedeniyle oluşur ve hastalar için ağrılı, iyileşmesi zor lezyonlara yol açabilir. Bu makalede, hasta yataklarıyla ilişkili olarak basınç yaralarının önlenmesi ve tedavi edilmesi konusunda etkili stratejileri ele alacağız.
Basınç Yaralarının Oluşma Nedenleri Basınç yaraları, hastaların uzun süre aynı pozisyonda yatması nedeniyle vücut ağırlığının bazı bölgelerde sürekli baskı oluşturması sonucu ortaya çıkar. Bu durumda, kan dolaşımı engellenir, hücrelere yeterli oksijen ve besin maddesi ulaşamaz, bu da ciltte ve alttaki dokularda hasara yol açar. Basınç yaralarının en sık görüldüğü bölgeler; sırt, kuyruk sokumu, kalça, topuklar ve dirsekler gibi kemik çıkıntılarına yakın alanlardır. Hasta yatakları, basıncı azaltmaya yönelik özelliklere sahip olabilir, ancak bu yatakların doğru kullanımı ve düzenli bakım, basınç yaralarının önlenmesi için oldukça önemlidir.
Basınç Yaralarını Önleme Stratejileri
Düzenli Pozisyon Değiştirme: Uzun süre aynı pozisyonda yatan hastalarda, vücut ağırlığının belirli bölgelerde yoğunlaşmasını engellemek amacıyla düzenli pozisyon değişiklikleri yapılması gerekir. Bu işlem, kan dolaşımını destekler ve basınç yarası gelişim riskini azaltır. Genellikle her iki saatte bir pozisyon değiştirilmesi önerilir. Bakım ekiplerinin hastanın pozisyonunu belirli aralıklarla değiştirmesi, basıncı eşit olarak dağıtmaya yardımcı olur.
Hava Desteği Sağlayan Yatak ve Yastıklar: Hasta yataklarında kullanılan özel hava destekli döşekler ve basınç dağıtıcı yatak sistemleri, basınç yaralarını önlemekte etkili bir rol oynar. Bu yataklar, vücut ağırlığını eşit olarak dağıtarak belirli bölgelerdeki basıncı azaltır. Hava destekli yataklar, özellikle yoğun bakımda uzun süre yatması gereken hastalar için önerilir. Aynı zamanda, bu ürünlerin düzenli temizliği ve bakımı da enfeksiyon riskini azaltır.
Cilt Sağlığını Koruma: Hasta bakım ekiplerinin hastanın cildini düzenli olarak kontrol etmesi ve gerekli durumlarda nemlendirici kremler kullanarak cildin nem dengesini koruması önemlidir. Kuru ve tahriş olmuş cilt, basınç yarası gelişimine daha yatkındır. Nemlendirici kremler ve cildi koruyucu ürünler kullanmak, cildin direncini artırarak yaraların oluşma riskini düşürür.
Hijyen ve Temizlik: Hastanın bulunduğu yatak ve ortamın temiz tutulması, cilt sağlığının korunması için önemlidir. Yatak takımlarının düzenli olarak değiştirilmesi ve cildin temizlenmesi, ciltte enfeksiyon riskini azaltır ve yaraların önlenmesine katkı sağlar. Özellikle terleme gibi durumlarda cildin kuru tutulması sağlanmalıdır.
Beslenme Desteği: Dengeli ve yeterli beslenme, basınç yaralarını önlemede kritik bir etkendir. Cildin yenilenme süreci için protein, vitaminler ve mineraller gereklidir. Yetersiz beslenme, cilt bütünlüğünün bozulmasına yol açarak basınç yaralarının oluşum riskini artırabilir. Özellikle protein, C vitamini, çinko gibi besin ögelerinin yeterli düzeyde alınması, yara iyileşme sürecini destekler.
Basınç Yaralarının Tedavi Stratejileri
Yaraların Değerlendirilmesi: Bir basınç yarası geliştiğinde, yaranın durumu uzman bir sağlık profesyoneli tarafından değerlendirilmelidir. Yaraların evresi belirlenerek uygun tedavi planı oluşturulmalıdır. Basınç yaraları dört evreye ayrılır ve her evre için farklı tedavi yaklaşımları uygulanır. Erken evrede tespit edilen yaralar daha kolay iyileşirken, ilerlemiş evrelerdeki yaraların tedavisi daha karmaşıktır.
Yara Temizliği ve Sterilizasyon: Basınç yaralarının bakımı, hijyenik ve steril koşullarda yapılmalıdır. Yaralar, uygun solüsyonlarla düzenli olarak temizlenmeli ve enfeksiyon riskini azaltmak için steril yara örtüleri kullanılmalıdır. Yara bakımı sırasında kullanılan malzemelerin temizliği ve sterilizasyonu, enfeksiyon riskini en aza indirmek için kritik öneme sahiptir.
Beslenme Desteği ve Diyet Uygulamaları: Yetersiz beslenme, basınç yaralarının iyileşme sürecini yavaşlatabilir. Yaraların iyileşmesi için vücudun protein, vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamak önemlidir. Dokuların onarım sürecini desteklemek adına hasta için özel bir beslenme planı oluşturulmalıdır. Özellikle protein ve C vitamini yönünden zengin bir diyet, yara iyileşmesini hızlandırabilir.
Hasta ve Bakıcı Eğitimleri: Basınç yaralarının önlenmesi ve tedavi sürecinde hasta ve bakıcıların eğitimi büyük önem taşır. Hasta bakım ekibi, basınç yaralarının neden oluştuğunu, nasıl önlenebileceğini ve ortaya çıktığında nasıl bir tedavi uygulanması gerektiğini bilmelidir. Ayrıca, hastalar ve bakıcılar, basınç yarası belirtilerini tanıyabilmeli ve hızlı bir şekilde gerekli önlemleri almalıdır. Eğitim, yara bakım sürecini hızlandırmak ve hastanın yaşam kalitesini artırmak için önemlidir.
Hasta Yataklarının Rolü ve Güncel Teknolojiler Günümüzde hasta yatakları, basınç yaralarını önlemeye yönelik teknolojik özelliklere sahiptir. Basınç dağıtıcı yüzeylere sahip yataklar, hava basıncı değişimi sağlayan sistemler ve hastanın pozisyonunu ayarlayan otomatik mekanizmalar, yaraların önlenmesinde büyük avantaj sağlar. Ayrıca, bazı yataklar hastanın hareketini sürekli izleyerek pozisyon değiştirme gereksinimlerini bildirir ve bu da basınç yaralarının oluşumunu en aza indirir. Yatakların bakımı ve bu özelliklerin düzenli olarak kontrol edilmesi, teknolojiden en iyi şekilde faydalanmak için önemlidir.
Hasta yatakları, hastaların rahatını ve güvenliğini artırmak amacıyla tasarlanmış önemli bir araçtır. Ancak, uzun süre yatak istirahati gereken hastalarda basınç yaralarının oluşma riski yüksektir. Bu nedenle, basınç yaralarını önleme ve tedavi etme stratejilerinin etkili bir şekilde uygulanması gereklidir. Pozisyon değiştirme, hava destekli yataklar, cilt bakımı ve beslenme desteği gibi önlemler sayesinde basınç yaralarının oluşumu önlenebilir ve mevcut yaraların tedavi süreci hızlandırılabilir. Bakıcıların eğitimi ve bilinçli yaklaşımlar, hastaların yaşam kalitesini artırarak sağlıklı bir iyileşme sürecine katkıda bulunur.
https://www.hastayatagibursa.com.tr/
0 notes
Text
Tarihin En Büyük Yanılgıları: Zamanla Yanlış Olduğu Kanıtlanan Gerçekler

Tarih boyunca insanlar, birçok konuyu doğru bildiklerini düşündüler ancak zamanla bu düşüncelerin yanlış olduğu kanıtlandı. Tarihsel yanılgılar, yalnızca insanlık tarihini değil, aynı zamanda bilimsel düşünceyi de şekillendiren önemli örneklerdir. Bugün, bilimsel araştırmalar ve yeni bulgular sayesinde, eski yanlış inanışların nasıl ortaya çıktığını ve zamanla nasıl değiştiğini daha iyi anlayabiliyoruz. İşte tarihteki en büyük yanılgılardan bazıları.
1. Dünya Düzdür: Orta Çağ'da ve Sonrasındaki Yanılgı
Dünya'nın düz olduğuna dair inanç, çok uzun bir süre boyunca pek çok kültür tarafından kabul edilmişti. İnsanlar, ufuk çizgisinin sonu olduğu için dünyanın düz olduğuna inanıyordu. Ancak, MÖ 3. yüzyılda Aristoteles'in gözlemleri ve daha sonra Kristof Kolomb'un keşifleri, bu inanışın yanlış olduğunu ortaya koydu. Günümüzde, bu durum Dünya'nın yuvarlak olduğuna dair kesin kanıtlarla desteklenmektedir.
2. Kan Dolaşımının Keşfi
Kan dolaşımının varlığı, 16. yüzyıla kadar bilinmiyordu. Orta Çağ'da, insanların kanın vücutta "mıknatıs" gibi hareket ettiğine inandıkları söylenir. Ancak, William Harvey'nin 1628'de kan dolaşımını keşfetmesi, bu yanlış inancı ortadan kaldırdı. Harvey, kanın kalpten pompalanarak vücuda dağıldığını ve tekrar kalbe döndüğünü gösterdi.
3. Kadınların Zihinsel Yetersizliği ve Histeri
Tarihteki en büyük yanılgılardan biri de kadınların zihinsel yetersizliğidir. Orta Çağ ve 19. yüzyılda, kadınların "histeri" hastalığına sahip olduklarına inanılırdı. Bu hastalık, genellikle kadınların duygusal dalgalanmalarına bağlanır ve genellikle psikolojik bir bozukluk olarak tanımlanırdı. Günümüzde ise, kadınların duygusal tepkileri üzerine yapılan çalışmalar, bu tür yaklaşımların tamamen bilimsel temelden yoksun olduğunu ortaya koydu.
4. Kolera'nın Havanın Kirli Olmasından Kaynaklandığı Yanılgısı
Kolera salgınları sırasında, hastalığın havada bulunan "kötü hava"dan yayıldığına inanılıyordu. Bu yanlışlık, hastalığın kaynağını tam anlamadan yapılan bir hipotezdi. Ancak 1854'te John Snow'un araştırmaları, koleranın su yolu ile yayıldığını ve mikropların hastalığa neden olduğunu gösterdi. Bugün, kolera ve benzeri hastalıkların mikrobiyolojik temelleri üzerine sağlam bir bilimsel anlayışa sahibiz.
5. İnsanlar ve Dinosurlar Birlikte Yaşadı: Yanlış Tarihsel Zaman Çizgisi
Bir başka yanılgı, insanların ve dinozorların birlikte yaşadığına dair inançtır. Bazı eski teoriler, dinozorların ve ilk insanlar arasında aynı dönemde yaşamış olduğuna inanıyordu. Ancak paleontolojik bulgular, insanların ve dinozorların zaman çizelgelerinde çok farklı dönemlerde yaşadığını ortaya koydu. İnsanlar, dinozorların soyu tükenip milyonlarca yıl sonra evrimleşen memelilerle aynı dönemde var oldular.
Günümüzdeki Yanılgılar ve Bilimsel Keşifler
Günümüzde bilimsel araştırmalar ve teknolojinin ilerlemesi, bu eski yanlışları düzelttiği gibi, yeni doğru bilgileri de ortaya koymaktadır. Hatta, bazı eski inançların yanlış olduğunun kanıtlanmasının ardında, gelişmiş teknoloji ve daha geniş bir araştırma anlayışı bulunmaktadır. Güncel haberler, bu tür keşifler ve yanlış inançların düzeltilmesiyle ilgili sıkça yayınlar yapmaktadır (Kaynak: Güncel Haber).
Sık Sorulan Sorular
Dünya'nın düz olduğu inancı ne zaman sona erdi?
Dünya'nın düz olduğu inancı, MÖ 3. yüzyılda Aristoteles'in gözlemleri ve Kristof Kolomb'un keşifleri ile sona erdi.
Kan dolaşımı ilk kim keşfetti?
Kan dolaşımını ilk keşfeden kişi, 1628'de William Harvey'dir.
Kadınlardaki "histeri" ne zaman doğru bir şekilde tanımlandı?
Kadınlardaki histeri, 19. yüzyılda yanlış bir şekilde tanımlanıyordu. Ancak günümüzde bu tür yaklaşımlar bilimsel temelden yoksundur.
Kolera hangi şekilde yayılıyordu?
Kolera, başlangıçta havadaki kötü hava ile yayıldığı düşünülüyordu. Ancak John Snow'un araştırmaları, koleranın su yolu ile yayıldığını ortaya koydu.
İnsanlar ve dinozorlar birlikte yaşadılar mı?
İnsanlar ve dinozorlar farklı zaman dilimlerinde yaşadılar. Dinozorlar, insanların evrimleşmesinden çok önce soyu tükenmişti.
0 notes
Text
Soğuk duş almanın faydaları nelerdir?
https://pazaryerigundem.com/haber/206737/soguk-dus-almanin-faydalari-nelerdir/ -
Soğuk duş almanın faydaları nelerdir?

Soğuk duş almanın bazı potansiyel kardiyolojik faydaları hakkında Kardiyoloji Uzmanı Dr. Muharrem Arslandağ konu hakkında bilgiler verdi.
İSTANBUL (İGFA) – Soğuk duşların kardiyovasküler sağlık için çeşitli potansiyel faydaları olabilir, ancak bireysel tepkilerin değişebileceğini unutmamak önemlidir.
İyileştirilmiş Dolaşım: Soğuk suya maruz kalmak vazokonstriksiyonu (kan damarlarının daralması) ve kalp atış hızının artmasını uyararak kan dolaşımını artırabilir. Bu, genel kardiyovasküler fonksiyonun iyileştirilmesine yardımcı olabilir.
Azaltılmış Enflamasyon: Soğuk duşlar, kardiyovasküler hastalıklar için bir risk faktörü olan vücuttaki iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir. Soğuğa maruz kalmak, anti-enflamatuar tepkileri aktive ederek potansiyel olarak kalp ile ilgili sorunların riskini azaltabilir.
Düşük Kan Basıncı: Soğuk suya daldırma, duş sırasında kan basıncını geçici olarak artırabilir, ancak uzun vadede kan basıncının düşmesine neden olabilir. Bazı insanlar tekrarlanan soğuk duşların bir sonucu olarak kan basıncında düşüş yaşayabilir.
Geliştirilmiş Kalp Hızı Değişkenliği (HRV): HRV kardiyovasküler sağlığın önemli bir göstergesidir. Soğuğa maruz kalmak HRV’yi artırabilir, bu da kalp atış hızı üzerinde daha iyi otonom sinir sistemi kontrolü olduğunu gösterir ve potansiyel olarak aritmi riskini azaltır.
İyileştirilmiş Endotel Fonksiyonu: Endotel, kan damarlarının iç kaplamasıdır ve damar sağlığında çok önemli bir rol oynar. Soğuğa maruz kalmak endotel fonksiyonunu geliştirerek daha iyi kan damarı sağlığını teşvik edebilir.
Stres Azaltma: Soğuk duşlar vücudun stres tepkisini aktive ederek adrenalin gibi stres hormonlarının salgılanmasına yol açabilir. Soğuk su gibi hafif stres faktörlerine düzenli olarak maruz kalmak, vücudun strese daha etkili bir şekilde uyum sağlamasına yardımcı olabilir ve potansiyel olarak kardiyovasküler sistem üzerindeki genel yükü azaltabilir.
Gelişmiş Lenfatik Akış: Soğuk duşlar lenfatik dolaşımı uyararak vücudun atık ve toksinleri atmasına yardımcı olabilir, bu da dolaylı olarak kardiyovasküler sağlığı destekleyebilir.
Soğuk duşların potansiyel faydaları olsa da, dengeli bir diyet, düzenli fiziksel aktivite ve gerektiğinde uygun tıbbi bakım da dahil olmak üzere sağlıklı bir yaşam tarzının yerini tutmadığını unutmamak önemlidir.
Ayrıca, Raynaud hastalığı veya ciddi kardiyovasküler sorunlar gibi belirli tıbbi rahatsızlıkları olan bireyler, soğuk duşu rutinlerine dahil etmeden önce bir sağlık uzmanına danışmalıdır, çünkü soğuğa maruz kalmak bazı durumlarda bu rahatsızlıkları daha da kötüleştirebilir.


0 notes
Text
Yeni Keşif: Beynimizdeki Lenfatik Sistem, GLİMFATİK SİSTEM
Vücudumuzda iki “çeşit dolaşım sistemi” var: Kan dolaşımı (temiz su şebekesi) Lenfatik sistem (kirli lavabo gideri) Beyinde, ikincisinin olmadığı düşünülüyordu! Var. Glimfatik sistem. Bu atık atma mekanizması en iyi uyurken çalışıyor. Beyin konusuna daha önce burada, burada, burada, burada, burada ve burada değinmiştik… 2012 yılında Maiken Nedergaard ve Rochester Üniversitesi’ndeki…
0 notes
Text
✅Rochester Tıp Merkezi Üniversitesi'nden nörobilimci Maiken Nedergaard ve meslektaşları, uykunun beynin durulama döngüsü olduğunu düşünüyor, organdan sızan sıvı uyanıkken biriken kimyasal atıkları temizliyor.
✏️Ancak bu dolaşımı neyin harekete geçirdiği belirsiz.
✏️Bugün Cell'de bildirilen fareler üzerinde yapılan bir çalışma , adrenalinin kimyasal bir kuzeninin periyodik salınımıyla uyarılan beyindeki kan damarlarının düzenli kasılmalarının sıvıyı ittiğini öne sürüyor.
✏️Çalışmayla bağlantısı olmayan Vanderbilt Üniversitesi'nden sinirbilimci Suzana Herculano-Houzel, "Bu mükemmel bir bilim," diyor. "Oldukça ikna edici bir hikaye anlatan ÇÜ bir dizi kanıt parçasını bir araya getirdiler."
✏️Maiken Nedergaard ve meslektaşları, ayrıca, Ambien olarak daha iyi bilinen uyku ilacı zolpidem'in kan damarı salınımlarını ve bunların desteklediği sıvı akışını engellediğini ve bunun temizliği engelleyebileceğini buldu.
✏️Bulgular, araştırmacıların bu beyin temizleme işlevini koruyan yeni uyku yardımcıları yaratmalarına yardımcı olabilir.
✏️Çalışmayla bağlantısı olmayan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden sinir bilimci Laura Lewis, "Bunun önemli bir ilerleme olduğunu düşünüyorum" diyor. "Bu, bu süreci düzenleyebilen bir sinir devresine dair ilk içgörülerden biri."
✏️Zolpidem mekanizmayı bozabilir. Diğer araştırmalar ilacın uyku sırasında beyin aktivitesini değiştirebileceğini ve farklı uyku evrelerinin uzunluklarını değiştirebileceğini göstermişti, bu yüzden Nedergaard ve ekibi ilacın etkilerini farelerde test etmeye karar verdi.
✏️Norepinefrin salınımlarını azalttı ve beyin omurilik sıvısının beyne nüfuzunu azalttı.
✏️Zolpidem yaygın olarak kullanılan bir uyku ilacıdır, ancak Nedergaard, Herculano-Houzel ve Lewis, çalışmanın insanları ilacı almayı bırakmaya yönlendirmemesi gerektiği konusunda hemfikirdir.
✏️Bunun yerine Lewis, "Bu ilacı insan çalışmalarında incelemek bir öncelik olmalı" ve beyin temizliğindeki yan etkilerin aynı olup olmadığını belirlemelidir.
☎️+905054925755
☎️+905322058604
☎️+902122349699
☎️+905413563446
✅www.azimetozdemir.com.tr ✅www.besthaircenter.com.tr ✅www.burinoplasti.com ✅[email protected]
#nişantaşı #şişli #istanbul #Tukey
#opdrazimetozdemir#aesthetic#plastic#bestplasticsurgeon#☎️+905322058604#op.dr.azimet özdemir#turkey 🇹🇷
0 notes
Text
Nöral Terapi: Bilinmeyen Yönleri ve Faydaları
Nöral Terapi Nedir? Nöral terapi, çeşitli hastalıkların ve özellikle ağrının, lokal anestezik ilaçlar kullanılarak otonom sinir sistemi üzerinden tedavi edilmesi yöntemidir. Bu teknikle, tüm vücutta sinir iletimi düzenlenir. Nöral terapi enjeksiyonu ile kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinirsel iletim uyarılır. Dokunun kan dolaşımının artması, oksijenlenmenin artmasına, lenf dolaşımının artması ise…
0 notes
Text
Ozon Tedavisinin Faydaları
Ozon Tedavisinin Faydaları
Bağışıklık Sistemini Güçlendirme
Antibakteriyel ve Antiviral Özellikler
Kan Dolaşımını Artırma
Detoksifikasyon Etkisi
Enfeksiyon Riskini Azaltma
Hücresel Yenilenmeyi Destekleme
Enerji Seviyelerini Yükseltme
Ağrı ve İltihabı Azaltma
Genel Sağlığı İyileştirme
Hızlı İyileşme Süreci
Ozon tedavisi, son yıllarda sağlık alanında giderek daha fazla dikkat çeken bir yöntemdir. Kış aylarında enfeksiyonların artmasıyla birlikte, ozon tedavisinin faydaları özellikle öne çıkmaktadır. Ozon, üç oksijen atomundan oluşan bir molekül olup, güçlü antiseptik ve oksijen artırıcı özelliklere sahiptir. Bu yazıda, ozon tedavisinin kış aylarında enfeksiyonlara karşı sağladığı faydalar ele alınacaktır.
İlk olarak, ozon tedavisinin en belirgin faydalarından biri, bağışıklık sistemini güçlendirmesidir. Kış aylarında soğuk havalar, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve hastalıklara karşı savunmasız hale getirebilir. Ozon tedavisi, vücutta oksijen seviyelerini artırarak bağışıklık sisteminin daha etkin çalışmasına yardımcı olur. Yüksek oksijen seviyesi, hücrelerin yenilenmesini hızlandırır ve vücudun enfeksiyonlarla daha iyi mücadele etmesini sağlar. Bu sayede, grip, soğuk algınlığı ve diğer viral enfeksiyonlara karşı direnç artar.
İkinci olarak, ozon tedavisinin antibakteriyel ve antiviral özellikleri, kış aylarında sıkça karşılaşılan enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olur. Ozon, bakterileri ve virüsleri etkisiz hale getirme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle, ozon tedavisi, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları gibi kış aylarında sık görülen hastalıkların tedavisinde etkili bir seçenek olabilir. Ozon, enfekte olmuş dokulara hızla ulaşarak, bakteriyel ve viral yükü azaltır. Böylece hastalıkların süresini kısaltır ve iyileşme sürecini hızlandırır.
Üçüncü olarak, ozon tedavisi, kan dolaşımını artırarak genel sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratır. Kış aylarında, soğuk hava nedeniyle kan damarları daralabilir, bu da kan akışını olumsuz etkileyebilir. Ozon tedavisi, kan damarlarının genişlemesine yardımcı olur ve böylece daha iyi bir kan akışı sağlar. İyi bir kan dolaşımı, dokulara daha fazla oksijen ve besin maddesi taşınmasını sağlar. Bu durum, vücudun genel işlevselliğini artırarak, hastalıklara karşı dirençli hale gelmesine katkıda bulunur.
Dördüncü olarak, ozon tedavisinin detoksifikasyon etkisi de kış aylarında önemlidir. Soğuk havalar, insanların daha az hareket etmesine ve kapalı alanlarda daha fazla zaman geçirmesine neden olabilir. Bu durum, toksinlerin vücutta birikmesine yol açabilir. Ozon, vücuttaki zararlı toksinlerin atılmasına yardımcı olarak, genel sağlığı iyileştirir. Detoksifikasyon süreci, bağışıklık sisteminin daha etkin çalışmasına ve enfeksiyonlara karşı daha güçlü bir savunma mekanizması oluşturmasına katkıda bulunur.
Ozon tedavisi, kış aylarında enfeksiyonlara karşı etkili bir koruma ve tedavi yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Bağışıklık sistemini güçlendirmesi, antibakteriyel ve antiviral özellikleri, kan dolaşımını artırması ve detoksifikasyon etkisi sayesinde, ozon tedavisi, kış döneminde sağlığı korumak için faydalı bir seçenektir. Ancak, bu tedaviyi uygulamadan önce mutlaka bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Ozon tedavisi, doğru şekilde uygulandığında, kış aylarında sağlığınızı korumak için etkili bir yöntem olabilir.
Ayrıntılı bilgi için: Kış Aylarında Artan Enfeksiyon Riskine Karşı Ozon Tedavisi
0 notes
Text
Kan Dolaşımı Keşfi: William Harvey’nin Büyük Buluşu
yüzyılda William Harvey, kanın vücutta dolaştığını ve bu sürecin kalp tarafından yönetildiğini keşfetti. O zamana kadar kanın vücutta biriktiği ve tüketildiği düşünülüyordu. Harvey’nin çalışmaları, modern fizyolojinin temellerini attı.
0 notes