#Cumhuriyet Arşivi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şair, Darphane Grevinde... / Refik Durbaş Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, 1467 yılından beri faaliyet gösteren ülkenin önemli kurumlarından biri. Görevleri şöyle özetlenebilir: Tedavül ve hatıra paraların; Cumhuriyet altınlarının basımı; değerli madenlerin analizi ve ticaretinin düzenlenmesi; her türlü resmi damga ve mührün, madalya ve nişanın üretimi; pasaport, nüfus cüzdanı, damga ve harç pullan başta olmak üzere tüm kıymetli kâğıt ve güvenlikli kâğıdın imalatı... Darphane’de çalışan Basın-İş üyesi 257 işçi 7 aydan beri işverenle Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri yapıyordu. Anlaşmaya varılamaması üzerine 7 Temmuz’da grev kararı aldılar. Darphane’de 25 yıl önce de bir grev yaşanmıştı ve bu kurumun tarihinde ilk grevdi. Cemal Süreya, şiir yanında “Günler” başlığı altında kısa notlar yazar, bunları numara koyarak yayımlardı. “949. Gün” başlıklı “Günler”de bu grevi anlatır, çünkü bir dönem o da Darphane’de müdürlük yapmıştır. Müdürlüğe yeni başladığı günlerde eski Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün kardeşi gelir. Kiloluk bir altın külçeyi sikke altına dönüştürmek istemektedir. Ama bu yasalara göre mümkün değildir, çünkü Darphane altın basımı işini yalnız sarrafların getirdiği külçelere yapmaktadır. Bunun üzerine “sarraflara tam ve acımasız bir tekel durumu kazandıran bu uygulamanın yasal dayanaklarını araştırmaya” başlar. Bir tüzük, bir yönetmelik, bir genelge, bir karar, bir emir? Hiçbir şey yoktur. Bu işten yalnızca İstanbul’daki 23 sarraf yararlanmaktadır. Süreya, Maliye Bakanlığı’na bir yazı yazarak durumu özetler ve büyük ölçüde vergi kaçakçılığına yol açan bu uygulamanın önlenmesini ister. Çok uzun bir süre yazısına yanıt gelmez. Sonunda, bütün bürokratik görgü ve nezaket kurallarını bir yana iterek bakanlıktan yanıt isteyen ikinci bir yazı, bir tenkit yazısı yazar. Fakat yanıt olarak zamanın Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon’un bizzat kendisi gelecektir. Bakan, Darphane’ye gazap içinde girer. “Kapalı yerleri görmek istiyorum! Kapalı yerleri gösterin bana!” diye bağırıp çağırmaya başlar. Her yer gösterilir. İş şakaya vurularak, en küçük çekmecelerin gözleri bile açılır. Bakan, bu kez de “Arşivi görmek istiyorum! Reşat altınların kalıpları nerde?” diye kükrer. Oysa arşiv, Sultanahmet’te, Damga Matbaası bölümündedir. Ertesi gün arşiv de gezilir. Bu kez yüzü gülüyordur Bakan’ın. Tam arabaya binerken Cemal Süreya parmağını kaldırarak herkesin duyabileceği bir sesle şöyle der: “Beyefendi, bir kapalı yer daha vardı, ama onu size göstermeyeceğiz...” Bakan şaşırır, bir an ne yapması gerektiğine karar veremez. Süreya hemen ekler: “O da bizim gönlümüz...” İki gün sonra bakanlıktan, “Darphaneyi gezdim, pis buldum” diye başlayan bir yazı gelir. Cemal Süreya’nın sekiz on maddelik bu yazıya verdiği yanıt şu olacaktır: “Evet o gün Darphane gerçekten pisti. Ama tarihinde ilk kez olarak ve bir iki saat...” Cemal Süreya hayatta olsaydı bugün de grevdeki Darphane çalışanlarının yanında bulunurdu. Kuşkunuz olmasın! - Refik Durbaş, Şair, Darphane Grevinde... (Şiirin Gizli Tarihi) - Tipografik Fotoğraf: Zeliha Betül Ercan (Cemal Süreya)
#Cemal Süreya#Refik Durbaş#Şair Darphane Grevinde#Şair#Darphane#Grev#Şiirin Gizli Tarihi#Anı#Cemalettin Seber#Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon#Teftiş#Denetleme#Tipografik Fotoğraf#Zeliha Betül Ercan#Yürekbalı#Altın#Sarraf#Kuyumcu#Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü#Altın Külçe
9 notes
·
View notes
Text
Parlamento tarihi dijitale aktarılıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/193748/parlamento-tarihi-dijitale-aktariliyor/
Parlamento tarihi dijitale aktarılıyor
TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı’nın parlamento tarihine ait tüm arşiv materyalinin tasnif ve dijitalleştirme işlemlerini yaparak uzaktan erişime açmak amacıyla başlattığı çalışma sayesinde 30 milyona yakın belge kataloglanırken, bu belgelerden 12 milyonu ise dijital ortama aktarıldı.
ANKARA (İGFA) – Bir süredir uygulanan Kağıtsız Parlamento Projesi ile Türkiye bilişim ödülleri programında birincilik ödülü alan TBMM, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un talimatıyla başlayan Dijital Parlamento Projesi ile de dijital dönüşüm çalışmalarına hız verdi. TBMM arşivine tek bir portal üzerinden ulaşılarak yerleşke içerisinde bulunan kullanıcıların erişimine açılması için tüm arşiv belgelerinin dijital ortama aktarıldığı “Arşiv Yönetim Sistemi” yazılımı, kurum imkanlarıyla yapıldı.
Fizibilite çalışmaları 2022’de başlayan “Arşiv Yönetim Sistemi” yazılımı geçen sene devreye alındı ve bu sene veri aktarımı başladı. Bu sistem, Türk parlamento tarihine ait arşiv belgelerine; kişi adı, yer adı, tarih, belge numarası, konu başlığı gibi filtrelerle tarayarak çok hızlı şekilde erişim imkanı sağlıyor. Yeni sistemle, tüm arşiv koleksiyonlarında aynı anda araştırma yapmak mümkün hale geliyor.
GÖRÜNTÜLERİN, SİSTEMDE TAM METİN OLARAK ARAŞTIRILMASI MÜMKÜN
Sisteme yüklenen toplam dijital görüntü sayısı 12 milyona ulaşırken, yıl sonuna kadar 1 milyon görüntünün daha sisteme yüklenmesi planlanıyor. Bu görüntülerin sistemde tam metin olarak araştırılması da mümkün olacak.
Çalışma kapsamında TBMM’nin tüm birimlerinin belge erişim süreçleri bakımından çevrim içi hale getirilmesi de hedeflendi.
Arşivde muhafaza edilen belgeler arasında şunlar yer alıyor: İstiklal Mahkemeleri, Yassıada, Yüce Divan (Divan-ı Ali) dosyaları, Meclis-i Mebusan, Meclis-i Ayan, TBMM (1920-1960 / 1983-), Milli Birlik Komitesi (1960-1961), Temsilciler Meclisi (1961), Kurucu Meclis (1961), Millet Meclisi (1961-1980), Cumhuriyet Senatosu (1961-1980), Milli Güvenlik Konseyi (1980-1983), Danışma Meclisi (1980-1983), Gizli Celse Zabıtları, İstiklal Madalyaları, Hatay Devleti, kanunlar, kararlar, genel kurul tutanakları, önergeler, kadükler, komisyonlar, dergiler, gazeteler, kitaplar.
Öte yandan TBMM Kütüphanesinde 2007’den bu yana ulusal basılı medyanın görüntü arşivi bulunuyor.
TBMM’nin resmi internet sitesinde yer alan habere göre ayrıca 1831 tarihinden itibaren yayımlanmış 2 bin 459 adet dergi ve 782 gazetenin de dijitalleştirme sürecinin de başladığı öğrenildi.ç
Proje kapsamında Akşam, Yeni Şafak, Cumhuriyet, Millet, Milliyet, Tercüman, Türkiye, Vakit, Vatan gazetelerinin de aralarında bulunduğu 116 farklı gazetenin yaklaşık 5 milyon görüntüsü arşiv sistemine yüklendi. TBMM’ye günlük gelen tüm ulusal gazeteler ise 1 Ekim 2024 tarihi itibarıyla Arşiv Yönetim Sistemi’ne dijital olarak yükleniyor.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
İsyan Çıkaracakmış!
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
DEM Partisi Eşbaşkanı, Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan, Mardin’de 4 Kasım 2024 günü şu tehdidi savurdu:
“Çok iyi bilsinler ki, Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa Kürt halkı da onu yapacaktır!”
Değerli Dostlar,
Şeyh Sait ve Seyit Rıza, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyanlar örgütlemişlerdi.
Tuncer Bakırhan da tıpkı onlar gibi, 101 yıllık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyan başlatacağını ilan etmiştir!
ŞEYH SAİT İSYANI
Şeyh Sait isyanı 8 Şubat 1925 Pazar günü başladı.
Şeyh Sait, 1865 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde doğmuş, Zaza bir aileye mensup Nakşibendi şeyhidir.
Türk devleti, isyanı 31 Mart 1925 günü bastırdı, elebaşı Şeyh Sait ve yandaşlarını yakaladı. İsyancılar İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Elebaşı Şeyh Sait ile birlikte 29 isyancı idam edildi.
Şimdi gelin, Şeyh Sait isyanını, 25 yıldır İmralı’da yatmakta olan PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’dan dinleyelim!
Terörist elebaşı Öcalan, 1 Ocak 2000 Cumartesi günü şunları anlattı:
“Şimdi artık benim devletime hizmet için neler yapabileceğimi konuşmalıyız. Bazı hususları tek tek anlatmak istiyorum.
Boş yere akıtılan kanların, çekilen çilelerin artık son bulması lazım.
Mesela Şeyh Sait hadisesinin altında İngiliz vardır. Hem kışkırtma hem de maddi anlamda her türlü desteği vermiştir.
Şeyh Sait zaten kendisi büyük bir zengindi, toprak ağası idi. Aslen Palulu idi ama Hınıs’ta oturuyordu, binlerce davarı vardı, ticareti iyi idi. Ne oldu, ‘Gel’ dediler, ‘Kürdistan’ı kurup seni de kral yapalım.’ Hırsa kapıldı, tabii İstanbul’daki Vanlı Seyit Abdülkadir de İngilizlerle beraber bu işin militanlarındandı.
Önce Kürtçü değilim, şeriat elden gidiyor diye başkaldırıyorum dedi, ama Kürtçü oldu, yani tutarsızdı. Netice bir sürü ölüm ve acı, daha da önce söylediğim gibi, şiddet zaman zaman aşırı da olsa genç Cumhuriyet kendisini korumuştur.”
Değerli Dostlar,
Tekrar ediyorum, Şeyh Sait hakkındaki yukarıdaki sözler benim değil, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıdır!
SEYİT RIZA’NIN DERSİM İSYANI
Şimdi gelelim, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın kendisine örnek olarak aldığı Seyit Rıza’ya…
21 Mart 1937 Pazar günü, Seyit Rıza Dersim İsyanı’nı başlattı.
30 Temmuz 1937 Cuma günü İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bir mektup gönderdi.
Daktiloyla Fransızca yazılmış olan bu mektup, el yazısıyla “Dersim Generali Seyid Rıza” olarak imzalanmıştır!
Mektubun Fransızca aslı, Türkiye’de ilk kez Türk Milletine Suikast adlı kitabımda yer almıştır (Aralık 2022’de Nergiz Yayınları tarafından yayımlanmıştır).
Mektubun Türkçe Çevirisi
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na
Dersim-Kürdistan
30 Temmuz 1937
“Sayın Bakan,
Yıllardan beridir Türk Hükümeti, Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve bu amaçla gazete ve Kürt dili yayınlarını yasaklamakta, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın verimli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına zorunlu göçler düzenleyerek bu halka baskı yapmaktadır.
Son günlerde Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir antlaşma sonucu bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkışmıştır.
Bu olay karşısında Kürtler, göçün uzak yollarında can vermek yerine kendilerini korumak için 1930’da Ağrı Dağı’nda, Zilan ve Beyazıt Ovası’nda olduğu gibi silahlara sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemde vahşi bir savaş ortalığı kırıp geçirmektedir.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direnişimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombaladılar, yangınlar çıkardılar ve savunmasız kadın ve çocukları öldürdüler. Böylece Türk Hükümeti, tüm Kürdistan halkına zulüm ederek yenilgisinin intikamını alıyor.
Hapishaneler yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin ıssız bölgelerine sürülüyor.
Üç milyon Kürt ülkesinde bulunuyor ve sadece soylarını, dillerini, geleneklerini, kültürlerini ve uygarlıklarını koruyarak barış ve özgürlük içinde yaşamak istiyor. Kürt halkı, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.”
Dersim Generali
Seyit Rıza
Şimdi iki soru ve iki cevabımız var:
Birinci soru: Seyit Rıza bu mektubu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na nasıl gönderdi?
Cevap: İngiliz belgelerinden öğreniyoruz, Seyit Rıza mektubunu İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne göndermiş ve onlardan mektubun Londra’ya ulaştırılmasını rica etmiş.
İkinci soru: Peki, İngilizler Seyit Rıza’nın mektubuna cevap vermişler mi?
Cevap: İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği, Seyit Rıza’nın mektubunu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na şu el yazısı kısa notla birlikte göndermiş:
Mektubun Türkçesi:
23 Eylül 1937
“Seyit Rıza’dan almış olduğumuz bir mektubun kopyasını ekte sunuyoruz.
Söylememize gerek yok, Seyit Rıza’ya mektubunu aldığımıza dair bir teyit göndermedik.”
Son bir soru: Seyit Rıza’nın mektubunu alan İngiltere Dışişleri Bakanlığı bir cevap vermiş mi?
Cevap: Evet vermiş, ama Seyit Rıza’ya değil! Cevabını İstanbul’daki Büyükelçiliğe göndermiş.
İşte o mektubun Türkçesi:
Britanya Büyükelçiliği, İstanbul
5 Ekim 1937
“Seyit Rıza’dan aldığınız mektubun bir kopyasını iliştirdiğiniz 23 Eylül 1937 tarihli (E 5529/466/44) mektubunuz için teşekkür ederiz.
Eğer bu mektubun varlığından Türk Hükümetini resmi olmayan yoldan haberdar eder ve bu mektubu hiç dikkate almadığımızı bildirirsek iyi bir izlenim yaratmış olacağımıza inanıyoruz.
Böyle davranmamıza sizin herhangi bir itirazınız var mı?
Seyit Rıza’nın mektubunun size hangi yoldan ulaşmış olduğunu da bilmek isteriz.”
Son Değerlendirme
Dersim isyanının elebaşı Seyit Rıza, İngilizlerden yardım dileniyor.
Tarihte, yabancılardan yardım ve merhamet dileyerek bağımsızlığını elde etmiş bir halk var mı?
İngilizlerden yardım dilenen Seyit Rıza’nın onurlu ve şerefli bir kişi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Seyit Rıza’nın yardım dilendiği İngilizler, mektubuna cevap bile vermiyorlar! İngilizler, Seyit Rıza’nın mektubunu dikkate bile almıyorlar!
Seyit Rıza’nın o çok güvendiği İngilizler, “Seyit Rıza’nın mektubundan Türk Hükümetini haberdar edelim, böylece Türk Hükümeti üzerinde iyi bir izlenim yaratalım” diyorlar!
Onur ve şeref gibi yüce değerleri bir yana bırakalım; Seyit Rıza’nın sömürgeci İngilizleri hiç anlamamış, hiç öğrenmemiş olmasına ne diyelim?
“İngilizlerin dostları yoktur, çıkarları vardır” deyimini bile bilmeyen, bilgisiz ve bilinçsiz Seyit Rıza, silaha sarılıp Türkleri arkadan vurmakla hem çok sayıda günahsız Kürt’ün ölmesine neden olmuş hem de Türk milletine suikast düzenleyenlere uşaklık yapmıştır.
Değerli Dostlar,
Dersim İsyanı’nın elebaşı Seyit Rıza ve yandaşları Türk devletinin askerleri tarafından yakalandı. Yargılandı. 15 Kasım 1937 günü idam edildiler.
Çok büyük çoğunluğu eğitimsiz ve mesleksiz bırakılmış Kürt vatandaşlarımızı yalanlarla kışkırtmadan önce, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın başlattıkları isyanların nasıl sonuçlandığını bir kez daha okuyup öğrenmesi gerekmiyor mu?
Yılmaz Dikbaş
1 note
·
View note
Photo
Taksim, Camlı Köşk Aile Kahvesi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. (Cengiz Kahraman Arşivi).
#türkiye#istanbul#taksim#camlı köşk aile kahvesi#29 ekim#cumhuriyet bayramı#cumhuriyet#tarih#cengiz kahraman arşivi
81 notes
·
View notes
Photo
Borsa güne düşüşle başladı Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, açılışta yüzde 1,17 azalarak 120.711,70 puana düştü. Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, açılışta yüzde 1,17 azalarak 120.711,70 puana düştü.
#başladı#Borsa#düşüşle#güncel haber cumhuriyet#güncel haber emine bulut#güne#haber akademisi#haber arşivi#haber dinle#son dakika haber barış pınarı
0 notes
Text
Adım Adım Kadın Erkek Eşitliği
1843 Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı. 1847 Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı. 1856 Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı. 1858 Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. 1858 Kız Rüştiyeleri açıldı. 1869 Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen (haftalık) Terakk-i Muhadderat dergisi yayımlandı. 1869 Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. 1870 Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı. 1871 Mecelle'nin (Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi. 1876 Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1897 Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı. 1913 Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1914 Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı. 1914 İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı. 1921 Darülfünunda karma öğretime geçildi. 1922 Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı. Haziran 1923 Nezihe Muhittin'in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi. 29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. 17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanunu'nu kabul edildi. Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. 1930 Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1930 Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı. 1930 Doğum izni düzenlendi. 10 Haziran 1933 Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu. 26 Ekim 1933 Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. 5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 8 Şubat 1935 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı. 8 Haziran 1936 İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi. 1937 Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı. 1945 Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. 1949 Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı. 1950 İlk kadın belediye başkanı (Müfide İlhan) Mersin'den seçildi. 1952 Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı. 1965 Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı. 22 Aralık 1966 Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı. 26.03.1971 İlk kadın bakan (Türkan Akyol) atandı. 1975 Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City'de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben 1975-85 yılları arasındaki dönem "Kadın On Yılı" olarak ilan edildi. 27 Mayıs 1983 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi. 1985 Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi. 1985 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi. 1987 Devlet Planlama Teşkilatı'nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu. 1989 İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13'e ulaştı. 24 Ocak 1989 İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. 29 Kasım 1990 Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. 1990 Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı. 14 Nisan 1990 Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı. 1990 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı. 1990 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu. 25.10.1990 tarihinde kadın sorunları konusunda ulusal mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı. Eylül 1990 Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı. 1991 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali (Lale Aytaman) Muğla iline atandı. 17-20 Şubat 1992 Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin (INSTRAW) toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye'de kadın konusunda odak noktası olarak kabul edildi. 1993 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı işbirliği ile "Kadının kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal programı Projesi" uygulamaya başlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü proje kapsamında; eğitim programları, araştırma projeleri, pilot projeler ve istatistik/yayın faaliyetleri yürütüldü. 16 araştırma projesinin yanı sıra pek çok eğitim programı ve pilot proje desteklendi, araştırma projelerinin bir kısmı ve toplumsal cinsiyet temelinde farklı konularda oluşturulan özet göstergeler kitap haline getirildi. Ayrıca cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu. 1993 İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı. 1993 Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı. 25 Haziran 1993 Türkiye'nin ilk kadın başbakanı (Tansu Çiller) hükümeti kurdu. 5-8 Aralık 1993 Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı ve Ankara Üniversitesi. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi işbirliği ile "Kadın Kimliği Kongresi" düzenlendi. Kongre gündemini; kadın emeğinin biçimleri, siyasette kadın kimlikleri, kadın bedeninin tanınması, kadın imgesinin üretimi ve dolaşımı, sanatın içinden kadın ve kadın örgütlenme biçimleri başlıklı konular oluşturdu. 1993 Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı. 1994 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve psikolojik danışmanlık, girişimcilik ve el emeğinin değerlendirilmesi konularında hizmet vermek amacıyla Bilgi Başvuru Bankası (3B) kuruldu. 5 Nisan 1994 Dünya Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti .Hükümeti arasında imzalanan İkraz Anlaşması gereğince başlayan İstihdam ve Eğitim Projesi'nin alt bileşenlerinden Kadın İstihdamının Geliştirilmesi Projesi (KİG) Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce yürütülmeye başlandı. Proje kapsamında on altı araştırma projesi gerçekleştirildi, on üç tanesi kitap haline getirildi. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde kitap, makale, tez, seminer, konferans dokümanları ve gazete kesiklerinin derlendiği ve Ankara'nın tek kadın kütüphanesi olarak da nitelendirilebilecek bir Dokümantasyon Merkezi kuruldu. 1000 saydamdan ve web sayfasından oluşan "Kadınlara Görsel Tanıklık" adlı kadın fotoğrafları arşivi oluşturuldu. Kadınların çalışma yaşamlarına dair "Kadın Çalıştıkça" adlı bir belgesel/tanıtım filmi yaptırıldı. Toplumsal cinsiyet yaklaşımını ana plan ve programlara yerleştirmek için resmi, özel ve sivil toplum kuruluşları çalışanlarına yönelik olarak kullanılması planlanan ve modüler bir eğitim materyali olan Toplumsal Cinsiyet Eğitim paketi hazırlandı ve pilot uygulamaları yapıldı. Haziran 2000 tarihinde proje sonuçlandı. 1994 Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans'da kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan "üreme sağlığı" kavramı üzerinde duruldu ve kadın sağlığında "bütüncül" bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla "Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı" hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi. 1995 Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı. 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce Dünya Bankası Japon Hibe Fonundan 1993 yılında elde edilen finansman ile ülkemizde kadın girişimcilere sağlanan finans ve finans dışı hizmetlerin neler olduğunu ve kadın girişimcilerin bu hizmetlere ulaşımlarını ortaya koymak üzere bir araştırma projesi olan Küçük Girişimcilik Projesi gerçekleştirildi. Proje kapsamında belli illerde alan çalışmaları yapıldı ve elde edilen bilgiler kitap haline getirildi. Şubat 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce gönüllü kadın kuruluşları arasındaki iletişim ve dayanışmayı güçlendirmek, bilgiyi yaygınlaştırmak için aylık "Kadın Bülteni" çıkarılmaya başlandı. 11 sayı yayımlandı. 08-11Haziran 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce Sinop'ta sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları temsilcileri, parlamenterler, gazeteciler ve akademisyenlerin katıldığı, "Türkiye'de Kadına Yönelik Politikaların Oluşturulması" konulu dört gün süren bir toplantı düzenlendi. 4. Dünya Kadın konferansı öncesi yapılan bu toplantıda, kurumsallaşma, siyasal alan, çalışma yaşamı, kadın sağlığı ve eğitim konularında kadına yönelik politikalar belirlendi. 17-19 Temmuz 1995 Avrasya ülkeleri kadınları arasındaki işbirliğini geliştirmek, Pekin Konferansında Türkiye ile birlikte hareket edebilmelerine yardımcı olmak amacıyla KSSGM ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı Başkanlığı (TİKA) işbirliği ile "Pekin'e Giderken; Avrasya Ülkeleri Kadınları İşbirliği Kongresi" başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi. Kongrenin sonuç bildirgesinde bir işbirliği grubu oluşturulması tavsiye edildi. Bu doğrultuda 27-29 Mart 1996 tarihleri arasında Ankara'da "Avrasya Ülkeleri Kadınları işbirliği Grubu Birinci Toplantısı" gerçekleştirildi. Toplantıda bu işbirliğinin kurumsallaşması için bir protokol hazırlandı, protokolün yürürlüğe girmesi için yedi katılımcı ülkenin imzasının tamamlanması gerekmektedir. 30 Ağustos 8 Eylül 1995 Türkiye Pekin'de yapılan ve 189 ülkenin katıldığı 4. Dünya Kadın Konferansı'na katılarak taahhütleri çekincesiz olarak kabul etti. Kasım 1995 Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin (ÇATOM) ilki Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı. 1996 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce, 4. Dünya Kadın Konferansı'nda kabul edilen eylem planı ve taahhütler çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, gönüllü kadın kuruluşları, siyasal partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve basının katılımı sağlanarak ulusal eylem planı hazırlandı. 1996 Kadın Çalışmaları alanında ilk yüksek lisans diploması İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı tarafından verildi. 1996 4. Dünya Kadın Konferansında verilen taahhütler gereğince Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gönüllü kadın kuruluşlarının katılımıyla kadın sorunlarının yoğunlaştığı dört alanda; eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam komisyonları oluşturuldu. 29 Haziran 1996 Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu'nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 27.12.1996 tarih ve 228600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan kararda verilen bir yıllık süre içinde yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle erkeğin zinası 27.12.1997 tarihinden itibaren suç olmaktan çıktı. 1996 Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde "Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı" kuruldu. 1997 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda 13 il valiliği bünyesinde "Kadının Statüsü Birimleri" kuruldu. 22 Mayıs 1997 Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı. 19.11.1997 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı. 18 Ağustos 1997 Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran 4306 sayılı kanun yürürlüğe girdi. 13-14 Kasım 1997 Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman bakanların çalışma alanları ile ilgili konularda Avrupa Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını teşvik etmek olan Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa Bakanlar Konferansı'nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce İstanbul'da gerçekleştirilen konferansa Avrupa Konseyine üye 40 ülkeden 38'i katıldı. 176 kişinin katıldığı konferans sonucunda üye ülkelerin eşitlik politikalarına yön verecek bir deklarasyon hazırlandı. 23 Haziran 1998 Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. Gerekçeli karar 13.03.1999 tarih ve 23638 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı. 17 Şubat 1998 743 sayılı Türk Medeni Kanun'un yerini almak üzere Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Türk Medeni Kanunu Tasarısı Adalet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa yaptığı bir toplantı ile kamuoyunun bilgisine sunuldu. 21 Ekim 1998 Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re'sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı. 1998 İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası" gibi ifadelerin kullanılması sağlandı. 1998 Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin ana hedefleri çerçevesinde Türkiye'de kadının durumunu değerlendirmek amacıyla bir Araştırma Komisyonu kuruldu ve hazırlanan rapor kitap olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce yayımlandı. 17 Ocak 1998 Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi. 1998 Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı. 1998 Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu. 1999 İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni kurdu. 20 Mart 1999 Barolar bünyesindeki Kadın Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla "Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları Ağı (TÜBAKKOM)" kuruldu. Giderek artan komisyonların sayısı 2001 yılı itibariyle kırk civarındadır.. TÜBAKKOM bünyesindeki Kadın Danışma Merkezlerinin kurumsallaşmış olarak sayısı iki olmakla birlikte pek çok komisyon danışma hizmetleri de vermektedir. Eylül 1999 Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı. 1999 Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu. 16 Aralık 1999 Kadınların yaşadığı ayrımcı uygulamaların giderilmesine yönelik kurumsal mekanizmaların oluşturulması çalışmaları çerçevesinde Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Norveç Büyükelçiliği işbirliği ile "Eşitlik Ombudu Ne Kadar İşlevsel? Norveç Deneyimi" konulu bir konferans düzenlendi. 14 Mayıs - 14 Haziran 2000 Kadın sorunlarını gündeme getirmek, tartışmalara her yöredeki kadınların katılımını sağlamak amacıyla Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, valilikler, barolar, üniversiteler ve gönüllü kadın kuruluşlarının işbirliği ile ülke genelinde "2000 Yılı Kadın Toplantıları" adı altında panel, konferans, şenlik, sergi vb. yaklaşık 200 etkinlik gerçekleştirildi. 01 Mart 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce yapılan çalışma çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde "Kadın Erkek Eşitliği Daimi Komisyonu" kurulmasına dair hazırlanan teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda görüşülerek, anılan Komisyon yerine "Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu" kurulması yönünde karara varıldı. Kurulun oluşturulması TBMM içtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair çalışmaların tamamlanmasını beklemektedir. 16 Mayıs 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu işbirliği ile Avrupa Birliğine uyum sürecinde toplumsal cinsiyet eşitliği açısından Anayasanın değerlendirildiği "Avrupa Birliğine Giriş sürecinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Kadın Erkek Eşitliği Politikaları" konulu panel düzenlendi. 5-9 Haziran 2000 Türkiye, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformunun sonuçlarının değerlendirilmesi, tam olarak uygulanmasının sağlanması, yeni eylem ve girişimlerin belirlenmesi amacıyla New York'ta yapılan "Kadın 2000:21.Yüzyıl İçin toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış" konulu Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumuna katıldı. Türkiye tarafından teklif edilen, kadın erkek eşitliği bakış açısının ana plan ve politikalara yerleştirilmesi, kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi, erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetlerinin kadınlara yönelik şiddet türleri arasında yer almasının yanısıra diğer temel konulardaki önerilerin Sonuç Belgesinde yer alması sağlandı. 8 Eylül 2000 Ek İhtiyari Protokol Türkiye tarafından imzalandı. Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alındı. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile Sözleşmenin taraf devletler tarafından ihlali durumunda kişilere ve kişilerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesine yapılacak şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisi tanınmaktadır. 26 Ekim 2000 Kadına yönelik uluslararası sözleşme ve konferanslarda, eşitlikçi bir toplumsal yaşamın gereği olarak vurgulanan ders kitapları ve müfredatın eğitimin ilk basamağından başlayarak cinsiyetçi öğelerden ayıklanması hedefi doğrultusunda Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce "Eğitim Materyallerinde Cinsiyetçi Ögeler" konulu panel ile "Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik 1928'den Günümüze" konulu fotoğraf sergisi düzenlendi. Toplantıya ilişkin dokümanların derlendiği "Eğitim Materyallerinde Cinsiyetçi Öğeler" adlı kitap ile ayrıca "Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik" adlı bir araştırma kitap olarak yayımlandı. 24 Kasım 2000 Ülkemizde giderek artmakta olan töre cinayetlerine karşı kamuoyu oluşturmak üzere "25 Kasım Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Günü" nedeniyle Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Şanlıurfa Valiliği işbirliği ile "Kadına Yönelik Şiddet" konulu bir panel düzenlendi. Panel resmi düzeyde töre cinayetlerine karşı duruşun zeminini oluşturdu. 17 Şubat 2001 Türk Medeni Kanunu'nun yıldönümü nedeniyle TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Medeni Kanun Tasarısının eşitlikçi özünün korunarak yasalaşması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşları tarafından kamuoyu oluşturma faaliyetlerinde bulunuldu. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce "Türk Medeni Kanunun'un Kabulünün 75. Yıldönümü 2001 Gündemimiz: Tasarının Yasalaşması" konulu, tasarı ile öngörülen değişikliklerin değerlendirildiği bir panel gerçekleştirildi. Kadın dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla "Medeni Yasa Tasarısı İçin Hep Birlikte" yürüyüşü gerçekleştirildi. Nisan 2001 Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün katkılarıyla Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Raporu'nda, eşitlik politikaları için bir alt yapı oluşturulması, hazırlanan tüm plan ve politikaların bu madde ile uyumlu olması gerekliliğinin sağlanması, aynı zamanda devletin eşitliği sağlamak için olumlu ayrımcılık dahil her türlü tedbiri almasının yolunu açmak üzere Anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesine bir fıkra eklenmesi önerisi; ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü teşkilat yasasının çıkarılması; farklı statü hukukuna bağlı olarak çalışanların doğum izinlerine ilişkin farklı düzenlemelere son verecek ve ebeveyn izni müessesesini tesis edecek kanun tasarısının yasalaşmasının yanısıra ilgili her konuda işbirliğine gidilmesini öngören kısa ve uzun vadeli hedeflerin yer alması sağlandı. 16 Mayıs 2001 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce, Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Plan ve Politikalara Yerleştirme Stratejisini benimseyen ülke örnekleri konusunda bilgilenmeyi sağlamak üzere Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Devlet Sekreteri'nin deneyimlerini aktardığı "Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Plan ve Politikalara Yerleştirme: Hollanda Deneyimi" başlıklı bir konferans düzenlendi. 21 Haziran 2001 TBMM Adalet Komisyonunca kabul edilen Türk Medeni Kanunu Tasarısı Genel Kurula sevk edildi. 27-29 Haziran 2001 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce, Norveç Büyükelçiliğinin katkılarıyla Ankara'da "Türkiye'de Kadın Politikaları ve Kurumsallaşma" konulu bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya ilgili kamu kuruluşları, üniversitelerin Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşları temsilcileri katıldı. Toplantıda, hukuk, eğitim, çalışma yaşamı ve şiddet başlıkları altında çalışma grupları oluşturularak önümüzdeki dönem için hedefler belirlendi. 22 Kasım 2001 Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM tarafından kabulü 1 Ocak 2002 Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesi 30 Temmuz 2002 CEDAW Ek İhtiyari Protokolünün onaylanması.
Not: Kanunlar kağıt üzerinde uygulayan yok...
12 notes
·
View notes
Text
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Perşembe günü başlayan ve Pazar akşamına kadar devam edecek olan 17. Uluslararası Ayvalık Zeytin Hasat Festivali’nin ikinci gününde Ayvalık Ticaret Odası'nın "Sektörel Arşivi", Yeliz Pulat Narin'in "Hasat Kokuları", Hayrettin Filiz'in "Cumhuriyet Tarihi'nin İlk Yıllarında Ayvalık'ta Zeytinciliğin Basına Yansımaları" ve Gazeteci Doğan Doğan'ın "Zeytin Ağaçlarının Silüeti" resim sergisinin…
View On WordPress
0 notes
Text
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Perşembe günü başlayan ve Pazar akşamına kadar devam edecek olan 17. Uluslararası Ayvalık Zeytin Hasat Festivali’nin ikinci gününde Ayvalık Ticaret Odası'nın "Sektörel Arşivi", Yeliz Pulat Narin'in "Hasat Kokuları", Hayrettin Filiz'in "Cumhuriyet Tarihi'nin İlk Yıllarında Ayvalık'ta Zeytinciliğin Basına Yansımaları" ve Gazeteci Doğan Doğan'ın "Zeytin Ağaçlarının Silüeti" resim sergisinin…
View On WordPress
0 notes
Text
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Perşembe günü başlayan ve Pazar akşamına kadar devam edecek olan 17. Uluslararası Ayvalık Zeytin Hasat Festivali’nin ikinci gününde Ayvalık Ticaret Odası'nın "Sektörel Arşivi", Yeliz Pulat Narin'in "Hasat Kokuları", Hayrettin Filiz'in "Cumhuriyet Tarihi'nin İlk Yıllarında Ayvalık'ta Zeytinciliğin Basına Yansımaları" ve Gazeteci Doğan Doğan'ın "Zeytin Ağaçlarının Silüeti" resim sergisinin…
View On WordPress
0 notes
Text
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Çok Renkli Hasat Festivali Devam Ediyor
Perşembe günü başlayan ve Pazar akşamına kadar devam edecek olan 17. Uluslararası Ayvalık Zeytin Hasat Festivali’nin ikinci gününde Ayvalık Ticaret Odası'nın "Sektörel Arşivi", Yeliz Pulat Narin'in "Hasat Kokuları", Hayrettin Filiz'in "Cumhuriyet Tarihi'nin İlk Yıllarında Ayvalık'ta Zeytinciliğin Basına Yansımaları" ve Gazeteci Doğan Doğan'ın "Zeytin Ağaçlarının Silüeti" resim sergisinin…
View On WordPress
0 notes
Text
İzmir 9 Eylül’e hazır
https://pazaryerigundem.com/haber/187311/izmir-9-eylule-hazir/
İzmir 9 Eylül’e hazır
İzmir’in kurtuluşunun 102’nci yıl dönümünü kutlama etkinlikleri 9 Eylül sabahı Zafer Yürüyüşü ile başlayacak. Saat 09.00’da Basmane Karakolu önünden başlayacak yürüyüş, tarihi güzergâhında yapılacak. İzmirliler akşam da Fener Alayı ve Haluk Levent konseriyle coşacak. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, tüm İzmirlileri sabah yapılacak Zafer Yürüyüşü’nden başlayarak tüm güne yayılan etkinliklere davet etti.
İZMİR (İGFA) – Kuruluşun ve kurtuluşun şehri İzmir, özgürlük ve bağımsızlığın sembolü 9 Eylül’ü görkemli bir program ile kutlayacak. İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümü, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenecek çok sayıda etkinlikle kutlanacak. Zafer yürüyüşü, fener alayı ve Haluk Levent konseri gibi organizasyonlara İzmirliler de Türk bayrakları ile katılacak.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “İzmir’in kurtuluş günü 9 Eylül 1922, Türkiye’nin talihinin döndüğü tarihtir. 102. yılında İzmir’in kurtuluş, cumhuriyetin kuruluş bayramı 9 Eylül kutlu olsun! Zafer Yürüyüşü ile başlayacak 9 Eylül kutlamaları gün boyu devam edecek. Tüm İzmirlileri bayraklarıyla bu coşkuyu birlikte yaşamaya davet ediyoruz. Gelin, 9 Eylül’ü İzmir’e yakışan bir görkemle kutlayalım” dedi.
KUTLAMALAR ZAFER YÜRÜYÜŞÜ İLE BAŞLIYOR
9 Eylül kutlamaları, saat 09.00’da Basmane Karakolu önünden Zafer Yürüyüşü ile başlayacak. Anafartalar Caddesi, İkiçeşmelik Caddesi ve Cumhuriyet Meydanı güzergâhında düzenlenecek Zafer Yürüyüşünde 350 metrelik dev Atatürk posteri taşınacak. Korteje İzmir Büyükşehir Belediye Bandosu da eşlik edecek. Saat 10.00’u gösterdiğinde Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtı’na çelenk sunulacak.
HÜKÜMET KONAĞI’NDA BAYRAK TÖRENİ
İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunu canlandıran süvari birlikleri, saat 10.30’da Konak Atatürk Meydanı’nda bulunan Hükümet Konağı’na gelecek ve Yüzbaşı Şerafettin’i canlandıran bir asker tarafından göndere Türk bayrağı çekilecek.
CUMHURİYET MEYDANI’NDA KUTLAMA
9 Eylül kutlamaları, 11.15’te yine Cumhuriyet Meydanı’nda devam edecek. Meydandaki kutlamada İzmir Büyükşehir Belediyesi Dans ve Ritim Topluluğu sahne alacak, ayrıca zeybek gösterisi yapılacak ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Bandosu tarafından marşlar çalınacak.
SÜVARİ BİRLİKLERİNDEN YÜRÜYÜŞ
Hükümet Konağı önünde İzmir’in kurtuluşunu canlandıran süvari birlikleri, saat 17.00’de Cumhuriyet Meydanı ve 1. Kordon Gündoğdu Meydanı güzergâhında yürüyüş yaparak 9 Eylül coşkusunu doruğa çıkaracak.
FENER ALAYINDA 350 METRELİK TÜRK BAYRAĞI TAŞINACAK
Her yıl 9 Eylül’de düzenlenen fener alayı, bu yıl da İzmirlilere unutulmayacak bir gün yaşatacak. Saat 20.15’te başlayacak fener alayının güzergâhı Cumhuriyet Meydanı ve Kültürpark Lozan Kapısı olacak. Fener alayı yürüyüşünde 350 metrelik Türk bayrağı taşınacak. Fener alayına da İzmir Büyükşehir Belediyesi Bandosu eşlik edecek.
HALUK LEVENT KONSERİ
9 Eylül kutlamaları, ünlü sanatçı Haluk Levent’in konseri ile sonlanacak. Sevilen sanatçı, en güzel şarkılarını 21.00’de Kültürpark Çim Alanı’nda seslendirecek.
İZMİR’İN KURTULUŞ BAYRAMI SERGİSİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurtuluşun 102’nci yılı kutlamaları kapsamında hazırladığı “İzmir’in Kurtuluş Bayramı” sergisi de Vasıf Çınar Meydanı’nda 9 Eylül’de saat 16.00’da açılacak. Sergide, 1923 yılından başlayan ve yıllar boyunca “Kurtuluş Bayramı” olarak adlandırılan 9 Eylül’ün, Cumhuriyet’in ilk yıllarında nasıl kutlandığı, dönemin ruhunu yansıtan fotoğraf ve gazete manşetleriyle anlatılıyor. Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) Arşivi’nden fotoğrafların yanı sıra özel koleksiyonlardan fotoğraflarla zenginleşen sergi, 9 Eylül kutlamalarının ilk yıllarındaki büyük coşku ve duygu selini yansıtmayı amaçlıyor. Bugüne kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin birçok sergisine ev sahipliği yapan Vasıf Çınar Meydanı’nda bu kez, “İzmir’in Kurtuluş Bayramı” sergisi ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Dilerim Siz De Üşütürsünüz Bayım
✍🏻 Hayrettin Geçkin
Hayır, izin falan istemedi. Geldi oturdu yanıma. Ne selamını alabildim ne de kimsin diye sorabildim açıkçası. Konuşacak gücüm, kuvvetim de yoktu ayrıca. İkimiz de tetikte kaldık bir süre. Boş bir yer olsaydı belki kalkardım. Eni sonu kafa dinleyecektim bir iki saat. Kimsenin gelip yanımda ahkam kesmesine katlanacak halde değildim üstelik. Televizyonlardan, gazetelerden, sanal ortamlardan, daha doğrusu her şeyden kaçıp o koruluğa sığınmış, bir banka ilişmiştim o gün. Boş bank var mı diye bakınmadım değil. Ne gezer! Herkes kendini dışarıya atmıştı. Kim bilir belki de onlar da benim gibi ağaç kokularının, kuş seslerinin iyi geleceğini düşündüler yorgun ruhlarına.
Hayretle baktım adama: Saç sakal karışık. Hırpani giysiler içinde yarı deli, yarı derviş. Demez mi bakışlarını yüzüme daldırarak: “Direnmesek ekmeğimiz tehlikede. Tehlikede yarınımız. Ağaçlar, kuşlar; börtü böcek tehlikede.” Dün gece yazmaya çalıştığım ama bitiremediğim şiirden yapraklar düşüyordu sanki birer birer adam konuştukça. Düşten yapraklar toprağa, suya, havaya karışıyordu sanki usul usul.
“Onlar engereklerdir/ onlar çıyanlardır / onlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır / tanı bunları / tanı da büyü.” Adam gözbebeklerime yerleşecek gibi söyledi bu dizeleri. Beni Adiloş Bebe’yle karıştırdı sandım ve oralı olmadım. Adam iyiden iyiye yemiş dedim kafayı. Başımı sağa sola çevirip tepkimi ifade etmeyi geçirdim içimden ama durup dururken bela almak olurdu bu. Yapmadım. Yapamadım. Ya adam bana sararsa. Öyle ya!
Bacak bacak üstüne attı. Cebinden tütün tabakasını çıkardı. Bir dal sigara sardı özenle. Bir süre okşadı onu. Yüzünde beliren şefkat parmak uçlarına doğru yürüdü. Parmak uçlarında yumuşattı bir güzel tek dal sigarasını. Ve ardından da tüttürdü. Özgürlüğü çekercesine çekti içine sigarasının dumanını. Dünyayı tütün kokusu aldı. Kaba adam dedim içimden. “Sigara içsem rahatsız eder miyim sizi,” diye sorabilirdi en azından. Kimsede ne nezaket kaldı ne de hoşgörü. Son günlerde herkeste bir acayiplik. Adam bunun açık örneği işte. Görgüsüzün teki.
Dinleyip dinlemeyeceğimi umursamadan: “İnsanları terör örgütü suçlamasıyla hapse atıyorlar. Oysa terörist olan kendileri. Çıkarları yüzünden bozuştukları ortaklarının terörist olduğunu kendileri açıklamadı mı? Beraber yürümediler mi bu yolları? Asıl bunların tutuklanıp birer birer hapse atılması lazım. Bunların her şeyine kayyum atamak lazım asıl. Bunlarda onur, vicdan, utanma arama.” Acı bir kahkaha attı bunları söyler söylemez. Ağzından tükürükler saçıldı sağa sola. Dişlerinin kiri, kanlı gözleri ortaya çıktı. Ürperdim açık söylemek gerekirse. Adam birikmiş öfkesini bana kusacak diye düşündüm bir an. Ben zaten kendime ağır.
“Yeşile düşman bunlar, ağaca, suya… insana…” Adam bunları söylerken nerdeyse ustanın dizelerine uzanıp “onlar ümidin düşmanıdır sevgilim / akarsuyun / meyve çağında ağacın…” diyecek oldum. Hay aksi! Allahtan bu kez salaklığım tutmadı. Başıma gelen bin bir türlü belanın perde perde gözümün önüne inmesinden olmalı. İyi ki de öyle olmuş.
Adamın nerde duracağını, konuşmasını kesip kesmeyeceğini, bana sarıp sarmayacağını kestirmek mümkün değildi artık. Rüzgârı arkasına almış yelkenli gemi gibi ilerliyordu adeta: “Kayyum atanacaksa cumhuriyete kıyanlara, cumhuriyeti halka çok görenlere, ülkeyi karanlık tarikat ilişkilerine peşkeş çekenlere, taciz ve tecavüz yuvası haline gelmiş Kuran Kurslarına atanmalıdır. Kayyum atanacaksa ülkede korku toplumu yaratanlara, hak hukuk adalet diye bir şey bırakmayanlara; uyuşturucularla, çetelerle iş tutan, halka değil bir avuç haramiye çalışan, devletin olanaklarını onlara açanlara, kendi yakınlarının çocuk öldürme makinalarına dönüşmüş özel hastanelerine atanmalıdır. Kayyum atanacaksa bir sürü bakanlığını bütçesiyle har vurup harman savuran, bir siyasi partinin propaganda merkezi gibi çalışan Diyanet İşleri Başkanlığına atanmalıdır. Çıkar çatışması yüzünden ortaklıkları bozulan terör örgüt��nden öğrendikleri marifetlerle ülkeyi cehenneme çeviren bu utanmazların başına çalmalı kayyumlarını.”
Olacak gibi değildi. Canımı dişime toplayıp kalktım adamın yanından. Duyan eden bunları benim söylediğimi sanabilirdi çünkü. Ondan sonra da gel çık işin içinden. Sana bir iftira atarlar ki bunun böyle olmadığını kanıtlamak için bin derenin suyu yetmez. Düşünsenize ülkede yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünü var derseniz kimsenin gülemeyeceği espri yapmış olursunuz.
Adamın benim için söylediklerini duymazdan gelerek uzaklaştım yanından: “Dilerim siz de üşütürsünüz bayım! Onlar için ülkeyi tam kalbinden vurmanın zamanı. Başarıp başaramayacaklarını test ediyorlar. Siz de kenara çekiliyorsunuz. Haklısın bayım. Çünkü herkes bildiği kadar yaşar bu hayatı. Bilinci ve vicdanı kadar da katkı yapar nasıl bir gelecek istiyorsa.”
Otuz kırk metre uzakta boş yer vardı Allah’tan. Hemen iliştim oraya. Bıraktığı yer daha sıcacıktı kalkıp giden her kimse. Belki de o da sıkılmıştı adamın dırdırından. Eğer öyleyse bana ne demeli! Ben niye o kadar kaldım orada. Gerçi burada da kurtulmak kolay olmayacak adamdan.
Memur bey. Hayır ben değildim. Ben değildim memur bey! Bakın aradığınız adam gidiyor işte. Bakın konuşa konuşa gidiyor hem de: “Bu ülke bizim, bu topraklar bizim, bu insanlar bizim, ama onlar bizim değil, bizden değil.” diye diye gidiyor. Memurun aldırdığı yoktu dediklerime. Sürüklemeye başladı. “Burası Yeni Ortadoğu, burası Yeni Afganistan, burası Yeni Suriye, Yeni Irak,” diye sürüklüyordu o da beni.
Türkiye’nin bilmem kaç ilinden büyük, en büyük ilçesinin belediyesine kayyum atanması yeni bir karanlık dönemin başlangıcı. Bundan çok etkilendiğim belli. Kan ter içinde uyandım. Henüz ortalık ağarmamıştı. Pencereyi açtım. Gökyüzüyle kucaklaştık. Kasım ayının serinliğiydi odamı dolduran. Rüyama giren adamı düşündüm. “Direnmesek ekmeğimiz tehlikede. Tehlikede yarınımız. Ağaçlar, kuşlar; börtü böcek tehlikede,” sözlerini dolduruyor kulaklarımı hâlâ. Ben de akıllı bir değilim doğrusunu söylemek lazımsa. Adama, bir ağız açmada / bir adım atmada bütün mesele / korkunun boyunu geçeriz kardeşlerim dizeleriyle eşlik ederdim belki de eğer uyanmasaydım, gördüğüm rüya devam etseydi.
Hayrettin Geçkin
0 notes
Photo
Young fiancés of the young republic: Nesrin, granddaughter of Said Bey, and her fiancé Mehmet Ali Bağana (November 25, 1927) SALT Research, Said Bey Archive.
Genç cumhuriyetin genç nişanlıları: Said Bey’in torunu Nesrin ile nişanlısı Mehmet Ali Bağana, Ankara (25 Kasım 1927) SALT Araştırma, Said Bey Arşivi.
#said bey arşivi#tarih#türkiye#ankara#turkey#history#mustafa kemal atatürk#atatürk#cumhuriyet#25 kasım#1927
27 notes
·
View notes
Text
Yerli NFT platformu ICRYPEX NFT Marketplace yeni projelerini tanıttı!
Yerli NFT platformu ICRYPEX NFT Marketplace yeni projelerini tanıttı!
Yerli kripto para borsası ICRYPEX tarafından kurulan ICRYPEX NFT Marketplace, yeni NFT projelerini gerçekleştirdiği etkinlikte duyurdu. Zorlu PSM Sky Lounge’da gerçekleşen etkinlikte Aziz Nesin’in anıları, Cumhuriyet Gazetesi arşivi ve rekortmen doğa sporcusu Erden Eruç’un NFT’leri tanıtıldı. Etkinliğe NFT sanatçıları, yatırımcıları, Nesin Vakfı, Cumhuriyet Gazetesi, Erden Eruç ve basın…
View On WordPress
0 notes
Photo
__☀️🇹🇷cCc T.C. cCc__ “ TÜM DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN ,, Türkiye tarihinde kadınlar tarafından gerçekleştirilen “ ilk PROTESTO ” nun, 1828 tarihinde İzmir’de yaşandığı ortaya çıktı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’ne İlhan Pınar tarafından bağışlanan belgelere göre, ekmek fiyatlarının zamlanmasına büyük tepki gösteren kadınlar, 3 gün boyunca sokakları işgal etti. Kadifekale, Tilkilik, Namazgah ve Damlacık gibi Türk mahallelerinde gerçekleşen protesto sonunda zam geri alındı. İzmir Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, kökeni Amazonlara kadar uzanan İzmir kadını, farkını 1828 yılında yaptıkları eylemlerle gösterdi. Belgelere göre, dönemin İzmir Valisi Hasan Paşa tarafından verilen izinle yapılan “ekmek zammı” önce erkekler tarafından protesto edildi, ancak sonuç alınamadı. Bu kez kadınlar çocuklarıyla birlikte sokaklara çıkarak, 3 gün boyunca süren protesto gösterilerinde bulundu. İzmirli kadınların bu protestosu sonrasında ekmek zammı, Hasan Paşa’nın devreye girmesiyle geri alındı. 🇹🇷Laik CUMHURİYET Fazilettir.... 🇹🇷Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene.... ☣️☀️🇹🇷cCc @yemisenlioglu1 cCc https://www.instagram.com/p/CMJq3ElDga6N3Qebw0zfM21BbFNeRn8c2817lM0/?igshid=1ihhi69f4lk89
0 notes
Text
Yerli NFT platformu ICRYPEX NFT Marketplace yeni projelerini tanıttı!
Yerli NFT platformu ICRYPEX NFT Marketplace yeni projelerini tanıttı!
Yerli kripto para borsası ICRYPEX tarafından kurulan ICRYPEX NFT Marketplace, yeni NFT projelerini gerçekleştirdiği etkinlikte duyurdu. Zorlu PSM Sky Lounge’da gerçekleşen etkinlikte Aziz Nesin’in anıları, Cumhuriyet Gazetesi arşivi ve rekortmen doğa sporcusu Erden Eruç’un NFT’leri tanıtıldı. Etkinliğe NFT sanatçıları, yatırımcıları, Nesin Vakfı, Cumhuriyet Gazetesi, Erden Eruç ve basın…
View On WordPress
0 notes