Tumgik
#Bir Gözyaşı Bir Gülümseme
deniz-mehtap · 5 months
Text
"İlkbaharın uyanışını ve sabahın doğuşunu seyredin, güzellik seyredenlerin nasibidir çünkü. Kuşların ezgisini, dalların titreyişini ve ırmakların çağıltısını dinleyin, çünkü güzellik dinleyenlerin kısmetidir. Bebeklerin saflığına, gençlerin sevimliliğine, olgun insanların gücüne ve yaşlıların bilgeliğine bakın, çünkü güzellik seyircilerin hayranlığıdır."
109 notes · View notes
pembebirkrizantem · 5 months
Text
Tumblr media
GÜLEN ADAM
Vaktiyle bir adam yaşardı yeryüzünde,
Gözleri mağrur,
Sözleri vakur,
Sırtı kambur,
Aklı tambur tumbur bir adam
Eh işte!
Deliden hallice...
Evi yoktu adamın,
Garibin biriydi fikrimce,
Gezer dururdu köprü altında
Uyuya kalırdı harabelerde,
Bir de güler geçerdi,
Kuşlara, insanlara ve
Makus talihine...
Gülen adam koymuştu adını,
Eş, dost, akraba...
Deyim yerinseyse tüm mahalle,
Ağızları varmıyordu bir türlü,
Ona delinin teki demeye nedense?
Kötü bir insan değildi çünkü
Zararı dokunmazdı kimseye.
Hiç ağlamazdı gülen adam,
Bilmezdi ki yol yordam,
Öyle zannederdi insanlar...
Ne ayrılıkta ne ölümde
Hissetmezdi acıyı göğsünde,
Kimsesi de yoktu zaten garibin,
Uğruna yas tutup ,
Gözyaşı dökeceği öyle
Bir canı vardı,
O da emanetti rabbine
Gel git zaman,
Görünmez oldu sanki gülen adam,
Kimisi diyordu ki
Akıl hastanesinde
Kimisine göre deli bu ya
Orda burdadır,
Kürkçü dükkanı hesabı,
Çok geçmeden
Döner gelir yine.
Ama dönmedi bir daha gülen adam
Ne o şehre ne de o mahalleye...
Başka bir dostun kolunda
Yelken açmıştı başka bir ülkeye
Kimse bilmezdi ama
Eskiye dayanan bir hukuku vardı Azraille
Pek sevmezdi kendisini
Gel gör ki tanışmışlardı bir kere.
Çok sonra
Duyuldu ki!
Her gece uyuduğu
Köprüaltında bulunmuş
Soğuk cesedi,
Yüzünde yarım bir gülümseme,
Ölürken bile gülümsemiş,
Anlayacağınız azraile.
Ve gülen adam,
Öyle bir kaybolmuş ki bu dünyadan...
Öldüğünü duyan mahalleli
Ardından ağlayamamış bile...
-PembeBirKrizantem (Jülide A.)
(Gülen Adamın anısına...)
Size yazarken satırlarında kaybolduğum güzel bir şiir bırakıyorum umarım beğenirsiniz...
Sevgiyle Kalın.
179 notes · View notes
girifit · 11 months
Text
ellerimdeki yaralar ile uzanmıyorum kimseye. kendime bile. tutmuyorum kimsenin yakasını, paçasını. kendiminkini bile. bir köşede içiyorum sigaramı. annemle konuşuyorum. gece oluyor, dilim çözülüyor. zihnimde dönen ne varsa döküyorum önüme. dikiş tutmuyor yaralarım bu saatlerde, kanıyorum. biraz da ağlıyorum. çok sigara içiyorum. saçlarım ıslakken sigara içmek için çıkıyorum balkona. biliyorum, ertesi gün hasta olacağımı. artık kendime iyi bakmanın yanından bile geçmiyorum. bir dal sigara uzatıyorum sana. gel yanıma, yak sigaranı. konuşacak çok şey birikti içimde. mesela vazgeçişin eşiğindeyim. ellerimi koyacağım hiçbir yer yok. gözlerim doluyor ama gökyüzü artık bana yasak. yeri izliyorum öylece. biraz sarsılıyor bedenim, karanlık sokağın ortasında. bir kaç hıçkırık sesi yankılanıyor. kaynağı benim kanayan dudaklarımın arası. mesela bu aralar çok kanıyorum. içimdeki yaralar kabuk bağlamaz oldu. her gece yeni bir jilet izi ağırlıyorum bedenimde. susma ve gülümseme. ağlayacaksan ağla hâlime. acıyacaksan acı. bir hastahane koridorunda haykırma adımı. ellerin soğuk bedenime uzanmasın. ah'lar ağacı konuşmuyor artık. soğuk zemin bana kollarını açtı. bir kaç gözyaşı akıyor gözlerimden. merak etme iyi olacağım. her zaman oldum. gün doğacak ve ben, her şeyi bir kenara bırakacağım. gece olunca yine başa döneceğim. biliyorum. çok hastayım. çok acıyor. şimdi, bitir sigaranı. kalk, git. ardına bile bakma. ben fırtınadayım. dinmez ve bitmez. sus. konuşacak bir şey kalmadı.
92 notes · View notes
eldeseoinfinito · 4 months
Text
"Can sıkıntısıyla yaşamaktansa arzudan ölmeyi isterim. Vicdanımda bir aşk ve güzellik susuzluğu olsun isterim; çünkü gözlerimi açtım ve gördüm ki, her arzusu yerine gelenler daha mutsuz, maddeye daha düşkün; bunun üzerine, ayrılık acısına katlanan insanın iç çekişlerine kulak verdim ve onları dinledim, tellerine bir virtüözün dokunduğu bir lavtanın sesinden daha tatlı bir arzu duyduklarına tanık oldum.
Gece çökerken yeryüzüne, çiçek taçyapraklarını katlayıp uykuya dalar, sarılır arzusuna. Sabahın loş ışıklarında ancak açılır dudakları güneşten bir öpücük almak için. Demek ki çiçeklerin hayatı da yakıcı bir arzu, şehvetli bir birliktir; bir gözyaşı, bir gülümsemedir."
Bir Gözyaşı, Bir Gülümseme - Halil Cibran
4 notes · View notes
duygu-larr · 1 year
Text
Hayat sosyal medya gibidir. İnsanlar sizin sorunlarınızı ve yorumlarınızı beğenecekler, ancak kimse onlara çözüm üretemeyecek.
Hiçbir sorun gözyaşı ve gerilimle çözülmez, ancak yüzünden bir gülümseme ve tutumunuzdaki pozitiflik birçok zorluğun üstesinden gelebilir.
Çünkü hayat yaşasan da bitecek yaşamasanda !
Oyun oynamaya gerek yok hayat. Ne sen çocuksun, ne benim dünyam lunapark
Yaşqa gitsin
Tumblr media
.
14 notes · View notes
aynodndr · 7 months
Text
Tumblr media
Artık mektuplara insan eli değmiyor.
İnsan sesi yok "nasılsın"lar da insan dokunuşu yok "selamlar"da.
İçine her türlü dosya giriyor, ama insan girmiyor zarfların.
Mazruf, insan kokmuyor.
Harflerin üstüne gözyaşı damlamıyor, zarflar tükürükle yapıştırılmıyor.
Artık muhabbetlere insan eli değmiyor.
Uzaktan endişe ediliyor sıkıntılara, hastalıklara mesafelice "geçmiş olsun" deniliyor.
Sevinçlere karşı balkondan seviniliyor.
Samimiyetler soğuk, soğukluklar buz gibi oluyor artık.
Gülümseme yüzeyden, acılar kasılan derilerden derine gitmiyor.
Artık yardımlara insan eli değmiyor.
Paralar hesaplara EFT ile geçiyor.
SMS ile yollanıyor kuruşlar.
Başlar sanal yolla okşanıyor, sırtlar e-posta ile sıvazlanıyor.
Artık cinayetlere insan eli değmiyor. Uzaktan patlatılıyor bombalar.
"Düşman" aman diyemiyor, merhamet dileyemiyor namlunun ucundaki.
Füzeler hedefini kendi bulup vuruyor, kendine hedef bulamıyor cesaret.
İnsan eli değmiyor artık ticarete.
Satıcı müşteriyi, müşteri tezgâhtarı görmüyor.
Raflar birer grafik.
Domates dokunulmadan seçiliyor, parfüm koklamadan alınıyor.
"Annene sor, değilse değiştiririz" demiyor kasadaki amca.
Sakız ve şeker alınacak para üstü vermiyorlar.
Üstelik bir de 18 yaşından büyük olmanı bekliyorlar.
Bilgiye insan eli değmiyor.
Yazıp arattırıyorsun istediğin kelimeyi.
Kütüphaneye dalıp, kitapların arasına gömülmüyorsun.
Yazmak için tükenmez kalem aramıyorsun.
Önce kopyalıyorsun, sonra yapıştırıyor.
Yerinden bile kalkmıyorsun.
Bir anda öğrenip, bir anda unutuveriyorsun.
Sevgiye insan eli değmiyor.
Gülümseyen yüzleri de asık suratları da işaretler anlatmaya yetiyor.
Gözlerdeki parıltıyı ve kaygıyı iletmiyor telefon hatları.
Titreyen elleri ulaştırmıyor klavye tuşları.
Monitöre bakan gözler, göz göze gelemiyor.
Sıkıca kucaklaşıp vedalaşamıyor dostlar,
Arkasından su dökülemiyor gidenlerin.
İnsan kokmuyor en derin sevgi mesajları,
İnsan ısısı hissedilmiyor kalp kırıklıklarının göğüs boşluğunda meydana getirdiği hasarda.
Artık insan eli değmiyor, insan eline.
Tuşlarda ya da havada kalıyor:
Yazmak, durmadan yazmak ve sallamak için:
Kaybolan dostlukların arkasından ...
5 notes · View notes
womanhidinginbooks · 9 months
Note
Her geceki gibi körelmiş bir bıçağı sırtına uzanıyorum. İnsanlar karanlığa asi bir gülümseme savuran güneş hak edecek ne yaptılar? Gözlerimi kapatsam ay beni affeder mi?
İnsanlar geceden kalma yüzleriyle, karanlık şehvetleriyle sabaha nasıl merhaba diyecekler?
En son hangi acı seni uykusuz bıraktı, en son hangi coğrafyaya gözyaşı döktün, en son hangi cümle beynini darmadağın edercesine odanın duvarlarında yankılandı, söylesene?
Kekeme Çocuklar Korosu Konusu Tarık Tufan
Tarık Tufan kitaplarını araştırır mısın?
Vaov henüz yazmak konusunda bu alıntıya doğaçlama cevap verbilecek kadar geliştiğimi sanmıyorum
Araştırırım çok merak ettim beni bu kadar etkileyen alıntıların kitap olmuş halini mutlaka okumam lazım
2 notes · View notes
Text
Yokluğunun gözlerinden öptüm usulca, bir damla gözyaşı aktı sol gözümden. Ardından buruk bir gülümseme peyda oldu dudaklarımdan ve sözcükler uçuverdi..
"beni neden sevmedin?"
2 notes · View notes
muro4134 · 2 years
Text
Tumblr media
Gününün sınırları içinde yaşa ki, acıları ve sevinçleriyle geçmiş sana bir gülümseme ya da gözyaşı getirmesin, gelecek de sessizliği ya da gülümsemesiyle seni mutlu etmesin.. Öyleyse mutlu ol. şimdi senin anında
2 notes · View notes
Text
Sonra birden aklına gelir uzaklara dalarsın. Hafif bir gülümseme dudaklarına ilişirken küçük bir gözyaşı damlası suratına öpücükler bıraka bıraka gider...
1 note · View note
kalbimdenbirine · 3 months
Text
Hen oradayım, hem değilim
Her şeyin biraz içinde,
Ama tümüyle dışındayım.
Bu hikayeye dokunmuşum mesela,
Biraz, dokunmak denirse buna.
Bir ara bir yol dönemecinde denk düşmüşüz
Ben onun karmaşasında silinip giden bir noktayım şimdi.
Benim içinse açik seçik bir yara,
İzi tam şuramda duruyor gizli saklı
Her anı aklımda,
Her bir cümle, gülümseme, gözyaşı,
Ve deniz kokusu..
0 notes
seslimeram · 1 year
Text
Mesele
Tumblr media
“Akılsız yöneticilerin sürdürdüğü acı bir süreçti bu.
Hırsızlar yasallaştırıldı; otorite, baskı rejimini destekledi; zayıf olana zulmetmek normal bir hal aldı; kalabalıklar hem dövülüyor hem de övülüyordu.
Böylece insanlığın bencilliğinin ilk dokunuşuyla suçluları aciz, katiller ise huzurun evlatları ilan etti; insanlığın başlangıçtaki açgözlülüğü büyüdü ve insanlıktan katbekat fazlasıyla intikamını aldı.” Bir Gözyaşı, Bir Gülümseme - Halil Cibran.
Geçtiğimiz yüz yılın başlarında Halil Cibran tarafından Amerika’da yaşarken, El-Muhacir gazetesinde tefrika edilmiş olan bir meramıdır bugün halen geçerliliğini muhafaza etmeyi sürdüren. Birkaç satırlık meram, var edilmiş olan güncenin içerisinde konumlandırılmış ol insan halinin de yöneten / ezen ile yaşayan / ezilen arasındaki farkı göstermesi açısından bir deneyimi paylaşır. Demokrasi mefhumunu diline pelesenk ederken siyasetin, mimli ve kötülük saçan aktörlerinin eylediği şeyin her nasıl bir biçimde gündelik yaşam ihtimalini alt üst ettiğini bildirir, Cibran. Normatif yerle bir edilirken, kötülük ve cerahatin kutsanıp, aralıksız bir biçimde el üstünde tutulması / yönlendirici addedilmesiyle bugün hem kel hem fodul kalakalan demokrasi deneyiminin de nasıl bir istenç ile birlikte alaşağı edilip durulduğu gözler önüne serilir. Suçlu ve katillerin sırtlarının sıvazlandığı, toplumun iyi temsiline örnek addedildiği bir zeminin aşağı yukarı bir asırdır yerli yerinde durduğunu da göstere gelir Halil Cibran’ın meramı.
Bencilliğin, kuralları yok etmek üstüne kurmaya devam eden düzen sahipliliğinin vesair çıkagelen yeniden ve yeniden kurumsallaştırılan tahakküm parametrelerinin etrafında bir asır nasıl heba edilmiş bugün bunu görmek düşündürücü değil midir? Yoksunlaştırılarak, eksik konularak, sürekli sınanıp her daim kazıklanarak, dertten derde koşturularak, hani neredeyse hiç aralıksız denetim, gözetim ve tahakküme resmen rehin bilinerek, edilerek bir kere daha müşterek bir yaşam idesinin var edilmesi engellene durulur. Tahakkümü var eden otoritenin, hırsız, katil, suçlu, arsız ve pek çok başka sıfatlara ulaşmış olan alenen ol göz bebeği ilan ettiği zümrelerin, sıradan insanlara karşıt / koşullu bir yıkıcılığı aralıksız olarak var ettiği zamanlardan geçiyoruz, bir koca asır sonra, hala ve hala.
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “HDP MYK üyesi Doğan Erbaş’ın tutuklanmasına tepki gösteren Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Oluç, "Hiçbir arkadaşımız boyun eğmedi ve eğmeyecek” dedi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Oluç, Maliye Bakanlığı’ndaki görev değişikliğine değindi. Oluç, “Mehmet Şimşek, ‘ekonomi ile ilgili tanımlama yaparken rasyonel zemine döneceğiz’ dedi. Dönüp dönmeyeceğini göreceğiz. Meclis’te de rasyonel zemine dönülmesi gerektiğini söylüyoruz” dedi. 27’nci dönemde 14 binin üzerindeki soru önergelerinden sadece bin 200 tanesine cevap verildiğini hatırlatan Oluç, "Bu vahim bir durumdur. Soru önergeleri ile bile denetim yapamayan bir meclis söz konusu olmuştur” dedi.
Halk İçinde Mücadele
Yeni dönemde temel haklar, özgürlük ve demokrasi noktasında mücadelelerini sürdüreceklerini belirten Oluç, Meclis dışında halkın arasında da çalışmalarını sürdüreceklerini vurguladı. Oluç, şunları söyledi: "Kazanımlarımızı genel olarak halkın kazanımlarını korumak, bunları artırmak ve büyütmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Daha büyük bir emek ve mücadele ile sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışacağız. Partimizin grubu en çok kadın temsiline sahip olan gruptur. Neredeyse yarı yarıya ulaşmıştır oranlar. Genç bir gruptur elbette ki bu temsil özelliklerimizle hem kadınların hem de gençlerin bu toplumdaki taleplerini ve beklentilerini karışlamaya çalışacağız. Rolümüzü en uygun şekilde yerine getirmeye çalışacağız. Yani meclis ile yerelin ve halkın bağını daha güçlü kurmak için mücadele edeceğiz.”
Asgari Ücret
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına dikkat çeken Oluç, asgari ücretin iktidar ile işçi temsilcileri arsında bir pazarlık gibi ele alındığına vurgu yaptı. Oluç, “Özellikle son birkaç yılda bu böyle Erdoğan’ın ya da iktidarın işçilere emekçilere gönlünden kopan bir lütuf gibi sunuluyor. Konu böyle bir konu değil, herkes bunu biliyor. Asıl mesele şudur; 'asgari ücret neden bu kadar önemlidir' sorusunun cevabının verilmesi gerekiyor. Çünkü bu ülkede yaşayan nüfusun yarısından çoğu asgari ücretle çalışıyor. Yani emekçiler işçiler asgari ücrete mahkum edilmiş durumda. Esas sorun buradan kaynaklanıyor, bu sorunun çözümü nasıl olur? Buna kafa yorulması gerekirken bu yapılmıyor. Bakın Türk-İş’in verilerine göre Mayıs 2023 için Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 10 bin 362 lira oldu. Yoksulluk sınırı ise 33 bin 752 lira oldu. Asgari ücret 8 bin 506 lira. Şimdi neresinden tutacaksınız da asgari ücreti tartışacaksınız? Yani asgari ücret zaten açlık sınırının çok altında yer alıyor. Yani buradan biz bir rakam telaffuz etmek yerine sendikaların açlık ve yoksulluk verilerinin onların taleplerinin baz alınması gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz. Asgari ücretin belirlenmesinde ve işçi emekçi ve emeklilerin maaşlarının belirlenmesinde baz alınacak enflasyon rakamını yine düşük gösterdi. Çeşitli hile ve hurdaya başvurarak bunu yaptı” diye belitti. Oluç, komisyon üyelerine, “Sendikaların, işçi emekçi temsilcilerinin taleplerine dikkat edin. O talepleri değerlendirin ve bu doğrultuda asgari ücretin saptanması için adım adın” çağrısında bulundu.
Gözaltı ve Tutuklamalar
Seçimler sonrasında artan gözaltı ve tutuklamalara değinen Oluç, "Bu iktidarın operasyonlardan bir fayda sağlayamayacağını görmemesi gerçekten hayrete düşürücü bir durum” dedi. Şirnex’te seçim sonrasında en az 100 kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Oluç, “Bu tesadüf mü? Şirnex’teki seçim yenilgisinin intikamını mı almaya çalışıyorsunuz? Seçim sonuçlarının intikamını mı almaya çalışıyorsunuz? Bu tür gözaltı ve tutuklamalarla boyun eğdirme, mücadeleden vazgeçirme anlayışının tutmadığını defalarca gördünüz. Bir kez daha göreceksiniz" diye kaydetti.
‘Doğan Erbaş Boyun Eğmez’
HDP PM ve MYK üyesi Doğan Erbaş’ın tutuklanmasına tepki gösteren Oluç, “Doğan Erbaş gibi yıllarca bu partinin yöneticiliğini yapmış, avukat bir kişinin gözaltına alınırken verilen bu görüntüler, iktidarın zihniyetini görüntüledi. Doğan Erbaş boyun eğdi mi? Eğmedi. Bu tür uygulamalara maruz kalan hiçbir arkadaşımız boyun eğmedi ve eğmeyecek. Doğan Erbaş gibi hiçbir Kürt ve demokrat da boyun eğmez. Doğan Erbaş’ın onurlu tutumu hepimize önemli bir ders olması gereken bir tutumdu” ifadelerini kullandı.”
Bir asır öncesinden çıkagelen Halil Cibran’ın meramına paralellikler barındıran bir yepyeni dünya, onun ortasında da inadıyla çürütülmeye devam olunan bir Türkiye’den kesit karşımıza çıkartılır. Saruhan Oluç sırasıyla olmakta olanın, var edilmiş yeni ülkenin her dönemeçte nasıl da atfedildiği gibi kucaklayıcı / kapsayıcı değil tastamam kelimesi kelimesine bölücü / ayrımcı / tahakküme ön ayak bir yapım olduğunu da ifşa eder. Mesel, meram buradadır. Emeğin sömürülmesi sürecinde çıkagelen rakam telaffuzlarının bütün o reklama boğulup, güzellemelerle geçiştirilmek istenen iyileştirmelerin ardında sıradanları daha da kuşatacak olan cendere ortadadır. Açlık sınırının asgari ücrette belirleyici olması halinin aşılmadığı bir zeminde, var edilecek her düzenlemenin de bir boş çaba olduğu bir kez daha ortaya çıkar. Bütünüyle yaşamın ehven olandan alıkonulmasının meseli ne olacaktır ki sahiden, sahi ama sahiden?
Bir yandan da siyasi pragmatizmin var ettiği ötekiler kampına dahil olan kimler varsa onlara yönelik, doğrudan ve kesintisiz bir lincin de yinelendiği bir zeminde, hem ekonomik, hem sosyopolitik, hem de hayatın ta kendisini tanımlamaya yardımcı olacak şeylerin / etmenlerin lağvedilmesinden sonra geriye ne kalır ki? Gözaltılar, tutuklamalar ve bitimsiz bir hale entegre edilmiş olan Kürd düşmanlığının vardığı eşik misal hiç mi ama hiç mi düşündürücü değildir. Seçim sathı mahallinden çıkıldıktan hemen sonra var edilmiş olagelen baskın göz dağlarının arasında hangi demokrasi eriminden bahis açılır, açılabilir? Düz ovada siyaseti ağızlarında sakız edip, uydur kaydır montaj videoları öne sürüp, bir siyasi hareketi alt etmek için var edilmiş tahakküm halinin kendisi bir utançtan ötesi değil midir? Yüzüncü yılını kutladığını zikreden bir cumhuriyet olgusunda hala mı o ötekisinden / öteki sanılandan bunca nefret edilmektedir. Tümden yalanlara gelişigüzel ne kadar uydurma / hurafe lafazanlık varsa bununla bir hat çizip, biz ve ötekiler ayrımının her kime ne faydası olacaktır? Yakın dönemde binlerce üyesi tutsak edilmiş, onlarca vekili tutsak kılınmış olagelen Kürd Özgürlük Hareketinden, Doğan Erbaş gibi, sözünü var ettiği mücadelesinde ortak bir ülke, geleceğinin çok daha belirgin bir perspektif içinde eşitlik ilkesi içinde ilerleyebileceğini savunan bir avukata, müdahil olduğu bir yaşam akdine karşıtlık bu tahakküm hamlesi, o tutsaklıkla son verilebilir mi? Sahiden böyle bir şey mümkün müdür, sorgular mıydınız?
Ezberlerin boşlukta salındığı bir zemindeyiz. Hakikat örtbas edilsin, edilebilsin de sonrası ne olursa olsun denilerek aşılan güzergahlardan geçiyoruz. Muktedirin “şahlanış” namıyla yürütmeye çalıştığı yeni dönemin ilericiliği değil tam tersine gerilemeyi, daha yoksun daha açık bir yoksulluğu barındıran bir menzil hülyasından ibaret olduğu bir kere daha kanıtlanıyor. Seçim bahsi üstünden üç hafta geçtikten sonra oluşturulan her rota, Halil Cibran’ın vurguladığı, özene bezene zikrettiği, kayda geçtiği bir ortadoğululuk imgesi içinde halen devam eden şu ülkeyi de bildiriyor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı sınama hallerinin kıyısında, bir türlü muktedirin kendisinin kılamadığı bir zeminde hayatın un ufak edilmesinin basit bir mesel addedilip geçiştirilmesine devam olunuyor. İyi de böyle bir istikamet bu kadar bariz bir fasit döngü içerisinde hayatın ehveni kalır mı? Sıradanlar için tek bir umut zerresi geriye konulur mu?
Herkesi kucaklayan, kapsayıcı bir liderlik pratiği diye çıkılan güzergahta oluşturulan tüm o cendere halleri bir şeyleri izaha yetmiyor mu? İmkanı olanın zaten pılını pırtısını toparlayıp, gittiği uzaklara yollandığı bir zeminde, seçeneksizler, sınıfsal sömürünün tam da ortasında bir lokma, bir hırkayla yoluna devam etmesi gereken / bu söylenenlere en ufak bir iyileştirme var edilemeyecekken nasıl bir şahlanış söz konusu edilebilir ki değil mi? Kürd illerinde aralıksız şiddetin, gözaltı ve baskıların yüzlerce yurttaşa işkenceyle var edildiği bir zeminde hangi sorun aşılabilir ki? Doğan Erbaş gibi tutsak edilenlerin yanında isimleri artık anılmaya gerek duyulmayanların yaşadıkları travmalar ne olacaktır ki? Hiç ama hiçbir türlü bitmeyen bir nefret seremonisinin yeniden takdis edildiği güncellendiği bir zeminde hayat bunca kolayca zapturapt altına alınan, kırılan, dökülen, derdest edilen, edilebilen bir mesel midir, nedir yani? “İnsanlığın bencilliğinin ilk dokunuşuyla suçluları aciz, katiller ise huzurun evlatları ilan etti; insanlığın başlangıçtaki açgözlülüğü büyüdü ve insanlıktan katbekat fazlasıyla intikamını aldı.” Cibran’ın değindiği odaktan bildirirken, yaşatılan her gün bambaşka acılara çıkartılırken sahiden o devinimden bir yarının var edilemeyecek olduğunu idrak edebiliyor muyuz? Bu satırları yazarken artık kaçıncı keredir bilinmez Cumartesi Anneleri / İnsanlarının Galatasaray Meydanında bir kere daha gözaltına alındığı haberi düşüyordu ajansa. Böylesine kötülüğün el üstünde tutula geldiği, yalanın / riyanın el üstünde tutulup, kötünün / kötülüğün yüceltildiği bir yerde yaşam insan kalabilene nedir ki bir azaptan gayrı... İtiraz ediyor musunuz, yoksa bu hal iyi mi! Düşünür müydünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: In Turkey, The Fight For Democracy Isn’t Over – Derviş ÇİMEN – HDP Europe / Jacobinmag
0 notes
buyukakin · 2 years
Text
Tumblr media
Bir gün;
Yaşamın uzun çabası sona erdiğinde,
Ve boş ellerimiz kucaklarımızda dinlenirken,
Biz bir tepenin üstünde oturacağız,
Ve günlerin tantanalı törenini izleyeceğiz:
Bir gülümseme ile, birkaç gözyaşı ile ve içimizi çekerek.
Behice BORAN
ingilizceden çeviri
Mahmut Topon
1 note · View note
opialar · 3 years
Text
ona "seni seviyorum" demek isterdim. sesinin üzerine ağlamak ve konuşmadan onu anlamak. bir hasret mektubu gibi gözlerine sığınmak isterdim. onu kucaklamak, bağrıma basmak, öpmek, koklamak isterdim. o eğer o olmasaydı, uğruna ölebilirdim. o, o olsaydı, orada yanı başımda dursaydı; cennetleri cehennem, sebepleri neden yapabilirdim. keşke şurada tekrar bulabilsem. bıraktığım gibi. küçük bir gülümseme ve bir kaç damla gözyaşı ile o’nu sevebilirdim.
707 notes · View notes
ruhsuzbiadam · 2 years
Text
Bir gün gülümsemek için gözyaşı der ki..."Seni kıskanıyorum, sen her zaman çok mutlusun." Gülümseme yanıtlar..."Yanılıyorsun!"..."Çoğu zaman ben sadece seni saklayacak bir maskeyim."
131 notes · View notes
etkidensonra · 2 years
Text
Tumblr media
Önce bi hisset, sonra bi anla, sonra akıt;
ister bir gözyaşı olarak, ister sıcacık bir gülümseme olarak,
ister kendinle paylaş, ister dilediğinle,
ister bir toprağa ek filizlenip ağaç olsun, meyvesiyle ve toprağa dönüşüyle yaşam olsun,
ister bir okyanusa dök, dalga dalga dolaşsın, aşığı meşkine kavuşturan geminin uşağı olsun,
ister bir rüzgara fısılda, dünyayı gezsin, hayallerini bir uçurtmaya bağlayıp uçuran bir çocuğun umudu olsun,
ister bir kibritin ucuna yapıştır, yandıkça kül olmanın hikmetine kavuşmayı arzulasın
Yaşam da olsun ölüm de
Var da olsun hiç de
Senin olsun, senin olmaklıktan ayrılıp, senden olsun, senden olmaklıktan ayrılıp, sen olsun, sen olmaklıktan ayrılıp bir “şey” olsun;
Yola nasıl çıktığının bi önemi var, yolda dönüştüklerinin birer önemi var, dönüşüp durduklarının, durup dönüştüklerinin ayrı ayrı önemi var,
hepsi birbirini etkiler; öncesi sonrasını, nedeni nasılını, ama ne’liği ve şey’liği belirsiz:
Ve bu belirsizlik öz dedikleri şeyin mayasıdır belki,
Öz’ hem deterministik hem indetermistik bir şey’
Belirlenmiş de belirlenmemiş; olmuş da olmamış, açılmış da açılmamış, kapsamış da kapsamamış, akmış da akmamış, bir yola çıkmış da daha yol almamış...!
8 notes · View notes