#Gerçek-Ötesi
Explore tagged Tumblr posts
sertkiz · 1 month ago
Text
Mustafa Yıldırım
Güzel bir eser
Candoslara gelsin
Güzel evimden doğa manzara süper ötesi sevenlerimle paylaşım Didim 💐
🌈🌈🌈 bu güzel video güzel yürekli arkadaşlarım için çektim
Mutlu haftalar canlar🙃
Derin Karaca 👍
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Çok hayalim vardı ama
Hiç biri olmadı
Şansimmi yoksa kaderimmi kötü
Bilemedim ama hiç umudum da olmadi
Yaşarken öldüm
Seni gerçek sevmiştim lakin
Kulağıma fisildi geldi
İşte o an öldüm
Başkalarına salya akitirken
Hayat senin bundan sonra
Benden uzak Allah'a yakın ol🫵👈
Anlayana👈
Derin Karaca diyor👈
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kaderin suçu yok
Biz yanlış insanlara iyiki
Varsın dedik 👈
Prenses arabam kaç beğeni gelir
Teşekkürler 👈
Candostlar 🙃
Tumblr media
PRENSES 👰
Derin 🫶 Karaca 🌺
Tumblr media
134 notes · View notes
yolguncesi · 7 months ago
Text
‘Ben’ illetine karşı tek bir gerçekle karşı durulur; Ölüm!
Ölüme övgü -I-
İnsan olmak bir gerçektir! Tıpkı bazı şeylerin gerçek olması gibi; biz inansak da inanmasak da. Bu hayatta çok mecnun dertleri olan bir insan olarak sanırım şunu söylemeye hakkım var; insan gibi ölüm de bir gerçektir. Ve ölen yalnızca daha ölmemiş olanın anılarında yaşar. Bu, ölen için cehennemden daha büyük bir azaptır. Zira ölen artık söz söyleme, konuşma hakkı elinden alınmış olandır. Artık onun için başkaları konuşacak, söylenmesi gerekenleri ya da daha vahim haliyle hiç söylenmemesi gerekenleri başkaları söyleyecek. Bence asıl ölüm budur! İnsanlar o kadar zorbadır ki ‘o hep hafızamızda yaşayacak’ ya da ‘hep kalbimde olacaksın’ diyebilecek kadar ileri gidebiliyor. Yani, ‘ben hiç ölmeyecek, sonsuza kadar yaşayacağım. Sen, ölü olan artık senin sahibin benim’ demek istiyorlar.
Ölen için bu kaosun varlığı, belki de yaşayanın en büyük sığınağı, tesellisidir. İnsanların çoktan ölmüş olmasına ya da bir gün gerçekten ölecek olmalarına rağmen, cenneti vaadeden tanrı gibi kendini aşan sözler vermesi bir zamanlar kimsenin kaldıramadığı sözün hafifliğinden doğmakta. Yazılmış olan ‘önce söz vardı’ diyebilir ya da ‘söz hayat ağacının köküdür’ de diyebilir, aslolan her zaman sözün değeri olmuştur. Kaç külçe ya da akçe ettiği değil, değer gerçeğin ne taşıdığıyla ilgilidir. Gerçeğin değeri taşıdığıyla ölçülür. Sevgi bir gerçekten öte, hakikate yakın bir anlamı barındırsa bile, değeri taşıyanın içtenliğiyle ölçülür. Say ki 2 bin altını bir katıra yüklemiş ve uzun bir yoldasın. Katır için altın da yüktür tunç da. Neyin ne olduğunun bilincinde olmadıktan sonra altının da tuncun da ne ederi olur katır için, katır gibi insan için...
Velhasıl-ı kelam, sözü taşımaya yeltenen insandır sorunun kendisi. İnsanın kendisiyle ilgili bir şeyden bahsediyorum ben; Marks’ın ‘kendinde şey’ dediği ya da romantiklerin ‘ben bir başkasıdır’ dediği şeyden!
Kimilerine göre gerçek ‘ben’dir ve algıladığımızdan da ötedir. Kimi ‘gerçek’lere göreyse ‘ben’ yalnızca bir yanılsamadır. Ve aslolan biz’dir. Ben gerçeği ne ben’de ne de biz’de buldum; gerçek başkada, başka olandadır; yani kendinde şey olabilendedir...
Kendinde şey olmayanın oluş hali, olura dönüşmüş olanıdır.
Belki de olmayan ve olura dönüşebilen tek şey insanın kendisidir. Ve bu kendilik; insan olmak kadar gerçektir!
Şimdi eskiden sahip olduğum bilinçten giderek uzaklaşıyor ve şunu söyleme cüretinde bulunuyorum; en büyük gerçeklik hala söylenmedi ve herhalde söylenemez de. Zira tek dediğimiz sezgilerin uzak anısıyla geliyor ve bu anıda ölmüş olanın sonsuza dek susturulmuş olması yatıyor. O sonsuza dek susturulmuşken, biz pervasızlığımızı onun adına konuşma cüretinde bulunarak d��şa vuruyoruz.
Bu nedenle büyük bir öfkeyle şunu söylüyorum dinlemesini bilene ya da dinlediğini bildiğini bilene;
Ölümden ötesi yok ve bu yokluğu ölenler adına konuşarak süreklileştirme! Bunu bir sürek kılma; öleni, aslında ölerek özneleşmiş olanı hiçliğe gark eder. Bu hiçlik daha ölenin ilk an’larından itibaren çevresinde örülmeye başlanır. Misal mi? Cenaze törenlerine bakın! O törenler ölenler için değildir, biz yaşayanlar, daha doğrusu yaşadığını sananlar için yapılır. Hala yaşadığımızı göstermek, ölenin biz olmadığını ısrarla dile getirmek içindir tüm ayinler. Ve bu yolla yalnızca kendi egomuzu tatmin etmekle kalmaz, hiçliğe sürüklenme korkumuzu da yatıştırmış oluruz. Bilcümle kendimizi teselli etmek, bir yalana inandırmak dışında bir şey yapmayız...
O nedenle gerçekten sapış ölümden değil, yaşamın kendisinden doğmuştur. Çünkü ölüm belki de tek mutlak gerçektir. Ama yaşam, hala anlayamadığımız şu sefil yaşam kaypak ve bir o kadar düzlemsizdir...
Öyleyse ne diyelim?
Yaşamın sahteliğine karşın ölümün hakikati mi savunulmalı? Yoksa ölümün gerçeğinden, yaşamın gerçek değerini taşıyan anlamını mı doğurtmalı? Ya da yaşam, kendinde şey’(l)e mi dön(üş)meli?!
Ne dersiniz, yaşam ne ki insan ne olsun...
Hele ölüm, o KİM?
(…)
28 notes · View notes
efervesan · 15 days ago
Text
Bunu bil ve titremeye görsün dişlerin üstelik tam kurtulacakken bilincinden direnç; asla söyleme kalsın sanki sus demek koca bir es, tökezliyor ahengimiz bulamayınca serçe parmaktan ötesini, baş parmaktan ötesi
kadının biri boyundan büyük taş atar denize ve içi garip olur, ürker sokunca denize ayaklarını, ayakları acır
yani kadının biri boyundan büyük taşları atıyor denize girse bin dert, girmezse özü sulanır çürür, dünya çalkalanır, nasılsa öküzün boynuzu da benzer hesabımız şaşmasın yeter!
gör bunu ama, görmeye alışmasın gözlerin tam o vakit yeteceksin kendine, üstelik kendin bile olamamışken sözün kısası, portakal geçince elmanın yerine elma yiyenin midesinde koca çiçekli ağacın tanıdık tadı, ya da kokusu bir puta benzer otururken ve hazımsızlık
su perisi atınca taşı, evren de boşalır hesabımız şaşar çünkü bizden ayrıdır gerçek alır ağzına seni her şeyiyle ve kasıklarında hasat başlar, oturunca yüzüme dudakları.
7 notes · View notes
dialalagirl · 10 days ago
Note
Ald I'll try to be as specific as I can then sqjjdhd
Starting with looks, I have kinda like a wolfcut, curly black hair and fair skin with a neutral undertone. My eyes r brown under light but in daylight they look almost black (i saw someone call that onyx eyes on tiktok??), also I wear glasses. Im not that tall, 1.62 cm and my body shape is hourglass, though my thighs r kinda thick TTvTT it kinda looks like those old statues that r missing a few limbs yk.
For personality, I value my freedom greatly and have a small (🤏) anxiety problem, im tryna fix it. I don't like to be in the front but I like to have people willingly do as I say. You can say I like to be the brain of the group, like the second in command. Despite that, I HATE being bossed around and told what to do, and i will be passive aggressive abt it. When I'm angry I either go Kanato or disappear until i feel better. I tend to feel everything all at once or nothing at all, and i dream a lot. And I mean A LOT, I can spend months in my room just daydreaming. People tell me my face isn't exactly readable and that I look like I wanna strangle them when in reality im really just zoning out or relaxing, and tbh im not bothered by this at all. I try to be kind and inclusive of everyone, but I'm also trying to learn how to set boundaries with people and stand up for myself when needed.
Dislikes and hates are kinda blurry bc one day I might love something and the next i will despise it, but there are things that will stay in the hated part forever such as anything that is considered an insenct (yes even ladybugs), hateful people in general. Other than that, I hate people who try to put others down just so they can take the "leader" role, people who don't think before acting, people who have no respect for my boundaries and insist on smth i already refused. And smaller things I hate are physical contact unless I'm close with that person, having my belongings used without my knowledge, people answering in my stead and being expectant.
Things I like— I love arts and crafts! Anything handmade from dolls, clothes, paintings, songs to food, drinks or even origami look like the most precious things in the world for me. My love language is all over the place (except words of affirmation, I will never say anything i don't mean and I don't really feel comfortable voicing my feelings) but mainly I show my love with quality time, one one really gets to spend time with me since I usually prefer to stay alone, but if i really like that person i will share my time with them. I'd prefer receiving love by acts of service or gift giving mainly, but any way of showing love is appreciated.
General info that probs won't be needed but i wanna put them here anyway. I'm an INTP, my sun is gemini and moon is scorpio, i tried skateboarding a few times but i gave up after failing each time, though i still wanna learn and i have the skateboard. For fashion sense, i usually go between grunge, fairycore, goth, acubi and clean girl (once in a blue moon). My music taste includes almost everything, but here's a few bands/artists i listen to the most these days:
—muse, evanescence, pastel ghost, slipknot, şebnem ferah, I Prevail, Abel Korzeniowski, Toshifumi Hinata, pantera, nightwish, metallica, avenged sevenfold, insanlar gerçek olsa, woest, crystal castles, deftones, cavetown, mor ve ötesi, the pretty reckless, chris isaak, frank sinatra, lady gaga, rihanna, system of a dawn, limpin bizkit, testament, slayer, linkin park.
Ig this is enough?? Pls lmk if i need to add smth :">
this is one of the most admirably detailed matchup infos I have ever received, kudos my friend!
honestly, I am so torn between which diaboy paintjob suits you best but I think I have settled on an acceptable answer: shu (though azusa is a very close second)
reason being, I feel like shu:
- is an anti-reiji type person. he is not the type of person to insist on you doing things and, as long as you do not bother him, would mostly respect your freedom and need for alone time
- would tend to tease through perverted insinuations rather than straight put you down (typically when you insist on him doing things your way)
- would be able to understand your moods the same way he understands subaru's
- is very much a 'quality time' type person
- is a big fan of honesty and saying only what you mean
- though he is not into your kind of music, he would appreciate your expansive taste (fellow music lovers UNITE)
- though he may not regularly comment on it, he would be rather fond of your artwork creations (especially if you would make one for him)
- I feel like his inner pervert would also enjoy the thick ;) thighs, hourglass figure, and goth fashion I hope you are happy with the matchup <3
6 notes · View notes
matmazelnoraliya · 1 year ago
Text
"İyilik de kötülük de içimizde, bizimle beraber doğdu, bizimle birlikte yok olacak."
Yani dinlerin gerekli olduğunu mu söylüyorsun? Gerekli ya da değil Karen, ama biliyoruz ki varlar. Var olanı görmezden gelemezsin; bu, başını kuma gömmek olur. Ama bildiğim başka bir gerçek daha var ki, dinlerin hiçbiri perdenin arkasındaki vaat edilen o muhteşem yaşamı kanıtlayamıyor. Hepsi olmayan bir dünyayı vaat ediyor bize. Ama şuan yaşadığımız dünya gerçek; sadece zenginler değil, yoksullar da gerçek. Açlıktan ölen çocuklar gerçek, hastalıklar gerçek, savaşlar gerçek, giderek daha mutsuz olan insanlık gerçek. Yeryüzünün her sabahında insanlar gözlerini böyle bir hayata açarken, bunca acımasızlık, bunca yoksulluk, bunca umutsuzluk varken perdenin öteki tarafındaki cenneti düşünerek yaşamayı ben kendime yediremiyorum. Ben iyiliği sadece iyilik olsun diye yapmayı seviyorum, kötülükten kaçınmayı, kötü olmadığım için yapmayı istiyorum. İyi olduğumda birinin bana ödül vermesi ya da kötü olduğumda birinin beni cezalandırmasından korktuğumdan değil. İyi olmak için bir efendiye ihtiyacımız yok kızım. İyilik de kötülük de içimizde, bizimle beraber doğdu, bizimle birlikte yok olacak. Önemli olan yaşarken neyi seçtiğin hem de cennet ödülü veya cehennem cezası olmadan. Hem de ölüp ölüp gideceğini bile bile. Perdenin ötesi diye bir yer olmadığının farkında olarak. Üstelik senden sonra gelecekleri hiç kıskanmadan, üstelik biz görmesek de onlar daha mutlu olsun diyerek çabalayarak. Benim payıma düşen de buymuş, aynı zamanda bu kadar güzel, bu kadar heyecan verici. Bütün mesele sahiden alçakgönüllü olabilmekte.
Ahmet Ümit, Bab-ı Esrar
48 notes · View notes
huznefza · 9 months ago
Text
Daha önce yazılarımda hiç duygularıma yer vermezdim sadece okuduklarımı ve öğrendiklerimi yaşadığım topluma bilgi ve bilinç aktarmak için yazardım. Ancak duygular köreldikçe hiçbir şey yapamadığımı fark ettim belki de motivasyonum sadece insanları bilinçlendirme ve toplumu anlamaya üzerineydi. Tek kaldığım sürece kendimi hep sorguya çektim, kendimi anlamaya çalıştım, sadece bu sefer kendimi dinledim. Berbat ötesi biri olduğumu gördüm. Gerçek hayatın içerisindeki ben ve yazmaya çalışan ben çok farklıymış. Ben hep susar kendimi korumayı bilmezmişim kendimi bulunduğum çevreden soyutlar bambaşka bir alana yöneltirmişim. Gerçek hayatta söylemeyemediğim ve içimde biriktirdiklerimi yazdıklarımla anlatmaya çalışırmışım. İçinde bulunduğum onlarca düzen ve ardımda bıraktığım yüzlerce hayat. Sürekli farklı insanlar ve ortamlar içerisinde yaşadım ve bu karmaşa artık midemi bulandırıyor. Sık sık düzen değiştirmek bünyemi mahvetti kendime gelmek için yaptıklarımın beni bu sorguya çekmeye yardım ettiğini fark ettim. Hayat bir oyun gibi bütün karakterlerle başa çıkmak çok zor.
9 notes · View notes
dumduzyazi · 5 days ago
Text
karanlık orman
acımasız bir şirkette hiçbir yere varmayan bir işim var. kutu gibi ufak odamda sadece var olabilmek için çalışıyorum.
güzel bir kızla mutsuz bir ilişkim var, biraz zorunluluktan. bir yandan da kurtulmak istediğim bir kız. %20 sevgi, %40 alışkanlık, %35 fayda, %5 nefret. onun da hisleri aynı, nefreti biraz daha fazla.
bu ülkedeki karanlık çam ormanlarında yürümek en büyük zevkim. tek başıma saatlerce düşünebildiğim, yalnız kalabildiğim, farklı konuları kafamda çevirebildiğim yürüyüşler.
mesela karıncalar tek tek bilinçsiz olsalar da toplu olarak nasıl karmaşık yuvalar kuruyor? koloninin neye ihtiyacı olduğunu nasıl biliyor? sabah kalkınca nereye gidip ne yapacağına nasıl karar veriyor? halit dayım çocukluk anılarımda beni çok severken ve havalı biriyken büyüyünce nasıl mallarımıza çöken, bizi umursamayan birisi oldu? halit dayım acaba şimdi neler yapıyor? acaba beyin hücrelerimiz de karıncalar gibi şuursuzca bilgileri işleyip sadece görevlerini yapıyorsa "ben" dediğim şey nerede ortaya çıkıyor? chatgpt ne zaman gerçeğe çok yakın insanlar üretip dolaşıma koyacak? bunları gerçek insanlardan ayıramadığımızda ne yapacağız? kim kime nasıl güvenecek?
bu yürüyüşlerden birinde karda kendi ayak izime rastladım. kardaki izin kıvrımlarına ve detaylarına baktım, benim botumla aynıydı. bu bendim, hüzünlü hissettim. bu zavallı adam bu ıssız ülkede ormanın derinliklerinde kendi başına yürümüştü, ailesi sevdikleri uzaklarda. kendi kendine bir şeyler yapmaya çalışıyordu. parasızlıktan ucuza düşürdüğü botun izleri bu yabani yerde manasızca duruyordu. sonra izleri takip etmeye çalıştım. yürüdüğüm yerleri yürüdüm, kendimi yürürken hayal ettim. izlerin sahibi yürürken ileri bakarak ve bir şeyler düşünerek yürüyordu, ben ise yere bakıp onun adımlarını takip ediyordum. birilerini takip etmek bu yüzden anlamsız diye düşündüm, takip ettiğin kişi ileri bakıyor, kendi fikirleriyle ileriyor ama sen yere bakıyorsun, izlere. sevgi, acıma ve zaman ötesi bir buluşma hissi vardı. biraz da gerçek olduğumu hissettim, gerçekten iz bırakıyordum. sadece kafamın içinde var olan bir şey değildim. sonra bir noktada kendi ayak izlerimle vedalaştım, geride 2 çift ayak izi bırakarak ve eve döndüm.
hayatımın sorunlarını derin düşünerek çözeceğimi sanmam bir hata olabilir. sonuçta zayıfım, yalnızım depresyondayım ve ne yapmak istediğimden emin değilim. şu an bana iyi gelen şey bu. rüyalarımda hep güzel anılarıma dönüyorum. gerçekten yaşadığım günlere. daria'nın bana aşık olduğu, genç olduğu ve bir geleceğimizin olabileceği günlere. bana bakıp aşkla dolduğu günlere.
bir gün işlerin düzeleceğini umuyorum. hayatın tahmin edilemezliğinin bir gün şans getireceğine inanıyorum. genç ve güzel kızların tekrar beni seveceğine inanıyorum. arkadaşlarımın, bolluğun, portakal bahçelerindeki tembel akşamüstü çaylarının, yer fıstığının olacağına inanıyorum. çok geç olmadan.
sevgilerle
3 notes · View notes
aynodndr · 3 months ago
Text
Bir kadının yüreğine girebilirsen
Sesini, nefesini,
Yaşadığı ülkesini
Gözlerinin bebeğini
Emeğini, rüyasını, dünyasını fethedersin..
Sağlığı da sen olursun, hastalığı da
Oğlu da sen olursun, babası da
Yaşama hevesi çabası da..
Bir kadının yüreğine girebilirsen
En büyük şairi
İnanılmaz mucizesi ve sihri olursun
Herşey yalan, sen zahiri
Herşey vesairse, sen cevahiri,
Herşeyden ötesi
Yüreğinin içinde ahiri olursun..
Bir kadının yüreğine girebilirsen
Yaşaması da sen olursun, ölümü de
Bir kadının yüreğine girebilirsen
Ya helalliği olursun
Ya veballiği
Bir kadının yüreğine girebilirsen
Ya adamı olursun
Ya haramı..
Bir kadının yüreğine girebilirsen
Ya kaybolursun
Ya da gerçek olan seni bulursun...!
İhsan TURHAN.
2 notes · View notes
kontvortex · 5 months ago
Text
ANGELOPOULOS BELGESELİ
BERKAY TIĞLI ANLATIYOR: Angelopoulos’un sinema dilinde iki öge ön plana çıkıyor; sinemasal zamanla gerçek zamanın çakıştığı uzun plan-sekanslar ve geniş plan çekimler. … Plan-sekanslarla Angelopoulos şiirsel ve estetik bir sinemaya ulaşıyor. Geniş planlar -her zaman öyle olmasa da- izleyicinin karakterle özdeşleşmesini engelliyor. ..Aynı şekilde geleneksel film akımlarının tercih ettiği gibi zaman ve mekan birlikteliğine set çekerek işlev birlikteliğine daha çok rol veren yönetmen, mitoloji anlatım tarzını zaman geçişleri ile aynı sahne içinde verir.)
HAKAN ÖZBEY ANLATIYOR:
Angelopoulos filmleri yalnızca tarihsel bir dış gerçeklikle de sınırlı değildir; yönetmenin dünyası o maddi gerçeklikle ötesi arasındaki bir gerilimde vucut bulur… İmge, bu gerilimin taşıyıcısı konumundadır; kendi başına konuşma ve anlam üretme gücüne sahiptir. Çoğu zaman bir metafor olarak işleyen imgeyi merkeze alarak uzun ve genel planlara dayanan bir dil kuran Angelopoulos, alışılagelmiş anlatı ve kurgu yapısını sarsar. Angelopoulos sinemasının gücü en çok buradan ileri gelir: imgenin kullanılış biçimi sayesinde mit, tarih ve miras sorunu antikiteden bugüne uzanan estetik ve politik bir bağlamda yeniden tartışılır. Böylelikle Angelopoulos, sürekli kendine referans yapan sinemasıyla miti her defasında yeni baştan kurar…)
OĞUZ ERDEN ANLATIYOR: ULYSSES GAZE filminde kameraya bakış:anı zamanın içinde dondurmaktır..akan anların toplamıdır film..anı zamanda sonsuz kılmaktır..zamanın acıya kaydolmasıdır.. bir harita sancısının kaydıdır..hayatın beyaz sayfasında sancı tutanağı dır bu…bakış sebeptir görmek sonuç…bakanla bakılan arasındaki mesafeyi hiçlemektir kadraja bakış..görmek ve görünmek lanettir..anı bakıştan görmeye evrilten lanet nedir ulis?nedir hüzne bakışı lanet kılan ? Angelopoulos filmde zulmü beyaza boyamıştır katliamı sislerin içine saklamış..renkleri beyazından ayırmış beyazı bağımsızlaştırmış sonsuzda …kendine ait kılmıştır.. yönetmen beyazdan renkleri çıkarınca geriye hüzün kalmıştır)
HARVEY KEİTEL ANLATIYOR ulysses gaze filmindeki savaş: kubbeli bazilika tipinde yapıdır.. kubbe geçişi KATLİAM tarihinde dönüm noktasıdırr…Bu çok eski binanın özelliği; yapımında kullanılan sütun, ve taşların tapınaktan getirilmiş olmasıdır….Milattan once balkandan kalma sislere açılır bu savaş..son sahnede sisin beyazına indikçe:korkunç ulumadan yapıldı ağlamak Yönetmen ulur gibi ağla dedi ..ulur gibi ağladım son sahnede
2 notes · View notes
otadam · 5 months ago
Text
Yalnız Bir Gökyüzünün Altında: İşçi Kalmak
Günün ilk ışıklarıyla uyanırsın. Yorgun bedenin, bir gün daha mücadele etmek zorundadır. Her sabah aynı yüzleri görürsün; kimisi bir inşaatın tepesinde, kimisi bir fabrikanın gölgeliğinde, kimisi ise şehir trafiğinde direksiyon başında. Ellerinin nasırlarına bakarsın, tırnaklarının altındaki yağ ve kir hiçbir sabunla temizlenmez. Ne fark eder, doktor da olsan, öğretmen de, ya da bir madenin karanlığında soluyan bir işçi... Hepsi aynı yere varır, sınıfın demir kapılarının ardına. Ve bu kapılar, yıllardır kilitli. "İşçisin sen, işçi kal."
Bu kapının ardında hayaller bile sınırlıdır. Güneşin altında ter dökerken, bir yanda cebindeki kuru ekmek, diğer yanda çocukların geleceği için kaygılanırsın. "Belki bir gün daha iyi olur," dersin kendi kendine. Ama bilirsin ki o "bir gün" sadece bir rüya. Şehirler, binalar, yollar senin emeğinle yükselirken, adını bile bilmezler. Sen yoksun, senin gibi milyonlarca insan yok. Çünkü bu dünyanın kitabında adın bile geçmez.
Bir de aşk vardır, cinsiyetsiz bir yoksulluğun içinde. Gözlerin sevdalanır belki bir iş arkadaşına, ya da o asla ulaşamayacağın uzak yıldızlardan birine. Ama o yıldızlar, senin değirmen taşının dönmediği bir gökyüzünde parlar. Sevmek, bir işçi için lükstür, sevmek bile bazen hakkın değildir. Çünkü senin sevdiklerin, evin köşesinde bekleyen aç çocuklar, belki de onlara bir gün daha sıcak bir şeyler getirememenin acısıdır.
Kendi bedenini ya da zihnini tüketirken, oturup bir kez olsun düşünürsün: Bu dünya neden böyle? Cevap bulamazsın. Çünkü senin gibiler için cevaplar bile verilmez. Çekiç sallayan bir kol, tebeşir tutan bir el, ya da direksiyonun soğuk metalini kavrayan parmaklar... Hepsi, aynı adaletsiz terazide tartılır. Bir uçurumun kenarında yaşarsın; bir adım ötesi boşluk, bir adım gerisi, sonu gelmez bir tekrar.
Günler geçer, yıllar geçer. Sen yaşlanırsın, çocukların büyür, ama değişmeyen bir şey vardır: O kilitli kapılar. Ve o kapıların arkasında bırakılmış hayaller, umutlar. Cem Karaca'nın sözleri gelir aklına; bir ağıt gibi yankılanır kulaklarında: "İşçisin sen, işçi kal." Çünkü bu düzen böyle kurulmuştur; kimse seni hatırlamaz, kimse senin mücadeleni bilmez. Ama sen bilirsin, her sabah o kapının önüne geldiğinde, ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar direndiğini.
Belki bir gün o kapılar kırılır, belki bir gün her şey değişir. Ama o güne kadar, senin mücadelen, senin sessiz çığlığın, bu dünyanın temellerini sarsmaya devam eder. Çünkü sen, adını bilmedikleri kahramansın. Sen işçisin, ama aynı zamanda bu dünyanın gerçek yaratıcılarındansın. Ve bu mücadele, her nasırda, her ter damlasında devam edecek. Çünkü sen işçisin, işçi kal..
6 notes · View notes
kalemineiyibak · 2 years ago
Text
Telli Kuş
Sen, sevgilim... Başka bir masalın mazgallarda beni yaktığı en hakiki gerçeği... Seni bana vermeyen cehennem kaderin acıyı el üstünde tuttuğu yalnızlık gecesindeyim.
Anlaşılmaz, görülmez, düşlerden öteye geçip gerçek olmaz 'biz' mümkünü. Bugün de acıyla pişirdim harflerimi; yirmi dokuzdan geriye kalan yirmi sekiz... Z ayrıldı önce, zor dememek için bir daha.
Şimdi onun yanındasın. Hep ama hep onun yanındasın. Kalbinin ışıklarıyla uyanmak bana nasip olmadı...
Kul, bugün de küle döndü. Kurtarılmayacağından o kadar emin ki, artık...
Ötemin ötesi yok sende. Bu açmazdan ötem yok.
Karaçalı, yeşil gözlerinden af diliyor. Çok ağlattı. Çimenlerin imdadına seslenir oldu gözlerim. Beni affetsinler, umarım.
Sevgilim, ben sana mutlu bir sevda bağışladım; kazana atılan ben oldum. Bu talihin bu aşkı güldürmez olduğu evvelinden belliydi. Acıyor.
Kalbimin odacıklarında katliamı var aşkın. Önce kendini mi, beni mi öldürecek? Karar veremiyor.
Soytarıyım. Kerhanede bozuk paraya satılmak üzere aşkım...
Üzgünüm, devasızım, sensizim, darmadağınım. Ne fark eder? Sensizlik, gecenin harflerini çalarak ona aşkını bağışladığın yerden beni öldürüyor. Onunlasın. Orası ne de mutlu şimdi...
Ben... Ben, hep mi Karaçalı? Buduyorum kendimi, gözlerimden sen dolu dallar kesiliyor. Ağacım da köksüz artık. Ben bu sevdanın sevda sızısıyım.
Kabul etmez mi kalbin, varlığımın her haddinden saklı olan bu hak dolu aşkı? Yenildim. Darmaduman. Satıldı, hayaller. İşportaya.
Kurban edildi, özgürce sevebilmek saadetim.
Ellerim yukarı! Tutukluyum bu aşka. Hücreler ceza ile beni kovalar, kefaretle dahi çıkarmaz beni kalbin. Bunca yıl yattım; mahkum mahkum. Yine yatarım bu aşkın acısına; paşalar gibi, enayi gibi, aptal gibi.
Hücremle baş başa, duvarlarıma yazılan sensizliğin yeni günde başa sarmak gerçeğiyim. Yine sana uyandırmayacak Tanrım, yine eller sevecek seni. Eller... Benim yabanım; telli kuşum, kalbime batan tellerinin kalbimin ötesinde ötüşünün beni uyutmaz sessizliği; Sen, hep sen sevgilim...
Sen gül diye, sen yanma diye; ben yandım. Varsın, saçlarımdan savursun aşk, ölsem kalbimden almana izin vermem seni... Bırak, bari o kalsın, kalbimdeki sen, benim olsun. Gücüm kalmadı sevdanın ayarsızlığında. Bir o kaldı bana...
Serçeler telli kuşumun kıymet bilmez atmosferi ama o yeminli; aşkla ötmeyecek benim için kalbi...
Dilara AKSOY
12 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 1 year ago
Text
Sana duyduğum neydi?
Aşk mı?
Daha fazlası…
Sevgi mi?
Tarifler ötesi…
... Hasret mi?
En çekilmezi…
Tarifler ötesi bir sevgi benimkisi,
Ne sen bunu anlayabildin
Ne de ben anlatabildim duygularımı…
Senle yaşar oldum, sensizliğimi…
Seni Umutsuzca,
Beklentisizce,
Hayallerce Sevdim Uzağından...
Seni Göremeyen Gözlere İnat,
Seni Hissedemeyen Ellere İnat,
Seni Bir Türlü Bana Getirmeyen Zamana İnat,
Seni Sevmekten Vazgeçmeyeceğim.. 💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕BİTANEM
Tumblr media
Gönlünüz sevinçlerle dolsun
Sağlığınız tam olsun
Neşeniz bol olsun
Gerçek sevenleriniz olsun
Herşey gönlünüzce olsun
Mutlu hafta sonları
🍀🌼Günaydın🌼🍀
Tumblr media
8 notes · View notes
gamzeles-blog · 11 months ago
Text
Tumblr media
Ölüm mü daha çok şaşırtır sizi yoksa doğum mu? Duyar duymaz beni afallattı bu soru. Gerçekten en ilginç olan hangisiydi? Kulağımı tırmalayandan başlayalım üzerine düşünmeye. “Ölüm”. Var oluşun bir parçası. Her canlının bir gün yaşayacağı gerçek . Ölüm gerçekleştiğinde bedenin dünyada bir eşya gibi kalakalması çok tuhaf. Can yok, ruh yok, hareket yok. Ölen kişi kim olursa olsun en fazla 72 saat sonra çürümeye başlayıp kötü kokacağı için, istenilmeyen bir an önce dünyadan yok edilmeye çalışılan bir eşya. Demek ki can olmayınca bedenin dünyada yeri yok.
Şimdi gel gelelim duyduğumda ağzımı kulaklarıma vardıran kelimeye. “Doğum” tam anlamıyla bir mucize. Bu mucizeye bir anne olarak olabilecek en yakın şekilde şahit olmak hayattaki en güzel şansım. Kadın bedeninin hacmi, gücü, dayanıklılığı, bilgeliği, işlevselliği, adaptasyonu ve toparlanması hayret ve gurur verici. Her şeyden daha çok size ihtiyacı olan bir canlıya uzun bir süre duygularınız, yediğiniz, içtiğiniz, dinlediğiniz, izlediğiniz, okuduğunuz, yaptığınız, canınız, kanınız her şey ile yaşam alanı olduğunuzu idrak ettiğinizde yavaş yavaş yükleniyor annelik. Zor ve sancılı bir yolculuğun ardından gelen vuslat sonucunda ilk nefes, ilk ağlayış, ilk bakış, ilk besleme ve ilk ten teması arayışı ile taçlanıyor. Velhasıl doğumun en can alıcı ve şaşırtıcı tarafı bence kadının anne olmayı, bebeğin ise o minik hali ve acizliğine rağmen ne yapması gerektiğini zihin ötesi sezgisel bir yerden çok iyi bilmesi. Hayal ettiği gibi bir doğum süreci yaşamış bir kadın olarak bu konuda tavsiyem zihni mümkün mertebe susturup, bedenine ve bebeğine sezgisel bir yerden güvenmek. Onlar ne yapacaklarını bizim anlamlandıramadığımız bir şekilde iyi biliyorlar.
Bu bakış açısıyla bakıp yarıştırdığım tuhaflık müsabakasında aralarında seçim yapamıyorum. Çocukken kendini bilmez yetişkinlerin sorduğu “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” sorusu karşısındaki zihinsel ve duygusal çıkmazda buluyorum kendimi. Bence ikisi de berabere.
4 notes · View notes
gridirhayat · 2 years ago
Text
Bi müzik listesi yapıyorum, sevdiğiniz şarkıları ekleyin sizde.
Hâlâ aynı bankta - Rope
Küfür mü iltifat mı - Canozan
deniyorum, ama - Mavi
Bıçakları sırtımda hayatın - Doruk Erester
Dibe iniyorum - Rei 6
Boşver be - Skapova
Ben senden vazgeçtim - Skapova
Ben hâlâ vazgeçmedim - Skapova
Son Arzum - Skapova
Loş, karanlık, hoş bi' şarkı - Hemsaye
Kötüsünü kendime yaptım - kendimden Hallice
Yaratılışın ikinci günü - Hemsaye, çağan Şengül
Bilemedim yorulduğunu - Alp Can zeybek
Küçüğüm - çağan Şengül
Sarılınca geçmiyor - Kaldı 8
Boş çekmeceler - Ahmet Hatipoğlu
Menerit - Kanove
Mumdan kayık - Beycan dağcı
Bu yüzden - Güncel Gürsel Artıktay
Benim Olmayanım - yıldızlardan Düştük
Sakince Yoruldum - Kendimden Hallice
Kanıyorduk - Redd
Binalar Dar - Can Koç
Fafnir - Kanove
Fafnir 2 - Kanove
Kalp Atışları Ve Çelenk - Şiir
Gökyüzünü Tutamam - Can Koç
ama hâlâ - Mavi
Zift - Revios
Tırnak İzleri - Revios
Protez - Revios
Antagonist - Revios
Sarılsana Bana - Vesaire
Şehir - Vesaire
Alışırım Gözlerimi Kapamaya - Manga
1826 Gün - Rota
Vahlar Ağacı - Rekkostal
Seneca'nın Mezarına Yolculuk - Kanove
Üvey - Revios
Kaplumbağa - karambol
Sarhoş Rüyalar Ve Taksimetre - Şiir
Şair Baktığında Dolunaya - Kanove
Konsomatrisin Ninnisi - Şiir
Ay Işığı Ve Bektaşi Üzümleri - Kanove
Dijital Yalnızlık Ve Mavi Saçların - Şiir
Aşk Bir Mezar Kuşu - Kanove
Gidenler Anısına On Yıllık Saygı Duruşu - Revios
Toz - jakuzi
Gökdeniz Abi - şiir
Babam Ve Kırık Oyuncaklar - Kayra
Kendine Rağmen - Jakuzi
İpucumu Buldum - Rinxlaya
Gökyüzüne Bak - Morphia
Duyar Mısın - Morphia
Saklandım - Morphia
Sana Göre Bir Şey Yok - Jakuzi
Sen Bilirsin - Elyas & Taha
İncinmesin Kanatların - Elyas & Taha
Ölü İhtimal - Baturalp
Anla Artık Çocuk - Yıldızlardan Düştük
Sadece - kerem
Unuttum - İmpala
Hatıralar. - İnsanlar gerçek olsa
Seninle Manyak Güzel Olabilirdik - Bazen Uçmak İsterim
Bir Adam - Suzan Hacigarip
Özledim işte - karamel Makiyato
Rol - Lia Shine
Bizden Olsun İsterdim - Boramess
İz - Femrez
Yarın Bugün Gibiyse? - Boramess
Sanki Hevesim Hiç Kırılmamış Gibi - Berkay Altunyay
Dönemedim O Gün Evime - Boramess
Sarhoşum - yedinci Ev
İyi Uykular Peder - Rota
Ah Aman Aman - Kirli
Nereye Kadar - yedinci Ev
Gezegen - yedinci Ev
Zaman Yok - Son Feci Bisiklet
Eksik - Batu Akdeniz
Hiç İyi Değilim - Dolu Kadehi Ters Tut
Sanırım ölüyorum - Agoni
Rahatımı Bozamam - Ravend
Beni Hatırladın Mı - Cem Adrian
Hayatım Leş - Mavi Gri
Anlatamıyorum - mor ve ötesi
Kayıp Şehir - Soner Avcu
Yoksun - Naz ölçal
Bazen - mor ve ötesi
Ah Canım Sevgilim - Rei 6
Kediler Ve Şarkılar - yaşlı amca
Bir Bilsem - Berkay Altunyay
Sevilmemişim - nasıl derler bilirsin
Senden, Benden, Bizden - Athena
Bana Kendimi Ver - Sancak
Seninle , Mavi - Yüksek sadakat
Araf - mor ve ötesi
Aden P2 - Lia Shine
Eskimiş Senelere - Aspova
Aşk Nereden Nereye - Gripin
Kalbimden Tenime - canozan
Son Kez - Rota
Öleceksek ölürüz - Emre Fel
Zor - Erdem Öner
Bu Yağmurlar - Emre aydın
Öyle kolay aşık olmam - Canozan
Dediler Ki - üç nokta bir
İstanbul - Pamela
Nasıl Güzel - sufle
Forsa - mor ve ötesi
Kanıyorduk - redd
Sen de saçmala - redd
Kendimi Buldum - sufle
Hiç bırakma - Anıl Bektaş
Allah'ına Kurban - Pera
Küsme bana - Atakan ata
Hiç kimsenin günahı yok - sufle
Kendimden mi kaçsam - bazen uçmak isterim
Hiçbir yere gitmedim - Hemsaye
Köprüaltı - duman
Hissettin mı - sufle
Yıldızlara bak - yaşlı amca
Ankana kül oldum - Görkemiroğlu
Senden önce senden sonra - sufle
Kayboldum - sufle
Kapkaranlık her günüm - sena şener
Senin marşın - duman
Hayatı yaşa - duman
Arsız Gönül - Athena
Kafama göre - Athena
Kördüğüm - başka
Pus - sufle
Ay karanlık - cem karaca
Bir varmış bir yokmuş - Fatma Turgut
Boşver - nüans
Aşk yok olmaktır - Mabel Matiz
Hep yaşın 19 - MFÖ
Portekiz yağmuru - Boramess
Bende bir çare yok - Boramess
Yıldızların ötesinde - izah
Mayıs 6 - Rope
Beni yordular - Rope
Bunun adı yalnızlık - Rope
Kupa kızı ve sinek valesi - Teoman
Sorgu - rehber
Söndülerse - anıl Piyancı
Dönme - Batuhan kordel
Belki de - tuğkan
Sar bu şehri - canozan
Gitme - dolu Kadehi Ters Tut
Şu an - son feci bisiklet
Bana öyle bakma - Teoman
Bakma bana öyle - Nova norda
Derine indik - adamlar
Toprak yağmura - canozan
Gökyüzü - perdenin ardındakiler
Madem - dolu Kadehi Ters Tut
İstasyon - son feci bisiklet
Yorgunum ve ağrılar - Kaan Boşnak
Hallice Halim - konuya Fransız
Ressamın şarkısı - Bekir karahan
Ütopya - son Feci Bisiklet
Benimle kayboldun - Kaan Boşnak
Rüyalarda buruşmuşum - adamlar
Acının ilacı - adamlar
Seni kendime sakladım - duman
Sarılırım birine - adamlar
Bikinisinde Astronomi - son Feci Bisiklet
Ve ben - yaşlı amca
Siktiret boşver - redd
Bulunmam gerek - Can Bonomo
Derbeder - gece
Kötü şeyler - son feci bisiklet
Yaşıyorum sil baştan - ari barokas
Kırık - neyse
Melekler ölmez - mor ve ötesi
Bul beni - canozan
İtiraf - redd
Kelepçe - yirmi7
Yorma - seksendört
Siyah - neyse
22 - gece
Geçmişin yükü - Pentagram
Yeniden doğarsa - canozan
Işıkları söndürseler bile - manga
Ay düşmüş elektrik tellerine - yirmi7
Yağmur - Suzan Hacigarip
Halledebilirdik - birileri
Yarım kaldım - çağan Şengül
Anlar ona - yedinci Ev
7 notes · View notes
ahgelgorbeniaskneyledi · 1 year ago
Text
Türkiye sınır ötesi operasyon yaparken
Bir tek sivil ölmemesi için gerekirse askerini şehit verdi.
O sırada tüm Avrupa ve ABD lobileri
"Türkiye sivil katliamı yapıyor" diye
Kara propaganda yaptı.
Fakat aynı güçler İsrail'in sivil katliamına kör.
Siz Türk askerine kurban olun.
��şte "medeni dünya"nın gerçek yüzü.
Dünya'ya insan hakları ve demokrasi pazarlayan ABD, İsrail'in katliama devam etmesini istedi.
Gazze'ye insani yardımların ulaşması için
teklif edilen geçici ateş kes kararını
BM Güvenlik kurulunda ABD veto etti.
İsrail'in katliamına kısa bir süre ara vermesine bile razı olmadı ABD devleti.
İşin en acı yanı da ABD adına ateşkesi veto eden Afrika kökenli bir köle çocuğu olan siyahi bir kadın. Mazlumun ahı karşılıksız kalmaz.
Dünyayı sömürmek için
Milyonlarca insanın kanına girdiler,
halkları açlığa mahküm ettiler,
Zenginliklerini gasp ettiler.
5 notes · View notes
aydinserdarkuru · 1 year ago
Text
OKUDUĞUNU ANLAMANIN 5 YOLU
Tumblr media
Sevgili dostlar,
Gezip tozmaktan son zamanlarda bir şeyler yazamıyordum. Baktım köreleceğim yazayım dedim. Ele almak istediğim konu son derece önemlidir efendim. Genel olarak baktığımızda insanlarımızın çoğunun ya hiç okumadığını okuyanların da okuduklarını anlamadığını fark ettim. 
Sosyal medyaya bir şey yazıyorum örneğin "hayatının kontrolünü eline al" diyorum ama okuyan arkadaş "Hocam neden pazardan bir kilo armut al yazdın ?" diye bana mesaj gönderiyor.
Demek ki Galaktik uhrevi imparatorluğumuzun eğitim sistemi bu işi gözden kaçırmış. 
Okumayı öğretmiş ama anlamasını öğretmemiş (bilerek mi acaba ?)
O zaman ailenizin ve mahallenizin Algı Yönetimi uzmanı olarak bu işe bir pençe atmamın zamanı gelmiştir. Şimdi size etkili okumanın beş bilimsel tekniğini vereceğim.
1) Aktif Okuma : Dostum okuma sadece gözlerini harfler üzerinden geçirmek değildir. Yani gözlerini harfler üzerinden geçirerek koca bir kitabı okursun ama ne anlatıyor diye sana sorduklarında kem de küm edersin. Aktif okuma şudur. 
Okurken eline güzel renkli kalemler alırsın. Karşına çıkan anahtar kelimeleri, hoşuna giden düşüncelerin ve fikirlerin altını güzel güzel çizersin. Kitabın boşluklarına, içine koyacağın postitlere veya özel olarak tuttuğun deftere bunların en önemlilerini yazarsın hatta o cümlenin sana düşündürdüklerini de yazarsın. Böylece o kitabı daha derinden anlamaya başlarsın. Yani dostum eline kitabı alıp haldır huldur okumak çözüm değil. Önemli kitaplar ciddiyetle okunur en azından  o yazarın emeğine saygı duy, elindeki kitabı yazar beş senede yazmış sen yatakta uzanıp okumaya çalışıyorsun. Ayıp ayıp.
2) Çift Kodlama Tekniği : Şimdi nedir bu teknik hocam dersen hem görsel hem sözel bilgileri bir arada kullanmaktır. Bak şöyle yapacaksın. Örneğin bir tarih kitabı okuyorsun ama olayları kafanda oturtamıyorsun. Alacaksın bir kağıt önüne ve olayları zaman çizelgesi şeklinde çizmeye başlayacaksın. Ya da bir tablo yapacaksın. Böyle yaparsan bir anda sihirli bir şekilde olaylar kafanda canlanmaya başlar. Ya da felsefi bir kitap okuyorsun ama fikirler kafanda canlanmıyor, gene alacaksın bir kağıt soyut fikirleri şemalarla veya şekillerle kendi anlayacağın şekilde çizeceksin. Böyle yaptığın zaman o fikirler bir anda daha anlaşılır hale gelecektir. 
3) SQ3R Yöntemi :  Bu yöntem İngilizce (Survey, Question, Read, Recite, Review) kelimelerinden oluşturulmuştur. Yani şudur. Bir kitabı eline aldın böyle yepyeni mis gibi kokuyor. Önce Survey yani genel bir inceleme yapacaksın. Kitabı şöyle haşır huşur karıştıracaksın genel bir göz gezdireceksin. Sonra bu göz gezdirme sırasında kafanda bir takım sorular oluşacak yani Question kısmına geleceksin ve bu soruları yazacaksın. Yani acaba kitap senin bu sorularına cevap vermiş mi bakalım diye düşüneceksin. Sonra başlayacaksın bismillah diye okumaya bu da reading kısmı. Okurken aralarda durup kendine kendine anladıklarını özetleyeceksin bu özetleri yazarak yaparsan harika ötesi olur yani recite edeceksin. En sonunda kitap bittiğinde en başta yazdığın sorular ve çıkardığın özetleri gene gözden geçireceksin. Bak bunu yaparsan o okuduğun kitabı on sekiz sene sonra sordukları zaman bile hatırlarsın. Bunu yapmaz hım hım hım diye okuyup geçersen bir gün sonra bile o kitabı hatırlayamazsın.
4) Kritik Okuma: Şimdi bu teknik tabi öyle aşk kitapları ya da on saniyede beyninize format adın gibi kitaplarda uygulanmaz. Bu teknik ciddiyetli felsefi, psikolojik eserlerde uygulanır. Buna göre metni okurken her fikirde durup eleştiri yapmaya başlayacaksın. Sanki yazar karşındaymış gibi fikirleri sorgulayacaksın hayalinde onu eleştireceksin. Hadi oradan, nereden biliyorsun hani bakalım kaynağın diyeceksin. Yani kitapla güreşmeye başlayacaksın. Yazarın argümanları mantıklı mı yoksa deli deli konuşup durmuş mu ? Fikirlerinin kaynağı nedir yoksa işkembeden mi sallamış ? Bu yazarın söyledikleri senin hayat tecrübenle uyuşuyor mu yoksa gerçek hayatla ilgisi olmayan laflar mı sallıyor ? Bu şekilde kitap okumak hem çok zevklidir hem de bir ton sahtekarın beyninin ırzına geçmesini de engellemiş olursun.
5) Metakognitif Farkındalık : Bu da bir şeyi okurken kendi düşünce süreçlerinin ve iç sesinin farkında olmak demektir. Örneğin bir kitabı okuyorsun ama bir yere geldin oku oku anlamıyorsun (Örneğin Kant babanın tüm eserleri benim için öyle oluyor adam bir laf ediyor anla bakalım anlauyabilirsen tabi çevirmenlerin de büyük etkisi Türkçe çevirisini anlamadığım bir eseri İngilizcesinden okuduğum zaman şip şap anlıyorum) Anlamadığın zaman öff püff diye hemen sayfayı çevirme düşün bakalım neden anlamıyorsun düşünce zincirin nerede kopuyor ? Bazen kelime bilgisinden kaynaklı olabilir o zaman oturup o kelimeyi anlamaya çalışacaksın. Bazen ek kaynaklara ihtiyaç duyarsın örneğin yazar sana bir olaydan örnek verir ama sen o olayı bilmiyorsan anlayamazsın. O zaman oturup o olayı ya da fikri de öğreneceksin. Yani temel olmadan binayı çıkamazsın.
Yaa işte böyle. Bak okumak ne kadar ciddi bir işmiş değil mi ? Unutma bilgi her zaman yaşamında atılım yapman için gereken sermayedir.
Hadi bir iyilik daha yapayım seni geliştirecek onlarca video dolu You Tube kanalımın linkini de buraya bırakıyorum. Bence kendine bir iyilik yap ve gir bir incele derim.
https://www.youtube.com/AydinSerdarKuru
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
4 notes · View notes