#Avusturya Dışişleri Bakanlığı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bozkurt ve faşizmin sıradanlaşması - Foti Benlisoy, Özgür Sevgi Göral
Milli futbolcu Merih Demiral’ın Avrupa Şampiyonası kapsamında Avusturya ile oynanan maçta bozkurt işareti yapması ve ardından UEFA tarafından iki maç ceza alması, Türkiye’de geniş bir tartışma yarattı. Dışişleri Bakanlığı bozkurt işaretini “tarihsel ve kültürel bir sembol” olarak tanımladı, başta İlber Ortaylı olmak üzere Türkiye’nin önde gelen kanaat teknisyenleri bozkurdun Türk milletinin ortak…
0 notes
Text
Dışişleri'nden UEFA'ya Demiral tepkisi
https://pazaryerigundem.com/haber/181537/disislerinden-uefaya-demiral-tepkisi/
Dışişleri'nden UEFA'ya Demiral tepkisi
Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “UEFA tarafından A Milli Futbol Takımı oyuncumuz Merih Demiral’a iki maç müsabakalardan men cezası verilmesini esefle karşılıyoruz” denildi.
ANKARA (İGFA) – Dışişleri Bakanlığı, Avusturya-Türkiye maçında attığı gol sonrası bozkurt işareti yapan milli futbolcu Merih Demiral’a, UEFA tarafından 2 maç ceza verilmesine ilişkin yazılı açıklama yaptı.
“UEFA tarafından A Milli Futbol Takımı oyuncumuz Merih Demiral’a iki maç müsabakalardan men cezası verilmesini esefle karşılıyoruz” denilen açıklamada, “Uluslararası spor karşılaşmaları toplumları ve ülkeleri birbirine yakınlaştırmak için tertip edilmektedir. Yurt içinde ve yurt dışındaki tüm vatandaşlarımızda derin bir hayal kırıklığı yaratan bu karar, bazı Avrupa ülkelerinde yabancılara karşı ön yargılı davranma eğiliminin giderek arttığı yönündeki değerlendirmeleri güçlendirmiştir” ifadelerini kullandı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Avrupa'da 'yeni koronavirüs' alarmı ''4 Ülkeye Türkiye'den Uçuşlar Durduruldu''
Avrupa’da ‘yeni koronavirüs’ alarmı ”4 Ülkeye Türkiye’den Uçuşlar Durduruldu”
İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock, koronavirüsün mutasyona uğramış hali olan yeni türünün kontrolden çıktığını söyledi. Bir televizyon programına katılan Hancock, “Vaka sayısında adeta patlama yaşandı ve gidecek çok yolumuz var. Aşılar tamamlanmadan kontrol altına almak çok zor gözüküyor” dedi. İngiltere’de tespit edilen mustasyona uğramış koronavirüs (COVID-19) türü yeni bir panik dalgasına…
View On WordPress
#Almanya#Avrupa&039;da &039;yeni koronavirüs&039; alarmı#Avusturya#Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg#Avusturya Dışişleri Bakanlığı#Belçika#Belçika Başbakanı Alexander De Croo#Bulgaristan#COVID-19#Dünya Sağlık Örgütü#Fransa#Fransa Başbakanı Jean Castex#Havayolları#İngiltere#İrlanda#İtalya#koronavirüs#Uçuşlar durduruldu
0 notes
Text
Dışişleri Bakanlığından PKK'lıların Avusturya'da gösteri düzenlemesine tepki: https://sahrahaber.com/disisleri-bakanligindan-pkklilarin-avusturyada-gosteri-duzenlemesine-tepki/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Avusturya ve İtalya'da Rus büyükelçileri, Dışişleri Bakanlığına çağrıldı
Avusturya ve İtalya’da Rus büyükelçileri, Dışişleri Bakanlığına çağrıldı
Avusturya Dışişleri Bakanlığı, resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Rusya’nın Viyana Büyükelçisi Dmitri Jewgenjewitsch Lubinski’yi, ülkenin ilhaklara ilişkin net tutumunu bildirmek üzere Bakanlığa çağırdıkları bilgisini paylaştı. Açıklamada, “Rusya’nın Ukrayna topraklarını yasa dışı ilhakı, uluslararası hukukun kabul edilemez bir ihlalidir.” ifadesine yer verildi. Avusturya Dışişleri…
View On WordPress
0 notes
Text
Dışişleri Bakanlığı'ndan Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz'a Yanıt
Dışişleri Bakanlığı’ndan Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’a Yanıt
Dışişleri Bakanlığı’ndan Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’a Yanıt Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un bir gazeteye verdiği mülakatta Türkiye’ye yönelik ifadeleri hakkındaki bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanlığı‘ndan yapılan açıklamada; “ Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un bir gazeteye verdiği mülakatta, Afgan mülteciler için…
View On WordPress
#e haber#e haber online#ehaber#gündem#haber#haber online#Online haber#son dakika#Sıcak Gelişme#Türkiye
0 notes
Text
Avusturya Başbakanına cevap Dışişlerinden geldi: Türkiye bir krizinin sonuçlarına katlamayacaktır
Avusturya Başbakanına cevap Dışişlerinden geldi: Türkiye bir krizinin sonuçlarına katlamayacaktır
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un, Afgan mülteciler için Türkiye’nin doğru yer olduğunu belirten açıklamasına ilişkin, “Türkiye, bölgeden kaynaklanan kitlesel bir göç krizinin sonuçlarına katlanmayacak ve yeni bir göç dalgasını da üstlenmeyecektir” dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un bir gazeteye…
View On WordPress
0 notes
Text
Dışişleri'nden Avusturya'ya sert tepki
Dışişleri’nden Avusturya’ya sert tepki
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bilgiç, Avusturya’nın göçmenleri ve Müslümanları hedef gösteren çalışmasına tepki gösterdi. Avusturya’da Müslümanlara ait 600’den fazla kurumun bilgilerini içeren haritanın dijital ortamda yayınlanması tepki çekti. Konuyla ilgili Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç açıklama yaptı, Avusturya Entegrasyon Bakanı Susanne Raab’ın basın toplantısında yapmış…
View On WordPress
0 notes
Text
Almanya'nın Büyükelçisi Dışişleri'ne çağrıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/180897/almanyanin-buyukelcisi-disislerine-cagrildi/
Almanya'nın Büyükelçisi Dışişleri'ne çağrıldı
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi, Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’ın UEFA’dan yaptırım talebi ile ilgili Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.
ANKARA (İGFA) – Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Türkiye ve Avusturya arasındaki 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2024) son 16 turu maçında Merih Demiral’ın gol sevincini hedef alarak UEFA’dan yaptırım istedi.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, konuyla ilgili olarak Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.
Dışişleri Bakanlığı, Milli Futbolcumuz Merih Demiral’a karşı açılan disiplin soruşturması hakkında yaptığı yazılı açıklamada, söz konusu soruşturmanın kabul edilemez olduğunu belirtmişti. Bakanlık açıklamalarında, spor müsabakasındaki sevinç kutlamasında, tarihi ve kültürel bir sembolün hiç kimseyi hedef almayan biçimde kullanılmasına yönelik siyasi amaçlı tepkileri kınadığını ifade etmişti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Photo
https://pontosforumtr.wordpress.com/2016/06/11/samsundan-srebrenitsaya/
Yazılar Mezarlığı
Samsun yakınlarında Karadenizli Rumlara ait olan toplu mezarlığının bulunması ile az hatırlanan bölgedeki sivil Rum halkının milliyetçiler tarafından 1916’dan sonra yapılan katliamını yüzeye çıkardı.[iii] Mezarlık Yazılar köyünde bir okulun inşası sırasında bulunduğu ve bulunan kemiklerin işçiler tarafından orada bir dereye atıldığı Türk Haberler Ajansı tarafından bildirildi. Mezarlığın bulunduğu köyün sakinleri yörede dört Rum kilisenin kalıntılarının varlığını söylemişlerdi. Bu kiliselerden birinin inşa edilen okulun yanında olduğu bildirilmişti.
Samsun yakınlarında bulunan bu toplu mezarlık anlaşıldığı kadar Topal Osman tarafından yapılan marifetlerin listesine aittir. Giresun’lu Topal Osman kana susamış bir çete reisi olup sonunda 1 Nisan Ankara hükümetinin silahlı kuvveteri tarafından öldürüldü. Bu toplu mezarlık için Batı Karadeniz tarih araştırmacısı Yiorgos Antoniadis şunları yazmaktadır : “Yazılar mahallesi, Dereköy köyüne ait olup sahil yolunun üstünde bulunmaktadır. Haziran 1921 ayında, Dereköylü çocuk ve kadınları toplanıp iplerle boğulup bir çukura atılıp toprakla örtülmüştür …”
*******************
Samsundan Srebrenitsa’ya
11 Haziran 2016
S
amsun’dan Srebrenitsa’ya
Από τη Σαμψούντα στη Σρεμπρένιτσα
Ένα κείμενό μου για τους ομαδικούς τάφους των Ελλήνων που υπάρχουν στην περιοχή της Σαμψούντας του Δυτικού Πόντου, δημοσιεύτηκε στις 3 Νοεμβρίου 2010 στην αριστερή κουρδική εφημερίδα Newroz(Νεβρόζ) της Κωσταντινούπολης (αρ. φ. 151). Παραθέτω το κείμενο όπως δημοσιεύτηκε στην τουρκική γλώσσα και στη συνέχεια την πρώτη γραφή στην ελληνική.
Tarihsel Belirsizliklerle son verelim
SAMSUN’DAN SREBRENITSA’YA
Vlasis Ağcidis (*)
İnsan neslinin tarihinde aralarında bakımdan bu kadar birbirine benzeyen ama ideolojik bakımdan bu kadar çok farklı olan, Türk ve Yunan halkarı gibi iki halka çok ender rastlanır. Bunun sebebi iki halkın ayrı görüşleri sebebinden olmayıp, milliyetçiliğin gerçeği deforme etmesi ve onu efsane ve ideolojilerle değiştirmesidir. Buna paralel olarak, iki halk arasında irtibat köprüleri gelişmemesi sebebiyle aralarında geçen ve onları ayıran şiddetli dinsel çatışmalar, milli kapsam ile bürünmüş savaşlar, soykırımlar, işgaller, mübadeleler gibi olaylara sakin bir yaklaşım yapılamamıştır.
Türk-Yunan tarihi, özellikle çok uluslu premodern İslami Osmanlı İmparatorluğundan çağdaş etnik devletlere geçiş çok az derecede araştırılmıştır. İki tarafın, hakim milliyetçi ideolojik doğmaları, tarihsel araştırmaları karartarak önyargısız tarihçiler arasında irtibatı engelleyip onların tarihte vuku bulan olayları anlaşılmasını ve bu trajik geçişimde uygulanan yöntemlerinin incelenip ortaya konulmasından alıkoymuştur.
Bu makalenin yazılmasın sebebi geçenlerde Serbenitza’de katledilen 7.000 sivil Boşnakların anısına yapılan anma töreni ve kimlikleri tespit olunan naaşların defnedilmesidir. Mağdurların bu anma töreninde, kalabalık katılımcılar arasında Avrupa Birliği başkanı ve Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bulunuyordu. Erdoğan, Sırplar tarafından bu katliamın tanınması için arabuluculuk yapmıştı. Buna ek olarak Erdoğan Hükümeti Balkan Müslümanlarına verdiği “koruma” ve “Osmanlı mirası” politikaları kapsamında, Bosna-Hersek de yatırımları yürüterek ekonomik destek vermekte ve Sırp, Boşnak ve Hırvatlar arasında görüşmelerin ilerlemesine arabuluculuk yapmaktadır. Halbuki iki yıl evvel, Samsun’da eski bir Rum köyü olan Yazılar’da bir toplu mezar bulunduğu zaman bütün Rum muhacir cemiyetlerinin çağrılarına rağmen, resmi Türkiye sağır kalmıştı. Batı Karadeniz’de 1914-1922 yıllarına ait toplu mezar konusu varolan, ama pek konuşulmayan bir konudur.
Höşgörü ve çeşitlilikten, tek kültür ve dışlamaya
O devirde olanların sebebi, Selanik’te 1911 yılında İttihat ve Terakki Cemiyetinin Selanik kongresinde Anadolu’nun homojelendirilemesi için tasarlanan, İmparatorluğun Hristiyanhalklarının fiziksel varlıklarının yok edilmesi veya asimile edilmesi programı idi[i]. O zamana kadar Anadolulu Rumlar Osmanlı reformlarını desteklemiş ve İmparatorluğun bütün halklarının ortak Osmanlı düşüne destek vermişlerdi. Demokratik olan bu düş, yurttaşların insan haklarını merkezine alarak, halklara karşı olan dinsel ve etnik ayrım baskılarına son veriyordu. Fakat Tanzimat ile başlayan bu düş, bir Osmanlı perestroykası olarak, milliyetçilik tarafından dışlanarak çok kültürlü ve etnik yapılı Osmanlı toplumunun mahvı kararlaştırıldığı zaman söndü. Celal Bayar’ın yazdığı «Ben de yazdım. Milli mücadeleye giriş» adlı kitabında söylediği gibi Jön Türkler Osmanlı İmparatorluğu Rumlarını Eşref Kuşçubaşı’nın atıfı ‘vücuttaki tümörler’ veya ‘dahili tümörler’ olarak görüyorladı.
Bu yeni milliyetçi politikası Diyarbakır doğumlu Ziya Gökalp tarafından tasarlanarak “Müslüman ve Hıristiyanların eşitlilik yanılgısının” son bulmasını istiyordu. Ziya Gökalp’ın hayali yeni bir tarih geliştirerek Anadolu Müslümanlarını doğrudan 11nci ve 12nci asırlarda Orta Asya’dan göç etmiş Türkmen ve Oğuzlarla dönüştürmeyi amaçlıyordu. Gökalp’ın amacı Anadolu’da yaşayan halkların pekişmiş tek bir Türk halkına dönüşmesi idi (compact body). Gökalp 1911 yıllında“Yeni Hayat” dergisinde şunları yazıyordu: bu oluşturmak istediği yeni insanlar Alman Filizofu Nitze’nin umduğu “… üstün insanlar olup… Türklükten yeni bir hayat doğacaktı”.
Birinci Dünya Savaşının 1914 de başlaması ile sivil halka baskılarla, Celal Bayar’ın dediği gibi “Stratejık alanlarda kümeleşmiş Türk olmayan halkların tasfiyesi” ile başladı (Celal Bayar, “Bende Yazdım”). Bu proje Jön Türklerin yakın müttefiki Almanların desteğini alıp birçok düzlemde beraber uygulandı.
Batı Karadeniz bölgesinde 1916’da sistematik olarak sahillerden Anadolu’nun iç bölglelerine trajik şartlar altında sürgünler başladı. Berlin’e gönderilmek üzere hazırlanmış bir metinde Avusturya Dışişleri Bakanlığı Sürgünlere ilişkin şunları ifade etmektedir: Türklerin politikası devlete karşı tehlike olarak gördükleri Rumları genelleşmiş bir kovulma hareketi ile bütünüyle ortadan kaldırmak ki daha önce Ermenilere karşı da aynı politikayı uygulamıştı. Türkler nüfusun hiç bir ayırıma bakmaksızın ve hayatta kalmalarına hiç bir olanak vermeksizin başka alanlara göçertme taktiği altında, yani sahillerden iç alanlara doğru, onları insanlık dışı ve sefil koşullar altında açlığa terk ederek ölüme terk ediyorlar. Boşaltılan evler ise çeteciler tarafından el geçirildikten sonra yağmalanıp yakılıp yıkılıyor. Ermenilerin kovulmaları sırasında alınan bütün tedbirler Pontos Rumlarına karşı da aynen uygulanmaktadır[ii].
Bu dönemden sonra milliyetçiler tarafından önceden tasarlanmış olan Hıristiyan toplumların fiziki imha planı yürülüğe konuldu. Rum çetelerinin etkinleri bir vesile kullanılarak silahsız sivil halkın toptan sürgüne gönderilmesi uygulandı. Olayların şiddeti ve yaygınlığı o derecedeydi ki Jön Türklerin müttefikleri bile itirazlarını açıkça yazdılar. Markiz Pallavicini Ocak 1918 şunları yazıyordu: «Açıkça belidir ki Rum tehcirleri askeri nedenler ile hiç bir ilişkisi yoktur ve bunların amacı kotü anlamda politik sebeplerdir”. Hemen aynı zamanda Samsun’da Avusturya Konsolosu Kwiatkowski resmi yazışmasında Rum halkının tehciri ile Jön Türk programının Karadeniz sahilini Hıristiyan unsurundan arındırılama planının çerçevesinde yapıldığını ifade ediyordu.
Yazılar Mezarlığı
Samsun yakınlarında Karadenizli Rumlara ait olan toplu mezarlığının bulunması ile az hatırlanan bölgedeki sivil Rum halkının milliyetçiler tarafından 1916’dan sonra yapılan katliamını yüzeye çıkardı.[iii] Mezarlık Yazılar köyünde bir okulun inşası sırasında bulunduğu ve bulunan kemiklerin işçiler tarafından orada bir dereye atıldığı Türk Haberler Ajansı tarafından bildirildi. Mezarlığın bulunduğu köyün sakinleri yörede dört Rum kilisenin kalıntılarının varlığını söylemişlerdi. Bu kiliselerden birinin inşa edilen okulun yanında olduğu bildirilmişti.
Samsun yakınlarında bulunan bu toplu mezarlık anlaşıldığı kadar Topal Osman tarafından yapılan marifetlerin listesine aittir. Giresun’lu Topal Osman kana susamış bir çete reisi olup sonunda 1 Nisan Ankara hükümetinin silahlı kuvveteri tarafından öldürüldü. Bu toplu mezarlık için Batı Karadeniz tarih araştırmacısı Yiorgos Antoniadis şunları yazmaktadır : “Yazılar mahallesi, Dereköy köyüne ait olup sahil yolunun üstünde bulunmaktadır. Haziran 1921 ayında, Dereköylü çocuk ve kadınları toplanıp iplerle boğulup bir çukura atılıp toprakla örtülmüştür …”
Konu bir kere daha aşağılanarak, mesul Yunan makamları tarafından alışa gelen travmatik Anadolulu Rumlara karşı olan önyargılar ve Türk Yunan ilişkilerin etkilenmemesi yüzünden, temel uygar, insani prensiplerin uygulanmaması (ölülerin anısına ve onurlarına saygı) ile, yakın zamanda unutulmaya bırakılmıştır.
Şimdiye kadar birçok toplu mezarlıklar bulunmuş ve kayıtlara geçmiştir. Bu konu iki tarafın, Türkiye ve konuya gözünü kapayarak eski muhacir Anadolu Rumlarını aşağılayıcı politikasını devam eden Yunan hükümetleri tarafından sakinlikle ele alınmalıdır. Amaç bütün kemiklerin, Yazılar köyünde bulunanlarla başlayıp, bir ortak mezarlığa toplanmasıdır.
Sonuç
Muhtemelen, iki tarafın sıradan insanları, düşünürler, sanatçılar ve etnografları bütün bu ortak kültür zenginlikleri paylaşan insanlar ve milliyetçiliğe kapılmamış tarihçilerle beraber ortak bir çabaya girerek halklar arasında gerçek dostluk, dayanışma ve işbirliği köprülerini inşa etmelidir. Ege ve Karadeniz sahillerinde yaşayan ve yaşayacak nesillere örnek olunmasının zamanı gelmiştir. Karşı “tarafın”, “ötekinin” ve “başkasının” nasıl düşündüğünü anlayarak ortak nesnelerinin bulunarak geçmişte yaşanan o karanlık anları – ne kadar da acılarla dolu olsa bile – konuşsunlar. Bu karanlık anlar Steiner söylediği gibi insanların canavarlaşarak “şiddete susayarak” kutsal mabetlerini, kiliselerini ve camilerini bile mezarlara çevirmişlerdi.
Bütün bu irtibat çabası bir kurtuluş anlamı taşıyarak çok yüksek bir öneme sahiptir. Bu tarihsel araştırma ile milliyetçiliğin ve devletlerin suçluluğu ortaya çıkıp, halkların bu cani iktidarlarla eşitlenmenin ağırlığından kurtulup aralarında güdümsüz irtibat kodlarını geliştirebilirler..
————-
BATI KARADENIZ BÖLGESİNDE TOPTAN MEZARLARIN LİSTESİ
(Veriler hayata olan tanıklarından Y. Antoniadisin derlediği bilgilere ve kısmen yerel özlenimlere dayanmaktadır)
BÖLGE -TOPLU MAĞDURLARIN SAYISI – RUM KÖY SAYISI MEZAR SAYISI
1) Bafra 18 9.800 75
2) Samsun 9 2.380 67
3) Havza 1 3.500 9
4) Erbaa 6 1.080 13
5) Kavak 2 550
———— —— ———- ——-
TOPLAM 36 17.310 164
Kaynaklar
[i]
Londra Times Gazetesinin 3 Kasım 1911 nüshasında “Jön Türkler ve Programları” başlığı altında bu Kongresinin yer aldığı bildirilmekte ve bütün halkların Osmanlılaştırılması (ottomanization) zorla da olsa kesin olarak kararlaştırıldığı bildirilmektedir. Bunun gerçekleşmesi Müslümanların silahlanması ile olacaktı. Gazetenin yayınında Kongrede söylenenler arasında şunlar belirtilmektedir: “…Türkiye ilk evvela bir Müslüman ülkesidir… Hristiyanlara güven olmadığından, herhangi başka bir dinsel propaganda bastırılmalıdır … Bunlar her zaman yeni [jön-Türk] rejimin çökmesi için çabalamışlardır… azınlıkların teşkilatlanması, otonom olmaları ve polise katılmaları mümkün değildir ve bunlar dinlerini muhafaza edebilir ancak dillerini değiştirmelidirler. Türk dilinin hakimiyet kazanması Müslüman hakimiyetinin temel öğelerindendir...”.
Selanik’te Rumca yayınlanan “Nea Alitheia” gazetesinin 10 Temmuz 1910 nüshasında şunlar yazılmaktadır:“Bizim Rumlar için ne diyelim. Bu kadar şiddet dolu her günkü baskıları anlatmak için kelimelerin manası kalmamıştır. Bizi yok ediyorsunuz Son iki yılda başımıza gelen felaketleri anlatmak sözler bulamıyoruz. Hangi sebeple bütün bu baskılara uğruyoruz. Bize hiç kimsenin haksızlığa maruz kalmayacağı sözü verişmişti. Buna rağmen kiliselerimizi ,okullarımızı ve mezarlıklarımız kapatan kanunlar oylandı. Bize ait olanları alıp başkalarına veriyorsunuz. Papazlarımızı ve öğretmenlerimizi hapislere tıkıyorsunuz. Yurttaşları dövüyorsunuz ve her yerden feryatlar ve ağıtlar işitiliyor..”
[ii] Avusturya Konsolosluğunun 13 Ocak 1917 “Rumların Toplu Tevkif Edilmesi” başlığı altında kaleme aldığı yazıda şunları okuyoruz : «Yerli Rumlara karşı uzun zamandan beri hazırlanan darbe bu ayın 9′ nda gerçekleşti [İsa Peygamberin doğum yortusu günü]…. aynı gün Samsuna yakın Aylazköy ve Kadıköy askeri işgal altına alındı. Üç veya dört bin kadar olan yerli halkı Mutasarrıf size konuşacak diye gece toplayarak şiddet kullanarak herhangi bir giyecek veya yiyecek almalarına müsade etmeyerek iç bölgelere sürdüler. Çok yoğun süren kış şartları altında, barınacak yerler olmadığından ve gıda eksikliğinden bu talihsizleri ölüm beklemektedir.
Samsun Avusturya Konsolosu Kwatofski 1918 yılında bir yazısında şunları söylemektedir: «Geçmişte bir çok kere söylediğim gibi. Karadeniz sahilindeki Rumlarının tehciri Jön Türklerin Hristiyan unsurlarının arındırılması programı planı altında yapılmaktadır ve bu müthiş bir yok etme eylemi olup Avrupa’da Ermenilere karşı yapılan zulümlerden daha fazla tepki yaratacaktır”.
Bunun gibi Avusturya arşivlerinden çıkan evraklar çok yüksek sayda olup bunları ilk kere Viyana Üniversitesi Profesörü (bugün Emertıus) Polihronis Enepekidis 1962 yılında Argonotlar-Kominos’lar Cemiyetini dergisinde yayınlamıştır. – P. Enepekidis, «Yayınlanmamış Avusturya-Macaristan Arşivlerine dayanarak Pontos Rumlarına karşı yapılan Züllümler (1908-1918)», Atina, Argonot-Komınoı, 1962 ve P.Enepekidis, «Pontosta Jenosid. Viyana Diplomatik Evrakları (1909-1918), Selanik, Efksinos Leshi,1995.
[iii] Yorgo Antoniadis’in Araştırmaları: Toplu mezarlar hakkında verilen bilgiler öğretmen Yorgo Antoniadis’in henüz yayınlanmamış araştırmasından. Bu araştırma hayata olan tanıklardan ve yerel incelmelere dayanmaktadır. Kendisi Samsunun Karapınar kasabasında doğmuştur. Kendi kasabasının Rum nüfusun macerasını şöyle anlatmaktadır : «Karapınar kasabası (18-6-1921): Topal Osman’ın çeteleri kasabanın iki mahallesini çember altına alarak önlerinde buldukları herkesi öldürmeye başladılar. Yakaladıkları sakinleri Ayios Haralambos kilisenin önünde topladılar. Orada 70-80 kadar genç kızı ayırıp tecavüz etikten sonra yarı ölü kilisenin içine sokarak öbür sakinlerle beraber yaktılar. Daha sonra kiliseyi yıkarak kalıntıları toprakla örtüp cinayeti gizlemeye çalıştılar. Genç kızların arasında kız kardeşim vardı. Karapınar’da bu toptan mezarlığı bir çok kere ziyaret etim..
Bu veriler ve toptan mezarların haritaları yayını aşağıdaki gazetede yayınlanmıştır: – Yorgos Kiousis, “Samsunda bulunanlar neyi ortaya çıkarıyor. Bizim Holokostumuz,Elefterotipia, 26 Temmuz 2010, sayfa. 15.
—————————
(*) Vlasis Ağcidis tarih doktoru olup ailesi baba tarafından Karslı (Gümüşhaneden göçmenler) anne tarafından Manisanın Muradiye köyündendir.
ΑΠΟ ΤΗ ΣΑΜΨΟΥΝΤΑ ΣΤΗ ΣΡΕΜΠΡΕΝΙΤΣΑ
Aς τελειώσουμε επιτέλους με τις ιστορικές εκκρεμότητες
Σπάνια θα βρεις δυο τόσο όμοιους λαούς, αλλά και τόσο διαφορετικούς ιδεολογικά, όπως οι σύγχρονοι Έλληνες και Τούρκοι. Η αιτία δεν βρίσκεται τόσο στην λαϊκή διάθεση, αλλά στο γεγονός ότι ο εθνικισμός έχει παραμορφώσει το αληθινό και το έχει αντικαταστήσει με τον μύθο και το ιδεολόγημα. Παράλληλα, δεν έχουν αναπτυχθεί εκείνες οι γέφυρες επικοινωνίας, μέσω των οποίων θα ήταν δυνατόν να προσεγγιστούν νηφάλια τα ιστορικά γεγονότα που διαχώρισαν τους πληθυσμούς και οδήγησαν σε σκληρούς θρησκευτικούς πολέμους με εθνικό επικάλυμμα, γενοκτονίες, κατοχές εδαφών, ανταλλαγές πληθυσμών.
Η ελληνοτουρκική ιστορία και ειδικά η περίοδος που αφορά το πέρασμα από την πολυεθνική, προνεωτερική, ισλαμική Οθωμανική Αυτοκρατορία στα σύγχρονα εθνικά κράτη έχει διερευνηθεί ελάχιστα. Τα κυρίαρχα εθνικιστικά ιδεολογικά δόγματα –και στις δυο πλευρές- έχουν συσκοτίσει την έρευνα και έχουν εμποδίσει την επικοινωνία των απροκατάληπτων ιστορικών να αναζητήσουν τους νόμους της Ιστορίας αλλά και τις τεχνικές που εφαρμόστηκαν κατά το μεγάλο εκείνο δραματικό μετασχηματισμό.
Αφορμή για το σημείωμα αυτό αποτελεί η πρόσφατη αναφορά στην ομαδική σφαγή 7.000 χιλιάδων αμάχων Βόσνιων μουσουλμάνων στη Σρεμπρένιτσα και η τελετουργική ταφή των υπολειμμάτων των θυμάτων που ταυτοποιήθηκαν. Στην τελετή για τα θύματα της Σρεμπρένιτσα παραβρέθηκαν, μεταξύ άλλων, ο προεδρεύων της Ευρωπαϊκής Ένωσης, αλλά και ο Τούρκος πρωθυπουργός Ταγίπ Ερντογάν. Η κυβέρνηση Ερντογάν είχε μεσολαβήσει για να αναγνωρίσουν οι Σέρβοι τη σφαγή. Επιπλέον, στο πλαίσιο της «προστασίας» που θέλει να παρέχει στους μουσουλμάνους της Βαλκανικής και της προβολής της «οθωμανικής κληρονομιάς» έχει στηρίξει οικονομικά τη Βοσνία προωθώντας επενδύσεις στη χώρα, ενώ έχει μεσολαβήσει στις συνομιλίες προσέγγισης μεταξύ Σερβίας, Βοσνίας και Κροατίας.
Όμως, πριν από δύο χρόνια, όταν είχε βρεθεί ένας ομαδικός τάφος στο παλιό ελληνικό χωριό Γιαζισιλάρ της Σαμψούντας και παρ’όλες τις εκκλήσεις των προσφυγικών ρωμαίικων οργανώσεων, η επίσημη Τουρκία κώφευσε. Το ζήτημα των ομαδικών τάφων στην περιοχή του Δυτικού Πόντου από την περίοδο 1914-1922 είναι άγνωστο μεν, υπαρκτό δε.
Από την ανοχή και τη ποικιλία, στον αποκλεισμό και το μοναδικό πολιτισμό
Αυτό που συνέβη εκείνη την εποχή σχετίζεται με την απόφαση που είχαν λάβει οι Nεότουρκοι στο Συνέδριό τους της Θεσσαλονίκης το 1911 για την ομογενοποίηση της Ανατολίας μέσω της φυσικής εξαφάνισης ή της αφομοίωσης των χριστιανών της Αυτοκρατορίας. Μέχρι εκείνη τη στιγμή οι Έλληνες της Ανατολής είχαν ενισχύσει με κάθε τρόπο τις οθωμανικές μεταρρυθμίσεις και είχαν επενδύσει στο κοινό οθωμανικό όραμα όλων των λαών της Αυτοκρατορίας. Ένα όραμα δημοκρατικό, που έθετε τα δικαιώματα του πολίτη στο επίκεντρο και εξαφάνιζε τις διακρίσεις και την θρησκευτική ή εθνική καταπίεση. Όμως το όραμα αυτό, όπως και η οθωμανική περεστρόικα που άρχισε με το Τανζιμάτ, εξοβελίστηκαν από τον εθνικισμό όταν αποφασίστηκε η καταστροφή της πολυπολιτισμικής και πολυεθνοτικής οθωμανικής κοινωνίας. Ο Celal Bayar στο βιβλίο του «Ben de yazdim. Milli mucadeleye giris»αναφέρει ότι οι Νεότουρκοι αντιμετώπιζαν τους Έλληνες της Οθωμανικής Αυτοκρατορίας ως«εσωτερικά καρκινώματα».
Το ιδεολογικό πλαίσιο της νέας εθνικιστικής πολιτικής είχε χαραχθεί από τον Ziya Gokalp, γεννημένο, στο Ντιάρμπακιρ, ο οποίος ζητούσε να τερματιστεί η «ψευδαίσθηση περί ισότητας μουσουλμάνων και χριστιανών». Ο ίδιος, παρότι κουρδικής καταγωγής, κατασκεύαζε φαντασιακά μια νέα ιστορική κατηγορία μετατρέποντας τους μουσουλμάνους της Ανατολίας σε κατευθείαν απογόνους των Τουρκομάνων και των Ογούζων που εισέβαλαν στην Aνατολία τον 11ο και 12ο αιώνα. O Gokalp επιδίωκε την μετατροπή των πληθυσμών που ζούσαν σ’ αυτήν, σ’ ένα συμπαγές ομοιόμορφο τουρκικό σώμα (compact body). Το 1911 περιέγραφε στο περιοδικό «Yeni Hayat” ότι αυτοί οι νέοι άνθρωποι που ονειρευόταν να κατασκευάσει, ήταν: «…οι ‘υπεράνθρωποι’ που είχε φανταστεί ο Γερμανός φιλόσοφος Nietzsche… Από την τουρκότητα θα γεννηθεί η νέα ζωή…».
Με την έναρξη του Α΄ Παγκοσμίου Πολέμου το 1914 άρχισε η καταπίεση του άμαχου πληθυσμού με την «εκκαθάριση θυλάκων μη τουρκικών πληθυσμών που είχαν συγκεντρωθεί σε στρατηγικά σημεία» (Celal Bayar, “Ben Yazdim”). Το σχέδιο είχε την απόλυτη υποστήριξη των Γερμανών συμμάχων των Νεότουρκων και κάποια σημεία του υλοποιήθηκαν από κοινού.
Από το 1916 άρχισαν οι συστηματικές σφαγές στην περιοχή του Δυτικού Πόντου. Την περίοδο που ακολούθησε υλοποιήθηκε το προαποφασισμένο σχέδιο των εθνικιστών, για φυσική εξόντωση των χριστιανικών κοινοτήτων. Η δράση Ρωμιών ανταρτών χρησιμοποιήθηκε ως άλλοθι για την πλήρη εκκαθάριση της περιοχής από τον άμαχο πληθυσμό. Ήταν τέτοια η ένταση και η έκταση των διωγμών, ώστε ακόμη και οι σύμμαχοι των Νεότουρκων εθνικιστών διατύπωσαν εγγράφως τις αντιρρήσεις τους. Ο μαρκήσιος Pallavicini έγραφε τον Ιανουάριο του 1918: «Είναι σαφές ότι οι εκτοπισμοί του ελληνικού στοιχείου δεν υπαγορεύονται ουδαμώς από στρατιωτικούς λόγους και επιδιώκουν κακώς εννοουμένως πολιτικούς σκοπούς.» Σχεδόν συγχρόνως ο Αυστριακός πρόξενος της Σαμψούντας Kwiatkowski ανέφερε σε υπηρεσιακή επιστολή του ότι ο εκτοπισμός των Ελλήνων της ποντιακής παραλίας βρισκόταν στο πλαίσιο του προγράμματος των Νεοτούρκων, με το οποίο επιδιωκόταν η εξασθένηση του χριστιανικού στοιχείου.
Ο τάφος του Γιαζισιλάρ
Η ανακάλυψη ομαδικού τάφου στη Σαμψούντα, που ανήκει σε Έλληνες Ποντίους της περιόδου των διωγμών από τους Τούρκους, έφερε και πάλι στην επικαιρότητα την άγνωστη σφαγή των Ρωμιών αμάχων εκείνης της εποχής από τους εθνικιστές μετά το 1916. Τα οστά βρέθηκαν τυχαία κατά τη διάρκεια εργασιών σε σχολείο του χωριού Γιαζισιλάρ, ενώ σύμφωνα με τουρκικό πρακτορείο ειδήσεων οι εργάτες πέταξαν τα οστά στο ποτάμι τηςπεριοχής. Ο κάτοικοι του χωριού όπου βρέθηκε ο ομαδικός τάφος, υποστηρίζουν ότι υπάρχουν και ερείπια από τέσσερις Ελληνικές εκκλησίες. Μία απ’ αυτές βρισκόταν εκεί, που σήμερα έχει κατασκευαστεί το σχολείο.
Ο συγκεκριμένος ομαδικός τάφος που εντοπίστηκε στη Σαμψούντα φαίνεται ότι εντάσσεται στον κατάλογο με τα κατορθώματα του Τοπάλ Οσμάν, ενός αιμοβόρου τσέτη απ’ το Rize με ακραία συμπεριφορά, που τελικά θα βρει το θάνατο μετά από εντολή του Μουσταφά Κεμάλ. Για τον τ��φο αυτό ο μελετητής της ιστορίας των Ελλήνων του Δυτικού Πόντου, εκπαιδευτικός Γιώργος Αντωνιάδης γράφει: «Το χωριό Γιαζιλάρ, που αποτελεί συνοικισμό του χωριού Τερέκιοϊ, που βρίσκεται πάνω στην παραλιακή οδό. Τον Ιούνιο του 1921, συγκέντρωσαν τα γυναικόπαιδα του χωριού Τερέκιοι και αφού τα έπνιξαν με βρόχο τα πέταξαν σε ένα λάκκο και στη συνέχεια κάλυψαν το λάκκο αυτό με χώμα…»
Για άλλη μια φορά το θέμα υποβαθμίστηκε και από τις αρμόδιες ελληνικές υπηρεσίες στο πλαίσιο της υποτίμησης της τραυματικής προσφυγικής εμπειρίας και της επίτευξης ελληνοτουρκικής συνεννόησης χωρίς την τήρηση των στοιχειωδών ανθρωπιστικών αρχών, όπως είναι ο σεβασμός της μνήμης των νεκρών και η απόδοση των στοιχειωδών τιμών που απαιτεί οι -τυπικά αποδεκτοί- απ’ όλους πολιτισμικοί κανόνες.
Έχει γίνει ήδη καταγραφή πολλών τέτοιων τοποθεσιών ομαδικών τάφων. Είναι ένα ζήτημα που θα πρέπει να αντιμετωπιστεί με νηφαλιότητα τόσο από την Τουρκία όσο και την Ελλάδα, η οποία φαίνεται να αγνοεί τεχνητά το ζήτημα, ακολουθώντας την παλιά τακτική της περιφρόνησης των Ρωμιών προσφύγων απ’ την Ανατολή. Ο στόχος πρέπει να είναι η δημιουργία ενός ενιαίου τάφου, όπου θα μαζευτούν όλα τα οστά που θα ανευρεθούν, με πρώτα αυτά του ομαδικού τάφου του Γιαζισιλάρ.
Επίλογος
Ίσως ήρθε η ώρα, οι απλοί άνθρωποι, οι καλλιτέχνες και οι χορευτές λαϊκών χορών που μοιράζονται τους πολλούς όμορφους κοινούς πολιτισμούς μας, μαζί με τους μη εθνικιστές ιστορικούς, να προσπαθήσουν να δημιουργήσουν εκείνες τις γέφυρες γνώσης, φιλίας και αλληλεγγύης μεταξύ των λαών που ζουν και θα ζουν για πάντα στις ακτές του Αιγαίου και της Μαύρης Θάλασσας. Nα καταλάβουν πως σκέφτεται ο «άλλος»,ο «διαφορετικός». Να προσπαθήσουν, να μιλήσουν για τα κοινά στοιχεία -κάτι που είναι εύκολο- αλλά και να διερευνήσουν -όσο οδυνηρό κι αν είναι αυτό- τα δύσκολα, εκείνες τις μαύρες στιγμές της πρόσφατης ιστορίας, όταν οι άνθρωποι αποθηριωμένοι, «λαίμαργοι για βία» που λέει ο Steiner, μετέτρεπαν ακόμα και τους ναούς και τα τεμένη σε τάφους των απελπισμένων αμάχων.
Όλη αυτή η απόπειρα επικοινωνίας έχει και μια λυτρωτική σημασία. Διερευνώντας τις ενοχές του εθνικισμού και του κράτους, οι λαοί απαλάσσονται από το βάρος της ταύτισης με απρόσωπες δολοφονικές εξουσίες, αναζητώντας παράλληλα τους δικούς τους ακηδεμόνευτους κώδικες επικοινωνίας.
————-
ΚΑΤΑΛΟΓΟΣ ΤΩΝ ΟΜ��ΔΙΚΩΝ ΤΑΦΩΝ ΣΤΟΝ ΔΥΤΙΚΟ ΠΟΝΤΟ
ΠΕΡΙΟΧΉ – ΑΡΙΘΜΟΣ ΤΑΦΩΝ – ΑΡΙΘΜ. ΘΥΜΑΤΩΝ –Ρωμαίικα Χωριά
1) Πάφρα, 18 9.800 75
2)Σαμψούντα 9 2.380 67
3)Γάβζα 1 3.500 9
4)Έρπαα 6 1.080 13
5)Καβάκ 2 550
—- —— —-
36 17.310 164
————————————————————————————————————-
1) ΕΝΔΕΙΚΤΙΚΑ ΑΠΟΣΠΑΣΜΑΤΑ ΑΠΟ ΕΚΘΕΣΕΙΣ ΤΩΝ ΓΕΡΜΑΝΟΑΥΣΤΡΙΑΚΩΝ 1916-1918
Σε έγγραφο του Αυστριακού υπουργού εξωτερικών προς το Βερολίνο το 1916 αναφέρονται τα εξής: “Η πολιτική των Τούρκων είναι μέσω μιας γενικευμένης καταδίωξης του ελληνικού στοιχείου, να εξοντώσει τους Έλληνες ως εχθρούς του Κράτους, όπως πριν τους Αρμένιους. Οι Τούρκοι εφαρμόζουν τακτική εκτόπισης των πληθυσμών, δίχως διάκριση και δυνατότητα επιβίωσης, απ’ τις ακτές στο εσωτερικό της χώρας, ώστε οι εκτοπιζόμενοι να είναιεκτεθειμένοι στην αθλιότητα και τον θάνατο από πείνα. Τα εγκαταλειπόμενα σπίτια των εξοριζομένων λεηλατούνται από τα τούρκικα τάγματα τιμωρίας ή καίονται και καταστρέφονται. Και όλα τα άλλα μέτρα τα οποία εις τους διωγμούς των Αρμενίων ευρίσκοντο εις ημερησίαν διάταξιν, επαναλαμβάνονται τώρα εναντίον των Ελλήνων.”
Σε προξενικό αυστριακό έγγραφο που συντάχθηκε στις 13 Ιανουαρίου 1917 και φέρει τον τίτλο «Σύλληψη και εκτόπιση Ελλήνων» διαβάζουμε:
«Το κτύπημα που σχεδιαζόταν εδώ και πολύ καιρό κατά των ντόπιων Ελλήνων εκτελέστηκε στις 9 αυτού του μηνός… Την ίδια μέρα έγινε στρατιωτική κατοχή των χωριών Αϊλάσκιοϊ και Κατίκιοϊ της Σαμψούντας. Τους τρεις έως τέσσερεις χιλιάδες κατοίκους τους κάλεσαν να συγκεντρωθούν τη νύχτα με την πρόφαση ότι θα τους μιλήσει δήθεν ο μουτεσαρίφης και τους πήγαν βίαια στο εσωτερικό της χώρας, χωρίς να τους επιτρέψουν να παραλάβουν μαζί τους τρόφιμα και ρούχα. Με το σκληρό χειμώνα που επικρατεί τώρα, την έλλειψη καταλυμάτων και τροφίμων, πολλούς από τους δυστυχείς αυτούς περιμένει σύντομα ο θάνατος.»
Ο Αυστριακός πρόξενος στην Αμισό Κβιατόφσκι σε έγγραφο του 1918 αναφέρει: «Οπως επανειλημένως ετόνισα, θεωρώ τον εκτοπισμόν των Ελλήνων της ποντιακής παραλίας εν τω πλαισίω της εκτελέσεως του προγράμματος των Νεοτούρκων, το οποίον επιδιώκει την εξασθένησιν του Χριστιανικού στοιχείου ως μίαν καταστροφήν μεγίστης απηχήσεως, ήτ��ς θα έχη εις την Ευρώπην ζωηρότερον αντίκτυπον από τας αγριότητας εναντίον των Αρμενίων».
Εξ άλλου του είχε ειπωθεί από ανώτερους Τουρκους ότι: «Τελικά πρέπει να κάνουμε με τους Έλληνες ό,τι κάναμε με τους Αρμένιους… Πρέπει με τους Έλληνες, τώρα να τελειώνουμε.»
Ατέλειωτες είναι οι αναφορές στα διπλωματικά έγγραφα που έφερε πρώτος στο φως ο, ομότιμος σήμερα, καθηγητής στο πανεπιστήμιο της Βιέννης Πολυχρόνης Ενεπεκίδης. Τα έγγραφα αυτά πρωτοδημοσιεύτηκαν το 1962 σε ανάτυπο του συλλόγου Αργοναύτες-Κομνηνοί και επανεκδόθηκαν σε συμπληρωμένη μορφή το 1995 από την Εύξεινο Λέσχη Θεσσαλονίκης.
-Π. Ενεπεκίδης, «Οι διωγμοί των Ελλήνων του Πόντου (1908-1918) βάσει των ανέκδοτων εγγράφων των κρατικών αρχείων της Αυστροουγγαρίας», Αθήνα, εκδ. Αργοναύται-Κομνηνοι, 1962.
-Π. Ενεπεκίδης, «Γενοκτονία στον Εύξεινο Πόντο. Διπλωματικά Έγγραφα από τη Βιέννη (1909-1918)»,Θεσσαλονίκη, έκδ. Εύξεινος Λέσχη, 1995.
—————-
2) ΓΙΑ ΤΗΝ ΕΡΕΥΝΑ ΤΟΥ ΓΙΩΡΓΟΥ ΑΝΤΩΝΙΑΔΗ
Τα στοιχεία βασίζονται σε ανέκδοτη μελέτη του εκπαιδευτικού Γιώργου Αντωνιάδη. Η μελέτη συντάχθηκε μετά από επιτόπιες έρευνες και συνεντεύξεις των επιζώντων. Ο ίδιος ο Αντωνιάδης γεννήθηκε στο χωριό Καράπουνάρ της Σαμψούντας.
Την περιπέτεια του ρωμαίικου πληθυσμού της πόλης του την περιγρά��ει ως εξής:
«Στην κωμόπολη Καράπουναρ (18-6-1921): Οι τσέτες του Τοπάλ Οσμάν περικύκλωσαν τους δύο συνοικισμούς της κωμόπολης και δολοφονούσαν όποιον συναντούσαν. Τους κατοίκους που συνέλαβαν τους συγκέντρωσαν μπροστά την εκκλησία του Αγίου Χαραλάμπους. Εκεί ξεχώρισαν 70-80 νεαρές κοπέλες τις οποίες αφού τις βίασαν τις μετέφεραν ημιθανείς στην εκκλησία και τις έκαψαν μαζί με τους υπόλοιπους. Στη συνέχεια κατεδάφισαν την εκκλησία και επιχωμάτωσαν το χώρο για να μη διακρίνονται τα ίχνη του εγκλήματος. Μεταξύ του νέων κοριτσιών ήταν και η αδελφή μου και έχω επισκεφτεί πολλές φορές τον ομαδικό αυτό τάφο όπου βρίσκονται και τα νεαρά κορίτσια του Καράπουνάρ…»
Τα στοιχεία αυτά, όπως και ο χάρτης με τις τοποθεσίες των ομαδικών τάφων δημοσιεύτηκαν στο:
-Γιώργος Κιούσης, «Τι αποκαλύπτουν τα ευρήματα στη Σαμψούντα. Το δικό μας ολοκαύτωμα», εφημ.Ελευθεροτυπία, 26 Ιουλίου 2010, σελ. 15.
—————–
3) ΓΙΑ ΤΟ ΤΕΛΟΣ ΤΟΥ ΤΟΠΑΛ ΟΣΜΑΝ
After strangling Trabzon deputy Ali Şükrü Bey to death on March 27, 1923, due to Şükrü’s criticism of Mustafa Kemal, (Ayşe Hür, «Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı»,Birikim, February 2006) he was killed in Ankara during an exchange of fire with the military units sent to capture him on April 1, 1923 («1923 Timeline». Turkish Ministry of Culture and Tourism, Retrieved 2008-09-04. )
http://en.wikipedia.org/wiki/Topal_Osman
——————————————————————————
Το κείμενο αυτό δημοσιεύτηκε υπό τον τίτλο: «Από τη Σαμψούντα στη Σρεμπρένιτσα: Ας τελειώσουμε επιτέλους με τις ιστορικές εκκρεμότητες» στην εφημερίδα Αυγή στις 21/11/2010:
http://www.avgi.gr/ArticleActionshow.action?articleID=582775
και στο διαδικτυακό ενημερωτικό τόπο της Θεσσαλονίκης Press_in_action:
http://www.pressinaction.gr/koinonia/istoria/item/578-apo-ti-sampsoynta-sti-sremprenitsa
Καθώς και στο: http://www.romeyika.com
http://www.ocena.info/index.php?option=com_content&view=article&id=24:srebrenitsa&catid=8&Itemid=116&lang=tr
0 notes
Photo
Son dakika… Avusturya Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı Dışişleri Bakanlığı, bu sabah şu resmi açıklamayı yapmıştı: "Viyana’da terör örgütü PKK ve yandaşları tarafından birkaç gündür üst üste gösteriler düzenlenmesi, terörle mücadelede gösterilen samimiyetsizliğin yeni bir tezahürü olmuştur.
0 notes
Photo
Türkiye’den 6 Schengen ülkesine vize muafiyeti Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) Schengen bölgesi üyelerinden Avusturya, Belçika, Hollanda, İspanya, Polonya ve İngiltere'ye her 180 günde 90 gün süreyle turistik vize muafiyeti sağlanacağını bildirdi.
0 notes
Text
Dışişleri Bakanlığı'ndan Almanya ve Avusturya'ya sert tepki
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Almanya’da ve Avusturya’da siyasi liderlerin seçim kampanyalarını Türkiye karşıtlığı ve Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini engelleme temelleri üzerine kurmalarını esef ve ibretle izlenildiği vurgulanarak, “Türkiye, anılan ülke siyasetçilerinin miyop bakış açılarının göremeyeceği zenginlikte bir aidiyete ve geleceğe sahip olup, kendi yönünü kendisi…
View On WordPress
0 notes
Text
Atatürk Havalimanı’nda Viyana’ya giden yabancı yolcular köpekle arandı http://ift.tt/2yEvwg5
Türkiye’den Avusturyalılara polis köpekli ‘mütekabiliyet’
Avusturya’nın Türkiye’ye gelecek yolcuları köpekle aramasının ardından Atatürk Havalimanı’nda Viyana’ya giden yabancı yolcular köpekle arandı.
İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan tarifeli uçakla Viyana’ya gidecek Avusturya vatandaşı yolcuların üst ve valiz aramaları polis köpeği eşliğinde yapıldı.
Akşam saatlerinde tarifeli seferle Avusturya’nın başkenti Viyana’ya gitmek için pasaport kontrolünden geçen yolcular, uçağa hareket etmek üzere otobüse binecekleri terminale geldi.
Boarding işlemleri için sıraya geçen yolcuların biletleri ve pasaportları kontrol edildi.
Polis ekipleri yaptıkları kontrollerde pasaportunda Avusturya vatandaşı yazan yolcuları terminalde bulunan alana yönlendirdi. Söz konusu yolcuların üstü ve valizleri K9 köpeğiyle arandı.
Kontrollerin ardından yolcular, uçağa binmek üzere otobüslere yönlendirildi. Türk vatandaşları, Avusturya vatandaşı olan Türkler ile diğer ülkelerden gelen yolculara ise bu uygulama yapılmadı.
Dışişleri Bakanlığı, Avusturya’daki yolcuların polis köpeğiyle aranmalarına tepki göstermişti
Dışişleri Bakanlığı, bugün yaptığı yazılı açıklamada, Avusturya’daki Viyana Schwechat Havalimanı’nda Türk Hava Yolları (THY) yolcularının polis köpeğiyle aranmalarına tepki göstermişti. Açıklamada, Viyana Schwechat Havalimanı’nda bir gümrük memurunun uçağa alınmak üzere salonda bekleyen THY yolcularının üstlerini ve eşyalarını bir polis köpeğine koklattırmasına ilişkin bazı görüntülerin sosyal medyada yer aldığı, bunun üzerine, aynı gece Viyana Başkonsolosluğu yetkililerinin havaalanına giderek, inceleme yaptığı bildirilmişti.
Söz konusu açıklamada, “Bu tür aramaların, ihbar yapılması üzerine ve nadiren, tüm havayollarını kapsayacak şekilde yapıldığı öğrenilmiştir. Viyana Büyükelçiliğimizce, Avusturya Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişimde bulunularak, görüntülerdeki uygunsuz kontrol şekline dikkat çekilmiş ve ilgili Avusturya makamlarının, bilhassa da gümrük muhafaza memurlarının uyarılmaları talep edilmiştir.” ifadeleri kullanılmıştı.
Kaynak: TRThaber
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2yDVQXG via IFTTT
0 notes
Text
İktidar yürüyüşü!
Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir iş başardı... Neresinden baksanız büyük... 25 günde 450 kilometre yürümek bir yana... Adalet sloganı altına yüz binleri topladı... Tehditlere kulak asmadı... Her türlü saldırıya alkışla karşılık verdi. Her türlü demokratik gelişmeye, elinin altındaki polis, mahkemeler ve medya ile engel olan iktidara bir çift spor ayakkabı ile meydan okudu. Bu 25 günde tek kusuru yoktu...Yürüyüş CHP çevrelerinde umut patlaması yaratmıştır.Onlara göre Kılıçdaroğlu’nun iktidar yürüyüşü başlamıştır. Hatta CHP ilk seçimde iktidardır..vs...Evet, Kemal Bey’in zaferi zaferdir ama diğer konuları konuşmak için de vakit erkendir...CHP öncelikle bir iktidar programı yapmalı, iktidara geldiği takdirde neyi nasıl daha farklı yapacağını halka anlatmalıdır.Bir iktidar kadrosunun hazırlığını yapmalıdır...CHP Kürt meselesine nasıl çözümler düşünüyor, eğitimde hangi model üzerinde duruyor, üretimi nasıl arttıracak, vergi politikası ne olacak? Bilinmiyor...CHP maalesef bugüne dek ne ideolojik bir çizgi ortaya koydu, ne de hayati konularda nasıl bir politika izleyeceğini halka anlatabildi.Eğitim ve askeri yapılanmadaki hızlı dincileştirmeye karşı Kemal Bey’den itiraz duymadık. Aynı şekilde Kıbrıs meselesinde ağzını açıp tek kelime ettiğine tanık olmadık. İktidara yürüyen bir parti öncelikle ana konularda net fikirler, politikalar geliştirmek zorundadır.
KUMAR
Yasa dışı bahis ve kumarla topyekûn savaş için düğmeye basılmış...
Alınacak kimi tedbirler şöyle sıralanıyor:
● Kumar oynatılan mülkler mühürlenecek.
● Kumar parası havale veya EFT ile gönderilemeyecek.
● Özendiren sitelere erişim engeli konulacak.
● Bitcoin, Ethereum, Ripple gibi ödeme kanalları engellenecek.vs...
Bu arada devlet kumar ve bahsin en alasını ve türlü çeşitlisini yapıyor.
“On numara, Şans Topu, Süper Loto, Sayısal Loto, Spor Toto, Kazı kazan, İddaa, Milli Piyango, At Yarışları vs...”
Bunlar devlet gözetiminde yapılan helal ve meşru bahislerdir.
Anlaşıldığı gibi.. Devlet vatandaşı kumara karşı korumak amacında falan değil...
Sadece paranın dışarı kaçmasına karşı önlem alıyor...
VİZE
Geçen yıl bugünlerde neyi konuşuyorduk?
2016 sonunda vizesiz Avrupa’yı...
Bugün ise Avrupa’ya giriş bazen kırmızı pasaportla bile mümkün olmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer Türk siyasetçilerin Almanya’da konuşması 10 gün önceden haber verilmesine ve hükümetin kabul etmesine bağlandı. O yüzden Erdoğan Almanya’da konuşamadı.
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in siyasi konuşma için Hollanda’ya girmesi yasaklandı.
Son olarak da Avusturya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybek’in ülkelerine yapacağı söylenen ziyaretine karşı çıktı.
Avrupa’ya salon vermediler diye meydan okurken gelinen nokta biraz acıtıcı oldu.
Eğitim yürüyüşü!
“Bu ülkede sadece adaleti değil, iyi, güzel ve doğru olan her şeyi bozan bir eğitim sistemi var.
İktidar yetkilileri, sık sık ‘sessiz devrim’ den söz ediyorlar..
Doğru söylüyorlar aslında... Türkiye AKP ile bir ‘sessiz devrim’ süreci yaşıyor..
Sessiz devrimin öncüsü ve lokomotifi eğitim...
Zorunlu din dersleri, Kuran kursları, Arapça ve Osmanlıca dersleri, tüm okulların imam hatiplileştirilmesi, şeriat eğitiminin din eğitimi içine serpiştirilmesi, son olarak tüm okullara zorunlu ibadet ünitelerinin eklenmesi...
Eğitim yoluyla, bir ülke son derece trajik ve dramatik bir şekilde dönüşüyor...
Rejim ve siyasal yapı değişiyor; hukuk ve demokrasi ortadan kalkıyor..
Sessiz devrimle, Atatürk’ün kurduğu Laik Cumhuriyet sonlandırılıyor..
Cumhuriyet aydınlanması ve Anadolu rönesansı, yerini karanlığa bırakıyor..
Anadolu topraklarında, kendine özgü bir İslam Cumhuriyeti kuruluyor..
Hem de legal bir şekilde... Anayasal ve yasal çerçeve içinde...
Bu sessiz devrimle, bir ülkenin geleceği yok ediliyor.
Eğitim düzelmezse, hiçbir şey düzelmeyecek..
Bir yürüyüş de, bir eylem de eğitim için yapmak gerekiyor. Acilen...
Daha büyük, daha görkemli..
(Bu satırlar bir eğitimci dostumuzun mektubundan alınmıştır.)
0 notes
Photo
Türkiye’den altı ülkeye vize muafiyeti kararı! Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Türkiye'nin, Avusturya, Belçika, Hollanda, İspanya, Polonya ve Birleşik Krallık'a vize muafiyeti sağlamasıyla, turizm potansiyeli, ticari, ekonomik ve kültürel ilişkilerin daha da geliştirilmesinin amaçlandığını bildirdi.
0 notes