#Imralı
Explore tagged Tumblr posts
Text
L’avocat Ibrahim Bilmez exige une rencontre immédiate avec Öcalan
L’avocat Ibrahim Bilmez exige une rencontre immédiate avec Öcalan
İbrahim Bilmez, l’un des avocats du leader kurde emprisonné Abdullah Öcalan, a fait part de sa profonde préoccupation après les informations selon lesquelles son client n’aurait pas rencontré la délégation du CPT lors de la dernière visite de celle-ci à la prison d’Imrali. L’isolement aggravé imposé au leader kurde Abdullah Öcalan dans la prison d’Imrali a été largement médiatisé après que le…
View On WordPress
#Abdullah Öcalan#Cabinet juridique Asrin#CEDH#Conseil de l&039;Europe#CPT#Droits humains#Ibrahim Bilmez#Imralı#isolement#Turquie
0 notes
Text
Kurdistan Solidarity Network Helsinki invites you to a discussion with legal and human rights experts about the prison island İmralı - the "Guantanamo of Europe" - and the situation of its most famous inhabitant Abdullah Öcalan.
Time: 16.6. at 15.-18.00
Place: Rosebud Sivullinen (Kaisaniemienkatu 5 00100 Helsinki)
The discussion will be in English.
The İmralı system in its current form was established on the basis of the complicity of many states, and since its conception in 1999, rulings of the European Court of Human Rights and the European Committee for the Prevention of Torture have been ignored. İmralı is a place of political struggle, and the "İmralı system" refers to the application of liquidation policies related to Öcalan and the Kurdish question rather than laws and regulations. We will learn more about this system, it's role in Turkish and European politics and it's effect on those imprisoned in İmralı. Welcome!
@anarchistmemecollective @antifainternational @kropotkindersurprise @radicalgraff
#helsinki#june 16#june 2024#2024#Rosebud Sivullinen#organise#organize#signal boost#signal b00st#signal boooooost#kurdistan#solidarity#ksn#kurdistansolidaritynetwork#antifa#antifascist#antiauthoritarian#antinazi#anti capitalism#eat the rich#eat the fucking rich#class war#anti colonialism#anti cop#anti colonization#fuck the police#fuck the patriarchy#fuck the tories#fuck the gop#fuck the idf
38 notes
·
View notes
Video
youtube
Ümit Özdağ'dan Bahçeli'yi küplere bindirecek 'İmralı' sorusu! "Öcalan'a ...
3 notes
·
View notes
Text
👉Kur korumalı mevduatı kandil mi getirdi?
👉Faiz sebep enflasyon sonuç terörist başı Öcalan mı dedi?
👉Eğlence vergisini terörist Şivan Perver mi koydu?
👉İktidarı israfa teröristler mi zorladı?
👉10milyon mülteciyi ülkeye İmralı mı aldı?
👉Milyar doları onlara terörist Şemdin Sakık mı harcadı?
👉İşçiye, emekliye zam yapmayı terörist Cemil Bayık mı engelledi?
Terörle MÜZAKERE olmaz,
MÜCADELE olur!
Ekonomiyi batıran bu İktidar ve zümresi gidince yukarıda adı geçen teröristler de, ekonomik sıkıntılar da işte o gün bitecektir.
5 notes
·
View notes
Text
Türk Ulusu..
Her hangi bir millet ve halklar kavramı yoktur. Tek millet, tek bir halk vardır o da Türk Ulusu'dur. Türk vatandaşı olan herkes Ulus'un bir parçasıdır. Atatürk'ten sonra ikinci adam diye tarihe geçmiş liderimiz Kürt kökenlidir. Kökeninden kimse rahatsız olmadı tam tersine ona sahip çıktı. Hatta iki ayyaş diyen densiz ve cahil aklınca hakaret ettiğinde de sahip çıktık. Bu arada bu densiz arap köpeği Suudi Arapbistan'ın latin alfebesine geçtiği haberini neden borazan medyasında haber etmedi!? Arapça kutsal dildir diyenler p..ç gibi orata bırakılmadı mı şimdi? Hesabını gidin arap gazeteciyi Ankara'da katlettiler deyip o kadar suçladığınız Suudilerden sorun.. Sorabilirseniz! Bok sorarsınız, çünkü kapılarında para diye dileniyorsunuz..
Atatürk'ün mirasıyız diyen CHP'nin hangi yanlış yollara girdiğini siz göreceksiniz (iktidarın ihanedinden hiç bahsetmiyorum!). Bizim rehberimiz Attürk'tür. Bu ülkeyi "ULUS" kavramı üzerinde kurdu ve başardı. Sözcü tv Dem partisini solcu kategörisine koymuş! Hayret ettim! Oysa MHP ne ise DEM'de odur. Biri mafyanın arkasına saklanıyor diğer pkk gibi teröristlerin arkasına.. İkisi de kafatasçı..
MHP'yi mafyadan temizleyeceğim diyerek gelen bahçeli, partisini mafyatik tiplere teslim etti. Dem daha samimi, imarlı cansini adres gösteriyor hala.
İmralı canisine meclisin kapısını açanlar tam da cia ajanı feller/fuller'in izinden giden hainlerdir. Ne cürettle bunu teklif edebilirsin? Rahmetli Türkeş "CIA ajanı" derken haklıymış demekki. G..tün yiyorsa aynı çağrını yenile ve Türk Ulusu nasıl TBMM önünde duvar olmuş görürsün..
Biraz irdelemenin zamanı geldi eski defterleri... Bu arada biraz geçmişe de gideceğiz; mesala Hiram Abas suikastine. Altında hangi cia ajanı siyasetçiyi koruma çabası vardı ve Türkeş yanılmış olabilir mi!? Arakdaşlar, boş boş tv yayınları yerine araştırmalar yapın. TV'lerin tek derdi rayting. Kitap okuyun..
Hepsini kaynaklarıyla burada konuşmaya başlayacağız.
Not: Benim hiçbir siyasi görüşüm yok. Sağolsunlar el birliği ile yok ettiler. Benim gözümde "içlerindeki bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar dürüstler haricinde hepsi BEKA sorunudur". Bunlar Yüce Divan'da yargılanmılı. Ama siyasalların iti olmuş adalet sisteminin bir kısmı yüzünden yakın zamanda bunu göremeyeceğiz.
Türk-Kürt kardeştir diyen siyasilere cevabımız "günaydın" demek olur. Biz düşman değiliz ki!. Bu kinden beslenenlere dikkat edin, bu söylemin altındaki tuzağa düşmeyelim. Yine bölücülük, yine ayrıştırıcılık ve yine kutuplaşmaya çalışan ama bittiğinin de farkında olan zihniyetin son çabaları bunlar.. Bu tuzağa düşmeyin!
Kim ki Cumhuriyet düşmanı, kim ki Atatürk düşmanı o benim düşmanımdır. Kim olduğu hiç önemli değil... Düşmanlık yapan bu ülkenin ulusundan cevabını alır, alacak..
#Başlıyoruz
6 notes
·
View notes
Text
PKK’nın patronu Amerika ve diğer Haçlı ülkelerdir. İmralı canisi PKK’ya silah bıraksın diyecekmiş de, PKK tasfiye edilecekmiş. Buna salaklar ve bunaklar inanır.
4 notes
·
View notes
Text
Kurdish political prisoner in Iran calls for resistance on International Women’s Day
Kurdish political prisoner Zeinab Jalalian marks International Women's Day with a powerful message from Yazd prison in Iran. In her letter, Jalalian celebrates the courage of women around the world, particularly those in Rojhilat and wider Iran, who resist oppression and fight for freedom.
Zeinab Jalalian, a Kurdish political prisoner in Iran for the past 17 years and under imminent threat of execution, has written a poignant letter from Yazd prison celebrating the resilience and resistance of women worldwide, with particular reference to the struggles and sacrifices of women in Rojhilat (Iranian Kurdistan) and wider Iran.
Her letter, published on the eve of International Women’s Day on 8 March, underlined the wider struggle against injustice and the ongoing quest for freedom and equality.
Jalalian’s message is not just a commemoration but a call to action, highlighting the significance of 8 March in the wake of the ‘Jin Jiyan Azadî’ (Woman, Life, Freedom) movement, which has faced a severe backlash, including brutal attacks and arrests aimed at suppressing the women’s resistance movement. This movement, in Jalaliyan’s view, is a symbol of resilience against the regressive forces and ideologies of groups such as the Islamic State (ISIS), with the support of international powers.
Furthermore, Jalalian extended her message to the plight of Kurdistan Workers’ Party (PKK) leader Abdullah Öcalan, the founder of the slogan and idea of ‘Jin Jiyan Azadî’, who has been imprisoned for 25 years in Turkey’s İmralı Island Prison as a result of what she describes as an international conspiracy. She called for support for Öcalan, framing his freedom as an integral part of the wider struggle for liberation and justice in which she and others are engaged.
In her letter, Jalalian highlighted the interconnectedness of struggles across borders and the vital role of international solidarity in confronting injustice and standing up for the rights of the oppressed.
3 notes
·
View notes
Text
abdullah öcalan imralı cezaevinde çay sigara yaparken görüntülenmiş🥴
2 notes
·
View notes
Text
Çözüm süreci, nedenleri gelişimi ve sonuçları:
2013-2015 yılları arasında Türkiye’de PKK ile yürütülen çözüm süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununun çözümü için barışçıl yöntemlerle PKK ile müzakere ettiği bir dönemdi. Sürecin neden başladığı, nasıl geliştiği ve neden sona erdiğini aşağıda detaylı şekilde inceleyelim.
Sürecin Başlangıcı ve Nedenleri
Çözüm süreci, çeşitli siyasal, toplumsal ve güvenlik gerekçeleriyle başlamıştır:
1. Kürt Sorunu ve PKK ile Mücadele: Türkiye'de Kürt sorununu şiddet yerine siyasal yollarla çözme arayışı yıllardır gündemdeydi. 1984’ten itibaren silahlı çatışmalar ciddi insan kayıplarına ve toplumsal maliyetlere neden olmuştu.
2. Siyasi İrade: Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümeti, hem uluslararası kamuoyunun desteğini almak hem de iç siyasette Kürt seçmene hitap etmek amacıyla barış sürecine açık bir politika izledi.
3. PKK’nın ve Öcalan’ın Rolü: PKK lideri Abdullah Öcalan, 1999’dan beri İmralı’da cezaevindeydi. Öcalan, barış sürecine liderlik edebileceğini belirtmiş ve silahlı mücadelenin sona erdirilmesi için görüşmelere açık olduğunu ifade etmişti.
4. Uluslararası Dinamikler: Ortadoğu’daki değişimler (örneğin, Suriye İç Savaşı) ve Kürt hareketlerinin bölgesel etkisi, Türkiye'yi Kürt sorununun iç politikada büyümesini engellemek için bir çözüm arayışına itti.
Çözüm Sürecinin Gelişimi:
1. 2013 Nevruz Bildirisi: 21 Mart 2013’te Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubu, silahlı mücadeleye son verilmesi ve müzakerelerle çözüm çağrısı içeriyordu. Bu, sürecin resmi başlangıcı olarak kabul edilir.
2. Silahların Bırakılması: PKK, Türkiye sınırları dışına çekileceğini duyurdu. 2013 yılı boyunca çatışmalar büyük ölçüde durdu.
3. Akil İnsanlar Heyeti: Toplumun farklı kesimlerini temsilen oluşturulan bu heyet, çözüm sürecine toplumsal destek kazandırmayı amaçladı ve Türkiye genelinde toplantılar yaptı.
4. Görüşmeler ve İmralı Süreci: Devlet yetkilileri, Öcalan ve HDP heyeti arasında İmralı Adası’nda görüşmeler yapıldı. Müzakerelerde, demokratik reformlar, anayasada Kürt haklarına yönelik düzenlemeler ve PKK’nın tamamen silah bırakması gibi konular ele alındı.
Çözüm Sürecinin Sona Ermesi
2015’te çözüm süreci başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
1. Suriye ve Rojava’daki Durum: Suriye İç Savaşı’nda PKK’nın uzantısı olarak görülen PYD/YPG, Türkiye'nin güvenlik politikalarıyla çelişen bir şekilde güç kazandı. Türkiye, YPG'yi bir tehdit olarak görürken PKK, Rojava’daki kazanımlarını genişletmek için süreci kendi lehine kullanmaya çalıştı.
2. Kobani Olayları (2014): Kobani’de IŞİD’e karşı YPG’nin verdiği mücadelede Türkiye’nin pasif tutumu, Kürt kamuoyunda büyük bir tepki doğurdu. Bu durum, çözüm sürecine olan güveni sarstı.
3. Çatışmaların Yeniden Başlaması (2015): 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra HDP’nin meclise güçlü bir şekilde girmesi ve AK Parti’nin tek başına hükümet kuramaması, siyasi dengeleri değiştirdi. Bu süreçte PKK’nın çeşitli saldırıları ve Türkiye’nin askeri operasyonları çatışmaları yeniden başlattı.
4. Dolmabahçe Mutabakatı: 2015 yılında taraflar arasında uzlaşmaya yönelik bir metin üzerinde anlaşılmış gibi görünse de, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mutabakatı tanımadığını ilan etti. Bu açıklama, sürecin sonlandığını gösterdi.
5. Terör Olayları: 2015’te Suruç ve Ankara’daki terör saldırıları, Türkiye’de toplumsal güvenliği ve barış umutlarını ciddi şekilde zayıflattı.
Sonuç
Çözüm süreci, Türk siyasetinde önemli bir dönüm noktasıydı ancak hem taraflar arasındaki güvensizlik hem de bölgesel gelişmeler nedeniyle başarısız oldu. Sürecin sona ermesi, çatışmaların yeniden başlamasına ve toplumsal kutuplaşmanın artmasına yol açtı. Bugün hala bu dönemin etkileri tartışılmakta ve Kürt sorunu çözümsüz bir şekilde Türkiye gündemindeki yerini korumaktadır.
Çözüm sürecinde akil insanlar kimlerdi?
Türkiye’nin 2013 yılında başlattığı çözüm sürecinde, kamuoyunu bilgilendirmek ve sürece destek sağlamak amacıyla oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti, farklı meslek gruplarından, siyasal görüşlerden ve toplumsal kesimlerden temsilciler içeriyordu. Heyet, 7 bölgesel gruba ayrılarak çalışmalarını yürütmüştü. İşte bu heyet ve üyelerinin listesi:
Çözüm sürecinde Akil İnsanlar Heyeti’nin Bölgeleri ve Üyeleri
1. Marmara Bölgesi
Başkan: Deniz Ülke Arıboğan (Akademisyen)
Üyeler:
Kadir İnanır (Sanatçı)
Hülya Koçyiğit (Sanatçı)
Erol Göka (Psikiyatr)
Mustafa Armağan (Yazar)
Levent Korkut (Hukukçu)
Mithat Sancar (Akademisyen, daha sonra HDP Milletvekili)
Yücel Sayman (Hukukçu)
2. Ege Bölgesi
Başkan: Tarhan Erdem (Araştırmacı, gazeteci)
Üyeler:
Baskın Oran (Akademisyen)
Avni Özgürel (Gazeteci)
Hasan Karakaya (Gazeteci, Yeni Akit)
Fadime Özkan (Akademisyen)
Ahmet Gündoğdu (Memur-Sen Başkanı)
Hüseyin Yayman (Akademisyen, gazeteci)
Fuat Keyman (Akademisyen)
3. Akdeniz Bölgesi
Başkan: Rifat Hisarcıklıoğlu (TOBB Başkanı)
Üyeler:
Nihal Bengisu Karaca (Gazeteci)
Hayrettin Karaman (İlahiyatçı)
Öztürk Türkdoğan (İnsan Hakları Derneği Başkanı)
Lale Mansur (Sanatçı)
Erkan Mumcu (Eski Bakan)
Mahmut Arslan (HAK-İŞ Başkanı)
4. İç Anadolu Bölgesi
Başkan: Ahmet Taşgetiren (Yazar)
Üyeler:
Cemal Uşşak (Gazeteci)
Mustafa Kumlu (Türk-İş Başkanı)
Hüseyin Yayman (Akademisyen)
Orhan Gencebay (Sanatçı)
Vahap Coşkun (Akademisyen)
Abdurrahman Kurt (Eski Milletvekili)
5. Karadeniz Bölgesi
Başkan: Yusuf Şevki Hakyemez (Akademisyen)
Üyeler:
Oral Çalışlar (Gazeteci)
Şemsi Bayraktar (Ziraat Odaları Başkanı)
Vedat Bilgin (Akademisyen, daha sonra Bakan)
Hilal Kaplan (Gazeteci)
Muhsin Kızılkaya (Yazar)
Fatma Benli (Avukat)
Yılmaz Ensaroğlu (Akademisyen)
6. Doğu Anadolu Bölgesi
Başkan: Can Paker (Gazeteci, TESEV Başkanı)
Üyeler:
Hayrettin Karaman (İlahiyatçı)
Ayhan Oğan (Sosyolog)
Abdurrahman Kurt (Eski Milletvekili)
Abdurrahim Boynukalın (Gazeteci)
Zeynep Tanbay (Sanatçı)
Cemalettin Başaran (Gazeteci)
7. Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Başkan: Yılmaz Ensarioğlu (Akademisyen, İnsan Hakları Uzmanı)
Üyeler:
Gültan Kışanak (Siyasetçi)
Mehmet Metiner (Gazeteci)
Yasin Aktay (Akademisyen)
Murat Belge (Gazeteci, akademisyen)
Cengiz Çandar (Gazeteci)
Ayla Akat Ata (HDP Milletvekili)
Akil adamlar Heyetinin Görevleri
1. Toplumsal desteği artırmak için Türkiye’nin farklı bölgelerinde halkla buluşmak.
2. Kürt sorununun çözümüne dair öneriler ve görüşler toplamak.
3. Sürece yönelik olası eleştirileri ve beklentileri raporlayarak hükümete sunmak.
Heyetin çalışmaları, süreçte toplumsal katılım ve şeffaflığı artırmayı amaçlasa da eleştirilere de maruz kalmıştır. Süreç sona erdikten sonra, bu heyetin etkisi ve sürece katkısı tartışılmaya devam etmiştir.
Dolmabahçe mutabakatının maddeleri:
Dolmabahçe Mutabakatı, Türkiye'deki çözüm süreci kapsamında 28 Şubat 2015'te Dolmabahçe Sarayı’nda açıklanan bir protokoldür. Bu mutabakat, dönemin hükümeti ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) heyeti arasında yapılan görüşmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Mutabakatın amacı, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü için demokratik adımlar atılması ve çatışmaların sona erdirilmesiydi.
Dolmabahçe Mutabakatı’nın 10 maddesi şu şekildeydi:
1. Demokratik siyaset tanımı ve içeriği: Demokratik siyasetin tanımının yapılması ve bu alandaki engellerin kaldırılması.
2. Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutları: Çözüm sürecinin hem ulusal hem de yerel düzeydeki etkilerinin ele alınması.
3. Özgür vatandaşlık tanımı ve içeriği: Vatandaşların hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi.
4. Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal ve demokratik güvencelere kavuşturulması: Kadın hakları, kültürel haklar ve çevre sorunlarının çözümüne yönelik düzenlemeler yapılması.
5. Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi: Türkiye’deki farklı kimliklerin tanınması ve bu konuda çoğulcu bir yaklaşım benimsenmesi.
6. Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütler çerçevesinde tanımlanması: Demokratik cumhuriyet ve ortak vatan anlayışının somutlaştırılması.
7. Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa: Yeni bir anayasanın hazırlanmasıyla demokratik dönüşümün güvence altına alınması.
8. Çözüm sürecinin güvenlik ve özgürlük dengesini gözeterek ilerletilmesi: Çatışmasızlığın devamı ve güvenliğin sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması.
9. Sosyal ve ekonomik boyutlarıyla yüzleşme ve hakikatleri araştırma komisyonlarının kurulması: Geçmişte yaşanan olayların araştırılması ve mağduriyetlerin giderilmesi.
10. Silahların bırakılması ve demokratik siyaset için uygun zemin oluşturulması: PKK’nin silah bırakması ve çözüm sürecinin demokratik temeller üzerinde ilerlemesi.
Ancak bu mutabakat, kısa süre sonra tartışmalı hale gelmiş ve uygulanamadan süreç sona ermiştir. 2015 yılının Temmuz ayında çatışmalar yeniden başlamış ve çözüm süreci tamamen sonlanmıştır. Dolmabahçe Mutabakatı, çözüm süreci açısından önemli bir dönüm noktası olarak hafızalarda kalmıştır.
Erdoğan'ın Dolmabahçe mutabakatını tanımama nedenleri nelerdir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat 2015’te açıklanan Dolmabahçe Mutabakatı'nı tanımadığını Mart 2015’te açık bir şekilde ifade etti. Erdoğan'ın bu mutabakatı reddetmesinin ve sürecin sona ermesine yönelik tutumunun birkaç temel gerekçesi vardı:
1. "Devlet ile terör örgütü aynı masaya oturmaz" yaklaşımı
Erdoğan, mutabakatın kamuoyuna açıklanma şekline ve sembolik olarak hükümet temsilcilerinin HDP heyetiyle birlikte oturmasına tepki gösterdi. “Devletin terör örgütüyle aynı masaya oturması” imajının kamuoyunda yanlış algılara yol açabileceğini savundu. Erdoğan, bu sürecin sadece hükümetin kontrolünde ilerlemesi gerektiğini ve meşru devletin terörle eşit düzeyde gösterilmemesi gerektiğini belirtti.
2. Silah bırakma çağrısının yetersiz bulunması
Mutabakatın temel unsurlarından biri olan PKK’nin silah bırakma çağrısı konusunda somut adımlar atılmadığına inanıyordu. Erdoğan, silah bırakma çağrısının açık ve net bir şekilde yapılmadığını ve PKK’nin bu konuda güven vermediğini dile getirdi. Bu durum, sürecin ilerleyememesinin önemli bir nedeni olarak görüldü.
3. Milli iradeye vurgu
Erdoğan, mutabakatın kamuoyuna yansımasından sonra “Milli irade her şeyin üzerindedir” diyerek bu tür anlaşmaların halk tarafından tam destek alması gerektiğini ifade etti. HDP’nin bu süreçte kendini devletin eşit bir muhatabı olarak göstermesini eleştirdi ve mutabakatın içeriğini Türkiye’nin üniter yapısını tehdit edebilecek bir hamle olarak yorumladı.
4. Seçim sürecinin etkisi
2015 yılında, Haziran seçimleri yaklaşıyordu. HDP’nin çözüm sürecindeki rolü nedeniyle artan kamuoyu desteği, Erdoğan ve AK Parti için siyasi bir risk olarak değerlendirildi. Dolmabahçe Mutabakatı’nın bu dönemde HDP’nin lehine kullanılacağı düşünülerek eleştirildi. Bu durum, Erdoğan’ın çözüm sürecinden uzaklaşmasına ve milliyetçi tabanın desteğini kazanmaya yönelik adımlar atmasına yol açtı.
5. Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) etkisi
Erdoğan, çözüm sürecinde Dolmabahçe Mutabakatı’nın MGK’da tartışılmadığını ve bir devlet politikası olarak benimsenmediğini söyledi. Sürecin “millilikten uzaklaşarak” farklı noktalara taşındığını düşündüğünü belirtti. Ayrıca mutabakatın "devletin onayı olmadan" hükümetin bazı aktörleriyle yapılmış bir metin olduğu imasında bulundu.
6. Terör örgütünün tutumuna duyulan güvensizlik
PKK’nın çatışmasızlık sürecinde şehir yapılanmalarını güçlendirdiği ve silahlı faaliyetlerine ara vermediği gerekçesiyle güven ortamı sarsıldı. Erdoğan, çözüm sürecinin samimiyetle yürütülemediğini ve mutabakatın uygulanabilir olmadığını düşündü.
Sonuç
Dolmabahçe Mutabakatı'nın ardından Erdoğan’ın bu açıklamalarıyla çözüm süreci resmen olmasa da fiilen sona erdi. Bu durum, 2015 yazında artan çatışmalar ve terör olaylarıyla birlikte çatışmasızlık sürecinin tamamen bitmesine yol açtı. Erdoğan'ın bu tutumu, hem uluslararası kamuoyunda hem de Türkiye'de çözüm sürecine dair farklı yorumlara neden oldu. Bazı kesimler bunu bir strateji değişikliği olarak görürken, diğerleri sürecin baştan itibaren kalıcı bir çözüm üretme kapasitesine sahip olmadığını savundu.
0 notes
Text
Siyasette İmralı çağrısı gerginliği!
https://pazaryerigundem.com/haber/191867/siyasette-imrali-cagrisi-gerginligi/
Siyasette İmralı çağrısı gerginliği!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün MHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın umut hakkı çerçevesinde affını istemesi ve TBMM’de DEM grubuna hitap ederek PKK’nın lağv edilmesini istemesini tekrar gündeme getirmesi siyaseten ortamı gerdi. Bahçeli’nin söylemlerine karşı açıklama yapan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Bahçeli’ye, MHP’ye İmralı’da ilçe başkanlığı açılmasını önerdi. Özdağ’a yanıt MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’dan geldi.
ANKARA (İGFA) – Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partisinin TBMM Grup Toplantıs’ında sarfettiği, bebek katili Öcalan’a özgürlük çağrısı olan umut hakkı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar seçilmesi sözlerine cevap verdi.
Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ın serbest kalması için çalıştığını öne süren Ümit Özdağ, “Türkiye Yüzyılı, süper güç, gibi süslü lafların arkasına saklanarak terör örgütü elebaşısı Öcalan’ı İmralı’dan çıkarmak için mücadele etmektedir. Öcalan’a umut hakkı vermek, Türk Milletinin gelecek umudunu elinden almaktır. Öcalan’a umut hakkı vermek binlerce asker, polis, jandarma, öğretmen, savcı, hakim, korucu şehidinin ailelerinin adalet umudunu ellerinden almaktır. Öcalan’a umut hakkı vermek, bacağını, kolunu gözünü bazen hepsini kaybetmiş şehitlerimizin gazilerimizin adalet umutlarını ellerinden almaktır” diye konuştu.
“Devlet Bahçeli, terörist başının ‘TBMM DEM parti grubuna gelmesine itiraz ediyor da İmralı’da kalmasına niye tepki göstermiyor? Bu ne yaman çelişkidir’ diyor. İnanılır gibi değil” diyen Özdağ, “TBMM Gazi, İstiklal Harbi vermiş milli mabettir. İmralı ise Türk adaletinin terörist başını yolladığı hapishane. Nasıl bir akıl bahçelinin söylediğini söyleyebilir. Bunu Türk Milletinin sağ duyusuna bırakıyorum. Öcalan’ı TBMM’de konuşmaya davet etmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni terör örgütü karşısında mağlup etmek demektir” dedi.
ÖZDAĞ’DAN BAHÇELİ’YE SORULAR
Bahçeli’ye çeşitli sorularda yönelten Özdağ, konuşmasında şu soruları yöneltti:
“Bahçeli, Atatürk’ün Şeyh Sait’i TBMM’de konuşmaya davet ettiğini duymuş mu? Bahçeli, Atatürk’ün Seyyit Rıza’yı TBMM’de konuşma yapmaya davet ettiğini duymuş mu? Türk Milleti hiç böyle rezil bir teklif ile karşı karşıya gelmedi. Bahçeli, ‘Zaman Türk ve Türkiye yüzyılı zamanıdır’ diyor. Biz de Bahçeli’ ye soruyoruz, Türk ve Türkiye yüzyılını Öcalan’ı TBMM de konuşturarak mı kuracaksınız? Bahçeli, ‘Osmanlı İmparatorluğu yerel kültürleri ve etnik toplulukları bünyesinde nasıl bir arada tutup barış ve sükunet ortamına tesis etmişse, ecdadımızın ayak izlerini takip ederek Türk barışı devrinde aynısını yaşatabilecektir ’diyor. Türkiye Cumhuriyeti milli- üniter- laik devletinin 101. yılında bahçelinin kafasında gelmiş olduğu yer burası mıdır?”
Özdağ, konuşmasının sonunda MHP’ye İmralı’da ilçe başkanlığı açılmasını önererek, “Bir oy bir oydur. Türk milliyetçilerinden alamadığınız oyu Öcalan’dan alın.” çağrısında bulundu.
ÖZDAĞ’A MHP’DEN YANIT GECİKMEDİ
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümti Özdağ’ın açıklamalarına MHP’den yanıt gecikmedi.
MHP Genel Sekreteri ve aynı zamanda Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, Özdağ’ın Bahçeli’nin açıklamalarını çarpıttığını iddia etti.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin, terörü Türkiye’nin gündeminden çıkarmayı hedefleyen açıklamalarını çarpıtarak, tarihi çağrısını sulandırmak için çırpınan Ümit Özdağ şunları aklına iyi soksun; Milliyetçi Hareket Partisi ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli en…
— İsmet Büyükataman (@buyukataman) November 5, 2024
Büyükataman sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ümit Özdağ şunları aklına iyi soksun” diyerek, “MHP ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli en başından itibaren terörle mücadeleyi kararlılıkla desteklemiş ve savunmuştur. Ve bundan sonra da aynı kararlılıkta savunacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir terör örgütü ile masaya oturmasını kabul etmemiş, etmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, Ümit Özdağ gibi birkaç bakanlık için Kandil’deki teröristlerin Cumhurbaşkanı adayıyla pazarlık yapmaz. Birkaç bakanlık alacağım diye sizin gibi gizli protokollere imza atarak Türk milletini kandırmaya teşebbüs etmez. 1937-1938’de Tunceli’de Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı isyan eden teröristlere sahip çıkan Kılıçdaroğlu ile gizli protokoller imzalayarak Türk milletinin geleceğini kumar masasında pazarlık konusu yapan Ümit Özdağ’a tavsiyemiz Kılıçdaroğlu’nun ofisinde bir oda talep etmesidir” ifadelerini kullandı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Bahçeli ses yükseltti Özel ve Dervişoğlu restleşip el yükseltti teröristler yükselip Tusaşa saldırdı kaç rehine kaç terörist içerde kesin bilgi yok 4 Şehit 14 yaralı var şimdi arabaları süsleyip apoyu meclise getirsinler ATATÜRKÜN MECLİSİNDE cani konuşturulamaz barışın yolu siyasetten geçer imralı anlaşmasından değil bu arada instagram facebook yayınımı paylaşmadı söylentileri yazdım İsrail -Usa falan deniyor ya kim olursa olan masum vatandaşa oluyor💔😤😠😈
0 notes
Text
İnandığınız dini ne kadar biliyorsunuz?
Cübbeli Ahmet denen bir gayri müslüm çıkmış "deccal ve mehdi"den bahsetmiş İslamiyet adı altında, ve İsa'yı övmüş, kurtarıcı ilan etmiş!..
İslamiyette mehdilik yoktur! Senin gibi kendi kendini ruhban sınıfı olarak ilan ettiğin "ruhban sınıfı" da yoktur. Eğer sen ve senin kuyruğuna takılıp gidenler İsa bekliyorsa, hani yalandan çok sevdiğiniz Allah'ı ve son peygamberi olan Muhammed'i kabul etmiyorsunuz demektir. Çok net siz müslüman değilsiniz.. İnandığınız dinin kitabını okursanız bu din tüccarlarının söylediklerinin ne kadar dinle 180 derece zıt olduğunu anlarsınız.
Ey milletim, her dilde Kur'an yayınlanırken neden size hep "Arapça kutsaldır, Kur'an'ı anlamak için Arapça öğrenin." diyorlar? Bu yobazlar bu ülkenin Kürt vatandaşlarından oy dilenmek için Diyarbakır şehrimizde Kürtçe Kur'an ile meydanlarda höykürmediler mi? Ne çabuk unuttunuz bunları?
Arapça, kutsal falan değil, kökeni Hindistan'a dayanır. İbranice, Arapça aynı kökene dayanır. Hintliler de bunların akrabalarıdır zaten. Bizimle hiçbir alakaları yoktur. Din adı altında Arap milliyetçiliğini ülkemize yerleştirmeye çalışıyorlar. Bana ne lan Arap'dan!..
Ronaldo için "zina" şeriat kanunlarında ayrıcalık yapanların şeriata inandıklarını düşünüyor musuz? Bakara suresi haricinde şeriatla ilgili hiçbir toplum hukukuna dair bir şey yok! M.S. 600 yıllarındaki koşullar farklıydı, güncellenmesi gerekir diyen ben değil, bir kısım cahilin biat ettiği BOP Eşbanıdır. Hatta ülkemin üniversitesinde profesör olmuş karaktersizler biat ettikleri bu kişiye eşini ikram edip, kendisinin de "do...."lacağını söylemiştir. Ne hale geldik bir bakın!.. Üniversite demek özgür düşünce demektir, kimseye biat etmez, kendisinden önceki bilim insanlarına dahi biat etmemesi lazım, yoksa özgür olamaz, bilimsel bir şey üretemez. ÖSYM'nin başına koydukları cin Ali'leri görmedik mi? Bilimsel yayın hırsızı çıktılar.
Ümmet ümmet diye kıçlarını yırttılar. Araplar ümmet olabilmiş mi? Olsalardı eğer Filistin'in işgaline karşı çıkmazlar mıydı? Ne ümmeti! BOP palavracılarının ülkemizdeki cahil-cüheylaya şovundan başka bir şey değildi. Sonuçta ne oldu? Yüzüne tükürdüklerinin ellerini öpüyorlar şimdi...
Olan sana oldu ey milletim! Fakirleştin. Toprakların karış karış değil dönüm dönüm satılıyor. Baba mirası ne varsa bir gece yayınlanan "acil istimlak" kararı ile kanadalılara siyanürle altın arama için gasp ediliyor. Zeytin ağaçların mahkeme kararına rağmen "Anayasa Mahkemesi Kapatılsın" diyebilecek cürreti gösterebilen "hainlerin" patron baronları tarafından istila ediliyor.
Sen artık kendi topraklarında ikinci, üçüncü sınıf insan (diğer anlamıyla köle) birisin. Sen hastanelerde muayene olma şansını elde etmişsen ödediğin ücrete bak. Sen hastanede sıra beklerken elin afganı, suriyelisi, ıraklısı senden önce muayene oluyor! Senin ödediğin vergilerle senden önce bedava muayene ve ilaç desteği alıyorlar.
Konuşmamız gereken çok şey var ama siz bu saatte değil her zaman uyuyorsunuz. Okumuyorsunuz bu yüzden toplumsal hafızanız gelişmiyor... Haberiniz olsun uyandığınızda ata mirası topraklarınız dahil donunuza kadar alacak bu hainler. Zaten aldılar da haberiniz yok! Aynı Avrupalı misyonerlerin Afikalılara yaptığını yaşıyorsunz ama uyanmıyorsunuz bir türlü! "Gittiklerinde elinizde bir Kur'an kalacak ama topraklarınız artık sizin olmayacak!"
Ben, laik Türkiye Cumhuriyeti çocuğuyum. Benim yolumu bilim, akıl, vicdan ve sevgi aydınlatır; Ata'mızın söylediği gibi.. Devletime, ulusuma ve bütün değerlerime ihanet edenler dünyanın neresine kaçarlasa kaçsınlar aynı İmralı canisi gibi hikayeleri soyu-sopuyla birlikte bu topraklarda bitecek. Ne çaldılarsa bu milletten hepsi yine milletin olacak. Biz, 84 milyon yumruğuz. Sandıkta görürsünüz o yumruğu.
Not: Hiçbir siyasi partiye ya da siyasi figüre sempatim yok, benim için hepsi aynı. Ben "laik Türkiye Cumhuriyeti" çocuğuyum, bu her şeyi anlatır sanırım...
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene" Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
4 notes
·
View notes
Video
youtube
Yan Etki- Qandil ile İmralı arasında sorun mu var?
0 notes
Text
0 notes
Text
Türkiye’ye giden CPT, İmralı’yı görmeden döndü
Avrupa Konseyi İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezayı Önleme Komitesi’nin (CPT) CPT’nin resmi web sitesinde yapılan açıklamaya göre, yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutulan kişilere yönelik uygulamaları incelemek amacıyla Türkiye’ye gidildi. Heyette Komite Birinci Başkan Yardımcısı Hans Wolff (Delegasyon Başkanı), İkinci Başkan Yardımcısı Therese Rytter, Juan Carlos Da Silva Ochoa ve Marie Kmecová yer alırken, heyete yönetici sekreter Hugh Chetwynd ile CPT Sekretaryasından Elvin Aliyev ve Monica Martinez’in yanı sıra Belçikalı cezaevi müdürü Jurgen Van Poecke ve Birleşik Krallık’tan tıp doktoru Kate Wood’un eşlik ettiği belirtildi. Açıklamaya göre, ilgili makamlarla, özellikle dış dünya ile temasları bakımından, halen İmralı Zindanı’nda tutulan mahkumların durumuyla ilgili bazı konular da gündeme getirildi. Türk yetkilileriyle İmralı’ya dair konuları gündeme getirilse de İmralı Zindanı’na herhangi bir ziyaret gerçekleştirilmediği ve heyetin ziyaret ettiği ceza infaz kurumları listelenirken listede İmralı’nın yer almadığı anlaşılıyor. Heyetin ziyaret ettiği hapishaneler şunlar: Antalya S Tipi Cezaevi, Iğdır S Tipi Cezaevi, Van F Tipi Cezaevi, Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi, Antalya L Tipi Cezaevi, Yabancı uyruklular için Maltepe 3 No'lu L Tipi Cezaevi Açıklamada, heyetin Türk Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım'ın yanı sıra Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarından üst düzey yetkililerle görüş alışverişinde bulunduğu belirtildi. Ayrıca, Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) Başkanı sıfatıyla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Muharrem Kılıç, Ankara cezaevi izleme kurullarının üyeleri ve CPT'yi ilgilendiren alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmeler yapıldığı bilgisi yer aldı. Ziyaretin sonunda heyetin ön gözlemlerini Türk yetkililere sunduğu da ifade edildi.
0 notes
Text
DEMOKRAT PARTİ DOSYASI /// Hacı Gaydan : Menderes neden mi idam edildi ???
Hacı Gaydan : Menderes neden mi idam edildi ??? 12.12.2023 Adnan Menderes İmralı Adası’nda 17 Eylül 1961’de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra öğlen 13.21’de idam edildi. Peki, Adnan Menderes neyle suçlanmıştı? 1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek, 2- 6-7 Eylül Olayları’na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek, 3- Kanuna aykırı olarak…
View On WordPress
0 notes