#Biraz dikkat dünya elden gidiyor ki
Explore tagged Tumblr posts
Text
ROBOTLARIN YÜKSELİŞİ -03- ''Martin FORD ''
İŞLERİN YURTDIŞINA KAYDIRILMASI
Çin'in toplam nüfusu 2,6 milyar. Yani ABD'nin sekiz katından
fazla. Hindistan ve Çin'in en zeki %5'i, 130 milyon insan eder ki bu
bile ABD nüfusunun %40'ı demektir. Çan eğrisi dağılımının
yadsınamaz gerçeği, Hindistan ve Çin'deki çok zeki insanların
sayısısının, ABD'dekinden kat kat fazla olmasını gerektiriyor. Bu
ülkelerin iç ekonomileri tüm bu zeki insanlara iş fırsatı sunabildiği
sürece endişelenecek bir durum yok. Ne var ki şu ana kadar ki
işaretler pek de öyle olmadığını gösteriyor. Hindistan sırf Amerika ve
Avrupa'daki işleri elektronik yollardan ele geçirmeye yönelik ulusal
bir sektör inşa etti. Çin ise büyüme hızıyla bütün dünyayı imrendirse
de yeni üniversite mezunlarına beyaz yakalı iş yaratmakta her yıl
biraz daha fazla zorlanıyor. 2013'ün ortasında Çinli yetkililerin
yaptığı bir açıklamaya göre, ülkenin o yıl yetiştirdiği üniversite
mezunlarının anca yarısı iş bulabildi. Bir önceki yılın
mezunlarınınsa %20'sinden fazlası hâlâ işsiz. Geçici ve serbest
çalışanları, yüksek lisansa kaydolanları ve mecburi hizmettekileri de
dahil edersek bu sayılar daha da artar.
Çin'deki vasıflı işçilerin büyük çoğunluğunun İngilizce ve diğer
Avrupa dillerini yeterli derecede bilmemesi, yurtdışına kaydırılan
işlerden pay almalarında bugüne kadar bir engeldi.
Ne var ki teknoloji bu engelin de üstesinden gelecek gibi
gözüküyor. Derin öğrenme sinir ağları gibi teknolojilerin simultane
sesli makine tercümesini bilim-kurgu olmaktan çıkarıp gerçeğe
dönüştürmesine ramak kaldı.
2013 Haziran'ında Google'ın en üst düzey Android yöneticisi
Hugo Barra, “evrensel tercüman”ın birkaç yıl içinde genel kullanıma
sunulacağını tahmin ediyor. Barra ayrıca Google'ın İngilizceyle
Portekizce arasında şimdiden “neredeyse kusursuz” gerçek zamanlı
ses tercümesi yapabildiğini belirtiyor.
YÜKSEK ÖĞRENİMDEKİ DÖNÜŞÜM
Tabii eğitimin pahalı olmasındaki en önemli faktör,
öğrencilerin ve ailelerinin üniversite diplomasına bu bedeli ödemeye
istekli olmaları. Üniversite diploması, orta sınıfa dahil olmak için
yeterli olmasa da mecburi bir bilet. Pek çok gözlemciye göre yüksek
eğitim bir balona dönüşmüş durumda.
Gazete ve dergi sektörlerini dönüşüme uğratan türden bir
dijital yıkım, yüksek eğitimin kağıttan kulesini de yerle bir edebilir.
Dijitalleşen diğer sektörlerde olduğu gibi, eğitimde de kazanan hepsini alır tarzı bir senaryo gerçeğe dönüşebilir ve seçkin
kurumların sunduğu açık dersler pazara egemen olabilir.
Amerika'da iki binden fazla dört yıllık üniversite var. İki
yıllıkları da dahil ettiğimizde, sayı dört binin üzerine çıkıyor.
Bunlardan belki 200-300 tanesi için seçici diyebiliriz. Tabii gerçekten
seçkin diyebileceğimiz ulusal saygınlığı olan üniversiteler çok daha az.
Üniversite öğrencilerinin Harvard veya Stanford
profesörlerinden internet üzerinden bedava ders alabildiği bir
gelecek düşünün. Üstelik öğrencilerin derslerin sonunda aldığı
belgeler işverenler ve lisans üstü eğitim veren kurumların gözünde
değerli olsun. O zaman üçüncü veya dördüncü sınıf bir üniversitede
eğitim almak için kim dünya kadar borca girer?
Yıkıcı inovasyonlar konusunda bir uzman olan Harvard İşletme
Fakültesi'nden Profesör Clayton Christensen, 2013'teki bir
röportajında, “15 yıl sonra ABD’deki üniversitelerin yarısı iflas edebilir”
şeklinde bir öngörüde bulundu.
Ünvanlar, sınırlı sayıda üretilen ürünler veya kâğıt para gibidir;
çok fazla verirseniz değerleri düşer.
Bu yüzden en seçkin üniversitelerin ünvan vermekte ihtiyatı
elden bırakmayacaklarını düşünüyorum.
Ekonomi ve psikoloji giriş dersleri gibi amfilerde verilen temel
dersler, üniversiteler için önemli bir gelir kapısıdır, çünkü yüzlerce
öğrenciye öğretim vermek için kısmen az bir kaynak gerektirirler.
Eğer öğrencilerin aynı dersi seçkin bir üniversitenin ünlü bir
profesöründen açık ders olarak alma imkanları olursa, sırf bu bile
altlardaki okullar için ciddi bir darbe olabilir.
Açık derslerin aynı anda muazzam sayıda öğrenciye ulaşabilme
özelliği de yeni inovasyonlara yol açabilir. Öğrenciler bu dersleri
alırken kendilerine dair bir sürü veri toplanıyor. Hangi yöntemde
daha başarılı oluyorlar, sınavlarda aldıkları notlar anlatım şekline
veya ödevlere göre nasıl değişiyor, hepsi kaydediliyor. Büyük veriden
elde edilen bilgilerin daha verimli sistemler kurmak için
kullanılmasından bahsetmiştik. Yeni eğitim teknolojileri ortaya
çıkmaya devam ediyor ve bunlar açık derslere entegre ediliyorlar.
Örneğin uyumsal öğrenme sistemleri, robot öğretmenlerin
kullanılmasına imkân sağlıyor Bu sistemler her bir öğrencinin
gelişimini yakından takip ediyor ve kişiye özgü öğretim ve yardım
sunuyorlar. Ayrıca öğrencinin kapasitesine göre anlatımlarını
hızlandırıp yavaşlatabiliyorlar. Ve bu sistemler geleneksel sistemler
kadar başarılı olduklarını daha şimdiden kanıtladılar.
Bir araştırmada, 6 devlet üniversitesindeki istatistiğe giriş
dersleri incelendi. Bir gruptaki öğrenciler dersi geleneksel formatta
alırken, diğer gruptakiler robotlardan ders aldılar ve kısıtlı süreyle
normal sınıflara katıldılar. Çalışmanın sonunda her iki grubun da
“dersi geçme oranları, final sınavı notları ve standart istatistik
değerlendirmesindeki performansları” aynı çıktı.
Yüksek eğitim sektörü ileride dijital istilaya yenik düşerse,
üniversitede okumanın maliyeti azalıp daha çok kişi eğitim
imkanına kavuşacak.
SAĞLIK SİSTEMİ
California Üniversitesi Tıp Merkezi'nin eczanesinde yaklaşık
on bin ayrı doz ilaç, tek bir eczacının bile eli değmeden hazırlanıyor.
Devasa bir otomatik sistem hammaddeleri otomatik olarak
depoluyor, otomatik olarak çıkarıp karışımlarda kullanılıyor ve
otomatik olarak poşetlere teker teker konuyor. Robotik bir kol, sıra
sıra kovaların içinden sürekli ilaçlar alıp küçük plastik poşetlere
yerleştiriyor. Her doz ayrı bir poşetin içine girip üstüne bir barkodla
ilacın adı ve hangi hastaya gideceği yazılıyor. Ardından makine her
hastanın günlük ilaçlarını alınması gereken sıraya koyup bağlıyor.
Daha sonra bir hemşire, dozaj poşetinin ve hastanın kolundaki
bilekliğin barkodlarını karşılaştırıp ilaçları hastaya veriyor. Bu iki
barkod uyuşmazsa veya ilaçlar yanlış zamanda verilirse, bir alarm
çalıyor. Enjekte edilen ilaçları üç ayrı robot hazırlıyor. Bunlardan bir
tanesi yalnızca yüksek derecede toksik kemoterapi ilaçlarından
sorumlu. Tabii insanlar döngünün neredeyse tamamen dışına
atılınca, insanlardan kaynaklanan hatalar da haliyle sıfıra inmiş oluyor.
California Üniversite’sinin 7 milyon dolarlık otomatik sistemi,
eczacılık sektöründe yaşanmakta olan robotik dönüşümün yalnızca
bir örneği.
Satış otomatlarından az biraz daha büyük ve çok daha ucuz
robotlar, eczaneleri yavaş yavaş işgal ediyorlar.
Eczacı olmak için dört yıllık bir eğitimin ardından zorlu bir
mezuniyet sınavını vermek gerekir. Amerika'da eczacıların geliri de
gayet iyidir. 2012’de ortalama bir eczacının yıllık geliri 117 bin dolardı.
Oysa yapılan iş özünde rutin ve tekrara dayalıdır. Dikkat edilmesi
gereken temel nokta, ölümcül olabilecek bir hataya yol açmamaktır.
Bir başka değişle, eczacıların yaptığ1 işin büyük kısmı, otomasyon
için neredeyse biçilmiş kaftandır.
GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİ VE ENDÜSTRİLERİ
Sanayi devriminden günümüze kadar olan tarihsel kanıtlara
bakarak oluşturulan genel kanıya göre, teknoloji bir yandan işleri,
hatta endüstrileri bozarken, öte yandan yeni işler ve endüstriler
yaratır ve “yaratıcı yıkım” süreci böyle sürüp gider,çoğu zaman da
önceden hayal edemeyeceğimiz şekillerde. Bunun klasik örneği, 20.
Yüzyılın başındaki otomotiv endüstrisinin atlı araba üretimini
yıkarak yükselişidir.
Bilgi teknolojisi artık tıpkı elektrik gibi temel bir kamu hizmeti
haline gelmiş durumda. Yeni bir endüstrinin bu güçlü hizmetten ve
yapay zekadan yararlanmadan başarılı olması pek mümkün
görünmüyor. Bu yüzden yeni ortaya çıkacak endüstrilerin emeğe
dayalı olması da düşük bir ihtimal. Sorun şu ki yaratıcı yıkım süreci,
perakende ve yemek hazırlama gibi geleneksel emek yoğun işlere
darbe vururken, yeni yaratılacak işler ve endüstriler çok az sayıda
insana ihtiyaç duyacaklar. Bir başka deyişle ekonomi, istihdam
yaratımının yeni nüfusu iş sahibi yapmakta eksik kalacağı bir kırılma
noktasına doğru gidiyor.
You Tube, Instagram ve Whatsapp, bunların üçü de bilgi
teknolojisi sektöründen örnekler. Bu sektörde küçücük işgücünün
dev şirket değerleri ve kârları yaratmasına alıştık artık.
Aynı olgunun çok daha geniş bir alanda kendini göstereceğine
bir örnek vermek açısından, gelecekte büyümesi yüksek ihtimal olan
iki teknolojiye bakalım: 3 boyutlu baskı ve şoförsüz arabalar.
Bunların her ikisi de istihdam pazarında ve ekonominin genelinde
dramatik dönüşüme yol açma potansiyeli taşıyorlar.
ÜÇ BOYUTLU BASKI
Üç Boyutlu baskıda bilgisayar kontrolündeki bir cihaz,
malzemeyi ince katmanlar halinde üst üste sürerek katı bir cisim
meydana getirir. Bu katman katman üretim yönetimi sayesinde Üç
Boyutlu yazıcılarla içinde delikler veya büklümler olduğundan dolayı
geleneksel üretim teknikleriyle yapması çok zor, hatta imkânsız olan
cisimler kolayca yapılabilir. En yaygın kullanılan malzeme plastiktir,
ama metal, çok güçlü bileşikler, kauçuk gibi esnek malzemeler, hatta
tahta bile basan makineler var artık. En gelişmiş yazıcılar onlarca
farklı malzeme içeren ürünler basabiliyorlar. İşin belki de en çarpıcı
kısmı, bu makinelerin iç içe geçen veya hareket eden parçalar içeren
tasarımları da tek bir birimmiş gibi basabilmeleri. Böylece montaja
da gerek kalmıyor.
Üç boyutlu yazıcılar, teknik çizimi olan bir tasarıma göre veya
var olan bir cismin üç boyutlu tarayıcı görüntüsüne göre üretim
yapabiliyorlar. Klasik araba merakıyla bilinen televizyon şovmeni Jay
Leno, bu tekniği kullanarak yedek oto parçaları üretti.
Üç boyutlu baskı, kişiye özel tek seferlik ürünleri üretmek için
ideal. Bu teknoloji diş tacı, kemik implantı veya protez uzuv
üretmekte şimdiden kullanılıyor. Tasarım prototipleri ve mimarlık
modelleri de diğer popüler uygulamalar arasında.
Üç boyutlu baskının geleneksel fabrika üretim modelini ters
yüz edeceği yönünde büyük beklentiler var. Ucuz tezgâh üstü
yazıcılar yaygınlaşırsa, herkes üç boyutlu yazıcı alabilir ve dilediği
şeyi üretebilir, diye düşünülüyor. Kimilerine göreyse yeni bir
zanaatkar veya "maker" ekonomisi doğacak ve küçük şirketler
kişiselleştirilebilen, yerel üretilen ürünleriyle seri üretim yapan
fabrikaların yerini alacaklar.
Kanımca bu beklentilere şüpheyle yaklaşmak için iyi nedenler
var. En önemli neden, üç boyutlu baskının sunduğu kişiselleştirme
kolaylığının, seri üretimin avantajlarından yararlanamıyor oluşu. Bir
belgenin birkaç kopyasını basmak isterseniz, evinizdeki lazer yazıcı
iyi iş görür. Ama 100 bin kopyaya ihtiyacınız varsa, ticari bir yazıcı
kullanmak çok daha ucuza gelecektir.
Üç boyutlu baskıyla geleneksel üretim yöntemleri arasında da
aynı ilişki vardır. Yazıcıların fiyatları hızla düşüyor olsa da aynı şeyi
kullanılan malzemeler için söyleyemeyiz,özellikle de plastik dışında
bir malzeme kullanılıyorsa. Ayrıca bu makineler yavaş.
Üç boyutlu baskı, telefonunuza kendinize özgü bir kılıf yapmak
için çok iyi bir yöntem olabilir, ama muhtemelen hiçbir zaman
telefonun kendisini yazıcıdan bastıramayacağız.
Ucuz 3B yazıcılar yaygınlaşırsa, bu tür makinelerle üretilen
ürünlerin pazarını da yok edecektir. Böyle bir durumda değerli olan
şey, ürünün dijital tasarım dosyasıdır.
Buradan üç boyutlu baskıyı dönüştürücü bir teknoloji
olmayacağı sonucu çıkarılmasın. Asıl dönüşüm endüstriyel boyutta
olacak. Geleneksel imalatın yerini almaktansa, üç boyutlu baskı
onunla entegre olacak. Bu zaten şu anda da oluyor. Örneğin
havacılık endüstrisinde daha hafif parçalar üretmek için üç boyutlu
baskı teknolojisi kullanılıyor, General Elektrik şirketinin havacılık
bölümü, 2020'ye kadar bu teknolojiyle en az 100 bin parça üretmeyi
planlıyor. Bu yöntemle tek bir uçak motorunda 500 kg hafifleme
sağlanıyor. Her motordan 500 kg azaltmakla ne kadar yakıt tasarrufu
sağlanacağı hakkında bir fikir sahibi olmanız için şu örneği verelim:
2013 'te American Airlines uçak kabinlerindeki kâğıttan uçuş
kılavuzlarını Apple iPad’lere yüklü dijital versiyonlarıyla değiştirdi.
Bu sayede uçak başına 15 kg yıllık yakıt masraflarındaysa 12 milyon
dolarlık tasarruf sağladılar.
Her uçağın ağırlığını 1,5 ton azaltmak demek, yıllık en az bir
milyar dolarlık tasarruf demektir. General Elektrik’in üç boyutlu
yazıcılarla üretmeyi planlad1ğı parçalardan biri olan yakıt memesi,
normalde 20 ayrı parçanın montajını gerektiriyor. Yazıcı ise bunu tek
parça halinde tek seferde üretebiliyor.
Hemen hemen her türlü malzemeyle kullanılabilen üç boyutlu
yazıcılar, imalat dışında da kullanım alanlarına sahip. Belki de en
sıra dışı uygulama, insan organı basımı.
San Diego'daki biyo-baskı üzerine uzmanlaşmış Organovo
şirketi, deneysel insan karaciğeri ve kemik dokusu üretti bile. Baskı
malzemesi olarak insan hücresi barındıran özel bir malzeme
kullanıyorlar. İlk başta araştırma ve ilaç denemeleri için organ
üretilmesi amaçlanıyor. Kısmi organ nakli için 2020 yılı hedefleniyor.
Bu teknoloji gerçekleştiğinde, sayıları sırf Amerika’da 120 bini
bulan organ nakli bekleyen hastalar için çok büyük bir umut olacak.
Ayrıca yeni organlar hastanın kendi kök hücrelerinden üretileceği
için doku uyuşmazlığı riski de ortadan kalkacak.
Bir başka popüler uygulama da yemek basımı. Hod Lipson 2013
tarihli Fabricated: The New World of 3D Printing adlı kitabında üç
boyutlu baskı teknolojisinin asıl patlama yapacağı yerin dijital
mutfak olabileceğini soyluyor. Bir başka deyişle, insanların kitleler
halinde üç boyutlu yazıcı almalarının nedeni yemek yemek olabilir.
Yemek yazıcıları şu anda özel tasarım kurabiyeler, çörekler ve
çikolatalar yapmakta kullanılıyor, fakat malzemeleri eşsiz şekillerde
birleştirip daha önceden olmayan tatlar ve dokular yaratmakta da
kullanılabilirler.
Belki ileride üç boyutlu yazıcılar evlerde ve lokantalarda
standart mutfak eşyalarından biri haline gelir ve gurme şefler şu
anda örneğin profesyonel müzisyenlerde olduğu gibi kazanan hepsini alır tarzı bir pazarda birbirleriyle rekabet ederler.
En büyük değişimlerden biri, üç boyutlu yazıcılar inşaat
yapabilecek kadar büyük hale geldiklerinde yaşanacak. Southern
California Üniversitesi'nden Profesör Behrokh Khoshnevis 24 saatte
ev inşa edebilen dev üç boyutlu yazıcılar yapıyor. Makine inşaat
alanında geçici raylar üstünde hareket ederek çalışıyor ve bilgisayar
kontrollü dev hortumundan çimento sıkıyor. Süreç tamamen
otomatik işliyor. Ortaya çıkan duvarlar, geleneksel tekniklerle
üretilenlerden çok daha sağlam oluyor. Böyle bir yazıcıyla evler,
işyerleri ve hatta apartmanlar inşa edilebilir. Şu anki teknolojide
makine yapının duvarlarını inşa ettikten sonra insan işçiler kapıları,
pencereleri vs. takıyorlar. Ama ileride inşaat yazıcılarını farklı
malzemelerle de çalışabilir hale geleceğini hayal etmek zor değil.
Fabrikalar zaten yüksek derecede otomasyona dayalı
çalıştıklarından, üç boyutlu yazıcıların imalattaki etkisi o kadar
güçlü hissedilmeyebilir. Fakat inşaat sektöründe durum öyle değil.
Ekonominin en emek yoğun alanlarından biri olan ahşap çerçeveli
ev inşası, vasıfsız isçiler için meslek fırsatı sunan az sayıdaki alandan
biri olmayı sürdürüyor. Sırf ABD'de 6 milyon kişi inşaat sektöründe
çalışıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tahminlerine göre
dünyada inşaat sektöründe çalışanların sayısı ise yaklaşık 110 milyon.
1 note
·
View note
Text
Metin Türkcan - Mars (Video Klip)
Metin Türkcan – Mars (Video Klip)
Metin Türkcan’ın Arpej Yapım etiketiyle çıkan “Vakti Geldi” albümünden “Mars” isimli şarkısının video klibi yayınlandı. Söz ve müziği Metin Türkcan’a, düzenlemesi Metin Türkcan, Ozan Demir, Martin Spencer ve Ümit Kuzer’e ait olan şarkının video klibini Gökhan Palas yönetti. Metin Türkcan – Mars – Şarkı Sözleri “Bugün de bitti, Yarın ne olur bilinmez, Aslında hiç mi fark etmiyor ki. Nasıl olsa…
View On WordPress
#Arpej Yapım#Aslında hiç mi fark etmiyor ki#Biraz dikkat dünya elden gidiyor ki#Bugün de bitti#Gökhan Palas#Hadi gidelim gel#Hadi gidelim gel Ay&039;a#Hadi gidelim gel başka bir Dünya&039;ya#Hadi gidelim gel Mars&039;a#Klip#Mars#Martin Spencer#Metin Türkcan#Nasıl olsa insan bir yolunu buluyor ki#Ozan Demir#Şarkı Sözleri#Sözler#Ümit Kuzer#Vakti Geldi#Video#Video Klip#Yarın ne olur bilinmez
0 notes
Text
Fifa 18 (Tam Sürüm İnceleme, Oyun Modları, Yenilikler, İKON sürüm, FUT)
Oyun otoriteleri her sene piyasaya sürülen oyunlar için şunu tartışır, bu sene neler değişmiş, yenilik getirmiş mi? Buna göre puan verir, yorumlar v.s. İyi olanın köklü biçimde değişmesi gerekir mi? diye soruyor ve Fifa 18 tam sürüm incelemesine başlıyorum…
İyi olanı tamamen değiştirmek zaruri değildir ama sıkıntılı alanlara dokunuşlar yapmak gerekir ki Fifa bunu her sene yapıyor, alışkanlıkları bozmadan, fark ettirmeden de başarıyor. İsteyen Fifa 17 veya Fifa 18 den oynadıktan sonra imkânı varsa Fifa 14-15 ‘e hatta Fifa 16’ya bakarak aradaki uçurumu görebilir. Ayrıca puanlama yaparken her oyuna 100-10 veyahut 5 gibi tavan puana göre mi değerlendirme yapmak gerekir diye düşünüyorum. Her oyunun aynı tavan puanı olmaması lazım, türüne göre değişebilir ama bu konuyu başka bir nokta da değerlendirmek gerekir.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/495549edd30945cee10faed124c29ae8/tumblr_inline_ox8mi9wBi61s8yuzr_540.jpg)
Fifa 18 değişmiş mi, evet, 17’ye benziyor mu, evet. Her ikisini de yapmasa yine bir şikâyet alacak keza şöyle düşünmek lazım, ya oyuncunun ilk alacağı futbol oyunu buysa ne olacak, rakibine bakmak ona göre karşılaştırmak lazım ama zirvedeki futbol Fifa 17 ise hangisine göre mukayese etmek daha doğru olur. En iyisi Fifa 18’i Fifa 18 gibi değerlendirelim, oynanıştaki ve oyun modlarındaki değişim ve gelişmeleri bölüm bölüm kaleme alalım…
Öncelikle oynanışta fiziksel modellemeler biraz daha oturmuş, topun ve oyuncuların ağırlaştığı hissediliyor. Dönüşler biraz daha zor, top hâkimiyeti çok kolay değil fakat eski oyunun temeli tümden bozulmamış, gerçeğe yaklaştırılmış. Oyuncunuzun yeteneklerini hissedebiliyorsunuz. Dönüş yeteneği iyiyse de pas ve şut özellikleri iyiyse de savunma, ve fiziksel özellikleri iyiyse de anlaşılıyor. Meziyetlerini kullanabileceğiniz oyuncularla kadrolar kurmak akıllıca olacak. Estetik hareketler yapabilen ve şutu iyi bir oyuncuya güvenip defans arasına dalınca omuzu yiyip oturmanız muhtemel. Her şeyi hesap etmek lazım, her oyuncunun farklı güçleri var ve işe yarıyor gerçekten.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/29479d404fec38e72b2c1f90c60c1972/tumblr_inline_ox8misT9ei1s8yuzr_540.jpg)
Gelişen animasyonlarla seyretmesi bile keyifli maçlar göreceğiz bu sene. Fifa 17 oyuncuları zorlanmadan Fifa 18’e geçecektir. Defans yöntemlerinde ve zamanlamalarında birkaç ilave fark ettim. Şut tuşuyla adamın ayağından topu alırken tuş bırakıldığında müdahalenin yapılması, zamanlaması gibi farklılıklar var ki zaten eski oyuncular anlayacaktır. Atak yapmak ve özellikle gol atmak bariz biçimde kolaylaşmış. Şutlar kaleyi buluyor ve gol oluyor beklenmedik anlarda bile. Orta sistemindeki gelişim dikkat çekici, elden geçirilmiş, daha isabetli daha belirli ortalar yapmak mümkün. Fifa 17’deki gibi biraz fazla tuşa bastığınızda taca çıkmıyor top. Özellikle fazla deneyimi olmayan oyuncuların işine yarayacaktır. Deneyimli oyuncular zaten çift basarak orta yapma, oyuncunun durumunu ayarlama gibi özelliklere hâkimdirler ama kolaylaştırılması atak yönünden oyunu çeşitlendirmemize katkı sağlıyor.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/4576d3cf2b2bbcabefc792c8f53ca1dd/tumblr_inline_ox8mjoc5dz1s8yuzr_540.jpg)
Grafiksel olarak bir devrim niteliği taşımamasına rağmen bir hayli gelişmiş göründü oyun bana. Grafik motoru geçen sene değişmesine rağmen sanki bu sene yenilenmiş gibi. Fifa 17’de Frostbite motoru yakın çekimlerde kendisini belli ediyorken Fifa 18’de oynanış halinde dahi değişimi hissettiriyor. Menüler aynı kalmış, sarı yerine mor renkler hâkim o kadar. Eski oyuncular zorlanmayacaktır, bazı kısa yollarda kolaylıklar yapılmış. Oyunla ilgili en çok kullanacağımız değişiklik ise otomatik oyuncu değiştirme veya değişecek oyuncuyu önceden belirleme seçeneğinin eklenmesi olmuş. Her maçta karşımıza çıkacaktır. Maç öncesi PS4’e göre R2 tuşuyla değiştirmeyi düşündüğümüz oyuncuları aktarıyoruz veya maç esnasında alt köşede bize sunulan tavsiyeyi onaylayıp menülere girmeden hızlıca değişikliği gerçekleştirebiliyoruz. Bir hayli ısrarcı oyun bu konuda, maçın özellikle ikinci yarısı boyunca sürekli öneri sunduğunu göreceksiniz.
Oyun modlarına gelirsek, başarılı olanlar devam ediyor, anlatmak için sabırsızlandığım rekabetçi yeni modlar eklenmiş. Oyun ana menüsünde oyna ve çok oyunculu diye iki ana kısımdan oyunlara giriş sağlansa da kendi içerisinde ayrıldığı da oluyor. Klasik istenilen takımlarla maç yapabilme, arkadaşlarla veya herhangi bir oyuncuyla online yapılan maçlar dışındı üç oyun moduna sarılacak gibime geliyor Fifaseverler.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/edb23a30b6955638e5edc4044ec6ba26/tumblr_inline_ox8ml20flX1s8yuzr_540.jpg)
Bunlardan bir tanesi geçen sene merhaba diyen Yolculuk modu. Güzel kardeşimiz Alex Hunter’la yaşadığımız macera devam ediyor. İstersek kaldığımız yerden istersen 71 ortalama puanla baştan başlamamız mümkün. Ayrıca oyuna girerken geçen sene seçtiğimiz oyuncu pozisyonun değiştirilebilir olması sevindirici zira sol kanattan verim alamıyordum gol ve asist olarak, ofansif ortasaha oyuncusu olarak daha rahatladım diyebilirim. Güzel Brezilya manzaraları ve çocuklarla yaptığımız maçla birlikte başlıyoruz maceraya. Ardından da takımımızla antrenman maçına çıkıyoruz ve hikâye de dallanıp budaklanıyor. Deneyim puanlarımızı kullandığımız sistem ağaç benzeri bir yapıya dönüştürülmüş, bazı özellikleri açmadan diğerine geçilmiyor. Oyuncumuz üzerinde bu sene kozmetik değişiklikler yapabilmemiz mümkün. Giysileri, ayakkabıları, saçı, dövmeleri v.s gibi özellikler ekliyoruz, yenileri de puan kazandıkça açılıyor. Geçen sene olduğu gibi oyuna yeni bir soluk getirmiş, diğer AAA oyunlara harcanan zamanın fazlasını bu tek kişilik mod ile harcayabiliyoruz, Ultimate Team için hediyeler alıyoruz bölüm geçtike ve senenin kalan kısmında idare edebileceğimiz diğer oyun türlerine geçebiliyoruz.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/8d7c2b2a056fa81c7de218913815e305/tumblr_inline_ox8mldYqKH1s8yuzr_540.jpg)
Gerçekten de Fifa oyunu NBA 2K incelemesinde de bahsettiğim gibi tüm seneye rahatlıkla yayılabilecek bir oyun. Tek bir oyun moduyla dahi bunu başarabilmesi mümkünken oyun pek çok seçenek sunuyor değerli zamanımızı zapt etmek adına. Bu vakit kasaplarından bir tanesi de Kariyer Modu. Bu sene tek oyuncuyu geliştirebildiğimiz seçenek yeniden eklenmiş, Yolculuk moduna alternatif oluşturmuş. Benim oynamasını sevdiğim Menejerlik modunda ise bilindiği üzere dilediğimiz takımı seçerek sezonlar boyunca yükselmeye çalışabilir, belki kovulabilir, başarılar kazanabiliriz. Genel anlamıyla eskisi gibi kalmış ama her sene olduğu gibi yeniliklere de kapısını kapatmamış. Fifa 17’de eklenen beklentiler kısmı benzer şekilde korunurken transfer görüşmelerinde sinematik yenilikler getirildiği görülüyor. Artık görüşmelerimizi dilersek doğrudan yetki vererek dilersek de görüşmelere şahsımızı dâhil ederek gerçekleştirebiliyoruz. Diyalog sistemi eklenerek transferin her hamlesi isteğimize ve yeteneklerimize bırakılmış. Sevenleri için uzun uzun zamanlar geçirmek kaçınılmaz olacaktır. Diğer özellikleri genel anlamda değiştirilmeden korunmuş.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/a8b03b3aff0480afdf85bb06ef10073c/tumblr_inline_ox8mludDID1s8yuzr_540.jpg)
Oyun paketlerinde etki eden ve en sevilen modlardan birisine geçmek istiyorum izninizle.
Fifa Ultimate Team: Bu mod başlı başına oyun bile olabiliri ki zaten birkaç sene öncesinde mod üstüne kurulu Fifa World oyununu ücretsiz olarak sunmuş fakat geri çekmişti EA Sports firması. Oysa gayet başarılıydı, bilgisayarları yormuyordu ama beklenen getiriyi sanırım alamamışlardı. Bir de kadroların sürekli güncellenmesi halinde ana oyunun önüne geçebilirdi. EA tabii ki paranın tarafını seçti ve Ultimate Team’den yana oyunculara ekstra ödemeler istemeye devam etti. Bilmeyenler için kısaca açıklayayım. Oyunun verdiği rastgele kartlarla güçsüz bir takımdan başlayıp, çekilen kartlar, hediyeler, transferler ve sanal parayla alınan paketlerle takımımızı geliştirmeye, kimyasını düzenlemeye ve puanlar kazanmaya çalışıyoruz. Bu sene güçsüz kadromuza seçeceğimiz lige göre bir tane kiralık oyuncu hediyesi verilmiş. Ayrıca eski oyuncular için eğer puanınız varsa çok sayıda kiralık oyuncu mevcut. PS4’te R3 tuşuyla bu menüye erişilebilir, bir süre idare edilebilir. Sahip olduğum İKON sürümü iki efsane Ronaldo’yu 5 maçlığına deneme imkanı sunuyordu, gerçekten özellikle lakabı fenomen olan Ronaldo’ya sahip olan oyuncular çok avantajlı olacaktır.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/488bcc180a98b90b14306d98b0cd80ba/tumblr_inline_ox8mmeDr7W1s8yuzr_540.jpg)
Tek kişilik ve çoklu sezonların mevcut olduğu oyuna haftanın takımıyla maç yaparak hediyeler kazanma özelliği de eklenmişti. Bu seneki sürprizi ise Squad Battles… Öncelikle söylemeliyim ki bu moda bayıldım çünkü çok güzel paketler veriyor ve oyuncuyu canlı tutuyor. Para harcamadan meblağ tutan ödüllere ulaşmak mümkün ama biraz çabalamak lazım tabii. Dünya üzerinden kurulu kadrolarlar kendi takımımızı kullanarak maç yapıyoruz. İstediğimiz zorluk seviyesini seçerek o seviyeye göre maç başına puanlar kazanılıyor ve haftalık puanımıza ekleniyor. Oynayan her oyuncunun puanına göre yüzdelik dilimlere ayrılıyor ve hafta sonlandığında ödüller kazanıyoruz. İkon sürüm 3 gün erken başlamamı sağladığı için hızlı ilerliyordum ama Cuma günü sonrası aradaki puanlar açıldı. Örneğin maçlarda 1500 civarı ortalamayla ilerlemiştim, birkaç gün evde olmadığımdan oyuna bakamadım, ben o ödülleri artık kazandığımı farz ederken ortalamalar yükselmiş ve bir önceki ödüle düşmüşüm.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/5007419554021a67873639f55fea423a/tumblr_inline_ox8mnd7g5d1s8yuzr_540.jpg)
Birkaç maç daha yaparak ödülümü yükselttim. Bu arada sınırsızca maç yapılmıyor. 4 rakip saatler sonra güncelleniyor ve her rakiple bir kez maç yapılabiliyor. Olmadı bir daha oynamak mümkün değil. Berabere kalınmıyor, maç uzatmaya gidiyor. Eğer 4 takımla da maç yaptıysanız yeni güncellemeyi beklemeniz gerekiyor. Ödüller hayli doyurucu, şansınıza göre yüksek kartlar kazanmanız mümkün oluyor. Bu yarış her hafta tekrarlanacağından kazanımlar artacaktır oynandığı takdirde. Kadro kurma görevleri bu sene de var. Çöp diyebileceğimiz oyuncuları buralarda değerlendirip ödüller kazanılabiliyor, hatta detaylandırılmış. Ayrıca mobil uygulaması aşırı derecede kullanılır hale getirilmiş. Oyunu açmadan da bazı görevleri ve transferleri cep telefonundan idare edebilme imkânı sunuluyor. Diğer taraftan Ultimate Team modunun eski etkinlikleri de hazırda bulunuyor, oyuncu isteğine göre yine bir sonraki Fifa oyununa kadar vaktini harcayabilir.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/5177b60232912db1740096d93f24ea59/tumblr_inline_ox8modk82m1s8yuzr_540.jpg)
İlk başta söylediğimi sonda da söyleyeceğim. Her oyun eleştirmeni fazla değişmemiş, aynı kalmış diye yorum yapıyor ama Fifa aynı kalmıyor gelişiyor, güncelleniyor, daha büyük kitlelere hitap eder halde geliyor ve daha uzun süreli oynanışa kavuşuyor. Tamam, eskisi gibi 98’den 99’a geçerken, 2000’e geçerken, 2001’e geçişte yaşanılan köklü değişiklikleri içermiyor lakin unutulmamalıdır ki bu değişiklikler seriyi uçuruma sürüklemişti. İyi olanın üstüne koyma sistemi daha mantıklı ve oyuncu dostu tabii geliştirilmek koşuluyla ve Fifa 18 bu değişimleri nokta atışı şeklince eklemiş, oyuncuları dinlemiş Fifa 17’ye nazaran çok daha iyi bir oyun sunmuş. İtiraf edeyim bir senelik PES kaçamağından sonra çok iyi geldi Fifa 18. Herkese iyi eğlenceler diliyorum…
Yazan: Emrah SUBAŞI
0 notes