#Boynuzlu Tanrı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Cadılıkta Yardım için Pan Çağrımı
Büyük Pan, Vahşi Ormanların Kralı, dualarımı duy!
Keçi boynuzlu ve keçi ayaklı, bu gece ayinlerime katılmanı istiyorum,
Yabani koruların ve orada yetişen tüm bitkilerin efendisi, otlarımı ve köklerimi gücünle kutsa,
Toprağın Ruhlarının Efendisi, maiyetin işimde bana yardımcı olsun,
Pan, Boynuzlu Avcı, Vahşi Hayvanların Tanrısı, etrafımdaki yaratıkların ruhlarını ve büyülerini bilmeme yardım et ki kemikleri büyülerimde çalışsın,
Coşkulu Olan, Panik Tanrısı, niyetlerimi tezahür ettirmek için büyülü bilince ulaşmama yardım et,
Pan, kavalların Ulu Tanrısı, şimdi yanıma gelmen ve büyülerime ve ayinlerime yardım etmen için sana yalvarıyorum!
Kaynak: https://hekateanwitchcraft.tumblr.com/post/631417545181822976/invocation-of-pan-for-aid-in-witchcraft
0 notes
Photo
karakteristik boynuzlu taç giyen antik mezopotamya tanrılarını gösteren dört bakır alaşımlı figür (mö y. 2130)
muhyiddin ibnü'l-arabî'nin ricâlü’l-gayb diye bahsettiği ‘‘divan’‘ı düşünüyorum.
‘’anunnaki antik sümer, akad, asur ve babillerin mitolojik geleneklerinde ortaya çıkan bir tanrı grubudur. kaç anunnaki olduğu ve hangi rolü üstlendiklerine dair açıklamalar hem değişkenlik gösterir hem de çoğu zaman tutarsızdır. akad öncesi dönemden kalma en eski sümer yazılarına göre anunnaki, panteondaki en güçlü tanrılardır. göklerin tanrısı an ile yeryüzünün tanrıçası ki'nin torunlarıdır ve asıl işlevleri insanlığın kaderini kararlaştırmaktır.
inanna'nın ölüler diyarı'na inişi'nde anunnaki, yeraltı dünyasında ereşkigal'ın tahtının önünde oturan yedi yargıç olarak resmedilmiştir. gılgamış destanı gibi sonraki akadca metinlerde de bu betimleme sürdürülür. eski babil döneminde anunnaki'nin yeraltı dünyasının kitonik tanrıları olduğuna inanılırken göklerin tanrıları igigi olarak bilinirdi. antik hititler, anunnaki'yi genç tanrılar tarafından devrilip yeraltı dünyasına sürülen en eski tanrı nesli olarak tanımlamıştır.’’
8 notes
·
View notes
Photo
“Hint Mitolojisindeki Uma, anne demektir. Tanrıların da büyük annesi yerindedir. Bu anne Tanrı ile Türk anne Tanrıça Umay arasındaki münasebete gelince; Çiva (Şiva) ibadetinin kuruluşunda Hunların büyük tesiri olmuştur. Şu halde Uma, yeni muhite göre, hususiyetler kazanmış, Türk kadın Tanrı Umay’dan başkası değildir. Türk anne Tanrıçanın bütün klasik dünyada mazhar olduğu geniş teveccüh bu görüşü teyid eden diğer kuvvetli delillerdir” Prof. Dr Ali Hilmi Ömer Budda / Dinler Tarihi "#Umay imgesine, yalnızca Türk halklarında değil diğer halkların mitolojilerinde de rastlanır. Hint mitolojisinde Umay'a yakın Uma adı geçer. Uma Maxadevi (Ana İlahe) olarak adlandırılan bu mit imgenin başlangıcı, kökeni, M.Ö 3000’lere dayanır. Bu; Hindistana ari ırkın girdiği devirdir. Sümerlerde olan Hamma da bu devre ait kabul edilir." *Emre SARI/ Arş.Yzr "Hindistan'da Hititler Cedi veya Chedi (Hatti veya Ketti olarak telaffuz edilir) olarak bilinirler. Hint tarihçileri onları Yadavasların en eski kastlarından biri olarak sınıflandırırlar. "Cediler erken Vedik dönemde Ksatriyaların (Hititler ve Kassitlerden oluşan aristokrat sınıf) en eski kavimlerinden birini oluşturdular. Rig Veda kadar erken bir dönemde Cedi krallar çok ünlenmişlerdi... bu büyük destanda kuzey Hindistan'ın hakim güçlerinden biriydiler." (Yadavas, Through the Ages, Çağlar Boyunca Yadavaslar, sayfa 90) ** Dolayısıyla Anadoluda 'bin Tanrılı uygarlık' namı ile bilinen; deprem ve öküzün boynuzları metaforunun çıkış noktası olan; dili Türkçe olup da çözümlenemediği iddia edilen Hatti uygarlığında Tüm Tanrıların Anası sayılan HANNAHANNA / ANNEANNE figürüyle; Hint Mitolojisinde bahsedilen UMA ve Türk Mitolojisindeki UMAY ANA aynı kişiyi temsil etmektedir. Aynı biçimde 'yerin altındaki kırk boynuzlu öküz' kızınca büyük bir zelzele olduğuna dair efsane ALTAY mitolojisinde de geçer. *Hintce, Aramice, Ibranice, Suryanice Anne anlaminda kullanilan UM kokunden Arapca ÜMMET kelimesi dahi 'ayni anadan gelen soy' anlamina gelir ve Islam Ümmetinin anasi bile Türkun Umay Ana'sidir. Görsel: Altay Türklerine ait, Tanrıça Umay Ana Tasviri.. Işıl Tufan Salihoğlu/ 27 Nisan 2020 https://www.instagram.com/p/Ca-SQqmgYv8/?igshid=NGJjMDIxMWI=
4 notes
·
View notes
Photo
Musa’nın Hükmü: Michelangelo tarafından 1513-1515 tarihleri arasında II. Julius'un mezarı için yapılan heykel mezarın tam merkezinde yer almaktadır. Heykelde tasvir edilen kişi Musa Peygamberdir. Heykel 235 cm boyutların olup sağında solunda ve üst kısmında farklı heykellerde mevcuttur. Heykel Musa peygamberin Sina dağına çıkıp tanrı tarafından verilen on emri kırk gün kırk gece içerisinde getirmesini ve geldiğinde halkının altından yaptıkları bir buzağı heykeline taptıklarını gördüğü anı tasvir etmektedir. Heykel dikkatli incelendiğinde Musa peygamberin oturur vaziyette olduğu ve başının sola dönük olduğu yüzünde sinirli ve sabırlı bir hal içerisinde olduğu görülmektedir, heykelin sağ elinin altında on emrin bulunduğu lahit, sol eli ise uzun sakallarını hafifçe ellemekte. Heykele bakarken Musa peygamberin bir anda ayağa kalıp lahiti yere vurarak kıracağı izlenimi vardır. Heykelde Musa Peygamberin boynuzlu olmasının sebebi ise “keren” kelimesinin iki anlamı vardır ışık yansıması ve boynuz. Tevrat’ı bu dönemde Latinceye tercüme eden çevirmen Hz. Musa’nın başındaki ışık yerine, Hz. Musa’nın başındaki boynuz diye çevirmiştir ve bu o dönemde bütün çevirilerde bu şekilde çevrilmiştir. Bu yüzden hata anlaşılıncaya kadar uzun bir süre her alanda bu şekilde yansımıştır. (🗿) #SanatTarihi #HistoryOfArt #Sanat #Art #Mitoloji #Mythology #Arkeoloji #Archaeology #Tarih #History #Heykel #Statue #HeykelTraş #Sculptor #Anıt #Monument #İtaly #İtalya #Roma #Rome #Michelangelo #Julius #Mezar #HzMusa #Musa #Mosè #Sina #Boynuz #BasilicadiSanPietroinVincoli #BasilicadiSanPietro (Basilica di San Pietro in Vincoli) https://www.instagram.com/p/CE8myQvg7I-/?igshid=1hy5du6ip6fxn
#sanattarihi#historyofart#sanat#art#mitoloji#mythology#arkeoloji#archaeology#tarih#history#heykel#statue#heykeltraş#sculptor#anıt#monument#i̇taly#i̇talya#roma#rome#michelangelo#julius#mezar#hzmusa#musa#mosè#sina#boynuz#basilicadisanpietroinvincoli#basilicadisanpietro
4 notes
·
View notes
Text
Kurban kabul görünen bir Tanrıya sunulmak üzere kesilen canlıya denir.
Bilinenin aksine kurban İslam veya Semavi dinlerin doğuşuyla ortaya çıkmamıştır. Antik çağlarda pagan toplumlar da Tanrıları için kurban verme geleneğine sahiptiler. Bu kurban genel istekler ve arzular olduğu zaman hayvan, Özel ve büyük istekler olduğu zaman da insan olarak değişkenlik gösteriyordu. Pagan toplumların yanı sıra tek Tanrılı inanca mensup kişiler de vakti zamanında insan kurban ederlerdi. Buna karşın Tanrı insanların kurban edilmesini istemediği için sadece hayvanları şart koştu ve insanların kurban edilmesini tamamen yasakladı.
Müslümanlar yılda bir kez Allah için adak adarken (niyet, çocuk doğumları için kesilen kurbanlar haricinde.) hristiyanlar kurban kesmezler çünkü, Onlara göre İsa Hristiyanları kendi canını feda ederek ulu rabbin önünde bu yükümlülükten kurtarmıştır.
İslâmiyet'ten evvelki devirlerde yaşayan Türkler arasında, hem Allah'a,(tanrı,tengri) hem şeytanın insanların üstüne tuttuğu şerden korunmak için, hem de ataların ruhu için kanlı ve kansız kurban kesme âdeti mevcuttu. Bu ritüeller, gün ve gecenin eşit olduğu iki tarihte, bu iş için tahsis edilmiş taşlar veya ağaçların dibinde yapılırdı. Burası, bir şenlik alanı havasında süslenirdi. Eski Türklerde, insan kurbanı âdetinin olmaması, insana verilen değer ve daha üstün bir medeniyet seviyesinde olduklarını gözler önüne sermektedir. kurbanlar genelde At, koç, koyun, geyik arasından şeçilip kesilirlerdi. Bu hayvanların hepsinin ayrı bir yeri vardır ve kesinlikle her durumda farklı bir hayvan tercih edilip kesilir. Mesela atın beyazı kurban edilmektedir. Şeytanı kovmak için kesilen kurban mutlaka boynuzlu olmalıdır. Kesilen hayvanın kemikleri kesinlikle kırılmaz, gömülmeli veya torba içinde ağaca asılmalıdır. Bir de toprağa kısrak sütü, buğday serpilir ki bu da kansız kurbandır.
***(alıntı)
4 notes
·
View notes
Text
artık zorgana’nın sonu gelmişti. boynuzlu tanrı anılarını geri kazanmış, güneş ve ayın mutlak batışının ilk adımı tamamlanmıştı.
1 note
·
View note
Photo
Şeytanın bilmediği daha çok şey var. O aklıma girmeden önce ben temizlemiştim aklımdakileri. Kapıları kırıp pencereye bir muşamba çekmiştim. Yani beni desteklemesi için fırsat sunmuştum ona. Fıtratımın, cehennemin dibindeki kara katranlara batırıldığını sanıyor zavallı. Güya kaçıracak beni buralardan. Vosvosun yoksa otostop çek diyor boynuzlu dürzü. "Kapın kırık, pencerelerin muşambalı ama ne şeytani bir ikilemdir ki kaçışında bile bir düzen, neşeli bir ahenk arıyorsun." Evet, rahata ermek istiyor ruhum. Ruhun eğer ki kıçını germek istiyorsa vosvos bahane. Tanrıların esirgediği huzuru şeytan mı temin edecek? Belki de öyle olacak. Tanrı o sonsuz mekânı sakalı göğsünde müritleri için hazırlamış. Kulislerde konuşulduğuna göre diyormuş ki tanrı babamız: "Bin yıllık depozitosunu peşinen verseler bile, Nietzsche gibiler cennetimden içeri babayı girerler. Öyleyse biz şimdiden başımızın çaresine bakalım. Vosvosumuz da hayallerimiz gibi ölümsüz ve uzun menzilli olsun. . Günay Aktürk . #alıntıkitap #kitapalıntısı #edebiyatçı #edebiyatkulubu #edebiyatsözler #edebiyataşkı #saltedebiyat #felsefekulubü #felsefegram #kitapönerileri #kitapalintisi #kitaptansözler #kitapevi #kitaplardanalıntılar #alıntıdır #kitapalıntı #özdemirasaf #günayaktürk (Sahintepe Mahallesi-Natoyolu) https://www.instagram.com/p/B33s9zapayx/?igshid=lrudt0mlaa4c
#alıntıkitap#kitapalıntısı#edebiyatçı#edebiyatkulubu#edebiyatsözler#edebiyataşkı#saltedebiyat#felsefekulubü#felsefegram#kitapönerileri#kitapalintisi#kitaptansözler#kitapevi#kitaplardanalıntılar#alıntıdır#kitapalıntı#özdemirasaf#günayaktürk
4 notes
·
View notes
Photo
Geyik Ata (Eli Ecege, Keyik, Kiyik, Giyik, Sığın, Sıgun, Bulan, Bolan, Puğu, Buğu) Türk, Moğol ve Altay mitolojilerinde Geyik Tanrı. Geyik sürülerinin başında bulunup idare eden geyiğe Gökgeyik ve Göksığın adı verilir. Masal kahramanları veya söylence kişileri bir geyiği kovalar ve peşinden bir mağaraya girer. Burada çoğu zaman güzel bir kıza rastlar. Geyikli Baba gibi erenler halk kültüründe sıklıkla yer alır. Hacı Bektaş-ı Veli gibi erenler de geyik donuna bürünebilirler. Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un Beyaz Gemi adlı kısa romanında Buğu (sözlük anlamı Geyik) boyunun efsaneleri de nakledilmektedir. Buna göre, katliama uğrayan Buğu boyundan arda kalan bir erkek ve bir kız çocuğu, yavrusu insanlar tarafından avlanan Boynuzlu Geyik Ana tarafından emzirilerek büyütüldüğü ve mevcut Buğu boyunun bu iki çocuktan yeniden çoğaldığı rivayet edilir. Bu nedenle de başta Boynuzlu Geyik Ana olmak üzere tüm geyikler "kutsal" ve "ata" sayılırlar. Buğu boyundan gelenler çağlar boyunca bu kutsiyet nedeniyle ana babalarının mezarlarına, saygı ifadesi olarak geyik boynuzu dikerler. Isık Göl çevresindeki mezarlarda günümüzde de bu geleneği sürdürenler bulunmaktadır. #türk #türkiye #türklük #türkçülük #milliyetçilik #alperen #turan #bozkurt #ülkü #ülkücü #ötüken #başbuğ #atsız #mitoloji #tarih #ülküocakları #ülkücülük #türkiyecumhuriyeti #turkey #turkiye #turkey🇹🇷 #turki #turkiyem #türkiyem🇹🇷 #alparslantürkeş #muhsinyazıcıoğlu https://www.instagram.com/p/B6JjFOmFDMT/?igshid=ba3jdoop8e85
#türk#türkiye#türklük#türkçülük#milliyetçilik#alperen#turan#bozkurt#ülkü#ülkücü#ötüken#başbuğ#atsız#mitoloji#tarih#ülküocakları#ülkücülük#türkiyecumhuriyeti#turkey#turkiye#turkey🇹🇷#turki#turkiyem#türkiyem🇹🇷#alparslantürkeş#muhsinyazıcıoğlu
1 note
·
View note
Photo
#HeinzHelle'nin Bizsiz Dünya'sı bir roman olarak sürükleyici değil. Daha çok bir felsefecinin kafasının içinde fazla vakit geçirmekle yaşadığı yalnızlığı anlatıyor. Bir de felsefenin hayatın anlamını arttırmadığı üzerine eleştirisi var. Hani neredeyse 'Olanı da götürüyor' diyor. Böyle bir romanda altı çizilecek çok cümle bulmayı umuyordum. Fakat, maalesef, kitap bu yönden de fakir çıktı. Olanların tuhafa varan detaycılıkta tasvirleri dışında, ki yazar kahramanının iç karışıklığını bununla anlatmaya çalışmış, dikkat edilecek birşey yoktu. Düşük puan. Yalnız bir yerde iki ateist felsefecinin tanrı üzerine tartışmalarını ele alarak dediği birşey var. İlginç geldi. Bilmana nakledeyim: "Bunlar nasıl ateist?" diyor "Olmayan birşeymiş gibi tartışmıyorlar tanrıyı. Boynuzlu atı tartışmak gibi değil konuşmaları. Ciddiye alıyorlar."
1 note
·
View note
Text
Ve şimdi iyi haberler...
(Bu yazı Pera Müzesi'nde Mayıs-Ağustos 2022'de açık kalan Ve Şimdi İyi Haberler sergisi kapsamında çıkarılan gazetede yayınlanmıştır. E.Ö.)
İki bayat haber:
“Katolik Kilisesi yeniden tasarladığı ürünlerini pazarlamak üzere taze bir temsil biçimini inşa edeceğini açıkladı. Bildik formlarını yepyeni bir dizayn anlayışıyla bir kez daha cemaatiyle buluşturmayı hedefleyen Vatikan, inancın temelini görsel imgenin geleceğine bağladığını da beyanlarına ekledi. Kilise destekli sanatsal üretimlerin bu kez duygulara daha fazla oynayacağı, ilahi ve ruhani olanı dünyevi ve dramatik yönleriyle yakalayacağı elimize geçen bilgiler arasında. Resim sanatında bu hedefe, ayakları en nihayetinde yere basacak ikonik figürlere bahşedilmiş teatral ifadelerle, derinlik illüzyonuyla, abartılı formlarla, ışık oyunlarıyla öne çıkarılan satüre renklerle ulaşılacağı tahminler arasında. Bu yeni sanat icrası ve kurumunun ilkesel açılış partisinde, Trento Konsili’nin mümtaz üyeleri, söz konusu görsellik prensibini ve inancın başkentine bahşetmeyi umdukları maddi görkemi bedenlerinde somutlaştırırcasına kırmızı, siyah ve beyazı öne çıkaran kostümleriyle göz doldurdular. Harici bir bilgi olarak, elimize neden sonra ulaşan bir tasvire göre, tarikat temsilcilerinden kardinallere uzanan hiyerarşik yelpazede kalın ketenden düğmesiz uzun cüppelerin, beyaz ipekli uzun gömleklerin vurguladığı kırmızı kadife üstlüklerin, konsillerin değişmez aksesuarı olarak dört boynuzlu ve tek püsküllü ‘baret’ adı verilen başlıkların salonu yekpare doldurduğunu da eklemeliyiz (galada Kardinal Gasparo Contarini’nin uhrevi konumunun sarsılmazlığını vurgulayan over-size kadife cüppesinin, keza Başpiskopos Reginal Dole’un transparana yakın, bahar esintileri taşıyan entari seçiminin dikkatlerden kaçmadığını ayrıca belirtmek isteriz).”
“... bu minvalde rakip firma, Protestan kiliselerine görsel imge yasağı getirmek suretiyle hakikatinden hiçbir zaman şüphe duymadığını açıkladığı Söz’e dayalı tanıklıkları ve Söz temelli anlatıları yaygınlaştırmaya ant içerek çok farklı bağlamda bir kurumsallık arayışına girdiğini açıkladı. Grubun sözcüsü Alman rahip Martin Luther’in vaktiyle bir kilise kapısına nakşettirmiş olduğu Doksan Beş Tezi bu yeni dinsel açılımı örnekler nitelikte. Temsil yalan söyler, Söz hakikattir, düsturuyla yola çıkan bu temayül, öyle görünüyor ki Hıristiyan’a bir beden gerekiyorsa şayet, Tanrı sözü aslında cismani bir bedendir, görüşünü savunmaya devam edecek.
Her iki prensip kararının da görsel imgenin ve sözün kendi kanatlarıyla uçmasını engelleyemediğini söylersek, herhalde yanılmış olmayız. Kaldı ki bu iki farklı ifade biçiminin de eni konu yalan söyleyebileceği, herhalde en çok kurumsallaşmış çarpıtma jeneratörleri olarak işleyen kiliseler nezdinde vakıf olunmuş bir gerçekti. Onların öngöremedikleri, bakarak olsun, dinleyerek olsun, en nihayetinde okumayla tertip edilecek bir Hıristiyanlık yorumunun, kuşatılmış bağlamından sıyrılarak uzun vadede bambaşka yorum ve içeriklere varabileceği fikriydi. Öyle ya da böyle, kesin olan bir şey varsa, birbirlerine galebe çalma yolunda kuşandıkları silahların pek de birbirinden aşağı kalır yeri yoktu.
Öte yandan, sözün ve görselin bir gün el ele tutuşup yepyeni bir kurumsallığın ufkuna yürüyebilecekleri fikri, o dönemde sıradan bir rahibi bile sevinçten çılgına çevirebilirdi. Oysa gerçeği ya da neye inanacağımızı belirleyen yeni bir Vatikan olarak basının her yere sızması ve söz-görsel işbirliğinin dehşetengiz gücünü kullanması için, kodsuz mesajların ilahi müjdecisi olarak “fotoğraf” adıyla vaftiz edilecek mekaniği yaklaşık 200 yıl daha beklemek gerekiyordu. Fotoğrafın icadı biraz olsun öne alınmış olsaydı şayet, bugün bizlere göz ziyafeti sunan belli sanat formlarından yoksun kalacağımız gibi, dünyanın fotojurnalistik ve dokümanter tarihi de bir köylüye gözüken İsa dagerotipi gibi gerçekliğine kesinlikle hükmedilmiş tuhaf katkılarla zenginleşebilirdi. Dolayısıyla her şeyin bir yeri ve zamanı olduğu yolundaki muteber görüşün doğruluğunu bu noktada destekleyebiliriz, bilimsel keşifler söz konusu olduğunda dahi.
Ne gariptir ki basının baş tacı ettiği bu mekanik temsil biçimi, Kilise destekli Barok sanata göz kırpıyor, onunla umulmadık benzerlikler içeriyordu. Bu paralellik aralarında iki yüzyıl bulunmasına rağmen, Barok sanatın da fotoğrafın da en nihayetinde dallardaki elmaların insanoğlunun kafasına bir bir düşmeye başladığı, gökcisimlerinin inananların dahi karşı koyamadığı tartışılmaz yasalar uyarınca yeni yeni dönüp durduğu upuzun bir devir içerisinde ortaya çıkmış olmalarına pekâlâ bağlanabilir. Fotoğraf da doğrudan ışığın gücüne yaslanıyor, bu noktada araçları bakımından maddeciliği Barok kadar öne çıkarıyordu. Sürekli değişen dünyanın anlık görünümlerini devingen formlarla gözler önüne seriyor, dramatikliği kadar dinamizm ve coşkusunda da sınır tanımıyordu. Kimyasal süreçlerle ilişkisi onu büyünün ve simyanın bir kolu olarak algılanmaya müsait kılıyordu. Üstüne üstlük, tıpkı Kilise sanatı gibi, öznel gözlem niteliğini gerçeğin damgası kılıfıyla servis ediyor, yetmezmiş gibi, sözün oynak doğasını bertaraf ediyor, onun yargılanabilirliğine karşı bir önlem olarak tartışılmaz tanık konumunu da sırtlanıyordu. Söz, hakikati yapılandırma potansiyeli hususunda hatiplere ipuçları veren Sayın Aristoteles’in izahatından beri pek değişmemişti çünkü.
Basın ve arkasındaki güçlerin yalan makineleri konusunda hem bu düzenekleri kullanarak görsel imge üretenlerden hem de bu imgeleri alıp kabul eden kitlelerden daha geniş çerçeveli ve öngörülü bir kavrayışa nail olduklarını söylersek, herhalde fazla atıp tutmuş olmayız. Bu noktada kendi kendisini asgari sürede çoğaltabilme meziyetiyle de öne çıkan fotoğraf, gerçek bir inanç nesnesi olarak medya patronları, sanayi devleri, mülk sahipleri ve iktidarlar için düpedüz tarihsel bir belge, zamanın doğrudan tanığı olarak kutsandı. Büyük bir şans eseri, bu yeni görsel imgenin Kilise’nin ve iktidar mercilerinin binlerce yıllık dogmalarına sırtını dönmüş militan icracıları ve kuramcıları dahi, vaktiyle Barok sanatı inşa eden entariler kadar muhafazakâr bir tutum benimsediler. Fotoğrafı dilinden yalanı söküp atmış bir tanıklık, fotoğrafçıyı da doğrudan gerçeği aktaran bir operatör olarak konumlandırdılar.
Bu tutum fotoğrafı sanat olma potansiyelinden sıyrılmış bir yalan/hakikat ayrımında işlevsel kıldı. Gözün tanık olduğu gerçeğin tartışılmazlığı tam da yeni kiliselerin sızabileceği bir yarıktı. Fotoğraf gerçeğin birebir iziydi, tanığıydı, damgasıydı, ara yüzü olmayan bir aktarımdı. Bu yeni silahın, teknik düzeneğine yaslanan argümanlarla anlatımcı ve öznel doğasını bizzat bastırmak gibi bir marifeti de vardı. Ne tuhaftır ki bu yeni ifade biçiminin Barok bir temsil kadar, çarpıtılmış ilahi anlatılar kadar yalan söyleyebileceği çok uzun süre görmezden gelindi ya da hasıraltı edildi. Oysa altındaki niyet ne olursa olsun, fotoğraf denen bu oynak nesnenin çeşit çeşit yalan uydurabilme huyu vardı. Bazıları:
. Düpedüz, organik, gözümüzü çıkaran yalanlar: Bunları, fotoğrafı bir mevcudiyet teminatı kisvesiyle belli bir kimliğe hapsetmiş olanların yalanları olarak da tanımlayabiliriz. Hitler’le bir fotoğraf karesinde müreffeh bir istikbale gülümsemiş olan (kasvetli fotografik yalanların kardinali) Joseph Goebbels, gün gelip de Führer’in gözünden düştüğünde pekâlâ o klişeden sökülüp çıkarılabilir. Mussolini’nin şahlanmış atını dizginlerinden tutan seyis, zorbaya daha kahramansı bir görünüm atfetmek isteyen propaganda düzeneklerince fotoğrafın yüzeyinden silinip atılabilir. Fotoğrafın etik çerçevede yargılanabilir tezahürleri. Cizvitler bu anlayışa çok çok uzun zaman önce vakıf olmuşlardı: “Beyaz gördüğümüz şey, eğer Katolik kilisesi öyle karar vermişse, siyahtır.”
. Taraflılığını yok sayan militan, tutarsız ve beyaz yalanlar: Ben bir fotojurnalistim, diye bağıran ve bu noktada biçimlendirdiği gerçek kesitini kendi öznelliği ve donanımından âzâde tutan Magnum’cuların işleri. Gerçeğin bir kesitini illa ki Fibonacci spiraline yerleştirerek kendi benzersiz kompozisyonunu kuranlar. Düşen bir askerin vücudunda yara yokken nasıl devrildiğine dair sorguları bertaraf edenler. Çünkü savaş vardır ve askerler düşerler, diyenler.
. Çetrefilli, kurgulanmış, sahteliğinden imtina etmeyen yalanlar: Asla Afganistan’a gitmemiş Jeff Wall’un, Rus işgali sırasında Moqor yakınlarında rastladığını iddia ettiği Konuşan Ölü Askerler. Fotoğrafın aşil topuğunu onun büyük gücüne dönüştüren kurgular. Gerçeklik iddiasını bir hakikatin değişmez evrenselliğine taşıyan üretimler. Tıpkı yazar, şair ve ressam gibi, fotoğrafçıya trajik insan varoluşuna, dünyanın kaotik düzenine kendi öznel diliyle tanıklık edebilme, bir temsil olma, sanat olma şansı veren anlatılar.
Öyle ya da böyle, bu üç yalan tipi de bize fotoğrafın Barok bir tablodan farkı olmadığını gösteriyor. Öte yandan, Walter Benjamin, sözü ve görseli birleştiren bir anlatı formunun günün birinde kasaplardaki piliçler kadar çoğalacağını iddia etmişti. Bugün basının anlatıları halen piliçlerin sayısıyla yarışıyor. Üstelik piliç nüfusu doğal üreme sınırlarını ziyadesiyle aşmış bir varoluşu sürdürürken. Gerçeğin veçhelerinin de bir pilicin kimliksizliğine vardığını iddia etmek gayet mümkün. Bu noktada fotoğrafçı için de, gerçeklik iddiasındansa hakikat kurmaya yönelmek, yok yere yenik düşenlerin, haksızca kaybedenlerin öyküsünü kurtarmak için fotoğrafı sanatın doğasıyla kuşatmak daha iyi bir fikir olabilir. Çünkü acı çekmenin tarihi gösterilmeyi değil, anlatılmayı bekliyor. Tıpkı Bay Caravaggio’nun Kilise düzenini fersah fersah aşabilmiş temsilleri gibi. Mesele hangi yalanı seçtiğimiz.
0 notes
Text
Depresyonu Hafifletmek için Pan'a Dua
Pan, Vahşi Dağların Tanrısı, senin adına ettiğim duaları duy,
Kederli zamanlarımda seni çağırıyorum, beni rahatlat, acıdan neşe getir.
Senin neşenle, kahkahalarınla sevineyim ve kutsal korunda dans edeyim,
Kalbimi artık ıstırapla doldurma ve onun yerine huzur ve sevgiyi koy.
İlkel mutluluğu bahşetmek için beni ölümlü çekingenliklerimden kurtar,
Sana adaklar ve dualarla yakarıyorum, şimdi bana bunu bahşetmeni istiyorum.
Ağaçların şehvetli kralı, yeryüzüne hayat ve renk getiren,
Lütfen şimdi kasvetli halimi hafiflet, beni neşe ve sevinçle doldur.
O ki taç giymez, boynuz takar ve her şeyin efendisidir,
Bu dua ve bu onurla, depresyonum artık temizlendi.
Kaynak: https://hekateanwitchcraft.tumblr.com
0 notes
Photo
Sevgili Mimar Tuğba Ertem Tarafından özel olarak tasarlanan tasarlanan yeni logomuz. Otantik İsmine uygun olarak geleneksel halı kilim motiflerinden esinlenildi, Koç boynuzu adıyla geleneksel halılarımıza işlenen motif üzerine geleneksel Türk çalgılarından olan kabak kebane , sol anahtar ve do anahtar yerleştirilerek oluşturuldu. Ve müzik evimizin baş harfleride var ☺️ biz çok anlamlı bulduk ve beğendik umarım sizde beğenirsiniz. Bu güzel çalışmadan dolayı Sevgili Tuğba hanıma sonsuz teşekkürler ediyoruz. KOÇBOYNUZU Bereket, kahramanlık,güç, erkeklik sembolü olan koç boynuzu motifi, Anadolu kültüründe anatanrıça’dan sonra, ya da onunla birlikte kullanılan bir motiftir. Boynuz sembolü insanlık tarihinde her zaman güç kuvvet timsali olan erkekle özdeşleştirilmiştir. Boynuz formunun yer aldığı motiflere, dokumacı kadınlar tarafından, boynuzlu yanış,koçlu yanış, gözlü koç, koç başı gibi isimler verilmiştir. Koçboynuzu motifi koçun önden, yandan ve tepeden görünüşü spiral, hilal gibi şekillerle stilize edilerek dokumalara aktarılmıştır. . Güç ve kuvvet, erkeklik simgesi olan koçboynuzu motifi, erkek tanrı simgesi olarak, Sümer’de anatanrıça İnanna’nın eşi Dumuzi, Akad’da İştar’ın eşi Tammuz, Mısır’da İsis’in eşi Osiris, Hitit’te Hapt’in eşi Telepinu, Frig’de Kibele’nin eşi Attis, Helen’de Afrodit’in eşi Adonis olarak karşımıza çıkar.. türk süsleme sanatındaki hayvan stilizelerinin en güzel örnekleri, koç, koyun veya dağ keçisi heykellerinden oluşan mezar taşlarında görülmektedir. Anadolu da koçboynuzu motifli halı ve kilimler günümüzde de yaygındır. Bu motif, dokumaların genellikle göbek ve bordür kısımlarında kullanılır. #logo #müzik #solanahtarı #kabakkemane #koçbaşı #elbistan #otantikmüzik #kahramanmaraş #türkiye #türkü #intalogo #instagram #instamusic #instagraffiti #instagood #insta #instapic (OTANTİK MÜZİK MERKEZİ) https://www.instagram.com/p/BogbLzQARBDyVLMmpeauQz0XIzZz3NsLIhdTtQ0/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=thsbn34fm5ko
#logo#müzik#solanahtarı#kabakkemane#koçbaşı#elbistan#otantikmüzik#kahramanmaraş#türkiye#türkü#intalogo#instagram#instamusic#instagraffiti#instagood#insta#instapic
1 note
·
View note
Text
Altaylıların bir Kam duası:
“Güneş dolaşamaz çelik dağ, ay dolaşamaz altın dağ Aba ormanlarının örtüsü olan mukaddes büyük dağın. Büyüklerimiz ve atalarımız sana ibadet etmişlerdir. Bir defacık olsun Takdis eder mi teveccüh gösterecek mi? Ellerle tutulan hak ve ardı kesilmeyen hisse. (Kısmet veren) Beşik canını yavruları yaratan Tanrı, güttüğümüz sürülere ket ver! Yurda, ahaliye refah versin. Ey mukaddes büyük a kara kaya! Mukaddes büyük Altay’a ulaşsın! Yargı hüküm yerine biriksin, bir hükmünü lehimize halledecek mi? Bereket refah verir mi? Her buudak, engel de konuşup, büyük Al-tav’a ulaşsın! Mübarek büyük Altay‘ın hüküm yeri katarlar verilecek yeri! Kopmamak kesilmemek, devam etmek için his veren, yıpranmamak için karar veren ak rahat sağlayan sen, atalarımız, büyük babalarımız zamanında Tanrı olarak yükselmişsin, yer ve deniz yaratıldığı zaman atalarımız ve analarımız sen Tanrısın diye yukarı kaldırmışlar. Sonra hisse kısmet ve yargı hüküm yaratıcısın, kopanları bağlayıcısın.
Yıprananları sağlamlaştırmışın, akbaşlılar bir merhametin bereketin erişir mi? Mukaddes büyük Altaydan ses ilham alıp ses veren Altayın dağlarıyla konuşan sen! Göbeklileri yaradan, kirpiklilere suret veren, güttüğümüz sürülere bereket veren sensin. Güneş dolaşamaz kadar geniş çelik dağım, ay dolaşamaz altın dağım, yere dayanıp secde edip sarayına girebilir miyim? Elâ gözlerle görebilir miyim? Aya benzer kulaklarla işitebilir miyim? Altın yargı, iyi hüküm versen ne olur? Ak, mübarek yürek yıprandı, az halk yorulurdu, ezildi. Mukaddes Altayım! Refah ve bereket versen ne olur? Göbeklerimize kir kondurmasan. Kirpiklerimize yaş düşürmesen ne olur? Altın yargı göndersen ne olur? Kesilmeyecek kısmet biçip versen ne olur? Esenliğe, sağlığa bereket versen ne olur? İmdi gelecek yıla bereket versen ne olur? Gümüş olmuş yargısını çıkarsa ne olur? Büyük Altayım, sana baş olsun secde ediyorum! Altın yargısını vere dursun! Her zaman ibadet ediyoruz. Tanrımızı bırakmayız. Aylı, güneşli Ayaz hakan, çaputlarla süslenmiş mübarek bozkır!
Yapraklı mübarek kayın ağacı! Alevlerin Hakan Ayaz’a ulaşmış, dumanın karaya ve denize yayılmış, sabah çıkan güneşten ışık almış, akşam çıkan aydan ışık almış, yol şaşıranı kavuşturan, Alevli ateşimin sahibi ruh! dumandan işlenmiş ocak, sıcak yanan güçlü alev! Ayaz hakanın parça ayın ve güneşin payı, altın yargı sen sor, alevli ateşe ulaştır! Halkalardı arkası kesilmeyen kısmet ver! Her zaman ala dursun; yıldırım Tanrısından ses ala dursun, halka bereket yetiştirip dursun! Alevli ateşin sahibi ruhu! Al alevin ulusu! Ayrılmaz can taratmış, doğru yoldan şaşmaz ruha biçim vermiş. Alevli ateş sahibi Ak Yayık! Gökte Tanrı! Bunun için yalvarırım. Ülgen beyden ayrılmış olan üç basamaklı Bay Karşıt! Geçmiş uluslar yaratıldıkları ve kadim dinimiz meydana geldiği zaman atam Ülgen! diye yalvarmışlardır. Bunların arta kalan torunları bizler yine o dinde bulunuyoruz. Kara ve denizlerin yaratıldığı zamandan ve yedi babadan beri tuttuğumuz dindir bu din. Atamız çakmak taşıyla yakmış alevli ateş, anamız kendi eliyle gömmüş taş ocak, hakana parlak gökyüzüne doğru süratle yükselen boz duman.
Çakmak taşıyla yaktığım sıcak alevli ateşim, bütün dünyayı dolaşıver! Ak Yayık’tan Altay yargı istesin, aydan ve güneşten bereket yetişsin, Alevli ateşe ulaşsın! Aygır yeleli hakan, Çaptı Hakan sağ kulağıyla dinleyerek, sağ gözü ile görecek bakacak olursa, halinden biten (elde edilen) bu malımdan Çaptı Hakan diyerek veriyorum kurban ediyorum. Bu malımı kurbanımı aygır yeleli Çaptı Hakan alacak kabul edecek olursa, bu kadehim alçı düş-sün! Bunu almayacak, gereği yok diyecek olursa, baş aşağı düşsün! Kurbanı ulaşsın! Mübarek borcumuz ödesin! Bu hazırladığım nesnelerden bana çok hazırlayıp versin! Burunlu hayvanı kurban ediyorum, yakalı elbise den hazırlayıp veriyorum Vergi vermeye mecbur olan kişinin sıkıntı ve acı görmemesi için veriyorum. Malıma mal katılsın nüfusuma nüfus katılsın, diyorum. Böyle verecek mi acaba? Aksakallı atam kapan tuzak yapmış, ay avlarken azık ve pay kısmet vermiş. Beslenecek çocuk canını yaratmış, çoğalacak olan sürülerin canını yaratmış mukaddes Altay yer-suyum! Deve yeleli geniş Altay!
Bin kulaklı yer-suyum! Mukaddes Altay, Çaptı Hakan, bunları soruyorum diliyorum! Ay ve güneşim olan Şulmuslar, bulut gözlü Buğra Hakan! Buz ayaklı bey kişi! Bulut tay Buğra! Mukaddes ve hepsi birbirine müsavi olan üç Yelbis! Ölen adam bulunan eve girmeyen, ayaz semaya şekil veren, üç boynuzlu kara kaya Altayım! Süt Göl’ün kara buğrası! Ağaran gökte yıldız. Ak atamdan dökülmekte. Ala şahin tam önümde bağırsın, boz kartal iki omzunda bağırsın, boz kartal iki omzumda seslensin! Yezim dağından uzanan Çuyuk kam Eneğe ve Kadıl büyüklü küçüklü iki hemşire kamlar! Alaş Dağı ile Kemdik Dağı’na dayanmışlar. Ebedî göklerin kenarlarında kışlarım geçirmişler. Amcam kam Sanızak’a Mavi Ayaz adı verilmiş, Tanrılı ilahi kam denilmiş, ata Burkan denilmiş, Abu Kaan Dağı’na dayanmış, altın gölde yıkanmış amcam Sangızak! Yezim Dağı’na basmış, Sümer Dağı’na yaslanmış, ak ülbürek çaput yelpaze edinmiş, ak yalagası külahındaki kuş tüyleri dökülmüş, ay ve güneşe dua etmiş, benim mübarek dayım Sergey Semenek!
Dolaştığın bu yurt rahat olsun! Hiçbir zaman yaklaştırma, iyi ol-sun! Hem ben Tanrısına ibadet ederek kamlayarak dua ettim. Böylece kendi obama döneyim diye düşünüyorum. Yer üstünde Yüzünde ne kadar halk varsa o kadar iyilik versin. Şimdi obama dönüyorum. Kollarımız arasında tutacağımız, kucaklayacağımız beşik canı kutu versen ne olur ya Rabbi! Çadır-çevir sallamaya şaltırak canı yeni taylar versen ne olur? Kaplan dol-duran sağıma bereketli süt versen, ne olur ya Rabbi? Büyük yoğurt kaplan daima dolu bulunsa, mayası kesilmese ne olur? Dar otlaklar geniş, tayları bağlayan kısa bağlar uzun olsa ne olur ya Rabbi? Bu aylı ve güneşli Ayaz hanımız parlak gök, ormanlı, taşlı Altayımız! Yalvarmağa, ağlamaya bizi mecbur etme! Günahlarımız çoktur. Altay Tanrımızdır, diyerek yalvarıyorum. Nüfusumuz çoğalacak mı? Ölümsüz hayat diliyoruz, sönmeyecek ateş, ocak diliyoruz. Çok yalvarıyoruz, çok yakarıyoruz. Sersem ulus olan kötü ruhlar Körmös’ler bize baskınlar yapıyor!…”
Kaynak : Bilinmeyenturktarihi.Com
1 note
·
View note
Photo
Sokrates, tanıdığı tek şeyin hiçbir şey bilmediğini söyleyerek muhataplarını kızdırmayı severdi. Bu konuda derin bir içgörü var, çünkü gerçek cehaletten daha tehlikeli olan şey, bilgi ve anlayış yanılsamasıdır. Böyle bir yanılsama bol ve felsefenin ilk görevlerinden biri - Platon'un Meno'sunda Sokrates'in eğlenceli bir şekilde gösterdiği gibi - kendimiz ve dünya hakkındaki şeyleri bilmek için iddialarımızı araştırmak ve yanlış ya da karışık oldukları takdirde ortaya çıkarmaktır.
A. C. Grayling
╚►Sözler Gif Linki:
Anthony Clifford Grayling Sözleri:
Din ve bilimin ortak bir atası var - cehalet. A. C. Grayling
Duyguların ustalığı erdemli bir yaşam için esastır. A. C. Grayling
Dinler esas olarak gençlerin beynini yıkadıkları için hayatta kalırlar. A. C. Grayling
Başka kimseye zarar vermedikleri sürece insanlar neye inanmaya bırakılmalı. A. C. Grayling
Hümanizm, hayatın yemek masasında iyi bir konuk olmanız gereken felsefedir. A. C. Grayling
Elektrik yerine dua ederek evinizi aydınlatmayı deneyin ve hangisinin çalıştığını görün. A. C. Grayling
Eğer başkaları çevrelerindeki saygıyla uçmayı başaramazsa bomba atmaya başlayacaklardır. A. C. Grayling
Eğer hayatta korkmaya değer bir şey varsa o da sonunda pişmanlık verecek tarzda yaşamaktır. A. C. Grayling
Bir insan ömrü bin aydan daha azdır. Nasıl yaşayacağını düşünmek için biraz zaman ayırmalısın. A. C. Grayling
Büyük inançların yalanlarını küçük çocuklara telkin etmek, çocuk istismarının bir şeklidir ve bir skandaldır. A. C. Grayling
İnançlarının başkaları tarafından özel bir hassasiyetle tedavi edilmesini gerektirmesi gerektiği açık değildir. A. C. Grayling
Hükümet inanç temelli eğitimi aktif olarak teşvik etti ve bu nedenle dini seslere ve köktendincilere bir megafon verdi. A. C. Grayling
Herkesin inanmaya hakkı vardır. Kiliseler, bir futbol kulübü, bir sendika veya bir siyasi parti olarak var olma hakkına sahiptir. A. C. Grayling
Bilim, kesinlik ve dolayısıyla olgunluk işareti olmadan yaşamaya hazır olmanın sonucudur. Şüphe ve gevşek uçları kucaklıyor. A. C. Grayling
Korkutucu görünen şey ölüm eylemidir. Ancak ölmek yaşayan bir eylemdir ve diğerlerinde olduğu gibi hoş veya tatsız olabilir. A. C. Grayling
Bu şeylere [eroin ve kokain] bağımlı insanları hor görüyorum. Gerçekten zihin değiştiren bir deneyim istiyorsanız, bir ağaca bakın. A. C. Grayling
Kanıt karşısında ve mantığa karşı bir şeye inanmak - inançla bir şeye inanmak-alçakgönüllü, sorumsuz ve cahildir ve saygının tam tersidir. A. C. Grayling
Katolikler, nesiller boyunca Vatikan'daki gerici yaşlı erkekler tarafından tutulan kontrasepsiyon hakkındaki görüşleri görmezden geliyorlar. A. C. Grayling
14 yaşındayken okulda bir papaz bana bir okuma listesi verdi. Her şeyi okudum ve bir soru ile ona geri döndüm: bu şeylere gerçekten nasıl inanabilirsin? A. C. Grayling
Birçok kişi tarafından yapılan hata, belirli bir geleneğin toplumda kurumsallaştığı için, konuştuğu şeylerin gerçekte var olma olasılığını artırdığını düşünmektir. A. C. Grayling
Bir tanrı olmanın ilk olasılığı, uzak atalarımızın gerçekten de ‘tek boynuzlu atların var olma ihtimali yok edici derecede küçüktür ' demek garip görünmektedir. A. C. Grayling
Diğer insanlar için ne ölüm. Kendimiz için ölmeyi deneyimliyoruz; ama sadece başkalarını kaybetmekle ölüm yaşarız ve deneyim keder ve kayıplardan biridir. A. C. Grayling
Dini inançlar insanlık tarihi boyunca güçlü bir negatif güç oldu. Çok acı çektirip sorun çıkardılar ve ilerlemek, gelişmek, özgürleşmek isteyen insanların yoluna çıktılar. A. C. Grayling
Kendi ölümlerimiz kişisel deneyimimizin bir parçası değildir: her birimiz sadece ölmenin bir parçası olan yaşamı deneyimleriz. Bu anlamda, öznel perspektiften ölümsüzüz. A. C. Grayling
Periler, Goblinler veya spritler olduğuna inanmadığım için Tanrı ve tanrıçalar gibi şeyler olduğuna inanmıyorum ve bu nedenler on yaşın üzerindeki herkes için açık olmalıdır. A. C. Grayling
Okumak uçmaktır: tarihin geniş arazileri, insan çeşitliliği, fikirler, paylaşılan deneyim ve birçok soruşturmanın meyveleri üzerinde bir görünüm veren bir bakış noktasına uçmaktır. A. C. Grayling
Din ile hiçbir ilgisi olmayan içgörü, teselli, ilham ve anlam sunan ve insan gerçekliğinin en iyi, en cömert, en sempatik anlayışıyla ilgili her şeyi sunan güzel ve yaşamı geliştiren bir alternatif görünüm var. A. C. Grayling
Ateistler ve laikler onların eleştirilerini agresif ve saldırgan olan dini savunucuları acı acı şikayet ediyor. Her zaman diyorum ki: bak, siz sorumlu olduğunuzda, bizimle tartışmadınız, bizi kazıkta yaktınız. Şimdi yaptığımız şey, size bazı argümanlar ve bazı zorlu sorular sunuyoruz ve siz şikayet ediyorsunuz. A. C. Grayling
Sokrates, tanıdığı tek şeyin hiçbir şey bilmediğini söyleyerek muhataplarını kızdırmayı severdi. Bu konuda derin bir içgörü var, çünkü gerçek cehaletten daha tehlikeli olan şey, bilgi ve anlayış yanılsamasıdır. Böyle bir yanılsama bol ve felsefenin ilk görevlerinden biri - Platon'un Meno'sunda Sokrates'in eğlenceli bir şekilde gösterdiği gibi - kendimiz ve dünya hakkındaki şeyleri bilmek için iddialarımızı araştırmak ve yanlış ya da karışık oldukları takdirde ortaya çıkarmaktır. A. C. Grayling
youtube
………………………………………. ╚►Twitter: https://twitter.com/pusula1sozler ╚►Pinterest: https://tr.pinterest.com/szler/ ╚►Site arşiv: https://pusulasozler.tr.gg/ ╚►Sözler Gif: https://i.ibb.co/WfZ2cmb/Anthony-Clifford-Grayling-S-zleri.gif ……………………………………….
0 notes
Photo
Bess Heykeli Antik Mısır'ın geç dönemlerinde tapınıldığı tahmin edilen cüce tanrı veya koruyucu ruh ya da cindir. Özellikle Mısır Hanedanlık dönemi sonrası tapınılan bir ev tanrısı olduğu anlaşılmaktadır. Bes mıhtemelen ev tanrısı olduğu için adına tapınak yoktur. Hanelerin, özellikle hamile ve lohusa kadınların, annelerin, çocukların koruyucusu olarak tanımlanırdı. Müzik, dans ve iyi yemekle ilişkilendirilir, çocuklar eğlendirdiği ve koruduğuna inanılırdı. Arkeolojik keşiflere göre Bes için evlerde özel köşeler hazırlandığı anlaşılmaktadır. Pek çok mitolojide bu tanrının benzeri belki öncülü sayılabilecek, görünümüyle kötülükleri ve kötü cinleri uzaklaştıran tanrı ya da koruyucu cin tasvirleri bulunmaktadır. Cüce Tanrı olarak tanımlanan Bes; vahşi görünümlü komik bir cüce olarak ve yuvarlak bir yüzle tasvir dilmiştir. Çömelmiş, çarpık bacaklı, tüylü, kaslı, basık burunlu tasvirleri de yaygındır. Mısırlı tanrılar genelde profilden betimlenirken, Bes cepheden betimlenmiştir. İstanbul arkeoloji müzesinde; sakallı ve boynuzlu, elinde başının yerinde bir oyuk olan arslanı bacaklarından tutan, ürkütücü ve devasa (boyu yaklaşık 4-5 metrelik) Tanrı Bes heykeli vardır. Bes'in diğer adları Besa ve Bisu kedi ve koruyucu anlamlarına da gelmektedir. Mısırlıların; yılanlardan, farelerden ve hububat zararlılarından ürünlerini korumak için kedileri de kutsallaştırdıkları biliniyor. Hanedanlık döneminde revaç gören Bess kültü, Yeni Krallık döneminde fazla yaygın değildir. #bess #antikmısır #tanrıbes #cücetanri #istanbularkeolojimüzesi #bisu #mitoloji #mithology #sanat https://www.instagram.com/p/B63TdHJF0Fu/?igshid=zq48jfb6mosp
0 notes
Text
Yunan Mitolojisi
Kronos adını zaman anlamına gelen khronos sözcüğünden almaktadır. Gaia'nın doğurduğu son titan olmakla birlikte, zamanı yarattığı ve zamanlarda seyahat ettiği söylenir. Kronoloji sözcüğü Kronos isminden türemiştir. Roma mitolojisinde Satürn olarak da bilinir. Titanlar, Yunan mitolojisine göre efsanevi Altın Çağ'da dünyayı yönetmiş olan güçlü ırkdır. Genellikle baz alınan kaynaklara göre en başta on iki Titan vardı. Bunlar yaşamı meydana getiren, zaman, okyanus, hava gibi çeşitli kavramlarla özdeşleşmişti.
Hepsi Uranus ve Gaia'nın çocuklarıydı. Kronos'un Uranus'u tahttan atmasıyla yönetimi ele geçirmişlerdir. Ancak daha sonra Kronos da aynı şekilde kendi çocuğu olan Zeus'un önderliğindeki Tanrılar tarafından tahttan indirilmiştir. Böylece Titanların Altın Çağı sona ermiştir.
Uranüs ve Gaia'nın son oğlu olan Kronos titanlar soyundandır ve babası Uranos'un testislerine sapladığı orakla birinci kuşak tanrıların egemenliğine son vermiş, ikinci kuşağı başa geçirmiştir.
Kronos kız kardeşi Rhea ile evlenmiş ve daha sonra dünyaya hüküm sürecek olan Tanrı çocukları (Hestia, Demeter, Hera adlı üç kızla Hades, Poseidon ve Zeus adlı üç oğlu) meydana gelmiştir.
Kronos, Uranüs'e yaptıklarından dolayı, aynı karşılığı çocuklarından da göreceğinden korkarak doğduklarından sonra çocuklarını yemiştir. Ancak Zeus yerine kundağı sarılmış bir taşla kandırılmış ve Zeus'la gireceği savaşı kaybedip Tartaros'a kapatılmıştır.
Okeanos, Yunan mitolojisinde, Uranus ile Gaia'nın ilk çocuğu ve ilk Titan'dır. Tüm okyanusların kişileşmiş hali olan Okeanos, genelde kaslı bir adamın uzun sakallı ve boynuzlu yüzüyle simgelenirdi. Okeanos'un alt kısmı bir yılanı andırıyordu.
Okeanos'un kardeşi olan bir başka Titan'la, Tethys'le zaman geçirmesi üçbin deniz nymphelerinin oluşmasına neden oldu. Okeanid olarak da bilinen bu nymphelerin her biri ayrı bir ırmak, çay, göl ya da havuzun hakimleri oldular.
Bazı araştırmacılar Okeanos'un önceleri tüm tuzlu suları temsil ettiğini düşünüyorlar. Bunun nedeni de o zamanlar Akdeniz ve Atlantik Okyanus'un çok fazla bilinmemesiydi. Ancak daha sonra coğrafya geliştikçe, Poseidon neredeyse tamamı bilinen Akdeniz'i, Okeanos ise daha az bilinen Atlantik Okyanusu temsil etmeye başladı. En bilindik çocukları Metis, Amphitrite, Eurynome, Styks ve Klymore'dir.
Okeanos, Thetis ve Themis ile birlikte Olimposlularla, Titanların arasında geçen savaşa katılmamıştır.
0 notes