#Fatma Ay
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sen en güzel duyguların katilisin
#fatma sultan#hata#aşk#hayat#new post#my post#postlarım#edebiyat#hüzün#spotify#acı#gecenin şarkısı#geceye not#ay benim gece senin#geceyedair#bu kalp seni unutur mu#iyi geceler#hayaller#yorgun#mutluluk#sevgi#geceye bir söz bırak#insanlardan nefret ediyorum#nefret#yalnizlik
18 notes
·
View notes
Text
"bırak, başka bir evrende kalsın."
"ama ben seni bu evrende sevdim."
"beni sevdin mi?"
"şu canımı yakıyor, bunu kabul etmek benim imkansızımdı ama şu an söylediklerinle canımı yakıyorsun.ben de bana onca acıyı yaşatan adamı sevmek istemedim. ben de bunu aptallık olduğunu biliyorum ama durduramıyorum. senden artık nefret edemiyorum.
#aşk#platonik aşk#aşk acıtır#sonsuz aşk#ay benim gece senin#spotify#ask blog#ege ve izmir#egeizmirindir#egeninincisi#alintı#kitapokumak#kitapkokusu#kitaplar#kitapkurdu#kitap#kitap alintilari#kitap alintisi#kitap alıntıları#kitap alıntısı#kitap sözü#kitapalintisi#kitaptansözler#alınti#alıntı#books and reading#books#reading#17 numara#fatma şamata
19 notes
·
View notes
Text
Ona da verme tutamayacağın sözleri...
#ay benim gece senin#spotify#tumblr milestone#onurzorlu#250 posts#books#3391km#sen gittin ve herkes ölmeye başladı#tutunamayanlar#karantina#gelmeyegidensude#fatma turgut
6 notes
·
View notes
Text
19 yaşında dünya güzeli iki genç kızımız, bugün canice *ldürüldü.
Sosyal ve ekonomik açıdan bitirilmiş, *yuşturucu cenneti pardon cinneti haline getirilen Türkiye'de iki genç kız bir cani tarafından vahşete kurban gitti, sapık ruh hastası bu iki *inayet sonrası Topkapı surlarından atlayarak yaşamına son verdi.
İki gencimizden İkbal'in kafasını koparacak kadar çıldırmış, gözü dönmüş ruh ve madde hastası canileri yetiştiren bir toplum düzenine sahip, karanlığa gömülmüş bir ülke olduk.
Yine medyaya yansıyan genç bir kadına gece ulu orta tecavüze yeltenecek kadar gözü dönmüş sapkınların dolaştığı sokaklarda, asla güvende değiliz.
Korkunç bir yönetim. Sıfır güvenlik. Caydırıcı olmayan yetersiz cezalar ve çürümüş eğitim sistemi ile adalet düzeni arasında sıkışmış durumda, endişe içindeyiz. En kötüsü bu tarz korkunç olayların biteceğine dair umut yok.
Rastgele bir yere çiçek bıraksak, bir kadının mezarına denk gelecek kadar kadın öldürüldü bu ülkede.
Kadın düşmanlığı, hayvan düşmanlığı, çocuk istismarı, uyuşturucu, çeteleşme, güvensiz sokaklar...
2002 yılında işlenen kadın cinayeti 66 iken, 2021'de 280 kadın *ldürülüyor, 217 kadın şüpheli şekilde ölü bulunuyor. 2019 yılında kadın cinayetleri tavan yapıyor, 474 kadın cinayete kurban gidiyor.
2020 yılında 300 kadın *ldürülüyor, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunuyor. 2022 yılında 334, 2023 yılında 438, 2024 yılı ilk 8 ay 250'yi aşkın *inayete kurban giden kadınlarımız.
Buna karşılık, kadınları koruyan "İstanbul Sözleşmesi'nin" imzalandığı 2011 yılında kadın cinayetlerinde ciddi bir azalma görülüyor. O yıl 163 kadın cinayete kurban gidiyor.
Güldünya Tören, Münevver Karabulut, Esin Güneş, Ferdane Çöl, Özgecan Aslan, Şule Çet, Fatma Şengül, Emine Bulut, Başak Cengiz, Pınar Gültekin, Narin Güran ve sayısız nice kurban...
Yeter artık!
Güvenli sokaklar istiyoruz.
Güvenli bir ülke istiyoruz!
256 notes
·
View notes
Text
Fatma Şahin...🤘
Dardayım bu sene türküsünü 🙃
Tumbir Ailem 😁
Armağanım olsun 🌾
İyi dinlemeler 😏
Beğeniler için çok 🤣
Teşekkürler ediyorum 🤪
PRENSES 👰
Delikanlı kız diyor 😁......✍️
👇Tunaydinlar 🌄
Seven canlara Takipçilerime gönül dolusu sevgiler saygılar kocoman tşk ediyorum 🤪
Bişi da solimmi maske arkasından gizli gizli profilimi takip edene ayyy cuculerim sizide seviyorum 😁
Haa koçum benim 🙃🤣
Ayyy bu sözü çok seviyorum 😁
Beni takipten çıkana ve artı engel atana sadece gülüp geçiyorum 😂😁 ayyy oğul 🤭🤪
Neden engel neden takipten çıkmak demem o ki herkesin yüzüne soli verin benim 🙃🤣
Benim gibi gibi 😁😁
Benim kimseye bir kirici lafım yok varse meydan burda ay amanın tek kelime benden gidenin yolu açık olsun 😁 gelen de hoş geldi sol yanıma🤭ve evime 🤣
Canınız sağolsun 😏
Ben kendi halimde biriyim.
Günün 24 saati burda değilim
Çalışanın iş yerlerim elamanlarim var hem görev hem iş yerlerim çalışan elemanlarim firsat bulunca size de gelip beğeni yorum yapıyorum Tumbir Ailem 😁
Saygılar sevgiler doslar 😁
PRENSES 👑
Delikanlı kız diyor😏
.👍..😁..🤘.. ✍️
Huyumu bilmeden yuzgarima kapılma aslan parçası 👌ben senin sanalda bulup üç gunde dize getireceğin üçüz kadınlardan değilim kendini şeytanla düet yaparken bulursun🫵
Bu sözüm o fındık kadar beyninize not alın bir
Zahmet 🤣
PRENSES 👰
Delikanlı kız diyor 😁
👍...✌️...👌...✍️
PRENSES 👑
Delikanlı kız 😁
157 notes
·
View notes
Text
Çok Hızlı! (19) (Orhan 36 Y., Bursa)
Pazartesi Murat arayıp geldi. Onu işe aldım, arabaları kontrol edecek, bakım vs. yaptıracak, alış verişleri yapacak, Hatice teyzenin ihtiyaçlarını karşılayacak, İnşaat vs. işlerini kontrol edip bana raporlayacak, gerektiğinde şöforlük yapacaktı. Günlük yükümün yarısını ona aktarmıştım.
Evlerin inşaatı çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla ve Fatma ile inşaatları kontrol ettik. İç dizaynı kalmıştı. Bir iç mimar, bir de peyzaj mimarı ile anlaşmıştık. Bir ay içinde evin içine girebilecektik. Müştemilatlar bitmişti bile. Havuzlar hazırdı. Arazi giriş kısmı dar sonra genişleyen hafif eğimli bir yapıdaydı. Müştemilatların olduğu bölüm aşağıda kalırken, mesela ben havuza girerken giriş kısmından onlar beni göremeyeceklerdi. Behiye abla ile benim villa arası 450 metre, ana girişten evlerin olduğu alan 400 metre vardı. Müştemilaların olduğu ana girişin eni 250 metreydi. Yani aynı arazide olmamıza rağmen mahremiyet tam olacaktı.
Kendi villamın yanından dışarı çıkılabilecek gizli bir kapı koydurdum. Duvarların altından tünellerle 3 demir kapıdan geçilerek, (50 metre ötedeki kimseye söylemeden alıp küçük bir garaj ve kulübe yerleştirttiğim tel örgülü 2 dönümlük) araziye çıkılıyordu.
Günlerim işlere koşup, her zamanki seks faaliyetleri ile geçiyordu. Bu arada Konya'ya gitmek istemeyen Nur kocasına boşanma davası açmış, Güzin ile üst katta kalmaya başlamıştı, çünkü Ümit sevgilisini annesinin evine getirmiş, orda yaşamaya başlamıştı.
Bir akşamüstü bürodan arka kısma geçtim. Nur'a birşeyler uydurup arka tarafa gelmesini istedim. Kısa bir şort ve askılı bir bluzla geldi. Sarılıp oturduk, konuşmaya başladık, ama birbirimize dokunmaya devam ediyorduk. "Güzin'e ne dedin?" dedim. Nur, "Onu da getirdim!" dedi ve kapının ardından Güzin çıktı. Nur ilk defa olması nedeniyle çok tutuk davranmasına rağmen, Güzin onu çabuk havaya soktu. İkisi birlikte iştahla yarağımı yaladılar. Güzin arada Nur'u öpüp amını yaladı, Nur bunlara karşılık veremiyor, ne yapacağını kestiremiyor, sanki ikilemde gibi davranıyordu. Sanki sürekli kafasında (neden sevdiğim adamı paylaşıyorum) ile (bunu yapmalıyım, alışmalıyım, yoksa bunca kadın beni parçalayacak) sorularıyla kendini sekse veremiyor, ama bir yandan da tenime değdiği, bana dokunabildiği anlarda mutluluktan havalara uçuyordu.
Güzin her zamanki gibi sınır tanımaz bir halde, Nur'a, "Ben de en başında senin gibiydim, ama bunun zevki başka!" deyip, ya yarağıma oturup kalkıyor, ya da ağzına alıp döllerimi yutmak için sabırsızlanıyordu. O tür zamanlarda Nur sadece dudaklarıma yapışıp, üstümde zıplayan Güzin'den gözlerini kaçırmaya çalışıyordu. Güzin orgazm olup kenara çekildikten sonra ancak Nur ile sevişmeye başlamıştık. Güzin sevişmemizi izleyip, biz boşaldıktan sonra, "Anladım..." dedi birasından bir fırt çekerek, "Biz hepimiz sana, sen Nur'a aşıksın!" dedi. İşimiz bitince iyi geceler dileyip yukarıya çıktılar.
Onlar gidince kaynanamı aradım. Müsaitse, kızı sevmeye geleceğimi söyledim. "Aramana gerek yok, burası da senin evin, ne zaman istersen gelebilirsin!" dedi. Gittiğimde kızım, "Ba-ba!" diye kucağıma atladı. Onunla geçen 10 dakika çok güzeldi, ama sonra mızıldamaya başladı, ki bu uykusu geldi demekti. Ben yatırdım bu kez kızımı. İçeri geri döndüğümde kaynana masa hazırlamıştı. Yemekden çok meze vardı, ama içki yoktu. "İçecek yok mu?" dedim. "Kalmadı!" dedi. Telefon edip istedim, 5 büyük şişe rakı, viski, votka ve 2 kasa bira...
10 dk sonra malzemeler kapıdaydı. İçkilerin çokluğunu görünce, kaynanam, "Ne yaptın?" dedi. "Dursun, gelip gittikçe lazım olacak!" dedim. Kiler gibi kullanılan odaya koydurdum malzemeleri. Rakı açıp içmeye başladık. Kaynanam tutuk ve tedirgindi. Ben dört yudum aldığımda, o dudağına değdiriyor içmiyor gibiydi. Ben ikinci kadehi bitirdiğimde o daha yarım kadehteydi.
Villa inşaatlarının bitmek üzere olduğunu söyledim. "Güle güle otur!" dedi. "Güle güle oturalım!" dedim. "O ne demek?" dedi. "Kızımı yanımda istiyorum, onu da senin yetiştirmeni istiyorum, oraya taşınacağız!" dedim. "Ama nasıl olur..." derken sözünü kestim, "İstersen burası da durur, bizden sıkılıp bunalınca kaçarsın!" dedim. "O nasıl söz?" dedi. "O zaman eşyalı kiraya veririz!" dedim. "Yaa sana engel olurum, gençsin, bayan arkadaşların olur vs. zorda kalırsın..." dedi. "Onları kızımın olduğu eve getirmem merak etme, olmaz ya, hai olursa!" dedim.
"Millet öyle demiyor ama!" dedi. "O ne demek?" dedim. "Geçen Hacer ablaya uğradım, Orhan oğluma takılan kocasını boşuyor dedi, bana laf soktu!" dedi." Benle ne alakası var?" deyip durumlarını anlattım. "Hımmm, hımm..." deyip dinledi.
Bir ara mutfağa gittiğinde, ben de peşinden gidip, yine tezgah ile arama alıp bu kez sırtı dönük, boynundan öpüp, "Düşündün mü?" dedim. "Çok düşündüm, ama sen kızımın kocasısın!" dedi. "Ben sadece torununun babasıyım, kızın da, kocan da yok artık ve hayat akıp gidiyor!" dedim. "Doğru söylüyorsun, ama..." dediği anda ters çevirip dudaklarına yapıştım. Kaynanam gerçekten işi biliyordu, dili ile dilimle oynuyor, sadece dudakları ile öpüşmüyor, resmen tüm çenesi yüzü ile öpüşüyordu.
Elim tişörtünün altına kaydı. Göğüslerini sıkmaya, uçlarını okşamaya başladığımda dili dudakları daha hızlı çalışır hale geldi. Altında, basma tabir edilen tam diz hizasında bol bir etek vardı. Ellerini tezgaha koyup belini geriye doğru çıkartıp eteğin altına kafamı soktum. Altında yine tanga vardı, ama bu kez kırmızıydı. "Hep tanga mı giyersin?" dedim. "20 yıldır normal külot giymedim hiç!" dedi. Önce kalçalarını iki elimle okşayıp, öpüp yaladım, küçük ısırıklar attım. Sonra kalçalarını tokatlayarak biraz daha kaldırtıp dilimi tanganın yanında amı ile buluşturdum. Yaladım, emdim, sonra da iki parmak hareketine geçtim.
Sadece, "Immmh, ohhhh!" diye mırıltılar çıkarıyor, kalçalarını sağa sola savuruyordu. Ben amından akan sularla klitorisine tokat atarken, klitorisi öyle büyümüş amından çıkmıştı ki, her dokunuşumda kaynanam yerinden sıçrıyordu. Kafamı etekt altından çıkardım, nasıl bağırmayıp o sesleri çıkardığını merak etmiştim. Tezgahtan aldığı tahta kaşığın sapını ısırmış meğerse. Kaşığı ağzından çekmeye çalıştım, resmen çenesi kilitlenmişti. Zorla aldım. Dişlerinin izleri kaşığın sapındaydı...
Elinden tutup yatağına götürdüm. Kıyafetlerimiz üzerimizdeyken, "Şimdi... Tamam mı, devam mı?" dedim. Gözlerini gözlerimden kaçırıp, "Devam!" dedi kısık bir sesle. Kendi ellerimle soyup yatağa uzattım. Gece lambasının ışığında muhteşem görünüyordu. Kendim de yavaş hareketlerle soyundum. Kaynanam yatakta doğrulup yatağın kenarına geldi, ben ayaktayken eline aldığı yarağıma önce küçük bir öpücük kondurdu, sonra da yalayıp, ağzına aldı ve sakso çekmeye başladı. Sanırım yarım saat sakso çekti ve "Çenem ağrıdı!" deyip yanıma yattı, "Nasıl bu kadar tutabiliyorsun, kocam... (yutkunup) şimdiye 10 kere boşalırdı!" dedi. Halbuki bilse hem haplıyım, hem de bugün kaç posta sikiştim :)
Kaynanamı yatakta dört ayak haline getirip, sadec yarağımı amcığına sürterek iki kez orgazm ettim. Mutfakta da en az iki kez orgazm olmuştu. Yarağımı amına köklediğimde, ikimiz de derin bir, "Ohhhh!" çektik. Kaynanam, "O plastiklerle sikişmekten amım da plastik gibi oldu, daha derine sok, daha hızlı sik!" diye inlemeye başladı. "Artık burdayım, o plastiklere ihtiyacın yok, kanlı canlı yarağım hizmetinde!" dedikçe kalçalarını bana vuruyor, kalçalarını kıvıra kıvıra yarağımı amının dudaklarına kadar çıkartıp geri alıyordu...
"Offf, harika bu, keşke geçen sefer kabul etseydim, kaç sikiş kaçırdım!" diye inliyordu. "Artık her istediğinde emrinde, villaya geçince de gece gündüz sikeceğim!" diye pompalıyordum amına. Sonra kaynanam, "Bitttim ben, bitirdin, ohhh, ben böyle sikiş görmedim!" diye diye orgazm olup yarağımdan kaçtı. 31 çekerek üzerine eğildim, döllerim göt deliğine gelecek şekilde kalçalarının arasına attırdım döllerimi...
Kaynanam çekmeceden aldığı kağıt mendille silinip temizlendi. Biraz dinlendik. Yeniden öpüşerek birbirimize dokunmaya başladığımızda, elimi götüne atıp, "Burdan yedin mi hiç?" dedim. "Hayır, hiç yapmadı, ama ben plastik yarakla iki kez denedim, çok canım yanınca bıraktım!" dedi. "Gel o zaman açalım yolu!" dedim. "Acır!" dedi. "Rahat ol!" dedim. Şifonyerin üzerinde duran Bebe yağına uzanıp, parmağıma ve göt deliğine bolca döküp alıştırmalara başladım. Birkaç dakika sonra orta parmağım komple içindeydi...
Parmağımı çekip yarağımın kafasını dayadığımda, acıyacak diye götünü kaçırmaya çalışıyordu. İki elimle belinden tutmama rağmen, kendini kasıp, öne kaçıyordu. Yarağımın kafasına döktüğüm Bebe yağı yüzünden kayıyor, yarağım göt deliğine bastırdığımda küçük bir kalça hareketiyle kayıp gidiyordu. Elimle kökünden tutup göt deliğini hizaladım, tek seferde olması en iyisiydi. Bastırınca yarısına kadar girdi, ama bağırışına kız uyanacak diye korktum bir an. Kıpırdamayıp bekledim. O da çırpınmayı kesti. Bir süre öyle durduktan sonra yavaş yavaş hareketlendim, baktım o da karşılık veriyor. Milim milim götüne köklemiştim. Şimdi daha rahat hareket ediyorduk...
Elimin biri göğüslerinde, biri amcığında, yarağımın hareketlerini götüyle o yönetiyordu. Artık ben sadece biraz ileri biraz geri yapıyordum. O kıvırıyor, Ohlar Ahlar çekiyordu. Sonra, "Gerçekten söyledikleri gibiymiş!" deyince, "Ne diyorlardı?" dedim. Kaynanam, "Bir kez götten ye, bir daha vazgeçemezsin diyorlardı! Evet, beni hep götten sik Orhan!" deyip kalçasını bana bastırıyordu. Şehvetli kadındı. Aklımdan bir an geçti, karım da böyle olsaydı, sanırım bunca kadın hayatımda olmazdı...
Elim de amında çalışırken kaynanam orgazm olup, "Döllerini götümün derinlerinde istiyorum!" diye bağırdı. Kırar mıyım kaynanamı, boşaldım götünün içine... Sabaha karşı yarağımda ıslaklıkla uyandım, kaynanam sakso çekiyordu. Hava yeni aydınlanıyordu. Kız uyanıp mırıltıları gelene dek sikiştik. Sonra ben kalkıp oturma odasına geçtim, küçük te olsa ilerde hatırlar falan, ne olur ne olmaz diye...
Evler komple bitmiş, açılışa hazırdı. Bu arada Sevgi ve Hikmet'i işlerinden istifa ettirtmiş ve müştemilatın birine yerleştirmiştik. Birine Muhittin abi ile Murat'ı, diğerine de Nur ve Güzin'i oturtmuştuk. Fatma ile Behiye abla bir villada, ben kaynanam ve kızım bir villadaydık. Tüm binaların temizlik işlerini Sevgi ile Hikmet, tüm arazinin bakımını bahçe işlerini Muhittin abi, satınalma ihtiyaç ve şöforlük işlerini Murat halledecekti.
Bir pazar günü mangalları yakıp eve hoş geldin partisi yapmaya karar verdik. Dışarıdan sadece Dr. Ahmet ve Merve davetliydi. Havuz başında başlayan parti, (kızımla kaynanamı, doktorun iki oğlunu, Sevgi'nin kızı ile Nur'u benim villaya göndermemden sonra) grup seks partisine dönüştü. Bir süre sonra masa altından Fatma'nın elle muamelesine karşılık veren Dr. Ahmet, karısı Merve Murat'a sakso çekerken arıza çıkardı. Hikmet ve Murat yardımıyla, Muhittin abinin yarağını ağzına aldığı pozisyonda fotolarını çekip, kimseye tek kelime etmemesini, karısı ve kendisinin çeşit çeşit yaraklar ağzındayken fotolarını gösterip Dr. Ahmet'i devre dışı bıraktık. Sonra Merve, Fatma, Sevgi, Güzin, Behiye abla, Muhittin abi, Hikmet, Murat ve ben inanılmaz seks dolu bir gece geçirdik. Daha sonra Merve de kocasından boşandı...
Fırtınalı ve çok hızlı bir 10 yıl oldu. Nur'dan iki oğlum oldu. Nur, kaynanam, kızım ve oğullarım villamdayız. Çevredeki arazilerden bir kısmını daha alıp güzel bir idari ofis yaptık. İşler genişledi, yeni bir sürü eleman aldık. Toplantıdan toplantıya gidiyoruz işyerine. Güzin ile Murat yakınlaştı ve bir kız çocukları oldu. Muhittin abi de artık villada Behiye abla ve Fatma ile yaşıyor. Muhittin abi çaptan düşer gibi olmasına rağmen, (kimseye söylememesi kaydıyla) haplarımla tekrar ayağa kaldırdık...
Her ne kadar benden olduğunu söylese de, Sevgi ile Hikmet'in bir kızları daha oldu. Merve, Muhittin abiden boşalan müştemilatta yaşayıp, güzellik salonu işine devam ediyor, oğulları kocasında kaldı, ama gelip gidiyorlar, hele ki havuz sezonunda...
10 yıldır cambazlık yaptığım tek kişi kaynanam, ondan kimsenin haberi yok, onunla da sevişmek için o gizli geçidin sonunda kimsenin bilmediği kulübeyi kullanıyoruz. Nur ise hiç bir zaman gruplara girmiyor, o evde kalıp her şeyi kabulleniyor. Tüm bunlar, "İkinci çocuğu düşünmüyor musunuz?" diyen Sevgi sayesindeydi...
Hikayem sona ererken, son 10 yılda kısa zamanlı hayatıma girip çıkan kadınları yazamadım bile!
[Orhan]
62 notes
·
View notes
Text
Merhaba arkadaşlar ben hasan . Sizlere başımdan geçen bir hikayemi anlatmak istiyorum. Pandemi zamanı evde sıkıntıdan patlarken Ankara ya tayin olan bir akrabam beni aradı polis memuresi bana çok yakın bir ilçede bulunan polis karakoluna atanmış, evde hapis olduğumu biliyordu bana izin alabileceğini birlikte ev bulabilirmiyiz dedi. İzin alırsa herşeyi yapabiliriz dedim izin için bilgileri aldı yaklaşık 1 saat sonra WhatsApp tan izin kağıdını attı hemen dışarı çıktım telefon edip seni bekliyorum dedim , ev çok vardı geldiğinde merhabalaşıp hemen evleri gezmeye başladık. 3 4 ev bakmıştı fiyatta anlaşamamışlar beni araya girmem için çağırdı 2 tarafta beni tanıyordu Fatma hanım Dileğe benim sayemde evi kiraladı kira sözleşmesi imzalandı 2 saat içinde evi halletmiştik eşya gelene kadar bizde kalması için ikna ettim ama sorun büyüktü eşim hemşire olduğu için 15 gün evde 15 gün işyerinde kalıyordu ve 9 gün evde olmayacaktı . Neyse eve gettik odasını gösterdim yemek vs derken akşam olmuştu yakın akraba olduğumuz için ikimizde rahat davranıyorduk biraz TV izleyip 23 30 gibi yatmaya gitti bende Netflix ten film izlemeye devam ediyordum erotik bir sahnede benim aklıma şeytan girdi Dileği izlemek istiyordum kalktım odasının kapısına baktım hafif aralık ve sokak lambasının ışığı odayı aydınlatıyordu hava sıcak olduğu için üzerindeki pikeyi atmıştı geceliği sıyrılmış tam bir seks tanrıçası gibi karşımda uyuyordu sağ bacağı yatakta sol bacağı yerde aşk üçgeni çok belirgindi eşortmanımın üzerinden sikimi okşuyordum kapıyı biraz daha açtım birden doğruldu bana bakarak kaç gündür bir kadın ile birlikte olmadın diye sordu nerdeyse 3 ay dediğimde gülerek gel yanıma abaza gel 3 aydır 31 mi çekiyorsun yani dedi evet dedim elimi tutup memelerini tutmam için sütyeni ni çıkarıp yere attı em hadi bakalım dedi emre itaat edip direk memelerine yumuldum Dilek te eşofmanımı indirip benim bazukamı eline aldı öperek emmeye başladı yatağa uzattım 69 pozisyonuna geçtik bir taraftan birbirimizi emiyor yalıyorduk bir taraftan da soyunmaya devam ediyorduk. Bir ara yeter artık içimde istiyorum seni hadi sik beni dedi bacaklarını ayırıp arasına girdim sikimi amına sürterek fırça attım , ne olur sok artık sen 3 ay olmuş ben 2 yıl oldu sok artık yeterrr diye bağırdı bende emrini yerine getirdim birden içine girdim ahlıyoroff harika erkeğim sik beni doyur yarağa diyordu pozisyon değiştirip domalttım o sırada bana çantasını uzattı kremi sür senin ki biraz kalın zorlanırım bağırmayayım dedi bir an afalladım tamam deyip arko kremi buldum biraz sikime birazda dileğin götüne sürdüm parmağımı götüne sokmaya başladım ilk başta 1 sonra 2 parmak derken bir anda sikimi amına sokmaya başladım kendini geri çekti anal istiyorum onu sabaha kadar sikersin şimdi analdan gir götümü sik dedi bende parmaklarımı çıkarıp sikimi göt deliğine dayadım ve yüklendim hayvan yavaş insanız biz hayvan mı sikiyorsun şerefsiz dedi 3 5 defa gir çık yaptım artık boşalacaktım. Birden kendini çekip içinden beni çıkarttı döndü sikimi eline alıp 31 çekmeye başladı ağzını sikimin başına dayadı ben boşalırken bütün döllerini yuttu 69 pozisyonuna geçtik ama o bacaklarıma yattı bende onun yaptığı gibi onun bacaklarına yattım nasıl beğendin mi dedi çok harikasın dedim . Bana sana birşey itiraf edeyim mi dedi et dedim ben seni hayal edip çok mastürbasyon yapardım evlenmeden önce hep hayalimde sabaha kadar seninle seks yapardım dedi ikimizde birlikte doğrulduk öpüşmeye başladık bir taraftan öpüşüyor bir taraftan birbirimizi okşuyordum beni yatağa uzattı üzerime çıktı sikimi eline aldı amına sürterek oturdu sikime hızlı hızlı oturup kalkmaya başladı birden titreyerek üzerime yığıldı . Orgazm olmuştu saçlarını koklayıp öpüyordum 2 3 dakika hiç ses çıkarmadan yattı üzerimde baktı bana bu gecelik yeter daha uzun uzun sevişiriz dedi banyo ya gitti bende peşinden birlikte duş aldık karımla her gece yattığım yatağa uzandık çırılçıplak bir şekilde uyuduk . Sabah kalktığımda yanımda yoktu . 9 gün birlikte seks yaptık sizlerin beğenisine göre devamını yazacağım. İyi sikişler
55 notes
·
View notes
Text
her birimiz sevmenin kıyısından dönüyoruz sevgilim. bir şeylerin diplerinde cesedimiz bulunmadı, seni aldırmak istiyorum sinemin tesellisinden. gerçekliğin soyunu kafanda kırarak allah'ların dünyasında bir yıldız tecellisinden. ölemiyor olmanın imdadı var kursağımda, sinemiz geç kalışın boşluğunu dövüyor. öyle ki aramızda sessizlik bile bir halta yaramıyor. bir yandan sevmek vazgeçilir şey değil, noterler mürekkeple boğmuşlar kendilerini, kalkmış bütün imzaların hükmü kağıt dağında, şarabımız fesholacak anıların bağında. sade çocukların anlaştığı dilde keder durmaz, birileri sürekli yalan söylüyor mutluluk hakkında. günleri unut, zamana bir takım semavî sözcüklerle kurulmalıyım. çabucak kaybolan bir anı, eskiyen bir fotoğrafa dönüşsün diye gözlerimi ruhundan aşağılara sarkıtmalıyım. güneş ra ile doğuran mısır, ay nil’in sularına karışmış bir iç deniz, bulutlar grek tanrıların ziyneti. yıldızlar her bir yöne dağılmış hayatımız ama öyle tutuğum ki bilmem, geceyi sana nasıl anlatmalıyım? sürekli yetişen geceyi, tutuşan bir ormandan ateş alıyorcasına deli. sanki hiç durmadan kanayan bir ağzı şifayla kavuşturan fatma ana’nın eli. daha hiçbir şey yokken ortalıkta dünyanın binbir türlü hâliyiz, başka neyiz? usta işi bir örtüyle alınıyor gözümüzden, merhametten, olağan ihanetten ariyiz ya da hiçbir şey olmamışçasına ölerek uyanılacak yerde uyumaya devamsak eğer yalnızlığımızı put belleyerek kalbimizi ateşle de besleyebiliriz ama çıkamayız işte girdiğimiz kuyudan. çünkü artık tanıdım, bir daha unutamam. bir defa kalbinden vuruldu mu başa dönemiyor insan! burada durduğumuz kadar karşılıklı biz bize, çok şükür yağmur tek başına yetiyor mikail’i dost bilmemize ve vazgeçen upuzun uzanıyor toprağının içinde sözünü tutan bir intihar mektubu kadar huzurlu. yaşamak kayıp bir cesedi giyinerek sevgilim, dibe çarpmayan bir gövde gibi havada hep asılı.
13 notes
·
View notes
Text
***
Ne Oldu Bize ?
İnek Şaban mesela…
Neydi acaba mezhebi ?
Alevi miydi Belgin Doruk, Sünni miydi Ayhan Işık?
Kürt kökenli miydi, yoksa Çerkez miydi Sadri Alışık?
Şakayla karışık sormuyorum bunları…
Kaçımız biliyordu veya doğrusu hiç merak eden olur muydu, Sami Hazinses'in Ermeni olduğunu?
Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, dört yapraklı yonca… İster türbanlı ol, ister çarşaflı, saçlarını örtmedikleri için sevmeyen var mıydı onları?
Ömercik'e kahrolmayan Musevi, Ayşecik'e gözyaşı dökmeyen Rum var mıydı?
Hulusi Kentmen gibi dedesi olmasını kim istemezdi ki… Peki, hiç kimse düşündü mü bugüne kadar, Hulusi Kentmen'in umreye gidip gitmediğini?
Bizans'ı haşat eden Cüneyt Arkın yabancı düşmanı mıydı?
Hem Karaoğlan, hem Tarkan, yani Kartal Tibet neciydi?
Kaptan Ediz Hun, subay İzzet Günay, savcı Fikret Hakan, polis Ekrem Bora, şafak bekçisi pilot Göksel Arsoy, Jön Türkler'imiz… Osmanlı aleyhtarı mıydı?
Mirasını komple Mehmetçik Vakfı'na bırakan Zeki Müren, darbeci miydi?
Milli duygularımızı doruğa çıkaran efsane film “Bir Millet Uyanıyor”un görüntü yönetmeni Kriton İlyadis, hangi milletin uyanışını anlattı o filmde, Japon milletinin mi?
Emel Sayın'la Tarık Akan'ın şarkılar söyleyerek el ele dolaşmasına sevinmeyen…
Bıraktık mezhebi kökeni filan, Adile Naşit'i Münir Özkul'u sevmeyen insan, insan mıdır?
Siyah beyaz ama, rengarenk değil miydik?
Gençler, sorun büyüklerinize…
Şu veya bu ayrımı var mıydı mahallede?
Elbette farklı farklıydık ama, hepimiz değil miydik?
Birlikte üzülür birlikte sevinir, birlikte güler birlikte ağlamaz mıydık?
Lefter'e milli takım kaptanlığını mesela, Niko'ya ay yıldızlı formayı Lozan Antlaşması gereğince mi vermiştik?
Var mı o günleri özlemle iç çekerek anmayan ?
• Alıntı
14 notes
·
View notes
Text
NE OLDU BİZE?
İnek Şaban mesela…
Neydi acaba mezhebi?
Alevi miydi Belgin Doruk, Sünni miydi Ayhan Işık?
Kürt kökenli miydi, yoksa Çerkez miydi Sadri Alışık?
Şakayla karışık sormuyorum bunları…
Kaçımız biliyordu veya doğrusu hiç merak eden olur muydu, Sami Hazinses'in Ermeni olduğunu?
Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, dört yapraklı yonca… İster türbanlı ol, ister çarşaflı, saçlarını örtmedikleri için sevmeyen var mıydı onları?
Ömercik'e kahrolmayan Musevi, Ayşecik'e gözyaşı dökmeyen Rum var mıydı?
Hulusi Kentmen gibi dedesi olmasını kim istemezdi ki… Peki, hiç kimse düşündü mü bugüne kadar, Hulusi Kentmen'in umreye gidip gitmediğini?
Bizans'ı haşat eden Cüneyt Arkın yabancı düşmanı mıydı?
Hem Karaoğlan, hem Tarkan, yani Kartal Tibet neciydi?
Kaptan Ediz Hun, subay İzzet Günay, savcı Fikret Hakan, polis Ekrem Bora, şafak bekçisi pilot Göksel Arsoy, Jön Türkler'imiz… Osmanlı aleyhtarı mıydı?
Mirasını komple Mehmetçik Vakfı'na bırakan Zeki Müren, darbeci miydi?
Milli duygularımızı doruğa çıkaran efsane film “Bir Millet Uyanıyor”un görüntü yönetmeni Kriton İlyadis, hangi milletin uyanışını anlattı o filmde, Japon milletinin mi?
Emel Sayın'la Tarık Akan'ın şarkılar söyleyerek el ele dolaşmasına sevinmeyen…
Bıraktık mezhebi kökeni filan, Adile Naşit'i Münir Özkul'u sevmeyen insan, insan mıdır?
Siyah beyaz ama, rengarenk değil miydik?
Gençler, sorun büyüklerinize…
Şu veya bu ayrımı var mıydı mahallede?
Elbette farklı farklıydık ama, hepimiz değil miydik?
Birlikte üzülür birlikte sevinir, birlikte güler birlikte ağlamaz mıydık?
Lefter'e milli takım kaptanlığını mesela, Niko'ya ay yıldızlı formayı Lozan Antlaşması gereğince mi vermiştik?
Var mı o günleri özlemle iç çekerek anmayan?
Paylaş ki herkes okusun.
Göçmen Kızı
İnsan olamadıktan sonra ne olduğunuzun pek bir önemi yok ...
4 notes
·
View notes
Text
gülümsediğim şükrettiğim şeyler listesi 22eylül`23
pinhani sakinleştim
sabah bir ay boyu beraber servis beklediğim adını bilmediğim ablayla vedalaştım, ablanın gözleri doldu. insanların beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum, kendimin de bu kadar benimsediğini. zaman geçiyor arkadaşlar, yaranıza tuz basan şeker basan kim olur neresi olur bilemiyorsunuz. bu yaz hayatımın en sakin en sessiz yazıydı. kendimle çok baş başa kaldım.bacaklarım çok ağrıdı ama ben hafifledim.
bugün ağlamamak için sarılmak istemediğim ama ona rağmen ağladığım insanlar, derdimi paylaşıp beni hafifleten insanlardı.
görür görmez gözlerimin dolduğu, bana her gün yardım eden her şeyini paylaşan ve her gün sıkıntılarımı soran, akşama kadar beraber çalıştığım, solumdaki selman.
muratın annesi dilek c. , önlüğüm artık onda. sayende arkadaşlarımı eleştirirken onları ne kadar sevdiğimi de göstermem gerektiğini öğrendim.
hatice k., umarım hayatımdan çıkmazsın. ön yargılarım, insan ilişkilerim, kahkahan ve sohbetin. öğrendiğim çok şey oldu, dobralık. cesaret.
zehra n., üç çocuk annesi, kızların şanslı. hayatın öyle söylendiği gibi olmadığını biliyorum artık abla. ve göründüğü gibi de olmadığını. kızgın duruşunun altında akşama ne yemek yapacağız muhabbetini özleyeceğim. bana otobüs almayı unutma.
raziye k., bilmiyorum seni bi daha nerede görürüm. ehliyet sınavını geç. benzer hikayeler, farklı kırılmalar. benim sıcakkanlı oluşum sizeydi.
nermin k., biz cesaretli insanlarız evet. ben eskisi gibi duygularımı kaptırmamayı böyle öğrendim. dediğini yaptım, olmadıysa daha iyisi olacağı içindir ya da böyle olması gerektiği için. ama ben daha iyisini hak ettiğimi biliyorum öğrettiğin için teşekkür ederim.
ahmet k, raziyeme iyi davran. büyüyünce iyi bi çocuk ve iyi bi elektrik elektronik mühendisi olacaksın. ama büyümen lazım. bi de sürekli abla kaç yaşındasın diyip durma ulan. ben harmandan anlamam, kaç ton buğday, tarım kredi işleri senden sorulur. ticari zeka.
fatma k., ablacım ben her şeyi hallederim üzülme.
melike k., inşallah atanırsın. ve dünya hep geleceği düşünecek kadar uzun bi yer değil öğrettin. biraz kalbimin sesi tüm sesleri susturmaya yeter.
yeter ablanın oğlu şükrü kazanmış. çok mutlu oldu, oldum. beraber dua ettik. ben giderken gözlerin öyle dolarsa içim çok tuhaf olur abla.
Ali, benim için neden içi çikolatalı lokum dağıttın bilmiyorum. üzgünüm. ben o insan değilim ama sen iyi birisin. teşekkür ederim.
ve züleyha ablam. senin yanın ve senin duan dinlenme tesisi. sana gözleme yemeye geleceğim. mutluluğu kimse vermez biz alırız. mutsuz insanlarla uğraşmaya gerek olmadığını ve kabullenmeyi. gelişmeyi. geliştirmeyi. biz o anı bir daha yakalayacak değiliz ama ben o hissi taşıdım. çocuklarına ettiğin duanın yanında olmak bile benim göz yaşımı dindirir. beypazarı kurusu verdi.
kadriye, esra, hayriye, gülendam, özkan, ferhat, fatma, ismail, ceren, sıla, sena, ilayda, tuğrul, selime, beyza, kezban, feyza, cansu, mustafa, semra, seyide, gamze,nur.
yazım bitti. bu insanlar hayatımın bi yerinde beni gülümsetti, ağlarken güldürdü. beraber elma yedik, kimmiş neredenmiş her şeyi unutup aileye benzer bi şey olmuşuz.
ben kurduğum bağlardan, aldığım dualardan ve kendimden razıyım. tevazuyu öğrendim. uyguladım. çalıştım, yoruldum, utanmadım, hak ettim, sizi seviyorum.
onlar çıkaramaz ben istifa ederim. ben ilk kez istifa ettim!!!!
iki bardak çay ve servisten iner inmez m'yi arayınca tam zamanında aradın demesi de güldürdü. bu kadar.
ne çok şeyim varmış.
8 notes
·
View notes
Text
Fatma bayramda okudum, fidoro kahve de dineldüm ve hemen denemeye karar verdim .1 ay boyunca satın aldıklarını harcadıgın oaraları yazacagım bakakım ne harcıyorum inşallah yapabılırım
4 notes
·
View notes
Text
Bi müzik listesi yapıyorum, sevdiğiniz şarkıları ekleyin sizde.
Hâlâ aynı bankta - Rope
Küfür mü iltifat mı - Canozan
deniyorum, ama - Mavi
Bıçakları sırtımda hayatın - Doruk Erester
Dibe iniyorum - Rei 6
Boşver be - Skapova
Ben senden vazgeçtim - Skapova
Ben hâlâ vazgeçmedim - Skapova
Son Arzum - Skapova
Loş, karanlık, hoş bi' şarkı - Hemsaye
Kötüsünü kendime yaptım - kendimden Hallice
Yaratılışın ikinci günü - Hemsaye, çağan Şengül
Bilemedim yorulduğunu - Alp Can zeybek
Küçüğüm - çağan Şengül
Sarılınca geçmiyor - Kaldı 8
Boş çekmeceler - Ahmet Hatipoğlu
Menerit - Kanove
Mumdan kayık - Beycan dağcı
Bu yüzden - Güncel Gürsel Artıktay
Benim Olmayanım - yıldızlardan Düştük
Sakince Yoruldum - Kendimden Hallice
Kanıyorduk - Redd
Binalar Dar - Can Koç
Fafnir - Kanove
Fafnir 2 - Kanove
Kalp Atışları Ve Çelenk - Şiir
Gökyüzünü Tutamam - Can Koç
ama hâlâ - Mavi
Zift - Revios
Tırnak İzleri - Revios
Protez - Revios
Antagonist - Revios
Sarılsana Bana - Vesaire
Şehir - Vesaire
Alışırım Gözlerimi Kapamaya - Manga
1826 Gün - Rota
Vahlar Ağacı - Rekkostal
Seneca'nın Mezarına Yolculuk - Kanove
Üvey - Revios
Kaplumbağa - karambol
Sarhoş Rüyalar Ve Taksimetre - Şiir
Şair Baktığında Dolunaya - Kanove
Konsomatrisin Ninnisi - Şiir
Ay Işığı Ve Bektaşi Üzümleri - Kanove
Dijital Yalnızlık Ve Mavi Saçların - Şiir
Aşk Bir Mezar Kuşu - Kanove
Gidenler Anısına On Yıllık Saygı Duruşu - Revios
Toz - jakuzi
Gökdeniz Abi - şiir
Babam Ve Kırık Oyuncaklar - Kayra
Kendine Rağmen - Jakuzi
İpucumu Buldum - Rinxlaya
Gökyüzüne Bak - Morphia
Duyar Mısın - Morphia
Saklandım - Morphia
Sana Göre Bir Şey Yok - Jakuzi
Sen Bilirsin - Elyas & Taha
İncinmesin Kanatların - Elyas & Taha
Ölü İhtimal - Baturalp
Anla Artık Çocuk - Yıldızlardan Düştük
Sadece - kerem
Unuttum - İmpala
Hatıralar. - İnsanlar gerçek olsa
Seninle Manyak Güzel Olabilirdik - Bazen Uçmak İsterim
Bir Adam - Suzan Hacigarip
Özledim işte - karamel Makiyato
Rol - Lia Shine
Bizden Olsun İsterdim - Boramess
İz - Femrez
Yarın Bugün Gibiyse? - Boramess
Sanki Hevesim Hiç Kırılmamış Gibi - Berkay Altunyay
Dönemedim O Gün Evime - Boramess
Sarhoşum - yedinci Ev
İyi Uykular Peder - Rota
Ah Aman Aman - Kirli
Nereye Kadar - yedinci Ev
Gezegen - yedinci Ev
Zaman Yok - Son Feci Bisiklet
Eksik - Batu Akdeniz
Hiç İyi Değilim - Dolu Kadehi Ters Tut
Sanırım ölüyorum - Agoni
Rahatımı Bozamam - Ravend
Beni Hatırladın Mı - Cem Adrian
Hayatım Leş - Mavi Gri
Anlatamıyorum - mor ve ötesi
Kayıp Şehir - Soner Avcu
Yoksun - Naz ölçal
Bazen - mor ve ötesi
Ah Canım Sevgilim - Rei 6
Kediler Ve Şarkılar - yaşlı amca
Bir Bilsem - Berkay Altunyay
Sevilmemişim - nasıl derler bilirsin
Senden, Benden, Bizden - Athena
Bana Kendimi Ver - Sancak
Seninle , Mavi - Yüksek sadakat
Araf - mor ve ötesi
Aden P2 - Lia Shine
Eskimiş Senelere - Aspova
Aşk Nereden Nereye - Gripin
Kalbimden Tenime - canozan
Son Kez - Rota
Öleceksek ölürüz - Emre Fel
Zor - Erdem Öner
Bu Yağmurlar - Emre aydın
Öyle kolay aşık olmam - Canozan
Dediler Ki - üç nokta bir
İstanbul - Pamela
Nasıl Güzel - sufle
Forsa - mor ve ötesi
Kanıyorduk - redd
Sen de saçmala - redd
Kendimi Buldum - sufle
Hiç bırakma - Anıl Bektaş
Allah'ına Kurban - Pera
Küsme bana - Atakan ata
Hiç kimsenin günahı yok - sufle
Kendimden mi kaçsam - bazen uçmak isterim
Hiçbir yere gitmedim - Hemsaye
Köprüaltı - duman
Hissettin mı - sufle
Yıldızlara bak - yaşlı amca
Ankana kül oldum - Görkemiroğlu
Senden önce senden sonra - sufle
Kayboldum - sufle
Kapkaranlık her günüm - sena şener
Senin marşın - duman
Hayatı yaşa - duman
Arsız Gönül - Athena
Kafama göre - Athena
Kördüğüm - başka
Pus - sufle
Ay karanlık - cem karaca
Bir varmış bir yokmuş - Fatma Turgut
Boşver - nüans
Aşk yok olmaktır - Mabel Matiz
Hep yaşın 19 - MFÖ
Portekiz yağmuru - Boramess
Bende bir çare yok - Boramess
Yıldızların ötesinde - izah
Mayıs 6 - Rope
Beni yordular - Rope
Bunun adı yalnızlık - Rope
Kupa kızı ve sinek valesi - Teoman
Sorgu - rehber
Söndülerse - anıl Piyancı
Dönme - Batuhan kordel
Belki de - tuğkan
Sar bu şehri - canozan
Gitme - dolu Kadehi Ters Tut
Şu an - son feci bisiklet
Bana öyle bakma - Teoman
Bakma bana öyle - Nova norda
Derine indik - adamlar
Toprak yağmura - canozan
Gökyüzü - perdenin ardındakiler
Madem - dolu Kadehi Ters Tut
İstasyon - son feci bisiklet
Yorgunum ve ağrılar - Kaan Boşnak
Hallice Halim - konuya Fransız
Ressamın şarkısı - Bekir karahan
Ütopya - son Feci Bisiklet
Benimle kayboldun - Kaan Boşnak
Rüyalarda buruşmuşum - adamlar
Acının ilacı - adamlar
Seni kendime sakladım - duman
Sarılırım birine - adamlar
Bikinisinde Astronomi - son Feci Bisiklet
Ve ben - yaşlı amca
Siktiret boşver - redd
Bulunmam gerek - Can Bonomo
Derbeder - gece
Kötü şeyler - son feci bisiklet
Yaşıyorum sil baştan - ari barokas
Kırık - neyse
Melekler ölmez - mor ve ötesi
Bul beni - canozan
İtiraf - redd
Kelepçe - yirmi7
Yorma - seksendört
Siyah - neyse
22 - gece
Geçmişin yükü - Pentagram
Yeniden doğarsa - canozan
Işıkları söndürseler bile - manga
Ay düşmüş elektrik tellerine - yirmi7
Yağmur - Suzan Hacigarip
Halledebilirdik - birileri
Yarım kaldım - çağan Şengül
Anlar ona - yedinci Ev
7 notes
·
View notes
Text
AZİZ NESİN'DEN
"Bir roman yazdım. Üç ay, geceli gündüzlü bu romana çalıştım. Dünyada herkes birbirini kandırır, yazar kısmı da kendi kendini kandırır. Başkalarına söylemeye utansam bile kendi kendime söyleyebilirim. Roman çok güzel oldu. Gazetelerden birine götürdüm.
"Biz telif roman neşretmiyoruz," dediler.
"Bir kere okuyun!"
"Ne gereği var, halk telif roman sevmiyor."
Bir kitapçıya götürdüm. Daha "Bir romanım var," der demez, "Biz yalnız tercüme romanlar basıyoruz," dedi.
Başka birine götürdüm. O da, "Tercüme varsa getirin, telif roman satılmıyor," dedi.
Nereye gittimse, hepsi birbirinin ağzına tükürmüş. Üç ay, ha babam ha, çalışıp büyük ümitlerle yazdığım roman, kimse görmeden cami kapısına bırakılacak günah çocuğu gibi elimde kaldı. O zaman aklıma geldi. Bizim arkadaşlar, kimi Fransızcadan, kimi Almancadan, kimi İngilizceden, İtalyancadan hikâyeler aparıp Johnson’u Ahmet, Martha’yı Fatma yapıyorlar; sonra kendileri yazmış gibi hikâyenin altına imzalarını çakıp dergilere veriyorlar. Ben niye sanki tersini yapmayayım?
Oturdum, romanda ne kadar Türk adı varsa değiştirdim. Amerikan ismi koydum. Elime bir yerden de New York’un planını geçirdim. Romandaki yer adları da Amerikan'ca oldu. Şimdi sıra geldi, romanın yazarına...Mark Obrien diye bir de ortaya Amerikan yazarı çıkardım.
"Yalnız çeviri roman yayımlıyoruz," diye beni tersyüz eden gazeteye romanı götürdüm. "Size Mark Obrien'den çevirdiğim bir roman getirdim," dedim.
"Çok güzel. Kim bu Mark Obrien?"
"Aaa! Bilmiyor musunuz? Ünlü Mark Obrien yahu! Kitapları bütün dünya dillerine çevrildi."
Romanı okuma gereği bile görmediler; trink paraları sayıp aldılar. Yalnız bana "Yazar ve eseri hakkında bir şeyler yaz," dediler.
Sarıldım kaleme:
"Mark Obrien'in son şaheseri: 'Strugglefor Life'
Amerika’yı yerinden oynatan bu eser bir ayda 4 milyon sattı. Bütün dünya dillerine çevrilen bu kıymetli roman, nihayet 'hayat kavgası' adıyla dilimize de çevrilmiştir."
Mark Obrien efendiye bir de hal tercümesi şişirdim, sormayın. 18 çocuklu ailenin en küçük çocuğu. Babası Philadelphia'da bir çiftçi. Oğlunu papaz yapmak istiyor. Küçük Mark, daha 14 yaşında ilahiyat profesörünün kaba etine iğne batırıp mektepten kovulmak zekâsını gösteriyor. Tıpkı birçok ünlü Amerikan yazarının hayatı gibi… Balıkçılık yapıyor. Hep bildiğiniz hikâye. Derken 40 yaşında ilk hikâyesini ‘Let Us Kiss’ dergisine gönderiyor. Dili, üslubu o kadar bozuk, anlamsız, saçma ki!
Anlayacağınız, uzun bir hal tercümesi. Bizim roman bir tutunsun. Kitapçılar, "Aman şu mark Obrien'den bir çeviri de bize yap!" diye peşime düştüler.
Mark Obrien'den tam 18 roman çevirdim. Daha da ömrüm oldukça çevireceğim. İş bununla kalmadı. Hani ünlü polis hafiyesi Jack Lammer var ya. Kitabı herkesin elinde dolaşıyor. Ondan da 6 kitap çevirdim. Son günlerde işi ilerletmiştim. Hintçeden, Çinceden bile çeviriyordum.
Bu gidişle bir zaman gelecek, Amerikan edebiyat tarihini yazacak olanlar, Türkçe romanları okumaya mecbur olacaklar. Benim de artık son umudum, Mark Obrien adıyla, Amerikan edebiyatında yer almak.
Aziz Nesin
8 notes
·
View notes
Text
Metroda üç arkadaş iki sıranın ortasına zorla sığmaya çalışıp muhabbet etmeye devam ettiler. Beyefendinin bana gereksizce yakın olduğundan rahatsız olduğumu belli ettim. Bir süre sonra anlayıp birinci hanımefendiye ben seninle yer değiştireyim yanlış anlamalar olabilir dedi. İkinci hanımefendi ay saçmalama dedi, sonra beyefendi muhtemelen beni işaret etmiş olmalı ki ikinci hanımefendinin haa kızılcık şerbeti deyip beni işaret ettiğini cama yansıyan yüzünden gördüm. Dönüp gözlerine baktım 5-6 saniye sadece baktım. Sonra geri döndüm. Hayır ben karşı değilim ki yakın arkadaşım da var dedi birinci hanımefendiyi göstererek. Kapalı bir hanımefendiydi o.
Kızılcık şerbeti diye işaret edildim bugün. Çok ilginç. Bir diziye mal edildim. Bazı hassasiyetlerim olduğu için.
Sonra sabah Fatma Bayramdan dinlediğim birkaç konuyu hatırladım . Demişti ki hangi ortama girerseniz girin safınızı belli edin. Belli edin ki sizin gibiler size yakın olsun. Herkesle yakın arkadaş olamayız. Olmamalıyız. Saygı duymak farklıdır. Ancak arkadaşlık, dostluk farklı.
Bu konu kendi içimde de tartışılmalı..
2 notes
·
View notes
Text
Çok Hızlı! (18) (Orhan 36 Y., Bursa)
Karımın 40'ı çıkana kadar öyle böyle idare ettim. Akşamları iş çıkışı gidip kızımı seviyor, kayınvalide ile yemek yiyor, sonra evime gelip yatıyordum. Bir akşam eve geldiğimde Behiye abla kapıyı açtı, "Konuşmamız lazım!" deyip içeri çekti. Çok güzel bir masa kurmuştu. Rakıları doldurdu. Dertleşip içmeye başladık. Sonra, "Hayat devam ediyor!" deyip, günlük işlerden konuştuk. Gecenin ilerleyen saatlerinde de elimden tutup yatak odasına götürdü. Gayet normal bir seks yaptık. Zaten nerdeyse 1.5 aydır boşalmamıştım. O akşam 3 kez boşaldım ve orda uyudum.
Sabah güzel bir kahvaltı hazırladı. Beraber çıkıp evlerin inşaatına gidip durumu kontrol ettik. Sonra da Fatma'yı alıp yemeğe gittik. Yemek dönüşü üçümüz Behiye ablanın özel odasına gittik. 1.5 ay sonra hapımdan almıştım o gün. Behiye abla, "Sen otur aslanım!" dedi. Fatma da, "Senin yokluğunda birbirimizle idare ettik!" dedi. Sırayla belden bağlamalı yarakla birbirlerini siktiler. Sonra da beni yatağa aralarına alıp, biri yarağımı emip amına alırken, diğeri ağzıma oturup amcığını dilletti. Akşama kadar çeşit çeşit pozisyonlarda sikiştik, defalarca boşaldık...
Akşam üzeri telefonuma baktığımda Nur'dan mesaj gelmişti. Kocası bir iş görüşmesi için Konya'ya gitmiş, orada ortak olarak tekrar dükkan açmayı konuşuyorlarmış. "Ne zaman dönecek?" dedim. "En az bir hafta yok!" dedi. "Ozaman, Güzin'e 3 gün izin istediğini, Konya'ya gidip kocanla konuşman gerektiğini söyle!" dedim. Altınoluk'taki otel sahibi aradı o anda. Daha önce zaten, Assos'da bir otel olduğunu, onu almak üzere görüşmeler yaptığını söylemişti. "Yarın toplantı var, gelebilir misin?" dedi. "Gelirim!" dedim. Behiye ablaya anlattığımda, "Tamam beraber gidelim!" dedi. "Ben yalnız gidip 1-2 gün kafa toplamak istiyorum!" dedim. "Tamam aslanım, nasıl istersen!" dedi. Güzin'i aradım, "Ben yarın Altınoluktayım!" dedim. "Ya Nur böyle böyle diyor, 3 gün izin istiyor?" dedi. "Yalnız idare edebilir misin?" dedim. "Ederim!" dedi.
Nur ile anlaştım, ertesi gün için Konya'ya 3 günlük gidiş dönüş bilet aldı. Beraber Altınoluğa gittik. Yolda arabada bile, elele, konuşa konuşa kararımızı verdik, kocasından boşanacaktı. Nur'u otelde bırakıp toplantıya girdim. Otel Assos yolunda bir yerdeydi. Çok güzel işlek bir oteldi. Fakat sahibi çok yaşlanmış, son birkaç yıldır işletmecilere kiralamış, ama ne gereken özeni göstermişler, ne de paralarını tam tahsil edebilmiş, birkaç defa otelin üstüne çökmeye kalkmışlar. Oturup konuştuk ve oteli almaya karar verdik. Yarı yarıya ortak alacaktık. Altınoluğa dönüşte Behiye ablayı arayıp anlattım ve "Hayırlı olsun, bir otelin daha oldu!" dedim. "Otelimiz aslanım!" dedi...
Akşam Cunda da, Nur ile elele gözgöze bir rakı, balık, ayvalık yapıp otele döndük. Odaya çıkınca soyunup birer duş alıp gecenin bulanıklığını attık. Duştan çıkan meleğime baktım bornoz içinde, yanıma çekip bornozunun bağını çözdüm. Islak saçlarını koklayıp her santimini öptüm, yaladım, hatta küçük ısırıklar attım. Defalarca birbirimizi emerek, içinde dakikalarca kalarak, Ahlar Ohlar Aşkımlar arasında boşalıp, duş alıp seviştik. Sabah seherinde ikimizde yorgun ama mutlu uyuduk. İkinci gün gezip dolaşıp ikinci geceyi de zevk denizinde geçirdik. Üçüncü gün sabahtan Çanakkale'ye geçip, orda gezip dolaşıp Bandırma üzerinden Bursa'ya döndük.
Onu evinin yakınlarında bırakıp büroya geçtim. Güzin gülümseyerek karşıladı. "Hayırlı olsun!" dedi önce, sonra da, "Nur ile 3 gün nasıldı, doydunuz mu?" dedi. Ulan biz biletleri bile alıp, mevzuya kılıf hazırlamış, ama oteli unutmuştuk. Muhasebeci ile konuşurken öğrenmiş. Behiye abla da biliyormuş, patronu aramış hayırlı olsun diye, o da Nur hanım var yanında demiş. Aman sanki hesap verecektim. "Ne o kız, kıskandın mı?" deyip elini tutup arka tarafa geçirdim, güzel bir sakso ile ağzına yüzüne boşaldım. Sonra da domaltıp güzelce götünden siktim. Güzin, "Sen hepimize yetersin Orhanım!" diye diye orgazm oldu. Bilse takviye hapı olmasa...
Akşam çıkınca çocukluk arkadaşım Murat'ı aradım, uzun zamandır oturmamıştık. Bir yere oturup konuştuk. Onun işsiz olduğunu öğrenince, "Yarın büroya gel, bakalım!" dedim. Kafam çakır olmuştu, ama kızımı özlediğimi farkettim. Kaynanayı aradım. "Gel, uyumuştu ama az sonra uyanır, mama saati yaklaşıyor!" dedi. Kızım 1.5 yaşına gelmiş, tam sevilme çağında, baba demeyi öğrenmiş, çok tatlı bir çocuk olmuştu...
Mamasını yerken biraz sevdim. Ama, "Uyku düzeni bozulmasın, kal burda, sabah seversin!" dedi kaynanam, yatırdı kızımı. "Ben gider sabah gelirim!" dedim. "Bak alkollüsün, gir yat, oda çok!" dedi. O zaman, "Dolapta var mı bir şeyler?" dedim. "Olacak!" dedi. Rahmetli de benim gibi akşamcıydı. Birşeyler getirdi. Bir bira da kendine açtı ve "Beni de alıştırdı rahmetli, arkadaşlık ederdim ona. Zaten kız da mamasını yedi, sabah ancak uyanır!" dedi. Konuşmaya başladık. "Tekrar evlenecek misin?" diye sordu. "İstemiyorum, ama kızıma..." dediğimde susturdu, "İstemiyorsan evlenme, ben onu büyütürüm, dert etme, ama çok gençsin, yalnızlık zor gelirse?" dedi sustu. Kaynanam 47 yaşındaydı. "Sen de çok gençsin, kıza bakacağım diye köreleceksin. Bir yol bulmalıyız!" dedim. "Sen beni düşünme, ben başımın çaresine bakarım. Sen kıza sevgini göster, babalığını eksik etme yeter!" dedi. "Tamam, anlaştık!" dedim, kadeh tokuşturup anlaşmamızı onayladık.
Sabah uyandım. Salonda üçlü koltukta sadece boxerla, üzerimde bir pike örtülü, masa dağınık, ama üçlü koltuğun önündeki sehpada bardaklar, bira boşları hatırlamaya çalışırken, içerden kızımın sesi geliyordu. Koridora çıktım. Yatak odasının ve kızımın odasının kapıları açıktı, oraya doğru yürüdüm. Kaynanam sırtı dönük, götünün arasına girmiş pembe bir tanga ve pembe bir sütyen takımla, yatakta domalmış, yatağa yatırdığı kızımı seviyor, "Uyanmış mı prensesim?" deyip, güldürüyor, mıncıklıyordu.
Birkaç dakika seyrettim. Yarağım kalkmaya başlamıştı Kaynanam taş çatlasa 65 kiloda, tahmini 1.70 boyunda, çok güzel bir kadındı, ama bugüne dek hep kaynanamdı. Kızımla oynarken, (tam domaltılıp arkadan amına pompalanma pozisyonunda) tangasının yanlarından amının dudakları taşmış, kızımı severken yaptığı hareketler yüzünden götünü sallıyordu. Yarağım resmen taş kesilmişti, sanki kaynanamı değil, sikişmek üzere eve attığım bir kadını seyrediyordum...
Ne kadar sürdü bilmiyorum, ama kızım parmağıyla beni gösterip, "Ba-ba!" dediği anda, kaynanam yatağa kızımın yanına devrilip, pikeyi üstüne çekti. Ben de, "Gel kızım babana!" dedim elimi uzatıp, ama orda boxerla dimdik yarağımla dineliyordum. Kaynanam benden tarafa bakmasa da, yandaki makyaj aynasından yarağıma baktığını görüyordum. Kızımı kucağıma alıp içeri gittim. Birkaç dakika sonra kaynanam üzerine geçirdiği günlük bir elbise ile gelip kızımı kucağımdan aldı. "Mamasını yedirip, sana kahvaltı hazırlayayım!" dedi. "Gerek yok, hazırlanın dışarı kahvaltıya gidelim!" dedim. "İşin yok mu?" dedi kaynanam. "Bugün yok!" dedim. Hatırladım ki gerçekten günlerden pazardı.
Çıkıp FSM'de güzel bir kahvaltı mekanına gittik. İlanlarından görmüştüm. Çocuk oyun alanı ve animatörler vardı. Oturduktan sonra, kızımı cam kaplı devasa bir alandaki çeşit çeşit oyuncakların olduğu bakıcı dolu bir bölüme aldılar. Kızım ne kadar mutlu görünüyorsa, kaynanam o kadar düşünceliydi. "Sabahki olay için kusura bakma, geçip gitmeliydim, tuvalete kalkmıştım, ama manzara karşısında çivilenip kalmışım, özür dilerim!" dedim. "Asıl dedi ben özür dilerim, beni öyle gördüğün için! Ama gece çok fena sarhoş olduk ikimiz de, gece fena sıcak bastı, üstümdekileri çıkardım, ama senin içeride uyuduğunu unuttum!" dedi. "Gül hadi, olur bunlar!" dedim, hafif tebessüm etti.
"Yalnız ben masadan sonrasını hatırlamıyorum, kopmuşum valla!" dedim. "Ben de parça parça hatırlıyorum!" dediğinde, "Bir şey yapmadık değil mi?" dedim dalga geçer gibi. "Masada belim ağrıdı deyip koltuğa geçtin, sonra ben çerezleri tazelerken bira alıp geldin mutfaktan, ben de 3'lü koltuğa yanına geldim. Bir ara sarılıp karşılıklı ağladık. Sonra sızacak gibi olunca kayınpederinin şort tişörtlerinden vereyim dedim, pantolonu sıyırıp ha boxer ha şort sıcak zaten dedin. Kaldırıp odaya yatağa götüreyim dedim, ilk an ayağa kalktın, koltukaltına girip yürütmek isteyince, eğilip beni öpüp sağol dedin, sonra da koltuğa bırakıp kendini horlamaya başladın, ben de üstünü örtüp gidip yattım!" dedi. Biraz utanır gibi oldum.
Kahvaltıdan sonra hayvanat bahçesine gittik. Kızım çok mutluydu, ama huysuzluk etmeye başladı. Yolda arabada koltuğunda uyudu. Eve gidip kızımı yatırdık. Kayınvalide birer neskafe yaptı. Sigara yapıp balkona oturduk. "Birşey soracağım!" dedim kaynanama. "Sor!" dedi. "Ben başımın çaresine bakarım dedin akşam, o nasıl olacak?" dedim. Kızardı ve "Konuşturma beni!" dedi. "Merak ettim, bu senin kadar beni de ilgilendiriyor!" dedim. "Rahmetli şeker hastasıydı. Zaman zaman sorun yaşardı. O yüzden bana birkaç oyuncak almıştı!" dedi. "Anladım, ihtiyacın olursa söyle, internetten getirtirim!" dedim. "Niye sana söyleyeyim, ben de alırım!" dedi. "Oldu, kurye eve plastik yarak getirsin!" lafı ağzımdan çıkıvermişti. "Haklısın, onu düşünemedim!" dedi. "Sen beğendiğini yolla bana whatsapdan, ben büroya getirtir, sonra sana getiririm!" dedim.
"Sabah ne kadar seyrettin beni?" dedi. "Bayağı uzun!" dedim. "Evet, önünden belli oluyordu!" dedi gülümseyerek. Sonra, "Soru sırası bende!" dedi ve "Hiç olmadın mı biriyle 2 aydır?" dedi. "Olmadım!" dedim. "Dokunmadın bile mi?" dedi. "Dokunmadım!" dedim. Biraz utanır ve suçluluk duyar gibi, "Ben dayanamadım!" dedi. "Aaaa!" dedim. "Evet, sanırım ben de orda buldum yastan çıkış yolunu. Sabah ondan kazık gibiydi seninki, yoksa bana kalkmadı!" dedi gülerek.
"O manzaraya kalkmaması mümkün mü?" dedim. "Hadi ama, pörsüdüm!" dedi mutfağa girerken. Arkasından gidip tezgah ile arama aldım. Yüzü bana dönüktü. Bacağımı iki bacağının arasına sokup belinden kavradım. Dizimle amına baskı yaparken dudaklarına uzandım. "Yapmamalıyız!" dedi. "Neden?" dedim. Tekrar, "Yapmamalıyız!" dedi, ama pozisyonda kalmaya devam etti. Kalçalarını avuçlayıp tezgaha oturtum ve "Emin misin?" dedim. "Bilmiyorum, bana zaman ver!" dedi. "Peki!" dedim, yanağından öpüp, tezgahtan indirdim, mutfak masasına geçtim. O ara kız uyandı, onunla oynadım bir saat kadar (o ara hiç konuşmadık). Sonra çıktım evden.
59 notes
·
View notes