#Daha Ne Olsun özet
Explore tagged Tumblr posts
se-a-ser · 10 months ago
Text
yapay zeka kullanın. ne iş yapyorsanız yapın kullanın. bir iş yapmıyorsanız da kullanın
hem siz faydalanın hem de yapay zeka kendini geliştirmek için faydalansın. faydalansın ki gelişimi de bizim açımızdan daha doğru bilgilere dayalı olsun
verin koca bir metni özet çıkarsın, soru çıkarsın. ya da bir taslak metni uzattıkça uzatsın. resmi dil kullansın, tatlı dil kullansın
yapay zeka henüz abartıldığı kadar birilerini işinden edecek düzeyde değil. şu an tam da mükemmel bir yardımcı olarak kullanılabilir kıvamda. fakat hayatımıza bir anda girip öyle hızlı gelişti ki bu yıl nelere şaşıracağımızı kestiremiyoruz. onlarca yıldır konuşulup emare göstermeyen şeyin birden hortlaması bir yana bir çok farklı kaynaktan gelişim göstermesi de ilginç. bunca yıl birbirinizi mi kolluyordunuz arkadaş
mesela Tumblr paylaşımlarınıza resim oluşturarak başlayabilirsiniz. "prompt" denen şeyden korkmayın. direkt Tumblr paylaşımınızın metnini bile verseniz iş görür. sonra zamanla derdinizi daha iyi anlatırsınız. Windows 11'e Copilot uygulamasıyla entegre oldu. bunun dışında aşağıda birkaçını verdiğim AI'leri de kullanabilirsiniz
Bing
Bard
Canva
Capcut
ChatGPT
Recraft
22 notes · View notes
yandereismylanguage · 4 months ago
Text
Do Not Feel / Geralt of Rivia x OC
Tumblr media
Özet: Jaskier bir görev için uzaklara gitmesi gerektiğinde, sevgilisini koruması ve Cintra’ya götürmesi için Geralt’a emanet eder. Ama yolculuk, ikisi için de tahmin edilemez hisler doğuracaktır.
Uyarılar: çıplaklık, yalan(?), platonik aşk, iletişim bozukluğu, aldatma, kan tasviri (bir kez falan)
Tumblr media
Uzandım ve elimdeki kanlı süngeri suya daldırıp sıktım. Yanıbaşımdaki küvette dinlenmeye çalışan ama varlığımla bariz biçimde rahatsız ettiğim adamın omzuna uzandım.
"Kendim de yapabilirim Ana—"
"Bu zamana kadar hep kendin yaptın sonuçta." Ona küçük bir tebessüm yolladım ama o kehribar gözlere bakmadım. Çünkü biliyordu, ne zaman gözlerine baksam kalbimin hızlandığını biliyordu. Bundan hoşnut değildi ve bu sefer haklıydı.
Sonuçta beni ona Jaskier emanet etmişti.
Şu anda onun nerede olduğunu bilmemekle beraber bir süre önce birbirimize aşık olduğumuzu itiraf etmeden edemeyeceğim. Bir süre önce birbirimize dedim çünkü onun dilinden düşürmediği Witcher'ı gördüğüm an tüm dünyam tepetaklak olmuştu.
O sırada Jaskier bana veda ediyordu. "Sevgilim, Prenses Cirilla için gideceğim. Gizli görev. Sana Geralt'tan bahsettiğimi hatırlıyorsun, değil mi?"
"O da mı seninle gelecek?"
"Hayır," demişti başını iki yana sallayarak. "O Prenses'in yanına gidecek. Seni burada tek başına bırakamam. Senin de onunla Cintra'ya gitmeni istiyorum."
Kaşlarımı çatmıştım. "Benim yerime karar verdin?" Demiştim neredeyse tehlikeli bir şekilde. Jaskier sinirli halimden bariz biçimde korkuyordu, çünkü sadece gerçekten hassas konularda ciddi şekilde sinirlenirdim. Ve benim canımın yandığı kadar onu üzmeden durmazdım. Sinirimin miktarı, ne kadar beni kırdığıyla doğru orantılıydı.
"Yapmak zorundayım," demişti yanaklarımı kavrayıp başını iki yana sallayarak. "Burası güvenli değil, hiçbir yer güvenli değil. Seni ormanın ortasında bırakırsam neler olur hayal edemiyorum. Geralt seni ne olursa olsun korur. Daha önce korudu, yine yapar."
İçinde bulunduğumuz şartlar sebebiyle itiraz etmemiştim. Ne boktan bir Kıta'da yaşadığımızın farkındaydım. Başımı sallamıştım. "Peki, sen nereye gideceksin?"
"En iyi yaptığım şeyi yapacağım, şarkı söyleyip bilgi toplayacağım." Alnımı öpmüştü. "Ne olursa olsun dikkatinin dağılmasına izin verme, kötü senaryoları düşünme. Her zaman sana geri döneceğim." Bana gülümsemiş ve gözü arkamdaki ağaçlara takılmıştı. Yüzü aydınlanmıştı. "İşte geldi." Demişti, dönüp onun baktığı yere bakmıştım.
Kalbimden vurulmuştum.
İç çektim ve anıları geride bırakıp yaralarını temizlemeye odaklandım. Neredeyse üç ay olmuştu. İlk ay neredeyse hiç konuşmamıştı. Sonra bana birkaç soru sormuştu ve bu bahaneyle onu da konuşturabilmiştim. Artık daha iyiydi. Hiç değilse bir şey söylediğimde yokmuşum gibi davranmıyordu.
Kolunun arkasına devam eden yarayı görebilmek için başımı eğdim, kolunu çekip biraz daha başımı eğdim, kafam neredeyse yan duruyordu. Yaranın o kısımlarını da temizlerken yüzüme düşen bir tutam saça üfledim ve umutsuzca önümden çekilmesini bekledim. Bir daha üfledim. Üçüncüsüne gerek kalmadan yüzüme bir el uzandı ve saçımı beklenmedik bir kibarlıkla parmakları arasına aldı, ardından kulağımın ardına attı.
Hiçbir şey belli etmemeye çalıştım. Üzerinde uzun uzun çalıştığım nefes alma tekniklerini falan uyguladım. "Teşekkürler," diye mırıldandım.
Kolunu bitirip dikiş atmak için iğneye uzandığımda sesi beni durdurdu. "Ben teşekkür ederim Ana, ne olursa olsun bana karşı anlayışlı davrandığın için."
Ona döndüm ve gülümsedim. Nefes alma tekniklerim işe yaramadı ve kalbim hızlandı, nefesim bir an kesildi. Belki de egzersizleri ona bakmak üzerine yapmalıydım, bakmamak üzerine değil. Günün sonunda göz göze geldiğimizde sürekli böyle hissetmemek için. Mümkünmüş gibi.
"Sen benim arkadaşımsın." Dedim ondan çok kendime. Jaskier'i düşündüm. "Onun sevdiği birini sevmemem imkansız."
Sarı gözlerindeki neredeyse huzurlu bakış değişti, ufak bir değişimdi ama tarif edemeyeceğim şekilde değişmişti. "Yine de, teşekkürler Ana."
"İşim bitince edersin." Dedim ve iğneyi elime aldım. Kolundaki ve göğüsündeki yaraları dikerken ona yakın olabildiğim anların tadını çıkarttım. Göğüsünü dikerken elimin altında atan kalbinin tadını çıkarttım.
Üç aydır devam eden yolculuğun sonuna gelmek üzereydik. Sürekli bir yerlerde durup dinlendiğimiz için yolculuk bayağı uzun sürmüştü. Cintra'nın hemen dışındaydık, Geralt yaralı olduğu için onu zar zor bu handa durmaya ikna etmiştim. Pişman değildim. Yatak ve küvetin neredeyse dip dibe olması dışında sorun da yoktu. Geralt'ı çıplak görmek tabii ki istemiyordum, onu sadece koşulsuz biçimde seviyordum, o kadar. Jaskier'e zaten duygusal olarak ihanet etmiştim, bunu fiziksele taşımaya gerek yoktu.
Geralt'ın taşımadığı kıyafetlerin aksine bende bir hayli kıyafet vardı, çoğu ince olduğu için çantama sığıyordu ama soğuk gecelerde işe yaramıyorlardı. Bu yüzden soğuktan donmak üzere olduğum birkaç gecede Geralt sıcaklığıyla yardım etmişti. Handa harcayacağımız birkaç bakırla daha kalın bir şeyler almamı söylemişti, öyle de yapmıştım ama yetmiyordu. Bu benim suçum değildi gerçekten.
Çantamdan sadece birkaç kez giydiğim gece elbiselerinden birini giymek için elim aldım ve Geralt'ın sırtının dönük olduğu tarafa gittim. Henüz onun gözünün önünde soyunacak kadar kafayı yememiştim. Hızlıca giyindim ve üşüdüğüm için yorganın altına koştum. Saçlarım hala Geralt gelmeden önce banyo yaptığım için nemliydi. Küvetten su sesleri geldi, birkaç dakika sonra yatağın diğer tarafına Geralt yattı. Sırtım ona dönüktü çünkü cenin pozisyonunda ısınmaya çalışıyordum.
Eskiden üşümeyi severdim, sonra Geralt'la tanıştım ve bedenim bir anda üşümekten nefret eder hale geldi. Bir nevi Geralt mekanizmasıydı.
İlk handa kaldığımız zamanlar iki ayrı oda tutmuştuk ama bunun çok pahalı olduğuna karar vermiş ve Geralt'ı ikna etmek zorunda kalmıştım. Geralt önce dışarıda yatmıştı ama hanlar kalabalıklaştıkça mecburen yanımda kalmaya başlamıştı. En sonunda aynı yatakta yatmamızın sorun teşkil etmediğine inanmıştı. Ondan önce uyandığım sabahlarda kendimi ona sarılmış halde bulduğumu sorundan saymazsa.
"Jaskier'i özlüyor musun?"
Ne yalan söyleyeyim, özlüyordum. Nasıl özlemezdim? Başımı salladım.
"Neyini?"
Neyini? Güzel soru. İç çektim konuşmadan önce. "Onunla konuştuğumda sanki dünyadaki her şey bir süre de olsa yolunda gidiyor gibi hissettiriyor." Kalbimi söken Geralt olsa da Jaskier'e duyduğum sevgi derindi ve kolay kolay geçecek bir şey değildi. Geralt'a aşıktım ama Jaskier'ı başlı başına, apayrı bir biçimde seviyordum. Sevgi ve aşk asla aynı şey değildi. "Onun yanında güvende hissediyorum çünkü ona aklımdan geçen her türlü şeyi söylerim ve o beni yargılamaz, saygı duyar ve benim gibi düşünmeye çalışır."
Homurdandı. Hafiften güldüm. "Çok içer ama sarhoşken o kadar tatlı olur ki." Duraksadım. "Ah, senin sorun bu değildi. Yanlış cevaplar. Ama toparlamam gerekirse Jaskier'in her şeyini özledim." İç çektim. "Ya sen? Birini özledin mi?"
Durdu. Gereğinden uzun bir süre düşündü. Bu kişinin bir kadın olduğundan şüphelendim. Kendim kaşınmıştım. "Eskiden özlüyordum."
"İsmi neydi?"
"Yennefer."
"Jaskier bahsetmişti." Bunu şu an fark etmem büyük aptallıktı. "Neden artık özlemiyorsun?"
"Özlemek bir şey değiştirmiyor. Birbirimize hiçbir zaman uygun değildik. Bunu umursamamıştım ama bazı şeyleri görmezden gelmek bazen işe yaramıyor. Artık özlemiyorum, zaten onun benim için herhangi bir anlamı da kalmadı."
Beklenmedik itirafı karşısında yüzümü ona döndüm, yatağın soğuk kısmında olmamı umursamadım. "İnsanlar bazı şeylere değmiyor."
Bir süre konuşmadı, ardından başını bana çevirdi. O bana bakmadığında her şeyi gizlemek daha kolaydı. "Jaskier senden bahsetmemişti. Son gördüğümde bir lordun kızından bahsetmişti, bal rengi saçları olan, saçları güneşte altın gibi parlayan, yeşil gözlü bir lord kızından." Yani benden. "Jaskier için koca kaleni mi bıraktın?"
"Olayı dramatikleştirmeye gerek yok. Babamı severdim, hala seviyorum ama politikadan nefret ederim. Beni biriyle evlendirecekti. Jaskier daha önce kaleye gelmişti, ben kaleden çıkıp giderken de beni fark etti ve bana yardım etti. Bu arada, babamla konuşmayı denedim, politika falan bir şeyler dedi. Yani düşüncesizlik yapmamaya çalıştım. Bunun karşılığında babam da dedi ki, istemiyorsan para alıp git. Ben de dediğini yaptım. O yüzden neredeyse her gece handayız ve Jaskier'le yaşadığımız evde gizlenmiş yaklaşık on yıl daha handa kalmaya yetecek para var." Konuşurken gözleri hariç her yere bakmıştım ama tekrar gözlerine baktım. "Bunu sormak için bu kadar beklemene bile şaşırdım."
"Yola çıktıktan üç gün sonra anlamıştım."
"Sürekli üşüyüp handa kaldığım ve seni zorla yıkattığım için mi?"
"Bedenin." Bir an nefesim kesildi. Neyim? "Farkında olmadan o kadar ölçülü ve asil davranıyorsun ki. Sana kaç ve saklan dediğimde bile dans eder gibi seri ve pürüzsüz biçimde yapıyorsun."
"Ah," diye soludum. "Fark etmemiştim."
"Kimse bunu farkında olarak yapamaz zaten. Özellikle korku anında." Yüzümü inceledi. Bakışları yumuşamıştı. "Dövüşmeyi öğrendin mi?"
"Babam neden öylece çık git dedi sanıyorsun?"
"Peşine taktığı askerler yüzünden sanmıştım." Gözlerimi kapattım. Siktir. Geralt'ın fark etmemesi saçma olurdu zaten. Ben bile fark etmiştim. "Asıl endişem, bir anda seni götürmeye karar verirler mi?"
"O yüzden Jaskier beni sana emanet etti zaten." Bakışlarında yine tarif edilemez bir değişim oldu. "Babam aniden karar değiştirirse diye."
"Bu zamana kadar değiştirmedi. Sadece güvenliğinden emin olmak istiyor olabilir."
"O zaman üç ay önce askerlerin gitmesi gerekirdi." Kaşları hafifçe çatıldı. Bu laftan sonra geri dönme şansımı kaybetmiştim. "Dünyada en güvende olduğum yerdeyim."
Ciğerlerine derin bir nefes doldurdu, bana inanamıyor gibi baktı. Sanki duyduklarına katlanamıyor gibi.
"Jaskier'in yanında güvende hissediyorum demiştin." Dedi belli belirsiz.
"Hissetmek başka." Dedim uyku bastırmaya başlarken. "Senin yanında güvende olduğumu biliyorum." Bana dehşete düşmüş gibi bakmasına dayanamadım. Devam edebilecek gücü bulmak için gözlerimi kapattım. "Babamın askerlerinden oluşan bir ordunun ortasında bile bu kadar güvende hissetmemiştim." Çenem düşmüştü ve kapatmam gerekiyordu. Geralt bir an hareketlendi, ardından tekrar hareket etti ve iç çekti.
"Sonsuza dek yanında olmayacağım Ana." Bir gün ölecekti. Bir gün herkes ölürdü. Onun ölmesini istemiyordum. "Gün gelecek benimle ilgili düşüncelerin değişecek. Şu an kendini bir macerada sanıyorsun ve her şeyi olduğundan iyi görüyorsun." Dehşet içinde gözlerimi açtım. Ne diyordu bu adam? "Birkaç yıla kalmaz gerçekleri görürsün."
Ne gerçeğinden söz ediyordu? Witcher olmasından mı? Gerçekten kendinden bu kadar nefret mi ediyordu? "Sana inanamıyorum, Geralt." Tavana bakmayı bırakıp bana döndü. Onun yanında hiç olmadığım kadar güvende olduğumu söylüyordum ve bana yeniyetme muamelesi yapıyordu. Bir sonraki sözü beni neremden kıracaktı? Daha küçük olduğumu mu söyleyecekti? Jaskier'i özlediğim için duygusal davrandığımı mı söyleyecekti? Daha beni ne kadar üzebilirdi ki?
Duygusuz olduğunu söylüyordu ama nereden vuracağını o kadar iyi biliyordu ki. Bunu sadece kendi duygularını örtbas etmek için yapıyordu.
"Bunları söylediğinde acımasız olduğuna falan mı ikna ettin kendini?" Onun ima ettiği gibi, çocuk gibi davranmamak için kendimi zor tuttum. Her an yorganla beraber yere yuvarlanıp yerde uyuyabilirdim. Gözleri kısıldı. "Duygusuz olduğunuz rivayetini mi devam ettirdin?"
"Nereden çıktı bu?"
"Nereden mi çıktı?" Dedim tehlikeli derecede sessizce. "Nereden mi çıktı?" Güldüm ve yatakta doğruldum. "Geralt sen beş şişe şarap falan mı içtin? Kendi ağzından çıkanı kulağın duymuyor mu?"
Ben dizlerim üzerinde otururken o dirsekleri üzerinde doğruldu. "Ana, gerçekten anlamıyorum."
Gözlerimi kıstım ve suratımı ona yaklaştırdım. "Yok, kendini macerada sanıyorsun, yok birkaç yıla anlarsın falan? Çocuk muyum ben? Kendini canavar olarak görüyor olabilirsin ama sadece körsün Geralt. Canavar olan çok kişi gördüm ve sende onların esamesi bile yok."
Tamamen doğruldu ve beni omuzlarımdan tuttu. "Ana, sakin ol."
Güldüm. "Sakin olayım. Pekala. Olurum Geralt. Yeter ki iste. Zaten Cintra'ya yaklaştık. Sen Prenses'le ilgilenirken ben de bahçede falan dolaşırım. Sonuçta etrafta o kadar asker olacak. Jaskier'in gözü de arkada kalmaz." Ondan kurtulmak için çırpındım. "Yeter, uyumak istiyorum. Gerçi sen ona da, yakında gözünü açarsın, falan dersin." Ondan kurtuldum ve kendimi yatağa atıp yorganı kafama kadar çektim. Yüzüm ona dönüktü çünkü sırtımı dönmemi de çocukça karşılardı. "Yat artık, soğuk giriyor." Diye kızdım ona.
Uzandı, yorganı çekti. Çaresizce bana sarılmasını bekledim, sadece ısıtmak için. Ama hiçbir şey olmadı. Beni kendi halime bıraktı. Ağlamadım, sonuçta onun da kokusunu alırdı. Cintra'da odamda ağlardım artık, ama tamamen sinirden.
Prenses Cirilla çok güzeldi, Geralt'ı çok seviyordu ve Geralt da onu seviyordu. Ona bakarken gözlerinde gezen sevgiyi kıskanmadan edemedim. Neyse ki aralarında baba-kız ilişkisi vardı.
Ciri, beni sevmiş gözüküyordu. Beraber yemek yemiş, sohbet etmiş, Jaskier ve Geralt'ı çekiştirmiştik. Jaskier ile aramda bir şeyler olduğunu anlamıştı ama korkarım Geralt'a hislerimi de fark etmişti. Buna rağmen beklediğimden daha anlayışlı davranıyordu. Bunu fark ettiği an yumuşamıştı.
Bana kendi odasına yakın bir oda vermişti ve dinlenmem için küvet hazırlatmıştı. Kahvaltısını odasında yapacaktı, benim de eşlik etmemi istemişti.
Ciri, leydi olduğumu da biliyordu. "Drakenborglu Leydi Ana," demişti Geralt, direkt. "Gerçi, Jaskier ile Blaviken'de yaşıyorlardı."
Ciri merakla bana dönmüştü. "Tüm kıta sizin kayıp olduğunuzu sanıyordu, bunca zaman ortaya çıkmadığınız için de öldüğünüzü varsaymışlardı."
Geralt'a ters bir bakış atmıştım. Handaki geceden beri doğru düzgün konuşmamıştık. İki gün geçmişti. "Politika sevmem, o yüzden ortadan kaybolmam icab etti Prenses."
"Ciri," diye düzeltmişti gülümseyerek. "Geralt'ın korumasındaki kişi, benim de korumamdadır."
Gülümsemeden edememiştim. "Teşekkürler, Ciri." demiştim.
Şimdi de küvette ağlıyordum.
Saray küvetinde ağlamak da bir ayrı zevkliydi.
Gözyaşlarım kurumuş yüzümü bir kez daha kapladığında derin bir nefes aldım ve başımı suya daldırdım. Mutlak sessizliğe. Burası rahattı. Burada kimse beni üzmüyordu. Jaskier'e rağmen Geralt'ı sevdiğim için suçluluk hissetmeme ve saçma sapan davranmama gerek kalmıyordu. Evet, burayı sevmiştim. Keşke hep burada kalsaydım.
Dudaklarımdan bir nefes firar etti ama umursamadım. Burası rahattı.
Birkaç ufak baloncuk daha çıktı. Ciğerlerimin yandığını fark ettim. Hareket etmeye çalıştım ama yapamadım. Panikledim. Küvetin kenarlarını tutmaya çalıştım. Dışarıdan bir güç beni tutup çekti. Başım dışarı çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım ve öksürmeye başladım.
Az önce ne olmuştu? Nefessizlikten kaslarım falan mı kilitlenmişti? Öyle olmuş olmalıydı.
Öksürüklerim bittiğinde beni dışarıya çeken kişiye baktım ama bakmaz olsaydım. Resmen saçmalığın daniskası. Bu anı yaşayacağıma biraz daha gecikseydi ve ölseydim.
Geralt o kadar sinirli gözüküyordu ki, beni küvette kendi elleriyle boğsa şaşırmazdım. Yüzümü ovuşturduğumda bileklerimden yakaladı ve beni ona bakmam için zorladı. "Ne yaptığını sanıyorsun Ana?"
"Kendimi öldürmeye falan çalışmadım." Dedim neredeyse suçlu gibi ama sonra boğazımı temizledim ve yüksek sesle devam ettim. "Bana bir şey olduğu yok. Bir anda sen tutunca korktum ve nefesim kesildi."
Gözlerini kapattı ama toptan suratını bile kapatsa sinirli olduğu anlaşılırdı. Birkaç derin nefes aldı. "Seni şu ana kadar onlarca şeyden korudum Ana," dedi abartı bir sabırla. Gözlerini açtı. "Kendinden korumam gerektiğini fark etmemişim."
Kollarımı bıraktı ve arkasını döndü, birkaç adım attığında küvette ayağa kalktım. "Çocukluk yapıyorsun Geralt." Durdu, başını yan çevirdi ama küvetten çıktığımı fark ettiğinde önüne döndü. Havluların yanına yürüdüm ve büyük bir tanesini göğüslerime sararken devam ettim. "Buradan çıkar çıkmaz aşırı tepki verdiğini fark edeceksin."
"Aşırı tepki mi?" Gülme ve homurdanma arası bir ses çıkarttı.
"Evet, aşırı tepki. Tabii eğer..." durdum. Eğer ile başlayan cümleyi düşünmekten korktum. Umutlanmaktan.
"Eğer ne?"
Yürüdüm ve karşısına geçtim. Gözlerimi kısıp onu iyice inceledim. "Bir sebepten ötürü paniklemediysen." Mesela Jaskier geliyorsa ve az vaktimiz kaldı diye gerginse?
"Mesela ölmenden paniklemiş olabilir miyim?" Dedi çok barizmiş gibi. Bu kısımda doğruydu ama dahası da vardı.
"Bilmem. Jaskier'den kötü bir haber mi geldi?"
Başını iki yana salladı ve başımın üstüne, ardımdaki kapıya baktı. "Hayır. İyi haber, bir hafta sonra burada olacak. Sana bunu haber vermeye gelmiştim."
"Neden moralin bozuk o zaman?"
"Kendini öldürmeye çalıştın sandım."
"Neden böyle bir şey yapayım Geralt? Ayrıca sen hep sakin kalırsın. Neden bu kadar tepki verdiğini hala anlamadım."
Gözlerini gözlerime dikti. Kalbim yine tekledi. "Ne zaman direkt gözlerine baksam, kalbin tekliyor ve çok hızlı atıyor. Gerçekten bakılmayacak biri olduğumu mu düşünüyorsun?"
Kaşlarım çatıldı. Ne diyordu bu adam? "Bakılmayacak mı? Geralt, kafana darbe mi aldın?" Başında şişlik var mı, kontrol etmek için uzandığımda kollarımı yakalayıp kendinden uzaklaştırdı.
"Ne zaman gözlerine baksam korkuyorsun Ana,"
"Korkmak mı?" Gülmeden edemedim. "Korkmak mı?" Başımı iki yana salladım. "Aptal mısın Geralt? Ciddi ciddi soruyorum. Neden senden sadece korkulabileceğini düşünüyorsun? Böyle düşünmek için aptal olman gerek."
Yanından geçip havalı bir çıkış yapacağım an, kolumdan yakaladı. Ona döndüm. Bir anda bana bu kadar yakın olması beni olması gerektiğinden daha çok sarstı. "Çünkü benden korkmuyorsan, diğer ihtimaller bundan daha kötü demektir."
Kaşlarımı çattım. "Seni sevmem, senden korkmamdan daha mı kötü?" Diye bir öfke çığlığı koptu ağzımdan. Ne dediğimi fark ettiğimde her şey için çok geçti.
Dudaklarını birbirine bastırdı ve derin bir nefes aldı. "Ana, yapma."
"Haklısın." Yennefer'i düşündüm. Onu sevmişti. Kim bilir başka kimler peşinde koşmuştu. Kolumu elinden kurtardım. "Merak etme, söyleyeceğin her şeyi biliyorum. Çocuk gibi davrandığımı, şimdilik sadece sana hayran olduğumu ve gözümün açılacağını falan söyleyeceksin."
"Çocuk gibi olduğunu düşünmüyorum Ana," dedi ama sanki konuşmamış gibi devam ettim.
"Umarım haklısındır. Jas'ı gördüğüm an aklım başıma gelir. Evet, öyle olacağından eminim." İçimdeki onun canını acıtma dürtüsünü zar zor bastırıyordum. "Belki de haklısındır, senden sadece korkmam gerekiyordur, içindeki yufka yüreğini görmezden gelmem gerekiyordur. Ya da Senin yanında hissettiklerimin hepsi Jas'ı özlediğim için olan şeylerdir." Yüzündeki her zamanki acı çeken ifadesi vardı. "Hiç öyle bakma Geralt. Bunu kendi ellerinle yaptın. Konuşacak kadar bile değer vermediğin için oldu bunlar."
Susmam gerekiyordu. Bu yüzden devam etmek için ağzımı açtım ama durdum. Bundan sonra çıkacak her şey ikimizi de üzecekti. O yüzden sustum.
"Jaskier seni seviyor." Dedi benden çok kendine. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Gözlerini açtığında az önceki acıdan da, yüzündeki herhangi bir duygudan da eser yoktu. Geliyordu, kalbimi kırışlarının toplamından fazlası geliyordu. "Seni sadece o istedi diye korudum." Dedi buz gibi bir sesle. "Sadece donarak ölme ve handaki sarhoşlardan korkma diye yanında yattım." Nefesim kesildi. Sesi buzlu sulara atılmışım gibi hissettirdi. "Yol boyunca söylediğin hiçbir şeyi dinlemedim. Sana soru sorduğumda bile bunalıma girme diye sordum ve cevabının tek kelimesini bile dinlemedim. Konuştuğun her saniye kulaklarım tırmalanıyor gibiydi."
"Jaskier'i senin için terk etmeyeyim diye böyle söylüyorsun." Diye soludum. Nefes alamıyordum. İksirlerinden içtiğindeki hali bile bunun onda biri kadar korkutucuydu.
Kalbimin kırıkları ciğerlerime saplandı ve nefesimi kesti.
"Ne yaptığını umursamıyorum Ana." Gözlerimi kırpmaya korkuyordum. Gözlerim çıkana kadar ağlarım diye gözlerimi kırpmaktan korkuyordum. "Jaskier'le aranızda ne geçtiği umurumda değil. Ama sanıyorum ki bundan sonra benim için onu terk etmek gibi bir aptallık yapmazsın."
Her şeye inanabilirdim. Neredeyse her şeye ama handaki gece suratımı o kadar dikkatli izleyişinin yalan olduğuna inanmazdım.
"Yalan söylüyorsun." Dedim ama sesimden ve yüzümden çoktan kaderime razı geldiğim anlaşılıyordu. Güldüm. Güldüğümde yanaklarım göz kapaklarımı itti ve birer iri damla yanaklarıma yuvarlandı. Geralt'ın burun delikleri gözyaşlarımın kokusuyla şişti. "Çok iyi bir yalancısın Geralt. Size duygusuz olmayı değil, duygusuz gibi davranmayı öğretiyorlar."
"Kendini istediğine inandır. Ama bir yalana inanma diye seni uyardım. Aksi takdirde, buna izin verseydim bir canavar olurdum."
Canavar.
Onu odadan kovmak ve saatlerce ağlamak istedim ama aldığım saray adabı eğitimlerini hatırladım. Duruşum dikleşti, gülüşüm silindi, göz pınarlarım son yüklerini de atıp ciddiyetle Witcher'a odaklandılar.
"Beni kandırdığını mı sanıyorsun, Witcher." Gözlerini kırptı, normalden daha erken. Bir andaki tavır değişikliğim beklenmedikti. "Jaskier'in yerini seninle doldurdum, hepsi bu. Seni sevmedim bile, neden seveyim?" Onu baştan aşağı süzdüm, az daha tüm kalkanlarım çökecekti. Kendimi zorladım. Her şeyimle.
Hafif bir şaşkınlık emaresi taşıyan suratına son kez baktım, bu sırada yüzünü ezberledim. Ardından arkamı döndüm ve havluyu çıkartıp temiz elbiseme uzandım. Ayak sesleri uzaklaştı ve kapı kapandığı anda sandalyeye yaslandım. Gözyaşlarım anında düşerken, Geralt'ın kokusunu alması an meselesiydi ama tutamıyordum. Ağzımı kapattım ve koltuğa oturdum. Çığlık atarak ağlamamak için neredeyse tüm irademi kullandım. Eğer irademin tamamını kullanırsam, bir daha bir şey hissedememekten korkuyordum.
Ona dönüşmüştüm.
Canavar.
Artık tam da birbirimize layıktık.
Jaskier yemek salonuna girdiğinde Geralt Ciri'nin yanında, ben de Geralt'ın yanında oturuyordum. Sakin bir hava vardı. Gerekmedikçe konuşmuyordum.
Bir hafta boyunca düşünmüştüm. Belki bunları handaki son geceden önce söylese inanırdım ama artık inanmıyordum. Bunu Jas için yapmıştı. Jas beni seviyordu ve Geralt ikimizi ayıran kişi olmak istemiyordu. Bir de kendine duygusuz diyordu.
Beni kendinden uzaklaştırma şekli duygusuzcaydı ama normal şekilde açıklasaydı asla böyle bir etkisi olmazdı. Ondan vazgeçmezdim. Şu anda bile ufacık bir umuda tutunuyordum. Her an kırılabilecek bir umuda.
Madem arkadaşını mutlu görmek istiyordu, görecekti.
Jaskier'i görünce nefesimin kesilmesi ve onun adını haykırmam gerçekti. Yerimden kalkarken az daha sandalyeyi deviriyordum. Basamakları indim ve devasa salonun ortasında buluşmak için birbirimize koştuk.
Ona sarıldığımda kalbim hafifledi, tüm ağırlıklarımdan kurtuldum ve özgürleştim. Güvende hissettiğim ama aslında olmadığım kollardaydım. Beni koşulsuz seven birine sarılmayalı o kadar olmuştu ki.
"Jaskier." Diye kaç kez sayıkladığımı hatırlamıyordum.
Sonunda geri çekildik ve yüzümü avuçları arasında tutup beni izledi. "Benim güzel leydim." Diye fısıldadı. Sonra beni öptü. Gevşedim. Jaskier'i ne kadar sevdiğimi asla inkar etmemiştim. Bu olgunlaşmış bir sevgiydi ve güven veriyordu. Ama ait olduğum yer burası mıydı, onu bilmiyordum.
Aslında biliyordum. Ait olduğum yeri. Ve kesinlikle orası Jaskier'in kolları değildi.
Ayrıldığımızda diğerlerinin varlığını hatırladım ama Jaskier'e bakmaya devam ettim. Yüzünü okşadım. Ve sonunda, o da fark etti.
"Geralt, Ciri!" Benden ayrıldı ve reverans yaptı. Döndüm ve ikisine baktım. Ciri, Geralt'a bakıyordu. Geralt'ın gözleri belli belirsiz bir neşeyle Jaskier'e dikilmişti.
Ciri dönüp Jaskier'i karşılad��, ama bana baktığında bakışlarındaki bir şey geri adım atmamı istememi sağladı. Ama sakin kaldım. Jaskier yemeğe katıldı.
Yemekten sonra onu yıkadım. Giydirdim, hasret giderdim, Geralt ile yolculuğumun özetini anlattım.
Geralt eğer Jaskier'in mutlu olmasını istiyorsa tamam, Jaskier ile olmaya devam ederdim ben de.
Geralt eğer duygularını saklıyorsa, ben de saklardım. Ciğerim yanarken gülümsemek zorunda kaldığım ilk sefer olmazdı.
Ciri, Geralt'ın zaten sarayda bir konumu olduğunu, beni getirmek için saraydan ayrıldığını söylediğinde ertesi gündü. Jaskier'e de iş teklif etmişti. Geralt ile iyi bir ikiliydiler.
Yani Jas ile mutluluğumu evimizde yaşayamayacaktım.
Yani Jas, Geralt'ın önünde evlenme teklif ettiğinde ve son bir umut Geralt'a baktığımda yine o hissiz bakışlarla karşılaştım.
Yani Jas ile geçirdiğim her an, Geralt'ın gölgesindeydi.
Yani Geralt'ın varlığı bana sadece acı verdi.
Yani ona aşkım geçici değildi. Hayır, asla değildi. Her mutlu anımda ilk ona baktıracak kadar gerçek ve ciddiydi.
Ama tutunduğum o ufak umut da git gide zayıfladı. En sonunda, bir gün, bir ormanda, koptu.
umarım beğenmişsinizdir, iyi son sayılır çünkü belirli bir sonu yok.
ve geralt sevdi. köpek gibi sevdi. ama jaskier ilk kez hayatında bu kadar sevdiği birini bulmuşken onları ayırmak istemedi. kendini de baya zorladı hissiz gözüksem diye. Ana’nın da rol yaptığını çıktığı saniye anladı.
yani sonuç olarak bu da mı gol değil be...
4 notes · View notes
nedememlazim · 5 months ago
Text
Hayatımın Anlamını Arıyorum - Prelüd
Bu süreci instagramda paylaşayım, kısa videolar çekeyim gibi düşüncelerim vardı. Ama kendime dönüp baktığımda yazmayla aram her zaman daha iyi oldu, video çekmektense. Neden bu sürecimi kaydedip paylaşmada yazıyı kullanmıyorum diye bir düşündüm. Sanırım izleyici arıyorum ya da seyirci. Daha fazla insana ulaşacağını düşünüyorum orada, buradansa. Ama çok kontrolsüz ve kendi kimliğimi de açık ederek bu riski almak fikri bana korkutucu geliyor. Öyleyse en iyi bildiğim şeyle, yazmakla işe koyulayım. Belki burayı okuyanlar kendilerine dair bir şeyler bulurlar. Hem anonim olarak yazmak beni de daha rahat hissettirir.
Kısa bir özet geçeyim. Hayatın anlamı araştırmaları üç temel kavramdan bahsediyor: Tutarlılık, amaç ve önemlilik.
Sürecimin başında her birini 5 üzerinden puanlamam gerekirse
Tutarlılık 3/5:
Hayatımda yaşadıklarımın yapboz parçaları gibi birbirini tamamlayan, ardı sıra anlamları olan olaylar olduğunu düşünmesem de benim aklımın almayacağı büyük resimde bir yeri olabileceğine inanıyorum. Burası inancımdan beslendiğim bir yer. Allah en iyisini bilir, o bizim için hayırlı olanı bilir, şer bildiğimizde hayır olabilir gibi inanca dair temel kaidelerle günü kurtarıyoruz.
Amaç 3/5:
Seküler olsaydım buraya daha düşük bir puan verebilirdim ama yine sağ olsun din imdadıma yetişiyor ve amacımın Allah'ın rızasını kazanmak olduğu suflesini veriyor bana. Buradan da biraz kurtarıyoruz. Eksik kalan 2 puan, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama kısmına dair. Bu dünyada ne yapmam gerekiyor sorusu cevaplanmayı bekliyor.
Önemlilik 1/5:
Geldik zurnanın zort dediği yere. Bu hayatta bir önemim, bir farkım, bir significance'ım olduğuna dair inancım. Buraya önceden var olmama argümanıyla bakıyordum, yani eğer ben var olmasaydım her şey olduğu gibi işlemeye devam ederdi. Süpervizörüm bu argümanın "zaten bir kere var olduğum için" anlamsız bir temel teşkil ettiğini söyledi. Burayı biraz daha düşüneceğim. Chatgpt'nin dediği ise var olmak çok düşük bir ihtimaldi ve istatistiklere meydan okuyarak buradayız. Ve kelebek etkisi, yaptığın bir eylemin zincirleme çığ etkisi. Var oldun, bir şey yaptın ve dünyaya imzanı çoktan bıraktın.
Burada yaşadığım sorunun kurduğum ilişkilerin de yüzeyden derine inmesine izin vermemekle alakalı olduğunu söylüyor süpervizörüm. Yani oradan o kadar korkuyorum ki ilişkileri değersizleştiriyorum. Bir açıdan doğru. Kedimizi çok seviyorum ama ara ara aklıma "bu kedi olmasaydı başka bir kediyi çok seviyor olacaktım", "bu kedi ölünce yenisini de çok seveceğim" diye geliyor. Onun ölümlülüğüyle, bu hayattaki eşlikçiliğinin bir gün muhakkak bitecek olduğu gerçeğiyle böyle başa çıkabiliyorum.
Ve sonra absürt denilen kavrama baktım. Hayatın absürtlüğü. Bunu bir felsefe dersinde hocamız şöyle anlatmıştı. Babanız ölmüş, cenaze evinde pide dağıtılmış, yediğiniz pideden ishal olmuşsunuz, cenaze evinin tuvaletinde oturuyorsunuz. İşte bu hayatın absürtlüğüdür demişti.
Bundan bir milyon yıl sonra şu an yaptığımız herhangi bir şeyin bir anlamı olacak mı? Evrenin yaşına göre dünyanın yaşamı bir göz kırpması kadar sürüyor. Dünya yok olacak, güneş sistemi yok olacak, varlığımız, bıraktığımız bırakmadığımız her şey uzay boşluğunda tuz ve buz olacak. Burası yine neyse ki dinle biraz dindirebildiğim bir acı. Biz öleceğiz ama ruhlarımız ebedi bir hayat yaşıyor. Peki cennette sonsuza kadar kalmak ne demek? İşte beynin error verdiği yerler.
3 notes · View notes
oyunailesi · 10 months ago
Text
DoTA ve LoL neden çok oynanıyor?
Biliyorsunuz ki oyun sektörü özellikle son zamanlarda oldukça popüler bir hal almış ve çeşitlenmiştir.90'lı yılların sonunda pek bir çeşit olmamasına rağmen ortaya çıkan pek çok oyun devrim niteliğindeyken şu zamanda farklı çeşitte onlarca oyun olmasına rağmen hiç biri devrim niteliğinde kabul edilmiyor.Bu söylediğime en iyi örnek olarak sanırım DoTA (Defend of The Ancients) ve LoL(League of Legends) gösterilebilir.Bu iki oyununda çıkış tarihi nispeten eski olsada neden hala dünyanın en çok oynanan iki oyunu ?Neden yeni moba oyunları bu iki oyunun önüne geçemiyor ?Gelin hadi biraz kendi yorumum birazda sayısal analizle size bu durumu açıklamaya çalışayım.
Biliyorsunuz ki moba denildiğinden akla iki oyun gelir.Bu oyunların isimlerini bilgisayar oyunlarıyla, özellikle de online (çevrimiçi) oyunlarla ilginiz biraz olsun varsa en az bir defa duymuşsunuzdur. Daha önce duymayanlar için şimdi biraz oyun türüyle alakalı özet geçelim.
MOBA oyunları anlatmaya ‘’MOBA nedir?’’ sorusunu yanıtlayarak başlayalım. MOBA’nın açılımı  Multiplayer Online Battle Arena. MOBA oyunlar da stratejinin öncelik kazandığı savaş oyunları. MOBA oyunları bu kadar heyecanlı kılan, gerçek zamanlı savaşların yapılıyor olması. Oyun esnasında takımınla iletişimde kalmak, kazanmanın tek yolu. MOBA oyunlar genellikle beş kişilik takımlar halinde oynanacak şekilde dizayn ediliyor. Farklı evren ve hikayelerin kapılarını aralayan MOBA oyunlarda, oldukça dikkat çekici karakterler yer alıyor. Bu karakterlerin farklı oynanışları ve hikayeleri var.
Peki moba oyunları nasıl oynamalıyız ?
MOBA oyunları oynarken, zihninizin açık ve sezgilerinizin de kuvvetli olması gerekir. Bunun yanı sıra oyunu kazanmak için de takım arkadaşlarınızla beraber hareket etmelisiniz. Çünkü MOBA oyunları bireysellikten uzak, takım oyunları olarak geçiyor. MOBA oyunlarında iki takım yer alıyor. Bu iki takımın koruması gereken bir karargahı mevcut. Siz de bu karargahı korumalı ve aynı zamanda karşı takımın karargahını ele geçirmek için elinizden geleni yapmalısınız. Karargahlara giden yolda, karşı takımın adamları ve onları koruyan kuleler ile karşılaşacaksınız. Beş kişinin de gitmesi gereken koridorlar bulunuyor. Koridorlarda hem rakibinizi yenmeli hem de küçük yaratıkları öldürerek, altın kazanmalısınız. Unutmayın savaşın ilerleyen dakikaları için her zaman hazır olmalı ve geriye düşmemelisiniz.
Sizlere moba oyun türüyle alakalı yeterince bilgi verdiğimize göre gelelim ana başlıkta ki soruya.DoTA ve LoL neden çok oynanıyor ?
Burada sizlere önce bir moba oyuncusu olarak yorumumu paylaşmak isterim.Bana soracak olursanız moba oyunları hem sosyalleşmenizi hem de strateji kurup, kurduğunuz stratejiyi anında uygulayabilmenizi sağladığı için sizi daima aktif olarak oyunun içinde tutmayı başarmasından dolayı çok fazlasıyla oynanıyor.Bu denklemi LoL ve DoTA kendi kurdukları oyun sistemine çok güzel entegre edebilmişler.Örneğin Lolde biraz daha sizin kişisel beceriniz ön plandadır.Siz karşınızda ki adamla daima bir çekişme içerisinde olacaksınız.Burada eğer bot lane de oynamıyorsanız 1'e 1 olarak kişisel becerinizin ön planda olmasıyla bir savaş kopacak.Oyun bilgisi ve kişisel beceriniz eğer adamdan iyiyse o zaman savaşı kazanabilirsiniz.DoTA da ise bu durum tam tersinedir.DoTA da ise kişisel becerinizden daha çok takımla iletişim halinde olmanız size oyunu kazandıracaktır.LoL biraz daha hızlı ve akıcı iken DoTanın yavaş ve daha stratejik olmasının sebebi budur.Diğer Moba oyunları ise bunlardan uzak kalarak ne takım oyununa ne de kişisel beceriye bakmaksızın tamamen sıradan bir rpg oyunuymuş gibi sadece item almanızı isteyerek oyunlarına da herhangi bir yenilik getirmiyor.LoL ve DoTA da ise bu durum çok farklı.Oyunlara daima yeni karakterler,yeni harita tasarımı,yeni itemler ve yeni oynanış mekanikleri getirerek oyunu dinç tutuyorlar.
İşte arkadaşlar özetle sizlere neden DoTA ve LoLün çok oynandığından kısaca bahsetmeye çalıştım.Tartışmaya açık pek çok şey yazdığımın farkındayım.Yorumlarda saygı çerçevesi içinde tartışabiliriz.
Okuduğunuz için Teşekkür ederim.
OyunAilesinden
Berkay
3 notes · View notes
etaali · 1 year ago
Text
🔸Ey Ezâdar-ı Huseyn!🔸
✨Kerbela'nın bir elinde Aşurâ varsa diğerindeki de Mehdeviyet'tir. Bu, geçmişin öğretisinde geleceği inşâ sorumluluğu demektir!
Bu cihetle;
1- Muharrem Ayı yapılan tüm Huseynî merasimler, geçmişi yaşamak değildir. Bu gün ve gelecek günle ilgilidir, bunu unutma!
2- Huseyn (as)'e ağlamamış bir göz "görme özürlüdür" özürlü olma.
Ancak ağlamayı  salya-sümüklük, acziyetlik, biçarelik olarak da temsil etme, ne olur.
3-Başın bu günlerde hep dik olsun, gözlerin kan çanağı olsa da öne eğilmesin!
İçindeki o feryat dışa yansıdığında Zeyneb (sa)'in Yezid'in sarayındaki onuru olsun yüzünde!
Sen izzetin temsilcilerine ağlıyorsun, izzetlice yap bunu; Zeynepçe...
4- Zihninde diri, gönlünde daha bir sakinlikle idrâk et Aşurâ'yı. Kendini, çevreni, ülkeni ve insanlığı iyiliğe, onur ve haysiyete taşıyacak örneklikle yüklen.
Kerbela'nın istismarına dair tüm pencereleri kapat. Aşurâ'ya leke getirici ne olmuşsa temizle kendinden.
O yüce davayı paraya pula, makam hırsına, ucuz çıkar ilişkilerine indirgeyenlerle yollarını ayır! Arın onlardan...
5-Direnişin şehidlerini, özgürlük ve onur için canlarını vermiş; bu uğurda siperde bekleyenleri sakın unutma!
Onların kimi Huseynî iş yapıp gittiler, kimi de Zeynebî iş yapmaktadırlar.
6-Sırtında mutlaka siyah gömleğin olsun.
Paris'te de olsan, İstanbul, Moskova, Iğdır'da da...O bir mesajdır. Simgesel değeri vardır. Bir haberleşme aracıdır. Huseynîlerin bu ayda birbirini tanımasıdır siyah gömlek...
Siyah, bizim aydınlığa dair yolculukta yaşadığımız acıların temsilidir. Hakikâte kurulan tuzağa ağıt'tır.
7- En önemlisi, en değerlisi, şudur unutma;
Ana-Baba'na hürmet et! Seni bu mektep üzre yetiştirdiklerinin karşılığını mutlaka sevgi-teşekkür olarak ver bu ayda. Ölmüşse fatiha, yaşıyorsa ellerini öperek...
Utanma! Önlerinde diz çök ve "Allah sizden razı olsun" de. Umulur ki, Allah'ta senden razı olur...
8-Komşularını, mesai arkadaşlarını, mahalleyi, trafiği... Hiç kimseyi rahatsız etme! Senin öğretin "Hikmet ve güzel öğüt"tür, bunu temsil et!
9-Emevi İslam bakiyesi taife seni hazzetmez, sen ise cahillerden yüz çevir. Sosyal Medya'da saygılı, özet, içerikli bilgiler sun... O bilgilerden istifade edilmesine vesile ol.
Huseynî, Zeynebî kelâmlar eyle...
10-Geçtiğimiz yıl, bu seneye dair nasıl bîhaber idiysek, gelecek seneye de aynıyız, gaybi Allah bilir. Sen elini çabuk tut, son yas gibi gör...
Rabbim yasımızı makbul kılsın. Huseyn aşkıyla yanan yüreklerinizden öperim..🏴
Ali Tunay
4 notes · View notes
aynodndr · 1 year ago
Text
Tumblr media
EŞİMDEN AYRILMA SEBEBİM
Ben 30 yaşında bir bayanım. Buradan yazmamın en önemli sebebi yeni evlenecek gençler benim yaptığım hatayı yapmasınlar. Evlenecekleri kişiyi iyi tanısınlar. Ben aklımın ucundan geçmeyen bir sebeple ayrıldım eşimden.
Eşimle aynı üniversitede okurken tanıştık. Birbirimizi çok sevdik. Eşim benden önce doğuya atandı, öğretmen oldu. Ben atanamadım. Çalışıp hazırlanacak tekrar sınava girecektim. Evlenelim, yanımda ol, bir süre çocuk yapmayız, evde çalışırsın sınava girersin dedi. Zaten ne işin olacak bir sen bir ben çalışmak için çok vaktin olur dedi.
Ailem bu evliliğe hiç sıcak bakmadı. Nedense eşimden hiç hoşlanmadılar. Bunun sebebi eşimin büyük şehirde büyümüş olmasıydı. Kendisini ve ailesini tanımıyor olmamızdı. Ben kasabada büyüdüm.
Ben dört yıldır aynı sınıfta okudum , çok iyi tanıyorum. Ya Onunla evlenirim yada hiç kimse ile evlenmem dedim. Çalışır ben gene sınavı kazanırım dedim, ailem :
_«Evdeki hesap çarşıya uymaz, çoluk çocuk olur çalışamazsın. Seni bir meslek sahibi olsun diye okuttuk. Acelen ne? Önce derslerine çalış, sınavı kazan. Mesleğini eline al sonra evlenirsiniz. Belki daha iyi bir talip çıkar, önüne ilk çıkan kişiyle evlenme» dediler.
Ben ailemi ikna edip evlendim.
Daha balayında o güne kadar farketmediğim belki de önemsemediğim bir şey farkettim. Eşim temizlik hastasıydı, hemde aşırı derecede. Balayını resmen burnumdan getirdi, planladığımızdan erken döndük.
Evimize gelince geçer diye düşünüyordum ama maalesef evde durum daha vahimdi. Bende titiz bir insanım, pis bir insan değilim. Hatta babam kızardı sürekli temizlik yapıyorum diye.
Eşimle hep tartışmaya başladık. Sürekli beni eleştiriyordu. Beni pasaklı pis bir kadın olarak görüyordu bu beni deli ediyordu. Ben O işteyken bütün gün evi temizliyor, duş alıyor yeni kıyafet giyiyor olmama rağmen kapıdan girer girmez hoş geldin deyip sarılmak istiyorum beni itiyor;
_ Ter kokuyorsun sarılma diyor, parfüm sıkıyorum iğrenç kokuyorsun diyor. Evin her yerinde ıslak mendil, kapı kolunu, televizyon kumandasını bile ıslak mendille tutuyor. Oysa ben bütün gün temizlik yapıyorum, ikimizden başka kimse yok, her taraf tertemiz.
Senin bu kadar pasaklı olduğunu bilmiyordum, temizlik yapmayı bilmiyorsun, pissin diyor. Elindeki ıslak mendille sağı solu silip duruyor. Benim moralim bozuluyor tabiiki. Bu sefer surat yapıyorsun sevgi yok, sıcaklık yok hiç bir şey yok diyor. O evdeyken öyle sıkılıyordum ki işe gidince sanki dünyalar benim oluyordu.
Tek başına bizim beş kişilik aileden daha çok çamaşır çıkarıyordu. Kullandığı havlu, nevresim vb her gün yıka ütüle, jilet gibi katla yerleştir evi baştan aşağı temizle, yemek yap çok yoruluyordum ve hiç birini beğenmiyordu. Daha neler var anlatacak bu sadece özet.
Birde kendi ailesine, benim aileme beni şikayet ediyor, titiz değil, çok pis falan diyor kaynanamdan ayrı, annemden ayrı nasihat dinliyordum. Herkes suçu bende buluyordu. Kusuru kendimde arayan birisi olduğum için daha çok çabalıyor, laf getirmemeye çalışıyor daha çok batıyordum.
Psikolojim öyle bozulmuştu ki, ders çalışmaya vaktim yoktu, olsa da kafam o kadar meşguldü ki hiç bir şey aklıma girmez olmuştu. Daha beş aylık evliydim.
Annem bir haftalığına bize geldi. Herşeyi gözü ile görünce inandı. Eşimle konuştu:
«_Oğlum senin bu yaptıkların normal değil tedavi olman lazım, psikoloğa gitmen lazım » dedi. Bunu duyunca eşim küplere bindi, ikimizi de evden kovdu.
Aileler falan araya girdi, ama ben asla dönmek istemiyordum. Çoluk çocuk yokken, yol yakınken ayrılmak en iyisiydi. Maalesef hamile olduğumu öğrendim, bilmiyordum. Hamile olduğumu duyunca eşim psikoloğa gitmeye karar verdi ben ise eve dönmeye.
Huylu huyundan vazgeçmedi. Kendi isteğiyle değil çevrenin isteği ile gittiği için psikoloğun faydası olmadı, zaten bir süre sonra da bıraktı. Çocuk doğunca her şey daha zor bir hal aldı. Artık ayrılmayı ikimiz de istedik.
Çocukluğumu ailemin yanında büyütmek zorunda kaldım. Kendimi toplayıp ders çalışamadım. Geçen sene bütün gücümle çalıştım, çocuğum okula başladı bende atandım.
Bundan sonra kendime güvenim gittiği için asla bir evlilik yapamayacağım buna bütün kalbimle inanıyorum. Çocuğum için yaşayıp onun bu hayatta iyi yerlere gelmesi için çalışacağım.
Aslında geriye dönüp baktığımda temizlik hastası olduğunu anlayabiliyorum. Okurken yurtta kalamıyordu. Tek başına yaşıyor ev arkadaşı almıyordu. Bir iki kere yanına arkadaş almaya kalktı çok pisler diye bıraktı. Dışarda yemek yesek kaşık çatal ne varsa peçete ile sürekli silerdi.
Hep çok temiz ve titiz olduğundan, çok güzel temizlik yaptığından öğünerek bahsederdi. Ben o zamanlar bunları dinleyince ne kadar şanslı olduğumu düşünürdüm. Temizliğe önem veren bir erkekle evleneceğim için kendimi şanslı hissederdim.
Kadın yada erkek, eğer bu tür bir hastalığınız varsa lütfen tedavi olmadan evlenip bir insanın hayallerini yıkmayın. Aileler böyle çocuklarınızı evlendirmeyin, tedavi ettirin.
İsimsiz
🌺🌿MUTLU AKŞAMLAR🌿🌺
2 notes · View notes
ixiart · 1 year ago
Text
tarih: her şeyden sonra.
defa:  sayısız fakat son.
özet:  yıkıldı şehirler. hemen ölenler şanslı olanlardı, enkazda kaldı canlılar.. kurtarıldı 3 kedi ve bir insan.  toprak, su, ateş ve havanın etkileşimiyle, sürüyor yaşam. deprem yetmedi.  tren kazaları, idam ve infazlar, virüsler, bakteriler, mantarlar, siyanür ve kurşun, yetmedi. bir meteor yetecek! canlı, cansızdan türedi.  bu bilgi değişmedi.  canlı cansızdan önce sona erecek. ezbere bildiğim numaraya çok uzun zamandır ulaşılamıyor,  3 ay değil, 1 yıl değil, 5 değil 7 belki..  yine de bilgi aklımdan çıkmıyor.  belki hala migrosta kullandığım içindir.
son:  yeterince düş-tüm,  yeterince kalktım ayağa.  sana, canlılığa ve hatta nesnelere bir zarar gelir diye korktum yeterince.  yeterince zarar verdim, hiçbir şeyi tutsak etmemek için kendime,  yeterince vaz-geçtim. kapattım gözlerimi,  özgürlük dedim,  en derin duygudan daha güzel,  daha güvenli.. ben aileler ve lanetlerinden hiç hoşlanmam.  fakat seninle kardeş dahi olmaya çabaladım.  beni aldattığın insanlardan birine söylediğin gibi. tüm bunları sürdürmeme sebep veren, sana aşık, seni seven yanım güçlüymüş epey.  direnişimi hep besledim, aldığın kitaplarla en çok.. tanıştırdığın yazarlarla, benim için çaldığın 0,7 uçlu Rotring'le. yazdığın ve dizdiğin kelimelerle,  müzik ve dansla, sanata bakışınla. sende bulduğum ilhamla,  zekanın keskin tarafıyla..  yaptığın yemeklerle,  ölçüsüz tartısız paylaştığımız şeylerle.. şimdilerde belli-belirsiz,  rastgele bir anda hatırladığım sen,  ilk ve tek aşkım olarak kal istedim. fakat bildiğim sen ve gördüklerim.. görünenlerin gerçek olduğunu  anlamak istemeyen saf yanım,  ne çok işkence çektirdi kendine. görünen sen! sonunda kazandı. çok sevdiğim bir yemek,  çok sevdiğim bir içkiye, çok sevdiğim tatların arasına karışmış,  bozuk şeylerle, yavaş yavaş zehirledim kendimi.. senin bildiğim sen olarak hikayemde kalman,  benim ben olmaktan çıkmam demekti, kabul etttim. yetmedi.. olsun dedim,  insan bulur kendini..  bir ip vardı elimde, boynuma dolanmış,  çektim.. diğer elimle çözerdim nasılsa. meğer ipin ucu, bir dinamite bağlıymış. parçalarım saçıldı etrafa..  ses etmedim,  kanatlarım sağlamdı hala. ve her nasılsa, "bir sinekkuşu  uçmak için bacaklara ihtiyaç duymazdı." seni kendimden daha çok sevmek üzerine fazla düşünmek gerekmezdi.   yavaş yavaş yandım.. küllerim savruldu havaya,  suya, toprağa karıştı.. zihnim saçıldı uzaya. sonra bir şey oldu işte (?) mucizevi bir şey,  uzayda salınırken parçacıklarım, ve yokken hiçbir şey orada, kendime rastladım. benzersiz bir ben,  benimle aynı,  ve böylece, gerçekler yitirdi önemini. her şey önemini yitirdi. elbette izleri kalacacak tüm bu olanların.. kimi güzel kimi tiksindirici izler.  izler benim olacak,  beni bilenler bilir,  izleri severim.  ixi
2 notes · View notes
derscalismablogum · 2 years ago
Text
Özet çıkarma fikirleri #1
Sizlere akılda kalıcı, notlarınızı düzenli tutacak harika bir özet çıkarma tekniği ile geldim!
Bu tekniğin özellikle sözel dersler için çok yararlı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, eğer ki benim gibi ezber ağırlıklı derslerde zorlanıyor ve kavramları aklınızda tutamıyor iseniz çözümünüz bende.
İşte karşınızda Cornell tekniği;
Tumblr media
Bu teknik 4 ana bölümden oluşuyor bunlar Başlık, Notlar, Anahtar Kelimeler ve o Sayfanın/Konunun Özeti şeklinde ayrılıyor. Sözel dersler üzerinden örnek vermek gerekirse;
Örneğin konumuz Atatürk'ün eğitim gördüğü okullar olsun.
Başlık kısmına konumuzu yazıyoruz; Atatürk'ün Öğrenim Gördüğü Okullar.
Notlar kısmına geçiyoruz; Bu okullarda tanıştığı insanları, edindiği fikirleri, harekete geçirdiği işler gibi bu konuda bilmemiz gerekenleri not alıyoruz.
Daha sonra Anahtar kelimelere geçiyoruz; O konuda bilmemiz gereken kavramları ya da sayısal dersler için formülleri yazıyoruz, yeniden örnek vermek gerekirse Selanik Mülkiye Rüştiyesindeki ''Mülkiye'' ya da ''Rüştiye'' kelimeleri ne demek? Gibi şeyleri not alıyoruz.
Son olarak özet kısmında ise; O konunun özeti, olayların kronolojik sıralaması gibi şeyleri not alıyor ve daha sonrasında ise çalışmaya başlıyoruz.
İşte Bu Kadar Kolay!
Bu teknik ile artık notlarınız düzenli ve her şey oldukça açık olacak. İyi çalışmalar dilerim!
6 notes · View notes
hetesiya · 17 days ago
Text
A. Halûk Ünal: 'Pis teröristler...' - Nupel
A. Halûk Ünal: ‘Pis teröristler…’
Tıpkı 2012/ 13 sürecindeki gibi bütün gündemimizi haliyle “Çözüm Süreci” kapladı. Ben de herkes gibi temsili Kürt yoldaşların hesaplarındaki açıklamaları dikkatle izliyorum. Ama benim görgümde, benim gibi “ezilen ulus sosyalistlerinin” görevlerine dair bir bilgi de var: ezen güce karşı ezilenin yanında durmak, ezilenin sesini çoğaltmak, ezen ulus arasında bu sesi yaygınlaştırmak. 
Yani, bizler asgari demokrat olduğumuzu bile söylüyorsak, “bu mesele Kürtlerle devlet arasında” deyip, izleyici olamayız. Ezilen halkın kollektif aklına akıl da vermemeliyiz. Yapıcı bütün eleştirilere de açık oldukları tecrübeyle sabit.
***
Tartışmada birçok parametre konuşulsa da “zurnanın zırt diyeceği” iki önemli nokta var.
Birincisi Kürdistan İşçi Partisini (KİP) lağvetmek, ikincisi Kürt halkının öz savunma hakkından vazgeçmesi olduğu, konuya aşina olanlarca malum. 
Burada Kürt olmayıp, konuya aşina olmayanlar için kısa bir özet iyi olabilir. 
Dünyamız ve bütün halklar ulus devletler şebekesiyle yönetiliyor. Birleşmiş Milletler de aslında bu şebekenin resmi küresel etkisiz örgütü. 
Peki, binlerce yıl Ortadoğu’nun kadim halklarından biri olarak yaşamış, birçok devlet kurmuş bir halk, sanayi devrimi sonrasında kapitalist askeri güçlerin karşısında devletsiz bırakılmışsa ne olacak? Kürtler ’in tarihine baktığımızda son iki yüz yıl, statü sahibi olmak için çok ağır bedeller ödemiş, pogromlara, soykırımlara maruz kalmış bir halktan söz ediyoruz. Ama şu ana kadar ellerindeki tek statü Irak Federe Kürdistan Bölgesi. Bir de Bakur ‘da (Türkiye Kürdistanı) başlayıp dört parça Kürdistan’a yayılan, KİP’in öncülük ettiği son isyanla elde edilen kazanımlar söz konusu.
Şimdi Türk devleti diyor ki, “silahları bırakın, KİP’i lağvedin.” Peki bu gerçekten mümkün mü?
***
Bu noktada temsili kişiler açıklamalar yapmaya başladı. Benimkine ihtiyaç yok. Ama ben de bazı tanıklıklarımı aktararak yoldaşlarımın sesini çoğaltabilirim umudundayım.
İlk tanıklığım, 2014 aralığından 2015 temmuzuna kadar Rojava’da yaşayıp, film çekmiş biri olarak KİP nedir konusunda Türkiye’deki gözlemlerimden çok daha ötesine tanıklık etme şansım oldu.
Kısaca yazıp, biraz ayrıntılandırayım; KİP artık analog çağdakilerin anlaması mümkün olmayan, kuranlarca bile lağvedilmesi imkansız küresel bir ağ örgütlenmesi. Yani, KİP halktır, halklaşmıştır.
İleride tarih, KİP örneğini çok özel bir tarzda ele alacak ve sıra dışı bir yurtsever komünalist hareket olduğunu anlatacak.
Bu hareketin yetiştirdiği seçkin komutanlarla, kadrolarla tanıştığınızda, samimiyetle anlamaya çalışıyorsanız, söz konusu zihniyetin hem sorunlarını hem hayranlık verici yanlarını görebilirsiniz. Ama en önemlisi Rojava gibi, bu zihniyetçe yönetilen tek yasal, açık alanda, Bookchin/Öcalan paradigmasının nasıl halklaşarak vücut bulduğunu çok iyi gözlemleyebilirsiniz.
Özellikle 2014, başta Saray İktidarı olmak üzere, bütün dünyanın, IŞİD koçbaşıyla bu halkı nasıl kırmaya çalıştığını, ABD ve benzeri güçlerin ise nasıl savaşın gidişatına bakarak, konumlandığının, izlediğinin tanığıyız. 
Bu öyle bir “akıldı ki” uluslarası koalisyonun kendisini konumlandırma biçimi, savaşın sonucunda kazananla kolay ilişki kuracak bir tarzda hesaplanmıştı. Böylece kim kazanırsa onunla sıkıntısı az bir diplomasi yürütebileceklerdi, öyle de oldu. Ama kimsenin beklemediği tek şey, KİP zihniyetinin kazanmasıydı.
Sonraki aylarda Bakur ’da bile – yasal sınırlar nedeniyle- tanık olamayacağınız “yer gök Öcalan” sürecine tanık olduk.
Abartmıyorum, yüzbinlerce Suriyeli Kürt’ün Öcalan sevgisini, hayatlarını kurtaran zihniyetin kurucusunu nasıl dağa taşa kazıdıklarını gördük. 
Bugün Öcalan – velev ki ikna olsun- halka rağmen sizi lağvediyorum diyebilir mi? Dese, dünyanın birçok ülkesinde, özellikle Avrupa’da milyonlarca Kürt’ün yarattığı ağ örgütlenmelerini lağvedebilir mi? Bu gerçeği Bahçeli de iyi biliyor. Ama küstah faşist alışkanlığı ve kendi taban kaygısıyla böyle konuşuyor. Fırıldak, dememiş miydi “siyaset gereği kürsüde öyle söylenir, burada el sıkılabilir” ahlaksız siyaset…
Sonuçta bugün Kongra-Gel eş başkanı Remzi Kartal gerekeni söylemiş. Yakında benzer açıklamaları DEM Parti’den de duyarız beklentisindeyim.
***
Aktarmak istediğim ikinci tanıklık da “özsavunma meselesi”ne ilişkin. Benim çok etkilendiğim ve işte “üçüncü yol” budur dediğim bir olay.
Olayı aktaran, o zaman YPJ merkez komutanlarından, belgeselimin ana karakteri, sonra çok kıymetli dostum olan, geçtiğimiz yıl Türk devletince suikastla öldürülen, Jiyan Tolhildan. 
Suryani halkı Suriye’de önemli bir toplum kesimi. Hem zanaat erbabı oluşları hem İktidarca “düşman görülmeyen” bir kesimi oluşturmaları nedeniyle çok daha yumuşak ilişki kurulan bir kesim. 
Süryaniler 2014’te Rojava devriminde Esat’çı olmadılar, devrime yakın durdular, müttefik oldular. 
İşte bu topluluk, tarihinden kaynaklı, savaşçı özellikler geliştirmemiş bir kesim. Savaş, Devrimci güçlerin lehine dönmüş ama ISIS hala çok etkin, her an her yerleşimde saldırılaır düzenleyecek güçleri tükenmemiş. 
Süryani toplumunun temsilcileri geliyor, YPG’ye diyorlar ki, “bizim kendimizi korumamız imkansız, ama ortam malum, bizi siz koruyun, biz de bunun bedeli neyse ödeyelim.” 
Aldıkları yanıt mealen şöyle: “Eğer iyi niyetinizden kuşku duysak bunu hakaret kabul ederdik. Ama burada halklar arasında böyle bir ilişki bizim zihniyetimize aykırı, ayrıca sizin aleyhinize. Varsayalım ileride bir sebepten bize olan güveninizi yitirdiniz, bir sebepten bizden korkmaya başladınız, böyle bir ilişki size ne hayır getirir? Biz öz savunmaya inanıyoruz. Kendi toplumunuzdan, amaca uygun gençleri toplayın, biz size silahı nereden bulacağınızı gösterelim, satın alın. En iyi eğitimcilerimizi yollayalım, karşılıksız öz savunma birliklerinizi eğitelim.”
Bugün Süryani Halkı kendi öz savunma birliklerince korunuyor. IŞİD’e karşı askeri sigortanın parçası, Kuzey ve Doğu Suriye Federasyonunun eşit ve özgür halklarından olarak birlikte yaptıkları “üçüncü yol” anayasasına sadakatlerini sürdürüyorlar.
Sonuç olarak “öz savunma” KİP için basit askeri bir uygulama değil. Yeniden tanımladıkları demokrasinin ve devletsiz yaşamın çok önemli bir bileşeni.
0 notes
yunusakinoffical · 2 months ago
Text
Apple birçok yeni beta sürümü yayınladı. iOS 18.0, 9 Eylül iPhone etkinliğinden sonra piyasaya sürülecek RC sürümlerinden önceki son beta sürümlerini gördü. Ancak bu beta sürümleri yalnızca hata düzeltmelerine ve performansa odaklandı. Ancak iOS 18.1 beta 3, özellikle Apple Intelligence'a çeşitli yeni özellikler ve değişiklikler getirdi. İşte yeniliklere bir göz atın. Fotoğraflarda Temizlik Beta 3, yepyeni bir Apple Intelligence özelliği tanıttı: Clean Up. Fotoğraflar uygulamasındaki bu özellik, istenmeyen nesneleri bir görüntüden kolayca kaldırmanızı sağlar. Tek yapmanız gereken fotoğraf düzenleyicinin içindeki Temizle seçeneğini seçmek. Ardından kaldırmak istediğiniz şeye dokunabilir, fırçalayabilir veya daire içine alabilirsiniz. Daha fazla hassasiyet için, kaydırma ve yakınlaştırma yapmak için sıkıştırabilirsiniz. İnsan yüzleri algılandığında, daha fazla gizlilik için bu özelliği kullanarak görünümlerini bile gizleyebilirsiniz. Yıllardır üçüncü taraf uygulamalarda nesne kaldırma özelliklerini kullanıyorum ve Apple'ın  uygulamasında özellikle güzel bulduğum bir şey, sizin için önerilerde bulunması. Temizleme moduna girdikten sonra, kaldırmak isteyebileceğiniz nesneler Apple Intelligence parıltısıyla vurgulanır . Bu parıltı, nesneyi tamamen yok etmek için ona dokunabileceğinizi gösterir. Yani nesneyi tam olarak daire içine almanıza veya fırçalamanıza gerek kalmaz, bunun yerine sadece hızlıca dokunabilirsiniz. iOS 18.1 beta 3'te tüm uygulamalar AI bildirim özetleri alıyor Şimdiye kadar kişisel olarak en sevdiğim Apple Intelligence özelliği bildirim özetleri oldu. Bir mesajın veya e-postanın yararsız bir bölümünü bildirim yoluyla listelemek yerine, bunlar tam mesajı veya konuşmayı özetler, böylece ne hakkında olduğu konusunda daha iyi bilgi sahibi olursunuz. Önceki beta sürümlerinde bildirim özetleri Mesajlar ve Posta uygulamalarıyla sınırlıydı. Ancak beta 3'te Apple bunları tüm uygulamalar için etkinleştirdi. Hangi uygulamalar için özet istediğinizi ve  istemediğinizi manuel olarak seçebilir veya hepsini açabilir veya kapatabilirsiniz. ABD bölge kısıtlaması kalktı Apple Intelligence şu anda yalnızca ABD İngilizcesi'nde mevcuttur. Ve şimdiye kadar, onu kullanmak için cihazınızın bölgesini ABD olarak ayarlamanız gerekiyordu. Ancak iOS 18.1 beta 3 itibarıyla cihazınızın bölgesini değiştirme gereksinimi ortadan kalktı. Cihazınızın dili ABD İngilizcesi olarak ayarlı olduğu ve Siri'nin dili aynı olduğu sürece, konumunuz ne olursa olsun Apple Intelligence'ı deneyebilirsiniz. Ancak büyük bir yıldız işareti var: AB veya Çin'de yaşıyorsanız, Apple Intelligence yine de etkinleştirilemez. Cihaz ayarlarınızla ne yaparsanız yapın, Apple şu anda devam eden düzenleyici sorunlar nedeniyle dünyanın bu bölgelerinde AI özelliklerini devre dışı bırakmıştır. iOS 18.1 beta 3 yeni kurulum rehberi Beta 3'ü cihazınıza yükledikten sonra kurulum sürecinin bir parçası olarak yeni bir adım adım açıklama göreceksiniz. Rehberde farklı iOS 18.1 özellikleri için onayınızı isteyen birkaç ekran bulunmaktadır. Ayrıca bu özellikleri daha sonra ayarlamayı da seçebilirsiniz. İlk olarak Apple Intelligence hakkında bir ekran var ve neler yapabileceğine dair bir genel bakış var. 'Devam'a basmak sizi bildirim özetleri hakkında bir ekrana götürür. AI'nın tüm bildirim önizlemelerini özetlemesini, belirli olanları manuel olarak seçmesini veya özetleri hiç kullanmamasını seçebilirsiniz. Son kurulum ekranı yeni Siri'yi etkinleştirmekle ilgilidir. iPadOS 18 uygulamaları için geliştirilmiş sekme çubuğu desteği Apple'ın yeni iPadOS 18 sekme çubuğunun uygulanması şimdiye kadar isabetli veya isabetsiz oldu. iPadOS 18.0 beta'da uygulamalar, çoğu o kadar da harika olmayan, çok farklı deneyimler sunuyor. Görünüşe göre iPadOS 18.1'de Apple bunu ele almak için çalışıyor. En son beta, yeni sekme çubuğunu daha çok yönlü hale getiren geliştirmeler sağlıyor ve daha önce olmayan ek seçenekler sunuyor. Apple Music'in uygulaması, sekme çubuğuna çalma listeleri ve klasörler ekleme yeteneğiyle öne çıkıyor.
Apple News de aynı şekilde hızlı erişim için tek tek yayınlar eklemeyi destekliyor. Bu geliştirmelerden bazılarının iOS 18 RC (yayın adayı) sürümüne eklenmesi mümkün, ancak şu an için en iyi sekme çubuğu deneyimi iPadOS 18.1'de bulunuyor. macOS 15.1 beta 3'te Apple, Mac App Store'un indirme davranışında bir değişiklik yaptı. App Store, uygulama indirme boyutu üzerinde katı sınırlar uygularken, bu sınırlar macOS Sequoia'da değişiyor. Ve beta 3'te eklenen belirli bir değişiklik var. Artık Mac App Store, 1 GB'den büyük uygulamaları doğrudan harici bir sürücüye indirmenize olanak tanıyan bir ayarlar geçişine sahip . Bu, özellikle Mac'inizin dahili sürücüsünde boş alan kısıtlıysa yararlı olabilir. iOS 18.1 beta 3'te başka değişiklikler keşfettiniz mi? Yorumlarda bize bildirin.
0 notes
lovelyyfluff · 4 months ago
Text
Başarısızlar | 4 - Rastlantı
Tumblr media
Eichi: Selam. Hepiniz buradasınız, başarısızlar♪
Eichi: Mm? Hayır, biriniz eksik. Dakik olmayan insanları sevmem, vaktim oldukça değerli.
Eichi: Eh, size "başarısızlar" denmesinin bir sebebi var ne de olsa. Hehe.
Tumblr media
Hiiro: ......!
Eichi: Ah, lütfen bana öyle korkunç bakışlar atma.
Eichi: Bana dost canlısı davranacağınızı sanmıyorum, özellikle konuşmanızı kötü haberler getirerek böldüğüm için.
Eichi: Fakat içiniz rahat olsun. Ben düşman değilim.
Hiiro: (...? Bu da ne? İlginç!)
Hiiro: (Daha şimdi şeytani birinin yaklaştığını sezmiştim. Ama odaya girince bir şey hissetmedim.)
Hiiro: (Güçlü mü yoksa zayıf biri mi çözemedim.)
Hiiro: (...Hayır, bu his ondan gelmiyor. Başka biri olmalı, ama nerede? Tavanda mı?)
Tumblr media
Tatsumi: Haha. Galiba tavanda saklanan birisi var.
Hiiro: Sende mi aynısını hissettin? Aa, adın Kazehaya'ydı, değil mi?
Tatsumi: Tatsumi desen yeterli.
Tatsumi: Evet, bende hissettim. Belki de biraz çekingen biridir ve saklanmayı tercih ediyordur. Gözle görünmeyen şeyleri sezmekte yetenekliyimdir.
Tumblr media
Aira: D-Dursanıza! Ne diye tavana bakıp aranızda fısıldaşıyorsunuz?! Çok kaba! Karşınızda kim olduğunun farkında mısınız?!
Aira: Ehehe, gerçekten de o! Eichi Tenshouin, canlı ve karşımda duruyor...!
Eichi: Önemi yok. İstediğinizi yapabilirsiniz. Sizi bu dünyada kısıtlayan bir şey yok.
Eichi: Bende şahsen sizi kısıtlamak istemem, çünkü idolleri gerçekten seviyorum.
Eichi: Sen de dahil, Aira Shiratori.
Aira: A-Adımı biliyor musun?! Ç-Çok onur duydum!♪
Hiiro: Um—Aira, bu soluk tenli kişiyi tanıyor musun? Arkadaşsanız beni de onunla tanıştırır mısın? Dostumun dostu benim de dostumdur!
Tumblr media
Aira: Yok yok! O kadar da değil! Bu beyefendi ES'in en yetenekli idollerinden biri—fine grubundan Eichi Tenshouin!
Aira: Yeni kurulan ama bilinen STAR PRO'nun temsilcisi. Tüm ajansın patronu gibi bir şey!
Aira: Aynı zamanda zengin ve dünya çapında ünlü bir holding olan Tenshouin Kuruluşunun mirasçısı...!
Aira: Offf, böyle ayaküstü anlatamam ki! Bana beş dakika ver, sana detaylı bir özet çıkaracağım!
Aira: Hem son zamanlarda televizyonda çeşitli şov ve etkinliklere katılıyor, dünyanın her yerinde hayranı vardır.
Aira: Nasıl onu tanımazsın, Hiro?!
Hiiro: Um—utanarak söylüyorum ki hiç bilmiyorum. Bazı haberlerin dünyanın etrafına yayılması uzun sürüyor, ama bunu bahane etmemeliyim.
Tumblr media
Eichi: Haha. Şimdiden iyi geçinmeye başlamışsınız. Sevindim♪
Eichi: Birlik olan güçlü olur. İnsanlar sosyal varlıklar olduğu sürece, her dönem birbirinden güçlü topluluklar ortaya çıkacaktır.
Eichi: Fakat hayat mangadaki hikayelere benzemez. Kimse "arkadaşlığın gücüyle" istediğini elde edemez.
Tatsumi: Katılıyorum. Hz. İsa da dostluğun öneminden bahsetmiştir.
Eichi: Oh-ho, bu ilk tanışmamız değil, Kazehaya. Seni tekrar burada gördüğüme sevindim. Nasılsın?
Tatsumi: Evet. Bir süredir görüşemiyoruz, Eichi. Hastalık hariç yaralandığım için hastanedeydim, şimdi ciddi bir durumum yok.
Aira: K-Kazehaya-senpai! Eichi Tenshouin ile tanışıyor musunuz?! İnanılmaz!♪
Eichi: Hehe. Sağlığım pek yerinde olmadığından sıkça hastanede karşılaşıyorduk.
Eichi: Yine de idol olarak beraber çalışma şansımız olmadı.
Eichi: Yani Tatsumi Kazehaya'nın Reimei Akademisi'ndeki devrimde elde ettiği başarıları pek bilmiyorum.
Eichi: Ama kendisinin eşsiz bir birey olduğunun farkındayım.
Tatsumi: Hiç de bile. Onların hepsi abartılı söylentiler, umarım ciddiye almıyorsundur. Gördüğün gibi gayet normal bir insanım.
Tatsumi: Ayrıca... lafını bölmek istemem fakat şuradaki sandalyeye oturabilir miyim? Yakın zamanda hastaneden taburcu olduğum için dikkatli davranmam gerekiyor.
Tatsumi: Fazla oturmadan durunca ayağım acımaya başlıyor.
Aira: Ah, çok üzgünüm! Daha düşünceli olmalıydım, Kazehaya! Hemen bir sandalye çekiyorum...
Aira: Wah-hyahhhhh!!
Tumblr media
Hiiro: Aira, iyi misin? Takıldın mı?! Sakin ol!
Hiiro: Sorun ne? Bir süredir tuhaf davranıyorsun.
Aira: Uff, nasıl bu kadar normal davranabiliyorsun, Hiro? Reimei Akademisi ve Yumenosaki Akademisi'nde devir yaratan insanlarla aynı odadayız... Tüm fanların hayali bu!
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
0 notes
artikfarketmez · 5 months ago
Note
Abla ben de mezuna kalmaktan korkuyorum bi sene daha nasıl tavsiyeler verirsin aile baskısı çevre baskısı sonra artık üniye geçme isteği vs çok mutsuz oluyorum böyle ne yapmalıyım hedefim deok yüksek sınava girmeden konuşmak gibi olmasın ama stres her şeyi düşündürtüyor bazı insanları da görüyorum 3. 4. mezunu ve kimseyi umursamıyolar mesela yollarına bakıyolar sadece of bilmiyorum napsam
şöyle özet geçeyim balım ben şu an olmak istemedigim bi sektör bölümünü okuyorum.. bu biraz ailemi memnun etme amaclı oldu pişman mıyım evet. hayalim bu muydu hayır. yani o yüzden pek tavsiye vermek haddim değil ama sen istediğin bölümden eminsen ben bu meslekte bu bölümü okurken mutlu olurum bunu da kendim için yaparım diyorsan mezuna bırakmak sorun değil. çevremde 45 yaşında üniversiteye başlayan insanlar tanıyorum geç değil. yeter ki içinde heves olsun bi gün istediğini alırsın🤍
1 note · View note
alasestrellas · 10 months ago
Note
Kendinde en sevdiğin ve sevmediğin özellikler neler?
Şöyle ki en sevdiğim özellikleri sayarsam yazının sonunda egoist damgası yiyebilirim o yüzden bir özet geçecek olursam eğer kendimin en iyi halindeyim şimdiki zamana kadar yaşadığım sürece bakıldığında. Bir ilişkiden, aileden, arkadaşlıktan, hayvanlar, bitkiler konu her ne olursa olsun beklentim neyse ona evrildim. Çevremin yorumları, benim kendi gözlemim, insanların ben dışı diyaloglarında bile anlamsız bulduğum hiçbir şeyi barındırmıyorum kendimde. Dönüp kendime baktığımda 'Şunu düzeltmeliyim daha iyi olur' dediğim bir dururum kalmadı. Sevmediğim özellikte bu yüzden aslında hiçe iniyor. Lakin bazı olumsuz durumların fiziken sorun yaratmasını söylebilirim illa bir şey söylemem gerekirse. Herhangi olumsuz bir durumda çok üşüme ve titreme, mide problemleri gibi içsel sorun yaşıyorum. Bu da beni yoran bir durum açıkçası.
0 notes
gundemarsivi · 1 year ago
Text
Tumblr media
Gıybet
✍🏻 Dilek
https://www.gundemarsivi.com/giybet/?amp=1
Şöyle ağzıma bir sakız alıp kenarı oyalı yazmamı ensemden dolandırıp başımın tam tepesinden bağlamak geçiyor içimden. Hatta minik turuncu kahve çiçekli bir de şalvar geçireyim ki üstüme içinde bulunduğum ruh halini görselde de yansıtabileyim. Yine içim şişti, yeni eğitim-öğretim veli savaşları hepimize hayırlı uğurlu olsun.
Ben bu gıybeti şöyle sündüre sündüre uzata uzata yapmazsam içimde patlar.
Konumuz malum, güzel memleketimden veli manzaraları.
Öncelikle kısa bir özet geçeyim: Kızımın öğretmeni ikinci sınıfın sonunda çocuklara ve velilere veda etmeden emekli oldu, üzücü ama kendisine göre geçerli sebepleri var. Önce kızdık sonra hem çocuklarımızın adına hem de giden öğretmenimiz adına kaygılandık… Acabalarla dolu bir yaz geçirdik…
Bu süreci iyi kötü tahmin edersiniz, küçük şehirde ( bu dönemde hangi şehir küçük diye anılabilir ki; Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilirliğinden kaynaklı bir nüfus patlaması yaşıyoruz.) her türlü haber hızla yayılır, bilgi aktarımları sen köşeyi dönmeden bütün şehre yayılır. Yeni öğretmen adayının inciğini cıncığını tabi ki öğrendik.
Ülkenin eğitim sistemini burada tartışmaya açmaya gerek yok.
Hepimizin bildiği üzere bu sistemden sağlam çıkabilmek için ailelerin ve çocukların canla başla çalışmaları gerekiyor. El ense yatarak veli olunmuyor. Çocuğunuz boyacıda olacak olsa kültür seviyesi yüksek aydın bir boyacı olsun istiyor iseniz elini taşın altına koyacaksınız. Çocuklarınızla beraber hayata sıfırdan yeniden başlayacaksınız.
Müfredatta olmayan soru sorma yeteneği, merak, öğrenme aşkı gibi eksikleri siz tamamlayacaksınız.
Neyse sonuç olarak okullar açıldığında çocuğumun eski öğretmeninizi aratmayacak derinlikte, mesleğini hakkı ile yapacağını hissettiren, ilkokul öğretmenliğine yakışacak kalitede bir öğretmenle karşılaştık.
Hemen hemen hepimizin yüreğine su serpildiğini düşünürken bazılarının yüreğine bir ”darlanmaklar” geldiğini gördük. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
Tabi ki yeni öğretmenin gelmesi ile etekleri tutuşan sınıfın yaramaz çocuklarının velileri, eskisi gibi ense yaparak çocuk büyütemeyeceklerini fark ettiler. Ödev sorumluluğunu almamış bir çocuğun ebeveyni olarak, bana ne öğretmen uğraşsın, devrinin kapanması onlar için acı bir çöküş olsa gerek.
Bahsettiğim öyle minik masum şirin yaramaz çocuklar değil elbette. Baya şu filmlerde gördüğünüz zorbalığı, acı çektirmeyi, küfür etmeyi, küçücük çocukları korkutmayı seven o kötü çocukların ebeveynleri (sevgili veliler çocuklarınız sizin kopyanız. Siz kötü olduğunuz için onlar da kötü ve dışarıdan bakınca çok belli oluyor).
Kimse bana çocuğun kötüsü olmaz falan demesin bunlar kötü. Dümdüz kötü.
Ne kendi eğitim hayatımda ne de çocuklarımın peşinde koştuğum dönemde, bu veli modellerini ya da bu veli türlerini daha önce hiç görmedim, desem yeridir. Toplumun evrimleştiğini 8 sene ara ile net bir şekilde ben görüyor isem, sosyologlar daha neler görüyordur.
Okulun bahçesinin çeşitli köşelerinde konuşlanıp avını izleyen sinsi bir kobra yılanı gibi köşeye gizlenmiş sessiz sessiz etrafı izleyen veli gördüm de okulun bahçesinde sınıf anneliği için oradan oraya koşuşturup oy toplamaya çalışanı ne duydum ne gördüm.
Neler oluyor(!) biri bana konuyu açıklasın!? Belediye başkanı olup ihale kapmaya çalışanı gördük, meclise kapağı atıp kendini garanti altına almaya çalışan hırsızı da idrak ettik-te! Bu sınıf annesi olmak için oy dileneni çözemedim?
Okul bahçesi olmuş veli siyaset meydanı, esnaf ziyareti yapan politikacı misali tek tek veliler ziyaret edilip konuyu usulüyle (adayın zeka seviyesinin yettiğince) anlatıp kalçalarını kıvıra kıvıra diğer veliye doğru koşan aday ve yandaşları tam da Akp Türkiye’si dedirtiyor insana!
Ben aday olmam adaylık bana teklif edilirse değerlendiririm kalitesi ortadan çoktan kalktı biliyoruz da neden? Sınıf anneliğinin statüsü nedir? Bir insanın kariyer planlamasına alınmasında ki amaç nedir?
Çocuğuna yüksek not aldırabilmek için, desek!? İlkokul notları sınavlarda hükümsüz, öğretmenin özel ilgi ve alakası, kimse sizin gül yüzünüzün hatırına kendi karakterinden vazgeçip eğitimciliğini şekilden şekile sokmaz; anca ”mış” gibi yapar bunu bilemeyecek yaşlarda değilsinizdir.
Eeee başka?
Buradan ulusa sesleniş yapmak istiyorum, sevgili yurdum velileri böyle çocuk yetiştirilmez, yetiştirdiğiniz çocuklar ileride hepimiz başına dert oluyor. Nepotizm böyle böyle yerleşiyor küçücük bünyelere… Siz çocuğunuzu bugün bir yerlerde iyi maaşlı çalıştırıyorsunuz diye yarın ayarlarıyla oynadığınız adaletin terazisi sizin nesillerinize zarar verecek yaşadığınız toplum ne kadar kötüye giderse, adaletsizliğin ne kadar normalleştirilirse önünde sonunda bindiğiniz dallar kesilecek. Siz değilse çocuklarınız torunlarınız bunun acısını yaşayacak. Lütfen görün artık.
Dilek
0 notes
vitesim · 2 years ago
Link
0 notes
fiyatinedir · 2 years ago
Text
Muhabbet Kuşu Fiyatları
Tumblr media
Muhabbet kuşları, popüler evcil hayvanlardandır. Bu nedenle, tüm dünyada birçok kişi tarafından beslenirler. Ülkemizde muhabbet kuşu besleyenlerin sayısı oldukça fazladır. Peki, muhabbet kuşu fiyatları ne kadar? Bu makalede, Ülkemizde muhabbet kuşu fiyatları hakkında bilgi edinebilirsiniz. Muhabbet Kuşu Fiyatı sürek güncel tutulmaktadır. Haftalık periyotlar halinde yazımız, listemiz düzenlenerek güncel tutulmaktadır. Muhabbet kuşları evlerimizde en sık tercih edilen dostlarımızdır. Konuşma eğitimi, ele alıştırma gibi konularda kolaylık olması ve sosyal olduklarından dolayı cana yakın davranmaları insanların çokça tercih etmesini sağlıyor. Buda Muhabbet Kuşu Fiyatları araştırmasını doğuruyor.
Muhabbet Kuşu Fiyatları 2023
Yerli muhabbet kuşu fiyatları ve Yabancı muhabbet kuşu fiyatları başta olmak üzere Tün cins ve tür muhabbet kuşu fiyatları listesine yer vermekteyiz. Öncelikle genel ve özet bir fiyat bilgisi verelim Genel Muhabbet Kuşu Fiyatları Listesi; Muhabbet Kuşu CinsiFiyat AralığıYavru Muhabbet Kuşu Fiyatları100 TL ile 200 TLJumbo Muhabbet Kuşu Fiyatları375 TL ile 1600 TLAlbino (Beyaz) Muhabbet Kuşu Fiyatları200 TL ile 400 TLYerli Muhabbet Kuşu Fiyatları120 TL ile 170 TLRainbow Muhabbet Kuşu Fiyatları300 TL ile 1600 TLMuhabbet Kuşu Fiyatları Listesi
Muhabbet Kuşu Türleri ve Fiyatları
Muhabbet kuşları farklı türlere ayrılır ve bu türlerin fiyatları da birbirinden farklı olabilir. Türkiye'de en yaygın olarak bulunan muhabbet kuşu türleri şunlardır: - Tek renkli muhabbet kuşları: Tek renkli muhabbet kuşları genellikle beyaz, sarı veya mavi renklidir. Fiyatları diğer türlere göre daha ucuzdur. Genellikle 50-100 TL arasında bir fiyata satın alınabilirler. - Karekterli muhabbet kuşları: Bu tür muhabbet kuşları, renklerinin yanı sıra özellikle karakteristik özellikleri ile de dikkat çekerler. Bazıları konuşkan, bazıları ise daha sakin ve sakin yapılıdır. Bu tür muhabbet kuşlarının fiyatları, 150-300 TL arasında değişebilir. - Albino muhabbet kuşları: Albino muhabbet kuşları beyaz tüylere sahip olup, kırmızı gözleri vardır. Nadir oldukları için fiyatları diğer türlere göre daha yüksektir. Genellikle 300-500 TL arasında bir fiyata satın alınabilirler. - Eşli muhabbet kuşları: Bu tür muhabbet kuşları, çift olarak satılır. Fiyatları tekli muhabbet kuşlarından daha yüksektir, ancak evde bir eşle birlikte beslemek isteyenler için idealdir. Eşli muhabbet kuşlarının fiyatları 200-400 TL arasında değişebilir.
Tumblr media
Muhabbet Kuşu Fiyatı İlgili İçerik: Hollanda Muhabbet Kuşu Fiyatları
Bir Adet Muhabbet Kuşu kaç TL?
Muhabbet kuşu fiyatları cinsleri ve yaşlarına göre farklılık göstermektedir. En ucuz muhabbet kuşu 75 lira ile başlarken bu miktar muhabbet kuşu türlerine göre 2.500 TL'ye kadar yükselebilmektedir. Albino muhabbet kuşu fiyatları 200-400 TL bandındadır. Kuşkonmaz Fiyatları
Yavru Muhabbet Kuşu Fiyatları 2023
Aşağıdaki yavru muhabbet kuşu fiyatı listesi, internetteki pet listeleme sitelerinden alınmıştır ve gerçek ilan fiyatlarıdır. Muhabbet Kuşu TürüYaşıCinsiyetFiyatıYerli yavru konuşturmalık1 AylıkDişi170TLEvde yetiştirilen ele alışkın rainbow yavru kuşlar1 AylıkÇift220TLEv üretimi yavru muhabbet kuşu1 AylıkErkek140TLYeni Yeme Düşmüş yavru muhabbet kuşları1 AylıkKarışık170TLYavru Muhabbetler1 AylıkErkek150TLYavru Muhabbet Kuşları1 AylıkErkek150TL6 Renk güzeli yavru1 AylıkErkek150TLSakallı Show Jumbo Yavru1 AylıkErkek220TLYeni Yeme Düşmüş Renk Renk Yavrular1 AylıkKarışık185TLYavru Muhabbet Kuşları seç beğen al sağlıklı1 AylıkErkek175TLYavru Muhabbet Kuşu Fiyat Listesi
Tumblr media
satılık muhabbet kuşu
Muhabbet kuşu hangi tür alınmalı?
Dişi muhabbet kuşları erkek muhabbet kuşlarına göre daha sessiz ve sakindir (Kızgınlık dönemleri Hariç). Konuşmaya yatkınlığı ve insan canlısı olması ile de bilinen açık yeşil (Genelde Yerli Tür) muhabbet kuşları muhabbet kuşu türleri arasında en doğru seçim olacaktır. Ne olursa olsun muhabbet kuşunun yavru formdayken alınması ciddi anlamda rahat şekilde eğitmeyi ve bağlılığı sağlayacaktır. Sülün Kuşu Fiyatları
Muhabbet kuşu kafesi nasıl olmalı?
Muhabbet kuşu Fiyatları merak edildiği gibi kafes fiyatı ve nasıl olmalı sorusu da sorulmaktadır. Muhabbet kuşunun kafesi kuşun cinsi ve boyutuna göre ayarlanmalıdır. Ferah ve temiz tutulmalı ve gereksiz aksesuarlardan arındırmalıdır. Özellikle demir bağlantısı olan aksesuarlara dikkat edilmeli, hayvanın kendine zarar verebileceğini düşünmeliyiz. Muhabbet kuşları kafesine ayna kesinlikle KONULMAMALIDIR. Kafes içerisinde ayna olması hayvanın psikolojisini olumsuz yönde etkilemektedir. Muhabbet kuşları papağan güllerden gelen kuş cinsidir. Özellikle mavi yeşil gibi birbirinden güzel göz alıcı renkleri insanı etkileyen taraflarından bir tanesidir. Eğer sizde evde muhabbet kuşu bakmayı planlıyor iseniz yazımızı dikkatlice okumanızı öneririz. İlgili İçerik: Kanarya Fiyatları
Albino Muhabbet Kuşu Fiyatları
Aşağıdaki albino muhabbet kuşu fiyat listesi, internetteki pet listeleme sitelerinden alınmıştır ve gerçek ilan fiyatlarıdır. CinsiYaşCinsiyetFiyatAlbino muhabbet kuşu2 AylıkErkek200TLAlbino muhabbet kuşu4 AylıkErkek230TLAlbino muhabbet kuşu3 AylıkDişi300TLAlbino Muhabbet Kuşu Fiyatları Listesi
Muhabbet Kuşu Özellikleri
- Muhabbet kuşlarının boyları yaklaşık olarak aşağı yukarı 18-19 cm ye kadar ulaşabilmektedir. - Boyuna arkasında bulunan farklı renklerdeki kuyrukların uzunları da dahil edilerek hesaplanır. - Muhabbet kuşları kendilerine ilgi gösterilmesini çok severler. - Kaliteli ilgi verildiğinde konuşmayı kolaylıkla öğretebilirsiniz. - Bu kuşlar hassas olmalarıyla bilinmektedir. - İki açık cam arasında cereyanda kalmaları durumunda çok kolay hasta olurlar. - Daha önce söylediğimiz gibi hassas olmalarıyla bilinen bu kuşlar yalnızlığı sevmemektedirler. - Yalnız ve ilgisiz kalmaları durumunda stres olup hastalanırlar ve bu hastalık ölüme kadar gidebilir. - Eğer konuşması için bir çabanız olacak ise tek kuş almalısınız. Çift olarak alınan kuşlar konuşma eğiliminde olmazlar. - Konuşması için uğraşacak iseniz mutlaka erkek kuş almalısınız. Çünkü erkek olan kuşlar dişilere göre daha çok ve çabuk konuşurlar. - Muhabbet kuşları öğretme yetinize göre aşağı yukarı ortalama 30-40 kelime konuşabilirler. - Son olarak ağırlıkları 35-40 gramdır.
Muhabbet Kuşu Bakımı
- Kafeslerinde mutlaka ama mutlaka suluk, yemlik, banyoluk, oyuncak gibi eşyaları bulunmalıdır. - Eğer kuşları eş olarak aldıysanız çiftleşmeleri için kafeslerine bağlı çiftleşme yuvası bulunmalıdır. - Bu kuş türleri oyun oynamayı ve ilgiyi çok severler. Bu sebeple mutlaka kafese oyuncaklar almalısınız. - Yemleri mutlaka kontrol edilmeli, sulukları ise mutlaka her gün taze su ile değiştirilmelidir. - Sularına konulan büyüme destekleyici ve konuşma ilerletici vitaminler unutulmamalıdır. - Özellikle kıvırcık ve marul gibi yeşil yapraklı sebzeler muhabbet kuşlarında ishale neden olmaktadır. Bu sebeple ya hiç verilmemeli ya da çok az verilmelidir. Muhabbet kuşu bakımı oldukça önemlidir. Muhabbet kuşunuz için en doğru bakımları yaptığınızdan emin olmalısınız. Bu, sağlık için gereklidir. Muhabbet kuşu bakımları kuşların yaşlarına göre farklılaşabilmektedir. Bu aşamada evcil hayvanınız için en uygun bakım rutinleri hakkında bilgi sahibi olmanız gerekir. Muhabbet kuşu bakımı nasıl yapılır öğrenmelisiniz. https://www.youtube.com/watch?v=FoMxwFCzhFg Muhabbet Kuşu Fiyatları Yavru Muhabbet Kuşu Bakımı Nasıl Olur? Muhabbet kuşu bakımı yavru olduğunda değişecektir. Onlara vereceğiniz yiyecek miktarı yaşlarına bağlı olacaktır. Altı haftanın altındaysa, her iki saatte bir besleyin; altı haftanın üzerindeyse, günde üç kez besleyin. Altı aylıktan büyüklerse ve hala kendi başlarına yemeyi öğrenmemişlerse, kendi başlarına yemeyi öğrenene kadar günde dört kez beslemelisiniz. Kafesinizin kuşunuz için yeterli alana sahip olduğundan emin olun, böylece bir yere sıkışmadan veya başka bir kafesten kaçmaya çalışırken kendilerine zarar vermeden özgürce hareket edebilirler. Arada bir ılık su ve sabunla yıkayarak kafesi temiz tutun. Bu, kuşunuzun zamanla birikebilecek mikroplar nedeniyle hastalanmasını önleyecek ve kuşunuzun sık sık oturduğu veya durduğu yüzeylerde (tünekler gibi) mantar oluşumunu engelleyecektir. Yemek ve su kaplarını bulaşık deterjanı ile karıştırılmış ılık su kullanarak gün aşırı en az bir kez yıkayarak temiz tutun. Bu, zamanla tüketilmesi halinde kuşunuzu hasta edebilecek bakterilerin bu kapların içinde büyümesini önleyecektir. Muhabbet Kuşu Bakımında Dikkat Edilmesi Gerekenler Muhabbet kuşu bakımı nasıl olur sorusunun yanında kuşların karakterini bilmek de önemlidir. Muhabbet kuşları Avustralyada yaşamaktadırlar. Bununla birlikte, çeşitli renk ve desenlerde olabilirler. Muhabbet kuşlarının birçok farklı kişiliği vardır ve bazıları diğerlerinden daha sosyaldir. Sağlıklı kalmalarını istiyorsanız bu kuşlara nasıl bakacağınızı bilmeniz önemlidir. Muhabbet kuşu bakımı, kuşu barındırmak, beslemek ve ona ilgi göstermek gibi birçok şeyi içerir. Sağlıklı bir kuş mutlu ve aktif olurken, sağlıksız bir kuş uyuşuk veya sahibine ya da evdeki diğer evcil hayvanlara karşı saldırgan olacaktır. Ayrıca muhabbet kuşunuzun hastalanmaması için neyle beslememeniz gerektiğini de bilmelisiniz. Muhabbet kuşları, renkli görünümleri ve hoş sesleri nedeniyle evcil hayvan sahiplerinin favorisidir. Ancak, küçük dostlarınızın yaşamları boyunca sağlıklı ve mutlu olmaları için onlara nasıl bakacağınızı bilmeniz önemlidir. Muhabbet kuşu bakımı için gereken malzemeler arasında şunlar yer alır; kuş kafesi muhabbet kuşlarının uygun bir ortamda yaşamaları için gereklidir. Kafesin boyutu kuşun büyüklüğüne ve sayısına göre değişebilir. Muhabbet kuşlarının kuyruklarının kopmasını önlemek için kuyruk tasması kullanılabilir. Bakımı kısmında Kaynak: Trendyol Blog
Muhabbet Kuşu Fiyatlarını Etkileyen Faktörler
Muhabbet kuşu fiyatları, farklı faktörlerden etkilenebilir. Bazı faktörler şunlardır: - Yaş: Yaşlı muhabbet kuşları, genç kuşlara göre daha pahalı olabilir. - Cinsiyet: Erkek muhabbet kuşları dişilere göre daha pahalı olabilir. - Evcil Hayvan Mağazaları: Farklı mağazalar farklı fiyatlar sunabilir.
Muhabbet Kuşu Fiyatları Hakkında Merak Edilenler
Muhabbet kuşu fiyatları hakkında sıkça sorulan sorular ve merak edilenleri sizler için derledik; 1 muhabbet kuşu kaç lira? En ucuz muhabbet kuşu 75 lira ile başlarken bu miktar muhabbet kuşu türlerine göre 1.500 TL'ye kadar çıkabilmektedir. Hangi muhabbet kuşu konuşur? Tüm muhabbet kuşları konuşabilir. Nasıl ki insanlar da konuşma kabiliyeti var ise muhabbet kuşlarında da bu kabiliyet vardır. Yavrudan büyütmek çok daha kolay konuşmasına yol açar. 1 aylık yavru muhabbet kuşu ne yer? Bebek bisküvisini süt ile ezerek şırınga yardımı veya çay kaşığı yardımı ile yavru muhabbet kuşlarını besleyebilirsiniz. Gagalarını elinizle tutup beslemek sizi rahatlatacaktır. Yavru muhabbet kuşu Ekmek ve suyu karıştırarakta beslenebilir. 3 aylık muhabbet kuşu nasıl olur? Muhabbet kuşlarının yaşları göz çevrelerindeki beyazlık, gaga renkleri ve yanaklarındaki beneklerden anlaşılır. 3 aylık muhabbet kuşunun gözleri simsiyah olur ve etrafında beyaz çizgi oluşmaz. Ayrıca kafasındaki çizgiler gagasına kadar uzanıyorsa buda yavru olduğunu göstermektedir. Kuşlar ne zaman konuşmaya başlar? Muhabbet kuşları genelde 4 aylıkken konuşmaya başlarlar. Read the full article
0 notes