Tumgik
#Bizi Biz Yapanlar
etaali · 1 day
Text
Tumblr media
‎✌️﴾Âl-i İmran 16-17﴿
‎“Ey rabbimiz! Biz gerçekten iman ettik, günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğruluktan şaşmayanlar, huzurda boyun bükenler, hayır yolunda harcama yapanlar ve seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyenler (içindir)
3 notes · View notes
judasizm1 · 1 year
Text
Bundan 15 yıl önce...
Evet, 15 yıl önce Fetöş ile aynı yatakta yatanlar Türkiye Cumhuriye'nin kurumlarından "T.C." kısaltmasını kaldırmak istediler. Bu ülkenin evlatları ise "Bu ihanettir!" dedi.. 15 yıl önce T.C.'ne düşmanlık yapanlar mitinglerinde bayrağımız üzerinde namaz kılıp sonra çöpe atanlar bugün milliyetçilik yapıyor!
21 yıllık "ümmetçilik" reklamı (!) bitti. Ümmetçilik olsaydı bizden önce arap çocukları birleşir, yapardı. Sana noluyor ey BOP eş başkanı!..
Ve sen adı devlet olan zaat; bir vatandaş olarak senin akli dengenin bağımsız ve özgür bilim insanlarımız tarafından incelenmesini istiyorum. Bu ülkede bir mal varlığını satmak isteyen 65 yaş üstündeki insanlarımızdan nasıl "akli dengesi yerindedir" raporu isteniyorsa bizi temsil etmek isteyen her 65 yaş üstü siyasetle ilgilenenlerden de bu rapor istenmeli.. Siyasi partiler yasası ve Vakıflar yasası derhal değiştirilmeli...
Biz milletin ortak mutabakat metni olan Anayasa'mızın bekçisi ve adaletin simgesi olan Anayasa Mahkemesi için "KAPATILSIN" diyenler bu milletin ve devletin düşmanıdır..
Anadolu'muzda bir atasözümüz vardır; "Havlayan it ısırmaz.." derler.. ;) Birilerinin sarayın çitlerinin arkasından havlamayı bırakmalısı gerekiyor artık.. Millet burada, çıkın milletle yüzleşin yüreğiniz varsa..
Sonuna kadar laik Türkiye Cumhuriyeti...
Sonuna kadar Ata'mızın izinde yürümeye devam...
12 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Son Uyarılar
Cumhuriyet tam bağımsızlığın ve egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu bir yönetimin temelidir.
Cumhuriyeti kuran partinin cumhuriyet ve o ulusun düşmanlığını yapanlar ile iş tuttuğu bir seçimde saklanan bir niyetin meşru hale getirilmesi için araç olarak kullanmak amacıyla oy kullandığını unutma.
Bu bir seçim değil, bu bir dayatmanın hangi sonuç çıkarsa çıksın aynı amaca hizmet edecek olan niyetin sözde oylanmasıdır.
Cumhuriyet bir kere kaybedildi mi bir daha geri gelmesi olanaksız bir değerdir.
Egemenliğini kendi rızan ile sonsuza kadar unutmak için oy verdiğini unutma, bir gün dizini dövdüğün gün bu öğüdü veren birini veya ortamı bile bulamayacaksınız.
Bu yolda her türlü engelin ahlaksız yollar ile harcandığı bu günlerde ilkeli davranmak gerekir.
Halk uyanmıyor ise utanmaya gerek yok diyenlere destek vermek hak edilmiş bir sonuç olacaktır.
Bir kişiden kurtulmak için bir kişi seçmek çözüm değildir.
Kaybettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi olacak.
Cumhuriyeti kuran partiyi kullanarak onlara verilen oylar ile mecliste güç kazananlar yarın mecliste gerçek niyetleri Anayasayı değiştirmek için sırt çevirerek bir araya gelecekler.
Kaybeden Türk ulusu, birlik beraberlik ve bütünlüğümüz olacak.
Bütün bunları içi boş seçim vaadleri, ilke ve ahlak yoksunu propaganda yöntemleri, kimlerin kimlerle bir araya geldiğinden anlamak mümkündür.
Türk ulusunun her ferdinin bir Atatürk olma zamanı bu şekilde harcanamaz.
Canını bu vatanı kazanmak için kaybeden atalarımıza en büyük ihanet bu olacaktır.
Sen insansın ve hiçbir dayatmayı meşrulaştırma aracı değilsin.
✓ Eğitim sorunları ve iyi insan yetiştirmeye yönelik hiçbir niyeti olmayanlara neden oy veriyorsunuz?
✓ Üretim, ekonomik sorunlar, yaşam pahalılığı konularında devrim yapmak istemeyen niyetlere rüşvet sözlerine kanarak neden oy veriyorsunuz?
✓ Kamulaştırmalar yapmak yerine mevcut sömürge düzenini sürdürülebilir hale getirmek isteyenlere neden oy veriyorsunuz?
✓ İthalat, borç ve tüketim ekonomisini bize dayatarak bizi tüketenlerin son tüketim tarihi bizim elimizde iken onların ömrünü uzatan desteği oy vererek neden uzatıyorsunuz?
✓ Toprakları yabancılara sattılar umursamadın, maden ruhsatlarını yabancılara satıyorlar umursamıyorsun, parayla vatandaşlık satarak seninle eşit yurttaşlık hakkı elde edenler el üstünde tutularak demografik yapı değişikliği ile neyi ne amaçla kaybettiğini anlamıyor aynı yolun yolcusu olanlara güle oynaya sözde demokrasi adına neden sahip çıkıyorsun?
✓ Oyun senin üzerinde oynanıyor. Bütün siyasi partiler başında ki kişiler tarafından kontrol edildiği, onların sizlere seçmenizi istedikleri kişileri kendinize temsilcisi seçiyormuş gibi kendinizi neden kendi oyunuz ile aldatıyorsunuz?
Bu bir seçim değil. Bir dayatmayı bir topluma sandık yoluyla onaylatmak ve meşru hale getirmektir.
Böyle bir suçun ortağı olmak yurttaşlık değildir.
Son kez Atatürk'ün bu sözünü bir kez daha düşünerek kararını ver.
✓ Türk milleti kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara hoşgörü gösterecek bir topluluk değildir.
Biz böyle bir ulus değilken neden bu sözün aksini ispat edercesine davranan bir topluluk haline geldik?
Ahlaklı ve ilkeli olmayı yaşatmak isteyen varsa bir düşünsün.
] Önder KARAÇAY [
11 notes · View notes
revnaktarblog · 1 year
Text
Eskiden cümlelerimin çoğunda "asla" olduğunu yakın arkadaşlarım söylerdi. Onlar farkettirmişti. Mesela asla sarı renk sevmem. Şunu asla yemem vs ... :)
Zaman ilerledikçe en sevdiğim renk sarı oldu. Dereotunun girdiği salatayı yemezken, şimdi onsuz salata'nın salata olmadığına kanaat getirdim desem gülümseyerek :)
"Never say never" gerçekten öyle. Hayatta asla dememek lazım. Bunun bir tık ilerisi iyi olduğumuz ve asla yanlışa düşmeyeceğimize kanaat getirdiğimiz şeyler için de geçerli. Bu anlayış insan kınatabilir. Oysa insan yaşamadığı hiçbir imtihanın kahramanı olamaz. İnsan hatadan hâli değildir. Nefsimizi temize çıkaran şeylerden kaçmalıyız. Hayatımız boyunca ben iyi oldum, şunları yaptım iyi bir kulum, şu zamanda neler yapanlar var ben onların yanında tertemizim minvalindeki düşünceler bizi geri çeker. Şeytanın mühim bir desisesi insana kusurunu itiraf ettirmemektir. Biz daima havf ve reca arasında olmalıyız.
Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur.
 Sevgili Peygamberimiz asm en sevgili kul olduğu halde günde 70 defa tövbe ediyor. Yusuf asm ben nefsimi temize çıkarmıyorum nefis daima kötülüğü emreder diyor. Bunları düşünmeliyiz.
Dua ve tevekkül, meyelan-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi; istiğfar ve tövbe dahi, meyelan-ı şerri keser, tecavüzatını kırar.
7 notes · View notes
Text
Hayatta bazen her şey yolunda gitmez. Bu noktada bizi bu karmaşada bile ayakta tutacak tek gerçek kendimize inancımız ve içimizde bulunan güç. Belki biraz da hırs ve inatçılık. Yol ayrımları, yeni başlangıçlar, düzensizlikler ve yoldan sapmalar. Tüm bunlara verdiğimiz tepkiler ise bizi biz yapanlar. Önemli olan ise bizi biz yapanlara sıkı sıkı tutunmak ve sonuna kadar savunmak. Bazılarımız direnmez, kaçar, saklanır ve tüm sapmalar kendisini teğet geçsin ister. Bazıları ise içinde bulduğu o güç ile göğüs gerer tüm zorluklara. Peki sen hangisisin? Gel aynadan bakmayı deneyelim bugün kendimize, kendimiz için düşünelim biraz. Bu yol nereye götürür bizi? Saklanır mıyız yoksa tüm gücümüz ile savaşır mıyız? Var mı cesaretin?
2 notes · View notes
gokhanerturkey · 18 days
Text
Tumblr media
VAHDET SÜT ÜRENLERİ
Kurallara hepimiz uymak zorundayız birilerinin uymaması sıçrama yapar herkesi etkiler. Herkes önce yakınlarından sorumlu gücü yettiği nispette yapılan yanlışlıklara kanunlar dahilinde tepki vermeli ki herkes kazansın. Benim sosyal medya hesaplarım var o şekilde tepkimi veriyorum yanlışlara tepkisiz kalmak bireysel olarakta toplumsal olarakta bizden çok şeyler götürüyor.
BİM MARKET, ŞOK MARKET, A101 MARKET, ve Kutahyamızda çok sevilen SULTAN MARKET  bunlardan alış veriş yaptığın zaman sen istemeden fişini veriyorlar ciklet dahi alsan verdikleri fişte yazıyor.
Ben yaşadığım bir olayı anlatayım marketin birinden alış veriş yaptım 8 ürün aldım eve geldim hesapladım kasiyer bana fazla para vermiş gittim iade ettim daha sonrada eksik para verdiler fişimi gosterek aldığım ürenleri hesaplayın eksik verdiniz dedim. Yani iki taraf içinde ne güzel ne aldıysan fişte yazacak.
Vahdet süt ürünleri cuma pazarının tam karşısı oraya gittik peynir, zeytin.yoğurt,yumurta aldık fişte yazmıyor tek kalemde gıda yazmış hatta fişi ben isteyince verdi ve fişe baktım niye aldıklarımızı fişe geçmedim dedim ve ukala bir şekilde •bizde öyle• dedi siz kimsiniz kurallar herkes için ben aldıklarımı fişe bakarak kontrol edeceğim fazla verdiysen olur insanlık hali paranı iade edeceğim eksik verdiysen paramı alacağım yahu siz ne kadar ahmaksınız bindiğiniz dalı kesiyorsunuz.
Yani bir makale konusu çıktı tepkimizi verirken. Bundan yaklaşık on sene önce bir esnaf bana haksızlık yapmıştı bunu internet sayfama taşıdım tepki vermek adına çevremde ne kadar işini iyi yapmayan esnaf varsa üzerime geldi topunuz gelin haklı olan çok güçlüdür çünkü yeter ki nasıl tepki vereceğini bilsin.
Hakkını arayamayan insanlara da  biz bir mana da onların sesi oluyoruz onların duası da çok önemli.
Bütün samimiyetimle söylüyorum herkes yakın çevresini denetlese yolsuzluktan eser kalmaz ey yolsuzluk var diye artistlik yapanlar yakın çevrenizi ne kadar denetliyirsunuz.
Ben zaten gemileri yakmışım birilerini karşıma almak korkutmaz beni tanıyan iyi tanır beni adamı deler geçerim çünkü haklıyım paşa gibi herkes kurallara uyacak yoksa Şair Gokhan ER'in uyarılarını çok ararsınız eşkiyalar türediğinde.. Biz efendice kurallara uyun diyoruz biraz akıllıysanız bizi anlarsınız.
Ben en çok haksızlık yapmaktan korkarım haklıysam ipe götürseler güle oynaya giderim.
Toplantı bitmiştir.
Sevgi ve saygılarımla
Gökhan ER
Araştırmacı & Şair
06 Eylül 2024 Cuma
0 notes
birazyazi · 7 months
Text
KİTAP İNCELEMESİ
FARKINDALIK
İnsanlar ailelerini, dinini, dilini, ırkını birçok şeyini seçerek doğmaz. Bunu herkes bilir. Fakat yine herkes bu farkındalığını yaşam içinde eritir gider. Bu yanıbaşımızdaki kişilerin, sahip olduğumuz değerlerin, şansların farkında olmadan yaşamamız gibi bir şeydir. Onları da yaşarken unutur ve sürekli bir şeylerden yakınırız. İnsanoğlu yaşama kapıldığından gözü hiçbir şeyi görmez halde. Halbuki etrafındaki güzelliklerin, farklılıkların yarattığı cümbüşün, bilmenin, öğrenmenin, keşfedebilmenin, sevmek ve sevilmenin tadını başka hiçbir canlı bizim gibi alamaz. Artık sevgiler basitleşti, dost sayıları gittikçe azalıyor, bilgiye ulaşmak tek parmağın ucuna bakıyor, insanlar birbirlerinin acılarını film izler gibi izlemekle yetiniyor.  Kısacası bence hayatı kaçırarak yaşıyoruz. Peki hayatın anlamı ne? Yunus Emreler, Mevlanalar, Hz. Muhammed bu dünya da yaşamadı mı yoksa? Bu koşturmacalar, çabalar ne için, nereye yetişmek için? Bu soruları bir süredir kendime soruyordum. Bu yüzden kitapta özellikle "hayatın anlamı, hayat" bölümleri dikkatimi çekti. Yine de düşüncelerim sadece bu iki bölümden ibaret değildir, diğer bölümlerin bir kısmını da karşılamaktadır.
"hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz,
bir köpeğin başını hiç okşamamış,
hiç bayram şekeri dağıtmamış,
çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!
sevinince kötüsünüz,
korkunca kötüsünüz,
korkunçca ve korkakça kötüsünüz!
bu topraklardan hiç turgut uyar geçmemiş gibi kötüsünüz."
Bu dizelerin sahibi Cem Uslu diye birisiymiş, tanımıyoruz. Fakat bildiğim bir şey var, böyle güzel anlatılamazdık! Kötüyüz. Bize verilen güzelliklerin değerini anlayamayacak kadar da körüz. Kendimizden başka kimse için yaşamıyor gibiyiz. Benciliz hepimiz bir yerde. Etraftaki yoksulluğun, savaşların, ölen çocukların, gencecik fidanların hepsinin suçlusu biziz. Hayatı adaletsiz yapanlar yine biz ve bizim büyüttüklerimiz değil mi? Eğitimde öğretilenler kalıplaşmış düşünceler... Bizi din, dil, ırk olarak ayıran gördüğümüz eğitim değil mi yine? Neye göre, kime göre yaşıyoruz? Durup düşünmüyoruz. Çünkü fırsatımız olmuyor. Çünkü yaşamımızı bir televizyon karesi gibi hızlı geçirmemiz isteniyor. Doğduğumuzdan beri hep bir koşturmaca içinde sürüklenip gidiyoruz. En iyi şeylere sahip olmaya çalışıyoruz. Bu en iyiler uğruna kendimize ve çevremizdekilere zarar veriyoruz. Fakat yine kime göre neye göre hareket ediyoruz, sorgulamıyoruz. Eflatun insanoğlu için "Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler. " demiş, ne güzel demiş. Sürekli dünü, yarını düşünürken bugünün kıymetini bilemiyoruz. Oysa dünyadaki hiçbir şey bize kalmayacak ki...
Modern yaşamda giderek duygusuzlaşırken, bir yanda diğer insanları duygusuzlaştırıyoruz. Onları farklı sebeplerden eziyoruz, hor görüyoruz, kendi isteklerimiz için evinden barkından ailesinden ediyoruz. Bunları hep birlikte yapıyoruz. Çünkü hepimiz birbirimizden şekilleniyoruz. Gördüğümüz çoğu insan da aslında gerçek değil, tepkileri, mimikleri konuşmaları bir rol aslında. Sen bile gerçek değilsin, ben bile. Sosyal medyadaki kaçı göründüğü kadar mutlu ki? Büyük bir kandırmaca içindeyiz. Kendi kendimize zarar veriyoruz. Yetmezmiş gibi kendi isteklerimiz doğrultusunda, rahatımız için, doğaya zarar verip diğer canlılara da dünyayı dar ediyoruz. Gerçektenden canlıların en kötüsü biz insanlarız!  
Albert Camus'un Veba eserini merak ettiğimden o bölümü de okuduğumda, onun da hayatla alakalı, hayatın içinden yazarın deyimiyle 'yaşamın saçmalığı ve belirsizliğine karşı insandaki onurlu direniş duygusunu anlatan bir kitap' olduğunu öğrenmiş oldum. Bu eserde hastalığın halka, hükümete, kurumlara etkileri anlatılmaktaymış. Aklıma henüz bitiremediğim "Ölüm bir varmış bir yokmuş" adındaki Jose Saramago romanı geldi. Bu romanda da ölüm bir anda ortadan kalkmaktadır. Artık insanlar ölmemektedir. Bu durum Veba'da olduğu gibi hükümet, halk ve kurumlarda değişikliklere neden olmaktadır. İnsanların durumu vebadaki gibi fırsata çevirmeye çalıştığı göze çarpmaktadır. Hayatımızda aslında Veba'daki gibi belirgin bir hastalık olmasa da biz de yalnızlık, çaresizlik, sevgisizlik, duyarsızlık hastalıklarına yavaş yavaş kapılıyoruz. Oysa sonumuz belli, -yazması kolay, düşünmesi zor bir kelime- "ölüm".Ölüm bir varmış bir yokmuş romanındaki gibi bizi terk etmedi de. Her anı son günümüzmüş gibi sadece kendimiz için de değil başkaları için, başkalarını mutlu ederek yaşamalı.
Hayatta kimi için para, kimi için aile kimi için çocukları kimi için arabası en önemlidir. Ama dikkatli bakınca hepsinde sevginin varlığını görebiliriz. Yani aslında sevgidir bizi ayakta tutan, yaşama bağlayan, odur. Ama önemli olan bir şeye, bir kimseye sevgi duymak değil, herkese her şeye sevgi duyabilmek. Ancak o zaman yaşam güzelleşecek ve anlamlı hale gelecektir."Bir gün veba çekip gider, geride iyilik ve sevgi kalır..." der yazar Veba romanını anlatmayı bitirirken. Thomas Mann Büyülü Dağ kitabında da insanlığın kurtuluşununun sevgide olduğunu söyler. Genç Weither'ın acısı ve intiharının sebebi bir kadına duyduğu sevgidir yine. Kafka modern yaşamdaki sevgisizlikten, samimiyetsizlikten yakınır, çözümü yabancılaşmada bulur.
İşte böyle bir dünyada yaşadık yaşıyoruz. Söylediğim gibi her şeyin sorumlusu biz ve körelen kalbimiz. Oysa herkes sevgiyle yaşasa şu dünyada! Ölümün varlığını unutmasa! Ölüm varmış, yine varmış, hep varmış. Bu yüzden her günü son günüymüşcesine yaşamalı insan. Sevgisini belli etmekten çekinmemeli, yapılacak iyi işleri erteleyip durmamalı, o çok sevdiğinden giyemediği kırmızı kazağını dolabının kuytusundan çıkarmalı, kalp kırmamaya uğraşmalı, kırılmışsa gönül almalı.... Çünkü ölüm her anımızda, her an yanımızda.
1 note · View note
barkoturktv · 11 months
Link
0 notes
avesmodi · 1 year
Text
Yine kırıldık Gölge, yine sustuk. Her zaman yaptığımız gibi, gülmekle yetindik bu seferde. İnsanlar konuşmaya devam etti ve biz hissettiğimiz kırgınlıkla kalakaldık.
Elimizdeler Gölge, cam parçaları elimizde ve biz onları avcumuza hapsettik. İnsanlar fark etmesin diye onları çiçeklerle süsledik. Kanımızı su sandılar, yaralarımızı birer çiçek. Bizim toprağımız çoktan çoraklaştı Gölge ama ne yazık ki insanlar bunun da farkında değiller.
Bilmiyoruz Gölge, sorun bizde mi yoksa bizi sevdiklerini söyleyen insanlarda mı? Şaka adı altında edilen sözlerin kaçı sahte? Neden inanamıyorum onlara, neden inanamıyoruz sevgilerine? Neden utanılacak bir insanmışız gibi hissediyoeum Gölge?
Bizim hiç mi sevilecek yanımız yok? İnsanlar neden hep bizi uzaklaştırma derdinde? Ne yapıyoruz onlara? Bilmeden ne diyoruz da her seferinde günü paramparça kapatıyoruz?
Gölge, inanmak istemiyorum. Tek sorun bizde olmamalı. O kadar kötü olmamalıyım. Hiç mi iyi özelliğim yok, hiç mi? Ağlamak Gölge, hiç bu kadar zor olmamıştı. Bazen o kadar kırgın hissediyorum ki kendimi, ağlamaya bile mecalim kalmıyor.
Ah Gölge, bir şiirimiz var elimizde avcumuzda. Tek gerçeğimiz budur belki de. İnsanlar yalancı, insanlar sahte. Gerçekler bile yalanlardan ibaret Gölge. Yaşamak birkaç gözyaşı ve sahte gülümsemeden ibaret.
Yalanlar Gölge, yalanlar ve aldananlar. Ha bir de aldanıyormuş gibi yapanlar.
0 notes
sektorellfirmalar · 2 years
Link
0 notes
huseyinerol3453 · 2 years
Photo
Tumblr media
DEĞERLİ DOSTLAR, GEÇMİŞ BİZİM NAMUSUMUZDUR. VARLIĞIMIZIN ÖZÜDÜR. BİZİ BİZ YAPAN KÖPRÜDÜR. ATALARIMIZDIR. BU ÖNYARGILI VE ART NİYETLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM BU YORUMU KINIYORUM. YAZIKLAR OLSUN. DEMEK BU YORUMU YAPANLAR OSMANLI TORUNU DEĞİLLERMİŞ. ÜLKEMİZDE OSMANLI TORUNU OLMAYANLAR YA ATASI BELLİ OLMAYANLAR, YA DA KRİPTO HİRİSTİYAN VE YAHUDİLERDİR. BİZLER, YİNE DE RABBİMİZ HEPİMİZİ İSLAH ETSİN, ŞUUR VERSİN VE HİDAYET NASİP ETSİN DİYELİM. AMİN İNŞAALLAH. https://www.instagram.com/p/ClFEhWUjmjI/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
aynodndr · 2 years
Text
Tumblr media
________ Z KUŞAĞININ CEVABI _______
...........Şapkamizi önümüze koyalım! ......
"Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum.
Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor?
Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak GENÇLERİN NEREYE GİTTİĞİNDEN çok, YETİŞKİNLERİN NEREDE DURDUGUYLA ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Ülkenin başını belaya sokan olayların BAŞ AKTÖRLERİ genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü. BU SORULARI ÇALANLAR LİSE ÖĞRENCİLERİ MİYDİ?
Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler HANGİ ÜNİVERSİTEDE OKUYOR?
Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ERGEN Mİ?
Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler KAÇ YAŞINDA?
Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar KAÇ DOĞUMLU?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da YETİŞKİNLERE BAKIN ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin!
ÇÜNKÜ SİZLER BU ÜLKENİN BUGÜNÜSÜNÜZ !
Siz uyanıp YAŞADIĞINIZ GÜNÜ BİLE kurtaramazken, YARINLARI KURTARMA İŞİNİ niçin bize ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran SİZLERSİNİZ!...
Kan damlayan, şiddet kusan rezil senaryoları SİZ yazdırıyorsunuz!...
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine SİZSİNİZ!...
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren SİZLERSİNİZ!...
Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline GÖNDEREMEZSİNİZ !
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden BAHSEDEMEZSİNİZ!...
Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini BEKLEYEMEZSİNİZ!...
ALTTAN BİR SÜRÜ DERSİNİZ VAR, bize ÜST PERDEDEN AHLAK DERSİ veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi?
Yeni nesil pırıl pırıl.
Hiçbir sıkıntı yok.
ASIL SIKINTI, yeni nesle eski kaliteli nesilleri unutturan yetişkinlerde.
Son iki yılda kaç tane gerçek Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor?
Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki.
Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok!
KUSURA BAKMAYIN !
Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, GELECEKTEN ÖDEV VEREMEZSİNİZ!
Bu yüzden aranızda,
“Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı BIRAKIN!
“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek DEMAGOJİ de yapmayın!
Evet, 21 yaşındayım.
Ama Fatih’in İstanbul’u FETHETTİĞİ YAŞTA DEĞİLİM.
Çünkü benim babam II. Murad değil,
Hocalarım da Akşemseddin değil.
Zaten İstanbul da artık SAYENİZDE, Fatih’in fethettiği İstanbul değil.
Kalın sağlıcakla..."
ALINTI
.....
Yarınlar, gençlere sadece güvenmekle mümkün...
( Bu yazıyı okuyan Z kusağından arkadaşlar, en çok sizin yorumlarınızı merak ediyoruz. Var mı söylemek istediğiniz şeyler? HANGİ KONULARDA ÇIKMAZLARDASİNİZ?
Ya BİZ YETİŞKİNLER?
Hatalarımızın farkında mıyız?
Ve NELERDİR HATALARIMIZ?
Lütfen yorum yazanlar kendi hatalarını düşünerek yazsınlar. Zira bizim yorumumuz bizi bağlar. Delikanlı zaten genellemeleri yapmış.
ŞİMDİ ŞAPKAMİZİ ÇIKARIP ÖNÜMÜZE KOYMAMİZ GEREKEN NOKTADAYİZ...)
MERAL DEMİR
11 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ 24 Ocak Kararları Yıkımın Başladığı Tarih
Eğer 24 Ocak kararları alınmamış olsaydı 12 Eylül 1980 askeri darbesi olmazdı.
Bu kararlar siyasi partiler yasası için darbeye ihtiyaç duyuyordu. Siyasi partilerin tek kişi dayatmasına emanet etmenin yolu buydu.
Bu kararların tümü tefeci bankacılığa hizmet edecek.
Krizler ile vurgunların vurulduğu dönemi başlatacaktı.
Nitekim öyle oldu. Borsa, faiz ve döviz üçlüsü arasında toplum adeta kıskaca alındı.
İşbirlikçi birileri zengin edilerek geriye kalan herkesin sömürge edildiği bir düzenin kurulduğu anlamına geliyordu.
2001 yılı kur vurgunu ile bir gecede serverlerine servet katan komprador burjuvaziye bu vurgun yetmiyordu. Mobbing Bank kitabım ile bunu yapan holding bankalarını ihbar etmeme rağmen hiçbir savcı bunun üzerine gidip Türk ulusundan çalınan parayı geri almadı. Biz geri alana kadar mücadele edeceğiz.
Her istediklerini kandırarak yaptırabilecekleri dini çok iyi kullanan ve iktidar açlığı içinde olan Atatürk, laiklik ve Türk ulus düşmanlığı üzerine siyaset anlayışı medya terörü desteği ile 2002 sonrası iktidar yapıldı.
Amaç özelleştirmeler ile ekonomiyi üretimsiz ve batılı sömürgeci güçlerin şirketlerinin ve yerli işbirlikçi sermayenin şirketlerine peşkeş çekmek ve onların yararına işgale uğratarak tam bağımsızlığı kaybettirmek ve her alanda bağımlı bir ülke haline getirmekti.
Bugün bunu başardılar.
Merkez Bankası başkanı bile CFR bağlantılı birine teslim edilmek zorunda kalındı.
Bu arada nas ve kur korumalı mevduat vurgunları devam etti.
Borcu borç ile çevirmenin de bir sonu var.
Karşılıksız para basma balonu patlayacak ve bu bedelin Türk ulusuna ödetilmesi için ikinci bir Kemal Derviş'e ihtiyaç vardı. Onu da parça parça buldular.
2002 yılına kadar tefeci bankalar Türkiye Cumhuriyeti hazinesini dolaylı olarak Türk ulusunu devlete para satarak dolandırıyorlardı.
2002 sonrası Türk ulusunu kandırarak bankaların yüzde sekseni yabancılara satıldı. Ve bankalar direk halkı borçlandırmaya başladılar.
Bunu ise halka IMF'ye borcu olmayan ülke olarak pazarladılar. Oysa yerli şirketler ve halk daha fazla borçlandırılıyor, tasarruflar eritiliyor, toprak ve mülkler ipotek yoluyla bu tefeci bankaların eline geçiyordu.
Bankalara kaynak aktarmanın bir başka yolu inşaattı.
Bu geri dönüşü olmayan ölü yatırım ile zengin daha zengin fakir daha fakir hale getirildi.
Bu konut stoğunu bugün yabancıya yurttaşlık satışı yaparak demografik yapı değişikliği ile gelecekte bizi büyük tehlikeye atacak bir toplum yapısı oluşturuyorlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar artık deniz bitti. Satacak bir şey kalmadı. Türk ulusunun canı ve toprağı Anadolu dışında hiçbir şey kalmadı.
Kurtuluş bir tek kuruluş ayarlarına geri dönmeye bağlıdır.
Bunun için kamulaştırma yapmak dışında bir çare yoktur.
Özelleştirilmeleri yapanlar bunun büyük bir yanlış olduğunu itiraf ederek kamulaştırma kararları almak zorunda kalacaklar.
] Önder KARAÇAY [
6 notes · View notes
hayal-olsun · 2 years
Text
SEYDA HAZRETLERİNİN (K.S) SON NASİHATLERİNDEN
Afyon'da son olarak şu nasihatlerde bulunmuştur:
"Allah Teâlâ bizlere üç büyük nimet vermiştir.Bu nimetlere şükretmemiz gerekir.
Bu nimetlerden birincisi ve en önemlisi, Allah Teâlâ bizi müslüman olarak yaratmıştır.Bu nimete karşılık bizim çok ibadet etmemiz lazımdır.
Oruç tutmak, namaz kılmak,zekat vermek, sadaka vermek Allah'ın (c.c) bize lutfettiği büyük nimetlerdendir.
Bu ibadetleri yapanlar için Yüce Allah,Cenneti ve içindeki ebedi nimetleri hazırlamıştır.
Ona göre ibadetlerimizi de arttırmamız gerekir.
Allah Teâlâ bize bu ibadet yollarını göstermekle ihsanda bulunmuştur. Ama kâfirler bu ikramdan mahrum oldukları için cennetin ebedi nimetlerine de kavuşamayacaklardır. Çünkü iman etmemişlerdir.
🌹🍂🌹🍂🌹🍂🌹🍂🌹
İnsanoğlu biraz düşünse;
Parmağını üzerinde tuttuğu bir mum alevi bile ne kadar şiddetli olur.
O halde nasıl olur da ebedi ceza gerektirecek işleri yapabilir?
Bütün bunları düşünerek ibadetlerimizi çoğaltmamız gerekir.
Yüce Allah bize bütün dünyanın servetini vermiş olsaydı ve biz onların hepsini Allah c.c yolunda harcamış bulunsaydık, yine de Müslüman olmanın şükrünü yerine getiremezdik."
35 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
GEPPETTO USTA VE İSLAMCILIK
1925 Türkiye - Sovyet saldırmazlık antlaşmasının SSCB tarafından tek taraflı feshinin sebebi, 2. Dünya savaşında tarafsızlık çizgisini benimsemiş olan Türkiye'nin Alman'ları resmi olmayan yollar ile SSCB ye karşı desteklemiş olmasıdır. 1939 yılından itibaren süreç biraz incelendiğinde, batı ile askeri anlamda entegre olma çabalarının hız kazandığını gözlemleyebiliriz.Bu çabaların en önemli gerekçesi, Sovyetler Birliğinin bölgede ki hak talepleridir.Bu talepler siyasal bahane olarak kullanıldı ve CHP iktidarı ABD ile '' askeri üst yapımını '' da kapsayan ilk gizli ikili anlaşmasını imzaladı.Ardından reddedilen ilk resmi NATO başvurusu yapıldı.14 Mayıs 1950 de Demokrat Parti iktidar oldu. Demokrat Parti, seçim kampanyasını NATO üyeliği üzerinden yürüttü. Öyle ki 26 Haziran 1950'de Kore savaşı patlak verdi Henüz Amerikan tümenleri Kore'ye varmamışken Demokrat Parti’nin Dış işleri Bakanı Fuat Köprülü; '' Türkiye, BM çerçevesi içinde kendi hissesine düşen bütün yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur’ açıklamasını yaptı. Açıklama havada kalmadı.Türkiye ABD'den sonra Kore'ye kara kuvveti göndereceğini açıklayan ilk ülke oldu.Oldukça özet ile geçtiğim bu sürecin ardından Ağustos 1950 'de NATO başvurusu yenilendi.Bu başvurunun kabul edilmesi ile Eylül 1951 de Türkiye resmi olarak NATO ya girdi.
Tumblr media
1945 senesinden sonraki süreç, İslam dünyasının hızla dindarlaştığı bir süreçtir. Daha doğru bir cümle kurmak gerekirse, 1945 den sonra İslam dünyası hızla DİNDARLAŞTIRILDI! Çünkü bu bir projeydi ve bu projenin içinde pek tabii Türkiye de bulunuyordu.
Tumblr media
*1968 senesi, 68 kuşağı dediğimiz kuşağın çiçek açtığı senedir.Altını çizmemiz gereken husus, bu kuşak sadece Sosyalist birikimin öncülük ettiği aydın sınıfını ortaya çıkarmadı! Karşısında özellikle silahlı güce başvurmaktan çekinmeyecek milliyetçi Sağ çizgiden de beslenen önemli akımlarda çıkardı entelektüel seviyede olmamada içlerinde ciddi çalışmalar yapanlar organizasyonda beyin takımını oluşturdular. Dünyadan haberdar,yenilikler ile ileri derecede entegre, üretken,Türkiye'ye pusula olabilecek zihinler 68'in sol zihinleridir.Fakat devletin tarikatlara el attığı sene de 60 lardır! Bir nesil hazırlanacak ve bu nesil 70'ler den tek yara almadan kendini 80'lerin ardına atacaktı. Fakat 80'ler sonrasına gitmeden, yani İslamcılar ile tanışmadan evvel, projenin Ülkücü/Milliyetçi hedefini yerli yerine oturtmakta fayda var. 70'ler şiddet olaylarının tavan yaptığı ve kesimlerin/kutupların kendini çok derin çizgiler ile belirlediği yıllar.Sağ-Sol tartışmasına girmeyeceğim.Bu tartışmanın ve bu tartışma etrafında parlayan ateşin ne kadar canımızı yaktığı, ne kadar enerjimizi tükettiği aşikar.bir oyalamacaydı diyip kapatayım Fakat işin sosyolojisi ile direkt ilgileniyorum.Ülkücü kesimin önemli isimlerinin başında, sonralardan Doğu'nun başbuğu olarak da anılacak Yılma Durak sol ile aralarında ki farkı şöyle izah ediyordu; ''Biz sosyalistler ile teşhiste bir'iz. Tedavi de ayrılıyoruz.'' Bu söylem Goebbels’in İşçimsınıfına yaptığı konuşmasının benzeridir ‘ bizi sosyalistlerden ayıran en büyük fark sizin halkınızı daha iyi savunabilecek kadrolara sahip olmaktır” Ülkücüler ile solcular ekonomi, ülkenin kalkınması, adil bölüşüm, adalet ve hukuk'un temin'i konusunda çok benzer fikir'lere sahiptiler. Fakat kavga ediyorlardı. Aynı ülkücüler, hemen her alanda zıt düşüncelere sahip oldukları İslamcılar/Şeriatçılar ile aynı yol'a itildiler. ( Dikkat edelim ABD başkanı Carter’ın 1947 de ABD başkanı Truman tarafından hazırlanan doktrine ( BOP) yeşil kuşak projesini dahil etmesinden sonraya denk gelir -> Türkeş’in Türk-İslam sentezi projesi ) 70'ler kutupların hızla silahlandığı ve bu silahların hemen her gün kan döktüğü bir iklimin adı oldu. Birtakım silahlı örgütler kuruldu. Bu örgütlerin bazılarının başına solcular. Bazılarının başına ülkücüler getirildi.
O döneme ait ufak bir gazete çalışması bile yapsanız, komando kamplarında yetiştirilen ülkücü çocukların haberlerine rastlayabilirsiniz.Aynı çalışmadan silah kullanmakta pek mahir solcu çocukların da haberlerini okuyabilirsiniz.Proje çok açıktı.Ülkücüler hızla hidayet'e erdirilecek. Sol 12 Eylül 1980 darbesine kadar canlı tutulacak. 80 darbesi ile hidayet'e ermiş ülkücüler ve devlet ile masaya oturmuş solcular hariç her iki kesiminde potansiyel kuvvetlerinin üstünden buldozer gibi geçilecekti. Öyle de oldu! 12 Eylül 1980 darbesi sadece Türkiye'de yapılmış bir darbe değildi.Hedef alınmış koca bir coğrafyanın dindarlaştırılması için uygulamaya konmuş planın bir halkasıydı. İslam dünyasının, Sovyet'lere karşı dindarlaştırılmasına karar verilmişti. Ardı ardına;
1978 Pakistan'da Ziya Ül Hak darbesi.
Tumblr media
1979 İran'da Humeyni darbesi.
Tumblr media
1980 Türkiye'de Kenan Evren darbesi.
Tumblr media
Perde açılır ve karşınız da '' Yeşil Kuşak.
Tumblr media
10 notes · View notes
gokhanerturkey · 18 days
Text
Tumblr media
VAHDET SÜT ÜRENLERİ
Kurallara hepimiz uymak zorundayız birilerinin uymaması sıçrama yapar herkesi etkiler. Herkes önce yakınlarından sorumlu gücü yettiği nispette yapılan yanlışlıklara kanunlar dahilinde tepki vermeli ki herkes kazansın. Benim sosyal medya hesaplarım var o şekilde tepkimi veriyorum yanlışlara tepkisiz kalmak bireysel olarakta toplumsal olarakta bizden çok şeyler götürüyor.
BİM MARKET, ŞOK MARKET, A101 MARKET, ve Kutahyamızda çok sevilen SULTAN MARKET  bunlardan alış veriş yaptığın zaman sen istemeden fişini veriyorlar ciklet dahi alsan verdikleri fişte yazıyor.
Ben yaşadığım bir olayı anlatayım marketin birinden alış veriş yaptım 8 ürün aldım eve geldim hesapladım kasiyer bana fazla para vermiş gittim iade ettim daha sonrada eksik para verdiler fişimi gosterek aldığım ürenleri hesaplayın eksik verdiniz dedim. Yani iki taraf içinde ne güzel ne aldıysan fişte yazacak.
Vahdet süt ürünleri cuma pazarının tam karşısı oraya gittik peynir, zeytin.yoğurt,yumurta aldık fişte yazmıyor tek kalemde gıda yazmış hatta fişi ben isteyince verdi ve fişe baktım niye aldıklarımızı fişe geçmedim dedim ve ukala bir şekilde •bizde öyle• dedi siz kimsiniz kurallar herkes için ben aldıklarımı fişe bakarak kontrol edeceğim fazla verdiysen olur insanlık hali paranı iade edeceğim eksik verdiysen paramı alacağım yahu siz ne kadar ahmaksınız bindiğiniz dalı kesiyorsunuz.
Yani bir makale konusu çıktı tepkimizi verirken. Bundan yaklaşık on sene önce bir esnaf bana haksızlık yapmıştı bunu internet sayfama taşıdım tepki vermek adına çevremde ne kadar işini iyi yapmayan esnaf varsa üzerime geldi topunuz gelin haklı olan çok güçlüdür çünkü yeter ki nasıl tepki vereceğini bilsin.
Hakkını arayamayan insanlara da  biz bir mana da onların sesi oluyoruz onların duası da çok önemli.
Bütün samimiyetimle söylüyorum herkes yakın çevresini denetlese yolsuzluktan eser kalmaz ey yolsuzluk var diye artistlik yapanlar yakın çevrenizi ne kadar denetliyirsunuz.
Ben zaten gemileri yakmışım birilerini karşıma almak korkutmaz beni tanıyan iyi tanır beni adamı deler geçerim çünkü haklıyım paşa gibi herkes kurallara uyacak yoksa Şair Gokhan ER'in uyarılarını çok ararsınız eşkiyalar türediğinde.. Biz efendice kurallara uyun diyoruz biraz akıllıysanız bizi anlarsınız.
Ben en çok haksızlık yapmaktan korkarım haklıysam ipe götürseler güle oynaya giderim.
Toplantı bitmiştir.
Sevgi ve saygılarımla
Gökhan ER
Araştırmacı & Şair
06 Eylül 2024 Cuma
0 notes