#Gülünün Solduğu Akşam
Explore tagged Tumblr posts
Text
gönlüne, kafasına doluşanlar yoruyordu onu. duygulanmamak gerektiğini geç de olsa anlamıştı. bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hala.
erdal öz - kanayan
#kitap#edebiyat#blogger#felsefe#kitaplar#blog#kitap kurdu#charles bukowski#erdal öz#kanayan#yaralısın#odalarda#gülünün solduğu akşam#latife tekin#ahmet altan#oğuz atay#tutunamayanlar#tehlikeli oyunlar#yusuf atılgan#selim ileri#selçuk baran#bir solgun adam#küçük prens#ahmet erhan#ahmet hamdi tanpınar#sabahattin ali#kürk mantolu madonna#ince memed#halide edip adıvar
9 notes
·
View notes
Text
“Herkes ne zaman ölür
elbet gülünün solduğu akşam”
...
21 notes
·
View notes
Text
herkes ne zaman ölür
elbet gülünün solduğu zaman
ne zaman gülüm solar, ne zaman deniz, ne zaman akşam
söyle ey göksu akşamı hafız burhan ölüm ne zaman
9 notes
·
View notes
Text
Gülünün Yorulduğu Akşam
✍🏻 Mazlum Çetinkaya
https://www.gundemarsivi.com/gulunun-yoruldugu-aksam/
Yaşım üç, çocuktum; büyüdükçe etrafımdaki suların adını öğreniyordum, görmediğim daha büyük suların adını söylediler bana, Deniz dediler o büyük sulara.
Sonra gökkuşağının renklerini saydı ninem, üç renk sayabilmişti yaşlı ninem, üç renk konuşabilmişti…
Hüseyin!
Yusuf!
Deniz!
Üç renk doğdu, gökyüzünün kalbine hasret üç renk.
İsmindeki iniltidir Yusuf, bir kuyudur.
Kalbimizin anlamına boy veren yüreği büyük Hüseyin.
Sonra eski bir dere yatağında saklı anılarını anlattılar, biz çocuktuk o zamanlar, biz çocuktuk ve dünya henüz bu kadar kirlenmemişti.
Gülünün yorduğu bir akşamdı; ellerinde ince bir perde gibi duruyordu son mektubun.
Gözyaşı damlatan kalemler yazmıştı, tükenmez kalemler, son sözleri onlar söylemişti mektuplara. Ellerimizdeki güllere ünlem olan kalemler o zamanlar konuşabiliyorlardı.
Saat beş olmadan bitmişti bütün mektuplar, sevdayı kuşanan üç gül, bir daha solmamak üzere güneşi karşılayacaklardı.
Kalpsiz adamların ve yüzünde salya köpük “vatan millet Sakaryalı” haykırışların, kravatlı bir meclisin, kapısı halkına hiçbir zaman vicdan olmamış bu büyük meclisin nefesi atacak birazdan karanlığa kurulu şu darağacında…
Taylan’ın yanındaki bir acıya gömün beni diye yazmış “vasiyet satırların.”
Gülünün yorduğu akşamdı adınız Şarkışla’da bir kadının parmağındaki sızı oluyordu.
Sular çekiliyordu gülünün sustuğu akşam, “Hıdır Ellez” yardımcısı olsun dedi ninem. İşte sonra sular kendi gövdesine doğru çekilirken bir gül ağacının dibinde buluştu Hızır ile İlyas, kopmadı yine de dar ağcındaki asılı o urgan.
Avluda duran o budanmış kavak ağacına bakan gardiyan kolundaki saatin üstünü örtüyor; saat beş diyor, karşıdan bir ses; “halklar kardeş” diyor…
Üç uzun isim saydılar tek tek “devlet dersinde.” Avludaki bu üç isim cesareti çivilediler tarihin çarmıhına, devletin dersine karşı, isimleri tek tek sayılırken.
“Alnımda şafakların damgası
Yüzüm taşlarla özdeş
Vardım güllerin meskenine.”
…
Gülünün kuruduğu akşamdı; bakıp kendi ellerine, bu neyin yasıdır dedi cellat!
Sonra elindeki kitaptan zulüm alkışçısı olarak atanan beyaz kalpaklı iktidar duacısı, dünyanın cennetinden nasıl da korkuyor.
Büyüdüm, büyük sular tanıdım, büyük adamlar…
Yıllar geçti, ninem göçtü, aksakallı dervişin asasında hâlâ asılı durur yoksulluğun halkları.
Büyüdüm, büyük ihanetler gördüm, göğü soludum.
Yaşım elli iki, kırk dokuz yıl önce anlatılan bu masalın efsunuyla yaşıyorum.
Şimdi, dünyaya cem olmuş bir dervişin sesiyle kırılan o aşkın boynu gibiyim.
Aşk ve ihanet kol geziyor yeryüzünde, ölümler arttı, susturmak istiyorlar cesaret türkülerini.
Gidersen ben de mayısı yazarım demiştim nineme, ellerindeki dövmeleri bir tuz tadı yapıp yazarım. Sonra masalların sustuğu saatler geldi çattı, işte masalların sustuğu o saatlerde güneş sabaha gebe diyorlar…
Ninemin hatırımda kalan tuzdan ellerine yazıyorum seni, mayıs geldi yine, mayısın altısı, yemlikler beyaz kanıyor, otlar, çocuklar, dünya, yeryüzü, ve aşk…
Patlamaya hazır her tomurcuk dönmek üzere olan yeni bir hayata umut olsun diye sesleniyorsunuz oradan bize…
Oturdum mayısı yazıyorum;
mayısın solduğu akşam yar ağacında üç gözyaşı.
Mazlum Çetinkaya
Not: Tırnak içindeki söz Esat Şenyuva’nın.
0 notes
Text
Sonra belki düşüncelerin asılmadığı yerlere gideriz.. !
ERDAL ÖZ
#VAZGEÇMELER USTASI#Gülünün Solduğu Akşam#Erdal Öz#Şiir#Edebiyat#Deniz Gezmiş#Yusuf Aslan#Hüseyin İnan#Photo#Black & White
19 notes
·
View notes
Text
herkes ne zaman ölür;
elbet gülünün solduğu akşam!
- Turgut Uyar
23.10.22
6 notes
·
View notes
Text
İnsan ne zaman ölür?
Elbette gülünün solduğu akşam
17 notes
·
View notes
Audio
“Asla ağlamamalısın der bir şarkı”
Herkes ne zaman ölür elbet gülünün solduğu akşam.
Turgut Uyar, Büyük Saat
54 notes
·
View notes
Photo
Son düştüğüm pusu. Yakalandığım.
Tarlanın içinde. Çukurda.
Tarla. Vıcık vıcık çamur. Her yan çamur. Bir yandan da aralıksız yağmur yağıyor, sulusepken.
Parkamın başlığını başıma geçiriyorum.
Bir çukurun içindeyim.
Çepeçevre sarmışlar.
Bütün arabaların farları üzerimde.
Sağıma soluma yağmur gibi mermi yağıyor. Mermiler, düştüğü yerden çamurları savuruyorlar havaya.
Yattığım yerden yukarıyı gözlüyorum, çukurun üstünü.
Sanki donanma fişekleri atılıyor üstümde. Korkunç güzel bir renk cümbüşü tepemde.
Birazdan bir bomba sallayacaklar üzerime diyordum, ölüp gideceksin.
Çocukluk günlerim gelip geçti gözümün önünden nedense
Sonra gözümün önünden gelip geçen şeyler arasında ansızın, bir sevgili.
Filistin’deki çocuklar
Ölen arkadaşlarım
En çokta taylan
İnsanlığın geleceğini; ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun;
“Nasılsa öleceğim” diye düşündüm
Bir devrimci nasıl ölmesi gerekiyorsa öyle ölmeli.
''Erdal Öz'e anlattıklarından''
Gülünün Solduğu Akşam
#Deniz Gezmiş#Yusuf Aslan#Hüseyin İnan#Devrim#6 Mayıs#darağacında üç fidan#erdal öz#Galiba Kaybediyoruz Abi#GALİBA KAYBEDİYORUZ ABİ#galiba kaybediyoruz albayım#edebiyat#kitap#kaybediyoruz albayım#fotoğraf#idam#adalet#faşizm#sol#6. filo#12 mart#6 mayıs 1972#1972#68 kuşağı
61 notes
·
View notes
Text
yaralısın
erdal öz - havada kar sesi var
#kitap#edebiyat#blogger#felsefe#kitaplar#blog#kitap kurdu#charles bukowski#şiir#erdal öz#havada kar sesi var#yaralısın#odalarda#gülünün solduğu akşam#deniz gezmiş#berkin elvan#victor jara#bertolt brecht#sabahattin ali#kuyucaklı yusuf#emrah serbes#yaşar kemal#ince memed#yılmaz güney#adnan yücel#can yücel#nazım hikmet#ahmed arif#behçet aysan#metin altıok
4 notes
·
View notes
Text
Herkes ne zaman ölür elbet gülünün solduğu akşam.
"Aldım anlayamadım öldüm anlayamadım..."
84 notes
·
View notes
Text
turgut uyar ölür mü?
Can Yücel’in deyişiyle “şiirimizin en kızıl saçlı levendi” Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğdu. Harita subayı babasını kaybedince aile Ankara’dan İstanbul’a taşındı. Hiç uzaklaşamadığı hüzün bu yıllarda gelip çöktü içine. Baba mesleğini seçti, Bursa Askeri Lisesi’ne kaydoldu. Evden uzakta, mutsuz, sıkıntılı…
Yıllar sonra “Asker okullarında hiç mutlu olmadım,” diye yazacaktı. Başkalarının belirlediği bir de evlilik eklendi hayatına. Yezdan Hanım’la evlilikleri üç çocuk kazandırdı ona.
Turgut Uyar’ın Turgut Uyar oluşunda 1948’de Kaynak Dergisi’nin düzenlediği şiir yarışması ilk tuğla. İkinciliği kazanan şiiri Arz-ı Hal, ertesi yıl yayımlanan ilk kitabının da başlığıydı:
“…işte insanlar bu minval üzre, Allahım!..
Kıt kanaat sere serpe yollar boyunca…
Sen, bizim için hala o ezeli sırsın.
Sen de bizi bilmiş olsan başkalaşırsın…
Herkesin kederi gailesi boyunca.
İşte insanlar bu minval üzre, Allahım!..”
İkinci kitabı ise 1952’de yayımlandı: “Türkiyem.” Bu şiirlerinde aşk vardı, ayrılık vardı, ölüm vardı… “İkincisini” yaratacağından habersiz, “Birinci Yeni”nin, Garip akımının etkisindeydi henüz.
Ne var ki şiir karın doyurmuyordu. SEKA’nın Ankara bürosunda çalışmaya başladı. Şiire daha fazla zaman ayırabildiği, edebiyatçı dostlarını ağırlayabildiği bir yerdi burası.
Soyadına tezat “uymama” ilkesinin yanında acemiliği de hep yanında taşıdı. Bir yazısında “Efendimiz acemilik” diyecek kadar şevkle taşıdı üstelik:
“Bir taş alacaksınız, yontmaya başlayacaksınız (…) her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak endişesinin zevkiyle çalışacaksınız.”
Yeni sivil hayatının ilk kitabı, onun şiirinde de bir dönüm noktasıydı: “Dünyanın en güzel Arabistanı.” Yalnız onun şiirinde değil, memleketin şiirinde de bir mihenk taşıydı bu kitap. İkinci Yeni’yi müjdeliyordu çünkü. Edip Cansever ve Cemal Süreya ile birlikte İkinci Yeni’nin ilk atlısı olmalarının ilk adımıydı.
İnsanı anlatmaktı derdi. İnsanın derdini, çabasını, bazen mengenelerde sıkışan bazen de bir tül gibi uçuşan ruhunu…
Mutsuzlukların biriktiğine, anlık mutlulukların ise yok olup gittiğine dair inancı onu yalnızlaştırsa da içine kapalı yaşamı tercih etti.
Oysa 1966’dan itibaren hayatını dışa dönük kalabalıklarla yaşayan biriyle paylaşıyordu. Tomris Uyar için pek de kolay bir ilişki değildi bu. Gündökümleri’nde anlatmıştı: “Turgut Uyar ile geçirdiğimiz bazı hırgürlü geceleri şimdi olsa kaldıramayacağımı biliyorum ama bütün güçlüklerine karşın fırtınalı bir aşkı, yavan, düz-ayak bir ilişkiye hala yeğlediğimin de bilincindeyim.”
Seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
Her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
Gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
Ruhum, ateş yüreğim, kokum birlikte öyle…
O yazmaya devam ediyordu; “Toplandılar”, “Kayayı delen incir”, “Büyük saat” ve “Dün yok mu”… “Başaramamak endişesinin zevki” baki de olsa yazmak eskisi kadar kolay değildi artık. 1970’lerin sonunda memleketin kalbinde, Uyar’ın vücudunda art arda kırıklar oluştu. Kolu, kalçası derken büsbütün eve kapandı; içkiyle muhabbetini arttırdı. Kaçınılmaz sona koşarak gitmek ister gibiydi.
Siroz teşhisi konulduğunda yıl 1984’tü, son nefesini verdiğinde 1985. günlerden 22 Ağustos. Cemal Süreya ardından yazdı:
Öldüğü gün
Hepimizi işten attılar
Salah Birsel sordu:
Bir şair ne zaman ölür?
Yoksa kimse görmeden masaya
Bırakınca mı kadehini Turgut Uyar?
“Öldüğümde el yazısıyla tek şiirim kalmayacak arkamda” demişti; Tomris Uyar çift daktilo sayfasına yazmadığı şiirleri atar, beğendiklerini bile. Geriye kalanlar 2002’de Yapı Kredi Yayınları tarafından “Büyük saat” başlığıyla yayımlandı. Zaman Turgut Uyar için dursa da, şiiri için devam etti. Zaten kendisi söylemişti, insan ancak “gülünün solduğu akşam” ölür!
Zeynep Miraç
33 notes
·
View notes
Photo
“Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam! Aldım anlayamadım; öldüm anlayamadım almadığım bir akşam…”
Turgut Uyar
11 notes
·
View notes
Note
Merhaba. Önerebileceğin kitaplar var mı? Seni etkileyen.
Gülünün Solduğu Akşam
2 notes
·
View notes
Photo
Herkes ne zaman ölür; Elbet gülünün solduğu akşam..! | Turgut Uyar
101 notes
·
View notes
Quote
- İnsan ne zaman ölür? +Elbette gülünün solduğu akşam
headfly
214 notes
·
View notes