#Bu gidişle ben
Explore tagged Tumblr posts
mel-inoe · 7 months ago
Text
aga yok harbiden susmak gerekiyor. şu hayatta kimin gerçekten senin yanında olduğunu asla bilemiyorsun. herkesin yüzü işin sonunda çıkıyor ortaya.
3 notes · View notes
ozlemekk · 2 years ago
Text
aklı olan çomğ edebşyat yazmaz arkadaşlar
3 notes · View notes
mylittlestupidlife · 2 years ago
Text
kalan olmadın, giden olmadın, bana bir kere gülen olmadın
0 notes
kimbuogii · 18 days ago
Text
galiba bu gidişle ben aşkı bulamayacağım, onun da beni bulmaya niyeti yok gibi.
166 notes · View notes
evliyacelebinintorunuu · 10 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
📍 İstanbul Üniversitesi
Mesleğime hızlı bir giriş yapmış bulunuyorum. Arkadaşlarım sen bu gidişle seneye müdür yardımcısı olursun dediler. Ben de müdür bile olurum dedim.😂
Bu zamana kadar öğretmen olarak katıldığın sınavlara artık gözetmen ve salon başkanı olarak katılmak...
Mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin? Ben gösterebilirim. Bu aralar yaşadığım duyguları günü gününe hatta saati saatine paylaşacağım birisine ihtiyacım oluyor. Bu zamanlar benim için çok değerli o yüzden yanımdaki insanları da aynı özenle seçmem gerek. Bu konuda hâlâ zorlanıyorum ama halledeceğim. Mutluluğuma gölge düşürecek insanlara tahammülüm yok.
72 notes · View notes
sezginer35 · 23 days ago
Text
Tünaydın 🚬☕☕
AZİZ NESİN'den
"Bir roman yazdım. Üç ay, geceli gündüzlü bu romana çalıştım. Dünyada herkes birbirini kandırır, yazar kısmı da kendi kendini kandırır. Başkalarına söylemeye utansam bile kendi kendime söyleyebilirim. Roman çok güzel oldu. Gazetelerden birine götürdüm.
"Biz telif roman neşretmiyoruz," dediler.
"Bir kere okuyun!"
"Ne gereği var, halk telif roman sevmiyor."
Bir kitapçıya götürdüm. Daha "Bir romanım var," der demez, "Biz yalnız tercüme romanlar basıyoruz," dedi.
Başka birine götürdüm. O da, "Tercüme varsa getirin, telif roman satılmıyor," dedi.
Nereye gittimse, hepsi birbirinin ağzına tükürmüş. Üç ay, ha babam ha, çalışıp büyük ümitlerle yazdığım roman, kimse görmeden cami kapısına bırakılacak günah çocuğu gibi elimde kaldı. O zaman aklıma geldi. Bizim arkadaşlar, kimi Fransızcadan, kimi Almancadan, kimi İngilizceden, İtalyancadan hikâyeler aparıp Johnson’u Ahmet, Martha’yı Fatma yapıyorlar; sonra kendileri yazmış gibi hikâyenin altına imzalarını çakıp dergilere veriyorlar. Ben niye sanki tersini yapmayayım?
Oturdum, romanda ne kadar Türk adı varsa değiştirdim. Amerikan ismi koydum. Elime bir yerden de New York’un planını geçirdim. Romandaki yer adları da Amerikan'ca oldu. Şimdi sıra geldi, romanın yazarına...Mark Obrien diye bir de ortaya Amerikan yazarı çıkardım.
"Yalnız çeviri roman yayımlıyoruz," diye beni tersyüz eden gazeteye romanı götürdüm. "Size Mark Obrien'den çevirdiğim bir roman getirdim," dedim.
"Çok güzel. Kim bu Mark Obrien?"
"Aaa! Bilmiyor musunuz? Ünlü Mark Obrien yahu! Kitapları bütün dünya dillerine çevrildi."
Romanı okuma gereği bile görmediler; trink paraları sayıp aldılar. Yalnız bana "Yazar ve eseri hakkında bir şeyler yaz," dediler.
Sarıldım kaleme:
"Mark Obrien'in son şaheseri: 'Strugglefor Life'
Amerika’yı yerinden oynatan bu eser bir ayda 4 milyon sattı. Bütün dünya dillerine çevrilen bu kıymetli roman, nihayet 'hayat kavgası' adıyla dilimize de çevrilmiştir."
Mark Obrien efendiye bir de hal tercümesi şişirdim, sormayın. 18 çocuklu ailenin en küçük çocuğu. Babası Philadelphia'da bir çiftçi. Oğlunu papaz yapmak istiyor. Küçük Mark, daha 14 yaşında ilahiyat profesörünün kaba etine iğne batırıp mektepten kovulmak zekâsını gösteriyor. Tıpkı birçok ünlü Amerikan yazarının hayatı gibi… Balıkçılık yapıyor. Hep bildiğiniz hikâye. Derken 40 yaşında ilk hikâyesini ‘Let Us Kiss’ dergisine gönderiyor. Dili, üslubu o kadar bozuk, anlamsız, saçma ki!
Anlayacağınız, uzun bir hal tercümesi. Bizim roman bir tutunsun. Kitapçılar, "Aman şu mark Obrien'den bir çeviri de bize yap!" diye peşime düştüler.
Mark Obrien'den tam 18 roman çevirdim. Daha da ömrüm oldukça çevireceğim. İş bununla kalmadı. Hani ünlü polis hafiyesi Jack Lammer var ya. Kitabı herkesin elinde dolaşıyor. Ondan da 6 kitap çevirdim. Son günlerde işi ilerletmiştim. Hintçeden, Çinceden bile çeviriyordum.
Bu gidişle bir zaman gelecek, Amerikan edebiyat tarihini yazacak olanlar, Türkçe romanları okumaya mecbur olacaklar. Benim de artık son umudum, Mark Obrien adıyla, Amerikan edebiyatında yer almak.
#AzizNesin
Tumblr media
youtube
54 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 1 year ago
Text
Kendimi Zorla Üvey Abime Siktirdim! (İrem 18 Y., Adana)
Merhaba, ben İrem, 18 yaşındayım. 1.68 boyunda, siyah saçlı ve beyaz tenliyim. Herkes bana çok güzel olduğumu söyler, hatta beni Merve isimli sanatçıya çok benzetirler. Annemi hiç tanımıyordum, ben daha bebek iken trafik kazasında kaybetmişiz. Babam da benimle kala kalmış, bir süre sonra başkasıyla tekrar evlenmişti. Üvey annem Selda aslında tek tanıdığım annemdi. Onu da hiç üvey olarak görmezdim, bana anne sevgisini yaşatmıştı. Babamla evlendiklerinde bir oğlu vardı, adı Kerem. Benden 10 yaş büyüktür kendileri. Kerem abimle çok yakınız ve o benim ilk aşkım. Bana hep 'prensesim' diye seslenirdi ve bu benim çok hoşuma giderdi.
Yaşım 16 olduğunda cinsel yönden de isteklerim artmaya başlamış ve üvey abime karşı artık farklı duydular beslemeye başlamıştım. Abimle ne zaman yanyana gelsek, ne bileyim film izlemek olur, yada şakalaşmak olur, şakadan dalaşmak olur, birbirimizi gıdıklamak olur, sürekli ellerini bacaklarımda hissederdim. Arada sırada durduk yere gelip beni yanaklarımdan öperdi. Belki bilerek yada bilmeyerek beni sever ve okşardı. Bizimkiler de bu kadar yakın olmamızı normal olarak karşılardı, çünkü normal abi-kardeş gibi büyümüştük. Beni azdıran da abimle yaşadığım bu olaylardı.
Sınıf ve aynı zamanda en yakın arkadaşım Didem, okuldan biriyle çıkmaya başlamıştı. Bana sürekli aralarında geçen ilişkinden bahseder, "Bugün öpüştük..." yada, "Amımı ellettim!" gibi özelini anlatırdı. Ben de ona bir ara, dershaneden biriyle çıkarken birkaç kez onunla öpüşüp, sakso çektiğimden bahsetmiştim. Didem bir gün beni kenara çekip, "Onunla yattım!" dedi. Ben, "Anlamadım, nasıl yattın? deyince, "Kızım anla işte, götümü verdim!" dedi. Ben de, "Hemen anlat!" deyince, en ince detayına kadar herşeyi anlattı. Önce çok ağrılar çektiğini, ama sonra çok zevk aldığını söyledi. Sonra bana, "Sen de denemelisin, pişman olmayacaksın!" dedi. O gün aklıma koydum ve götümü biricik üvey abim Kerem'e verecektim. Üvey abim 26 yaşında, üniversiteden yeni mezun ve yaşıtları gibi işsizler tayfasına mensup biriydi ve halen bizimle yaşıyordu. Ama eve gidip direkt abime, "Götümü sik!" diyemeceğimden, sürekli planlar yapmaya başladım. Önce onu iyice azdırırıp kıvama getirmem gerekliydi.
Eve gittim. Kerem abim evde tek başına TV izliyordu. Sırt çantamı yere attım, eteğimi yukarı doğru katladım ve direk üstüne atlayıp, "Canım abicimmm!" deyip onu gıdıklamaya başladım. Eteğim sürekli açılıyor ve külodum ortaya çıkıyordu. Kerem abim beni yere düşürüp üstüme çıktı ve tek zayıf noktam olan göbeğimi gıdıklayarak beni güldürmeye çalışıyordu. Ben de bacaklarımı iyice açtım, artık tamamen altında kalmıştım. Abim durumu farketmişti, "Yeter, yoruldum!" deyip geri çekildi. Eteğim tamamen açık şekilde halen yerde uzanıyordum. Bana, "Hadi kalk üstünü değiştir, herşeyin ortada!" diye kızdı. Koltuğa otururken sikini düzeltirken yakaladım kendisini. İlk adımı atmıştım.
İçeri gittim ve en kısa şortumu giydim ve geri döndüm. Yanına uzanıp bacaklarımı kucağına attım. Aslında bunu sürekli yapardım, yeni birşey değildi, o da arasıra ellerini ayaklarıma koyar okşardı. Bu sefer hiç kıpırdamıyor, gözlerini TV'den ayırmıyordu. Ama ben nedenini biliyordum, bacaklarımın altında sürekli hareketlenen yarağını hissediyordum. Bana, "Hadi abine su getir bakayım!" diyerek bacaklarımı yere attı. "Peki!" dedim ve mutfağa su almaya gittim. Geldiğimde odada yoktu. "Abiii, suuu!" diye seslendim. O da banyodan, "Bırak oraya, birazdan gelir içerim!" diye seslendi. Hemen yavaş ve sesiz adımlarla banyonun önüne gidip kulağımı dayadım (Bizim banyonun kapısı baya eskiydi, gerçi evdeki bütün kapılar öyle, hiç birinin kilidi bile yoktu!) ve dinlemeye başladım. Kerem abim telefonundan pørnø açmış olacak ki, az da olsa kadın inleme seslerini duyar gibiydim. Sanırım içeride otuzbir çekiyordu.
Ben hemen odama geçtim. Kendi kendime (Aferin kız sana, bu gidişle çok beklemeden götünü siktireceksin!) diyordum. Acaba onu daha fazla azdırmak için başka ne yapabilirim diye düşünürken, dış kapı açıldı ve annem eve geldi. Normalde annemle babam akşam 7 gibi evde olur, ben de 4-5 arası evde olurdum. Kerem abimse sürekli evde zaten. Hayallerim yıkılmıştı. Anneme, "Hayırdır, erkencisin?" dedim. O da, "Bugün öyle oldu, işim erken bitti!" diye cevap verdi. O akşam öyle geçmişti.
Ertesi gün okuldan sonra koşarak eve gittim. Evden içeri girdim. Kerem abimi bulamayınca çok üzülmüştüm. O sırada banyodan gelen su sesini duyunca, içerde duş aldığını fark ettim. Hemen banyo kapısını açtım. Kerem abim, "Oha, kim o?" deyince, "Abi benim, çok sıkıştım, altıma işeyeceğim!" diyerek içeri girdim. Külodumu ayak bileklerime indirip, eteğimi yukarı sıyırdım ve klozete oturdum. Kerem abimin duşa kabinin içinde sadece omuzlarından yukarısı gözüküyordu, aşağısı buzlu camdı. Zaten o da, "Çabuk ol!" dedi ve sırtını döndü.
İçimden (Ne yapabilirim?) diye düşünürken aklıma bir fikir geldi. Ayak bileklerimde duran külodumu tamamen çıkardım, yerde bırakıp çıktım ve kapının önünde beklemeye başladım. Amacım, duştan çıkarken külodumu yerde görmesini sağlamaktı, ben de hemen girip (Külodumu unutmuşum!) diyerek yerden alacaktım. Suyun sesi kesildi ve duşa kabinin kapısının açıldığını duydum. İçimden 10'a kadar sayıp içeri daldım. Ama içeride gördüğüm manzara karşınında donup kaldım, Kerem abim donumu yerden almış ve kokluyordu. Beni görünce hemen indirdi elini ve "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı. Ben parmağımla halen elinde duran külotumu işaret edince, külotu bana doğru fırtlattı ve "Hemen çık!" dedi.
Benimse çıkmaya hiç niyetim yoktu. Ona doğru birkaç adım attım ve "Külodumu mu kokluyordun sen?" dedim. Utancından kızardı ve "Sana çık dedim!" diye bağırdı. Artık çok azmıştım, amım ıslanmaya başlamıştı ve ayaklarım geri adım atmıyordu. Ona iyice yaklaştım ve "Sorun değil, hatta çok sevindim!" diyerek eline külodumu tutuşturdum. Hemen sonra da diğer elini tutup eteğimin altından amıma götürüp, "İstersen bunu kokla!" dedim. Her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki, günlerce plan yapsam bu kadar olmazdı. Parmakları amıma değince amım iyice sulanmıştı. Fakat hemen elini çekip, "Ne yapıyorsun sen? Delirdin mi?" dedi. Ben de, "Evet, delirdim. Senin için deliriyorum, anlasana be, kaç gündür yapmadığım şey kalmadı! (Elimi havludan belli olan kalkık yarağına götürerek) Hem sen de istiyorsun, biliyorum!" dedim.
Kerem abim, "Olmaz, biz kardeşiz!" deyince, "Üveyyy!" dedim hemen. O da, "Üvey müvey, birlikte büyüdük!" dedi. Ben de, "Tabi tabi! Peki o beni okşamalar, öpmeler neydi? Hatta beni koklayarak öpüyordun beee! Hadi saklama, beni istiyorsun, ben de seni çok istiyorum!" dedim ve elini zorla amıma götürdüm. O bu sefer sesiz kaldı ve elini amımdan çekmedi. Ben de belindeki havlusunu indirdim ve onun muhteşem yarağıyla göz göze geldim. Kocamandı. Elimi attım ve ilk defa bir yarağı elleyip okşamaya başladım. Bir yandanda dudaklarını öpmeye başladım. İlk başta öpücüklerime karşılık vermiyordu, ama sonradan dayanamadı ve çılgınca öpüşmeye başladık. Hemen kucağına atlayıp, ayaklarımı belime doladım. Yarağı amıma değiyordu ve bu durum beni çıldırtmıştı.
Kucağında beni öperek odama götürdü. Beni yatağa uzatıp, bir çırpıda okul gömleğimin önünü düğmelerini kopartarak açtı. Sütyenimin üstünden taşan memelerimi öpmeye başladı. Sonra yavaş yavaş aşağılara inip, göbeğimi, bacaklarımı ve ayaklarımı öpmeye başladı. Ben de hemen gömleğimi ve sütyenimi çıkardım. Kerem abim bacaklarımdan yukarıya yönelmiş, eteğimin altından amımı öpmeye ve yalamaya başlamıştı. Aldığım zevk inanılmazdı. Çok geçmeden inleye inleye orgazm oldum. Onun da yüzü benim zevk sularımla sırılsıklam olmuştu. Gömleğimi alıp ağzını yüzünü silerken, ben de o ara eteğimi çıkarıp kenara attım.
Rahatça yalaması için bacaklarımı ayırıp amımı ona sunduğumda, Kerem abim, "Bu yaptığımız yanlış, durmalıyız!" dedi. Ama benim durmaya hiç niyetim yoktu, hiç birşey söylemeden yataktan imdim ve önüne çömelip yarağını ağzıma alıp saksoya başladım. Sakso konusunda tecrübeliydim ve ona hayatının en iyi saksosunu çekiyordum. Aslında götümü siktirecektim, ama o kadar zevk alıyordum ki, acı çekmek istemedim. Bu nedenle ona bakireliğimi bozdurmaya karar verdim. Kendi isteğiyle yapmazdı, bunu biliyordum. O yüzden onu göğsünden itip onu yatağa yatırdım. Üstüne çıkıp, amımı yarağına sürtmeye başlayınca, "Bakire değil misin?" diye sordu. Ben cevap vermeden, yarağını elimle amımın girişine yerleştirip üstüne orturdum. Aman Tanrım! Gözlerimin önü kararmış, canım çok acımış ve çığlık atmıştım. Kerem abim beni üzerinden kaldırıp yana attı ve yarağını kanlar içinde görünce, "Ne yaptın sen!?!" dedi. Ben de, "Artık karın oldum!" dedim.
Amımdan bacaklarıma kan süzülüyordu. Çekmecemden ıslak mendil aldım ve sildim kan olan yerleri. Kerem abim hala yatakta buz keşmiş duruyordu. Onun yarağındaki kanı da ıslak mendille temizledim ve "Olan oldu, artık seninim!" deyip tekrar üzerine çıkıp, dudaklarına yapıştım. Kerem abim de artık hiç birşeyi umursamıyor, beni delice öpüyordu. Biraz öpüştükten sonra beni altına aldı ve yarağını amıma yavaşca sokup beni sikmeye başladı. Artık istediğimi almıştım ve üvey abimin altında inleye inleye kendimi ona siktiriyordum. Beni sadece o pozisyonda yaklaşık 10 dakika sikip göbeğime boşaldı. Biraz dinlendikten sonra tekrar öpüşmeye başladık. Ben ona, "Artık senin sevgilinim, beni sürekli sikmeni istiyorum aşkım!" dedim. O da, "Tamam aşkım!" diyerek heryerimi öpüyordu. Beni domaltarak, amımı bir posta daha sikti. Sonra sırayla duşa girdik. Ben duştan çıktığımda annem de gelmişti...
Son iki senedir neredeyse her gün beni sikti ve halen sikmeye devam ediyor!
[İrem]
199 notes · View notes
berfinlebaglanhayata · 6 months ago
Text
Kalan olmadın, giden olmadın bana bir kere gülen olmadın.'
Kalan öyle ben giden öyle sen bu gidişle ben biterim anladın mı beni?'
70 notes · View notes
sertsiken0606 · 1 month ago
Text
Merhaba arkadaşlar ben uğur sizin sayenizde birazda olsa am sikmeyi öğrendim desem yalan olmaz. Daha önce karım yatağa soyunup girer bende soyunup sikimi karımın amına sokuyor boşalınca kalkıp banyoya gidip boy abdesti alıp yatardık taa ki bu sayfalardaki yazılanları okuyunca ya kadar. Okudukça açıldım video izledikçe pozisyon öğrendim. Artık yatakta karımın amını emmeyince sikmiyorum karımada video izletiyorum o da değişik pozisyonlarda sikilmek istiyor. 13 yıl oldu evleneli ilk defa kadın siktiğimi anladım. İyi ki blogunuzu görüp beğenmişim. Karım Gülşen dünkü seksimizde ilk defa götten verdi ilk defa sikiliyordu canı yandı ama sonra alışınca 2 ciyi de götten istedi . Hatta hiç sikimi ağzına almazdı o da artık sakso çekiyor bende çok mutlu oluyorum. Teşekkür ederim Hasan bey size bu gidişle tabuları yıkıp yeni şeyleri keşfetmeye başlayacağız. Dün banyoda karım videoları izlerken dikkatimi çekti bazı erkekler kadını aynı anda hem amını hem götünü sikiyor hatta bazen 3 5 erkek tek kadını aynı anda sikiyor gerçekten ben izlerken canım istedi dedi. Kim bilir belki sizinlede tanışırız. Bu arada bu yazdıklarımın altına karımın fotoğraflarını atacağım gerçekten karımın fotoğrafları Hasan bana karımın fotoğraflarına bakarak nasıl bulduğunu söyle mesajını bekliyorum. Teşekkür ederim
19 notes · View notes
girifit · 9 months ago
Text
ben alıştım ikinci sigaramı birinci sigaramın ateşiyle yakmaya. çakmağı ilk başta parmak uçlarıma tutmaya. sokaklarca yürümeye ve hatta gerekirse koşmaya. günlerce kusmaktan oluşan bedenimin acısına. gözlerimdeki karanlığa her ne kadar bakmaya gücüm yetmese de alıştım. ben birçok şeye alıştım. vedasız gidişlere -ki vedaları sevmem ben-, kalışlara, susuşlara ve daha bir çoğuna. binbir katına. vedasız sözler karalıyorum şimdi sana, burada. tüm gücümün elimden alındığını hissetmekten öte artık biliyorum. gülmek bir yana dursun ufak bir tebessümü çok gören bedenim artık aynaya bakmama bile engel oluyor. saçlarıma makası vurma isteğimi kaldırdığım raftan almak üzereyim. üzeri tozla kaplandı sandığım tüm geçmiş bir gelecek gibi önümde dikilmiş, izliyor beni. bir bitişi izler gibi. o sahnenin perdeleri kapanmasın diye verdiğim her savaş aklımın bir köşesinde, sakın unuttum sanma. yalnızca bu kötücül durum artık nefesimi kesmekten öte bir hâl aldı. bileklerimi ve hatta şah damarımı kesiyor. kırılmış her bir çerçevenin parçası ayaklarıma batıyor. bir değil binbir kırık benim bedenimi yuva belliyor. bir tane daha sigara yakıp beklemeye dâhi hâlim kalmadı. susmak değil, olduğum yerde olmak zehirliyor beni. ciğerlerime çektiğim her nefes bir ölüm gibi yakıyor boğazımı. damağımı kurutuyor, dudaklarımı yara yapıyor. biraz bekliyorum. neyi beklediğimi bilmeden. kendi ellerimle açtığım her yara çiçek açar sanmıştım ben oysa. gün gelir güneş bana da doğar, bana da gülümser. bir gecede tüm ışıklarımı söndürdüklerini unutmuştum. ben hep unuturum zaten bir şeyleri. kendimi bile. sana karaladığım her yazı veya artık her ne dersen de bir vedasız gidişti. bundan şimdi bedenimde yer edinen sessizlik. ne yapacağını bilmemenin sancısı yüreğimde. ellerimde bir sigara ile vedasız gidişi karalıyorum sana, size. çünkü ne kadar dayanabileceğimi artık kestiremiyorum. üç sene desem de yalan, üç saat desem de. bu durum elimi kolumu bağlamayı geçti artık. kendimi susturmak, bu durumu bitirmek istiyorum. dilimi ısırıyorum da koparıp bir köşeye tüküremiyorum. ciğerlerimde gezinen havanın zehir olduğunu hissediyorum. sigaramdan bağımsız bir konu oldu artık bu. çünkü aldığım tek bir nefes bile bazen kalbime bir sızı bahşediyor. ve ben tam o anlarda ne yapacağımı şaşırır oluyorum. ellerim yumruk oluyor, bedenim kaskatı kesiliyor. nefesim ciğerlerime ulaşmıyor ve ben öylece bekliyorum. vedasız gidişler karalıyorum. ilk kez değil belki ama son- neyse.
47 notes · View notes
aradayastikvardi · 1 month ago
Text
Dilek dileriz diye üzüm aldık ben gelip gidip yiyorum
Bu gidişle bu sene 8 dilek dileyeceğiz haha
10 notes · View notes
yamanates34 · 1 month ago
Text
AZİZ NESİN'DEN
"Bir roman yazdım. Üç ay, geceli gündüzlü bu romana çalıştım. Dünyada herkes birbirini kandırır, yazar kısmı da kendi kendini kandırır. Başkalarına söylemeye utansam bile kendi kendime söyleyebilirim. Roman çok güzel oldu. Gazetelerden birine götürdüm.
"Biz telif roman neşretmiyoruz," dediler.
"Bir kere okuyun!"
"Ne gereği var, halk telif roman sevmiyor."
Bir kitapçıya götürdüm. Daha "Bir romanım var," der demez, "Biz yalnız tercüme romanlar basıyoruz," dedi.
Başka birine götürdüm. O da, "Tercüme varsa getirin, telif roman satılmıyor," dedi.
Nereye gittimse, hepsi birbirinin ağzına tükürmüş. Üç ay, ha babam ha, çalışıp büyük ümitlerle yazdığım roman, kimse görmeden cami kapısına bırakılacak günah çocuğu gibi elimde kaldı. O zaman aklıma geldi. Bizim arkadaşlar, kimi Fransızcadan, kimi Almancadan, kimi İngilizceden, İtalyancadan hikâyeler aparıp Johnson’u Ahmet, Martha’yı Fatma yapıyorlar; sonra kendileri yazmış gibi hikâyenin altına imzalarını çakıp dergilere veriyorlar. Ben niye sanki tersini yapmayayım?
Oturdum, romanda ne kadar Türk adı varsa değiştirdim. Amerikan ismi koydum. Elime bir yerden de New York’un planını geçirdim. Romandaki yer adları da Amerikan'ca oldu. Şimdi sıra geldi, romanın yazarına... Mark Obrien diye bir de ortaya Amerikan yazarı çıkardım.
"Yalnız çeviri roman yayımlıyoruz," diye beni tersyüz eden gazeteye romanı götürdüm. "Size Mark Obrien'den çevirdiğim bir roman getirdim," dedim.
"Çok güzel. Kim bu Mark Obrien?"
"Aaa! Bilmiyor musunuz? Ünlü Mark Obrien yahu! Kitapları bütün dünya dillerine çevrildi."
Romanı okuma gereği bile görmediler; trink paraları sayıp aldılar. Yalnız bana "Yazar ve eseri hakkında bir şeyler yaz," dediler.
Sarıldım kaleme:
"Mark Obrien'in son şaheseri: 'Strugglefor Life'
Amerika’yı yerinden oynatan bu eser bir ayda 4 milyon sattı. Bütün dünya dillerine çevrilen bu kıymetli roman, nihayet 'hayat kavgası' adıyla dilimize de çevrilmiştir."
Mark Obrien efendiye bir de hal tercümesi şişirdim, sormayın. 18 çocuklu ailenin en küçük çocuğu. Babası Philadelphia'da bir çiftçi. Oğlunu papaz yapmak istiyor. Küçük Mark, daha 14 yaşında ilahiyat profesörünün kaba etine iğne batırıp mektepten kovulmak zekâsını gösteriyor. Tıpkı birçok ünlü Amerikan yazarının hayatı gibi… Balıkçılık yapıyor. Hep bildiğiniz hikâye. Derken 40 yaşında ilk hikâyesini ‘Let Us Kiss’ dergisine gönderiyor. Dili, üslubu o kadar bozuk, anlamsız, saçma ki!
Anlayacağınız, uzun bir hal tercümesi. Bizim roman bir tutunsun. Kitapçılar, "Aman şu Mark Obrien'den bir çeviri de bize yap!" diye peşime düştüler.
Mark Obrien'den tam 18 roman çevirdim. Daha da ömrüm oldukça çevireceğim. İş bununla kalmadı. Hani ünlü polis hafiyesi Jack Lammer var ya. Kitabı herkesin elinde dolaşıyor. Ondan da 6 kitap çevirdim. Son günlerde işi ilerletmiştim. Hintçeden, Çinceden bile çeviriyordum.
Bu gidişle bir zaman gelecek, Amerikan edebiyat tarihini yazacak olanlar, Türkçe romanları okumaya mecbur olacaklar. Benim de artık son umudum, Mark Obrien adıyla, Amerikan edebiyatında yer almak.
Aziz Nesin
8 notes · View notes
yakarsoz · 6 months ago
Text
kalan öyle ben giden öyle sen
bu gidişle ben biterim, anladın mı beni?
14 notes · View notes
ahzarmisblog · 3 months ago
Text
Ben istemedim gitmeyi.
Kök salmak isterdim, toprağıma sarılıp kalmak.
Zaten en çok kalmak yakışırdı bana,
bir kaya gibi, bir dağ gibi kalmak.
Hayır.
Bana en çok vedası bile olmayan gidişler yakışırdı,
arkaya dönüp bakmayı unutanların hikayesi gibi,
bir bavula sığdırılan hayatların içinde kaybolmak.
Dil lal olur.
Kulaklar sağır.
Ahraz,
bu suskunluğun adıdır.
Ve ben, en çok susmaya yakışırım.
Vedasız gidişlere, vefasız kadınlara ve susmalara yakışırım.
7 notes · View notes
sadecebennnn · 4 months ago
Text
~Bu gidişle ben biterim anladım ~
8 notes · View notes
aspaldiko · 4 months ago
Text
Günlük olumsuz haberleri aldığıma göre tekrardan masa başına geçip ders çalışmam gerekiyor. Aksi hâlde bu kontenjanlarla hiçbir şey kazanamam. Ülkede pediatri seçen yokken pediatri ve dahiliye sayısını düşürmeleri neden??????? Of. Hep gerginlik ve ne olacağım sorusu beni öldürecek bu gidişle. Cidden o kadar emek veriyoruz, hiçbir şey yok ortada. Patlamak üzereyim bir yandan tus ve stajların gerginliği yüzünden. Gc hocamın bana asansörde "ne yapacaksın gc'yi diplomanı al duvara as ve altında otur kocanı bekle" sözüne de öfkeliyim. Acil hocamızın "kadın okumamalı, yoksa biz aç kalıyoruz" sözlerine inat ben mutlu olacağım yerde huzurla mesleğimi yapmak istiyorum. Tüm yaşadığım ve anlatamadığım mobbinglere rağmen ben mesleğimde iyi olmak istiyorum... İyi bir hekim olmak istiyorum.
#a
11 notes · View notes