#Geçicilik
Explore tagged Tumblr posts
Text
الأنظمة ڪ جلود الخزف هشاشتها هي التي تدفعني إلى رؤية مشاهد الزوال بأجنحة غير مرئية وشفاه ناعمة.
Systems are like porcelain skins, their fragility is what drives me to see scenes of transience with invisible wings and soft lips.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sistemler porselen deriler gibidir, kırılganlıkları beni görünmez kanatları ve yumuşak dudaklarıyla geçicilik sahnelerini görmeye itiyor.
211 notes
·
View notes
Text
Zaman değil, bir sonsuz hüzün, dedim, usulca doğrularak. Yazarken, yaşarken... bir çınlama, bir ân, beşinci mevsim, on üçüncü ay, sekizinci gün. Belki de bir yetinmeme ruhu. Gizli bir geçicilik acısı. İçimizde dışımızda bir boşluk. Geçer ve yoktur. Her şey yabancıdır artık.
49 notes
·
View notes
Text
Hayat, uçsuz bucaksız bir yolculuktur; başlangıç noktası doğum, varış noktası ise bilinmezlik. İçinde tatlı bir rüzgâr gibi esen mutluluklar da vardır, keskin bir bıçak gibi sızlatan acılar da. Doğanın her döngüsünde olduğu gibi, hayat da karşıtlıklarla büyür: Baharların ardından gelen kışlar, güneşi özleten yağmurlar, özlemi anlamlı kılan kavuşmalar…
Mutluluk, bazen bir çocuğun kahkahasında, sevdiğin birinin gözlerinde ya da başarının hak edilmiş tatminindedir. Ancak aynı yolculukta kayıplar, hayal kırıklıkları ve yalnızlık da vardır; onlar da ruhumuzu şekillendiren ince detaylardır.
Hayat, bazen tatlı bir meyve gibi keyif verir; neşeyle ısırırsın. Ama bazen o meyvenin çekirdeği boğazında kalır, nefes almakta zorlanırsın. İçindeki her şeyin geçici olduğunu anlaman uzun sürer, fakat bu geçicilik bir lanet değil, güzelliktir aslında. Çünkü acı geçer, mutluluk solar ama geriye "yaşadım" diyebilme cesareti kalır.
Belki de hayatı anlamlı kılan, ona anlam yükleme çabamızdır. Herkes kendi hikâyesini yazar; bazılarınınki bir şiir gibi zarif, bazılarınınki sert bir roman. Ama her bir satır, seni sen yapan bir derstir. Hayat, öğreten bir öğretmen gibidir, asla sabırlı değildir ama hep haklıdır.
Sonunda, tüm gerçeğiyle hayat, ne kadar kısa olduğunu fark ettiğin bir nefes gibidir. Tadını çıkar, çünkü bu yolculuk tekrarlanmaz. 🌿
9 notes
·
View notes
Text
-ÇIKMAZ SOKAKLAR ÖRGÜTÜ-
Mevsimler değişir de bütün gösterişli çiçekler terk eder parkı bahçeyi, bir tek o kalır geride hüznün, umudun ve direnişin kokusunu taşımak için. Sarıpapatya. Onunla her karşılaştığımızda melodi tadında söyleşiyoruz, yürürken eşlik ediyor hislerime. Ütopyanın tozlarını serpiyor yollara. Eksik kalan yanlarıma yerleşiyor polenleriyle ve bana duygu borcu varmış gibi gülümsüyor, gülümseyişi dünyanın yalnızlığını tedavi ediyor.
Bu küçük yolculuk bitince beton cehenneminin içinde buluyorum kendimi yeniden. Sarıpapatya turuncu ve daha sonra gittikçe grileşen bir boyuta bırakıyor beni. Vedalaşıyoruz sarıpapatyayla. Çıkmaz sokaklar karşılıyor beni. Varoluşun dilsiz muhafızları. Çıkmaz Sokaklar Örgütü ve o örgütün en azılı militanları önce ters kelepçe yapıp sonra bir çatıdan başka bir çatıya fırlatıyor bedenimi. Eski ve viran evlerdeki antenlere takılıyorum, oradan çölden yapılmış gökdelenlere, bulutlara ve sahibine ulaşamadığı için havada asılı kalmış sözcüklere. Üstüme giyiyorum o sözcükleri. Her dokunuş bir ses olarak düşüyor damlacıklar halinde; kader diye dayatılmış yoksulluklarına ve ezilmişliklerine asla itiraz etmeyen ama ırklarıyla övünen zavallı kalabalığın üstüne.
İptal edilmiş limanlar bırakıyorum ardımda. Issızlıktan yapılmış kıyılar ve gelmeyen vapurlarıyla ünlü rıhtımlardaki bekleyiş kokusu. Okyanusta fırtınanın çalkaladığı bir yük gemisi gibiyim. Dünyanın bütün suçlarını konteynerlerle taşıyan ama varacağı yeri bilmeyen bir yük gemisi. Aldım dalgaları hatalı şiirler yaptım onlardan. Bu dünyada tek bildiğim şey buydu sanırım. Nerede olursam olayım; bir kayanın üstündeysem onu yontup tozlarından yenilgiler yapıyorum. Bir trendeysem eğer geçtiğimiz bütün istasyonlara harfler bırakıp o harflerden bir veda ordusu düşlüyorum. Gülümsüyorum nedensizce o düşlerin içinde. Ben düşlerden başka hiçbir yerde gülümseyemedim.
Sonra durdum, etrafıma bakındım beton cehenneminde. Akşamı getirip koymuşlar kentin meydanına. Herkes kendi öyküsünde boğulmaktan geliyor. Akşam denen çukura dökülüyor. Ayrı yatılan odalar, ölmüş yatak odaları, kabulleniş salonları... Sabah oluyor ama çukurlaştıkça çukurlaşan akşam hâlâ devam ediyor. Bu kez yeni başlayacak olan gün devasa bir ambar kapısının gıcırdamasıyla açılıyor. Bütün hikâyesini yanına alarak geçicilik kavramının içine dökülüyor insan. Peki ya belleğin bulanık ırmağı nereye dökülür? Nereye dökülür? Bildin mi? Bir kentin çocukluğu kadar uzaktı bu sorunun cevabı. Haber alınamayan sevgilinin yüzü kadar uzaktı.
Yanıtını insanlardan alamadığım bu soruyu sarıpapatyaya soruyorum. Toprağın hediyesi sarıpapatya. “Anıların ve rüyaların ölünce gittiği yere dökülür belleğin bulanık ırmağı” diyor sarıpapatya. O yüzden onlar ölmemeli. Anılar ve rüyalar; tanrının bile terk ettiği, ıstıraplarla dolu zaman yolculuğunda kalbin son tutunuşudur. Beton, kötülük, acımasızlık, yoksulluk ve mutsuzluk tarafından kuşatılmış insanın sığınağıdır. Bir boyuttan bir boyuta savurmalar ustası olan Çıkmaz Sokaklar Örgütüne karşı direnişin kalesidir. Karıncalar, böcekler, kuş cıvıltıları, ben ve kır çiçeği sarıpapatya söyleşiyoruz başkaldırı tadında. Büyük suçlar işliyoruz. Büyük suçlar.
7 notes
·
View notes
Text
“Dert, onunla yaşayacağını düşünmektir, gelip geçicilik dert değildir…… ölecek olsam benim ne derdim olabilirdi ki; dert yaşamaktır…..”
2 notes
·
View notes
Text
Değişmek isteyip istemememin bir önemi yok, çünkü değiştim. Ölüme hissettiğim yakınlıkla, kendi ölümlülüğümün farkındalığıyla dolu, incelikle işlenmiş güçlü bir ses yazılarımdan dışarı taşıyor. Yeni bir baskı bu. Havada bir geçicilik hissi var. Şimdi her şeyi yazmalıyım çünkü ne kadar vaktim kaldığını kim bilebilir?
53 notes
·
View notes
Video
youtube
Geçicilik [Full Album] - Oghuz Khagan (1973)(Fictional AI Band)
4 notes
·
View notes
Note
Arkadaşlık nasıl olunur ?
Misal benim arkadaşlarım var hepsi özünde iyi insanlar ama içimde onlara karşı bir bağ yok mesela hep bir gün gidecekler ve kendimi hiç benim arkadaşlarım olmamışlar gibi davranırken buluyorum yada onlar için gelip geçici bir insan olduğumu düşünüyorum ...
Yani bazı kavramları ayrıştırmak lazım sanırım. Arkadaşlık ile dostluk farklı şeyler neticede. Arkadaşlık bağları genelde daha kalıcı bağların kurulup kurulmayacağını anladığın yüzeysel sürece deniyor kendi adıma. Kendini açabildiğin insanlar, yanında kendin olabildiğin insanlar için zaten çabalıyorsun. Belki şu anki arkadaşlık bağlarında bunun konforu için bir fırsat bulamadın ya da aramadığın için gözardı ettin. Gelip geçicilik konusunda tam olarak kalıcı hiçbir şey yok zaten. Ailemizden çevremize herkes hayatımıza girer ve çıkar, bizim başkalarının hayatında yaptığımız gibi. Bunlar doğal. Ama biterse düşüncesiyle bağ kurmamak "Zaten ölücem" diyerek yaşamamak gibi biraz çünkümsü. Eyyorlamam bu gadar, evet
3 notes
·
View notes
Text
Dünya dediğimiz bu ibret hayalhanesi, bölünmez cüzlerin birleşmesinden oluşmuş bir hikmet âlemidir. Bu cüzlerin (parçacıkların) her biri daima değişip dururken ve birleşik cüzlerin her an ve saat birbirinden ayrılıp dağılması mümkün iken dünyanın artık tümüyle sonradan yaratıldığında, geçici olduğunda ve her yaratığın da birbirine bağlı özelliklerle meydana geldiğinde şüphe var mıdır? Dünya mademki sebepler ve müsebbipler zincirine bağlı bir geçicilik yurdudur, elbette bu zincirler olmaksızın ileride bir kudret dairesine dönüşeceği bellidir. Bu kudret dairesi de ukba denilen ahiret yurdudur. Fena yani geçicilik dediğimiz şeyde aslında sebepler ve müsebbiplerin birbirine düzenli bağlılığının bozulması demektir. Öyleyse sebeplerin müsebbiplerle olan geçici alakası kaybolup kudret kendini gösterecek, ahiret denilen gerçek durum ortaya çıkacaktır. Bu gerçek yurdun bozulmaktan uzak, daimi bir âlem olacağı tabiîdir. O halde akıl sahibi olgun kişi fani cihanla sevinmez, tersine ondan nefret edip yüz çevirir. Çünkü geçicilikle sevinmek de geçicidir. O da sevindiği şey gibi kaybolacaktır. Bu yüzden aklıselim sahibi kimse, ona asla değer vermez.
Hikem-i Ataiyye
7 notes
·
View notes
Photo
Bakmak ile Görmek arasındaki ince fark ; Bakmak şahitliği, görmek derinliği ifade eder. Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir. Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir. Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır. Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır. Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız. Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ki ise yaşamaktır. Bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular ve yorumlar. Bakınca kenardan tutarız, görünce iki elle sarılırız. Bakınca severiz, görünce hayran oluruz. Peki ya siz? Bakıyor musunuz ya da görüyor musunuz? Ya da… baktıklarınızı görebiliyor musunuz? #kars 2015 Bu da at serisinin ikinci fotoğrafı 💙 #türkiye #turkey #çıldırgölü #horsesofinstagram #horselovers #lakelife #perspective — view on Instagram https://ift.tt/JQwaf89
2 notes
·
View notes
Text
Kadın ve Şiir
Uğruna sayısız şiir yazılanlar
Ve şiir olamayıp şiir yazanlar.
Hoş mu bizleri bu kategorilere koyuyorum
En çok sahip olmayı istediklerine yazanlar
Ve yazdığı şeye sahip olamayıp eserleriyle başbaşa kalanlar.
Bir eser kime aittir
Onu yazana mı onu yazdırana mı
Bir aşk kime aittir
Aşık olana mı olunulana mı
İstemiyorum
Kuralları,taktikleri,beklemeleri...
Sırf bana yazılsın diye yazılan kadın oluyum diye içimdekileri dile getirmemeyi
İstemiyorum gizemli kadın olmak !
İstemiyorum böyle olmamı istiyorsan senin olmak !
İstenilmek zorunda mısın sen
İstemen neden bu kadar zor kadın
İlla çok güzel olmalısın uzun mu olmalı kirpiklerin
Yoksa sana şiirler okunmaz mı kadın
Hep sevgi dolu mu bakmalı senin o gözlerin
Yoksa sana bakılmaz mı kadın
Hep şarkı mı dönmeli senin o dilinde
Yoksa seni kimse dinlemez mi kadın
Bu beden hep güzel mi giyinmeli
Yoksa onlar seni beğenmez mi kadın
Yanlış yola girdin,bir hata yaptın
Şimdi seninle yol yürünmez mi kadın
Eskiden farklıydın şimdi değiştin
Yoksa artık seni istemezler mi kadın
İstesinler veya istemesinler ne fark eder
Hayat bu derler ya biri gelir biri gider
Bunca geçicilik için de her şey biter
Hayatta önemli olan tek değer
Allah bize ne emreder
0 notes
Text
BUSİAD'da ChatGPT'ye felsefik bakış
https://pazaryerigundem.com/haber/191813/busiadda-chatgptye-felsefik-bakis/
BUSİAD'da ChatGPT'ye felsefik bakış
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD), Bursa Uludağ Üniversitesi ve Bursa Felsefe Kulübü’nün paydaşlığıyla düzenlenen Açık Kapı Toplantıları/Felsefe Söyleşileri 2024-2025 dönemi, “Homeros’tan ChatGPT’ye Bilişsel Ufkumuz” başlıklı söyleşiyle başladı.
BURSA (İGFA) – Moderatörlüğünü Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hızalan’ın üstlendiği söyleşide İstanbul İletişim Enstitüsü Kurucu Başkanı ve Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu, yapay zeka dönemini, hiper sözlü kültür dönemi olarak tanımladı.
Sözlü kültürden yazılı kültüre geçişte yaşanan bilişsel dönüşümdeki gibi bir dönüşümün eşiğinde olunduğunu kaydeden Prof. Dr. Nalçaoğlu, ChatGPT’nin akademi dünyasında büyük bir paniğe neden olduğunu da kaydetti. Nalçaoğlu, ödevlerini ChatGPT’ye yaptıran öğrencilere, “Kötü yazıyor zaten. Sadece yardımcı olarak kullanın” dedi.
Prof. Dr. Nalçaoğlu, yapay zekanın insan iradesinin erozyonuna neden olduğunu belirterek, “Yapay zeka, otorite içeren, üniversite ve kurumların erimesi, erişim kolaylığı yüzeysellik ve geçicilik getiriyor. Bilgilerin doğru olup olmaması da önemli değil. Gerçek olanla sahte olanın fark edilmemesi demek” diye konuştu.
Yapay zekanın henüz bilinçli olmadığını ya da düşünemediğini de kaydeden Prof. Dr. Nalçaoğlu, “Kafa karışıklığı ve kararsızlık toplumuna doğru gidiyoruz.Ben bu döneme hiper sözlü kültür dönemi diyorum. Sözlü kültürün geçicilik, uçuculuk özelliklerini barındırıyor ama bir farkla hatırlamayı ortadan kaldırıyor. Yeni kültürde, buna okumama kültürü de diyorum, hatırlama özelliği de ortadan kalkıyor.” dedi.
Prof. Dr. Nalçaoğlu ve Prof. Dr. Hızalan’a söyleşi sonunda, “ÇEK Kır Çiçekleri Okusun Diye” kampanyasına adlarına yapılan bağışın sertifikası, BUSİAD Başkan Yardımcıları Veda Girgin Eroğlu ve Tuncer Hatunoğlu tarafından takdim edildi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
KURŞUNKALEMLE ÇİZİLMİŞ BİR KAPIYDI BİZİM OLAN TEK ŞEY
(Kimseye söyleme sarıldığımızı, sarılmak ölmüş bir ressamın en ünlü resmidir, görürlerse satılığa çıkartırlar.)
yağmur henüz icat edilmemişti yukarıda gökkuşağı bulutu aşağıda papatya ölüleri birbirlerini ağlatıp yıkıyorlardı yeryüzünü yine de temizlenmiyordu irin akan kanallar
bir ara utanmıştı bundan insan çiçek isimleri verildi sokaklara sesi çıkmayan esrarengiz duygular ve alacakaranlığa yollanan dilsiz yürekler dönüp cesaretle akın etmişti sokaklara mutluluğa benzer şeyler yaşanmıştı bir ara
sonra ayağa kalktı içindeki karşı konulmaz kötülük ikinci kez yenildi insan uzun sürmedi utancı gözyaşıyla yönetilen ülkeler kurdu başta birkaç kişiyken demir ve baruttan ve hırs denen o en katı elementten imparatorluklara dönüştüler ellerinde geveze kılıçlar koşturdu tarih boyunca anlamın cellatları
yükseldi yukarıya tanrıyı öper gibi içinde duygu olmayan bayraklar düşünceye sıkılan yasal mermiler o bayraklar için ölenler sonra ölülerin isimleri verildi sokaklara mezarlık kokusuyla doldu sokaklar din kadar tapınıldı yüce kan çok sonra fark edildi üstünlüğün kan değil merhamet olduğu göğü kaplayan şeyin krallık değil geçicilik olduğu
mürekkebi hiç bitmez tarihin sesi kısılmaz ne isterse onu yazdı tarih ne isterse onu yazar tarih
yaşlılık kanatlarını çırpıp kırışmış yüzüne kondu insanın kafasında mevsim sonu şapkası tükenmek üzereydi organları ağlıyordu boşluğa bakarak ayrılacağı için dünyadan yaşamın gizine biraz daha tutunmak için değil biraz daha hırs için ağlıyordu
yine de durmadı insan çiçek hikâyeleri anlatıcılarının katliamcısı oldu uçtu kötülüğün gümüş kanatlarıyla ovadan ovaya ihbar etti hep düş kurmaya adanmış birkaç iyiyi
durmadı insan sayısız bina kurdu şehirlerin içinde tınnnn! diye metalik bir ses yükseldi yukarıya tanrıyı öper gibi öpücük: perdenin arkasındaki sevimli banknot!
sayısız kerhane kurdu insanların içinde sayısız makam odası sayısız kan, sayısız çölden oda sayısız yenilgi
kurşunkalemle çizilmiş bir kapıydı bizim olan tek şey o kapıdan giriyorum içeri her gün sen ortalığa saçılmış başıboş harflerle sarılmayı onaran mektuplar yazıyorsun saatlerce sarılıyoruz o mektuplara saatlerce o büyük aldatmacanın dışında kalıyoruz
(Görsel: Thomasz Kopera)
6 notes
·
View notes
Text
Sessiz Gemi Yahya Kemal Beyatlı
Sessiz Gemi – Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal Beyatlı, Türk edebiyatının önemli şairlerinden biri olarak, şiirlerinde derin bir melankoli ve varoluşsal sorgulamalar barındırır. “Sessiz Gemi” şiiri de bu özellikleriyle dikkat çeker. Şiir, ölüm, yaşam ve geçicilik temalarını işlerken, okuyucuyu düşündüren ve duygulandıran bir atmosfer yaratır. Bu yazıda, “Sessiz Gemi” şiirinin derin anlamlarını,…
0 notes
Text
Sabrın sonu sefalet - Hayri Kozanoğlu
Ekonomi yönetiminin ağzında iki anahtar kelime var: “sabır” ve “geçicilik”. Onlara kalırsa sade yurttaşlar biraz sabrederse, yaşam standartlarının düşüşüne, satın alma güçlerinin gerilemesine rıza gösterirlerse ekonomi düze çıkacaktı. Çünkü enflasyon geçiciydi, reel ekonomide durgunluk belirtileri geçiciydi, faizler de zaten zamanı gelince aşağı çekilecekti. Sokaktaki insanımız bu sözlere…
0 notes