#Doğan SLX
Explore tagged Tumblr posts
Text
#TOFAŞ#Doğan#Doğan SLX#FIAT#Fiat Regata#Fiat 131#Turkish#Türkiye#old car#advertisement#advertising#brochure#car brochure#OHC engine#automotive#KOÇ
4 notes
·
View notes
Link
https://www.jantlastikmagaza.com/urun/14-inc-dogan-slx-tofas-silver-jant-takim-27695
0 notes
Text
Alet çantasının içinden ne bulmuş..
İlk arabamızın şeysi :( siz diyin 15 ben diyim 18 senesi var..
Doğan SLX Marka bordo renkli
...
18 notes
·
View notes
Text
Ailesiyle Tanıştırmaya Götürdü Götümü Sikti! (Melike 18 Y., İstanbul)
Slm 31 Seks Hikayesi sevenler. Benim adım Melike. Bu olayı yaşadığımda 17 yaşındayım. Orta Okulu Sivasta okumuştum ve Lise için İstanbula akrabalarımın yanına gelmiştim. Derslerim gayet iyiydi. Aradan 4-5 ay geçmişti ve aynı mahalleden bir çocukla tanışıp çıkmaya başladım. O da 17 yaşındaydı. Yaklaşık 6 ay kadar çıkmıştık, seks konularını en ince ayrıntısına kadar konuşuyorduk.
Bana, "Artık ailemle tanıştırma vakti geldi!" dedi. Biraz isteksiz olmama rağmen evlerine gittim, ailesiyle tanıştım. 10 dakika kadar ailesiyle oturduk, sonra bilgisayara bakmak için beni odasına götürdü. Bilgisayarı açtı, ben sandalyeye oturdum sevgilimin Sosyal Medya Hesaplarına falan bakıyordum. O da arkama geçmişti, omuzlarımı falan sıkıyordu. Daha sonra, "Ya bırak şu bilgisayarı, yanıma gel!" dedi. Yemin ederim aklımda hiç kötü birşey yoktu. Yatağa oturduk, konuşuyorduk. Aradan 5 dakika geçti, ablası kapıyı çaldı ve "Biz sağlık ocağına gidiyoruz!" dedi. Çıkıp gittiler, evde sadece ikimiz kalmıştık...
Sevgilim kalktı kapıyı kilitledi geldi. Beni yatağa uzatıp, boynumdan falan öpüyordu. O ana kadar daha ele ele tutuşmaktan ileri gitmemiştik. Nasıl oldu anlamıyorum, benim de canım çekmeye başladı, hiç karşı koymuyordum. Elini okul gömleğimin içinden göğüslerime doğru soktu, yine hiç tepki vermedim. Sonra üzerime çıktı, artık sevişiyorduk. Dudaklarımı öpüyor, boynumu emiyor, gömleğimin yakasından ulaşabildiği kadar göğüslerimi yalıyordu. Gömleğimi çıkarmamı istedi, ama ben çıkarmadım. Ne yaptı etti beni ikna etti ve gömleğimi çıkardım, üst kısmımda sadece sütyenim kalmıştı. Her yerimi öpüyor okşuyordu, ben de başını kendime doğru bastırıyordum, saçlarını falan okşuyordum...
Daha sonra göğüslerimden yalayarak göbeğime doğru indi. Göbeğimi yalayıp öptükten sonra dahada aşağı indi. Pantolunum düğmesini açtı, elini sokup külodumun üstünden amımı okşadı. Kendi elim dışında ilk defa bir el amımı okşuyordu. Okşadıkça külodumun ıslandığını hissediyordum. Pantolonumu da çıkardığında korkmaya başladım, "Artık eve gitmek istiyorum! Hadi, yeter, gidelim!" falan dedim, ama bırakmadı. "Aşkım mesajlaşmalarımızı hatırla, bana güven!" falan diyerek sakinleşmemi sağlıyordu. Önden yapmaycağını biliyordum, daha önce defalarca söz vermişti, "Kızlığına dokunmam!" diye. Beni ters çevirdi ve külodumu çıkardı. Ben utancımdan yüzümü yastığa gömmüştüm. Götümün deliğinde bir ıslaklık hissedip birden irkildim. Götüme birşey sürüyordu, yağ gibi, krem gibi birşeydi...
Yüzüm halen yastıktaydı, bakmıyordum, ama onun da soyunduğunu anladım. Arkama yanaştı ve elleriyle götümün yanaklarını ayırıp, sikinin başını göt deliğime dayadı. Yavaşca yüklendi, ama girmiyordu tabii ki, kendimi aşırı derecede kasıyordum. Yine de götüme sokmak için zorluyordu. Benim koltuk altımdan ve karnımdan gıdıklandığımı biliyordu, eliyle karnımdan tutunca birden kendimi salıverdim. Ve o anda inanılmaz bir acı hissettim. Hayatta böyle bi acı yok!!! Sikini köklemişti götüme. Yavaş yavaş gidip gelmeye başladı. Bense hiçbir zevk almaksızın annemi, babamı, kardeşlerimi ve beni buraya okutmak için gönderdiklerini falan düşünüyordum. O kadar acı verdiğine göre siki biraz büyük olmalıydı. Eminim çok zevk alıyordu, çünkü daha önce değil birisiyle sikişmek, kendimi başka bir erkeğe öptürmemiştim bile. Daha sonra inleyerek götüme boşaldı ve yanıma uzandı...
Biraz öyle durduktan sonra, "Hadi artık gidelim!" dedim. Kış olduğu için hava erken kararıyordu. Normalde saat 4'te evde oluyordum, evden çıktığımızda saat 5 olmuştu. Sevgilim hem okuyor, hem sanayide çalışıyordu, Doğan slx diye bir arabası vardı, bindik ve bizim sokağa geldik. Yüksek apartmanlar olduğu için sokak çok karanlıktı. Tam arabadan iniyordum ki, beni kolumdan tuttu ve "Seni seviyorum aşkım!" dedi ve beni tekrar içeri çekti. Beni bırakmaycağını ve bunun aramızda bir sır olarak kalcağını söylüyordu. Artık rahatlamıştım ve ona çok güveniyordum. Nasıl oldu anlamadım başımı sikine doğru bastırdı, fermuarı açıkmış. "Hani mesajlaşırken yalamayı kabul etmiştin?" falan dedi. Çok korkuyordum ve midem acayip bulanıyordu. Yapcak birşey yoktu artık, yalamak zorundaydım. Yavaşça dilimle dokundum. Ama kendimden iğreniyordum. Zorla da olsa biraz ağzıma aldım. Başımı bastırdıkça dibine kadar ağzıma giriyordu. 10 dakika kadar yaladım, birden ağzıma boşalmaya başladı. İğrenç bir duygu yaa! Sevgilimin orospusu olmuştum ve onu rahatlamak için sikini yalıyordum. Yüzüne bile bakmadan indim arabadan. Akşam da hiç mesaj falan atmadım.
Ertesi gün sabah servis beklediğim yerde beni bekliyordu. Orda olacağını tahmin ettiğim için tam servisin gelmesine 2-3 dakika kala çıkmıştım evden. Tabii deliye döndü. "Uyanamadım!" dedim ve bindim servise. Öğle arası mesaj attı, "Çıkışta buluşalım!" diye. "Boşuna bekleme, direkt eve giderim!" dedim. "Ayrılmak mı istiyorsun?" dedi. Ben de, "Evet!" dedim. "İyi, sen bilirsin!" dedi ve mesajlarla ayrılmıştık. İçimden 'Ohh be!' diyordum. Çıkışta yine servise bindim. Evin orda bir baktım arabasıyla beni bekliyor. Servisin geldiğini görünce arabadan indi ve 'Buraya gel!' diye işaret etti...
Gitmeycektim, ama o şerefsizin evime kadar geleceğini biliyordum. Ailem burda yoktu, ama akrabalarım duyarsa çok kötü şeyler olurdu. Mecburen yanına gittim. "Bin lan arabaya!" dedi. Binmek zorundaydım ve bindim. Çok hızlı sürüyordu arabayı. "Nereye gidiyoruz?" dedim, cevap vermedi. Daha sonra boş bir arazide durduk. Beni ne kadar sevdiğini falan söylüyordu. Bana yaklaştı biraz, elimle ittim, zorla birşey yapmıycağından emindim. Bana, "Yaa kolum ağrıdı, omzuna atayım!" falan derken, kendimi yine arabada onun kucağında, göğüslerimi elletirken, götümü parmaklatırken buldum.
Artık okuldan biriyle çıkıyorum, ama halen ara sıra beni çıkışta alıyor ve arabada ihtiyaçlarını gideriyor.
[Melike]
44 notes
·
View notes
Text
Baktım kimsenin benimle röportaj yapacağı yok, ben de kendimle yaptım. Soruları başkasından duymanın zorluğu heyacanlı olabilir ama kendi kendime kolay soracam şike yapacam ;)
Kimdir adam_SLX?
Adam_SLX adımın anagramı. Bir zamanlar doğan araba vardı slx hiç bir boka yaramazken sırf slx yazısı yüzünden lüks sınıfa giriyordu kendini lüks sanıyordu benimkide işte onun gibi aslında CLK da koyabilirdim söylenmesi zor geldiği için böyle oldu. İsmin çok büyük bir anlamı yok. Yegane olması dışında bir önemi olduğunu sanmıyorum.Zamanında teknik yazılarla, buradaki cinsten yazıları birbirinden ayırmak ve kendimi daha serbest hissetmek istediğimde edindiğim bir müsteardı bu. Öyle devam ediyor şimdilik. Yani duvara toslayana kadar devam
O zaman adam_SLK'i uyduran adam kimdir diyelim.
40 küsür yaşında, fazlasıyla uzamış bir fakülteyi bitirememiş, Evli. Malatya’da yaşıyor. Bir oğlu ve bir kızı var. Kitapların arkasındaki özgeçmişlere gülerdim ama bu da öyle oldu.
Neden yazıyor?
Kendini hafifletmek için. Wittgenstein Tractatus’un takdiminde bu kitap buradaki sorularla daha önce meşgul olmuşlar dışında kimseye cazip gelmeyecektir diyor. Bütün fikir eserlerini böyle anlama eğilimindeyim. Buradaki yazılar da ancak benzer soruları sormuş insanlar tarafından ilgi görebilir. O sebeple popülerlik merakım olmadı
Sorulan sorulara cevap vermeyi pek beceremiyor gibisin
Biraz öyle. Daldan dala. Neden yazdığımı sordun, neden böyle yazdığımı anlatıyorum. Neden yazdığımın mantıklı bir sebebi yok. Dünyayı değiştirmek yazıyla olacak bir iş değil. Yazı kağıtta bulunduğu sürece zararı veya faydası dokunacak bir silah değil. Daha doğrusu insanların, en azından Türkiye’de bilgi edinme yollarının yazıyla pek kesişmediğini düşünüyorum. Bizim yazarlarımızın bu kadar basmakalıp olması da bundan. Sözle tekrar edilemeyecek, konuşmaya aktarılamayacak, lafı edilemeyecek, sadece yazıyla anlaşılabilecek bir konuda yazmıyor kimse.
Yazı sürecin nasıldır?
Kafama takılan bir konuda oturur yazarım. Yazı biterse buraya koyarım. Bir kerede bitmezse muhtemelen hiç bitmez. Sayfalarca yazmayı sevmem. Okuyana da, bana da yazık. Bir meseleyi en kısa şekilde anlatmaya çalışırım ve bunu her zaman becerebildiğimi düşünmüyorum. Yine de uzun yazmanın övünülecek bir tarafı yok. Okunacak materyal artıyor, okuyacak zaman azalıyor. Zor konuların da basit şekilde aktarılabilmesi lazım.
Ne olmak isterdin?
(soruya bak hele birde kendime kolay soru soracaktım)
Senin için en zor şey ne?
(sırayla gelsene kavat teker teker sor)
İnsan için en zoru kendisi olmak sanırım. Internet devrinde buna gerçek olmayı da eklemek mümkün. Adam_slx gibi isimle yazan birinin gerçek olmaktan bahsetmesi biraz tuhaf görünebilir ama zaten mesele bu. İnsanlar, tanıyanlar, yazıyı okuyanlar beni dünkü halimle biliyor veya daha önceki. Bu sabah uyandığımda ne olduğumu, kendim de dahil kimsenin bildiğini sanmıyorum. Bu en zoru.
Bir de taklit etmenin kolaylaşmasından kaynaklı bir sahtelik var. Bunun önüne geçmek zor. İnsanın düşünüyormuş, hissediyormuş, seviyormuş, anlıyormuş, biliyormuş gibi yapmasının kolaylaştığı bir çağda yaşıyoruz. Bunlara kapılmadan, kendini olduğun halinle gösterebilmek zor. Kendimde uğraştığım en önemli sıkıntı bu.
Bir de çalışmak zor. Düzenli olmak zor. İlgi oruspusu biri değilim, Dağınık, biriyim İlgim çabuk dağılır ve yapabileceğim pek çok işin sonunu o yüzden getiremiyorum. Düzenli yazmayı istiyorum ama çok zaman daha çekici işler oluyor. Bir de insan kendini bilgi yönünden hep eksik görüyorsa, onu tamamlamaya, yazmaktan daha önem veriyor.
Dini konulardaki takıntın nereden geliyor?
(la bir de dine girme, illa gireceksin iyiki kendime soram şike yapam dedim insanın kendi kendini.......... Siz anladınız kendime küfür etmiyecem)
Buna takıntı demek ne kadar doğru bilmiyorum.
İnsan kendine bir anlam biçmeye çalışıyor. Din de bu konuda bana bir eksen. Başka bir yerde de arayabilirdim belki, ancak Hz. İbrahim’in güneşi tanrı bilip, battığında vazgeçmesine benzer duyguları pek çok düşünce için yaşadım.
İnsanın kalbi hakkı ve batılı bilir, hangi işin iyi, hangisinin kötü olduğunun çok defa farkındadır. Ben fıtrat üzere yaratanın, su mecraı tabiatlı kurallarına tabi olmanın, aklın ve kalbin en önemli devası olduğuna kanaat ettim.
İslam deyince tek bir din yok, çok değişik anlayışlar var, seninki ne? (la bi siktir git yapmıyorum kendimle röportaj möpartaj)
Evet. Yaklaşık bir milyar kişinin dininden bahsediyoruz. Kendine müslüman diyenlerin bir kısmıyla, belki büyük kısmıyla sokakta karşılaşsan yolunu değiştirmeyi düşünürsün. Buna rağmen neden İslam? Sanırım bunu sormak istedin
Birincisi şöyle bir şey söylemem lazım: Allah insanlara kardeşsiniz demiş. Malum kardeşlik, kişinin kendi iradesiyle oluşturduğu bir ilişki değildir. İnsan arkadaşını seçebilir ama kardeşini seçemez. Hallerini beğenmediğim kardeşlerime de böyle bakıyorum, evet eleştirilecek yönleri çok olabilir ancak onlar aynı kıbleye yöneldiğim kardeşimdir ve bu kardeşlik hukuku benim keyfimle veya onlardan utanmamla değişecek bir hukuk değildir. İnananlar kardeştir ve bu kardeşliğin bir hukuku vardır.
Bunun yanında insan Allah’a, resulüne vahyettiğine ve dünyada yaptıklarının karşılığını göreceğine inanıyorsa müslümandır. Daha doğrusu kendini müslüman görüyorsa öyledir.
Bu çok geniş bir tanım değil mi?
Evet, geniş. Yani birbirlerini tekfir eden pekçok kesimi de bu tanıma göre müslüman görebilirsin. Biri şöyle diyen müslüman olamaz diyor, öteki bunu diyen müslüman olamaz diyor. Bunların hiçbirinin çok verimli tartışmalar olduğunu düşünmüyorum. İnsanların ilmini ilerleten, onları daha iyi yapan tartışmalar değil.
Ortada oluşmuş, benim de içinde yaşadığım bir İslam anlayışı var. Bazıları bu anlayışın doğru olmadığını, bazıları da mutlak doğru olduğunu söylüyor. Şahsen bu tartışmaların hiçbirinin yeni vahiy olmadan çözülemeyeceğine inanıyorum. Biri kalkıp, Kur’an’da aslında üç vakit namaz var gibi bir şey söylediğinde, başkası da hayır efendim, şöyle şöyle diyebilir ancak bu tartışmayı kesin olarak sona erdirmek için birinin, daha önceden kimsede olmayan bir bilgi sunması lazım. Dini konuda o da ancak vahiy olabilir. Neticede herkesin kendi kaynaklarını kendi belirlediği, kendi yorumladığı bir dünya burası.
O sebeple dini içerikli tartışma yapmak bana hayli lüzumsuz geliyor. Doğruyu anlatmak, yaşamak, arızaları göstermek, sorunları teşhis edip çözüm aramak güzel; ancak ben senden daha iyiyim anlamına gelecek kavgalar hoşuma gitmiyor.
(ASW) Efendimiz’in bile Ehl-i Kitab’la bitiremediği cinsten meseleler bunlar. O sebeple Kur’an’ın ahiret gününde hesaplaşmak çağrısının bir ölçüde müslümanlar arasında da geçerli olmasını temenni ediyorum. Herkes kendini kurtulmuş fırka görüyor. Sanırım bir ben değilim.
Hepsine eşit mesafede misin yani? (hepsinin :) yine siz anladınız)
İtikadî konuların ise gereğinden fazla büyütüldüğü kanaatindeyim. Namaz kılmayan insanın meleklerin tabiatı veya Levh’in vasfı konusunda neye inandığı şahsen büyük mesele gelmiyor. Kelam’da zorlama gördüğüm kısımlar yok değil, vahyin tabiatı konusunda siyaseten doğru bir tanım var, bunu savunmak için şöyle olması için böyle olması gerekir diye kabul görmüş pek çok inanç da var. Vahiy şöyledir, böyledir demek için insanın vahiy almış olması lazım, bu sebeple bu konuda son vahiyde ne söyleniyorsa aynen kabul ediyorum ve üzerinde fazla spekülasyon yapmayı lüzumsuz görüyorum mesela. Amel bana sadece lafta kalan bir imandan kat kat daha önemli geliyor. Ehl-i Sünnet’in doğru itikat kurtuluş için yeterlidir demesi mesela bana o sebeple pek makul gelmiyor. Amel iman için yeterli bir karar verici olmayabilir, yani bir insan kötülük işlediği halde imanlı olabilir. Bu tamam. Ancak buradan iman daha çok önemlidir, amel daha az önemlidir diye bir sonuç yerine imanı Allah, ameli insanlar bilir demeyi tercih ederim. İnsan olarak amele bakarım, imanı da onu bilene havale ederim.
İki insan düşünün. Birincisi imanlı, iyiliği olmadığı halde ibadeti tam, falanca itikat kitabında ne yazıyorsa iman etmiş. Diğeri namaz kımıyor, fazla kötülük yapmamaya çalışıyor belkide ateist kur'an da yazan kıssaların illa gerçek olmasının gerekmediğini düşünüyor. Bir cami hocasına sorarsanız, birincisi kurtulmuş, ikincisi kaybolmuştur. Bu anlayışı vicdanıma açıklamakta hayli zorluk çekiyorum.
Peki dini açıklamakta zorluk çekmiyor musun? Yani hayatı kendine bu kadar zorlaştırmaya ne gerek var?
Bir zamanlar attığım bir twetin altına, sen bunları düşünme, bak adamlar teknolojide ne kadar ileri gittiler, biz hala bunları tartışıyoruz diye bir yorum bıraktı.
O zaman ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum ancak bu kafa konforuna imrendiğimi hatırlıyorum. Dünyayı böyle algılayabilmek ister miydim? Hayır istemezdim ama bu rahatlık bir an çok çekici gelmişti.
Zamanımızda bir şeylere inanan bir insan olmak :) mağlup başlamak demek. Ateizmin takib edeni az görünse de insanların pek çoğu günlük hayatını Allah yokmuş gibi devam ettiriyor. Dünyevi menfaat varsa, her tür maskeyi takıp, her tür taklayı atabilen insanlar oluyoruz.
İnanıyor olmanın getirdiği sahteliğe bir de insanın para için çalışmak zorunda olmanın getirdiği yıkılmışlık hissini eklemek lazım.
İslam dünyasının zayıflığını henüz bitmemiş bir hikayenin bir perdesi gibi görüyorum. Batı’nın gelişmişliğinin temelinde sömürüyü icad etmesi var ve ona her şekilde meftun olmanın, her tür ahlaksızlığı yaparak zengin olan bir insana meftun olmaya benzediğini düşünüyorum. Bir toplumun ekonomik gelişmişliğine altını araştırmadan hayran olanlar, insanları aldatarak zengin olmuş birine de hayran olabilir.
İslam dünyasının tek derdi ekonomik/endüstriyel değil tabii. Sosyal olarak da, zihnen de kuru, fakir düşmüş bir dünya. Bunların büyük kısmının da doğru yaşamaya önem vermemekten ve Allah’ın emrettiği şekilde yaşamamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Lafı, görüntüyü, siyasi doğruculuğu, idare etmeyi ve benden atlasın da kimde patlarsa patlasın anlayışını, hakikatten, inandığını söylemekten, Allah’tan başka kimseye kul olmamaktan, sorumluluk almaktan öne alınca; tabii ki Allah’ın bu ümmeti getirip bıraktığı hal de bu oluyor.
Naçizane İslam dünyasının bugünkü haline bakıp, bunlar müslümansa ben değilim diyen pek çok insan olduğunu ve onların pek de haksız olmadığını düşünüyorum. Bununla beraber Allah’tan beni doğru yola iletmesini istediğimde, bunu kalpten istediğimde cevapsız kalmadım. İmanımın başka bir sebebi yok. Bundan dolayı bu mesele sözkonusu olduğunda, her zaman ufak sebeplerin, büyük sebeplerden daha önemli olduğunu düşünürüm. Kısacası, Allah’ın kendilerine nimet edilenlerin yoluna ilettiği kul olmaya çalışıyorum, o da rahmetini esirgemiyor diyelim. Allah'ın varlığına ısrarımın Allah’tan başka mebdei de, hedefi de sanırım yok.
Peki inanmayan insanlar hakkında ne düşünüyorsun?
Allah’ın varlığını inkar edenlerin pek çoğunda gördüğüm: Allah şöyle olsaydı, böyle olurdu; şu olsaydı, bu olurdu diye giden bir mantık silsilesi. Allah güçlü olsaydı, falanca çocuğun hastalığını iyi ederdi mesela, veya yeryüzünde savaş olmazdı. Allah’a ne yapması gerektiğini öğretip, sonra onu yapmadığı için onu inkar etmek biraz çocukça. Benim de mantığım duruyor, bir insanın çektiği acıyı gördüğümde, yeryüzündeki adaletsizliği farkettiğimde, namütenahi iyi ve namütenahi güçlü Allah’ın buna nasıl izin verebildiğini merak ediyorum. Bununla beraber bu merak, sadece merak olarak kalıyor; gayba merak olarak. Çünkü bir yandan da, bu gibi soruların hiçbirinin, hiçbir insan tarafından, hiçbir din anlayışı tarafından tam olarak çözülemediğini görüyorum. Bir insanın Allah’ın varlığını inkar edip, kendisinin varlığına nasıl iman edebileceğini sorguladığımda da benzer bir merak alıyor beni. Ateistler Tanrı yok, olsaydı kötülük olmazdı diyip, bu meseleden kurtulduklarını sanıyor olabilir ama neden varız? sorusunun cevabı onlar için de yok. Bu cetvelde giden soruların hiçbirinin tüm insanları ikna edecek bir cevabı yok. Hindular bir meseleyi reenkarnasyon ile çözdüklerini düşünebilir ama reenkarnasyonun nasıl olduğu meselesini çözemez, Zerdüştîler İki Tanrı olduğunu, birinin iyi, birinin kötü olduğunu söyleyebilir ama kainatın büyük boşluğunda olmayan iyilik ve kötülüğün neden başka şekilde değil de bizim dünyamızda, bizim aracılığımızla çatıştığını açıklayamaz.
Bu sebeple buradaki hüccet kişinin kendiyle rabbi arasındaki ilişkiden doğar. İnsan kendi nefsi, hevesleri, yaşadıkları, bildikleri rab olarak kendine yetiyorsa, söylenecek pek fazla şey yok, rabbiyle mutlu olsun. İnsanların rab olarak tanıdıkları hiçbir şeyde bir rablık göremedim. Hepsi sebep sonuç ilişkisi içinde, bugün varsa, yarın yok olabilecek şeylerdi. Allah’ı bu sebep sonucun dışında, hepsinin hakimi olarak görüyorum. Bu konuda sorulan soruların pek çoğuna bilmiyorum diyeceğimin farkındayım, Allah’a Allahlığı, kainata kainatlığı öğretecek halim yok. Yapabileceğim sadece hakikatin tarafında olmak.
Sana dinsizim dilsizim Irksızım cinsiyetsizim dersem bu konuyu kapatırmısın
Nasıl yani sabahtan beri burada din ile ilgili sorduğum tüm sorulara bu yanıt biraz saçma olmadı mı? (demiştim beni anlamak zor, ben bile kendimi anlamıyorken)
benim dinim senin dininden daha kutsal olduğunu söylüyorsa o dinin canı cehenneme
benim dilim senin dilinin konuşmasını engelliyorsa kahrolsun
benim ırkım senin ırkından daha üstün olduğunu söylüyorsa o ırkın........ (siz yine anladınız)
benim cinsiyetim senin cinseyitinden daha üstünse (eeee götünü veren erkekler var onları ne yapacaksınız)
Kutsal saydığım bir atam yok kutsal saydığım bir bayrağım yok kutsal saydığım bir vatanım yok
Bir gün ömrü olan kelebeğin yarım saat daha fazla yaşaması için hiç gözümü kırpmadan canımı verebilirim, kimse beni yukarıda saydığım kutsallar için ölmemi beklemesin :)Varsa bir sorun sor (sorarsan sikerim cevabını) yoksa siktir git :)
2 notes
·
View notes
Photo
Tofaş Doğan SLX 1.6
#slx#tofaş#tofaşk#+16#JDM#jdmvip#jdmculture#jdmcar#jdmcars#tuning#tuningcar#tuner#tunercar#tunercars
7 notes
·
View notes
Text
Modern görünmeye çalışıyorum ama içten içe Tofaş Doğan SLX seviyorum arkadaşlar
21 notes
·
View notes
Link
Milyonerden gelen teklifle vasiyetini bozdu: 'Sokağa çıkamaz hale geldim'
0 notes
Photo
ÇERKEZ-M.131.20B STOP LAMBASI 95 DOĞAN SLX ŞEFFAF DUYSUZ SAĞ TOFAŞ https://www.hepotoparca.com/urun/stop-lambasi-95-dogan-slx-seffaf-duysuz-sag-tofas #far https://www.instagram.com/p/CWAtV6zqSFW/?utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Mercedes Logolu 1993 Model Modifiyeli Tofaş, 180 Bin TL'ye Satıldı
Mercedes Logolu 1993 Model Modifiyeli Tofaş, 180 Bin TL’ye Satıldı
Ülkemizde gün geçmiyor ki bir Tofaş daha rekor fiyata satılmasın. Evet, son yıllarda modifiyeli Tofaş otomobil modellerine çok büyük bir talep olurken, yine rekor fiyata bir satış haberi geldi. Sosyal medyada tanınan bir isim olan Tanju Akdoğan, 1993 model Tofaş marka Doğan SLX otomobili modifiye etti ve bugüne kadarki en yüksek fiyattan otomobili satmayı başardı. 1993 model Tofaş marka Doğan…
View On WordPress
0 notes