#BEN NAZ
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hm🧐 so they did a Best of Sarah Hadland who (while she's a good actress, don't get me wrong) was more of a supporting actress than a front runner and a Best of Rowan Atkinson who was only in one episode before they did a Best of Jalaal Hartley who started the show in series 4 before becoming a main actor in series 6 and 7. They also don't have Richard or Naz who were front runners in their own right or Lolly who was a support actress in the later series🧐🧐
The HH YouTube channel sure does love white people🫡🫢
#horrible histories#ben willbond#mathew baynton#laurence rickard#simon farnaby#jim howick#martha howe douglas#tom stourton#jessica ransom#rowan atkinson#sarah hadland#jalaal hartley#richard david caine#naz osmanoglu
10 notes
·
View notes
Note
I am curious what would happen if Ben and Rhea swapped roles or Ben as the masked death eater while rhea is aurorer.
Hmm interesting. Pretty interesting.
Ben being a Death-eater despite being muggleborn, looks difficult but not entirelly impossible me thinks.
He can hide his identity from regular Death Eaters maybe? And if he is powerfull enough to fight good, i mean good good, who is to judge that he is less from pureblood wizard.
But also him being Death Eater seems more like it if some high ranked one uses him as pawn you know. I dunnoo like Night's uncle Jonathan Rhea hm? Who is also member of R.
İ dont know which year was it but remember when Ben was the one who was controlled by R to send message to mc? What if they never let Ben go? What if they slowly, but i mean really slowly made their way into his beliefs. That there is so many corrupted wizards that he cant trust anyone, anyone but R who can see through people. Even Rakepick betrayed them, but R already told them to stay away from her right?
Long story short i can definitely see a scenerio where R can win Ben over. İf we add the obsession of protecting i headcanon that he has, it becomes really reasonable.
He has to help the "cleaning". Even if that means he need to work with disgusting beliefs. He can defend himself among them after all. Jonathan can benefit from him oh so much. He wants Night under his control, under his command. And Ben, might be the best way to achieve that goal.
Now i realized i didnt make him all evil and shit. Good. İ dont like pure evil chars. Like how i did with Night, i would also write him as "great goal with very questionable methods"
On the other hand, our poor Night. Despite all the manipulations they stand in believing the "good" and forced their curse to work in their own ways, without hurting and destroying.
Ben dissapearing would crush them really bad. He was the biggest support to them for years. Even if it wasnt healty, i dont think Night would realize that. And seeing him right next to Jonathan? Man.
How could he abandon them like that, them and all their friends? What could Jonathan have offered to him to get him?
Their curse feeds on anger, regret. And Ho boy Ben would trigger these on dangerous levels.
İn animes and movies, there are scenes that lover turns evil and their loved one desperatelly calls them back, unable to hurt the evil one despite the bad things they do. And in one vulnerable moment, evil one reaches their lover oh so gently and so caring like none of this happened. Speaks soft enough to reach other ones broken heart, strokes their cheek with their thumb- And says they just need to let go, just need to trust them.
YOU KNOW SCENES LİKE THAT RİGHT?
This. This is entirety of reversed CopperRhea.
And do you know whats the most interesting part?
He would take Night to his side. He would have succesed.
Dont get me wrong, Night isnt some damsel in distress. But without Ben being on their side in their worst times, the curse took a lot from them. Both from their mind and power. We shouldnt judge them for being in need of comfort from the one they loves right?
Oh how Jonathan would be proud of his little pawn for being succesfull. How long do you think for Ben to realize Jonathan will drain Night to death? Who knoooows~
#Ask naz#That was so fun to think about it#Thanks anon!#night rhea#ben copper#R!ben#hogwarts mystery#hphm#Copperhea
3 notes
·
View notes
Text
🤠🧿🌱🙆🏻♀️🥹🫶🏻😞✍🏻💜🇬🇷🤎🤲🏻🤧
#ben şu emojileri cok seviyorum ya#yunanistan bayrağı ne alaka derseniz naz kotu bi saka yapınca bunu atarim#siz hangi emojileri seviyorsunuz#onedio anketi mi bu amk#emoji seviyor musunuzlaydls
3 notes
·
View notes
Text
Yazmak, yazar olmak, kendin olmak, başkaları olmak…
Bazen çok olmak ve bazen hiç olmak…
Çoğu kez olamamak…
Biraz olmak, çokça olmak…
Yalnız olmak, yarım olmak, bütün olmak… Tamlanmak!
İyinin düşmanı olup, en iyiye ulaşmak… Hep koşmak, arada bir yürümek ama hiç durmamak…
Sonsuzda yankılanmak hedefi ise kişinin, kısıtlı zamanlardan mükemmele ulaşmayı, ölümlü olmaya gebe olanı ölümsüzleştirmeye olan çabası, bu uğurda yürünen yolda ayağına takılan her taşa selam verip dost meclisleri kurması olağan işlerdendir…
Azim, sabır ve bitmek bilmeyen günler geceler boyu hayatla cebelleşmek gerektirir.
Çoğu kez savaş meydanını andıran bir tabloda gökyüzü olur, kimi zaman savaşın kumandanı çoğu kez savaşan kan döken yorgun savaşçı…
Zor ve çileli iştir laf sanatını kitaplaştırmak, düşünce çıkmazından romanlar, hikâyeler yapıtlaştırmak…
Sanat eserleri nazlıdır,
kırılgandır.
Sevmek gerek anlamak gerek dillerinden…
Edebi utangaçlıkla karşılaşırız çoğu zaman, yazamaz, yazmayı bilmez olarak nitelendirir kendini kişi.
“Bir türlü dökemiyorum yazıya düşüncemi anlatamıyorum der içimdekileri”…
Ben artık katılmıyorum bu söyleme. Hem sevip hem naz yapan kızlara benzetiyorum bu tavrı.
Yazmak isteği yazabilmenin tam da yarısı bence…
Her düşünceye değil ama her duyguya saygılı olmayı öğrenmelidir yazan insan.
Taraflı, yanlı, takıntılı düşünceler, yazanın mezara girdiği andır, ölümsüzleşme çabasının aksine. İnsan ve yaşam birlikteliği en önemli unsurdur yazan için…
İnsan karakterleri ve çeşitliliği, insanın yaşadığı değişik ortamlar, renkli düşünceler, farklı uslar yazarın sağlıklı besinleridir. Sadece dili iyi kullanabilmek, grameri iyi bilmek, yazma konusunda yetenekli olmak yeterli değil gibi.
Eğer bir fikri tartışmaya açacaksa; konunun temel düşüncesini alt konu başlıklarıyla sade bir dille aktarmalı yazan kişi.
Bir yazıda fikre katılımın ve ya katılmamanın bilgi ve bilgisizlikten kaynaklandığını bilmeli. Sunmak istediğini araştırmalı, okumadan, eğitim almadan kendi özelliklerini bilmeden ve toplumun yapısını dikkate almadan yazılan her yazı boşa atılmış bir kurşundur, öldürmeyi hedefleyenler için.
Mutlak fikir yelpazesinin sağladığı çeşitlilikten feiz almalı, lakin savunduğu, söylediği kendi duruşu, kendi görüşü olmalı.
Kendinden katmadan yoğrulan hamurdan yapılan ekmek ne yiyene lezzetli ne satana bereketlidir…
İç döküp kusacaksa; yazarak rahatlayacaksa ki; bu çalakalem yazılar, rahatlamanın en mükemmel ilaçlarından biridir (kendimden çokça şahidim). Önce kendileri olmalıdırlar zira başka türlü rahatlama olasılık dışı.
Teninin en mahrem yerlerine dokunmalıdır beyninle, yazan kusan kişi. Döküp saçmalıdır içinde bulananı, bulandıranı…
Dil bilgisi, cümle düşmesi gözetmeksizin… Duayenim Virginia WOOLF “ Her gün her konuda, aklınıza ne geliyorsa yazın. Kendinize ayırdığınız bir zaman aralığında kusun. Yapın bunu… “ der. Sanırım bunu deneyenler katılacaktır, kurallar olmadan yazabilmek ne de güzel bir rahatlama sanatıdır…
Duygulardan dem vuracaksa; öyle ince bir kesişme yaşanır ki çoğu zaman, ne kendini dünyanın merkezi haline getirmelidir nede bu merkezden tamamen kurtulmalıdır bu konuda yazan. Kendini de ihmal etmeden konunun dışına çıkmadan, her düşünce ve fikre odaklanmalıdır.
Bazen Taksim’in arka sokaklarında bir fahişenin sigarasından bir içim çekerken, bazen Sultan Ahmet Camisinden Ayasofya’yı seyretmeli, kimi zaman oradan yola çıkıp Diyarbakır da bir yatak odasında kıvrılıp uyumalı, kimi zaman bir üniversite kantininde tost yiyip çay içerken Aristo’yu tartışmalı üç beş öğrenciyle…
Her türden insan ve hayatı tanımalıdır yazan, en ücra köşedeki kırıntıyı bulmalı, söylenmeyeni söylemeli, söylenmişi irdelemeli…
Yaşamda her şey olmalı yazan, gözlemi iyi yapmalı, duygudaşlık kurmalı, her ağrıyı bulmalı, her duyguya dokunmalı. Kısaca yazan her kimlik, her düşünce, her durum, her haldir, her ortamdır çoğu kez…
Ve bir değil, sayısız hikâyeleri, düşleri olmalıdır yazanın cebinde, yıldızlar kadar çok ve pırıldak. Sen kendini hangisinde daha iyi hissedebiliyorsan onu seçmelisin, zira her yazanın ulaşabileceği bir yürek her daim mevcuttur…
Yeter ki yolu sevgiden geçsin…
118 notes
·
View notes
Text
Serkan - Naz Niyaz '2020' Official #sevdakar #serkansevdakar
youtube
Karadeniz'in en iyi sanatçı.
Her zaman ki gibi mükemmelsin.
Ağzına yüreğine sağlık 👈
ABİM 🤗
Arkadaşlarıma armağanım olsun.
Teşekkürler 👌👋👍
Saygılar 👈
Bak ben yılanı deliğinden çıkarmak için dil dökmem.. deliği tikarim!!
Yılan çıkmak için yalvarır!!
Demem o ki.
Tatlı dil bitti sadece ve sadece.
Yılan gibi Şam şeytanlar kalsın.
Delikte✋
😁🤣😂😉🤪😁
Hep beraber Gülek
Günaydın 🌄
👍👋👌....✍️
PRENSES 👑
YAĞMUR💐
👍
71 notes
·
View notes
Text
bazı erkekler neden görmediği insana sırf kadın diye bu kadar yavşıyor mesela? dişi sinek görseler ona da yavşayacaklar. ne saçma sapan tipler var şu dünyada cidden. saygımızı koruyalım diyoruz, o seviyeye inmeden derdimizi anlatmaya çalışıyoruz, naz yapıyoruz sanılıyor. görüldü atıyoruz, yazmaya devam ediliyor. ben anlamıyorum, sizin lügatınızda 'hayır' yok mu? almıyor mu kıt kafanız şu kelimeyi? ses etmeyeyim, engelledim geçti diyorum ama geçmiyor. isimler değişiyor ama yaşananlar hep aynı. ne yapalım, "selam" yazdığınız an mı engelleyelim artık? çünkü cevapsız bırakmak da yetmiyor, belli. bir de merak ediyorum, klavyenin ardındasınız diye mi bu rahatlık yoksa realde de tacizci misiniz? fazla oluyorsunuz, sınırlarınızı bilmiyorsunuz ve çok haddinizi aşıyorsunuz, çok.
74 notes
·
View notes
Text
Çok Hızlı! (16) (Orhan 36 Y., Bursa)
Koruparktan çıktığımızda Nur çocuklar gibi şendi. Arabanın bagajı ve arka koltuğu çantalarla doluydu. Arabayı Mudanya'ya sürdüm. "Biraz meze, balık, rakı içer misin?" dedim. "Hiç içmedim hayatımda, birkaç kez bira ve votka içtim, ama rakı denemedim!" dedi. "Alışırsın!" dedim. Yarım kadeh zorla içti, "Acıymış!" diye diye. Saat 14:30 civarı, "Hadi kalkalım!" dedim.
Arka sokağa ev girişine çektim arabayı. "Neresi burası? Büro diğer sokakta ya?" dedi. "Arka giriş!" dedim. Çantaları zor zar aldık. İçeri girip ev ortamını görünce, "Aaaa!" dedi. Çantaları bıraktık. "Neresi burası?" dedi tekrar. "Dinlenme bölümü, işlerden bunalınca buraya kaçarım. Şimdi elbiseleri deneyeceksin, ben orada tam bakamadım!" dedim. İç çamaşırlarından alt üst deri G-String, dantelli diz üstü çorap ve jartiyeri çıkardım. Siyah dar mini eteği ve beyaz bir gömlek çıkarıp uzattım. "Al bunları giy gel yan odada. Saçlarını da topuz yap!" dedim. "Yaaaa, burda mı?" dedi. Çantasını da alıp odaya giderken, "Yarın giyerim!" diye gülümseyerek naz ediyordu.
5 dakika sonra geldiğinde makyaj bile yapmıştı. O içeride ilk elbisesini denerken yandaki Optikciden aldığım numarası 5 ayrı renkteki gözlüklerden siyah olanı çıkarıp gözüne taktım. Gömleğinin üstten 2 düğmesini açıp, parmağımı boynundan çatala doğru nazikçe sürtüp, "İşte şimdi muhteşem oldun!" dedim. Karşısına geçip oturdum. "Otur!" dedim ona da karşımdaki koltuğu işaret edip. O kadar güzel ve sexy oldu ki, seyrederek boşalabilirdim.
İki dakika sonra, "Ya alışık değilim ya, altımdaki çok rahatsız etti!" dedi. "G-String giymez misin hiç?" dedim. "İlk kez giydim." dedi yarı mahçup, sonra da, "Eee, yarın ne yapacağım, böyle giyinmemi istediğine göre alışmam gerekecek!" dedi. "İstersen giymezsin!" dedim. "Oldu, senin yanında, herkesin içinde külotsuz mu dolaşayım?" dedi gülerek. Omuz silktim.
"İki bira alsana dolaptan!" dedim mini buzdolabını gösterip. "Sen beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun?" deyip gülerek biraları açıp getirdi. "Gerek var mı?" dedim. Omuz silkti. Elinden tutup kucağıma oturttum ve "Sen çok güzel bir kadınsın!" dedim. Çenesinden tutup kendime çektim. Kafasını geri çekti ve "Dün içeri girip seninle tanıştığım anda öyle bir çekim hissettim ki, keşke Güzin'in yerine ben çalışsam burda dedim. Akşam Güzin, Yarın gel Orhan seninle konuşmak istiyor dediğinde, bu adamla çalışırsak kesin birlikte oluruz dedim, ama ilk günden beklemiyordum!" dedi.
"Sen kapıdan girdiğinde dün, hem de dış kapıdan, nefesim kesildi!" dedim. "Ben kocamı hiç aldatmadım, aklımdan bile geçirmedim, ta ki dün seni görene dek. Ben hayatımda, ilk lise çağında merakla yaparsın ya arkadaşlarından duyup, bir kez yapmıştım masturbasyon, ama dün burdan gittiğimde direk yattığımız odaya girip elimi amıma attım, bağırmamak için dudaklarımı ısırarak orgazm oldum!" dedi.
Dudaklarını dudaklarıma çektim. Öyle ihtiraslı değil, romantizmle öpüşüyorduk. İşte, Çiğdem'den sonra yine aşık oluyordum. Bu da elimden kayıp gitmez umarım dedim içimden. Öpüşmeler devam ederken kucaklayıp yatağa uzattım kolları boynumda. Hiç acele etmeden öpe öpe soyduk birbirimizi, alnından ayak parmaklarının ucuna dek öpüp kokladım. Sonra da yüzüstü çevirip ensesinden topuklarına parmak uçlarımı dolaştıra dolaştıra öpüp yaladım.
Çok hafif kıllıydı amı. Bacaklarının arasına kafamı gömdüğümde misler gibi parfüm kokuyordu. Kokladığımı görünce, "İçeride giyinirken parfüm sıktım!" dedi kıkırdayıp. Saçlarımdan tutmuş amına bastırıyordu kafamı, ben amcığını dilimle sikerken. Doya doya suyunu içtim. Hırıltılı sesler çıkarıyor, "Baştan çıkardın beni, ilk günden kadının oldum, köle olurum ben sana!" diye inliyordu fısıltılı bir sesle, sanki konuşmasını sevip sevmediğimi bilmediğinden tereddütle. Belki yarım saat yaladım amını. İnleye inleye saçlarımı okşarken, "Sevgilim, Orhanım!" lafları arasında orgazmları titreme şeklinde önce vücudunun üst k��smı sallanmaya başlıyor, sonra kafasını sağa sola atıyor, sonra da kalçalarını aşağı yukarı yatağa vuruyordu. Bunu o yarım saatte 2 kez yaptı.
Yanına yastığa başımı koydum ve "Hayatımda suyunu içtiğim en güzel amcık bu!" dedim. Beni sırtüstü itip üzerime çıktı, eliyle yarağımı tutup amına yerleştirip üstüne oturdu. İkimizden de öyle derin bir, "Ohhhhh!" çıktı ki, kesin büroda Güzin duymuştur diye düşündüm. Yavaş ama sexy hareketle yarağımın üzerinde oturup kalkarken ellerimiz birbirine kenetlenmiş göz göze sikişiyorduk. Sadece dudaklarını kemiriyor, arada gözleri kayıyor, ama o sakin hani hiç bitmesin dercesine sevişmemizi devam ettiriyordu...
Ne kadar sürdü bilmiyorum ama, yorulmaya başladığı belli oluyordu. İçinden hiç çıkmadan çevirip altıma aldım. Köklemeye ve hızlı hızlı pompalamaya başladım. "Off aşkım, off Orhanım, offf işte dün tam da bunu düşünüp boşaldım, sik aşkım, daha hızlı, daha sert!" diye inliyordu. Sanki az önceki masum yavaş sikişen çift biz değildik. Ben de, "Dünden beri bu anı hayal ediyorum, akşamdan beri başka bir şey düşünemedim!" diye fısıldıyordum kulağına...
Boşalmak üzere olduğumda, "İçine mi aşkımm?" dedim. Evet, haplıyım!" dedi. Hani aylardır sevişmelerimizi anlattım ya, yok böyle bir şey, eminim beynim bile uyuşup aktı, sikimin kafasından ruhum boşaldı. Kollarım titredi, üstüne yığılacaktım kenara zor attım kendimi. Dönüp direk sarılıp koltuk altıma girdi. Seksten sonra bir süre kadına dokunmak istemez ya binlerce erkek, ben de genelde öyleydim, ama Nur'u içime sokacaktım o an, sımsıkı sarıldık. Diğer kadınların hepsini unuttum o an, "Sen muhteşemsin!" dedim, burnuna küçük bir öpücük kondurup.
"Hepsinden de iyi miyim?" dedi. Şaşkınlıkla baktım yüzüne. "Güzin dün herşeyi anlattı bana, bu tür şeyleri yapmadığımı, aldatmaya, aldatılmaya karşı olduğumu bildiği için, bak burası böyle diye anlattı. Baştan çok acayip geldi, tiksindim, ama yine de senin çekimine karşı koyamayıp kabul ettim! Sakın ona kızma, biz liseden beri birbirimizden hiçbir şey gizleyemedik. Bana seni telefonda söylemişti zaten, ama diğerlerini dün öğrendim!" dedi.
Ben de dün Güzin'in (Vermez!) deyişini hatırlayıp, meğer hatunu hazırlamış bile orospu dedim içimden. Elimi yanaklarına götürüp gözlerinin içine bakarak, "Seni onlarla aynı kefeye koymuyorum, senin yerin ayrı, sen sadece benim olacaksın, bunu onlara uygun bir dille anlatırım ben!" dedim. Nur, "İyi de içeride ne yaptığınızı bilirken nasıl duracağım dışarıda?" dedi. "Bilmiyorum, ama şu an sadece bana ait olmanı istiyorum, sen beni paylaşmak zorunda kalacaksın, ama kıskanma, bu da işin bir parçası gibi düşün!" dedim.
Nur, "Sana bir şey söylemem gerek!" dedi. "Hiçbir konuda gizlimiz saklımız olmayacak, rahat ol, tamam mı?" dedim. Nur, "Refik, kocam, işe başlamamı istemiyor aslında, yakında Konya'ya döneriz diyor, bir i�� kovalıyorum olursa borçları kapar dükkanı açarız diye tutturdu!" dedi. Gülümsedim ve "Gönderirsin gider! Bak seni buldum, bırakmam, ona göre!" dedim. Sımsıkı sarıldı, "Ben de aşkım!" dedi. Biraz hayal kurduk. Sonra, "Sen geç kalmadan üstünü değiş git, yarın gelir (gizli geçidi gösterdim), burada üstünü değiştirir, işbaşı yaparsın!" dedim. "Tamam aşkım!" dedi sımsıkı sarılıp, öpücüklere boğup, kalkıp giyinmeye başladı. Kendi kıyafetlerini giyip, kapıda dudaklarımı kemire kemire öpüp, "Gitmek istemiyorum ama!" diye diye gitti.
Saat 17:30'du. Giyinip büroya geçtim. Güzin, "Nur nerde?" dedi. "Sabah işbaşı yapacak. Ben çıkıyorum, sen de dilediğinde kapat çık!" dedim. Doğru Emlakçı arkadaşa gittim. Balat, Bademli ve Beşevler üstünde 3 yerde söylediği gibi üç arazi vardı. Üçünün de yerlerini, belgelerini, fotolarını, fiyatlarını aldım. Saat 19:00'da evdeydim. Yemekten sonra Behiye ablaya mesaj atıp, "Araziyi buldum, bize kadar gelsene!" diye aradım. 10 dakika sonra kahveler eşliğinde tüm evrakı yayıp laptoptan da uydu görüntüsünü açtığımız arazilere baktık. Behiye ablanın bir eli masa altından habire bacaklarımı okşuyor, sikime dokunmaya çalışıyorken, Misi yolundaki 150 dönümlük araziyi beğendik. "Pahalı ama!" dedim. "Ulan öbür tarafa mı götüreceğiz bu kadar parayı? Hem sen üstüne villaları dikince çok daha pahalı olacak!" dedi Behiye abla, karım gevrek gevrek gülerken.
Karım çocuğa bakmaya gidince, Behiye abla yarağımı avuçlayıp, "Yeni hatunu siktin mi bugün koçum?" dedi usulca. Gülümsedim. "Şeytan tüyü var lan sende!" dedi. Sonra karıma seslenip, "Kızım, kutlayalım bunu, ne var ne yoksa yığ bakalım dolaptan!" dedi. "Ben hazırlayayım!" dediğimde yarağımı bastırdı. Elimi tutup masa altına soktu. Sıyırdığı bol ve uzun eteğinin altına amcığının üstüne koydu ve usulca, "Bağırttırma ama, yakalanmayalım!" dedi. Parmaklarımı içine soktum o sırada mutfaktan tabak çanak sesleri geliyordu. Parmaklarım çalışırken, "Ha bak bu güzel, evet!" diye laptopun ekranını gösteriyor, ben mouse ile, "Burası mı?" dedikçe, "Hah tam orası!" diyor, diğer eliyle de yarağımı sıvazlıyordu şortun üstünden. Karım mutfaktan çıkınca direk karşıdan geleceği ve masada da örtü olduğundan rahattık...
Sonra birkaç villa fotosu açtım. Tam ikinci fotodayken, Behiye abla, "Ohhhhh, bak bu çok güzel!" dedi. Karım mutfaktan kafayı uzattı ve "Ne o?" dedi. "Villa!" dedim. "Kapatmayın, geliyorum az sonra!" dedi. Behiye abla da, "Tamam kızım, tamam açarız!" dedi gülerek. Rahatlamış halde koltuğa geçti. Ben de iki dakika sonra yarağım inince mutfaktan malzemeleri almak için kalktım. Masayı kurduk. 4 tane bardak getirdi karım. Behiye abla atladı, "Sen içmeyecek misin gelin kız? diye. "Abla çocuk emziriyorum!" dedi karım. "Yok mu pompan, çek koy biberona!" dedi Behiye abla. Karım, "Ay doğru valla!" deyip yatak odasına gidince, Behiye abla ayağıyla topa vurur gibi yapıp, usulca, "Şutla bunu, şutla!" dedi...
Karım villaları duyup görsellere de bakarken, sevinçten ne yaptığını bilmeden 2 kadeh rakı içti yarım saat içinde. "Ben kıza bakayım!" deyip yatak odasına yalpalaya yalpalaya giderken biz devam ettik. 10 dakika sonra Behiye abla, "Sızdı sanırım seninki! Bana geçelim! Kasadan para verecek diye yaz senin meşhur kağıtlarına!" dedi. Karımı kontrol edip çıktık. Avuçladığım götünü kıvıra kıvıra Behiye ablaya geçtik...
"Ne zamandır başbaşa sikişemedik aslanım, şimdi beni nasıl istersen öyle evir sik, böyle çevir sik!" dedi. Rakının etkisiyle gevşek gevşek ama piston gibi siktim amcığını. "Aslanım benim, oh, oh, oh, sok amıma, acıma sok kanırt!" diye inliyordu. Bense asıl sikmek istediğim, ya da sikmesem bile sarılmak istediğim kadın Nur varken, hıncımı Behiye abladan çıkardım. "Şimdi de final!" dedi daha dinlenmeme fırsat vermeden domalıp, götünü yarağıma dayadı. Kıvıra kıvıra götünün arasına sürte sürte tekrar kaldırdı yarağımı. Eliyle hizalayıp aldı içine. Daha 5 dakika önce boşaldığım için pompalamaya devam ettim. Arkadaşın ilaç süpermiş diyordum içimden...
Behiye ablanın kalçaları resmen kıpkırmızı olmuş, neredeyse kanayacaktı tokatlarımdan. Uzanıp çekmeceden o kara taşaklı vakumlu yarağı aldı. İlk Güzin'e sokmuştu onu bu evde aylar önce. Amcığına sürtüyor, arada kafasını içine sokuyordu. Ama ben habire götüne pompalıyordum. Kasıla kasıla orgazm oluyor, ama yeter demiyordu orospu. Belki yarım saat pompaladım götüne. "Gel, ağzıma boşal!" dedi. Ağzına boşaldım. "Mmmmhhh!" diye diye yaladı yuttu döllerimi...
"Yarın gidip bakalım şu araziye!" dedi. Oysa ben yarın tüm gün Nur'u karşıma alıp akşama dek onu seyretmeyi planlıyordum.
[Orhan]
30 notes
·
View notes
Text
Ben yaralı kurt. Sen kınalı kuzu. Biraz ekşi bu aşkın. Biberi tuzu 🥰 Sende biraz naz ediyon amma 🤗 Sank gözlerin ye beni. Der gibi gibi 🙈😁
Nede güzel yakışmışlar âmâ.☺
41 notes
·
View notes
Text
Sui Tsurimi - The Grand Mage, The Greatest Witch, and the Most powerful Phantom Thief - lays before you clouded in shadow. Someone who always exuded some sort of light and cheer, despite all her oddities. Yet her light was snuffed out as quickly as she brought it; a star crashing down to this earth, leaving hardly anything in its place. … What a pain this was. It was so easy to break down at the sight, yet you feel as if the mage wishes for you to push forward. Judgement shall be dealt in time, so long as you keep moving, each odd end will tie itself in step. ....but she was lucky enough to only have a close shave with death, it seemed. - You'd never think someone so full of life could become nothing more than a husk lacking it. So-Won Namhyeok - optimistic and energetic to some, loud and annoying to others - has no trace of the cheer on her face or in her body, instead muddled with wounds and fear. While preferring to be in the spotlight and be the center of attention, she would repeat her mantra of ensuring that everyone should have fun within her presence. A shining light snuffed out too soon. All that's left is the darkness of the reality you are in. ... That's what you'd say about her, anyways. Ben's words echoed through your mind, and quickly there is a unified shift within the atmosphere. The first look at her corpse is devastating. The second is entrancing in a morbidly curious manner. It doesn't take long for you all to call to question... Is this really So-Won? -
For as long as you would have known her, Drema Ewe spent far more time asleep than awake. It would even be easy to write off the body in front of you as one that had just succumbed to an impromptu nap, if it weren't for the evident stab wounds. Despite the fact that her time spent in the waking world was nearly halved over the past year due to the effects of her power, she did her best to break out of her shell and find companionship where she could, which she'd said was her only true goal when moving to the city. Though she may have failed to make a lasting impression on some, she never failed to make it known to those most dear to her how lucky she felt to have met them. At least she hoped that she said it often enough, that they knew she cared, especially now. -
Finding the body of someone who proclaimed good intentions is difficult enough for some of you. After the fiasco between the trio of unfortunate souls prior, you'd never think multiple people would succumb to the twist of fate's knife once more. Yet here you stand before not one, but two more of your fellow citizens. So-Won Namhyeok was loud and proud about who she was, befitting of a relatively typical DJ. Although she's kept her personal life on the quieter side, she hasn't been afraid to admit the struggles and sacrifices she had to made along the way. She felt that, even if you had to live your best life without family to support you, it was better to be free than for them to be your chains. That as long as you surrounded yourself with people who liked and loved you, who treated you fair and right, you would go far in life. Her terrified eyes unwillingly meet your gaze. Multiple questions encircle your mind, and now you have a dilemma. Your question has changed. Who is the So-Won you've all known for the past year? Sui Fakeout by Ser Star and Charlie
Imposter Drop by Naz
Dual Drop by Ruby
20 notes
·
View notes
Text
Maybe they are in love too i dunno something like that
This is their only ship art i cant believe so old-
86 notes
·
View notes
Text
Ben artıkın insanların nazını çekmekten eldüm eldüm. Bundan sonra böyle artık, yan gelip yatacum :))) Eger ki biri bana naz yapsın, tırnaklarımı geçirecem :)))
66 notes
·
View notes
Text
of bak yine aklima geldi burda bi cocuk vardı ama nasil bi cocuk siir miir yazıyodu cok hosuma kacıyodu sonra gittim mesaj attim buna iste konustuk sonra dedi iste ben dedim kime yazıyosun bu kadar falan sevdigim var falan fistan dedi kizi gırtlaklicaktim kesk onu birakip bana kacsaydi o kaybetti kardesim deac oldu sonra perisan oldu ezik beni sevip iki siir yazsaydı iki dakikada tav olmustum arkadaslar tamam zoru oynuyoruz naz yapıyoruz ama icten bir siire okeydim
16 notes
·
View notes
Text
Lütfen 18 yaşındaki benden 25-26 yaşındaki insan olgunluğu beklemeyin.Neden kanımın en deli kaynadığı zamanlarda bi yetişkin gibi davranayım?Ben bi daha bu yaşıma gelemicem,bu zamanlarımı göremicem?Olgunluk derken nerde nasıl konuşmasını,oturmasını falan değil bunlar ayrı direk kafa olarakta olgun biri beklemeyin.Sizin benden aptal beklentileriniz ve şikayetleriniz yüzünden ben olduğum gibi davranamıyorum.Sokakta tam bi çocuk gibi davranamıyorum,bıcır bıcır olamıyorum sizin yüzünüzden.Yok şöyle giyin yok böyle falan.Bırakın sikerim modasını!Ben popüler kültür kölesi değilim.İstediğim gibi giyinirim sizene amk.İlişkilerde gene öyle ben yanında çocuklaşamıcaksam,kendim olamıcaksam,nazımı dahi geçiremiceksem kusura bakmayın siktirin gidin hayatımdan.Herşeyinizi anlayışla karşılamak zorunda değilim,trip atarakta tepkimi koyabilirim.Zaten konuşarak anlamadığınız için o beyin yok maalesef tepkimi koymadan olmuyor sonra"çocuklaşma/çocuk gibi davranma".Siz hayatınızda ne gibi bi insan istiyorsunuz?Trip atmasın,naz yapmasın,her şeyimi kabul etsin.Yok öyle bişi ben kendi yaşımın bana verdiği şeyleri yaşayamamaktan yoruldum!
9 notes
·
View notes
Text
ben de biliyorum dolabın üst rafındaki fincanlara boyumun yetişmeyeceğini, bir sandalyeye çıkıp almaya çalışacağımı. belki dengemi kaybedip düşeceğimi yahut birkaç fincanı düşüreceğimi. ama istiyorum ki evde adını sesleneyim, sen de gel yanıma, sarıl belime. o güzel gözlerini kısıp bak bana, unutayım sana neden seslendiğimi. boşverelim fincanları. kahve mi taştı, taşsın. hiç önemli değil yenisini yaparım. ocak mı battı, batsın. temizlenir ne olacak sanki. bak bana, biraz naz yapayım sana, saçlarımı salayım omuzlarımdan aşağıya, sen de öp beni. oturalım biraz, yasla başını omzuma, ben de senin saçlarını okşayayım. canın çok mu yanıyor sevgilim, sarayım hepsini. bak, bileklerim oluk oluk kanarken de hatta kopacağını da bilsem, son bir güçle, yine sarıp sarmalarım seni. anlıyorsun değil mi, seni sevdiğimi. yaşadığım boyunca bunu hep dillendireceğim. her yere yazacağım. sana duyuracağım. çünkü neyi hatırladım biliyor musun, öldüğümde kimse gelip sana, o seni çok sevdi demeyecek.
20 notes
·
View notes
Text
Nasıl anlatılır bilmiyorum. Fakat ben sana çok kırgınım… Gücenmiş bir kalbin hissettiği şeyler sanma bunu. Tatlı bir sitem ya da inceden bir naz olduğunu da düşünme sakın. Çünkü ben sana yalnızca kalbimle değil; umutlarımla, hayallerimle de kırgınım. Ve bu, senin onarabileceğin türden bir şey değil… Çok çabaladım bir şeyleri düzeltmek için. Ama kaldırıp atmak istediğim taşların altında benim ellerim hep yalnızdı. Sen zaten hangi taşın altına koydun ki elini? Ne zaman üzdün kendini, ne için çabaladın hiç? Oysa istesen ciğerimi bile verirdim sana. Bunu biliyorsun. Aslında bunu bildiğin için beni kaybetmekten korkmadın hiç. Sana olan sevgimden öyle emindin ki kalbimi kırmaktan çekinmedin. Nasıl olsa seviyordum, Nasıl olsa gitmezdim öyle değil mi? Öyle değil… Anladım ki kalbine çiçekler eken biriyle mutlu olabilir bir insan, çiçeklerine felaket olanla değil. Yani kalbimiz bir değil bizim, bu yüzden gidiyorum senden. Herkesin yolu yüreğinin layığına çıksın…
9 notes
·
View notes
Text
Ben Sude Naz 19 yaşında bireyim, aslında bu dünyaya riskli bir şekilde doğmuşum. Bana bazılarınız şımarık biri diyorsunuz haklısınız, anneannem ve dedem tarafından şımartılmış bir şekilde büyüdüm, her istediğimi yapan her dediğimi getiren bir anneannemle dedem vardı. Çoğu zaman zorluklarla savaştım çocukluğumdan beri yaşamadığım şey kalmadı fakat hâlâ yaşıyorum işte yine de keşke ölseydim bunu dile getirmeden yapamıyorum. Kimsenin hayatını bilmeden önyargı ile yaklaşan insanlar var. Bana soğuksun diyen var, salaksın diyen var ya da iyi yaklaşan da var ama yine de çoğunuz önyargılı davranıyorsunuz. Her neyse benim hayatımı bilmeden lütfen önyargı ile yaklaşmayın, sizden rica ediyorum.
8 notes
·
View notes