#Hadi 19 Mart
Explore tagged Tumblr posts
nebez · 1 year ago
Text
Bugün 19 Kasım Dünya erkekler günü!
Yani 8 Mart kadar tantana yaratmayan gün… buradan bile kadınlar ve erkekler arasındaki farkı anlamak mümkün.
Kadın taifesinin eşitlik yaygaralarının sonucu olarak asıl evli türlerinin canına okunduğunun ancak evlenildikten sonra farkına varan ve gizliden ülkemizde asıl ezilen taraf olan ve kendilerine bunu izah etmekten ve kabullenmekten imtina eden (çekinen) insan türünün aslında özlediği ama işe de yaramayacağını bildiği sanal gün.
Nerde 8 Mart’ın şatafatı, nerde boynu bükük 19 Kasım!
Takvimden de kıyrıtık bir gün seçilmiş sanki. Hadi 1 Nisan ile 1 Mayıs dolu. İnsan, 1 Haziran 1 Temmuz gibi tarihleri seçer.! Neden 19 abi?
Popüler kültürde, Kapitalizm’e Kadınlar günü kadar fayda sağlamayacağı için çoğu insan tarafından görmezden geliniyor. Alın size pozitif ayrımcılık.!
Her sene olduğu gibi bu yıl da kendi kendimize kutlayalım. beklentiyi düşüre düşüre yerlere serdik, yine de olmayınca olmuyor demek ki.
inşaatlarda, madenlerde, askeri birliklerde, denizlerde tüm zor şartlarda çalışan erkek emekçilerin günü kutlu olsun.
kendim adına gelecek 19 kasım'ı çılgınlar gibi kutlayarak bu düzene baş kaldıracağımı söyleyebilirim.
Tumblr media
64 notes · View notes
aykutiltertr · 4 months ago
Video
youtube
Yaralandım - Nalan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Oryantal Fantezi Pop ...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/CADayxG1CQE ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Yaralandım - Nalan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Oryantal Fantezi Pop Beste Nalan Tokyürek) ESER ADI           : Yaralandım SÖZ GÜFTER    : Hasan Sadun Ersönmez, Nalan Tokyürek BESTE - MÜZİK: Hasan Sadun Ersönmez, Nalan Tokyürek USÜL                 : Oryantal 8/8 Düyek MAKAM - DİZİ : Nihavend Minör Besteciler: Hasan Sadun Ersonmez / Tokyurek Nalan Bm Günahını bana bırak     A            Bm Sevabın senın olsun Bm         Em                    G       Ben zaten her acının gözdesi oldum     Em        A7         G         Bm       En tatlı yalanların kölesi oldum       Bm   Em       Bm                       Daha çok acı verme git                     F#           Bm                 Düşünme hiç hadi git                   Bm      F#       Bm                   Yaralandım yaralandım                          F#     Bm                     Karalandım karalandım                         A7            G           Bm     Bir günahın koynundayım yar bunaldım   Bm Üzülmedin benim için     A              Bm Bukadar mı taştı kalbin Nalan Unvanı Nâlân Doğum Emine Nalan Tokyürek 15 Kasım 1973 (50 yaşında) Eskişehir Tarzlar Arabesk müzik Fantezi müzik Pop müzik Türk Sanat Müziği Meslekler Şarkıcı, besteci Etkin yıllar 1994-günümüz Müzik şirketi Mega Müzik (1994) Raks Müzik (1995) İstanbul Plak (1997) Kiss Müzik (1999) Universal Müzik (2002-2003) Erol Köse Production (2005-2007) Seyhan Müzik (2009) Aşk Müzik Yapım (2012-2014) Poll Production (2019) Karma Music (2022-günümüze) Emine Nâlân Tokyürek, ya da bilinen adıyla Nâlân (d. 15 Kasım 1973, Eskişehir), Türk şarkıcı, besteci ve söz yazarı. Yaşam öyküsü Nâlân, 15 Kasım 1973 tarihinde Eskişehir’de polis bir baba ve ev hanımı bir annenin üçüncü kızları olarak dünyaya geldi. Babasının tayini sebebiyle 3 yaşındayken İstanbul’a taşındılar. İlkokula İstanbul’da başladı. Beşinci sınıfa kadar İstanbul’da okudu. Babasının tayini çıktığı için taşındıkları Afyonkarahisar’da ilkokulu bitirdi. 1984 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Çalgı Eğitimi, Kanun öğrencisi olarak ortaokula başladı. Lise ve üniversite öğrenimine de aynı okulda şan bölümü öğrencisi olarak devam etti. Klasik Türk müziği eğitimini bu okulda tamamladı. Nalan diskografisi Stüdyo albümleri 11 Video klipleri 29 Nalan Tokyürek diskografisi veya Nâlân, Türk şarkıcı Nalan'ın diskografisi. Albümler Yıl Albüm-Single adı Yapımcı Hitler Satışlar 6 Mayıs 1994 Of Aman Mega Müzik Ölür Müsün Öldürür Müsün, Tutmayın Beni, Of Aman, Bunun Adı Sevda 16 Haziran 1995 Cansuyum Raks Müzik Hadi Yarim, Cansuyum 7 Kasım 1997 Usul Usul İstanbul Plak Canımsın, Farzet, Yaralandım. Zalimin Zulmü, Usul Usul 28 Aralık 1999 Nalan 2000 Kiss Sök Kalbini, Hani Çok Sevmiştin, Doyamıyorum 26 Nisan 2002 Nalan 2002 Universal Müzik Acemi Balık, Lanet Olsun, Hiç Hakkın Yok 14 Kasım 2003 Cayır Cayır Universal Müzik Cayır Cayır, Sana Sevgilim Ol mu Dedim, Anahtar 5 Ağustos 2005 Adresi Biliyorsun Erol Köse Adresi Biliyorsun, Kedi, Karış Karış 5 Şubat 2007 Türk Sineması Klasikleri Erol Köse Her Şey Bitmiştir Artık, Seven Ne Yapmaz 10 Şubat 2009 Demode Seyhan Müzik Mnyk 16 Haziran 2012 Aşk Aşk Müzik Hoş Geldin, Haklarım Saklı 19 Mart 2019 Aşk Senin Neyine Poll Production Seninle Temize Çektim Videografi Yıl Şarkı Albüm 1994 "Tutmayın Beni" Of Aman "Bunun Adı Sevda" "Affet" "Ölür müsün, Öldürür müsün?" 1995 "Gönül Belası" "Hadi Yarim" Cansuyum "Cansuyum" 1997 "Canımsın" Usul Usul 2000 "Sök Kalbini" Nalan (2000) "Hani" 2001 "Aramızı Bozamazlar" 2002 "Unutmadım" Nalan (2002) "Acemi Balık" "Lanet Olsun [Remix]" 2003 "Cayır Cayır" Cayır Cayır 2004 "Sana Sevgilim Ol mu Dedim?" "Anahtar" 2005 "Adresi Biliyorsun" Adresi Biliyorsun 2005 "Sonunda Bitti" 2006 "Balkızın Aşk Baladı (Nalan ve Kutsi düeti)" "Keloğlan Kara Prense Karşı Orijinal Film Müzikleri" 2007 "Herşey Bitmiştir Artık" Türk Sineması Klasikleri "Seven Ne Yapmaz" 2009 "Yaralıyım" Demode "MNYK" 2010 "Söz Verdik" 2012 "Hoşgeldin" Aşk "Haklarım Saklı" 2019 "Yaralandım" Aşk Senin Neyine 2022 "Deli Aşk" Deli Aşk Dış bağlantılar Resmî site TTNET Müzik'te Nalan albümleri İTunes'te Nalan albümleri gtd Nâlân Diskografi Albümler Of Aman (1994)Cansuyum (1995)Usul Usul (1997)Nalan 2000 (1999)Nalan 2002 (2002)Cayır Cayır (2003)Adresi Biliyorsun (2005)Türk Sineması Klasikleri (2007)
0 notes
baybaykus · 1 year ago
Text
HADİ ALKIŞLAYIN
Seçimlerden önce Ali Yeşildağ isimli biri,
TV’lerde anlatıyordu.
Adam kayboldu.
Ya para verip susturdular.
Ya da temizlediler.
Bir cümlesi hala aklımda:
“Malum halkın parasını tokatlar,
Sonra da halka kendini alkışlatır,” demişti.
İşin Türkçesi: “Halk tokatlandığı için alkışlıyor.”
Aslında bu bir başarı.
Öyle bir halk yarattılar ki,
Öpülse de öpülmese de Malum’u alkışlıyor.
Muhalefet ülke de var mı?
Bulan haber versin.
Hadi alkışlayın.
++
Malum, Suriye, Mısır, BAE, Suudi Arabistan,
Irak, İsrail ile kavga etti.
Milyar dolarlık ihraç pazarlarımızı kaybettik.
Halk alkışladı.
On sene sonra bu ülkeler ile barışıyor.
Niye kavga ettin niye barışıyorsun?
Bilen var mı?
Hadi alkışlayın.
++
2021 yılı Mart ayında ülkede faiz yüzde 19 idi.
Malum emir verdi.
Faizi indirin.
Merkez Bankası başkanı faizi indirmeyince,
Adamı şutladılar.
İşin başına Nebati denilen bir şeftali geldi.
Malum emir verdi faizleri indirmeye başladılar.
Millet dövize gitmeye başlayınca.
KKM diye akıl dışı bir yöntem kurdular.
Bu yöntemi icat etmek atomu parçalamaktan zor.
Milleti zorla KKM yönelttiler.
Şube müdürleri parası olanlara ikna seansları yaptılar.
Şimdi KKM ödenemez hale geldi.
Şimdi kişiler KKM çıksın diye tersine seanslara başladılar.
Bankada bir milyon lirası olan adam aptal değildir ki.
Para sahiplerine daha cazip bir şey vermen lazım ki,
Adam KKM’den çıksın.
Tek silah faizi arttırmak.
Bugün bu adım atıldı.
MB gösterge faizi yüzde 25.
Hadi alkışlayın.
++
Demek ki ülkenin iki senesi boşa gitmiş
Devlet KKM’ye boşuna milyarlar ödemiş
Hadi alkışlayın.
Böyle bir yönetim Honduras’ta bile yok.
Turan Akıncı
Tumblr media
0 notes
fkksmpmuhammdiyahsb · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Tumblr media Tumblr media
#UCAPAN TERIMAKASIH#
Tumblr media
Aslmkum Wr.Wb.
Kpd Yth.Bapak/Ibu Semua.
Kami atas nama Keluarga Besar Pondok Pesantren Modern Al Kautsar Muhammadiyah Harau Kab.50 Kota Ingin mengucapkan Terimakasih yang sebesar2nya atas Dukungan, Bimbingan, Arahan serta Bantuannya baik moril maupun materil dalam Acara Pengukuhan Badan Pembina Pesantren ( BPP) sehingga berjalan dengan sukses dan lancar. Acaranya juga sangat meriah. Di tambah dengan adanya dukungan karangan bunga dari bapak ibu semua.
Tumblr media Tumblr media
Wabil khusus ucapan terimakasih kami ucapkan kepada
1. Ketua dan Jajaran Pimpinan Wilayah Muhammadiyah Sumbar Beserta Majelis dan Lembaga.
2. Bupati Lima Puluh Kota Bapak Safaruddin Dt Bandaro Rajo SH Beserta Asisten 3 Bapak Prama Putra.
3. Anggota DPRD Kab.Lima Puluh Kota Bapak Marsanova Andesra dan Bapak Mulyadi
4. Bapak Kapolres 50 Kota Bapak Richardo Condrat Yusuf Beserta Bapak Kapolsek Harau.
5. Dandin 0306/50 kota Letkol Inf.Muchammad Denny Nurcahyono, SH, M.han
6. Dekan Fakuktas Pertanian UM.Sumbar dan Dekan Fakultas Hukum UM Sumbar Dr.Wendra, SH, MH
7. Buya Dr.H.Shofwan Karim, MA.
8. Kepala Kantor Kemenag Lima Puluh kota Bapak H.Irwan, M.Ag beserta bapak2 kasi/keluarga besar kemenag.
9. FORKOPIMDA Lima Puluh Kota
10. Ketua PDM Lima Puluh Kota Periode 2015-2022 Ust Nurul Hadi beserta seluruh pengurus. Dan Ketua PDM Periode 2022-2027 beserta seluruh tim Formatur.
11. Ketua Baznas Ust Dr.H.Yulius MA.
12. Bapak Camat Harau, Kapolsek Harau, KUA Harau Walinagari Sarilamak, Kepala Jorong sarilamak dan Purwaya.
13. Kantor Advokat Penyeimbang Kakanda Desembri Chan.SH.MH, dkk
14. Ketua dan Jajaran Pimpinan Daerah Muhammadiyah Kota Pyk Beserat Majelis dan Lembaga
15. Pak Roy Somel dan kel. Besar Syahira Mart Tanjung Pati
16. Ketua IPHI Lima Puluh Kota
17. Ketua MUI Lima Puluh Kota Biya Dr.H.Asrat Chan, M.Pd
18. BSI KCP Pangkalan Tanjung Pati
19. Bank Mega Syariah Padang
20. Mantan Mudir Al Kautsar Buya Ali Amran, Buya Alwizar, Dan Buya Yuzetril, S.Pd.MA.
21. Para Tokoh dan Sesepuh Muhammadiyah, Buya Abdul Malik Djamil, H Amzanur, Buya H.Suhaimi Biran, Buya H. Asril Syamsu, ust Hendra Bakti, Ust. Wengki P Chaniago, Buya Nasrul Rasyid, Ust Iswandi, Ust Mitra, S.Ag, Buya Jayusman, Ust Soni Sandra
Dan semua pihak yg tidak bisa kami sebutkan satu per satu.
Semoga Allah Membalasi setiap amal kebaikan kita dengan pahala berlipat ganda. Aamiin. Wassalam. Mudir.
Tumblr media
0 notes
mansetmalatya · 2 years ago
Text
MASKİ Su'ya Zam Yaptı
Kahramanmaraş merkezli depremlerin sonrasında hayat normale dönmeye başlasada yıkımın en fazla olduğu Malatya'da sular halen çamurlu akmaya devam ediyor. MASKİ tarafından depremzede vatandaşlara yansıtılan gizli zam bu kadarda olmaz dedirtti. Kayısıhaber.com’da Mahir Temur’un haberine göre; “Malatya Büyükşehir Belediyesi, depremden sonra 2 aydır çamurlu akan sözde içme suyuna zam yapmış! İnanmadınız değil mi? Ocak ayında yapmış, Şubat ayında yapmış, Mart ayında yapmış hatta Nisan ayına girer girmez yine suya zam yapmış! Malatya Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MASKİ) daha önce 30 ton olan alt sınırı 15 tona (15 bin metreküp) indirmişti. MASKİ’nin 0 ile 15 tona kadar bir hesaplaması var 15 tondan fazla su tüketilmişse daha farklı bir hesaplaması var. Kısacası 15 tonu geçtiğiniz zaman faturanız daha hızlı şişiyor! 0 ile 15 ton arasında Aralık 2022 tarihinde tüm vergiler dahil metreküp birim fiyatı 7.60 lira iken Ocak 2023’te 8.63 liraya yükselmiş. Depremden bir ay sonra yani Mart ayında bu rakam 11.92 liraya yükselmiş. Depremden önce 1 metreküp suyu 8 lira 63 kuruşa satan MASKİ depremden sonra 11 lira 92 kuruşa satmaya başlamış. Bu zam yetmemiş nisan ayında ise 1 metreküp birim fiyatını 12 lira 24 kuruş yapmışlar. Eğer aylık tüketiminiz 15 tonun üzerinde ise durum daha fena. 15 ton üzerindeki su kullanımı şu şekilde: Ocak ayında 1 metreküp suyun birim fiyatı 12 lira 19 kuruş, Mart ayında bu rakam 17 lira 14 kuruşa çıkıyor. Nisan ayında ise 17 lira 61 kuruşa yükseliyor. Birazdan tabloları paylaşacağım. Ama bir örnek vermek istiyorum. Diyelim ki 15 ton su tükettiniz. Son zamlara göre MASKİ’ye ödeyeceğiniz vergiler dahil fatura 183,6 TL. Diyelim ki 16 ton su kullandınız. MASKİ’ye yatıracağınız fatura 281 lira 70 kuruş! Elin şirketi depremin ilk günlerinde doğru düzgün internet hizmeti veremediği için iki ay boyunca sürekli hediye internet paketleri dağıtırken, milletin vergileriyle ayakta durduğunu varsaydığımız Malatya Büyükşehir Belediyesi, depremden dolayı iki aydır çamurlu akan suya zam yapıyor! Bir kere de yapmıyor, tamı tamına 3 kere yapıyor. Şubatta yapıyor, martta yapıyor, nisan da zam yapıyor! Yazının başında dedim ya, keşke hiçbir şey yapmayıp otursalar… Millet sizden indirim veya ocaktan sonra tüm kullanımlar silinecektir tarzından bir eylem beklerken depremden sonra muntazam bir şekilde suya zam yapmanın anlamı nedir? Daha önce alt limit 30 tondu ama 15 tona indirdiniz. Hadi tekrar bu deprem aylarında 15 tonu 30 tona yükseltsenize… Hepsini geçtim, bu millet en azından şu çamurlu suyun çözüme kavuşmasını bekliyor. Milleti aptal yerine koyduğunuz için yapacağınız her şeyin yanınıza kar kalacağını, söyleyeceğiniz her sözün unutulacağını düşünüyorsunuz! Bundan 2 yıl önce Malatya’yı yine müjdelemediniz mi? Malatya’nın belki de tek içme su kaynağı Kaptaj’a alternatif su bulduğunuzu 2 yıl önce övüne övüne anlatmadınız mı? Hatta MASKİ’nin genel müdürü Memet Mert, “600 bin kişinin ihtiyacını karşılayacak. Gündüzbey ve Beylerderesi 1. kaptajdan olası bir sıkıntıda bu kaynağımızı devreye alacağız. Çok ciddi bir kaynak.” dememiş miydi? Diyelim ki depremden Kaptaj etkilendi, peki diğer bulunan kaynak? Hani olası bir sıkıntıda devreye girecekti? 2 aydır çamur akıyor musluklardan ama sürekli rekor kırdığını iddia eden Selahattin Gürkan, Malatya’da taş üstüne taş kalmamışken suya zam yaparak rekorlar kitabına adını belki yazdırabilir. Ama bu milletin gönlünde adını yazdırabilmiş midir? İki aydır Malatya’nın içme suyunu dahi halledemeyen Gürkan’ın milletin gönlünde işi yoktur belki ama şu zamlardan sonra ben Büyükşehir Belediyesi’nde aklı başının üzerinde olan çok az insan olduğuna artık inanıyorum. Ve üstelik yeni su abonelere bin lira depozito alınıyormuş! Depremden önce bu rakam 500 liraymış! Ya arkadaş Büyükşehir Belediyesi’nde veya MASKİ’de vicdanlı bir yetkili yok mu? “Yalanlanmaya” razıyım. “Bir hata olmuş” deyin ve son 3 ayın tüm borçlarını silin bir an önce! Sen belediye olarak temiz içme suyunu 2 aydır sağlayamamışken nasıl olur da hem depozito fiyatını yükseltip çamurlu içme suyuna zam üstüne zam yaparsın! Üstelik ticarethanelerin tarifesi ise skandal boyutta! Ocak ayında bir ticarethanenin 1 metreküpe ödediği rakam tamı tamına 21 lira 39 kuruş. Mart ayında yani depremden bir ay sonra bu rakam 31 lira 27 kuruşa yükselmiş. Nisan ayında ise 32 lira 23 kuruş olmuş. Kısacası evde 15 ton su kullanıyorsan vergiler dâhil ödeyeceğin rakam 183 lira 6 kuruş iken aynı su miktarını iş yerinde kullanırsan 483 lira 4 kuruş veriyorsun. Malatya’da 20 binin üzerinde ticarethane yıkık veya yıkılacakken, şehir dışına çıkan tüccarı, esnafı tekrar şehre çekmek için uğraşan o kadar insan varken, esnafın tekrar ayağa kalkması için konteyner kentler kurulurken ve düşük faizli krediler gümdeyken Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin çok liyakatli ekibi ve başkanı esnafa uyguladığı tarifeye bakın dostlar. Çıldırmamak elde değil. En iyisi MASKİ’nin kendi personellerini bilgilendirmek için paylaştığı tabloları paylaşayım da siz de biraz çıldırın.” Aralık 2022-Ocak 2023 MASKİ TARİFE
Tumblr media
MART 2023 MASKİ TARİFE
Tumblr media
NİSAN 2023 MASKİ TARİFE
Tumblr media
Read the full article
0 notes
ozgur-ce · 3 years ago
Text
Muhterem Tumblr köyü ahalisi! Doğum günlerimize göre bir ağacımız ve bu ağaçlarla karakterlerimiz arasında mühim bir ilişki olduğunu öğreneli çok olmadı😀 (yakinen tanıdıklarımla sanki uyuşuyor gibi..😂) Efendim, benim ağacım köknar ağacı imiş😉 “Bize kütük mü dedin aşkolsun demezsiniz diye umuyorum.. Olursa da olsun ya ❤️ siz hangi ağaçsınız hadi bakalım ???? 😉😀🤓 Açıklamaları da var ama uzun olunca ana sayfada çok yer kaplıyor isteyene yoruma ağacını yazana cevap olarak yazıcam 😊👇👇
23 Aralık - 1 Ocak - Elma ağacı
1 Ocak - 11 Ocak - Köknar ağacı
12 Ocak - 24 Ocak - Karaağaç
25 Ocak - 3 Şubat - Selvi ağacı
4 Şubat - 8 Şubat - Kavak ağacı
9 Şubat - 18 Şubat - Sedir ağacı
19 Şubat - 28 Şubat - Çam ağacı
1 Mart - 10 Mart - Söğüt ağacı
11 Mart - 20 Mart - Ihlamur ağacı
21 Mart - Meşe ağacı
22 Mart - 31 Mart - Fındık ağacı
1 Nisan - 10 Nisan - Üvez ağacı
11 Nisan - 20 Nisan - Çınar ağacı
21 Nisan - 30 Nisan - Ceviz ağacı
1 Mayıs - 14 Mayıs - Kavak ağacı
15 Mayıs - 24 Mayıs - Kestane ağacı
25 Mayıs - 3 Haziran - Dişbudak ağacı
4 Haziran - 13 Haziran - Gürgen ağacı
14 Haziran - 23 Haziran - İncir ağacı
24 Haziran - Huş ağacı
25 Haziran - 4 Temmuz - Elma ağacı
5 Temmuz - 14 Temmuz - Köknar ağacı
15 Temmuz - 25 Temmuz - Karaağaç
26 Temmuz - 4 Ağustos - Selvi ağacı
5 Ağustos - 13 Ağustos - Kavak ağacı
14 Ağustos - 23 Ağustos - Sedir ağacı
24 Ağustos - 2 Eylül - Çam ağacı
3 Eylül - 12 Eylül - Söğüt ağacı
13 Eylül - 22 Eylül - Ihlamur ağacı
23 Eylül - Zeytin ağacı
24 Eylül - 3 Ekim - Fındık ağacı
4 Ekim - 13 Ekim arası - Üvez ağacı
14 Ekim - 23 Ekim - Çınar ağacı
24 Ekim - 11 Kasım - Ceviz ağacı
12 Kasım - 21 Kasım - Kestane ağacı
22 Kasım - 1 Aralık - Dişbudak ağacı
2 Aralık - 11 Aralık - Gürgen ağacı
12 Aralık - 22 Aralık - İncir ağacı
22 Aralık - Kayın ağacı
Tumblr media Tumblr media
281 notes · View notes
firiigcr · 4 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
1 aydır yıl değerlendirme yazısı yazacağım ama erteleyip duruyorum her zamanki gibi. Onun dışında yeni yazılar yazmak istiyorum ama bu yazıyı yazmadan onları da yazmıyorum, mesela soldaki resmi geçen @japonyamesken post attığında tam elimde telefon kitap okumayı ertelerken hadi dedim bu bir işaret. Onun dediği gibi kendime kalktım bir çay yaptım, mum yaktım ve en azından yarım saat okumam gereken şeyi okuyabildim.
Neyse bir ay gecikmeli de olsa bilgisayarı açmışken Ocak ayının son gününde 2020 yılı ile ilgili birkaç şey yazmak istedim. O kadar değişik bir yıldı ki, hayatımda hem çok şeyi değiştirdi hem hiçbirşey değişmedi.
İşin ilginç yanı benim için 2020 yılının böyle olmasının Covid-19 la pek ilgisi yok. Yani etkenler sıralamasında sanırım son sırada geliyor.
Mart ayında hayatım(ız) alt üst oldu. Ama hani bir söz var ya hayatım alt üst olur diye korkma, nereden biliyorsun altının üstünden iyi olmayacağını diye, gerçekten öyle. Her şerde bir hayır da oluyor gerçekten. Bir günde evi terk ettik, Nisan ayında annem, kardeşim ve ben yeni bir hayata atıldık. Yeni bir ev tuttuk, sıfırdan kurduk. Bu olaylar olmadan önce hayatımda köklü bir değişiklik yapmak istiyordum, işimde çok mutsuz olduğum için iş değiştirmeyi istiyordum ve bazı şeylerden kurtulmak için de Ankara dışında iş bakıyordum, ama hiçbir zaman gerçek bir cesaretle bunu yapamıyordum. Bu olaylar olunca, Ankara’dan ayrılıp tek başıma yeni bir hayat kurma gibi bir seçenek kalmadığında, işimi hiç değiştiremeyeceğimi düşünmüştüm. Fakat, iş yerindeki sorunlar o kadar attı ki, artık hayatımla ilgili bazı şeyler de net olduğundan Ankara’da farklı iş aramaya koyuldum. Ama bu sefer gerçekten niyet ettim, CVmi adam akıllı güncelledim, önyazılı, referans mektuplu falan. İşim de beni öne çıkarabilecek bir konuyla ilgili sertifika aldım ve ilanlara başvurdum. Evet, çok komik ama kaç yıldır iş değiştirmek istediğimi söylesem de sadece 1-2 ilana başvurmuştum. Yani benim için değişiklik çok kolay birşey değil çünkü. Hem burası benim ilk iş yerimdi ve ilk iş görümem sonucu alınmıştım ve çok da iş görüşmesi deneyimi sayılabilecek bir iş görüşmesi olmamıştı, kurumsal bir iş yeri olmadığından. Bu sebeple iş görüşmesi yapmaktan da çok korkuyordum. Ama hayatım o kadar değişmişti ki zaten, artık değişiklikten korkmaz oldum, kendimle ilgili karar almakta da daha cesurum artık. Ve Ekim ayında başvuru yaptığım firmadan 1 hafta sonra aradılar, görüşme daveti yolladılar. Böylece hayatımdaki 2. iş görüşmemi yaptım ve olumlu sonuçlandı(iş görüşmesi başarı oranım %100 çıta çok yüksek😊) 4 Ocak’tan beri yeni şirketimde çalışıyorum. Yeni yıla yeni işle başlamış oldum. Hem maddi anlamda hem konumum olarak beni ilerletti bu durum.Tertemiz bir sayfa!
Bu sene araba aldım, şoförlüğü öğrendim. Artık kendi başıma bir yerlere gidebiliyorum, bu benim için büyük bir özgürlük.
Sene başında sıfırdan bir ev kurma ve ev geçinimini üstlenmekten dolayı maddi anlamda çok zorlandığım aylar oldu. Ama iş değişikli sebebiyle maaşım neredeyse 2 katına çıktı, TOKİdeki evimiz teslim oldu, kiraya verdiğimiz için kirası gelmeye başladı, şu an oldukça rahatladım.
Dediğim gibi hem çok şey değişti hem hiçbir şey değişmedi. Evi terk ettik ama babam şu an yeni evimizde bizle yaşıyor. 😊 Bu sene artık 30 oldum, ama kendimi 25 yaşında hissediyorum çünkü yaşıtlarıma baktığımda onlarla aynı yerde değilim sanki treni kaçırdım gibi artık benim için başka bir dönemin başlaması gerekiyordu 30 olduğumda. Ama hala çok yalnızım, hala kendi evime çıkmanın hayalini kuruyorum, bu sebeple hiç bir yere bağlanamıyorum, düzenimi kuramıyorum. Hala odamda bir dolabım yok giysilerimi baza altından alıyorum. Bunun için maddi durumları bahane etsemde dolaba vereceğim paranın çok daha fazlasını bir ayda kıyafete verdim. Bakınız; ironi.
Şirketlerde her çeyrek için tutturulması gereken bir ciro hedefi vardır. Ama önemli olan, asıl yıl sonunda ne yaptığındır. İstersen 3 çeyreği ekside geçir, yıl sonu hedefi tutturdaysan o yılı güzel kapatmışssın demektir. Benim için 2020 yılına baktığımızda ilk 2 çeyrek çok kötü geçsede sanki son çeyrekte durumu kotardım. Yani pandemi yüzünden evet çok kötü geçti ama 2020 yılındaki kazanımlarıma baktığımda çok kötü bir seneydi demeye dilim varmıyor, sadece şükrediyorum.
10 notes · View notes
yeniyeniseyler · 5 years ago
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (19 Mart 2020)
Aslı Melisa Uzun, Ali Tınaz, Cem Avnayim ve Tarık Uğur Özenbaş’ın dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 12:30, 17:30, 19:30 ve 20:30’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 12:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 17:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 19:30’da “Hadi Club Özel Yarışması”nda 100 Kişiye En Az 10 TL.
Saat 20:30’da “Arabesk…
View On WordPress
0 notes
musicblogtr · 7 years ago
Text
3 Mart 2018
Top 20 Şarkı
Tumblr media
Öyle Kolaysa - Mabel Matiz
Beni Çok Sev - Tarkan
Gel De Uyu - Soner Sarıkabadayı
Vay - Hande Yener
Bana Aşk Ver - Aynur Aydın ft. Turaç Berkay
Sinsirella - Aylin Coşkun
İki Aşık - Ersay Üner
Yağmur - İlyas Yalçıntaş ft. Aytaç Kart
Kalakaldın Mı - Fettah Can
Üzülmedin mi? - Simge
Ne Münasebet - Derya Uluğ  ◄
Sen Elimden Tut - Ferhat Göçer
Hatıran Yeter - Zakkum
Hadi Gel - İrem Derici
Aşk Kovulmaz - Mustafa Sandal
Hey - Ozan Doğulu ft. Murat Boz
Dönersen Islık Çal - Manuş Baba
Simsiyah - Mustafa Ceceli  ◄
Hele Bi’ Başla - Yalın  ◄
Kal Benim İçin - Pamela
İstatistikler
Mabel Matiz, son single çalışması “Öyle Kolaysa” ile bu hafta zirvedeki 2. haftasında.
Derya Uluğ, kısa sürede beğeni toplayan son single’ı “Ne Münasebet” ile listeye 11 numaradan giriş yaptı.
Mustafa Ceceli, son albümünün ikinci video klip şarkısı olan ve albümle aynı adı taşıyan “Simsiyah” ile listeye 18 numaradan girdi.
Yalın, “Hele Bi’ Başla” adlı son single çalışması ile listeye 19 numaradan giriş yaptı.
Top 10 Albüm
Tumblr media
Merhaba Gençler - Cem Karaca & Çeşitli Sanatçılar
Sezen’imin Şarkıları - Muazzez Abacı
Kış Gülleri - Yıldız Tilbe  ◄
Mahzuni’ye Saygı - Çeşitli Sanatçılar
Yara - Pamela
Koyu Antoloji - Teoman
An - Dilek Türkan
10 - Tarkan
Güz Şarkıları - Fazıl Say, Güvenç Dağüstün & Ece Dağıstan
Akustik Travma - Yüzyüzeyken Konuşalım  ◄
İstatistikler
14 ünlü sanatçının unutulmaz Cem Karaca şarkılarını seslendirdiği proje albümü Merhaba Gençler, albümler listesinin zirvesindeki 2. haftasında.
Yıldız Tilbe, içinde “Bir Seni Tanırım” ve “Hele Bir Dokun Hele Bir Yan” adlı iki Sezen Aksu şarkısı bulunan, merakla beklenen son albümü Kış Gülleri / Bir Seni Tanırım ile albümler listesine 3 numaradan giriş yaptı.
Türk alternatif müzik grubu Yüzyüzeyken Konuşuruz, 3. albümleri Akustik Travma ile bu hafta listeye 10 numaradan giriş yaptı.
◄ : Yeni giriş yapan.
▲ : Daha önce çıkmış olan ve yeniden giriş yapan.
1 note · View note
kolej-postasi · 4 years ago
Text
NEREDE YAŞIYORSAN O’SUN
Tumblr media
Yaşadığımız coğrafyanın psikolojimizi nasıl etkilediğini düşünürken, 2016’da yazdığım şu satırları buluyorum. "İnsanoğlu düzeni bozulunca, ayarı bozulmuş saate dönüyormuş. Ya ileriden gidiyormuş kaçarak, ya geriden geliyormuş durarak..."
Geçtiğimiz haftaki yazıya gelen yorumların iki ortak noktası var.
Birincisi; göç edenlerin Türkiye'nin kendilerine travma yaşattığını, göçtükleri ülkede ilk başlarda maddi-manevi olarak zorlansalar da, yıllar içinde daha mutlu ve huzurlu bireyler haline geldiklerini söylemeleri.
İkincisi ise Kanada'ya nasıl göç edileceği...
Kanada'ya nasıl göç edileceği, kişinin üstüne dikilmesi gereken kıyafet gibi bir şey... Tek bir yol, yöntem yok. Önümüzdeki haftalarda bu konuyu ana başlıkları ile sizlerle paylaşacağım. Bu hafta ilk konuya odaklanmak istiyorum. Gerçekten yaşadığımız yer psikolojimizi etkiliyor mu? Nerede yaşıyorsak, o muyuz? Hazreti Mevlana "Ne arıyorsan, sen osun" der. Göçenler huzur arıyor olabilir mi? Zihnim hızlıca 2016 yılına gidiyor. Bilgisayarımda o günlerde yazdığım bir yazımı buluyorum. 
13 Mart: Ankara Patlaması, en az 34 ölü, 125 yaralı.
14 Mart: "Terörle Yaşamaya Alışacağız" demeci.
15 Mart: Sur'da yaşananlara dikkat çeken 3 barış akademisyeni tutuklanıyor. Boğaziçi Köprüsü terk edilmiş şüpheli araç nedeniyle trafiğe kapatılıyor ve insanlar saatlerce evine ulaşamıyor.
16 Mart: "Ben gidersem, devlet yıkılır" demeci.
17 Mart: İstanbul Alman Konsolosluğu ve Ankara Büyükelçiliği boşaltılıyor. Alman Lisesi, Galatasaray Lisesi, Pierre Loti gibi okullar tatil ediliyor.
18 Mart: Hafta sonu gerçekleşebilecek olası bir bombalı saldırı ihtimaline karşılık, kalabalık yerlerden uzak durmak gerektiği, kulaktan kulağa konuşulmaya başlanıyor.
19 Mart: "Olası saldırı" gerçekleşiyor. İstiklal Caddesi Patlaması, 5 ölü, 7'si ağır 39 yaralı.
20 Mart: Bütün İstanbul ev hapsinde... Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin oynatılmasında önce bir sakınca görülmüyor, sonra seyircisiz oynatma kararı alınıyor. Daha sonra ise alınan kuvvetli istihbarat nedeniyle maç iptal ediliyor.
21 Mart: Nevruz Bayramı... İstanbulluları bayram korkusu sarıyor. Çocuklar okula gönderilmiyor. Psikolojisi bozulan vatandaşlar işe gitmiyor. Reza Zarrab Amerika'da tutuklanıyor.
22 Mart: Brüksel Havaalanı'nda meydana gelen iki patlamada toplam 34 kişi hayatını kaybediyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Ensar Vakfı'ndaki tacizci öğretmeni ve vakfı savunarak "Böyle bir şeyin bir kere olmuş olması, bir kurumu karalamak için yeterli değildir" diyor.
23 Mart: Mecidiyeköy'de bomba yüklü olduğu tahmin edilen bir araç tespit ediliyor ve Mecidiyeköy trafiğe kapatılıyor. İnsanlar saatlerce evine varamıyor. Ali Ağaoğlu ortanca (!) hanımını da alarak İstiklal Caddesi'ne terör kurbanlarını anmaya gidiyor. Fakirler karanfil bırakırken, o gül bırakıyor.
24 Mart: Sokaklarda eli kalaşnikoflu, kar maskeli polisler rastgele çevirme yapıyor. 
25 Mart sabahı 06:55'te çalan saatin alarmıyla uyanıyorum. Çocuklara kahvaltı hazırlıyorum, onları okula yollarken sarılıyorum. Gözlerim doluyor, bir daha sarılıyorum.
Son 12 gündür yaşadıklarımızı aklıma geldiği şekliyle sıralamaya çalışıyorum. Ortaya yukarıdaki liste çıkıyor. Allahı var, sağlam liste! Bu yüzden üzerime hasıl olan ağlamaklı ve paranoyak hâl konusunda endişelenmiyorum. "Normal olsam, anormal olurdum" diyorum içimden...
Saat 08.30 olduğuna ve dışarıdan herhangi bir patlama sesi gelmediğine göre çocuklarımın sağ salim okula vardığını anlıyorum ve şükrediyorum. O an kıvranıyorum. Evine varamayan çocuklar kalbime kezzap atıyor. Destina Peri, Kerim, Ozan ve diğerleri...
İşe gitmek için yola çıkıyorum. Levent Metro İstasyonu'nun önünde trafik sıkışınca, nefes alıp vermem sıklaşıyor. Kaygılı ya da korkak bir tip değilimdir. Ama itiraf etmem gerekirse, korkuyorum. Trafiğin açılması ile birlikte gaza basıyorum. Nereden kimden kaçıyorum bilmiyorum, ama içimden gelen ilkel bir hayatta kalma güdüsü bana gaza bastırıyor, hem de köküne kadar...
Dönüş yolunda trafik polisleri arabamı durduruyor. Biri kimliğimi isterken, diğeri sağ kapıdan içeri giriyor ve torpido gözünü açıyor. "Silah var mı?" diyor sırıtarak... Sanırım espri yapıyor, ama anlamıyorum. Sonra bilgisayar çantamı izinsiz alıp açıyor, "Burada ne var?" diye sorarken bacaklarıma da dikiz atmayı ihmal etmiyor. Kimliğimi alan diğer polis "Hakkında arama emri var, in aşağı" diyor. "Ne var? Pardon, anlamadım" derken, dudaklarım titriyor. "Hadi hadi yürü, şaka yaptık!" diyor sonra... Kendimi aşağılanmış hissediyorum. Dikiz aynasından geriye bakarken, yine o kar maskeli, kalaşnikoflu polisleri görüyorum.
İş çıkışı... Sıradan bir gün... Benim ülkem mi burası?
Annemi arıyorum. Ne olduğunu ona anlatmıyorum ama annemin sesini duymak, içimdeki korunmaya muhtaç çocuğa iyi geliyor.
Çocuklarımın doktorunun onlar küçükken söylediği bir laf vardı: "Çocuklar rutinleri sever. Düzenleri bozulursa huzursuz olurlar, o yüzden mümkün olduğunca düzenlerini bozmayın." Fark ediyorum ki, bu laf yetişkinler için de geçerliymiş. İnsanlar düzeni bozulunca, ayarı bozulmuş saate dönüyormuş. “Ya ileriden gidiyormuş kaçarak, ya geriden geliyormuş durarak... "
Bu satırlar şimdi hem çok yakın, hem çok uzak. Çünkü insanın düzeni bozulunca cesareti de artıyormuş. O düzeni kendi için daha da bozmaktan, kökten değiştirmekten çekinmiyormuş.
Okuduğum bir makaleye göre* büyüdüğümüz ve yaşadığımız mahalleler, şehirler, ülkeler ve bu yerlerin sosyal ve kültürel özellikleri, davranışlarımızı, düşüncelerimizi, ve duygularımızı etkiliyor. Son 10 yılda yapılan araştırmalar insanların psikolojik karakterleriyle, yaşadıkları yer arasında bağlantı olduğunu gösteriyor. Buna coğrafi psikoloji deniyor.
Aynı makaleye göre birçok kişi en temel psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması için göç ediyor. Ancak kimimiz, kendimizi ve kültürümüzü de yanımızda taşıyıp gittiğimiz yeri değiştirmeye katkıda bulunuyoruz. Kimimiz ise gittiğimiz yerin bizi değiştirmesine, iyileştirmesine izin veriyoruz. Bazen de her ikisini birlikte yapıyoruz.
* https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyg.2020.00536/full** Deniz Ülke Arıboğan'ın "Travmaların Gölgesinde - Politik Psikoloji" isimli kitabı, İnkılap Yayınları'ndan taze çıkmış. İlgilenenlerin bilgisine...
Temmuz 22, 2020 | T24* |  Göç Hikayeleri
AYŞE ACAR |  NEREDE YAŞIYORSAN O’SUN
Tumblr media
0 notes
aa-ardhi · 4 years ago
Photo
Tumblr media
*ADVENTURE TOURISM PROMOTION AND MARKETING STRATEGIES UNDER COVID-19/NEW NORMAL* *JAWA TENGAH TOURISM FORUM (JTTF)* merupakan event virtual dengan tema wisata petualangan di Jawa Tengah yang dapat menjadi trigger dan road map bagi kebangkitan dunia pariwisata di Jawa Tengah dan Indonesia pada umumnya di tengah masa “New Normal” sampai dengan pandemi Covid-19 ini berakhir. Event ini telah dilaksanakan pada hari *Kamis, 25 Juni 2020 pukul 14:30 s/d 16:30 WIB melalui aplikasi Zoom* dengan pembicara: 1. Ibu Angela Tanoesoedibjo (Wakil Menteri Pariwisata dan Ekonomi Kreatif) 2. Bpk. Dr. Ir. Ridwan Djamaluddin, M.Sc (Deputi Bidang Koordinasi Infrastruktur dan Transportasi Kementerian Bidang Kemaritiman dan Investasi) 3. Bpk. Ganjar Pranowo (Gubernur Jawa Tengah) 4. Bpk. Zaenal Arifin (Bupati Magelang) 5. Bpk. Dian Kristandi (Bupati Jepara) 6. Bpk. Agus Rochiyardi (Direktur Pemasaran Pariwisata Badan Otorita Borobudur) 7. Bpk. Sugeng Sugiantoro (Ketua BPPD Jawa Tengah) 8. Bpk. Dr. Teguh Hadi Prayitno, MM. Mhum, MH (Ketua Ikatan Jurnalis Televisi Indonesia (IJTI) Jawa Tengah) 9. Ibu Claudia Ingkiriwang (Comm.of Pigijo.com) TOURISM FORUM Road To PATA INDONESIA ADVENTURE TRAVEL MART (PIATM) 2020-2021 Berikutnya : *Jawa Barat dan Banten (2 Juli 2020)* serta *Bali dan NTB (9 Juli 2020)* #pataindonesia #adventuretravel #adventure https://www.instagram.com/p/CB2sGGhDNKG/?igshid=1e4lrrhdvgker
0 notes
blogseyir · 5 years ago
Text
Çin'de, koronavirüs ortasında umut bulmak
Tumblr media
Şubat ayının başlarında, yeni koronavirüs güç toplarken, Çin'in Wuhan kentinden çıkan yüreklendirici haberleri göz ardı etmek imkansızdı. Tayvan'da yaklaşık 945km uzaktaydım, burada Çin'i yöneten her şeyi yapan mesajlaşma ve sosyal medya uygulaması WeChat'i yakından izlemeye başladım. Bu kayıp, Çin'in 1.4 milyar insanının acıların ortasında mizah haline gelmesinin ilham verici yolları Sokakta çöken insanların ve apartman bloklarından yapılan cesetlerin huzursuzlukları arasında, yakında beslememde şaşırtıcı bir şey görünmeye başladı: Çinli erkekler ve kadınlar tarafından yapılan, çoğu cilasız, kendin yap ile yapılan komik ev yapımı videolar çekicilik. Bu, elbette, tüm dünyanın şimdi bildiklerine ilk bakıştı: birçok insan koronavirüse karşı yaşamları için savaşırken, çoğumuz basitçe aklı başında kalmaya ve hayatın ortasında biraz mizah bulmaya çalışıyoruz karantina.
Tumblr media
Koronavirüs Asya boyunca süpürülmeye başladıkça, Çin sosyal medyasında bir arsız video akışı dolaşmaya başladı Kimse bu paradoksla Çinlilerden daha önce karşılaşmamıştı. Bununla birlikte, diğer ülkelerdeki insanların hükümetin uyguladığı kilitlenmelerle başa çıkmalarının birçok yaratıcı yolu hakkında çok şey bildirilmiş olsa da, Çin'den gelen anlatı sadece Çin hükümetinden gelen koronavirüs raporlamasının güvenilirliğine odaklanma eğilimindeydi . Bu, Çin'in 1.4 milyar insanının komşularının ruhlarını kaldırmaya yardımcı olmak için acıların ortasında mizah haline gelmesinin ilham verici yollarından biri. İtalyanlar meydan okurlarına meydan okurlar ve Madrid'den Mumbai'ye insanlar Arias'ı her gece tıbbi işçileri alkışlamak için balkonlarında toplanırken, Çinliler genellikle yaratıcı ifadelerine ince ve bazen kendi kendini iten bir duyarlılık getirdi. Belirsizlik ve çaresizliğe verilen bu tepkilerin eski Çin kuzhong zuole sanatında kökleri vardır - “kederin ortasında neşe bulmak” Çin'deki videolar, bir scooter teslimatçı tarafından bırakılan bir paketi toplama eyleminin nasıl cesur, Mission Impossible-esque çabasına dönüştüğü konusunda riff yaptı. Tuvalet kağıdında yapılan bir çalışmanın, paradoksal olarak insanları ne yapılacağını bildiklerinden daha fazla bıraktıktan sonra, kullanılmayan rulolardan yapılan kaprisli özenle hazırlanmış elbiselerde dudak senkronizasyonu yayınlamaya başladılar . Muhteşem opera ariaları yerine Çinli insanlar, eşlerinin korkunç şarkılarından kaçmak için çılgınca dairelerinden çıkmaya çalışan videolarını filme aldılar.
Tumblr media
Coronavirus, kendini kendini amortismana uğrayan Çin ustalığını canlandırıyor gibi görünüyordu, bu adam kendini Wuhan'da solo karaoke söylerken çekiyor  Olduğu gibi, belirsizlik ve çaresizliğe karşı bu görünüşte verilen duvar dışı tepkilerin, eski Çin kuzhong zuole sanatında kökleri vardır - “kederin ortasında neşe bulmak”. , doğal afetlerden ağır devlet kontrolüne kadar her şeyde bir gülümseme hissini sembolize etmeye başladı. Britanya Kolumbiyası Üniversitesi'nde modern Çin edebiyatı profesörü ve Çirkinlik Çağı: Çin'de Yeni Bir Kahkaha Tarihi yazarı Christopher Rea'e göre, ilk önce Budist Mahāratnakūṭa Sutra'nın Çince çevirisinde “kuzhong zuole” ifadesi yaklaşık 1.375 yıl önce Tang Hanedanlığı. Modern zamanlarda, doğal afetlerden insanlara çaresiz hissetmelerine neden olabilecek ağır el durum kontrolüne kadar her şeyde gülümseyen bir duyguyu sembolize etti. “Çok azı Çin'in modern deneyiminin öncelikle neşeli olduğunu iddia ediyordu. Ancak fikirleri ve vahşetleri dikkat çekti ve halkın duygularını etkiledi ”diye yazdı Rea. EB White, “Mizahçılar belada şişmanlıyorlar,” dedi ve modern Çin'de bunun için çok şey vardı.
Tumblr media
Kuzhong zuole, şakşak mizahından yıkıcı hiciv'e kadar her şeyi kapsar  Rea, yabancılar arasında Çin'in mizahsız bir yer olduğu algısını düzeltmeye çalışan bir kariyer yaptı. Bugün, kuzhong zuole, Çin'de bir tür kültürel mihenk taşı olduğunu ve şakşak rutinlerinden özellikle iktidardaki Komünist Partinin eleştirmenleri tarafından sıklıkla kullanılan ironi ve yıkıcı hiciv şövalyesine kadar geniş bir mizah yelpazesini kapsıyor. “Sanırım bir çeşit uber metaforu,” dedi Rea. “Bu, en azından 20. yüzyılda ve hatta 21. yüzyıla hakim olan Çin mizahını, sansür ve Çin halkının ifade özgürlüğü de dahil olmak üzere yaşadığı sivil özgürlüklere ilişkin tüm ihlallerle birlikte düşünmenin bir yoludur.” Fikir, eleştirmenleri olmadan, aralarında bazı önde gelen mizahçılar değildi. 1933 yılında, Çin'in en büyük 20. yüzyıl yazarlarından biri olan Lu Xun, “İnsanlar bomba yağdığı ve tarlaların sel suyuyla sulandığı yerlerde mizah hakkında konuşabilir mi?” Diye sordu.
Tumblr media
Çinlilerin doğal ve insan kaynaklı felaketlerin üzüntüsü ile uzun bir geçmişi var  Çin'de, görünüşe göre, evet. Gönderen depremler için sel için kıtlık ölçekli salgınlara, Çin büyük ölçekli afetler için bir yabancı olmamıştı. Bugün, Çin'deki dünya nüfusunun yaklaşık beşte biri ile, ulusun mücadeleleri genellikle akıl almaz derecede çok sayıda insanı tamamen güçsüz bırakabilir. Ve belirsizlik karşısında, birçok Çinli'nin ilk içgüdüsü genellikle kuzhong zuole dönmektir. Örneğin, 2011 yılında, Pekin şiddetli yağmur fırtınaları tarafından vurulduktan sonra, insanlar yararsız olarak panelenmiş olan devasa bir altyapı projesine nişan alma fırsatını kullandı: Güney-Kuzey Su Transferi Projesi. Pekin sokakları suyla dolduruldukça, insanlar geçmiş tökezlemelere rağmen, Su Transferi Projesinin şimdi çok iyi çalıştığı anlaşılan kısa mesajlar alıp sattılar. Yüksek hızlı demiryolu kazalarından yüksek profilli yolsuzluk davalarına kadar olan diğer olayların hepsi kendi kamu yanaklığını oluşturdu. Bu yıl, koronavirüs Şubat ve Mart aylarında yaklaşık 60 milyon Çinli'yi kilit altında bıraktıkça , Çinli kitle WeChat'e ve Doungin gibi video uygulamalarının bir telaşını kuzhong zuole ruhuyla kısa videolar yapmak ve paylaşmak için çevirdi.
Tumblr media
Covid-19 yükseldiğinde, insanlar pandemiyle başa çıkmanın bir yolu olarak Douyin ve WeChat'e video yüklemeye başladı  Birçok video, güncel olayları alaycı bir şekilde ele aldı. Polis bazen sokaktaki insanları maske takmaya zorladığı bir zamanda, bir parodi bir polis memurunu ve maskeli bir dezenfektanla dolu bir sprey tankına sahip bir belediye çalışanını gösterir. Adam meydan okurcasına zeminde duruyor - sanitasyon işçisi hapşırıncaya kadar, bu noktada adam çılgınca arka cebinden bir maske kazıyor ve kendi yüzüne tıkıyor. Bu gerçekten alçakgönüllü, hapsolmuş varoluşa zorlandığımızı ve bunun en iyisini yaptığımızı söylemenin bir yolu Diğer insanlar, yaşamın gerçeküstü gerçekliğini bir şakaya dönüştürmekten başka yapacak bir şey olmadığı sonucuna varmış gibiydi. Bir Douyin klibinde, bir anlatıcı, basit ama derin sorularla insanlara meydan okuyan filozoflarla kilitlenmeyi zorlaştıran düşük mahalle gözlemcilerini karşılaştırıyor: “Siz kimsiniz? Nereden geldin? Varış noktanız ne? ” Diğer memler #qupa hashtagine sahip olan gibi daha şaşırtıcıdır, bu da az çok “kurtçuk taraması” anlamına gelir. Bunu yapan insanların büyük çoğunluğu genellikle kilitlenmenin resmi olmayan üniformasıyla kaplı genç kadınlardır: pijama, bornoz ve bulanık terlik. To qupa , sen zemine karşı yanak düz preslenmiş yalan havaya sizin alt en yüksek sopa ve yavaş yavaş bit-bit ileri kendinizi itmek, tırtıl tarzı, ekranın dışına. Kuşkusuz garip bir manzara; odder hala tüm ailelerin yorgan, kurtçuk tarzı sarıldıkları ve dairelerinin etrafında sürünerek kendilerini filme aldıkları bir çeşitlemedir.
Tumblr media
Çin'in kilitlenmesini sağlamakla görevli mahalle bekçileri Çin sosyal medyasında birçok şakaların hedefi haline geldi  Ama bu ne demektir? Kimse biliyorum - Çin'deki videoları ilk başta ileten arkadaşlarım bile - bir ipucu yok. Rea'in birkaç fikri var. “Bence bu gerçekten alçakgönüllü, hapsolmuş varoluşa zorlandığımızı ve bunun en iyisini yaptığımızı söylemenin bir yolu” dedi. “Hepimiz çıldırıyoruz, hadi bunu kucaklayalım ve etrafta dolaşalım.” Rea'nın dediği gibi, “Böcek gibi yaşıyorsak, böcek gibi davranalım.” Çinli yazar Yu Hua'nın Los Angeles Kitap İncelemesi'ni birkaç yıl önce söylediği gibi, “gerçek kurgudan daha akıl almaz”. Rea'e göre, birçok sıradan Çinli için günlük yaşamın zaten gerçeküstü gerçekleri sadece pandemi ile daha belirgin hale geldi. Sık kullanılan başka bir Çince cümleye işaret ediyor: “ jianguai buguai” , koyduğu gibi, kabaca “ tuhafın artık tuhaf olmadığı günlük yaşamlarımızın bir parçası olarak tuhaflaşıyoruz” anlamına geliyor. Rea'in açıkladığı gibi, qupa gibi sosyal medya memeleri “bununla eğlenmek: her şey gider, her şey mümkündür”.
Tumblr media
Kuzhong zuole kavramı, birçok Çin'in salgının ortasında pozitif kalmasına yardımcı oldu  Çin sosyal medyasında ortaya çıkan herhangi bir şeyde gizli alt metinleri aramak her zaman caziptir. Yine de bazen, işleri bu kadar yakından analiz etmek zorunda değilsiniz. Hepimiz güçsüz hissettiğimizde bile, her birimizin bir kahraman olma potansiyeline sahibiz Mart ayının başlarında, Pekin'de bir tanıdık bana garip bir şekilde unutulmaz olduğunu kanıtlayan 30 saniyelik bir klip gönderdi . İçinde, pembe çiçek desenli pijama altları, banyo terlikleri ve cerrahi maske içindeki genç bir kadın, bir elinde çöp torbası ve diğer tarafta bir kılıç ile büyük bir yüksek katlı apartman kulesinden ortaya çıkıyor. Çantayı bir çöp kutusuna attıktan sonra, bölünmüş bir tekme yaparken kılıcını başının üstünde fırlatır, yakalar, mükemmel bir hava çember hareketi yürütür ve daha sonra çok koreografiye sahip bir dövüş sanatları rutine başlar. Hemen başlar başlamaz, titizlikle içeri girer ve kaybolur. Nameless adlı bir şarkıya ayarlanan video, insanların hayal gücünü hemen yakaladı. Kimdi o? Neredeydi ? Yorumlara hayran kaldı, Tang Hanedanlığı şiirlerinden alıntı yaparak ve onu geç yazar Jin Yong'un kılıç dövüşçü romanlarında çok sevilen bir kahramanla karşılaştırdı.
Tumblr media
Kuzhong zuole ruhundaki videolar sadece Çin'in gülümsemesine yardımcı olmakla kalmadı, aynı zamanda insanları bir araya getirdi  Klip, özellikle bağlamdan bağımsızdı, ancak aynı anda birkaç tema başlattı: değerli Çin kılıç dövüşçü türü; kilit altında günlük yaşamın bolluğu; ve fırtınayı bekleyen herkes tarafından hissedilen izolasyon, küçüklük ve anonimlik hissi. Yine de, bu paylaşılan duygular insanları yeni yollarla bir araya getiriyor gibi görünmektedir ve bunun gibi videolar bu değişimde önemli bir rol oynamaktadır. Kılıç dövüşü videosunu ilk kez gördükten bir ay sonra, kendimi izlemekten alıkoyamıyorum. Ve her yaptığımda, hala ilham verici ve neşeli bir şeyin kısacık bir görüntüsünü yakalamış gibi hissediyorum. Hepimiz güçsüz hissettiğimizde bile, her birimizin bir kahraman olma potansiyeline sahip olduğunu hatırlatmak isteriz. Read the full article
0 notes
kerahlekung · 5 years ago
Text
Convid 19 mengikut Tuan Berahim dan Lebai Hadi...
Convid 19 mengikut Tuan Berahim dan Lebai Hadi....
Menteri Alam Sekitar kata Covid-19 ada hikmahnya. Bila wabak ini merebak ke seluruh dunia, semua kereta terhenti (sebab semua orang duduk di rumah). Ini menyebabkan udara dan alam sekitar menjadi bersih. Cisss... mentang-mentang dia menteri alam sekitar, dunia diserang wabak macam ni pun dia duk pikir untuk kepentingan politik dia je, konon prihatin sangatlah dengan kebersihan alam sekitar, phuiii, baru jadi menteri 3 minggu, pejabat pun tak ada lagi.  Orang tengah cemas dan berduka, dia boleh sembang bab hikmah dari serangan wabak itu kepada kementerian dia...  Bagi Haji Hadi pula mudah je... Apa benda masalah pun, dia mesti kata kena ikut Islam... Nak selesaikan masalah virus covid-19...? Hadi kata ada kaedah penyelesaian cara Islam. Jangan tanya macam mana caranya... Nanti dia jawab apabila penjajah menjajah kita, mereka bukan menjajah tanah air saja, tapi pemikiran umat Islam turut dijajah. Lori ada banyak jenis, ada lori kecik ada lori besar... Ini kita kena sedor kita kena fahang... isyu hudud, itu kena tanya DAP... er, bukan DAP hak ni, ni DAP negeri, kena tanya hok pusat. Ayat 'segala masalah ada cara penyelesaiannya dalam Qur'an', kerana Qur'an itu lengkap samporna, semua perkara ada dalam Qur'an; itu ayat lama sejak tahun 1980an lagi.... Ada sorang ustaz PAS bersyarah atas wakaf dia kabo gitu lah, kebetulan ada situ budak otak tak berapa centre... Bila ustaz kata semua benda ada dalam Qur'an, budak tu tanya : "Ustaz, cara-cara nok wat kheppok lekor ada dok dalam Qur'an..!" Tergagap-gagap ustaz nak jawab.... - Umo Bin Othman
Bukan masalah free tapi ada atau disorok...
Facemask dan Sanitizer ni sebenarnya tak perlu pun Kerajaan bagi percuma..Kita faham..Mungkin Kerajaan hari ini takda kemampuan kewangan.. atau mungkin takda kemampuann berfikir.. Yang penting bekalan itu ada dan harganya tidak melambung.. bukan rakyat tak nak beli, Rakyat pun tak tahu nak beli kat mana..Sebab takda dipasaran.. kalau ada pun org jual online.. harga lebih teruk dari Kapitalis walaupun yang jual tu pak haji.. Aku cadangkan, supaya Kerajaan mengedarkan,atau memasarkan Topeng Muka(facemask) dan Sanitizer melalui premis premis Station Minyak seluruh Negara..Sebab depa sentiasa buka.. Jadikan rangkaian Petronas, Petron, Shell sebagai Hub untuk rakyat dapatkan Facemask dan Sanitizer.. Bila depa isi minyak.. Depa boleh dapatkan facemask dan sanitizer.. Tak perlu bagi percuma..Jual jer di Mart atau Serbaneka di Station2 Minyak..yang penting harga terkawal...cara ini Mudah.. Banyak Premis,farmasi hatta DIY sendiri tutup..dan disuruh tutup.. Selepas itu baru bentuk rakyat untuk jaga kebersihan..jaga jarak sosial(Social distancing)... buat garis panduan dari PBT untuk urus niaga di pasaraya..Mart dan kedai2 Runcit..termasuk pasar pagi.. Yang susah fikir sampai nak kurung rakyat sampai nak guna tentera tu apehal.. Sampai disuruh tutup semua premis dan Kedai pukul 7 malam.. - Ipohmali
Jangan salahkan jemaah tabligh hanya  kerana beberapa golongan yang jahil dan jumud...
Amat mendukacitakan nama jemaah Tabligh disebut-sebut sebagai salah satu punca merebak wabak COVID-19. Benar, salah satu punca merebaknya wabak ini adalah kerana "kluster" mereka yang berdegil dan tidak mematuhi arahan keselamatan yang diberikan. Difahamkan telah ramai di antara mereka telah pun hadir melapor diri untuk membuat pemeriksaan. Malangnya, masih ramai juga di kalangan pendakwah ini berdegil atau jumud di dalam pemikiran mereka tentang wabak yang tidak pernah mereka dengar sebelum ini. Ada di antara mereka berdegil hingga ke tahap dipaksa oleh pihak berkuasa untuk menjalani pemeriksaan. Ada yang menggunakan hujah agama untuk mengelakkan diri masing-masing dari mematuhi arahan yang dikeluarkan oleh pihak berkuasa. "Allah berkuasa, hidup mati kita di tangan Allah, mengapa perlu takut kepada wabak ini lebih dari takut kepada Allah? Mengapa kita mesti jauhi Rumah Allah untuk solat berjemaah hanya kerana takut wabak ini?". Itu di antara hujah2 yang biasa kita dengar dari golongan jumud dan jahil ini.
Tidakkah mereka tahu Allah juga mewajibkan kita menjaga keselamatan diri dan keluarga kita dari wabak? Bukan soal kita takut wabak itu lebih dari takut kepada Allah, tetapi kita wajib jauhi wabak itu kerana itu juga perintah Allah. Setiap penyakit itu juga datang dari Allah dan penawarnya juga datang dari Allah serta keizinannya. Maksudnya, wabak itu tidak akan terjadi tanpa izin Allah. Allah menurunkan wabak atau penyakit itu bersebab agar manusia berfikir. Allah juga sediakan penawar setiap penyakit kecuali mati. Cuma, kita saja yang perlu berusaha dan bertawakkal untuk mencari penawarnya. Haram bagi kita mendedahkan diri kita, apatah lagi keluarga kita dari penyakit. Tidak cukup hanya kita berdoa kepada Allah untuk lindungi diri dan keluarga kita dari penyakit atau bala bencana sedangkan kita tidak mahu lari darinya. Itu bukan ajaran Islam. Setelah kita berusaha menghindari wabak ini dengan mematuhi arahan dari pihak berkuasa, barulah boleh kita serahkan diri kita kepada Allah dan memohon perlindungan dariNya. Saya menasihatkan saudara2 jemaah Tabligh agar melihat kepentingan masyarakat Islam dan insan sekeliling lebih utama dari kepentingan jemaah mereka. Buat masyarakat di luar sana, elakkan diri dari mengutuk atau mengecam jemaah Tabligh ini hanya kerana beberapa golongan dari mereka yang mungkin jahil terhadap isu yang melanda sekarang.- Wfauzdin Ns 
An Islamic reminder to my Tabligh 
brothers in Indonesia and the world...
It is with a heavy heart that I write this message to the Tabligh group. I am pleading that they cancel or postpone all gatherings in order for us to deal effectively with the number one enemy of man presently in the world; the COVID-19 virus. I was once part of the Tabligh group in my student days in the USA and had even attended the Detroit Ijtimak or Gathering of 20,000 brothers from around the world in 1985. I remember we slept on corrugated cardboards in a huge warehouse huddled with each other to warm ourselves from the harsh minus 5 degree weather then. We ate from one 'talam' or tray with our fingers and drank from a single cup of tea. We were Islamic Brothers. Our saliva and blood must flow in unison to seal the faith at all time and in all places. We wept together in the night, prayed in congregation and relished in listening to the heart rending Bayan or speeches by the senior Brothers.  Some of us were grocers, labourers and some were architects, doctors, lawyers and also former ambassadors seeking peace and enlightenment through a sacrifice of time, money and effort to rejuvenate Islam among the Muslims who had strayed by a non-political partisan approach of 'Gash' or visits to houses and sleeping at mosques. I learned to perform 'khidmat' by cooking, making drinks, serving food and eating at one time nothing but white rice with margarine. It was delicious. Plain white rice with plain water. Eating with your brothers of faith. Praying, joking making friends for life and weeping for our souls. The Tabligh approach does not recognize Mercedes loving politicians or title loving muftis. It is a simple act of faith where a labourer can be a pious leader over mere lawyers, architects or doctors. My lecturer friends who were committed would frequently 'go out' for 40 days on the road travelling, cooking, praying, lecturing, visiting and inviting others to join. Tabligh was a beautiful way of life to be an innocent Muslim unhindered by the constructs of wealth, false dignity and fake piety of notaries and 'educated' clerics. At any one time more than a thousand strong would be at the Sri Petaling Mosque that has become famous as the new epicenter for the COVID-19 outbreak.
When asked to cancel, the organisers quote words of the Qur'an and the Prophet Muhammad in trusting Allah and accepting His will over life and death. This is the license quoted not only by the organisers but by the visitors themselves. Both are wrong and I will personally bear witness against these organisers and visitors and hold them accountable to Allah in the Hereafter.
Allah clearly says in the Qur'an that God will not change the fate of a people unless they change themselves. The Prophet has always advised people to tie their camels and then leave things to faith. In Islam faith is the LAST weapon after human ingenuity, resourcefulness and spirit handle any and all situations. To place faith blindly before actions and planning that can be humanly taken is sheer nonsense and in complete violation of the spirit of Islam. A Malay Ustaz disagreed with the closing of the mosque for congregational prayers and activities citing that Allah and prayers will protect the worshippers. 
For my money, if the Tabligh visitors and mosque congregation wants to die from Corvid-19 and 'fly to heaven', they are most welcomed! What I do not want happen is that these 'ignorant warriors of Islam' are willing to expose themselves to the infections and in turn infect their wives, children, fathers and mothers and worse other people's children, parents, daughters and sons. You nak mati you punya pasal-lah! Jangan akibatkan orang lain mati! On the 16th of March last Sunday, my world came crashing down. I received a text message from my friend Jerald who had chaired my panel on Crisis on Education on the 3rd of March that he had tested positive for the COVID-19. It was the longest four days before I paid RM600 to be tested and the result came back negative. For that long four days, the thought of dying was not the worse part because at 58 years old, I had lived a full life. The worse part was the thought that I might have infected my five children and my three precious grandchildren that I had interacted with after the 3rd of March. The thought of infecting my wife of 37 years of marriage who has a sinus and asthma problem almost made me cry at night. 
Before 16th of March the COVID-19 issue was not a priority in my life. They were just numbers and seem far away from me. I had planned to cancel all my 7 talks and public appearance and that was going to be my last event. As fate would have it, that event was almost not only my death sentence but the fate of my children, grandchildren, wife, sister, brother and my students and co-workers. I had only shook the moderator's hand and held the microphone. That was all. And it could have been a tragic thing. I did not know nor expected as the warning of a national crisis was not forthcoming. What was coming was the backdoor government initiated by traitor MPs to the rakyat. That traitorous deed was more fearful than the virus. But all of that petty politicking now pales in the light of a new lockdown order. As Allah is my witness, the Tabligh event in Malaysia has now become the epicenter of the  outbrake. The Tabligh organizer gave the excuse that there was no government decree. They trusted religious faith than scientific facts. Now, the Indonesian Ijtimak is going to make the same mistake. I accuse the organisers of pure vanity, stubbornness and stupidity in resisting the request to cancel or postpone. Mecca has suspended the Umrah and possibly the Hajj in the future. What else can the organisers base their ludicrous decision on to continue?  Finally, in the hereafter when Allah calls these organisers of Tabligh why they continued with the Ijtimak against the plea to cancel, they will answer that it was their faith and love of Allah that made them continue knowing that Allah loves those who glorify Him. I would love to be there when Allah might say that their deed was for vanity of being leaders of a religious movement and for economic benefits and their sins of causing harm to others Muslims or non-Muslims will earn them the fires of Hell. - Professor Dr. Mohd Tajuddin Mohd Rasdi 
Someone In Muhyiddin Government Is 
Making RM18 Million “Every Month”...
As early as January, before Muhyiddin Yassin launched his “Sheraton coup” to topple his own government in order to form Perikatan Nasional backdoor government with corrupt regime UMNO and extreme Islamist party PAS, the then-Pakatan Harapan government had categorized face masks as price control items following the outbreak of the Coronavirus (which was still known as 2019-nCoV). Essentially, 2-layer medical or surgical mask was fixed at RM0.20 each while the retail price for 3-layer of the same mask was selling at RM0.80 each. Traders or retailers found to have breached the Price Control and Anti-Profiteering Act 2011 would face fines up to RM100,000 or maximum 3-years’ jail, or both, or pay a compound of RM50,000. But not many lucky souls managed to get their hands on the precious commodity. Thanks to panic buying of face masks, and even hand sanitisers, people continued with their normal life without the first defence. Get real, washing hands with soap is only sufficient if you stay at home. Once you go out, you’re taking a risk without a mask simply because you constantly breathe. Now, after the total number of confirmed Covid-19 cases breached the 1,000 mark to 1,030 with an additional 130 cases, not to mention a third death, the backdoor government of Muhyiddin Yassin has finally banned the exports of face masks effective March 18. It was quite amazing that the government took weeks before decided to take care of fellow Malaysians. On March 6, the Domestic Trade and Consumer Affairs Ministry said the Muhyiddin government “may impose” a temporary ban on the export of face masks to meet local demand. Nothing happened. A week later on March 14, the same ministry said in the event of a serious shortage of face masks, the government “will consider” a face mask export ban. Still, nothing happened. So, the genius in the Domestic Trade and Consumer Affairs Ministry had taken 2 weeks just to think and consider whether an export ban was a good idea, despite the number of Coronavirus cases kept hitting the roof – from 2-digit to 3-digit. Today, Malaysia has the fourth-highest number of Covid-19 infections in Asia – just behind South Korea (8,652), Iran (18,407) and China (80,967). Perhaps the incompetent backdoor government wanted to wait to ensure enough people have died before seriously taking a simple action like securing face masks for the people. But even when the clueless ministry finally announced the export ban, the price of the 3-layer or three-ply face mask will now cost RM2 instead of RM0.80 a pop – a whopping 150% increase. Domestic Trade and Consumer Affairs Minister Alexander Nanta Linggi claimed that the price of face masks needed to be increased due to higher cost of production materials. He said – “By allowing face masks to be sold at RM2, we hope to encourage local manufacturers to produce more.” He must have forgotten that the Pakatan Harapan had been the government prior.
The Pakatan Harapan coalition, which had since collapsed, exposed that apparently prior to the coup, the previous government had had discussions with local manufacturers to boost the stocks to ensure sufficient supply of masks within the country. In fact, it was revealed that the then-Pakatan Harapan government was prepared to purchase the face mask at RM0.60 a pop. Now in the opposition, the Pakatan Harapan presidential council has claimed that the mask manufacturers “did not” demand for any price increase during discussions with the previous Domestic Trade and Consumer Affairs Ministry. The manufacturers only asked for help with problems of insufficient workers, additional operation shifts, tax breaks and obtaining raw materials. And those discussions took place before China managed to solve the Coronavirus plaguing the country. Now that the Chinese has won the war against the pathogen, getting the raw materials should not be an issue anymore. In fact, China has excessive products that it has donated 100,000 face masks to Malaysia, scheduled to arrive through an AirAsia flight on Friday (March 20). Heck, China is flush with tons of masks that Alibaba billionaire Jack Ma has donated 1-million masks and 500,000 Coronavirus test kits to the United States, which is scheduled to arrive in the U.S. on Monday morning. In addition, the wealthiest man in China will also send 2-million masks, 150,000 test kits, 20,000 protective suits and 20,000 face shields to Malaysia, Indonesia, Thailand and the Philippines. With Muhyiddin now works hand-in-glove with the corrupt UMNO, will the past hanky-panky practice emerge once again where the hundreds of thousands of donated masks somehow disappear only to appear on the shelves of some retailers, making someone within the government very rich and laugh all the way to the bank? But that was not the main juice. The juiciest part is this – if it was true that the local mask manufacturers could not produce 3-layer masks at RM0.60 a piece, which is not true based on Pakatan Harapan’s revelation, why can’t the government allow imports of the masks without raising the market price to RM2? Yes, some government cronies will be making 150% profit out of every face mask at the expense of the ordinary folks.
Alexander Nanta Linggi - Domestic Trade and Consumer Affairs Minister
It was pretty simple to fix the shortage of face masks, if indeed Muhyiddin regime was sincere in helping the people. First, ban all exports of face masks under the pretext of national security. Second, the government will purchase all the masks manufactured locally at RM0.60 a piece as per discussed with the previous government. Third, allow imports of face masks to ensure sufficient supply and low price. After all, it was only in February (before Muhyiddin’s coup to create the present backdoor government) that the previous Pakatan Harapan government officially announced that the shortage of 3-layer masks would be resolved once local manufacturers start to increase production with an extra 400,000 pieces daily – suggesting that it was still profitable even selling at RM0.60. Hence, how could it be possible that the cost of production materials suddenly increases by a jaw-dropping 150% between February and March, at a time when China (the country has zero new cases domestically for a second consecutive day, mind you) has recovered from the plague and has so many extra masks to give away? The answer is quite obvious. Domestic Trade and Consumer Affairs Ministry admitted back in March 6 that thanks to the outbreak, the demand for 3-layer masks has skyrocketed to 15-million pieces every month. If the government were to buy at RM0.60 (as per earlier discussion between Pakatan Harapan and manufacturers) and resell at RM0.80 a pop, the profit will be only RM1.5 million based on 50:50 profit sharing with retailers. Of course, if the previous government decided not to make any profit, the retailers will enjoy the entire RM3 million profits based on RM0.20 profit margin. However, now that Muhyiddin government decided to raise the market price to RM2 per piece, suddenly the profit will be RM18 million – every month. Even if retailers are allowed to make RM0.20 a pop, the government cronies will walk away with RM15 million. Now, do you understand why the ministry announced that besides an increase of price from RM0.80 to RM2 for a piece of face mask, the government has also decided to allow imports of the masks? By doing so, the actual price could be even lower than RM0.60 due to competition. An additional RM0.10 of lower cost will translate to a cool extra RM1.5 million easy money without lifting a finger – every month. Indeed, it’s not an exaggeration to suggest that Muhyiddin’s backdoor government is a bloodsucking regime who would not blink twice at profiting from the people even in times of Coronavirus pandemic. To prove its innocence, the government must therefore debunk the revelation that the manufacturers had agreed to sell face mask at RM0.60 a piece to the Pakatan Harapan government. - FT
Story kat sini...
youtube
Tumblr media
cheers.
Sumber asal: Convid 19 mengikut Tuan Berahim dan Lebai Hadi... Baca selebihnya di Convid 19 mengikut Tuan Berahim dan Lebai Hadi...
0 notes
yeniyeniseyler · 6 years ago
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (19 Mart 2019)
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (19 Mart 2019)
Müge Boz ve Merve Toy’un sunduğu para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 12:30, 13:15 ve 20:30’da. Ödüller, saat 12:30’da “Öğle Hadisi”nde 10.000 TL,saat 13:15’de Özge Ulusoy’un sunacağı “Hadi Magazin”de 20.000 TL ve saat 20:30’da “Müzik Gecesi”nde 20.000 TL.
Joker Kodu:  (Joker Haftası: 9.soruyu geç joker kazan!)
  19 Mart 2019 – 12:30 Yarışmasının İpucu:
“”Hızlı ve Öfkeli” film…
View On WordPress
0 notes
kara-yel · 5 years ago
Text
Tumblr media
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Türkçe Hutbeleri yeniden yayınlandı
1927 yılında Atatürk’ün talimatıyla hazırlanan 51 adet hutbe Osmanlıca harflerle Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kitap şeklinde yayınlanarak tüm camilerde okutulmak üzere dağıtılmıştı. Heyamola Yayınları 90 yıl sonra söz konusu hutbeleri Türkçe harflerle yeniden yayınladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yurt gezilerinde pek çok defa Hutbelerin Türkçe okunmasını gerektiğini söylemiş.
Cumhuriyet öncesi ilk Türkçe hutbe, TBMM ‘nin Abdülmecid Efendiyi halife seçen kararının ilgiliye tebliği esnasında, 22 Kasım 1922 günü İstanbul Fatih Camiinde Kırşehir Milletvekili Müfit Kurutluoğlu tarafından okunmuş. Müfit Efendi, bu Hutbesinde Arapça Allah’a ve Peygamber’e dua ve övgü bölümleri dışında hutbenin tümünü Türkçe okumuş. (Ali Fuat Cebesoy, General Ali Fuat Cebesoy’un Siyasi Hatıraları, İstanbul, 1957, s. 165)
Daha sonra Meclis kararıyla (TBMM Zabıt Ceridesi, s. 2 1 9-225), Diyanet İşleri Başkanlığı Türkçe Hutbe için görevlendirilir. 1926 yılı sonlarında beş uzmandan oluşan bir komisyonca hazırlanan 58 hutbe örneği Diyanet İşleri Başkanlığına sunulur.
Bu hutbelerden 51 adetini uygun bulan zamanın Diyanet İşleri Başkanı M. Rıfat Börekçi, bir yazı ekinde hutbeleri hatiplere gönderir. Ayrıca yazıda dua-övgü ile bundan sonra gelen Kur’an ve Hadis metinlerinin Arapça ve Türkçe, öğüt kısmının ise sadece Türkçe okunmasını istemiştir. Bu talimat, 1927 yılında yürürlüğe konulur.
Ayrıca 1927 yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca içerisinde 51 adet Türkçe hutbe bulunan bir kitap bastırılır. Şu anda elinizde bulunan bu kitapta M. Rıfat Börekçi, hutbenin nasıl okunacağını, pek uzun tutulmaması gerektiğini ve hutbenin bir ibadet olduğunu anlattıktan sonra dil konusuna değinilmiş. Bu konuda Allah’a hamd (Allah’a karşı şükran duygusunu bildirme) ve Peygamber’e Salat-ü Selam’ı içeren kısmının Arapça olmakla beraber, öğüt kısmının Türkçe olması gerekliliğini belirtmiş.
Bu kitabı yayına hazırlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Rifat Börekçi 29 Kasım 1860 yılında Ankara’nın Beynam köyünde doğdu. Babası Börekçizadelerden Ali Kazım Efendi’dir. Ölüm tarihi olan 5 Mart 1941 yılına kadar Diyanet İşleri Başkanlığını sürdürdü.
Kitapta Yer Alan Hutbe Başlıkları:
HUTBE 1 / Çalışan Mükafatını Görür
HUTBE 2 / Vatan Müdafaası
HUTBE 3 / Tayyare Cemiyetine Yardım
HUTBE 4 / Temizlik
HUTBE 5 / Sağlığın Başı Temizliktir
HUTBE 6 / Nezafet
HUTBE 7 / İman, Amel
HUTBE 8 / Mümini Kâmil
HUTBE 9 / Namazın Hikmet Meşruiyeti
HUTBE 10 / Namaz ve Hikmeti
HUTBE 11 / Peygamberimiz Efendimizin Ahlakı
HUTBE 12 / Anaya Babaya İtaat
HUTBE 13 / Anaya Babaya Hürmet
HUTBE 14 / Evlenmek, Evlâd Yetiştirmek
HUTBE 15 / Herkes Kazancına Bağlıdır
HUTBE 16 / İslam Dininde Sayın Kıymeti
HUTBE 17 / Say ve Amel
HUTBE 18 / Ticaret
HUTBE 19 / Ticaret
HUTBE 20 / Sanat
HUTBE 21 / Ziraat
HUTBE 22 / Ebnai Cinsimize Hürmet ve Muavenet
HUTBE 23 / Öksüzlere Yardım
HUTBE 24 / Öksüzleri Himaye Etmek
HUTBE 25 / Allah’ın Peygamberin Hayat Verecek Emirleri
HUTBE 26 / Allah’ı Sevmek Peygambere İttibağ Etmek
HUTBE 27 / Ramazan’ı Şerif ve Oruç
HUTBE 28 / Oruç ve Ehemmiyeti
HUTBE 29 / Kötü Huylardan Tehzir
HUTBE 30 / Su-i Zan, Tecessüs, Gıybet
HUTBE 31 / İstihza, Kötü Söz, Kötü Lakap
HUTBE 32 / Eksik Ölçenler, Yanlış Tartanlar
HUTBE 33 / Dünya ve Ahiret İçin Çalışmak, Fesat Çıkarmamak
HUTBE 34 / Nifak ve Hased
HUTBE 35 / Allah’tan Korkmak, Nas ile Hoş Geçinmek
HUTBE 36 / Emanete Riayet
HUTBE 37 / İçkinin Fenalığı
HUTBE 38 / İçkinin Fenalığı
HUTBE 39 / İşretin İçtimai Zararları
HUTBE 40 / Kumarın Fenalığı
HUTBE 41 / Hekim, İlaç, Hastalık
HUTBE 42 / Herkes Yaptığının Cezasını Bulacak
HUTBE 43 / Kardeşlik Dargınlık
HUTBE 44 / Tevazu Kibir
HUTBE 45 / Mevlid
HUTBE 46 / Miraç
HUTBE 47 / Kadir Gecesi
HUTBE 48 / Ramazan Bayramı
HUTBE 49 / Kurban Bayramı
HUTBE 50 / Ramazan Bayramı Haftası
HUTBE 51 / Askerliğin Şerefi
0 notes
ha-kan-kara-yel · 5 years ago
Text
Tumblr media
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Türkçe Hutbeleri yeniden yayınlandı
1927 yılında Atatürk’ün talimatıyla hazırlanan 51 adet hutbe Osmanlıca harflerle Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kitap şeklinde yayınlanarak tüm camilerde okutulmak üzere dağıtılmıştı. Heyamola Yayınları 90 yıl sonra söz konusu hutbeleri Türkçe harflerle yeniden yayınladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yurt gezilerinde pek çok defa Hutbelerin Türkçe okunmasını gerektiğini söylemiş.
Cumhuriyet öncesi ilk Türkçe hutbe, TBMM ‘nin Abdülmecid Efendiyi halife seçen kararının ilgiliye tebliği esnasında, 22 Kasım 1922 günü İstanbul Fatih Camiinde Kırşehir Milletvekili Müfit Kurutluoğlu tarafından okunmuş. Müfit Efendi, bu Hutbesinde Arapça Allah’a ve Peygamber’e dua ve övgü bölümleri dışında hutbenin tümünü Türkçe okumuş. (Ali Fuat Cebesoy, General Ali Fuat Cebesoy’un Siyasi Hatıraları, İstanbul, 1957, s. 165)
Daha sonra Meclis kararıyla (TBMM Zabıt Ceridesi, s. 2 1 9-225), Diyanet İşleri Başkanlığı Türkçe Hutbe için görevlendirilir. 1926 yılı sonlarında beş uzmandan oluşan bir komisyonca hazırlanan 58 hutbe örneği Diyanet İşleri Başkanlığına sunulur.
Bu hutbelerden 51 adetini uygun bulan zamanın Diyanet İşleri Başkanı M. Rıfat Börekçi, bir yazı ekinde hutbeleri hatiplere gönderir. Ayrıca yazıda dua-övgü ile bundan sonra gelen Kur’an ve Hadis metinlerinin Arapça ve Türkçe, öğüt kısmının ise sadece Türkçe okunmasını istemiştir. Bu talimat, 1927 yılında yürürlüğe konulur.
Ayrıca 1927 yılında Diyanet İşleri Başkanlığınca içerisinde 51 adet Türkçe hutbe bulunan bir kitap bastırılır. Şu anda elinizde bulunan bu kitapta M. Rıfat Börekçi, hutbenin nasıl okunacağını, pek uzun tutulmaması gerektiğini ve hutbenin bir ibadet olduğunu anlattıktan sonra dil konusuna değinilmiş. Bu konuda Allah’a hamd (Allah’a karşı şükran duygusunu bildirme) ve Peygamber’e Salat-ü Selam’ı içeren kısmının Arapça olmakla beraber, öğüt kısmının Türkçe olması gerekliliğini belirtmiş.
Bu kitabı yayına hazırlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Rifat Börekçi 29 Kasım 1860 yılında Ankara’nın Beynam köyünde doğdu. Babası Börekçizadelerden Ali Kazım Efendi’dir. Ölüm tarihi olan 5 Mart 1941 yılına kadar Diyanet İşleri Başkanlığını sürdürdü.
Kitapta Yer Alan Hutbe Başlıkları:
HUTBE 1 / Çalışan Mükafatını Görür
HUTBE 2 / Vatan Müdafaası
HUTBE 3 / Tayyare Cemiyetine Yardım
HUTBE 4 / Temizlik
HUTBE 5 / Sağlığın Başı Temizliktir
HUTBE 6 / Nezafet
HUTBE 7 / İman, Amel
HUTBE 8 / Mümini Kâmil
HUTBE 9 / Namazın Hikmet Meşruiyeti
HUTBE 10 / Namaz ve Hikmeti
HUTBE 11 / Peygamberimiz Efendimizin Ahlakı
HUTBE 12 / Anaya Babaya İtaat
HUTBE 13 / Anaya Babaya Hürmet
HUTBE 14 / Evlenmek, Evlâd Yetiştirmek
HUTBE 15 / Herkes Kazancına Bağlıdır
HUTBE 16 / İslam Dininde Sayın Kıymeti
HUTBE 17 / Say ve Amel
HUTBE 18 / Ticaret
HUTBE 19 / Ticaret
HUTBE 20 / Sanat
HUTBE 21 / Ziraat
HUTBE 22 / Ebnai Cinsimize Hürmet ve Muavenet
HUTBE 23 / Öksüzlere Yardım
HUTBE 24 / Öksüzleri Himaye Etmek
HUTBE 25 / Allah’ın Peygamberin Hayat Verecek Emirleri
HUTBE 26 / Allah’ı Sevmek Peygambere İttibağ Etmek
HUTBE 27 / Ramazan’ı Şerif ve Oruç
HUTBE 28 / Oruç ve Ehemmiyeti
HUTBE 29 / Kötü Huylardan Tehzir
HUTBE 30 / Su-i Zan, Tecessüs, Gıybet
HUTBE 31 / İstihza, Kötü Söz, Kötü Lakap
HUTBE 32 / Eksik Ölçenler, Yanlış Tartanlar
HUTBE 33 / Dünya ve Ahiret İçin Çalışmak, Fesat Çıkarmamak
HUTBE 34 / Nifak ve Hased
HUTBE 35 / Allah’tan Korkmak, Nas ile Hoş Geçinmek
HUTBE 36 / Emanete Riayet
HUTBE 37 / İçkinin Fenalığı
HUTBE 38 / İçkinin Fenalığı
HUTBE 39 / İşretin İçtimai Zararları
HUTBE 40 / Kumarın Fenalığı
HUTBE 41 / Hekim, İlaç, Hastalık
HUTBE 42 / Herkes Yaptığının Cezasını Bulacak
HUTBE 43 / Kardeşlik Dargınlık
HUTBE 44 / Tevazu Kibir
HUTBE 45 / Mevlid
HUTBE 46 / Miraç
HUTBE 47 / Kadir Gecesi
HUTBE 48 / Ramazan Bayramı
HUTBE 49 / Kurban Bayramı
HUTBE 50 / Ramazan Bayramı Haftası
HUTBE 51 / Askerliğin Şerefi
0 notes