#Dünyanın en iyi diyeti
Explore tagged Tumblr posts
Text
instagram hesabımda sadece kendime çok yakın hissettiğim ya da çok yakın olmadığım ama benim için güzel duygular besleyebilecek, olumlu şeylerde sevinip hüzünlü paylaşımlarda dualar edecek, vesile olduğum hayır işleri için de destek verip takdir edebilecek şevklendirip yüreklendirecek güzel insanlar var. olumsuz elektrik, farklı bir negatif duygu hissettiğim herkesi uzaklaştırdım hayatımdan. beş sene oluyor sanırım buna niyet edip adım atalı. en çokta çocuklarımın huzuru ve selameti için yaptım bunu. hayatınızda bazen akraba görünümlü fakat hayatınızı istila etmekten, her anınıza ve kararınıza gereksiz ve hadsiz mudahale etmekten, egolarını belki sorumluluklarını bu yolla yerine getirebileceğini düşünüp egolu bedenini böyle tatmin etmekten alıkoyaman, bunları yaparken de sadece maddi bir gözle, ruhtan, merhametten uzak, sinsi ve iç pazarlıkla yapan insanlar oluyor. hiç farketmiyorsunuz ama hayatınızı ele geçirme yolunda ilerliyorlar hep. duygu sömürücü, mutluluğunuza engel, verdiğiniz her kararı mesnetsiz eleştiren, dünyanın an akıllı ve dindarını kendi sanan, sizi içerden yiyen bitiren, devamlı kendinizi sorgulamaya, kusurlu bulmaya iten tipler bunlar. hal böyle olunca bunu farkedip bilerek mutlu olmanız imkansızlaşınca, sevdiğinizin hatrına göz yumduğunuz o insanlar yine sevdiklerimizin hatrına çıkıyorlar hayatımızdan. vicdanen hiç rahatsız hissetmiyorum kendimi çünkü o da bunu evlatlarımız için yaptığımı biliyor. ben insanlarla aramı kolay açabilen biri değilimdir ama en yakın akrabamla bile sınırlarım vardır, o hududu geçirmem, geçmem ve insan ilişkileri de böyle yaşansın isterim. mesafe her zaman iyidir, karşıdaki insanın durması, had bilmesi gerektiği yeri gösterir. yukarıda bahsettiğim bazı muhataplıkları kestiğimden beri çok daha huzurluyum kızlarımla. bir beş senemizi böyle yediler ama olsun tecrübe kaldı hepimize, çok şey öğrendik. akrabaların üzerimizde karşılıklı sıla-i rahim hakları var, eyvallah. size sadece maddi manevi zarar ve musibeti olan insanlardan kaçmak insanın kendini koruduğu gibi, ahiretini de koruyor bir nevi. bu hükmün burada farklı yorumlanacağını düşünüyorum çünkü yaradan insanın zarara uğramaktan kaçmasını ister. çok çabaladım ve gerekenden fazla saygı gösterdiğime inanıyorum ve bu bağı çocuklarımın gözlerinden akan yaşların diyeti olarak kopardım. bunu biliyorum. onlar için bu dünyada yapamayacağım hiçbir şey yok, onlar için yaşıyorum. hayatım, kararlarım hep onlara dönük. sessiz ve makul görünen bir yüzüm vardır dışarda. insanlar sinirlendiğimi pek görmezler, bilmezler. ama evlatlarım söz konusu olduğunda dönüştüğüm panteri ben bile tanıyamamıştım :)
bu konuya niye girdiğimi unuttum aslında. evet instagram hesabımdaki güzel insanlar diyordum. dün paylaştığım iki video herkesi çok duygulandımış, evlilikle ilgili tatlı bir umut ve güzellik olmuş. yazmayan kalmadı, herkes ayrı ayrı fevkalade dualar edip tebessüm etti. işte insan hayatı boyunca amellerinin yanında bir de böyle has niyetli insanlar biriktiriyor. iyi ki varlar, hepsini çok seviyorum benim için ettikleri dualara (burası da dahil) melekler milyon misli mukabele etsin. amin 🤍
18 notes
·
View notes
Text
KENDİME İTHAFEN..
DİYETİ BOZMAYA NİYETLENİNCE BEN 🤣
Ne İstersen Ye..
Çünkü:
1- Koşu Bandının Mucidi 54 Yaşında Öldü..
2- Jimnastiğin Mucidi 57 Yaşında Öldü..
3- Dünya Vücut Geliştirme Şampiyonu 41Yaşında Öldü..
4- Dünyanın En İyi Futbolcusu Maradona 60 Yaşında Öldü..
Bunların Aksine,
Bak Şimdi:
1- KFC Mucidi 94 Yaşında Öldü..
2- Nutella Markasının Yatırımcısı 88 Yaşında Hayata Gözlerini Yumdu..
3- Sigara Üreticisi Winston, 102 Yaşında Öldü..
4- Afyonun Mucidi 116 Yaşındayken Ama Afyondan Dolayı Değil; Bir Depremde Öldü️..
5- Hennessy (Konyak İçkisi) Mucidi 98 Yaşında Öldü..
6- Afgan Yemeklerinin Mucitleri (Qabeli, Manto ve Chapli Kebab) Hâlâ Yaşıyor..
Şimdi Soru Şu:
"Bu Doktorlar,Egzersizin Yaşamı Uzattığı Sonucuna Nasıl Ulaştı?"
Tavşanlar Her Zaman Zıplar Ama Hepi Topu 2 Yıl Yaşarlar..
Ancak Yaşamı Boyunca Hiç Egzersiz Yapmayan Kaplumbağa Familyası Tamı Tamına 125 Yıl Yaşıyor..
Sonuç?
Hayatın Tadını Çıkar 😁😁.. Yemene Bak...
Günaydın Mutlu Sabahlar...
42 notes
·
View notes
Text
MUKUSSUZ BESLENME -01- ''Prof.Dr.Arnold EHRET ''
Mukussuz diyet yönteminin kurucusu ve öğreticisi Profesör Arnold Ehret, 29 Temmuz 1866’da Freiburg, St.Georgen’de doğmuştur. 9 Ekim 1922’de sağlığının doruğundayken, talihsiz bir kazaya rast gelmiştir. Bu kazada kafatasının iki yerinden kırılması sonucu ani bir
ölümle yaşama veda etmiştir.
Kaza, neredeyse ipinden geçilemez bir sis tabakasının hakim olduğu nemli bir gecede meydana gelmiştir.
Sokaklar ve kaldırımlar, yağan yağmurla birlikte tehlikeli bir biçimde kayganlaştığı bir anda ölümcül kaza,umumi bir garajın kaldırımında meydana gelmişti.
Büyük olasılıkla kaygan zeminde kayarak, tüm hızıyla
geriye doğru, başının arka kısmı üzerine düşüvermişti
ve bu da kafatasının kırılmasına neden olmuştu.
Hiç zaman kaybetmeden Los Angeles’deki bir hastaneye
kaldırıldığında ne yazık ki orada bulunan görevli doktorlar hakkında ani ölüm” teşhisini koymuşlardı.
Otopsi sonucunda ölüm nedeni kafatası yarılması”olarak kayda geçirilmişti.
Prof Arnold Ehret, henüz genç yaşlarda hekimliğin
getirdiği hümanist görevi yerine getirmeye adaydı. Bir türlü kurtulamadığı kronik hastalığı, o zamanın doktorları tarafından çaresiz olarak nitelendiriliyordu.
Fakat gözlerinin önünde verilen bu “ölüm kararı”, sadece onun yılmaz ruhunu kamçılamaya yaramıştı, ki
bu da onun eşsiz kişiliğinin karakteristik bir özelliğidir. Kendini iyileştirme konusunda verdiği kesin karar, onu o kadar başarılı sonuçlara götürmüştü ki, bu
hastalığın aynı acılarını çeken başka kurbanları da
doğal olarak sağlıklarına kavuşabilmek için ondan
yardım istemeye başlamışlardı.
Prof .Ehret’in doktor oluşu bir anlamda aile geleneğinin sürdürülmesi demekti. Babası oldukça başarılı
bir veterinerdi; büyükbabası da bir doktordu, ve Arnold Ehret de bu geleneğe uymuştu.
Ehret, sağlık alanındaki o engin bilgilerine, -ilerleyen sayfalarda da görüleceği gibi- İsviçre’deki senatoryumunda sağlığına kavuşturduğu binlerce hastası sonucu ulaşmıştır. Bu hastaların pek çoğu açaresiz” hastalıklara sahipti. Prof. Ehret’in anlatımındaki duruluk, olayları belli bir mantık çerçevesi içerisinde, pekiştirerek açıklaması, kolay anlaşılır ve ikna edici üslubu,aklının oldukça yüksek bir mertebede olduğunun kanıtıdır. Onun için maddi çıkarlar kesinlikle söz konusu olamazdı, çünkü parasal beklentileri her zaman en az
boyutlardaydı. O, söylediği bütün söylemlerini gerçekten
pratiğe geçirebilen bir ustaydı. Bu yüzden de gayet mütevazı olan yaşam tarzı ona hiçbir şekilde parasal sorunlar yaratmıyordu. Doğayı, her zaman kendi üzerinde en yüce yargıç olarak kabul ediyordu, o yüzden de konuşmalarında olduğu gibi yazarken de cesurdu. O mütevazı haline rağmen, kalabalıklar arasında herkeste belirgin bir farklılığı vardı. Karşısına çıkan tüm insanları her zaman iyi niyet ve sevgiyle karşılardı.
Onu tanımak, ona saygı duymak, değer vermek demekti.
Onu bizzat tanımak ise, onu sevmek demekti.
Prof. Arnold Ehret’in tüm bilgilerinin özü “Mukussuz Şifa Diyetçinde. Her ne kadar bir özet niteliği taşısa da yine de her acıdan kapsamlı bir eser olarak
kabul edilmektedir. Hastalıklar konusunda şimdiye
kadar aralanamayan sır perdesini” Prof. Ehret, o
kendine has anlaşılır ve öz anlatımıyla ortadan kaldırmaktadır. Öğretisinde esas aldığı en belirgin özellik, sadeliktir, hatta okuyucularına da “Sade ve kolay
anlaşılamayan ne olursa olsun, gerçek olamaz!” sözünü hatırlatıyor. Bütün hastalıkların kaynağında sadece bir neden yatmaktadır, o yüzden de hastalıkları teker teker adlandırmak aslında gereksizdir.
Hastalıklı bir durumun teşhisi ve bu durumun ne şekilde bertaraf
edilebileceğinin bilinmesi, bilimsel kavramlar hakkında bilgi sahibi olmaktan çok daha önemlidir.
Okuyacağınız bölümlerde devrim sayılabilecek, yepyeni, mükemmel bir fizyolojiyle tanışacaksınız. Örneğin: Bilinenin aksine pompa işlevi gören kalbimiz değil, akciğerlerimizdir. ” Bu iddia inkar edilemez gerçeklerle kanıtlanmaktadır. Doğal bir yaşamın bedensel, zihinsel ve ruhsal aşamaları, okuyucuya basit, anlaşılır bir dille açıklanmaktadır. Zihinsel halimiz bedenimizi nasıl etkiliyorsa, bedenimiz de zihnimizi öyle
etkiler. Bu nedenle, berrak ve saf düşünceler için kesinlikle duru, saf bir kan dolaşımı gereklidir.
Hasta bir insanın buna inanması genellikle çok
zordur. Kendine acıma duygusu, tanrısal kudrete olan inancı kuşkuya düşürür, çünkü binlerce günahkârın içinde hastalık onu seçmiştir. Kendine şu soruyu sormaktadır: Kilisenin günâh saydığı kuralları fazlasıyla ihlal edenler, nasıl oluyor da tanrısal cezalardan kurtuluyorlar? Doğaya karşı işlenen günâhlar bağışlanmaz. Ve adalet herkesi kapsar. Doğa hiç bir özrü dikkate almaz. Günâhların bağışlanması için tek yol kötü
alışkanlıklardan vazgeçmektir. Ağrı ve sızılar içerisinde insanın dikkatini toparlayabilmesi oldukça zordur.
Bu yüzden, henüz sağlığınız yerindeyken, hasta olmayı
beklemeden, zihninizi ve ruhunuzu yeniden programlayın. Beklenmedik bir hastalığa karşı direnebilmeniz için hazırlıklı olmanız, yani sağlıklı kalmanın kurallarını planlı bir şekilde nasıl kullanacağınızı öğrenmeniz gerekir.
Gerçek anlamda yaşamın tadını çıkarmak için
sağlıklı olmamız şart. İncil derki: “Her şey inanç ölçüsünde gerçekleşir”, fakat insan sağlığı adına 5.000 yıldan bu yana ne yazık ki çok az ilerleme kaydedilmiştir,
insanoğlu hayvanları nasıl besleyeceğini öğreniyor, ama kendini nasıl besleyeceğini ne yazık ki bilmiyor!
Ehret’in felsefesi, düşünen insanlar için son derece
önemli bir değer taşıyor, çünkü bilimin salt teoriye dayanan gelişim süreci son günlerini yaşıyor.
Eski görüşler artık yerini yeni, kanıtlanabilir gerçeklere bırakıyor. Önyargılar ve yanlış çıkarımlar her
zaman ilerlemenin önünde birer engel teşkil ediyorlardı. Bugün dünyanın en çok gereksinim duyduğu şey,
yaşamın kanunları hakkında öğrenmesi gereken, sağlıklı, güvenli, akılcı ve kolayca kullanılabilecek bilgilerdir. Son yıllarda dünya genelinde süregelen olayların sonuçları şunu açıkça göstermiştir ki, hayattaki problemlerin çözümü için salt inanç, kabul edilebilir iddialar ve bilimsel hipotezler yeterli olmamaktadır.
Her insan iyileşme gücünü kendi içinde barındırır,
zayıf da olsa küçücük bir yaşam kıvılcımı var olduğu
sürece yaşamdan umut kesilmez. Bir daha iyileşemeyeceğinize, sağlıklı, mutlu ve başarılı olamayacağınıza
dair korku ve kuşkular, doğal değildir. Bunlar sadece
ulaşmak istediğiniz amaç ve dileklerinizin gerçekleşmesine engel olur. Prof. Ehret, aslında kendi kendimizin doktoru olmamız gerektiği gerçeğini kavramış bir
insan olarak, sizleri bu konuda düşünmeye sevk etmek
için ne kadar çaba gösterdiğini kendiniz de fark edeceksiniz. Ancak sizlere aktarılabilecek tek şey, mükemmel bir sağlığa nasıl ulaşabileceğiniz konusundaki bilgilerdir. Asıl zorluk, günümüzde birçok insanın düşünmemek için direnmesidir. Kendilerini tamamıyla
çoğunluğun fikrine göre yönlendirmekteler. Çoğunluğun yaptığı doğru olmalı! Ancak gerçek, bunun tam da aksini gösteriyor.
İyileşmenin asıl ilkeleri oysa öyle basit ve az ki, bilimsel-analitik (!) mantık, esas olan bu noktaları nedense hep gözden kaçırma eğilimindedir. Gençlik, güç
ve mutluluk sadece yaşça genç olanlara ait olmamalı.
Kendini genç hisseden herkes, o çok arzulanan gençliğe
sahip olabilir. Hiçbir zaman şu gerçeğin gözünüzden
kaçmasına izin vermeyin: Vücudunuzda, küçücük bir
yaşam kıvılcımı, aydınlık bir aleve dönüşebilir.
Güç,ona duyulan istekten doğar.
Prof. Ehret, hastalıklara neden olan mukus oluşumunun yanı sıra başka bir dizi nedeni de kabul ediyor.
Mukus oluşturmayan besin maddeleri açık bir şekilde
belirtiliyor. Okuyucu gerekli görülen yerlerde o yönde
uyarılıyor. Nedenler belirli bölümlerde açıklandığı
üzere, geçiş diyeti sırasında mukus oluşturucu besinlere
bazı hallerde izin verilebiliyor. Yapıcı özelliğe sahip
herhangi bir besin, yanlış tüketim sonucu yıkıcı olabiliyor. Aynı şekilde, aslında hayat içeren bir besin, hasta ve zarar görmüş bir bedende, yanlış veya yanlış bir zamanda kullanılarak, yaşamı tahrip edebiliyor.
İyi bir sağlığın sevinci içerisinde bulunduğunuz sürece, her insanın doğuştan sahip olduğu bir hak olan süper-yaşamı mutlaka yaşayacaksınızdır.
Yaşam sevinci yine tüm insanlığın hakimiyetinde olsun.
Prof. Ehret’in tutkuyla arzuladığı bir dilekti bu. ''Fred S. Hirsch ''
TEMEL ESASLAR
Her hastalık bir Tıkanıklıktır. Tıp biliminin adını koymuş olduğu hangi hastalık olursa olsun her hastalık,insan vücudunun çalışma sisteminde meydana gelen
bir tıkanıklığın sonucudur. Bu nedenle, hastalık belirtileri, vücudun belirli bir yerinde birikmiş olan mukusun meydana getirdiği tıkanıklığın işaretidir. Mukusun en fazla birikim yaptığı bölgeler, dil, mide ve tüm
sindirim kanalıdır. Özellikle bağırsaklar en fazla tıkanmanın olduğu yerdir. Günümüzün ortalama insanı,bağırsaklarında en az beş kilo dışarıya atılmamış dışkıyla dolaşmaktadır, ki bu da kan dolaşımının ve tüm
vücut sisteminin zehirlenmesine neden olmaktadır.
Bunu bir düşünün!
Her hasta insan az veya çok mukusla tıkanmış bir organizmadır.
Bu mukus, çocukluk dönemlerinde birikmeye başlayan, iyi sindirilmemiş ve dışarı atılmamış
besin parçalarından ileri gelmektedir. Bununla ilgili
ayrıntılı bilgileri, “Oruçla Yeniden Sağlığa Kavuşma
ve Gençleşme” adlı kitabımda bulabilirsiniz.
Benim Mukus Teorim ve amukussuz besinle tedavim ” çürütülememiştir, aksine, hangi hastalıkta olursa olsun, uyguladığım tedaviler her zaman başarılı olmuştur. Sistematik bir şekilde uyguladığım bu tedaviler, çaresiz denilen hastalıklara sahip binlerce insanı
yaşama geri kazandırmıştır.
Mukussuz beslenme, meyve ve karbonhidrat içermeyen, çiğ veya pişmiş yeşil yapraklı sebzelerden
oluşmaktadır. Mukussuz beslenmeyle gerçekleştirilen
tedavi, iyi düşünülmüş uzun veya kısa oruç kürleri ile
yavaş yavaş mukus oluşturmayan besinlere ağırlık verilerek alışılmış beslenme tarzının değiştirilmesi şeklinde uygulanır. Oruç tutmaksızın, sadece mukussuz
beslenme bile birçok hastalığı iyileştirmektedir. Fakat
sadece bu tür bir kür yöntemiyle iyileşme biraz daha
uzun bir zamana yayılır. Bu yöntem ileriki bölümlerde daha ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
Bu yöntemin nasıl uygulandığını ve nasıl etkili olduğunu anlayabilmek için önce tıbbi yanılgılarla ilgili fikirlerinizden kurtulmanız gerektiğini düşünüyorum,
ki bu fikirlerin bir kısmı fizyoterapi alanında da yaygındır. Başka bir deyişle, sizlere yepyeni bir fizyolojiyi; vücut fonksiyonlarının öğretisini açıklamam gerekiyor.
Bu yeni bir teşhis metodudur. Metabolizma konusundaki yanılgıların yanı sıra protein içeren besinlere, kan
dolaşımına ve kan bileşimine de değinmem gerekiyor.
GERÇEK YAŞAM ENERJİSİ NEDİR ?
Tıp bilimi için insan vücudu, özellikle hastalıklı haliyle
hâlâ bir sırdır. Yeni bulunan her hastalık adeta yeni bir
sır gibidir. Gerçeklerden ne kadar uzaklaşmış olduklarını ifade edebilmek için yeterli kelimeler bulmak öylesine zor ki! Fizyolojide yaşam enerjisi kavramı çok sık kullanılır, ama ne hekimler ne de natüristler, yaşam
enerjisinin ne olduğunu tam olarak anlatamazlar.
Sadece bu yanılgıları bertaraf etmek yeterli değildir,
aynı zamanda gerçeği, yepyeni ve kolay görülebilir bir
açıklıkla anlaşılır hale getirmek gerekir. Başarımın temel özelliklerinden biri de işte bu anlaşılırlıktır. Hepsinden önemlisi, öğretilerimin sadece gerçeklerden ibaret oluşudur. Bütün bunların dışında kesin olan bir şey
var ki, o da sağlıklı insan aklıyla kavranamayan her şey
zırvadır, bilimsel terimlerle dile getirilse bile.
Sistemsiz, bilinçsiz ve hastanın özel durumuna
bakmaksızın, herhangi bir hastalığın doğru besinlerle,
yani “özel öğünlerle” veya uzun oruç kürleri uygulayarak iyileştirilebileceğine inanmanın ne kadar yanlış ve bilinçsiz bir şey olduğunu öğreneceksiniz.
“Oruç”, yüzlerce yıldan bu yana bir “tedavi yöntemi”, doğanın tek ve şaşmaz bir kanunu olarak bilinmektedir. Bu mukus oluşturmayan besinler için de geçerlidir.
Bu İncil’de de belirtiliyor; (Musa’nın 1. kitabında; meyve ve bitkiler, yani yeşil yapraklar). Fakat tüketimi ve getireceği faydalar neden şimdiye kadar yaygınlaşmamıştır?
Çünkü hiçbir zaman hastanın durumuna özel, planlı bir
şekilde tüketilmemiştir. İnsanların pek çoğu vücudun
boşaltım seyri ve süresi hakkında veya beslenme şeklinde
ne kadar zamanda bir değişiklik yapılması gerektiği konusunda ve hayatı boyunca vücudunda biriken büyük miktarlardaki kalıntılardan arınmanın ne anlama geldiği
konusunda hiçbir bilgiye sahip değildir.
Hastalık, vücudun artık, mukus ve zehirleri boşaltmak için başlattığı bir girişimdir. İşte “hastalık” denilen bu sistem doğaya en mükemmel ve en doğal birşekilde yardımcı oluyor. İyileşmesi gereken hastalık değil, vücuttur. Vücudun, çocukluktan bugüne kadar
birikmiş olan artıklardan, mukustan, zehirlerden ve
tüm yabancı maddelerden arınması, kurtulması gerekiyor. Sağlığa ilaç şişeleriyle kavuşamayız! Vücudunuzu birkaç günlük arınmayla yeniden sağlıklı hale getiremezsiniz. Hayat boyu vücudunuza yaptığınız haksızlığın adilce dengelenmesi gerekir.
Benim tedavi yöntemimde tıbbi müdahale veya ilaç
tertibatları yoktur. Benim tedavim tamamıyla yenilenmedir, “genel bir temizliktir”. Bu tedavi kişiye daha önce hiç yaşamadığı mükemmel bir sağlık kazandırır.
Hatırlayın: Organizmanızda meydana gelen her
tıkanma hastalığın ana kaynağıdır. Tıkanma, sağlıksız
bir vücudun, enerji kaybının ve dayanıksızlığın en
tahrip edici kaynağıdır.
Başlıca tıkanıklıklar daha önce bahsettiğim gibi,
doğumunuzdan itibaren hiçbir zaman tam anlamıyla
boşaltılamayan kalın bağırsaklardadır. Yeryüzünde hiç
kimse ideal saflıkta bir vücuda ve kana sahip değil.
Tıpta geçen “sağlık” kavramı, aslında hastalıklı bir
durumu içinde barındırır.
Toparlayacak olursak; insan mekanizması hareketi
bir boru sisteminden oluşuyor. Medeniyet insanının
tükettiği besinler asla tamamıyla özümsenmiyor, ve
geride kalan artıklar da dışarı atılmıyor. Bu boru sistemi zamanla tıkanıyor ve bu tıkanma da genellikle sindirim sisteminde ortaya çıkıyor. İşte her hastalığın
kaynağında yatan asıl neden budur. Bu artıkların sistemli bir şekilde dışarıya atılması, ancak mukussuz diyetle mümkündür.
GİZLİ ,AKUT VE KRONİK HASTALIKLAR ARTIK BİR SIR DEĞİL
Birinci bölümde, hastalığın gerçekte ne olduğuna dair
bir ön bilgi edindiniz. Mukusun ve onun meydana
getirdiği kan zehirlenmesinin yanı sıra organizmada
ürik asit, toksin maddeler, özellikle de ilaçlar ve başka
yabancı maddeler de bulunmaktadır. Yıllar süren pratik tecrübelerimin sonucunda alınan ilaçların vücuttan tam olarak atılamadığını gördüm.
Besin maddelerinin artıkları konusunda da durum aynıdır. Bu atıkları onlarca yıl vücutta depolanmaktadır. Gözetimim altındaki yüzlerce olayda 10, 20, 30 ve hatta 40 yıl öncesi
ilaçların bu tedavi yöntemi sırasında mukusla birlikte
dışarı atıldığını tespit edebilme imkam buldum.
Bu gerçek, sağlık alanında devrim yaratacak niteliğe sahiptir. Kimyasal zehirler çözülerek, böbreklerden dışarı atılmak üzere kan dolaşımına karıştığında, yoğun
bir Kalp çarpıntısına neden olurlar. Bunun dışında bir
takım hafif rahatsızlıklarda meydana gelebilir. Bu konuda bilgi sahibi olmayan insan, kendini adeta bir bulmacanın karşısındaymış gibi hisseder ve büyük olasılıkla hemen doktorunu çağırır.
Durumu inceleyen doktor da sonunda “Kalp rahatsızlığı” şeklinde bir teşhiste bulunarak, sorunun kaynağını “besin yetersizliğine” dayandırır. Oysa hastasına 10 yıl önce yazmış olduğu reçetedeki ilaçların bu durumun sorumlusu olabileceğini hiç aklına getirmez.
Sağlıklı görülen “normal” insanın vücudunda yoğun miktarlarda ilaç ve besin zehirlerinden oluşan ve
adeta kronik bir depo haline gelen kütleler bulunmaktadır.
GİZLİ HASTALIK BUDUR
Bu gizli hastalık yapıcı maddeler yerinden oynatıldığında, örneğin bir soğuk algınlığı geçirildiğinde, vücut
mukus atmaya başlar. Kişi kendini kötü hisseder. Oysa
doğanın bu arındırma işleminden memnun olması gerekir. Çözülen mukusun miktarı, organizmayı sarsmak
için yeterince fazla olduğu halde ciddi bir durum söz
konusu değilse, bu rahatsızlığa grip teşhisi konulabilir.
Fakat doğanın boşaltım işlemi, organizmanın daha derinlerinde gerçekleşiyorsa, özellikle akciğerlerde, o durumda mukus ve toksinlerin çözülümü çok fazla olduğu
için kan dolaşımında zorlanma meydana gelir, bu tıpkı
bakımsız bir makinenin veya el freni kaldırılmış bir arabanın çalışmasına benzer. Bu sürtünme işlemi anormal
bir ısınma meydana getirir, ki buna da yüksek ateş diyoruz. Bu kez doktorların koyduğu teşhis, akciğer iltihabıdır. Oysa gerçekte meydana gelen olay şudur: Doğa,
organizma için yaşamsal önem taşıyan organları, artıklardan kurtarmak için “hararetle” çaba sarf etmektedir.
Şayet mukus atımı için zorlanan organ böbrek ise, ve
fonksiyonlarında değişiklikler söz konusuysa, bu durumda rahatsızlığın adı böbrek iltihabı olacaktır.Diğer bir deyişle, doğa bir insan yaşamını kurtarmak için her ne zaman mukus ve toksin ürünlerini
“var gücüyle” dışarı atmaya çalışıyorsa, bunun adı akut hastalıktır.
AKUT HASTALIKLAR
Tıp dünyası 4.000’in üzerinde (günümüzde bu sayı
20.000’dir.) hastalığa isim koymuştur. Hastalığa verilen ad, atık boşaltımının meydana geldiği ilgili bölgeden veya tıkanan kısımdan yola çıkarak türetilmektedir. Bu bölgede kan dolaşımı oldukça zorlanmaktadır,
dolayısıyla ağrı ve sızıya neden olmaktadır. Örneğin,
eklem bölgelerinde ağrılar, romatizmada olduğu gibi.
Nesiller boyunca doğanın bu iyi niyeti çabası ve
kendi kendini iyileştirme işi yanlış anlaşılarak, ilaçlarla
bastırılmaya çalışılmıştır. Hastalık sırasındaki ağrı ve
iştah kaybı gibi uyarıcı tehlike sinyallerine rağmen, ısrarla bol ve özellikle “iyi” besin önerilmektedir. Doktorların “yardımına” rağmen, -ki bu “yardım” gerçekte hastanın hayatını daha fazla tehlikeye sokmaktadır- hastanın yaşam enerjisi ve boşaltım yeteneği azaltılmaktadır. Doğa bu engelle görevini etkili bir şekilde yerine getiremez, daha fazla zamana ihtiyaç duyar.
İşte söz konusu bu durum, “kronik” olarak nitelendirilir. Bu sözcük Yunanca “zaman” anlamına gelen
“chronos” sözcüğünden türetilmiştir.
7 notes
·
View notes
Text
Weight Watchers Diyeti ile Kilolar Yok Oluyor
http://www.pegarose.com/weight-watchers-diyeti-ile-kilolar-yok-oluyor
Weight Watchers Diyeti ile Kilolar Yok Oluyor
Dünyanın en popüler diyeti dediğimiz zaman karşımıza çıkan en önemli isimlerden birisi olan Weight Watchers diyeti konusunda sizlere bilgiler sunacağız.
#diyet#Diyet listeleri#dukan diyeti#Dünyanın en iyi diyeti#Dünyanın en popüler diyeti#Karatay diyeti#manset#Mayo Klinik Diyeti#sağlıklı zayıflama#Weight Watchers diyeti#Weight Watchers diyeti Türkçe#Weight Watchers diyeti Türkiye#Weight Watchers puanı listesi#Weight Watchers Türkiye
0 notes
Text
İnanılmaz Tadı Olan 44 Sağlıklı Düşük Karbonhidratlı Yiyecekler
İnanılmaz Tadı Olan 44 Sağlıklı Düşük Karbonhidratlı yiyecekler.
Daha az sayıda karbonhidrat yemek, etkileyici sağlık yararlarına sahip olcaktır.
Kalori sayma ihtiyacı olmadan otomatik kilo kaybına neden olan açlık seviyelerini önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
En az 23 çalışma , düşük karbonhidratlı diyetlerin düşük yağlı diyetlerden 2-3 kat daha fazla kilo kaybına neden olabildiğini bulmuştur.
Karbonhidrat alımınızı azaltmak, kan şekerinizi, kan basıncınızı ve trigliseritleri azaltmak veya “iyi” HDL kolesterolünüzü iyileştirmek gibi başka birçok sağlık yararına sahip olabilir
Ayrıca, düşük karbonhidrat yemek karmaşık olmak zorunda değildir.
Kilo vermeniz ve sağlığınızı iyileştirmeniz için yemeklerimizi karbonhidratı az olan gerçek gıdalara dayandırın.
İşte çoğu sağlıklı, besleyici ve inanılmaz lezzetli olan 44 düşük karbonhidratlı yiyecek.
Toplam Carbs vs Net Carbs
Standart bir hizmet için karbonhidrat içeriği ve 100 gramlık bir kısımdaki karbonhidrat sayısı her bölümün sonunda listelenmiştir.
Bununla birlikte, bu yiyeceklerin bazılarının, sindirilebilir net karbonhidrat içeriğini daha da düşürebilecek lif bakımından yüksek olduğunu unutmayın.
1-6. Yumurtalar ve Etler
Yumurtalar ve tüm et türleri sıfıra yakındır. Organ etleri , sakatat yaklaşık% 5 karbonhidrat içeren karaciğer gibi bir istisnadır
Yumurtalar (Neredeyse Sıfır)
Yumurtalar gezegendeki en sağlıklı ve en besleyici yiyecekler arasındadır.
Beyniniz için önemli olan bazılarını ve göz sağlığını iyileştirebilecek bileşikleri içeren çeşitli besinler içerirler.
Karbonhidrat: neredeyse sıfır.
Sığır Eti (Sıfır)
Sığır eti çok doyurucu ve demir ve B12 vitamini gibi önemli besinlerle doludur. Ribeye bifteğinden çiğ ete ve hamburgere kadar onlarca farklı türde sığır eti vardır.
Karbonhidrat: sıfır
Kuzu (Sıfır)
Sığır eti gibi, kuzu demir ve B12 vitamini de dahil olmak üzere birçok faydalı besin içerir. Kuzu genellikle otla beslenir ve faydalı yağ asidi konjuge linoleik aside (CLA) ( 14 ) yüksek olma eğilimindedir .
Karbonhidrat: sıfır
Tavuk (Sıfır)
Tavuk, dünyanın en popüler etleri arasında. Birçok faydalı besin maddesi bakımından yüksek ve mükemmel bir protein kaynağıdır .
Düşük karbonhidrat diyeti yapıyorsanız, kanat ve uyluk gibi yağlı kesimler için daha iyi bir seçim olabilir.
Karbonhidrat: sıfır
Domuz Eti, Pastırma Dahil (Genellikle Sıfır)
Domuz eti işlenmiş bir ettir ve bu nedenle kesinlikle sağlıklı bir gıda değildir. (Müslümanlarda haramdır)Bununla birlikte, düşük karbonhidratlı diyette orta derecede domuz pastırması yemek isteyenler için kabul edilebilir.
Pastırmayı yerel olarak, yapay malzemeler olmadan satın almaya çalışın ve pişirme sırasında yakmamaya dikkat edin.
Karbonhidrat: sıfır, fakat etiketi okuyunuz ve nitrat, nitrit şekerle işlenmiş pastırmadan kaçınınız.
Kurutulmuş et (Genellikle Sıfır)
Sarsıntılı, şeritler halinde kesilmiş ve kurutulmuş et. Eklenen şeker veya yapay bileşenler içermediği sürece, sarsıntılı, mükemmel bir düşük karbonhidratlı aperatif yiyecek olabilir.
Ancak, mağazalarda mevcut olan sarsıntılı malzemelerin çoğunun oldukça işlenmiş ve sağlıksız olduğunu aklınızda bulundurun . En iyisi, kendiniz yapmaktır.
Karbonhidrat: Türüne göre değişir. Tamamen et ve baharat ise o zaman sıfıra yakın olmalıdır.
Diğer Düşük Carb Etler
* Hindi eti
* Dana eti
* Geyik eti
* Bizon
Balıklar ve diğer deniz ürünleri inanılmaz derecede besleyici ve sağlıklı olma eğilimindedir .
Özellikle B12, iyot ve omega-3 yağ asitleri bakımından yüksektir - çoğu insan yeterli miktarda almaz.
Et gibi, hemen hemen her tür balık ve deniz ürününde karbonhidrat yoktur.
Somon (Sıfır)
Somon sağlığı iyi bilen bireyler arasında en popüler balık türlerinden biridir - iyi sebeplerden dolayı.
Yağlı bir balıktır, yani önemli miktarda kalp sağlığına sahip yağ içerdiği anlamına gelir - bu durumda omega-3 yağ asitleri.
Somon ayrıca B12 vitamini, iyot ve iyi miktarda D3 vitamini ile yüklenir.
Karbonhidrat: sıfır
Alabalık (Sıfır)
Somon gibi alabalık, omega-3 yağ asitleri ve diğer önemli besinlerle dolu bir tür yağlı balıktır.
Karbonhidrat: sıfır
Sardalya (Sıfır)
Sardalya, kemikleri de dahil olmak üzere hemen hemen bütünüyle tüketilen yağlı balıklardır.
Sardalya , gezegendeki en besleyici gıda maddeleri arasındadır ve vücudunuzun ihtiyaç duyduğu hemen hemen her bir besin maddesini içerir.
Karbonhidrat: sıfır
Kabuklu deniz ürünleri (% 4-5 Karbonhidrat)
Kabuklu deniz hayvanlarının nadiren insanların günlük menülerine dönüşmesi için en büyük neden dünyanın en besleyici gıdalarındandır.
Aslında, besin yoğunluğundaki organ etlerine yakındırlar ve karbonhidratları düşüktürler.
Karbonhidrat: Her 100 gram kabuklu deniz hayvanında 4-5 gram karbonhidrat.
Diğer Düşük Carb Balık ve Deniz Ürünleri
Hamsi ve istarvit tabiiki abd liler bilmez:))
* Karides
* Mezgit balığı
* Istakoz
* ringa
* Tuna
* Morina
* Kedi balığı
* Trança balığı
11-22. sebzeler
Çoğu sebze karbonhidratı düşüktür. Yeşil Yapraklı sebzeler özellikle düşük karbonhidratlıdır ve karbonhidratlarının çoğu liflerden oluşur.
Öte yandan, patates ve nişastalı patates gibi nişastalı sebzeler karbonhidrat bakımından yüksektir.tüketimemelidir.
Brokoli (% 7)
Brokoli hem çiğ hem de pişmiş olarak yenebilen lezzetli bir sebzedir. C vitamini, K vitamini ve lifi yüksektir ve güçlü kanserle savaşan bitki bileşikleri içerir.
Karbonhidrat: Bardak başına 6 gram veya 100 gram başına 7 gram.
Domatesler (% 4)
Domatesler teknik olarak meyvedir ancak genellikle sebze olarak yenir. C vitamini ve potasyum oranı yüksektir.
Karbonhidrat: Büyük bir domates içinde 7 gram veya 100 gramda 4 gram.
Soğan (9%)
Soğanlar, dünyanın en lezzetli bitkileri arasındadır ve tariflerinize güçlü bir lezzet katar. Lifleri, antioksidanları ve çeşitli antienflamatuar bileşikleri yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gramda 9 gram.
Brüksel lahanası (% 7)
Brüksel lahanası, brokoli ve lahana ile ilgili , son derece besleyici sebzelerdir.
C ve K vitaminleri çok yüksektir ve çok sayıda faydalı bitki bileşiği içerir.
Karbonhidrat: 100 gram için 7 gram.
Karnabahar (% 5)
Karnabahar , mutfağınızda çeşitli ilginç yemekler yapmak için kullanılabilecek lezzetli ve çok yönlü bir sebzedir.
C vitamini, K vitamini ve folat bakımından yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 5 gram.
Kale (% 10)
Kale, sağlık konusunda bilinçli kişiler arasında çok sayıda sağlık faydası sunan çok popüler bir sebzedir .(tr de pek yaygın değildir), Karotin antioksidanları yanında lif, C ve K vitaminleri ile yüklüdür.
Karbonhidrat: 100 gram başına 10 gram.
Patlıcan (% 6)
Patlıcan , sıklıkla sebze olarak tüketilen başka bir meyvedir. Çok ilginç kullanımları vardır ve lif bakımından çok yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 6 gram.
Salatalık (% 4)
Salatalık, hafif bir tada sahip popüler bir sebzedir. Az miktarda K vitamini içeren, çoğunlukla sudan oluşur.
Karbonhidrat: 100 gram için 4 gram.
Dolmalık Biber (% 6)
Dolmalık biber, belirgin ve tatmin edici bir tada sahip popüler sebzelerdir. Lif , C vitamini ve karoten antioksidanları çok yüksektir .
Karbonhidrat: 100 gram başına 6 gram.
Kuşkonmaz (% 2)
Kuşkonmaz çok lezzetli bir bahar sebzesidir.
Lif, C vitamini, folat, K vitamini ve karoten antioksidanları çok yüksektir.
Dahası, pek çok sebzeye oranla protein açısından çok yüksektir .
Karbonhidrat: 100 gram başına 2 gram.
Yeşil Fasulye (% 7)
Yeşil fasulye teknik olarak baklagildir, ancak genellikle sebzelere benzer şekilde tüketilirler.
kalorisi, lif, protein, C vitamini, K vitamini, magnezyum ve potasyum gibi birçok besinde son derece yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 7 gram.
Mantar (% 3)
Teknik olarak bitki olmasalar da, yenilebilir mantarlar genellikle sebze olarak sınıflandırılır.
İyi miktarda potasyum içerirler ve bazı B vitaminlerinde yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 3 gram (beyaz mantar).
Diğer Düşük Karbonhidratlı Sebzeler
* Kereviz
* ıspanak
* Kabak
* İsviçre pazı
* Lahana
Nişastalı kök sebzeler hariç, hemen hemen bütün sebzeler karbonhidratı düşüktür . Bu yüzden karbonhidrat limitinizi aşmadan çoğunu yiyebilirsiniz.
meyve
Meyveler genellikle sağlıklı olarak algılansa da, düşük karbonhidrat diyeti uygulayan insanlar arasında oldukça tartışmalıdır .(tip 2 şeker hastası veya inslün direnciniz var ise kesinlikle yenmemeli, digerleri ise gi düşük meyveleren günde 1 ad yiyebilirler)
Bunun nedeni, meyvelerin çoğunun, sebzelere kıyasla, karbonhidratta yüksek olma ve frktoz meyve şeker içermesidir.
Kaç tane karbonhidrat hedeflediğinize bağlı olarak, meyve alımınızı günde 1 ad ile sınırlamak isteyebilirsiniz.
Bununla birlikte, bu avokado veya zeytin gibi yağlı meyveler için geçerli değildir. Çilek gibi düşük şekerli meyveler bir başka mükemmel seçimdir.
Avokado (% 8,5)
Avokado meyve eşsiz bir türüdür. Karbonhidrat oranı yüksek olmak yerine, sağlıklı yağlarla doludur.
Avokadolar ayrıca lif ve potasyum açısından oldukça yüksektir ve uygun miktarda başka besin içerir.
Aşağıdaki listelenen karbonhidrat numaralarına bakarken, avokadodaki karbonhidratların çoğunluğunun veya% 78'inin lif olduğunu unutmayın. Bu nedenle, neredeyse hiç sindirilebilir net karbonhidrat içermez.
Karbonhidrat: 100 gram başına 8,5 gram.
Zeytinler (% 6)
Zeytin bir başka lezzetli yüksek yağlı meyvedir. Demir ve bakırda çok yüksektir ve uygun miktarda E vitamini içerir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 6 gram.
Çilekler (% 8)
Çilek, yiyebileceğiniz en düşük karbonhidrat ve besleyici madde yoğun meyveler arasındadır. C vitamini, manganez ve çeşitli antioksidanlar çok yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 8 gram.
Greyfurt (% 11)
Greyfurt , portakalla ilgili olan narenciyedir. C vitamini ve karoten antioksidanları çok yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gramda 11 gram.
Kayısılar (% 11)
Kayısı inanılmaz lezzetli bir meyvedir. Her kayısı az miktarda karbonhidrat içerir, ancak bol miktarda C vitamini ve potasyum içerir.
Karbonhidrat: 100 gramda 11 gram.
Diğer Düşük Carb Meyveler
* Limonlar
* kivi
* portakal
* dutlar
* Ahududu
28-31. Kuruyemiş ve Tohumlar
Düşük karbonhidratlı diyetlerde fındık ve tohumlar çok popülerdir. Karbonhidrat oranı düşük, yağ, lif, protein ve çeşitli mikro besin ögeleri bakımından yüksek olma eğilimindedirler.
Fındık genellikle atıştırmalık olarak yenir, tohumlar ise salatalara veya yemek tariflerine eklemek için kullanılır.
Ek olarak, badem unu, hindistan cevizi unu ve keten tohumu unu gibi fındık ve un unları genellikle düşük karbonhidratlı ekmekler ve diğer unlu mamullerin yapımında kullanılır .
Badem (% 22)
Badem inanılmaz lezzetli ve gevrek.
Lif ve E vitamini yüklüdür ve çoğu insanın yetmediği bir mineral olan dünyanın en iyi magnezyum kaynaklarından biridir.
Dahası, bademlerin inanılmaz dolumları ve bazı çalışmalarda kilo kaybını arttırdığı gösterilmiştir
Karbonhidrat: 100 gram başına 22 gram.
Ceviz (% 14)
Ceviz bir başka lezzetli fındık türüdür.
Çeşitli besinler içerir ve bir tür omega-3 yağ asidi olan alfa-linolenik asitte (ALA) özellikle yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 14 gram.
Yer fıstığı (16%)
Yer fıstığı teknik olarak baklagillerdir, ancak fındık gibi hazırlanıp tüketilmektedir.
Lif, magnezyum, E vitamini ve diğer önemli vitamin ve minerallerde çok yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 16 gram.
Chia Tohumları (% 44)
Chia tohumları şu anda dünyanın en popüler sağlık gıdaları arasında.
Çok sayıda önemli besin maddesiyle doludurlar ve çeşitli karbonhidrat içermeyen çeşitli tariflerde kullanılabilirler.
Dahası, gezegendeki en zengin diyet lifi kaynaklarındandır.
Aşağıdaki listelenen karbonhidrat numaralarına bakıldığında, chia tohumlarındaki karbonhidratların yaklaşık% 86'sının lif olduğunu unutmayın. Bu nedenle, çok az sindirilebilir net karbonhidrat içerirler .
Karbonhidrat: 100 gram başına 44 gram.
Diğer Düşük Karbonhidratlı Fındık ve Tohumlar
* Fındıklar
* Macadamia fıstığı
* Kaju fıstığı
* Hindistan cevizi
* Antep fıstığı
* Keten tohumu
* Kabak çekirdeği
* Ay çekirdeği
32-35. Mandıra
Süt ürünlerini tolere ederseniz, tam yağlı süt ürünleri mükemmel düşük karbonhidratlı yiyeceklerdir. Bununla birlikte, etiketi okuduğunuzdan ve ilave şeker içeren herhangi bir şeyden kaçındığınızdan emin olun.
Peynir (% 1.3)
Peynir, en düşük karbonhidratlı yiyeceklerden biridir ve hem çiğ hem de çeşitli lezzetli tariflerde bir bileşen olarak yenilebilir. Börülmemiş bir burgerin tepesinde olduğu gibi özellikle et ile iyi eşleşir.
Peynir de oldukça besleyicidir. Tek bir kalın dilim bir bardak sütle aynı miktarda besin içerir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 1.3 gram (çedar).
Yoğun Krem (% 3)
Yoğun krema çok az miktarda karbonhidrat ve az miktarda protein içerir, ancak süt yağı bakımından yüksektir.
Düşük karbonhidrat diyeti uygulayan bazı insanlar kahvesine koyar veya yemek tariflerinde kullanır. Krem şanti ile bir kase çilek lezzetli bir düşük karbonhidratlı tatlı olabilir.
Karbonhidrat: 100 gram başına 3 gram.
Tam Yağlı Yoğurt (% 5)
Tam yağlı yoğurt, tam yağlı sütle aynı besin maddelerini içeren son derece sağlıklıdır .(ev yapımı)
Yine de canlı kültürleri sayesinde yoğurt ayrıca faydalı probiyotik bakterilerle doludur .
Karbonhidrat: 100 gram başına 5 gram.
Türk Yoğurtu (% 4)
Süzme yoğurt da denilen Türk yoğurt, normal yoğurt ile karşılaştırıldığında çok kalın. Pek çok faydalı besleyicide, özellikle de proteinlerde çok yüksektir.
Karbonhidrat: 100 gramda 4 gram.
36-38. Yağlar
Birçok sağlıklı yağ , düşük karbonhidratlı, gerçek gıda bazlı bir diyette kabul edilebilir.
Ancak, soya fasulyesi veya mısır ayçiçeği kanola vb yağı gibi rafine bitkisel yağlardan kaçının, çünkü bunlar tüketildiğinde çok sağlıksızdır.
Tereyağı (Sıfır)
Yüksek doymuş yağ içeriği nedeniyle şeytanlaştırıldığında , tereyağı bir geri dönüş yapıyor. Bazı besinlerde daha yüksek olduğundan, yapabiliyorsanız, sade tereyağı seçin.
Karbonhidrat: sıfır
Sızma Zeytinyağı (Sıfır)
Sızma zeytinyağı , gezegendeki en sağlıklı yağdır.
Kalp sağlığına dayalı Akdeniz diyeti için güçlü antioksidanlar ve antienflamatuar bileşiklerle dolu bir lif
Karbonhidrat: sıfır
Hindistan Cevizi Yağı (Sıfır)
Hindistan cevizi yağı, metabolizmanız üzerinde güçlü ve yararlı etkileri olan orta zincirli yağ asitleri ile dolu, çok sağlıklı bir yağdır.
Bu yağ asitlerinin iştahı azalttığı, yağ yakımını artırdığı ve insanların karın yağlarını kaybetmelerine yardımcı olduğu gösterilmiştir.
Karbonhidrat: sıfır
Diğer Düşük Carb Dostu Yağlar
* Avokado yağı
* Kuyruk yağı
39-42. içkiler
Şekersiz içeceklerin çoğu düşük karbonhidrat diyeti için mükemmel şekilde kabul edilebilir.
Meyve sularının şeker ve karbonhidrat bakımından çok yüksek olduğunu ve bundan kaçınılması gerektiğini unutmayın.
Su (sıfır)
Su, diyetinizin geri kalanı neye benziyor olursa olsun, meşrubatınız olmalıdır.
Karbonhidrat: sıfır
Kahve (Sıfır)
Geçmişte şeytanlaştırılmış olmasına rağmen, kahve aslında çok sağlıklı ve diyet antioksidanlarının en büyük kaynaklarından biri.
Dahası, kahve içenlerin daha uzun yaşadıkları ve tip 2 diyabet, Parkinson hastalığı ve Alzheimer gibi birçok ciddi hastalık riski daha düşük olduğu gösterilmiştir
Kahvenize sağlıksız bir şey eklememeye dikkat edin - sade en iyisidir, ancak bazı badem sütü veya ağır krema da iyidir.
Karbonhidrat: sıfır
Çay (Sıfır)
Çay, özellikle yeşil çay , oldukça iyi çalışılmış ve çeşitli etkileyici sağlık yararları olduğu gösterilmiştir. Yağ yakmayı bile hafifletebilir
Karbonhidrat: sıfır
Club Soda / Gazlı Su (Sıfır)
Kulüp sodası temel olarak karbondioksit ilave edilmiş sudur . Şekersiz olduğu sürece tamamen kabul edilebilir. Emin olmak için etiketi okuyun.( bence tüketmeyin çünkü dogal maden suyumuz var bir sürü)
Karbonhidrat: sıfır
43-44. Diğer yiyecekler
Son olarak, burada diğer kategorilere pek uymayan bazı yiyecekler var.
Bitter çikolata
Bu bazı insanları şaşırtabilir, ancak kaliteli bitter çikolata, düşük karbonhidratlı mükemmel bir üründür.
En az% 70-85 kakao içerikli gerçek bitter çikolata seçin. Bu, fazla şeker içermemesini sağlar.
Bitter çikolata , iyileştirilmiş beyin fonksiyonu ve kan basıncı gibi çok sayıda avantaja sahiptir.
Araştırmalar ayrıca koyu çikolata yiyen insanların kalp hastalığı riskinin çok daha düşük olduğu görülmüştür.
1 note
·
View note
Text
Vegan diyeti sera gazlarının en iyi azaltıcısı | Haberler, Spor, İşler
Vegan diyeti sera gazlarının en iyi azaltıcısı | Haberler, Spor, İşler
Dünya Günü bu ay burada. Peki, Dünya’nın durumu nedir? Associated Press tarafından The Maui News’de yakın zamanda (5 Nisan) bildirildiği üzere: “BM, Dünya’yı ‘yaşanmaz bir dünyaya doğru emin adımlarla ilerliyor’ konusunda uyarıyor.” Gazetedeki bir başka AP makalesi (5 Nisan), Dünya Sağlık Örgütü’nün şunu söylediğini bildiriyor: “Dünyanın yüzde 99’u kötü hava soluyor.” Pek cesaret verici…
View On WordPress
0 notes
Text
İticiyim itici akjahkjdh.
Şimdi ben burda “foodporn” paylaşımları yapıyorum. Birilerinin eminim canını hamburger istetiyorum. Çünkü ben dümdüz bir insanım. Genellikle iyi şeyler yapmıyorum ve iyi şeylere insanları teşvik etmeyecek kadar üşengecim. Kötü besleniyorum. Kahve, şeker, fast food bağımlılığım olduğu gibi sigara da içiyorum. Spor yapmıyorum. Düzenli bir hayatım yok. Uyku düzenim de çocukluğumdan beri yok.Çocuklğumdan beri ağzıma herhangi bir deniz ürünü ve balık sürmüyorum, dolayısıyla o yararlı yağları da almıyorum. Hamburgerimin içinden domatesi turşuyu falan çıkaran bir insanım akjsjhg. Olmam gereken kilonun yıllardır üstündeyim. Daha fazla beni konuşturmayın...
Geçen 21 günlük şeker diyeti yaptım ya burda da bahsetmiştim. Aslında şeker diyeti değildi o. Yani bilinen anlamda değildi. Elim ayağım titrediğinde pekmeze tahine sarılıyordum falan. Ama benim için büyük bir şeydi, her akşam yemeğinden sonra yediğim o tatlıları yememek... Benim için inanılmaz fark yarattı mı yarattı. 21 gün bittiği gibi tatlılara, pastalara, dondurmaya dönsem de 21 gün az mı ya? Bence mühim. Şimdi Baki’de karar aldı 21 gün (30 yaparım ben onu kıps) et tüketmeyeceğiz. Kan da aldırıp bakıcaz değerlerimiz ne durumda diye. 21 gün et tüketmemek dünyanın en basit şeylerinden biri.Yaptım ordan biliyorum. Süre de çok kısa ama bunu her sene 5 kere yaptığında mesela, mis...
Tek kaygım sağlık. İğrenç çiftliklerde yetişip, iğrenç şeylerle beslenen hayvanları yiyoruz. Aldıkları antibiyotiklerin, hormonların haddi hesabı yok. Yediğimiz tavuklar tavuk değil zaten. Başka birşey oldu o hayvanlar artık. Aslında vicdani kaygılarımda var ama yapay olarak sürekli döllenen hayvanın yavrusunu beslemek için ürettiği sütleri içen bir insan olarak susuyorum. Ehe. 1 haftada nereden baksan 5 gün et yiyen bir insan olduğumu düşündüğümde 21 gün sürecek, dünya için bir toz zerresi kadar önemli olmayan bu olay, ben ve Baki için baya önemli. Buradan da güzel güzel sebze yemekleri paylaşıcam oh mis. Zaten yapmaya çalıştığımız şey Lakto-Ovo Vejetaryenlik. Yumurta ve süt ürünleri tüketmeye devam yani. Çok da şey değil. Bunu paylaşmayı da borç bilirim. İnsanları iyi şeylere de itebilirim bence.
Tişikürler
4 notes
·
View notes
Link
2019-2020 yıllarında dünyanın en iyi diyetleri listesinde 3. sırayı elde eden Flexitarian Diyeti en sağlıklı kilo vermek yöntemi olarak biliniyor. Diyetisyen
0 notes
Text
FATİH ALTAYLI’YI KİMLER KONUŞTURUYOR ACABA?
FATİH ALTAYLI HASTALIĞINI KARATAY’I KARALAMAK İÇİN KULLANIYOR
Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA’nın yazısı (03.03.2019)
Fatih Altaylı Beyefendi birkaç gün önce başından geçenlerle ilgili olarak iki yazı yazdı (1, 2).
Bunlardan “Bana ne oldu?” başlıklı olanda bir gece sabaha karşı uykusundan sol kolundaki ağrıyla uyandıktan sonra başından geçenleri anlattığı yazısını şu cümlelerle bitiriyor:
“Bu durumumla ilgili olarak bir minik tavsiye vermek isterim. Canan Karatay Hanımefendi’nin önerdiği diyetleri uygulamayın. Bu diyetler kulağa hoş ya da işinize gelebilir. Belki birkaç kişiye de yaramış olabilir. Ama çok daha fazla insanın başına dert açtığından ve hatta ölümüne neden olduğundan şüpheniz olmasın.”
Sayın Fatih Altaylı’ ya “kalpten” geçmiş olsun dedikten ve sevdikleriyle beraber uzun ve sağlıklı bir hayat sürmesini temenni ettikten sonra yazılarını tenkit etmek istiyorum.
Altay’ lı hastalığını Karatay’ ı suçlamak için kullanıyor
İfadelerinden, Altaylı’ nın hastalığını Karatay’ ı suçlamak için bir vesile yaptığının aşikâr olduğunu düşünüyorum.
Âdeta Prof. Dr. Canan Karatay’a karşı düşmanlık ve kin besliyor olmalı, ondan hınç almak istiyor gibi bir hâli var.
Canan Hoca’ yı sevmeyebilir, görüşlerini benimsemeyebilir ve elbette onu tenkit de edebilir ama bunu yaparken ileri sürdüğü iddialarının bilimsel olmasından vaz geçtim en azından tutarlı olması, akıl ve mantıkla bağdaşması gerekir ki, her iki yazısında da bu unsurlardan eser bile yok.
Önce, Canan Hoca’ dan “profesör doktor” unvanını ağzına almadan “Canan Karatay Hanımefendi”, “Canan Karatay” ve “Canan Hanım” diye sıradan bir insanmış gibi bahsetmesi Fatih Altaylı gibi “kibarlığı ve nezâketi” ile haklı bir şöhret kazanmış olan “değer bilir bir beyefendiye” hiç ama hiç yakıştıramadığımı belirtmek istiyorum.
Prof. Dr. Canan Karatay, bu milletin beslenme yanlışlarını karşılaştığı tüm saldırılara rağmen hiç kimseden çekinmeden cesurca ortaya koymuş, halkın gözünü açmış ve gönlünde taht kurmuş bir Hoca’ dır ve halkın Canan Hoca’ sının şüphesiz ki Altaylı’ nın takdirine de iltifatına da zerre kadar ihtiyacı yoktur.
Altaylı, ne dediğinin farkında değil
Medya âleminin en “tutarlı” mensuplarından biri olarak tanınan Altaylı’ nın yazılarındaki ifadeleri birbirini tutmuyor, ne dediğinin farkında değil.
Hem “Canan Karatay’ın önerdiği bir diyeti falan uygulamadım çok şükür” diyor hem de kalp damarlarının tıkanmasından Karatay’ ı sorumlu tutuyor.
Devam ediyor: “Ben iyiyim diye gaza gelip, hiç yemediğim kadar tereyağ, hiç yemediğim kadar kırmızı et, kokoreç, sakatat yemiştim”.
Adama, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sorarlar.
Bir de sizin gibi aklı başında birine “gaza gelmek” yakışıyor mu beyefendi, çocuk musunuz, cahil misiniz, ne demek gaza gelmek?
Medyamızın bu “külyutmaz” beyefendisi madem Karatay Diyeti’ nin yanlış ve sakıncalı olduğunu biliyordu o diyetin temel unsuru olan o besinleri neden hiç yemediği kadar yedi acaba, birisi mi onu zorladı, tehdit mi aldı, kendini mi kaybetti?
Kendisine “gaz verenleri” değil de doğrudan diyetini uygulamadığım dediği Karatay’ ı suçlamasının arkasında hangi sebep veya sebepler yatıyor, ona karşı neden böyle saldırgan bir tavır gösteriyor, aralarında bir husumet mi, alacak verecek mi var, bilemiyorum.
Taraflar açıklarlarsa öğreniriz.
Kalp damarlarındaki tıkanıklığın sebebi
Bu arada kalp damarlarındaki tıkanıklığın sebebinin “tereyağı-kırmızı et-kokoreç ve sakatat” olduğunun ispat edilmesinin mümkün olmadığının altını çizmek isterim ki zaten Altaylı da bunu “Büyük ihtimalle ortaya çıkan sorunun nedeni buydu” sözleriyle itiraf ediyor.
Bir ihtimalden suçlama çıkarmak da “iyi niyetliliği” ile de temayüz eden Altaylı’ ya hiç yakışmıyor.
Üstelik de bu ihtimalin gerçek olduğunu kabul ettiğimizde de Altaylı’ nın bu kadar et ve sakatatı yediğini ispat etmesi yani aldığı et ve sakatata veya bunları yediği lokantalara ait faturaları ibraz etmesi ve bunları sadece kendisinin yediğini de kanıtlaması gerekir ki bunu da mümkün görmüyorum.
Bir başka ihtimal de Altaylı’ nın bu kadar eti yemediği hâlde sırf Karatay’ ı karalamak için böyle bir ifade kullanıyor olmasıdır, mümkündür.
Altaylı suç işliyor
Altaylı bu iddialarla da yetinmiyor, uygulamadığım dediği diyetin sahibi Karatay’ ı bir de kendisi dışında birçok insanın başına dert açmak ve hatta ölümüne sebep olmakla suçluyor.
“Ama çok daha fazla insanın başına dert açtığından ve hatta ölümüne neden olduğundan şüpheniz olmasın” diyor.
İnsan “Ağır ol molla desinler” demeden edemiyor.
Bu iddiası, akıl ve mantıkla bağdaşmadığı gibi bilimsel dayanağı da olmayan çok ciddi ve ağır bir suçlamadır ve iftiradır. İftira en büyük suçtur.
Gel gelelim, Altaylı’ nın böyle bir derdi olmadığını da bir yazısındaki şu sözlerinden anlıyoruz: “Tezim bilimsel verilere değil, yaşanmışlıklara ve gördüklerime dayanıyor” (3).
Beyefendi, görmüşse, duymuşsa mesele kalmıyor!
“Kerameti kendinden menkul” sözüne şahane bir örnek; maşallah diyelim.
Özetle, Altaylı bu iddialarını delillendirmek zorundadır, aksi takdirde müfteri durumuna düşecektir, Karatay değil kendisi suçlu olacaktır; hukukçulara danışmak gerekir.
Altaylı, doktorlarını şahit gösteriyor ama…
Altaylı’ nın bu suçlama için adını açıklamadığı doktorlarının (gizli tanıklar) ona söylediklerini dayanak gösterdiği anlaşılıyor.
Doktorları ona “Canan Karatay’ın önerdiği beslenme türü ile ilgili yayınlanmış tek bir bilimsel makalesini getirirseniz biz de bu diyeti uygulamanızı isteriz elbette. Saygın bir bilimsel dergide yayınlanmış ve atıf almış tek bir makale.” demişler.
İsimlerini açıklamadan konuşan kimselere de söylediklerine de zerre kadar değer vermem. Söyleyeceği sözü olan çıkar, kimseden çekinmeden tıpkı Karatay gibi çatır çatır konuşur.
Bu doktorlar kimdir, neden bunların isimlerini açıklamıyor bilmiyorum ama ben de her kimseler bu doktorlardan “tereyağı, kırmızı et ve sakatatın damarları tıkadığını” ispatladıkları “tek bir bilimsel makalelerini” görmek istiyorum. Üstelik de saygın bir dergide yayınlanmış olması ve atıf almasını da şart koşmuyorum.
Altaylı’ nın doktorlarına sorularım var
Bu arada Altaylı’ nın doktorlarına da birkaç sorum var:
BİR: “Tereyağı, kırmızı et ve sakatatı suçlayan” bu doktorlar Dünya Sağlık Örgütü’ nün (DSÖ) senede 540 bin kişinin kalp-damar hastalıklarından ölümüne yol açtığı gerekçesiyle yasaklanması gerektiğini bildirdiği trans yağlar hakkında neden tek kelime bile etmiyorlar?
İKİ: Mensubu oldukları Türk Kardiyoloji Derneği’ nin DSÖ’ nün yasaklanmasını istediği trans yağ ihtiva eden margarin üreticisi şirketi ile ortaklaşa kalp sağlığı kampanyası yapmasına ne diyorlar? Bilimsel bir derneğin amacı haklı olarak daha çok kâr etmek olan ticari bir kuruluşla ortak kampanya yapmasını doğru buluyorlar mı?
ÜÇ: Kalp ve genel sağlık için hangi yağı/yağları tavsiye ediyorlar? Margarin ve mısırözü, ayçiçek, kanola gibi bitkisel yağları sağlıklı buluyorlar mı? Bunların üreticileriyle yeni kampanyalar düzenlemeyi düşünüyor mu? Trans yağlar için çoktan dünyayı ayağa kaldırmaları gerekmez miydi?
DÖRT: Bütün dünyanın yumurta-kırmızı et ve sakatatı terk etmesine, margarin ve bitkisel yağlara geçmesine, yağlı yoğurt yerine yağsız ve layt olanları yemesine, avuç avuç ilaç kullanmasına rağmen obezite, diyabet, kalp hastalıkları ve buna bağlı ölümler neden her sene katlanarak artmaktadır?
BEŞ: Tereyağı, kırmızı et ve sakatatı suçlarken, mısır şurubuna, işlenmiş şeker ve işlenmiş tahıllara, hazır gıdalara neden karşı çıkmıyorlar?
Altaylı’ nın kalp damarları neden tıkandı?
Altaylı diyor ki: “Geçen yıl yaptırdığım çekapta o iki damarda hiçbir sorun, hiçbir tıkanma yoktu. Bir yılda ne olmuştu da bu damarlar tıkanmıştı?”
Oysa Altaylı’ nın kalple ilgili takip edilmesini gerektiren “büyümüş bir kalp ve genişlemiş bir aort” gibi ciddi sorunları olduğunu kendisi söylüyor (3).
Böyle birini koroner damarlarının da pırıl pırıl olması biraz zor.
Altaylı, kendi sorusunu “Olan şuydu, ben iyiyim diye gaza gelip, hiç yemediğim kadar tereyağ, hiç yemediğim kadar kırmızı et, kokoreç, sakatat yemiştim. Yani Canan Karatay’ın herkese önerdiği tarz bir beslenme.” diye cevaplıyor.
BİR: Altaylı’ nın damarlarım “tıkanmış” ifadesi yanlıştır, onun damarları tıkanmamış sadece “daralmıştır” ve bu ikisi aynı şey değildir. Şayet kalp damarları tıkanmış olsaydı kalp krizi (enfaktüs) geçirmiş olacaktı.
İKİ: Altaylı’ ya geçen yıl hangi testler yapılmıştır, klâsik anjiyo mu, bilgisayarlı tomografi mi (kalsiyum skorlama), sintigrafi mi, efor testi mi, kan testleri mi ve bunları kim nasıl değerlendirmiştir, ne sonuçlar çıkmıştır bilmiyoruz.
Pırıl pırıl olan damarların bir sene içinde stent konmasını gerektirecek kadar daralmış olması üstelik de bunun sadece tereyağı-kırmızı et- sakatat üçlüsüne bağlanması sadece bilimsel bakımdan değil mantık olarak da doğru olamaz.
ÜÇ: Doktorlarının da bir sene önce olmayan bir “tıkanmayı” hangi bilimsel verilere dayanarak Altaylı’ nın iddiasına (kaldı ki bu iddianın ispatı mümkün de değildir) bağladıklarını da anlayamadım. Tereyağı-kırmızı et-sakatat üçlüsünün bir senede damarları stent icap ettirecek kadar “tıkadığını” gösteren bir araştırma varsa göstersinler, okuyalım.
Kalp damarları neden daralır?
Damar daralmalarının altında yatan esas mekanizma olan ateroskleroz yani damar sertliği bir senede gelişen bir olay değildir, olayın başlangıcı ta çocukluk çağlarına kadar çekilmektedir.
Buna göre de bugün kalp damarlarında bir sorun yaşayan kişinin son bir iki sene içindeki hataları değil tüm hayatı boyunca yaptıkları ve yapmadıkları önemlidir ki zaten Altaylı da bir kalp hastasıdır (büyük kalp-genişlemiş aort).
Kalp damarlarının daralmasına yol açabilecek de tek değil hepsi biri birinden mühim pek çok sebep ve risk faktörü vardır.
Beslenme yanlışları elbette en önemli faktördür ama burada asıl önemli faktör trans yağlar, işlenmiş tahıl ve şekerler, mısır şurubudur ve çok şükür ki DSÖ bile bu hakikati görmüştür.
Sağlıklı tereyağı, kırmızı et, yumurta ve hayvansal gıdalar damarların tıkanmasına yol açmadıkları gibi ateroskleroz tam aksine bunların yenmemesi veya yetersiz yenmesi yüzünden geliştiğini gösteren araştırmalar artmaktadır, bir bakıma Amerika yeniden keşfedilmektedir.
Beslenme dışında, hareketsizlik, sigara, alkol, stres, uykusuzluk, obezite, hipertansiyon, diyabet kalp damar hastalıkları için en önemli risk faktörleridir.
Altaylı’ yı tanımayan ve ona ait hiçbir tıbbi bilgiye sahip olmayanların hastalığı hakkında yorum yapabilmeleri için şu soruların cevaplarını bilmeleri gerekir:
Egzersiz yapıyor mu, günde kaç adım atıyor, spora gidiyor mu, günde kaç saat oturuyor? Sigara (tütün), alkol kullandı mı veya halen kullanıyor mu? Günde kaç saat uyuyor? Stresli, sinirli biri mi? Tansiyonu kaç? Şekeri kaç? İnsülin direnci, karaciğer yağlanması var mı? Göbek çevresi ne kadar? İlaç kullanıyor mu? Daha önce geçirdiği hastalıklar var mı? Ailesel risk faktörüne sahip mi?
Altaylı’ nın tüm bu risk faktörlerinden uzak olduğuna zerre kadar ihtimal vermediğim gibi bunların birçoğuna sahip olması da kuvvetle muhtemeldir.
Bunların tümünü es geçip “damar tıkanıklığını”, bu çok sayıdaki risk faktörleriyle değil de doğrudan tereyağı, kırmızı et ve sakatatla ilişkilendirmenin akıl ve mantıkla ve bilimle bağdaşır bir tarafı yoktur.
Altaylı’ nın stresli bir hayatı olduğu ortadadır
Altaylı’ yı hiç tanımayan biri olmama rağmen onun ani tepki gösteren sinirli bir yapısı ve stresli bir hayatı olduğunu kesin olarak söyleyebilirim (stres koroner damar hastalıkları için en önemli faktörlerdendir).
Altaylı, o gün “gece 1 civarı televizyon programından çıkıp eve gittiğini, yazılarını yazıp 3 gibi yattığını” söylüyor.
Bu çalışma temposu muhtemelen sadece o güne mahsus olmayıp Altaylı’ nın aşağı yukarı her günü bu şekilde ve tempoda sürüp gidiyor olmalıdır ve böyle yaşayan birinin sağlıklı bir hayat tarzı olduğu söylenemez; bu hayat tarzı kalp damarı hastalıklarına davetiyedir.
Zaten mesleğinin de tek başına dünyanın en mülayim insanını bile sinirlendirecek, gerecek, çileden çıkaracak bir vasfı vardır ve bildiğim kadarıyla Altaylı da çok çalışan, çok yorulan bir gazetecidir.
Üstelik de yazılarında da müteaddit defalar belirttiği gibi çok sevdiği karısı ve kızı yurtdışındadır, sadece bu geçici ayrılığın bile onun gibi “duygusal” bir insanı derinden etkilememesi de imkânsızdır.
Altaylı’ nın ekrandaki konuşma tarzı ve davranışları da onun stresli, sinirli bir kişi olduğunu destekler mahiyettedir, buna itiraz edecek birinin çıkacağını sanmıyorum. Birkaç ay önce de hakkında trafik polisine hakaret ve tehditten dava açıldığını biliyoruz.
Altaylı bana karşı da çok sinirli
Altaylı kendisini tenkit ettiğim için bana da çok sinirleniyor.
“Harvard beni doğruladı: Spor zararlıdır” başlıklı bir yazı yazdı.
BİR: Yazısının başlığı yanlıştı, zararlı olan spor değil ağır spordu ve buna göre de yazısının başlığının “Ağır spor zararlıdır” şeklinde olması gerekirdi.
Ona şunları yazdım: “Spor sağlığa yararlı değil hatta zararlıdır” tezini haklı çıkardığı için Harvard’a teşekkür eden Fatih Altaylı’ yı bilimsel araştırmalara güvenmemesi gerektiği konusunda uyarmıştım: “Yarın adamlar çıkar bir araştırma yapar ve bugün söylediklerinin tam tersini söylerler, adamı morartırlar” demiştim (4).
Nitekim yazımın üzerinden bir gün bile geçmeden “morartma” eylemi gerçekleşti (5).
İKİ: Altaylı’ yı “Diş fırçalamak” başlıklı yazısında kullanılan ve bir diş fırçasının üzerine bir parmak macun sıkılan resim için bunun diş macunu reklâmı olduğunu söyleyerek tenkit ettim (6, 7).
Bana gönderdiği e-posta ile onun bu küçük ve iyi niyetli tenkitten bile nasıl rahatsız olduğuna, sinirlendiğine şahit oldum:
Teşekkür edip hatasını düzelteceğine “Muhatap olacağım düzey ve kalitenin altındaki kişilerle muhatap olmamak yönündeki kararımdan dolayı, size ve benzerlerinize yanıt vermemeyi tercih ediyorum” diye “benden uzun boylu olduğunu” ortaya koyan bir cevap verdi.
“Baba sen iki yerde sinirleniyorsun. Bir trafikte, ikincisi bir şeyi bilmediğinde” diyen kızı Zeynep çok haklı (8).
Altaylı, bir şeyi bilmediğinde veya yanlışı yüzüne vurulduğunda çileden çıkıyor.
Altaylı’ nın hastalığı nedir?
Tabii ki doğru teşhisi ancak hastayı muayene eden, tetkiklerini değerlendiren kardiyoloji uzmanı koyabilir.
Ben de Altaylı’ nın hastalığının ne olduğunu bilemem, kalp doktoru da değilim. Ayrıca Altaylı’ yı da sadece ekranlardan tanıyorum ve tıbbi bilgilerine sahip değilim . Bende, çok sınırlı ifadesinden hastalığının “stabil (kararlı) angına” olabileceği kanaati oluştu ama tabii ki bu doğru olmayabilir.
Stabil angına vakalarında stent konmasının, kalp krizi ve buna bağlı ölümlerin önlenmesinde tıbbi tedavi ve hayat tarzıyla ilgili yanlışların düzeltilmesine göre bir üstünlüğü olmadığı bilinir.
Altaylı’ nın başına gelmemiş olabilir ama stent takılmasının da ölüme kadar da gidebilen riskleri vardır.
Bu, Altaylı’ nın tam da gene gizli bir tanığa dayanarak kaleme aldığı “Deniz Baykal’a hatalı tedavi mi uygulandı” başlıklı yazısında “Fazla ihtimam göstereceğiz, hemen bir şeyler yapacağız diye peş peşe hatalı uygulamalar yaptılar” sözleriyle anlattıklarından, “aşırı veya gereksiz” tedavi (overtreatment) tabiriyle bilinen durumdan hiç farklı değildir (9, 10).
Kardiyologlar, bu olayı nasıl değerlendiriyorlar, bu bilgilerle stenti doğru buluyorlar mı acaba?
Özetle, Altaylı’ ya stentlerin gereksiz takılmış olması “ihtimal dâhilindedir” ve bu ihtimalin doğru olup olmadığını ancak doktorlarının tıbbi açıklamalarıyla öğrenebiliriz.
Bir yazar kendi deneyim ve bilgilerini okurları ile paylaşır…
Bir yazar elbette kendi deneyim ve bilgilerini okurları ile paylaşır, buna hiçbir itirazım yok ama bunu yaparken haddini de bilmek gerekir.
Entelektüel bile olmadığını açık olarak söyleyen biri tıbbi yorumlar yapamaz.
Türk halkının baş tacı ettiği Canan Hoca’ sını kafasına göre suçlayamaz.
Sizin müktesebatınız nedir ki bu kadar ileri gidiyorsunuz?
Gelelim neticeye
BİR: Altaylı’ nın Karatay Diyeti hakkındaki iddialarını ispat etmesi gerekir ama bunu başarabileceğine ihtimal vermiyorum.
FATİH ALTAYLI’YI KİMLER KONUŞTURUYOR ACABA?
İKİ: Karatay da Altaylı’ yı iddialarını ispata davet etmeli, bunu yapamıyorsa ondan davacı olmalıdır.
ÜÇ: Ne zaman adam oluruz: Haddimizi bildiğimiz zaman adam oluruz.
Kaynaklar:
1.https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2389183-her-eve-lazim-halilname
2.https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2389969-ben-uyarayim-isteyen-yesin
3. https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/1703073-akmye-face-lift-operasyonu
4. http://ahmetrasimkucukusta.com/2017/11/07/hakkimda/harvard-beni-dogruladi-spor-zararlidir/
5. http://ahmetrasimkucukusta.com/2017/11/08/yazilar/tip-yazilari/spor-ve-egzersiz/harvard-fatih-altayli-yi-bir-gunde-curuttu/
6. https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2039545-dis-fircalamak-uzerine
7. http://ahmetrasimkucukusta.com/2018/07/01/yazilar/tip-yazilari/agiz-ve-dis-sagligi/fircalamaya-evet-macuna-hayir/
8. https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2345083-agzinizi-alistirin
9. http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/1679544-baykala-hatali-tedavi-mi-uygulandi
10. http://ahmetrasimkucukusta.com/2017/10/20/yazilar/elestirel-yazilar/saglik-sistemi/deniz-baykala-asiri-tip-mi-uygulandi/
Prof. Dr. Ahmet RASİM KÜÇÜKUSTA
http://ahmetrasimkucukusta.com/2019/03/03/yazilar/tip-yazilari/beslenme/fatih-altayli-sendromu/
--- Sigara ve Alkol: Beyin İçin İkili Sorun
Yeni yayınlanan bilimsel bir çalışmada; alkol bağımlısı olan ve de sigara içenlerin beyin hasarı riski altında olabileceği bildirildi. 27 Şubat 2019 tarihinde Neuroscience'te yayınlandı.
A new study reports those with alcohol addiction who also smoke may be at an increased risk of neural damage. The study revealed higher levels of oxidative stress in the hippocampus, and a a decrease in neurotrophic factor in the striatum and frontal cortex in rats exposed to both alcohol and tobacco. 2019-02-27 17:32:44-05
https://neurosciencenews.com/smoking-alcohol-inflammation-10829/?utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Feed%3A+neuroscience-rss-feeds-neuroscience-news+%28Neuroscience+News+Updates%29
0 notes
Text
Dünyanın en iyi diyetleri
New Post has been published on http://www.belinceltme.com/dunyanin-en-iyi-diyetleri/
Dünyanın en iyi diyetleri
ABD’nin önde gelen dergilerinden “US News and World Report” 2014 için en iyi diyetleri açıkladı.
Beslenme uzmanlarından oluşan bir jüri, 32 popüler diyeti değerlendirdi. Listenin ilk sırasında yüksek tansiyonla mücadele diyeti ya da yaygın adıyla DASH diyeti yer alıyor.
Dört yıldır listedeki birinciliğini koruyan DASH diyeti ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı Milli Sağlık Enstitüsü tarafından geliştirildi. DASH diyeti, benzerlerinin aksine, yeme-içmeyi kesmek ya da sadece belli gıdaların tüketimini tavsiye etmek yerine günlük sodyum alımını sınırlamayı amaçlıyor.
DASH’in beslenme planında, günde 3 adet tam tahıllı gıda tüketimi, 4 ila 6 porsiyon sebze, 4 ila 6 porsiyon meyve, 2 ila 4 porsiyon süt ürünleri ve birkaç porsiyon beyaz ve kırmızı et, fındık, ceviz ve baklagillerin tüketimi yer alıyor.
Bu diyeti değerlendiren uzmanlara göre, DASH’in dezavantajları, devam ettirilmesinin bireyler için çok zor olması ve yüksek maliyeti. Yüksek tansiyon şikayeti olanlar için geliştirilen diyet, kolesterolü ve kalp hastalıkları, inme, böbrek taşı ve diyabet riskini düşürmede etkili.
Listenin ikinci sırasında ise yine Milli Sağlık Enstitüsü’nün geliştirdiği Terapatik Yaşam Şekli diyeti bulunuyor. Kısaca TLC olarak bilinen bu diyetin ana noktası ise doymuş yağ tüketimini kesmek. Bu diyette, günlük kolesterol alımı kısıtlanıyor ve lifli yiyecekler daha fazla tüketiliyor.
Listenin üçüncü sırasını, Mayo Clinic diyeti, Akdeniz diyeti ve Weight Watchers diyeti paylaşıyor. Diyet listesinin en alt sırasında, Taş Devri diyeti ve Dukan diyeti bulunuyor. Taş Devri’nde yaşayan insanlar beslenme alışkanlıklarına benzer bir beslenme tavsiye eden diyet, özellikle geçtiğimiz yıl popülerdi.
Hayvansal proteinin bol miktarda alınması ve şeker, tahıl, baklagiller ve süt ürünlerinden kaçınılmasını salık veren diyetin faydası, bilimsel yönden henüz kanıtlanmadı. Dukan diyeti de, yüksek protein ve düşük karbonhidrat alımını öneren bir beslenme planı sunuyor.
#akdeniz diyeti#beslenme#Dash diyeti#Diyet#Dukan diyeti#Dünyanın en iyi diyetleri#en iyi diyetler#Gida#kilo verme#kolesterol#mayo clinic diyeti#protein#sağlıklı beslenme#taş devri diyeti#Weight Watchers diyeti#yemek#zayiflama
0 notes
Text
Dünyanın en iyi diyetleri
ABD’nin önde gelen dergilerinden “US News and World Report” 2014 için en iyi diyetleri açıkladı.
Beslenme uzmanlarından oluşan bir jüri, 32 popüler diyeti değerlendirdi. Listenin ilk sırasında yüksek tansiyonla mücadele diyeti ya da yaygın adıyla DASH diyeti yer alıyor.
Dört yıldır listedeki birinciliğini koruyan DASH diyeti ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı Milli Sağlık Enstitüsü tarafından geliştirildi. DASH diyeti, benzerlerinin aksine, yeme-içmeyi kesmek ya da sadece belli gıdaların tüketimini tavsiye etmek yerine günlük sodyum alımını sınırlamayı amaçlıyor.
DASH’in beslenme planında, günde 3 adet tam tahıllı gıda tüketimi, 4 ila 6 porsiyon sebze, 4 ila 6 porsiyon meyve, 2 ila 4 porsiyon süt ürünleri ve birkaç porsiyon beyaz ve kırmızı et, fındık, ceviz ve baklagillerin tüketimi yer alıyor.
Bu diyeti değerlendiren uzmanlara göre, DASH’in dezavantajları, devam ettirilmesinin bireyler için çok zor olması ve yüksek maliyeti. Yüksek tansiyon şikayeti olanlar için geliştirilen diyet, kolesterolü ve kalp hastalıkları, inme, böbrek taşı ve diyabet riskini düşürmede etkili.
Listenin ikinci sırasında ise yine Milli Sağlık Enstitüsü’nün geliştirdiği Terapatik Yaşam Şekli diyeti bulunuyor. Kısaca TLC olarak bilinen bu diyetin ana noktası ise doymuş yağ tüketimini kesmek. Bu diyette, günlük kolesterol alımı kısıtlanıyor ve lifli yiyecekler daha fazla tüketiliyor.
Listenin üçüncü sırasını, Mayo Clinic diyeti, Akdeniz diyeti ve Weight Watchers diyeti paylaşıyor. Diyet listesinin en alt sırasında, Taş Devri diyeti ve Dukan diyeti bulunuyor. Taş Devri’nde yaşayan insanlar beslenme alışkanlıklarına benzer bir beslenme tavsiye eden diyet, özellikle geçtiğimiz yıl popülerdi.
Hayvansal proteinin bol miktarda alınması ve şeker, tahıl, baklagiller ve süt ürünlerinden kaçınılmasını salık veren diyetin faydası, bilimsel yönden henüz kanıtlanmadı. Dukan diyeti de, yüksek protein ve düşük karbonhidrat alımını öneren bir beslenme planı sunuyor.
Dünyanın en iyi diyetleri
#akdeniz diyeti#beslenme#Dash diyeti#Diyet#Dukan diyeti#Dünyanın en iyi diyetleri#en iyi diyetler#Gida#kilo verme#kolesterol#mayo clinic diyeti#protein#sağlıklı beslenme#taş devri diyeti#Weight Watchers diyeti#yemek#zayiflama
0 notes
Text
Akdeniz diyeti ile sağlıklı yaşam
Harvard Üniversite'sinden Prof. Dr. Dimitrous Trichopoulos uzun bir araştırmasından sonra Akdeniz diyetinin kanser riskini azalttığını söyledi.
Akdeniz diyeti hayatınızı kurtarıyor.
Harvard Üniversite'sinden Prof. Dr. Dimitrous Trichopoulos uzun soluklu araştırmasından sonra Akdeniz diyetinin kanser riskini azalttığını açıkladı. Daha az hayvansal gıda daha çok sebze ve meyve içeren bu beslenme stilinin ömrü uzatıp, yaşam kalitesini arttırdığının altnın çiziyor.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden Harvard Üniversitesi, geçtiğimiz hafta bir rapor yayımlamıştı. 26 bin Yunanlı üzerine 8 yıl boyunca devam eden araştırma sonuçları Akdeniz Diyeti'nin kanser riskini yüzde 22 azalttığı gösteriyordu. Araştırmaya göre, mandıra ve kırmızı et ürünlerini daha az, sebze ve meyveyi çok tüketen kişiler kanser riskinden uzaklaşıyor.
Tereyağı gibi hayvansal yağlar yerine halis zeytinyağı, kırmızı et yerine baklagiller yemek bile kanser riskini yüzde 12 aşağı çekiyordu. Araştırmayı Yunanistan'da gerçekleştiren Profesör Dimitrous Trichopoulos'u bulduk ve onunla Akdeniz Diyeti'ni konuştuk. Eşi Antonia ile 30 yıla yakın süredir bu çalışmaya devam eden Trichopulous, Akdeniz Diyeti'nin iyi uygulandığı durumlarda kalp hastalığı riskini azalttığı, ömrü uzattığı ve kanser riskini düşürdüğünü söylüyor.
Akdeniz Diyeti'ni diğer beslenme türlerinden ayıran nedir?
Birçok diyet toplam yağ tüketimi düşük beslenmeyi sağlıklı kabul eder. Aksine, geleneksel Akdeniz Diyet'i yüksek oranda yağ ihtiva eder. Alınacak toplam kalorinin yaklaşık %40'ı yağdan gelir fakat bu yağ büyük oranda doymuş özellik taşıyan zeytinyağıdır. Zeytinyağı Akdeniz Diyeti'nin merkezinde yer alır. Sadece kendi özellikleriyle değil sebze ve baklagillerin pişirime yağı olduğu için önemlidir.
Akdeniz diyeti az işlenmiş tahıllar açısından da zengindir. Hayvani proteinler, kırmızı et ve mandıra ürünleri yerine balıktan temin edilir fakat bu da etin tamamen yasak olduğu manasına gelmez. Mandıra ürünleri Akdeniz Diyeti'nde ölçülü olarak ve genellikle peynir ve yoğurt şeklinde tüketilir.
Araştırmalarınız ne kadardır devam ediyordu?
Akdeniz Diyeti 30 yıl gibi bir süredir Prof. Antonia Trichopoulos ve ekibinin yürüttüğü bir çalışma. Ben bu ekibe salgın hastalıklar dalında uzmanlığımla katkı sağlayan bir üyesiyim. Burada Akdeniz Diyeti'nin özünü ihtiva eden bir değer cetveli hazırladık ve bu diyetin koroner kalp hastalıklarına, kalp krizi geçirenlerin yaşam tarzlarına, kanser oluşumuna ve kiloyla olan bağı üzerindeki etkisini araştırdık. Yunanlılar arasında başlattığımız bu araştırmayı, değişik Avrupa ülkelerinde ve Avustralya'da da gerçekleştirdik.
Türk mutfağı hakkında bilgi sahibi misiniz?
Türk mutfağı Yunanistan'da çok beğenilen bir mutfaktır ve ülkelerimiz arasında birçok ortak lezzetin olduğunu biliyorum.
Sizin uyguladığınız bir diyet var mı? Bu diyetle kilo vermek mümkün mü?
Mümkün olduğu kadar Klasik Akdeniz Diyeti'ne sadık kalmaya çalışıyorum. Söylediğim gibi, Akdeniz Diyet'i yağ oranı olarak yüksek fakat bu doymuş zeytinyağı. Evet, insanlar harcadıkları kaloriden çok almadıkları sürece Akdeniz Diyet'i takip ederek kilo alıp verebilirler ve bu diyet iyi takip edildiğinde sağlıklı ve uzun bir ömür olarak size geri döner.
Akdeniz Diyeti hangi temel gıdalardan oluşur, faydaları nelerdir?
Çoğunlukla bitki orijinli yiyecekler, bunlar sebzeler, meyveler, az işlenmiş tahıllar ve baklagiller. Fakat, hatırlatmak gerekir ki Akdeniz Diyeti katı bir vejetaryen rejimi değildir. Düşük miktarda kırmızı et ve mandıra ürünleri tüketimini uygun görür ve balık tüketimini destekler. Farklı gruplar tarafından yapılan çalışmalar, bizim çalışmamız dâhil olmak üzere Akdeniz Diyeti'nin kalp krizi riskini azalttığını, kalp hastası olanların hayat kalitesini arttırdığını, her türlü kanser riskini azalttığını ve nihayetinde ömrü uzattığını gösteriyor.
Akdeniz Diyeti, hangi hastalıkların önünde bir engeldir?
Kalp hastalıklarının önünde bir engeldir. Gerek ilk enfarktüsü -damar tıkanıklığı- yaşanlarda gerekse tekrar eden kriz yaşayan hastalarda krizi engelleyici etkisi tespit edilmiştir. İspanyol bilim adamları yeni bir araştırmada Akdeniz Diyeti'nin diyabet hastalığı riskini düşürebileceğine dair bulgular sunuyor. Bu konuda daha çok araştırmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yine Akdeniz usulü beslenmenin Alzheimer riskini düşürdüğüne dair çok yeni çalışmalar olsa da bu konuda genel bir mutabakat henüz oluşmadı.
Trichopoulos'tan bir haftalık bir diyet
* Yetişkinler için, haftalık menü taze salatalar, pişirilmiş sebzeler, baklagiller, tahıllar -özellikle makarna olarak- ve meyveler tüketilmesi gereken gıdalardır.
* Yine balık haftada iki defa muhakkak tüketilmelidir.
* Kırmızı et bir ayda en fazla dört defa masada olabilir.
* Tahıl ürünleri yoğurt ve peynir tercihleriyle beraber daima ve ölçülü olarak masada bulunmalıdır.
* Egzersiz daima sağlıklı bir hayatın parçası ve klasik Akdeniz Diyeti'ni tamamlayıcısıdır.
* Günde 30 dakikalık hızlı bir yürüyüş veya bir dans etmek aynı derecede faydalı fiziksel aktivitelerdir.
Kaynak:Ekolay
0 notes
Text
Aristo Diyeti Nasıl Yapılır? Aristo Diyeti ile Kilo Vermek
Aristo Diyeti Nasıl Yapılır? Aristo Diyeti ile Kilo Vermek
İsmini ünlü antik yunan filozofu Aristoteles, kısaca Aristo’dan alan bu diyet çiğ sebze ve çiğ meyve yemeye dayalıdır. Günümüzün en büyük problemlerinden biri olan kilo sorununu çözmeniz için en iyi yollardan biri de Aristo diyetini uygulamaktır. Uzmanların söylediğine göre bu diyet sayesinde 1 haftada 1 beden, hatta 2 beden bile küçülebilirsiniz! Dünyanın en ünlü diyetlerinden biri olan ve bir…
View On WordPress
0 notes
Text
Otizmin tedavisi beslenme ile mümkün
Otizm yanında şizofreni, dispraksi, disleksi, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, MS gibi bütün hastalıkların bozuk bağırsak florası nedeniyle beynin toksinleşmesi sonucunda ortaya çıktığını kaydeden Dr. McBride , “Tıp bilimi hastalıkları kutucuklara koyar, beyin ve bağırsak arasındaki ilişkiye bakmaz. Antibiyotiklerle bu denge daha da bozulur. Acil ve hayati durumlarda elbette tıbba ve doktorlara ihtiyaç var. Ama doğru şeyleri yersek birçok kronik hastalıklar iyileşir” diyor.
Otizm tedavi edilebilir mi
Çocuğuna konulan otizm teşhisinden sonra konuyu kişisel bir mesele haline getirerek tedavi edilemeyeceği gerçeğini kabul etmeyen ve araştırmalarına hız veren Dr. McBride, ‘O zaman farkettim ki otizmli çocukların hepsinin bağırsak florasında problem var. Ve anladım ki bu florayı iyileştirirsem otizm de yok olacak. Şimdi otizm teşhisi konan çocuğum 21 yaşında, üniversiteye gidiyor ve çok sağlıklı. Ancak şu an dünyanın her yerinde binlerce otizmli çocuğu hayata döndürmek için uğraşıyorum‘ diyerek otizmlilerin ışığı oluyor.
Bağırsak florası ve hastalıklar
Bağırsak florası normal olmayınca vücudumuzda ne gibi etkilerinin olduğunu ‘Çocuk yediğini sindiremiyor ve yiyecekler kötü fotojenlere dönüşüyor. Bu fotojenler emilip kana karışıyor, beyin bu toksinlerle zehirleniyor. Otistik doğan çocukların yüzde yüzü sağlıklı bir beyinle doğar. Ancak bağırsak florası üzerinden zehirlenirler‘ yanıtıyla otistiklerin sağlıklı bir beyinle dünyaya geldiğini özellikle vurguluyor.
Doğal yaşama dönmek şart
Ne yiyorsak oyuz savıyla bir çok hastalığın tedavi yöntemi olarak geliştirdiği GAPS diyeti ile Dr. McBride, ‘Acil ve hayati durumlarda klasik tıbba ihtiyaç var. Çok kronik uzun hastalıklarda klasik tıp gideceğiniz son adrestir, anneanneniz size daha çok yardım eder. Diyetinizi değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları bırakın. Güneşe çıkın. Sadece doğa iyileştirir. İnsanın vücudu çok güzel bir yaratımdır ve bütün iyileştirme programları vücutta zaten vardır. Doktor değil kendi vücudunuz iyileştirir. Vücudunuz bütün işi yaparken doktorlar sizi sadece eğlendirirler. Dünyada mucizevi bir hap yok‘ diyerek doğal yaşamın en önemli ilaç olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor.
Bu diyette tahıllara yer yok
Tahılların yer almadığı GAPS diyetinde, tahılların içerisinde bulunan şekerin uyuşturucu gibi bağımlılık yapan madde olduğunu savunan Dr. McBride, ‘1800’lü yıllara kadar şeker gelmeden önce tatlıları, şekerleri nasıl yapıyorduk? Meyvelerden elde ediyorduk. GAPS diyetinde izin verdiğimiz tek şey doğal bal, muz ve şekerleştirilmemiş kuru meyvelerdir. Şeker pancarında bütün iyi besinler vardır. Ama onu fabrikaya götürüp bütün yararlı taraflarını atıyoruz‘ diyor. Bütün hastalıkların sebebinin şeker olduğunu, özellikle yaşlılıkta şekeri yeterince işleyemeyen vücudun alzhamier, kalp hastalıkları, diyabet, obezite, kanser gibi hastalıklara sebep olduğunu söylüyor.
İşlenmiş gıdalar zehir
İşlenmiş gıdaların zehir olarak kabul görüldüğü diyette ise şu yiyeceklere yer yok;
Arpa, beyaz peynir, salamura balık, bamya, sirke, buğday ve bulgur, çavdar, çikolata, dondurma, enerji içecekleri, gazlı içecekler, irmik, jöle, keçiboynuzu, krema, işlenmiş et ürünleri, konserve sebze ve meyveler, makarnalar, mısır, nohut, nişasta, margarinler, pirinç, patates, reçeller, sakız, un, yulaf, süt, şeker vs..
Otizmin tedavisi beslenme ile mümkün
0 notes
Text
Wyndham Çerkezköy “Farkı yaşamak Lazım”
Hızı sanayileşme ile birlikte Türkiye’nin sanayi merkezi haline gelen Çerkezköy’de modern mimarisi ve konuklarına sunduğu 5 yıldızlı konaklama hizmetleri ile Wyndham Çerkezköy, iş ve dinlenme seyahatlerinizde vazgeçilmez duraklarınızdan biri olmaya aday.
Dünyada 80 ülkede 9000 otel ve 20 markaya sahip Wyndham Hotels & Resorts otel zincirinin en son halkalarından biri olan Wyndham Çerkezköy uluslararası alanda edindiği tecrübe ile seyahat deneyimine farklı bir bakış açısı getiriyor. Güler yüzlü hizmet, özenli olanakların standart olduğu hotelde konukların iş ve dinlenme seyahatlerinden aldıkları keyfi en üst düzeye çıkarması hedeflenmiş.
Otel Özellikleri
· Bir çok sanayi kuruluşu ve endüstriyel tesisi bünyesinde barındıran Veliköy, Çerkezköy bölgesinde bulunan otel, İstanbul Havalimanı’na 89 km Çorlu Atatürk Havalimanına sadece 29 km mesafede oluşu ile ulaşım kolaylıkla sağlanabiliyor.
· İş seyahatlerinizde size keşke ofisimde olsaydım dedirtmeyecek, tam donanımlı bir ofis imkanı sunan 24 saat kullanılabilecek Business Center,
· Aracınızı güvenle bırakabileceğiniz açık ve kapalı otopark hizmetleri
· Eposta ve internet trafiği için tüm odalarda ve genel alanlarda yüksek hızlı internet hizmeti bulunmakta
Çerkezköy Otelleri Özellikleri Konfor, yüksek standartlar ile birlikte
102 Deluxe oda , 11 Premium oda, 7 Premium Suit odası ile farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde hazırlanadan odalarda,
42” Smart LED TV, mini bar, su ısıtıcısı, Çay ve kahve seti, Ütü ve ütü masası, güvenlik kasası ve 7/24 oda servisi standart olarak sunuluyor.
9000 otel ile Dünya’da saygın bir konuma sahip olan Wyndham Hotels grubunun yüksek konfor hedefleyen mimari anlayışı ile tasarlanan odalarda, ziyaretçi memnuniyetinin sağlanabilmesi adına kalite çıtası yüksek tutulmuş.
Güne Keyifle Başlamak İçin
Günü keyifle geçirmenin en önemli koşullarından biri iyi bir kahvaltıdır. Wyndham Çerkezköy’de yer alan 3 restaurantdan biri olan Tuana Restaurant’ta güzel bir açık büfe kahvaltı güne iyi bir başlangıç için doping etkisi yaratabilir.
Öğlen ve akşam yemekleri için Ege, Marmara ve Dünya mutfağından lezzetli deniz ürünleri sunan Lagos Restaurant, farklı sunumları ile keyifli bir yemek deneyimi yaşayabileceğiniz Terrace Steakhouse, ayrıca gün boyu alkollü ve alkolsüz içecekleri ve hafif atıştırmalıkları ile Lobby Bar size sunulan lezzet seçenekleri.
Sağlıklı Yaşam Çerkezköy SPA Hotelinde
Lezzetli restaurantlar’da diyeti biraz bozmuş olabilirsiniz, Wyndham Çerkezköy’deki geniş spor olanakları size sağlıklı bir yaşam vadediyor.
Gün boyu kullanılabilen açık ve kapalı yüzme havuzu, sauna , buhar odasının yanısıra keyifli bir masaj imkanı sunan My Tuana Tuz ve SPA merkezinde tüm günün yorgunluğunu kolayca atabilirsiniz.
Bölgenin en büyük SPA merkezi olan My Tuana Tuz & SPA Sağlık Merkezi’nde
Himalaya tuz terapi odalası ve bakımları, Aqua Relax Su Yatakları, Isıtmalı doğal taş yatakları, VIP Türk ve Fin hamamları, Jakuzi terapi ve Antik Mısır’ın güzel kraliçesi Kleopatrayı kıskandıracak süt banyoları bulunmkta.
Verimli Toplantılar, Eğlenceli Etkinlikler
Wyndham Çerkezköy, Trakya’nın en modern kongre merkezi
Dünya standartlarında teknolojik altyapısı, deneyimli kadrosu ve misafirlerine sunduğu benzersiz hizmet kalitesi ile uluslararası kongre ve organizasyon merkezidir.
Toplantı, konferans ve balo salonlarında toplam 2984 m2 alan ile ziyaretçilerine eşsiz bir kongre deneyimi sunulmaktadır.
Toplantı odalarında, etkinliklere özel paketler düzenlenebildiği gibi, farklı ikram ve menüleri de tercih edebilmek mümkün
Kurumsal etkinlikler için kullanılabilecek toplantı ve balo salonu, 10 kişi ile 270 kişi ağırlayabilecek 2 adet toplantı salonu, 375 sabit koltuğu ile modern ekipmanlara sahip Erciyes Auditorium Toplantı ve Konferans Salonu, 1200 kişi kapasiteli Crawley Town Kır Bahçesi ve Smyrna Havuz başı etkinlik ve organizasyon alanları etkinlikleriniz için seçebileceğiniz alanları oluşturuyor. Toplantı ve etkinlikler için gerekli teknoloji altyapı ile ses sistemlerinin kurulumdan Wyndham Çerkezköy teknik ekibi size yardımcı olmaya her zaman hazır.
Kürsü, yönetilebilir ışıklandırma sistemi, projeksiyon, flipchart, printer, gelişmiş bir ses sistemi ile birlikte toplantı salonlarında da yüksek hızlı Wi-Fi hizmet sunulmakta. Toplantı salonlarının oturma düzenlerini etkinliğe göre değiştirebilmek de mümkün.
Nereleri Gezebilirsiniz?
Wyndham Çerkezköy’de konaklarken çevrenizde küçük bir gezinti yapmak isterseniz, Homeros’un İlyada Destanı’nda bahsettiği Trak’ların vatanı Trakya’da tarih ile iç içe bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Tekirdağ’a bağlı bir köy olan Uçmakdere muhteşem bir doğa ile başbaşa kalabilir biraz heyecan arasanız yamaç paraşütü yapabilirsiniz
Trakya’nın günü birlik gezilebilecek yerleri arasında en popüler yerlerinden biri olan Kıyıköy gezisi , yemyeşil bir ormanın ortasından akan geniş bir akarsu ve bölgenin en iyi kumsalı ile buluştuğu bir alan eğer görmediyseniz size iyi gelebilir
Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Selimiye Camisini Edirne’de ziyaret edebilir, hem de meşhur tava ciğerinin tadına bakabilirsiniz.
İçerisinden güzel de bir derenin geçtiği Kırklareli’ndeki Dupnisa mağarası Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası, güzel bir ışıklandırma ile ziyaretçilerin sıklık uğradığı yer ilginizi çekiyorsa günü birlik turlar için güzel nokta olabilir
Keyifli bir günün bir de ödülü olursa
Wyndham Rewards dünya çapında 25.000 den fazla otel, devre mülk ve tatil köyünde 10 milyondan fazla üyesi ile dünyanın en kapsamlı sadakat programıdır. Siz de Wyndham Çerkezköy ile , Wyndham Rewards ayrıcalıklarından faydalanmaya hemen başlayabilirsiniz.
Konaklamalarınızda ücretsiz içecek ve atıştırmalık, Ücretsiz erken giriş ve çıkış, ücretsiz bir üst kategori odada konaklama, ya da dünya çapında programa katılan 25.000 den fazla tesisde ücretsiz konaklama imkanı bulabilirsiniz.
Tüm bu ayıcalıklara sahip olabilme şartlarını öğrenebilmek için wyndhamrewards.com web sayfasını ziyaret edebilir, ya da otelin http://www.wyndhamcerkezkoy.com/ web sitesinden detaylı bilgi alabilirsiniz.
Ayrıca Wyndham Cerkezköy ile iletişime geçmek isterseniz
Kızılpınar Mahallesi 221. Sokak No:11/1 Çerkezköy / TEKİRDAĞ adresinden otele ulaşabilir, 0282 255 50 00 no’lu telefondan bilgi alıp rezervasyonlarınızı gerçekleştirebilirsiniz
Wyndham Çerkezköy “Farkı yaşamak Lazım”
Wyndham Çerkezköy “Farkı yaşamak Lazım”
0 notes
Text
Akdeniz Diyeti: Sağlık Faydaları Ve Birkaç Tarif
Akdeniz diyeti tarihi ve geleneği, güney İtalya, Türkiye, İspanya ve Yunanistan çevresindeki bölgelerin yemek ve sosyal örneklerden kaynaklanmaktadır. Akdeniz diyeti hastalıktan kaynaklanan iltihapları azaltmak ve sağlıklı kilo vermek için iyi bir yoldur. Akdeniz diyeti uzun zamandır insanın bildiği en sağlıklı diyetlerden biridir. Bu sadece bir diyet değil, bir yeme şekli, gerçekten bir yaşam biçimidir. Akdeniz kıyılarında yaşayan binlerce yıldır kaliteli lif ve protein içeren yüksek lifli meyve ve sebze diyetine sahipler. Bu arada, bu diyet, hastalık önleme ve ağırlık bakımından bir üne kavuşmuştur. Binlerce yıl önce İtalya’dan başlayıp Yunanistan, İspanya ve Akdeniz’in diğer bölgelerine yayılmış olan bu diyet, artık tüm dünyada sağlık ve uzun ömürlülüğün arttırılması için başarılılığını sürüyor.
Akdeniz Diyeti Gıdaları
• taze meyve ve sebzeler, özellikle ıspanak, lahana, patlıcan, karnabahar, domates • bitkiler ve baharatlar • fıstık ve tohumlar • kırmızı et (haftada bir kez ) • zeytinyağı • baklagiller ve fasulye • bol bol su ve kahve veya çay • taze balık ve deniz ürünleri (haftada en az iki kez) • yumurta, peynir, keçi sütü, probiyotik bakımından zengin kefir, yoğurt • bir kadeh kırmızı şarap
Akdeniz Diyetinin Sağlık Faydaları
Akdeniz diyetinin temelinde anti-inflamatuar gıdalar ve bitki esaslı gıdalar bulunur ve sağlıklı yağlar üzerine kurulmuştur. Birçok araştırmaya dayanarak, bu özel diyet, kalp hastalığı, metabolik komplikasyonlar, depresyon, kanser, tip-2 diyabet, obezite, bunama, Alzheimer ve Parkinson gelişimine karşı koruma sağlayabilir. Akdeniz bölgesindeki insanların neden bu kadar mutlu ve hayat dolu olduklarını hiç merak ettiniz mi? Onların iyi sağlık durumları ve pozitif ruh hallerini tek bir faktörle özdeşleştirmek caziptir, ancak gerçek şu ki yaşam tarzı faktörlerinin ve işlenmemiş diyetlerinin bir kombinasyonudur ve bu yüzyıllar boyunca ömrünü uzatmıştır ve düşük hastalık oranları düşürmüştür. Akdeniz diyetin sağlık faydaları şöyle sıralayabiliriz:
Sağlıklı Şekilde Kilo Vermeye Yardımcı Olur
Aç kalmadan kilo vermek ve bu ağırlığı bir ömür boyu sürecek gerçekçi bir şekilde korumak istiyorsanız, bu sizin için iyi bir diyet planı olabilir. Diyet sürdürülebilir, çok faydalıdır ve birçok besin yoğunluğu nedeniyle doğal olarak ve kolayca yağ alımını azaltmaya ve kilo vermeye yardımcı olduğu için dünyanın dört bir yanındaki birçok kişi tarafından seçilmiştir. Diyet karbonhidratları nispeten düşük tutarken sağlıklı yağ tüketimine odaklanır ve bir kişinin yüksek kaliteli protein alımını iyileştirir. Baklagiller ve tahıllara göre protein kullanırsanız, yüksek miktarda deniz ürünleri ve kaliteli süt ürünleri (omega-3 ve probiyotikler gibi yararlar sağlar) ile sağlıklı, aç bırakılmayan türde bir kilo verme seçeneğiniz vardır. Balık, süt ürünleri ve çim beslemeli / serbest aralıklı etler, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu sağlıklı yağ asitleri içerir, kendinizi doymuş hissetmenize, kilo alımını yönetmenize, kan şekerinizi kontrol etmenize, ruh halinizi ve enerji seviyenizi iyileştirmenize yardımcı olur.
İşlenmiş Gıdalar ve Fazla Şeker Yoktur
Diyet, öncelikle zeytinyağı, bezelye ve fasulye, meyve, sebze, rafine edilmemiş tahıl ürünleri ve küçük hayvansal ürün kısımları (organik), baklagiller dahil olmak üzere doğaya çok yakın olan gıdalar ve maddelerden oluşur. Şeker çok düşüktür ve pratik olarak yüksek fruktoz mısır şurubu, koruyucular ve lezzet artırıcılar gibi tüm GMO’lar veya yapay maddeler içermez. Tatlı bir şey için, Akdeniz’deki insanlar, bal gibi doğal tatlandırıcılar, meyve veya az miktarda ev yapımı tatlılardan faydalanırlar. Bitki gıdalarının ötesinde, diyetin önemli bir temel özelliği, yerel olarak yakalanmış balık ve inek, keçi veya koyun peynirlerinin ve yoğurtların ılımlı bir tüketimi olmasıdır. Bunlar sağlıklı yağ ve kolesterol almanın bir yoludur. Sardalya ve hamsi gibi balıklar diyetin merkezini oluşturur. Bu diyet genellikle geleneksel et ürünlerinde bugünkü Batı diyetlerine göre daha düşüktür.
Kansere Karşı Mücadeleye Yardım Edebilir
Bitki gıdaları, özellikle meyveler ve sebzeler, neredeyse her yönden kanserle mücadele eden Akdeniz diyetinin temel taşıdır. Antioksidanlar sağlar, DNA’yı hasardan korur, hücre mutasyonunu durdurur, inflamasyonu düşürür ve tümör büyümesini geciktirir. Akdeniz diyetiyle ilişkili kanser önleme biyolojik mekanizmaları, omega-6 ve omega-3 esansiyel yağ asitlerinin dengeli bir oranının, meyve, sebze, zeytinyağı ve şarapta bulunan yüksek miktarlarda elyaf, antioksidanlar ve polifenollerin olumlu etkisiyle ilişkilendirilmiştir. Pek çok çalışma, zeytinyağının doğal bir kanser tedavisi olabileceği ve kolon ve bağırsak kanseri riskini azaltabileceği gerçeğine işaret ediyor. İnflamasyonun azalması ve oksidatif stresin azalması nedeniyle kanser hücrelerinin gelişimine koruyucu bir etki yapabilir, artı dengeli kan şekeri ve sağlıklı bir kilo verme eğilimi gösterebilir.
Kalp Sağlığını İyileştirir
Bol miktarda tekli doymamış yağlar ve omega-3 gıdaları da dahil olmak üzere geleneksel Akdeniz diyeti özellikle kalp hastalığında belirgin bir azalma ile ilişkilidir. Birçok çalışmada, zeytinyağından alfa-linolenik asit (ALA) bakımından zengin bir Akdeniz diyetinin bir koruyucu etkisi gösterilmiştir. Akdeniz tarzı bir diyetin kardiyak ölüm riskini yüzde 30 ve ani kalp ölümünü yüzde 45 oranında azaltabilir.
Bilişsel Sağlığı Korur ve Ruh Halini Artırabilir
Akdeniz diyeti Parkinson hastalığı doğal tedavisi, hafızanızı korumanın harika bir yolu ve Alzheimer hastalığını ve bunamanın doğal olarak tedavi edilmesi için doğru yönde atılmış bir adım olabilir. Bilişsel bozukluklar beyin, uygun vücut hareketleri, ruh hali düzenlemesi ve düşünce işlemesi için gerekli olan önemli bir kimyasal olan dopaminin yeterli bir miktarını alınmadığında ortaya çıkabilir. Zeytinyağı ve fıstık gibi sağlıklı yağlar, ayrıca bol miktarda anti-inflamatuar sebzeler ve meyveler yaşla ilişkili kognitif düşüşle mücadele ettiği bilinmektedir. Bunlar toksisiteye, serbest radikallere, inflamasyona neden olan zayıf diyetlere veya gıda alerjilerine maruz kalmanın zararlı etkilerini engeller, bu da zayıf beyin işlevine katkıda bulunur. Akdeniz diyetin, Alzheimer oranlarının düşüklüğü ile bağlantılı olmasının bir nedeni de budur.
Şeker Hastalığını Önler / Tedavi Eder
Kanıtlar, Akdeniz diyetinin metabolik sendrom ve tip 2 diyabet de dahil olmak üzere kronik inflamasyona bağlı hastalıklarla mücadelede yardımcı olabilecek anti-inflamatuar bir diyet örneği olarak hizmet ettiğini söylüyor. Akdeniz diyetinin şeker hastalığını önlemede bu kadar faydalı olmasının bir nedeni, kan şekeri düzeylerini kontrol eden bir hormon olan aşırı insülini kontrol altına almasıdır. Kan şekeri düzeylerini bir bütün denge ile düzenleyerek vücut yağları daha verimli şekilde yakar ve daha fazla enerjiye sahip olur. Bol miktarda taze ürün ve yağ içeren düşük şekerli bir diyet doğal bir diyabet tedavisidir. Akdeniz insanları, uyandığında 1-2 saat içinde dengeli bir kahvaltı yiyerek günün en düşük olduğu anda kan şekeri dengeleyerek başlıyor. Daha sonra genellikle, lif ve sağlıklı yağlarla dolu, günde üç öğün yemek yiyorlar. Birçok kişi en büyük yemeğini gün ortasında yerler, bu da o yiyecekleri hala aktifken enerji için kullanmalarını sağlar.
Akdeniz Diyet Tarifleri
Diyetinizde daha fazla sebze, balık, bakliyat, meyve, otlar ve kaliteli proteinler eklemek için bazı basit tarifler:
• Kabaklı Noodle & Marinara Sos Tarifi
Kabak Noodle
Bu Kabaklı Noodle ile Marinara Sos Tarifi, lezzet, lif ve C vitamini dolu harika bir tariftir.
Malzemeler:
6 orta boy yeşil kabak 2-4 büyük domates, doğranmış 1 kırmızı biber Acı biber 2 diş sarımsak, ezilmiş 1 kap kurutulmuş domates 1 tatlı kaşığı bal 1/4 kap sızma zeytinyağı 2 yemek kaşığı yaze kekik, kıyılmış 3/4 çay kaşığı deniz tuzu 2 yemek kaşığı kıyılmış taze fesleğen
Hazırlanışı:
Tüm bileşenleri (zeytinyağı ve kabak hariç) bir blendera koyun ve pürüzsüz olana kadar karıştırın. Sonra bir kaseye döküp zeytinyağıyla karıştırın. Kabakları spiral dilimleyici yardımıyla noodle/makarne haline dönüştürün. Kabakların üzerine sosu döküp servis edin.
• Humus tarifi
Humus Tarifi
Bu Humus tarifi sebzeler tüketmek için mükemmel bir yoldur. Harika bir atıştırmalıktır ve iyi lif doludur. Ayrıca yapmak kolay ve hızlıdır.
Malzemeler:
kırmızı biber 2 kap nohut, suda bekletilmiş ⅓ kap tahin ¼ kap limon suyu 2 diş sarımsak, kıyılmış 1 çorba kaşığı zeytinyağı 1 tatlı kaşığı deniz tuzu
Hazırlanışı:
Tüm malzemeleri bir blendera yerleştirin ve pürüzsüz olana kadar karıştırın.
• Rezene Elma Çorbası Tarifi
Rezene Elma Çorbası
Bu çorba tarifi lezzetli ve besleyicidir. Sadece 6 malzeme gerekiyor ve yapması çok kolaydır.
Malzemeler:
2 soğanlı rezene, sapları çıkarılmış ve doğranmış 2 çorba kaşığı hindistan cevizi yağı 2 büyük elma, soyulmuş ve doğranmış tavuk suyu 1 soğan, doğranmış 2-3 dal kekik
Hazırlanışı:
Büyük bir kapta hindistancevizi yağı ısıtın. Soğanın yumuşak ve neredeyse kahverengi olana kadar yaklaşık 10-15 dakika boyunca düşük veya orta derecede ısıtın. Rezene ve elma ekleyin ve yumuşayana kadar 5-10 dakika pişirin. Tavuk suyu ve kekik ekleyin ve pürüzsüz ve kremsi olana kadar bir blenderdan geçirin. Sonra çorbayı servis edin.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post Akdeniz Diyeti: Sağlık Faydaları Ve Birkaç Tarif appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: http://ift.tt/2iTDmcO
0 notes