Tumgik
#Atriplex halimus
Text
Atriplex spp. Çalı Bitkilerinin Büyükbaş-Küçükbaş Hayvancılıkta Hayvan Yemi Olarak Değerlendirilmesi
Atriplex spp. Çalı Bitkilerinin Büyükbaş-Küçükbaş Hayvancılıkta Hayvan Yemi Olarak Değerlendirilmesi
#Atriplex, #AtriplexBakımı, #AtriplexBesinDeğeri, #AtriplexBitkisi, #AtriplexBitkisininÖzellikleri, #AtriplexÇalıBitkileri, #AtriplexÇalıBitkileriTarımı, #AtriplexÇalıBitkisi, #AtriplexÇayırTarımı, #AtriplexÇeşitleri, #AtriplexCinsininÖzellikleri, #AtriplexDoğalYemBitkileri, #AtriplexEkimi, #AtriplexEkolojikFaydaları, #AtriplexFide, #AtriplexHalimus, #AtriplexHayvanBesleme, #AtriplexHayvanBeslemeYöntemleri, #AtriplexHayvanBeslenmesi, #AtriplexHayvanYemi, #AtriplexHayvanYemiÇeşitleri, #AtriplexIklimIsteği, #AtriplexKabaYem, #AtriplexKullanımAlanları, #AtriplexKullanımı, #AtriplexMeraTarımı, #AtriplexNummularia, #AtriplexOtlatma, #AtriplexOtlatmaYöntemleri, #AtriplexÖzellikleri, #AtriplexSpp, #AtriplexSulama, #AtriplexTarımTeknikleri, #AtriplexTarımı, #AtriplexTohumlama, #AtriplexToprakAdaptasyonu, #AtriplexToprakIsteği, #AtriplexToprakStabilizasyonu, #AtriplexTürleri, #AtriplexTuzluBitki, #AtriplexTuzluÇalı, #AtriplexÜretimi, #AtriplexVerimlilik, #AtriplexYemBitkileri, #AtriplexYemBitkisi, #AtriplexYemBitkisiÇeşitleri, #AtriplexYetiştiriciliği, #AtriplexYetiştirmeKoşulları, #Çalı, #HayvanBesleme, #KabaYem https://is.gd/18Nhmb https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/atriplex-spp-cali-bitkilerinin-buyukbas-kucukbas-hayvancilikta-hayvan-yemi-olarak-degerlendirilmesi/
Atriplex çalı bitkileri chenopodiaceae familyasından olup, tek yıllık, iki yıllık veya çok yıllık otsu-çalımsı, dik veya yarı dik büyüme şekline sahip kuraklığa ve tuzluluğa dayanıklı bitkilerdir. Gen merkezi Avustralya kıtasıdır. Atriplexlerin 400’den fazla türü tanımlanmıştır. Dünyanın hemen hemen her yerinde Atriplex türlerine rastlanmaktadır. Hayvancılıkta özellikle A. Nummularia, A. Canescens ve A. halimus en yaygın olarak kullanılan türlerdir.
Bu türlerden A. Nummularia, ve A. halimus Akdeniz ülkelerinde kaba yem amacıyla kullanılmaktadırlar. A. Canescens ise daha çok soğuk iklimlere adapte olmaktadır. Atriplex türleri halofit bitkiler grubuna girmektedir. Tuzlu topraklarda yaşamaya uyum sağlamış cins 200-500 mm aralığındaki NaCI konsantrasyonlarında yaşamlarını sürdürebilmektedir. Atriplexlerin bazı yerlerde kültürleri yapılmakta yaygın olarak meralarda otlatma amacıyla ve tuzlu toprakların plantasyonu için kullanılmaktadır. Atriplex türleri mineral içerikleri bakımından oldukça zengin, yüksek miktarda ham protein (%15.3-21.3) ve kül (%23.11-28.03) içeriğine sahiptirler.
Bitkinin yem olarak tüketilen kısımları (taze sürgünler, yaprak ve saplar) Ca, P, Na, Mg, Cu, ve Fe açısından oldukça zengindir. Atriplexle beslenen hayvanların etlerinde güçlü bir antioksidan olan ve etlerin raf ömrünü uzatıp görünüşlerine parlaklık veren E vitamini oranı iki katına çıkmaktadır. Türkiye’nin kurak ve yarı kurak alanlarda hayvancılıktaki mevcut yem açığının giderilmesinde tüm yıl yeşilliğini kaybetmeyen Atriplex’ler kullanılabilir. Bu çalışma Atriplex çalılarının büyükbaş-küçükbaş beslemede kullanım olanaklarının araştırıldığı çalışmaların değerlendirmesini kapsamaktadır.
Giriş
Ülkemizde kaliteli kaba yem, çayır-mera tarımı ve yem bitkileri tarımı olmak üzere iki önemli kaynaktan üretilmektedir. Bu kaynaklardan doğal çayır ve meralarımız, uzun yıllardır devam eden erken ve aşırı otlatma, geç otlatma ve bakım işlerinin yapılamaması nedeni ile önemli ölçüde tahrip olmuşlar ve verim güçlerini kaybetmişlerdir. Ülkemizde mevcut hayvan varlığımızın kaba yem ihtiyacını karşılamak için alternatif yem bitkilerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Atriplex çalı bitkileri, tarımının kolay yapılması, çayır ve meraların üzerindeki aşırı otlatma baskısını hafifletmesi, meraların toprak yapısının bozulmasını durduracak nitelikte olması, maliyetinin düşük olması, dünya genelinde sorunlu alanlarda (tuzlu, kurak, eğimli, ağır metal toksititesi olan vb.) kullanılıyor olması gibi avantajları nedeniyle alternatif bir yem bitkisidir.
Bu derleme Atriplex cinsinin büyükbaş-küçükbaş hayvan beslemede kullanım olanaklarının araştırıldığı çalışmaların değerlendirilmesini kapsamaktadır.
Atriplex bitkisinin özellikleri: Chenopodiaceae familyasından olan Atriplex’lerin 400’den fazla türü deniz suyunda dahi yaşayabilmektedir (Osman 1996). Atriplex türleri 2 m yüksekliğe ve 2.4 m genişliğe ulaşabilen dik veya yarı dik büyüme formuna sahiptir. Yapraklar oval çoğunlukla yuvarlak gri renkte 2 cm veya üzeri uzunlukta tüm veya loblu karşılıklı veya almaşık dizilmiş üçgenden ok ucu şekilliye kadar değişen biçimlerde, kenarları dişli veya düzdür. Çiçekleri küçük ve yeşil renkte olup, tepe çiçek durumunda salkım formundadır. Meyve her iki taraftan basık üçgen prizma şeklinde 1-2 cm boyundadır. (Abou El Nasr ve ark., 1996).
Bitkide küçük ve gösterişsiz hem erkek hem de dişi çiçekler bulunmakta, generatif ve vejetatif olmak üzere 2 yolla çoğaltılabilmektedir (Anonim 1999).  Malan ve Rethman (1997) A. ummularia’nın ilkbaharda sürgün çelikleriyle çoğaltılabileceğini, sürgün çelikleri alırken taze sürgünlerin kök gelişiminin yaşlı sürgünlere kıyasla daha iyi olduğunu ve çoğalma işleminin yaz mevsiminde yapılmasının patojenlerden dolayı başarısız olduğunu bildirmektedir.
Hayvan beslemede yaygın olarak kullanılan atriplex türleri
Atriplex canescens (Dört kanatlı tuz çalısı): Çok yıllık polimorfik bir tür olup, iklime bağlı olarak herdem yeşil (sıcak iklimlerde) veya yaprak döken (soğuk iklimlerde) bir özellik sergiler. Boyu 30-250 cm kadar gelebilir. Yaprakları yıl boyunca çiftlik hayvanları ve yabani hayvanlar için yarayışlı ve besleyici bir yemdir. Diğer tuzculardan farklı olarak soğuk bölgelere uyum sağlayabilir. Kışa ve kurağa dayanıklıdır. Su baskılarına dayanamaz drenajı iyi olan arazileri sever. Geniş bir toprak adaptasyonuna sahiptir. Dört kanatlı tuz çalısı ilkbaharın sonundan kış aylarına kadar otlatılmak suretiyle kullanılabilir. Fakat sadece kış aylarında otlatılırsa maksimum performans verir ve değeri daha yüksek olur. Bu aylarda yüksek karoten ve protein oranına (%18) sahiptir.
Protein, yağ ve karbonhidrat seviyesi yoncayla kıyaslanabilecek durumdadır. Otlatmaya dayanıklıdır. Rotasyon dahilinde otlatıldığı zaman bitkilerin 8 yıl boyunca zarar görmediğini  belirlemişlerdir. (Cibils ve ark. 1998)
Atriplex nummularia (Yaşlı adam tuzçalısı): Tuzlu alanlarda vejetatif örtü oluşturabilecek uygun yem bitkisi türlerinden birisidir. Çalı formunda 2 m kadar boylanabilir. Yapraklarında bulunan yüksek oranda protein nedeniyle kış aylarında koyunlar için iyi bir yemdir. Ham protein oranı %18.2, ham kül oranı %22.7 sindirim oranı ise %70’in üzerindedir (Aganga ve ark., 2003).
Atriplex halimus (Akdeniz tuzlu çalı): Derin kök sistemi sayesinde toprak stabilizasyonu, kurak bölgelerde toprak erozyonu azalır. A. halimus protein bakımından zengin olması geviş getiren hayvanlarda, özellikle koyun ve keçiler için önemli bir kaba yem türüdür. Bu çok yönlü bir bitki türlerinin potansiyel yeni kullanım alanları iz elementler ile kirlenmiş toprakların Fitoremediasyon ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak kullanılabileceği belirtilmiştir(Walker ve ark. 2014).
Yapılan çalışmalar
Tunus, G. Afrika ve İspanya’dan toplanan 6 tür ile yapılan kompozisyon çalışmasında Tablo:1’deki sonuçlar ele alınmıştır (Colomer ve ark., 1990). Tablo 1’de olduğu gibi protein oranı yoncaya yakın , lif ve selüloz oranı düşük ve mineralleri yüksektir. Ayrıca enerji  yönünden zayıf bir yem üretir. Türler arasındaki protein oranı %5.6-24.2 arasında değişmiştir.
Tablo 1: Atriplex ve yonca kuru otununkimyasal kompozisyonu (%)
Tablo 2: A. nummalaria’da Ham kül, Ham protein, ADF, NDF, Lignin ve Ham yağ oranları (g/kg).
Tablo 2’de 4 farklı biçim sonucu elde edilen A. nummalaria yaprak ve saplarının kül, ham protein, asit deterjan fiber, nötral deterjan fiber, lignin, ve ham yağ oranları verilmiştir. Atriplex türleri yüksek miktarda ham protein ve kül içeriğine sahiptir. Atriplex nummalaria’nın protein oranı yüz gramlık taze yaprakta 4.70 gr iken kurutulmuş materyalde bu miktar 18.70 gr olmaktadır (De Mucciarelli ve ark., 1985). A. nummalaria’da protein içeriği %18.2, kül içeriği %22.7 A. halimus’da ise %28.3 olmaktadır (El Aich, 1987; Abu-Zanat ve ark., 2003).
Bitkinin yem olarak tüketilen kısımları Ca, P, Na, Mg, Cu ve Fe açısından zengindir (Abu-Zanat 2003). Tablo 3’de A. nummalaria’nın 4 farklı biçimden elde edilen materyalin sodyum (Na), kalsiyum (Ca), potasyum (K), magnezyum (Mg), fosfor (P), ve azotun (N) potasyuma oranı verilmektedir.
Tablo 3: A.nummalaria’da sodyum (Na), kalsiyum (Ca), potasyum (K), magnezyum (Mg), fosfor (P), ve Azotun (N) potasyuma oranı.
Atriplexlerle beslenen hayvanların ürettikleri ette bulunan E vitamini oranı oldukça yüksektir. E vitamini güçlü bir (yağ çözücü) antioksidan olup, üreticiler için istenen bir özellik olan raf ömrünü uzatırken tüketiciler için istenen bir özellik olan ete parlaklık kazandırmaktadır. Atriplexlerle beslenen hayvanların etlerindeki E vitamini oranı 2.5 mg/kg dan 6.5mg/kg çıkmaktadır (Wulf ve ark. 1995).
Atriplex türleri genel olarak her toprakta, özellikle derin, iyi drene edilmiş kumlu tepelerde, çöllerde, yüksek kayalıklarda ve eğimli yüzeylerde rahatlıkla yetişebilir. Tuzlu toprakların ıslahında rahatlıkla kullanılabileceğini, kullanıldığında tatminkar yem verimi sağladığı saptamıştır (Osman ve Ghassaeli 1997; Hopkins Nicholson 1999). 24 kuzuyu 4 gruba ayırmış, ayrılan gruplara arpa samanı, üre ile muamele edilmiş saman , Atriplex Nummularia, arpa-buğday kepeği ve cactüs (Opuntia ficus-india f. inermis) yemlerini belirli oranlarda vermiş ve sonuç olarak Atriplex N. ve Cactüs bitkilerinin kurak ve yarı kurak bölgelerde koyun için bir acil yem olarak kabul edilebilir olduğu sonucuna varılmıştır (Ben Salema ve ark. 2001).
Atriplex halimus’un mera ıslahı için kullanılan önemli bir tür olduğunu, Yaprak ve dallarının mevsimlere göre kimyasal bileşimine bakıldığını, Haziran ve Ekim aylarında kuru madde miktarının yüksek Ağustosta ise zirve yaptığını, Ham protein içeriği ise nisanda maksimuma ulaştığını, Ekim –Aralık döneminde % 14 düştüğünü, besleme gereksinimini tamamlamak, yaz ve sonbahar aylarında tahıl takviyelerine ihtiyacı en aza indirmek için proteini yüksek kuraklığa dayanıklı alternatif bir kaba yem olarak kullanılabileceğini belirtmiştir (Moh’d Khaır 2002).
Atriplex türlerinin sindirilebilirligi ilkbaharda % 59 iken yazın % 46 ya düşmektedir. Bostwana’nın kurak bölgeleri için yem bitkisi olarak A. Nummularia’nın potansiyelini belirlemek üzere yapılan çalışmada ham selüloz oranını % 20.5, protein oranını %15.5-21.3, ham selüloz oranını %20.5, sindirilebilirlik oranı %39.4-52 olarak saptanırken protein sentezi için gerekli karakteristik besin elementleri nitrojen ve fosforun yüksek düzeylerine sahip bulunması, tuzlu alanlarda yetişebilmesi, besin değerinin yüksek oluşu gibi sebeplerle ümit verici olduğu belirlenmiştir (Aganga ve ark. 2003).
Atriplexlerin kül, makro ve mikro besin elementleri kapsamını araştırdıkları çalışmada, A. Halimus’un kül miktarını %28.3, A. Nummularia’nınkini ise %23.11 olarak bulmuşlardır. Her iki atriplex türünün sonbahar gelişimi sonucu ortaya çıkan yeşil aksamdan elde edilen kül miktarı ilkbahar gelişimi sonucu ortaya çıkan yeşil aksamdan elde edilen kül miktarlarından fazla olmuştur. Her iki türde ilkbaharda yüksek miktarda P, K ve Mg sonbaharda düşük miktarda Ca ve Na kapsamaktadır. A. Nummularianın yapraklarında Fe, Cu, Mn ve Se oranı A.Halimustan daha yüksektir. Biçilen çalıların yapraklarındaki Ca, P, Na, Mg ve Fe konsantrasyonu azalmıştır. Her iki türünde mineral madde kapsamı koyun ve keçilerin beslenmesi için uygun bulunmuştur (Abu zanat ve ark. 2003).
A.Nummularia ve A. Halimus türleri ile beslenen ivesi koyunlarının kanlarındaki mineral madde konsantrasyonunun değişiminin saptanması amacıyla yapılan çalışmada koyunların kanlarında P ve Se seviyelerinde önemli artış tespit edilmiştir (Alazzeh ve ark. 2003). Lübnan’da Atriplexlerin kimyasal kompozisyonlarındaki değişimi tespit etmek istedikleri çalışmada A. Nummularia’nın Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgede uzun ve kurak dönemlerde yeterli yem üretebildiğini, özellikle yaprakların ve yeni sürgünlerin en fazla kuru maddeyi Temmuz ayından Ekim ayına kadar geçen sürede üretip, Ağustos ayında üretimini en üst seviyesine çıktığı, ham protein oranının yaprakta %17.7 ve genç sürgünlerde %21.3 olup, en yüksek değere Şubat ayında ulaştığı, ham protein oranının Temmuz-Ekim ayı arasındaki periyotta en düşük seviyede olduğu, yaprak ve genç sürgünlerdeki lif oranının %27.0’i geçmediğini belirtmişlerdir (El-Shatnawi ve ark. 2003).
Pearce ve ark. tarafından yapılan çalışmada koyundaki E vitamininin miktarını artırmak ve et kabuk ömrünü iyileştirmek için Atriplexsin E vitamini açısından potansiyeli araştırılmıştır. 50 adet (2*25) 18 aylık ortalama 48 kg canlı ağırlıktaki Merinos koçlarında denenmiştir. Sonuç olarak potansiyel bir E vitamini kaynağı olduğunu belirtmişlerdir (Pearce ve ark. 2005).
Çöl bölgesinde yetiştirilen Atriplex halimus ile yapılan çalışmada 3 keçi 3 koyun kullanılmıştır. Kuru madde sindirimi 20.40-22.74 arasında değişmektedir. Atriplex H. koyun ve keçilerde iyi beslenme sonucu vermiştir. Hayvan beslemede besleyici değerinin iyi olması, pratik kullanımı ve maliyetinin ucuz olması nedeniyle kullanılabileceğini belirtmişlerdir (El-Rahman ve ark. 2006).
Kuraklığa dayanıklı Atriplex Nummularia-Atriplex Canescens çalı türlerinin in vitro gas üretim tekniği kullanılarak sindirimine bakılmıştır. Yenilebilir yem, NDF, parçalanabilirlik parametreleri ve in vitro gas üretimini kaydetmek için 72 saat inkübe edilmiştir. Sonuç olarak kullanılan Atriplex Türleri Cassia Sturtii’e kıyasla geviş getiren hayvanlarda yem olarak değerlendirilebileceğini ve kurak mevsimlerde alternatif yem olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir (Niekerk ve ark. 2006).
Yapılan çalışma Atriplex sp. tuz çalısını içeren bir diyetle beslenen Awassi koyunlarının süt verimi ve kuzuların canlı ağırlık kazanımı üzerine etkisi araştırmak amacıyla yapılmıştır. Diyette konsantre yeme ek Atriplex ve arpa samanı kullanıldığını, atriplexlerin süt üretimine, doğum ağırlığı, sütten kesim ağırlığı ve kuzu büyütme oranı üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını, ancak arpa samanı yerine kullanımının olabileceği kaba yem maliyetini düşürebileceğini belirtmişlerdir (Abu-Zanat ve ark. 2006).
Sığır, koyun ve keçi gibi geviş getiren hayvanlarda otlama sırasında ham protein, fosfor, yemek tuzu ve farklı sınıf bitkilerin mineral bileşimi ve değerlerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada Atriplex Nummularia, Atriplex lentiformis ve Atriplex halimus kullanılmıştır. Ham protein oranı %14.57 olarak bulunmuş, Na, Ca, K, Fe, Mn ve Cu mineral madde içerikleri geviş getiren hayvanlar için yeterli düzeyde olduğu belirtilmiştir (Sameni ve ark. 2007).
Kochia, Atriplex, Sueda ve Gamanthus toplanan örneklerde Kuru Madde, Ham Protein, Eter Extract, NDF, ADF, Ca, P, Na, K, Cl, Mg, Fe, Cu ve Se bakılmıştır. Özellikle Atriplex ve Kochianın kimyasal kompozisyonunu Sueda ve Gamanthus göre önemli farklılık bulunmuştur. Tuzcul bitkilerde Na, K, Cl, Cu ve Se konsantrasyonu yüksek, Ca, P ve Mg ise düşük bulunmuştur. Kuru Madde ve Ham Protein değerleri Kochiada sırasıyla 444 ve 517 g/kg Atriplexte 472 ve 529 g/kg olarak tespit edilmiştir.
Sonuç olarak Atriplex ve Kochia Bitkilerinin besleyici bileşenleri ve sindirilebilirlik değerleri diğer bitkilerden daha faydalı bulunmuştur (Riasi ve ark. 2008). Atriplex spp. Hayvanlar için son derece lezzetlidir. Meksika’da bitki bazında yapılan çalışmada atriplexlerin tercih edip aşırı otladıklarını, sığır keçi ve koyunların Atriplexleri eşit oranda otladıklarını belirtmiştir (Pieper ve Donart 1978; Moh’d ve ark. 2009).
Idaho’da A. canescens’i mera karışımına sokmanın merada bulunan buğdaygillerin yoğunluğunu ve verimini azaltmadığını tespit etmiştir (Moh’d ve ark. 2009 ). Kuzey Meksika’da keçi ve koyunlarda naylon kese tekniği kullanılarak yapılan çalışmada, çalı bitkileri kullanılmıştır. Çalı bitkilerinin ham proteini ortalama %14 kuru madde sindirimi ise %56 olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak çalılar besin değeri ve bitki çeşitliliği açısından kullanılabilir olacağını belirtmişlerdir (Guerrero ve ark. 2009).
Aşırı otlatma, meraların kötü yönetimi, iklim değişikliği, kuraklık ve toprakların tuzlanma problemlerini ortadan kaldırmak ve alternatif yem olarak kullanılabilecek bitkiler bulmak için yapılmıştır. Kuraklık, toprak tuzluluğu alternatif hayvan yemi olarak değerlendirilebileceği ve küçükbaş hayvanlarda tatmin edici büyüme performansları olduğunu hayvan beslemede çalı bitkilerinden faydalanabileceğini belirtmiştir (Ben Salema ve ark. 2010).
Yapılan bu çalışmada koyun ve keçi eti üretiminde Atriplex gibi halofitik yem çalılarının rollerini incelemiştir. Çalışma sonucunda atriplexlerin koyun ve keçilerde daha yüksek canlı ağırlık kazanımı sağladığı ve ayrıca koyun kaslarında E vitamini düzeylerinde bir yükselmenin olduğunu tespit etmişlerdir (Pearce ve ark. 2010). Yapılan çalışmada koyunlarda mineral eksikliğine karşı atriplexlerin kullanım olanağını araştırmışlar. On sekiz aylık kanül takılı merinos koyunlarına 4 diyet uygulanmış, buna göre rumendeki mineral madde miktarları ölçülmüştür. Atriplex diyetiyle beslenenlerde mineral madde dengesinin tam olarak tespitinin yapılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtmişlerdir (Mayberry ve ark. 2010).
Yapılan çalışmada koyunlar tarafından tüketilen Atriplex halimus dallarının ve yapraklarının kimyasal bileşimi, su alım miktarının, vucüt ağırlığı ve kan parametreleri incelenmiştir. Atriplex halimus yapraklarının yüksek protein (% 16.16) ve mineral (%23.51) içerdiği, NDF- ADF (sırasıyla %69.28 ve %40.60) seviyelerinin yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Atriplex halimusun hayvanlar tarafından sevilerek yendiğini, vucüt ağırlık değerlerinin yüksek olduğunu ve kandaki minerallerin istenilen düzeyde olduğu belirtilmiştir (Otal ve ark. 2010).
Atriplex spp. çayırları Avustralya’nın Akdeniz iklim bölgelerindeki çiftçiler tarafından sonbahar besleme boşluğu boyunca hayvancılık için yem olarak kullanılmakta olduğunu, özellikle Atriplex nummularia oranı yüksek olan otlaklarda otlayan koyunların iki haftada bir canlı ağırlık artışı, yünlerinin kalitesi ve besleyici değerine bakılmıştır. Sonuç olarak Atriplex spp. Olan otlaklarda otlayan hayvanların canlı ağırlık kazanımı olduğu ve büyüme üzerine pozitif etki yarattığını, yün kalitesi ve yünün uzamasında da olumlu etki yaptığını tespit etmişlerdir (Norman ve ark. 2010).
Atriplex halimus arpa samanı, fiğ samanı, mercimek samanı ve kurutulmuş zeytin yaprakları ile yapılan çalışmada yem değerleri araştırılmış, test yemlerinde organik madde 690-916, ham protein 43-169 ve lif içeriği 258- 672 olarak tespit edilmiştir. Atriplex’in yaprakları özellikle Na bakımından zengin ve organik madde sindirimi en yüksek bulunmuştur. Genel olarak fiğ samanı enerji ve protein oranı bakımından en değerli yem olduğunu, mercimek samanı ve zeytin yaprakları arpa samanına göre biraz daha üstün olduğunu ve Atriplex halimusun yaprakları arpa samanı yerine kullanılabileceğini belirtmişlerdir. (Abbeddou ve ark. 2011).
Atriplex halimus kurak akdeniz bölgelerinde kullanılan çalımsı değerli bir yem bitkisidir. Güneydoğu İspanyada 3 yıllık bir deney yapılmış ve bu deneyde koyunlar kullanılmıştır. Atriplex halimus çalı bitkisinin mevsimsel otlatmalar karşısındaki etkisini analiz etmek için yapılmıştır. Mevsimsel otlatmalara çok olumlu yanıt verdiği belirtilmiştir(Ruiz ve ark. 2011).
Yapılan bu çalışmada da bitki örnekleri
Meksika da 4 eyaletten yedi yerde 2 yıl üst üste yaz ve kış mevsiminde toplanmıştır. Bu bitkiler (Atriplex canescens) mineral madde içeriğini tahmin etmek karşılaştırmak için toplanmıştır. Tüm makro mineraller ve elementler her bitki grubu içinde bitkiler arasında önemli ölçüde farklı bulunmuştur. Çoğu bitkinin Ca, Mg, K, Fe ve Mn içeriği gereksinimi karşılamak için yeterli miktarda olduğu, bununla birlikte P, Na, Cu ve Zn yetersizliğe neden olduğunu tespit etmişlerdir (Guerrero ve ark. 2012).
Tuzcul bitkilerden Atriplex (Atriplex Dimorphostegia) ve Kochia sindirimi fermentasyonu ve protein sentezi bakılmıştır. İki tuzcul bitkinin asetat ve propiyonatlarında önemli bir fark bulunamamıştır. Kochia tuzcul bitkisin ise bütirat ve valenat kontrasyonu Atriplexten 2 kat fazla bulunmuştur. Atriplex ve Kochia bitkilerinin Kuru Madde ve Ham Protein sindirimi benzer bulunmuştur. Atriplex Organik Madde ve NDF oranları yüksek, Kochia bitkisin ise Protein sentezi ve ADF daha yüksek bulunmuştur. (Riasi ve ark. 2012).
Mevsimsel yem türlerini belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada Atriplex canescens çalı bitkisi merada otlayan keçilerde kullanılmıştır. Özellikle atriplex gibi otsu bitkiler hayvan besleme diyetlerinde önemli bir bileşeni oluşturmaktadır. Atriplex çalı bitkilerinin meraları yeşillendirme amaçlı kullanılabileceği ve hatta yaz aylarında bile yeşil olması keçi beslenmesinde kaba yem olarak değerlendirilme olanağını artırdığını belirtmişlerdir (Melladoa ve ark. 2012).
Meksikada yürütülen bu çalışma, 2 yıl üst üste dört ilçede bulunan 7 noktadan kuru ve ıslak mevsimlerde toplanan bitki örnekleri üzerinde yapılmıştır. Tüm makromineral ve iz elementler her grup içindeki bitkiler arasında önemli derecede farklı bulunmuştur. Kullanılan yem örneklerinin Ca, K, Fe, Mn ve Mg içeriği yetişkin aralığı gereksinimlerini karşılamak için yeterli miktarda vardı; Ancak, P, Na, Cu ve Zn içeriği ise yeterli olmadığını belirtmişlerdir (Juarez 2013).
Bandırma Koyunculuk araştırma istasyonu tarafından yapılan çalışmada çalılardan 3 dönem halinde örnekler toplanmıştır. Çalıların ilkbahar dönemi besin madde içerikleri sonbahar ve kış dönemlerinden yüksek bulunmuştur (Hanoğlu ve ark. 2014).
Geçit kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan çalışmada mevsimsel olarak yaş ve kuru ot verimleri saptanmış, bazı çalımsı bitkilerin koyunlar tarafından tercih edilebilirlikleri belirlenmiştir. Bu otlatma çalışmasında izlenmek istenen tercih edilebilirlik değerlendirilmiş olup, skala hazırlanmıştır. Bu hazırlanan skalada Atriplex canescens sık tercih edilenler arasında ilk sırada yer aldığı belirtilmiştir (Aygün ve ark. 2014).
Yapılan çalışmada mısır samanı, Atriplex nummularia ve Acacia saligna karışımı ile barki kuzularının 70 günlük kuzu performansına bakılmıştır. Otuzaltı kuzuya 4 grup şeklinde besleme yapılmış, 1. Grup kontrol, 2. Grup %70 konsantre + %30 mısır samanı, 3. Grup A.nummularia + A.saligna ve 4. Grup A.nummularia + A.saligna 0,5 g/kg kuru madde hesabına göre beslenmiştir. Sonuç olarak işlenmemiş halofit karışımları performans üzerinde olumsuz etkiye sahip olmadan mısır samanı yerine kullanılabileceğini belirtmişlerdir (Ahmed ve ark. 2015).
Yapılan çalışmada besleme değeri farklı olan yemler koyun ve keçi performansını öğrenmek için kullanılmıştır. Her gruba adlibitum tek yem yonca otu veya Atriplexnummularia verilmiştir. Koyunlarda yonca otu ile beslenenlerin yem alımı ve sindirilebilirliği keçilere daha yüksek olduğunu, keçilerde ise brüt enerji alımı ve organik madde miktarı daha fazla olduğunu bildirmişlerdir. Keçilerin bu tür çalımsı bitkileri daha iyi tükettiğini belirtmişlerdir (Askar R. Ve ark. 2016).
Sonuç
Ülkemizde aşırı otlatma sonucu zarar görmüş meralar ile kurak alanlardaki meraların ıslahında kullanılabilecek olan “ATRİPLEX” türleri ekilebilir alanların dışında çorak ve sorunlu topraklarda yetiştirilmektedir. Uzun süre yeşil kalabilen, kışın yapraklarını dökmeyen bu tür çalımsı bitkiler, aynı zamanda rüzgar ve toprak erozyonuna karşı kullanılmaktadır. Rüzgar erozyonunu önleyerek topraktaki nem miktarını korumakta ve böylece zamanla toprak yapısını olumlu yönde değiştirerek organik madde miktarını ve bitki çeşitliliğini artırmaktadır. Aşırı otlatmaya ve kuraklığa karşı toleranslı olan bu bitkilerin, ham protein ve enerji miktarları da yüksektir. Gerek bölgemizde gerekse Ülke hayvancılığındaki kaba yem sorununu bir nebzede olsa azaltmak için bu tür çalımsı bitkilerin alternatif kaba yem olarak kullanılması gereklidir.
Hayvan beslemede alternatif bir kaliteli kaba yem kaynağı olarak kullanılması, yem değeri düşük, selülozca zengin sap, saman, kavuz gibi kaba yemlerin hayvan beslemede kullanım düzeyini azaltacaktır. Böylelikle birim hayvandan elde edilen verimlerde iyileşmeler gözlenecek ve ülkemizin kaba yem sorununa alternatif bir çözüm sunabilecektir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar devam etmektedir. Ancak Ülkemiz için özellikle kurak-yarı kurak alanlarda, çorak topraklarda ve kaybolmaya yüz tutmuş aşırı zarar görmüş meralarda kullanımı yaygınlaştırılmalı, Orman ve Su işleri Bakanlığı ile ortak çalışmalar yapılmalıdır.
0 notes
negreabsolut · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Salat blanc (Atriplex halimus), també conegut com a «salgada vera», que creix al talús de la riba dreta del Llobregat, davant de Can Comas, al Parc Agrari del Baix Llobregat, el Prat de Llobregat, Catalunya.
1 note · View note
mshtly1 · 3 days
Text
0 notes
spotjardin · 4 months
Text
Le pourpier de mer
Tumblr media Tumblr media
Cultivez du pourpier de mer
présentation
La culture du pourpier de mer est très facile ainsi que son entretien. Son besoin en eau est faible. On l'appelle aussi Arroche marine, Arroche des sables ou bien encore Atriplex halimus. Son besoin en eau est faible. Il est assez rustique puisqu'il peut supporter des températures hivernales de l'ordre de -15° sur des périodes de courte durée. Il s'agit d'un excellent coupe-vent. Sa hauteur atteint 1m50 à 2 mètres. Vous pouvez l'utiliser en massif, en bordure ou bien encore en haie libre ou taillée.
culture
Choisissez-lui un emplacement ensoleillé sur un sol sableux voire poreux, pauvre et surtout bien drainé. Évitez impérativement les sols riches qui ne lui conviennent pas du tout. Sa plantation doit s'effectuer soit à la saison printanière, soit à la saison automnale. Évitez les périodes très chaudes pour effectuer cette opération. Je vous déconseille de le planter pendant la saison hivernale car il s'agit d'un arbuste qui aime trop la chaleur pour se développer correctement. Évitez aussi le mois de novembre si celui-ci est trop froid. Pour une culture en haie assez épaisse, je vous conseille de les planter sur deux lignes en quinconce espacés d'un mètre.
entretien
Pendant la première saison estivale, arrosez-le pour l'aider à bien s'installer. Une fois qu'il est bien enraciné, il se débrouille tout seul. Il résiste très bien à la chaleur et à la sécheresse. Il est préférable de le protéger pendant la première saison hivernale car les jeunes sujets sont moins résistants au froid. En dehors de la suppression du bois mort, le pourpier de mer ne demande pas d'autre entretien. Une petite taille pour lui donner une belle forme est la bienvenue. Cette opération doit s'effectuer à la fin de la saison hivernale.
parasites & maladies
Le pourpier de mer ne connait ni parasites, ni maladies
multiplication
La multiplication du pourpier de mer s'effectue par prélèvement de rejets tout autour de l'arbuste. Il peut également se bouturer à la fin de la saison estivale. Pour cela, prélevez des tiges d'une vingtaine de centimètres de long qui possèdent chacune des feuilles et au moins un œil. Piquez ces dernières dans un mélange de terre, terreau et de sable à parts égales. Elles vont s'enraciner au bout de 8 à 10 semaines.
association
Vous pouvez associer le pourpier de mer avec des plantes pour sol sec, tels l'aspérule, le dionysia, la linaire de petite taille et la mélitte. Vous pouvez associer le pourpier de mer avec des plantes pour sol sec, tels l'aspérule, le dionysia, la linaire de petite taille et de la mélitte. https://spotjardin.fr/2021/02/26/lasperule https://spotjardin.fr/2021/04/21/la-dionysia https://spotjardin.fr/2019/11/27/la-linaire https://spotjardin.fr/2021/03/27/la-melitte Abonnement au site Inscription sur le site : Vous devez vous inscrire sur le site pour recevoir une alerte par mail à chaque nouvel article mis en ligne. Abonnement à la lettre mensuelle D’autre part, vous pouvez également vous abonner à la lettre mensuelle du site. Si vous avez aimé cette publication, n’hésitez pas à le partager sur les réseaux sociaux en utilisant les boutons ci-dessous. Read the full article
0 notes
mustapha42 · 5 years
Text
Orache benefits
Tumblr media Tumblr media
Atriplex halimus
Orache (Atriplex halimus) is a halophyte shrub (which grows in salty ground) 1.5 to 2 m tall from the Amarantaceae family. The leaves are small, petiolate, oval in shape, silver gray in color on both sides. The stems and leaves are covered with small scales which give a velvety appearance. The monoecious flowers, yellowish in color, are gathered in spikes, the male flower…
View On WordPress
1 note · View note
o-craven-canto · 2 years
Photo
Tumblr media
Gods of Salt, or the “““real””” origins of humankind
Might as well post it here directly. (original link, full text under the cut)
« Certainly Nature, when she left the making ⁠Of animals like these, did well indeed, ⁠By taking such executors from Mars; And if of elephants and whales she doth not ⁠Repent her, whosoever looketh subtly ⁠More just and more discreet will hold her for it; For where the argument of intellect ⁠Is added unto evil will and power, ⁠No rampart can the people make against it. » – Inferno, Canto XXXI, 49-57
Consider the following facts:
#1: The Mediterranean Sea loses more water to evaporation than it receives from rivers: it only maintains its level thanks to influx from the Atlantic. Between 6.0 and 5.3 million years ago, in the late Miocene epoch, the closure of the Gibraltar Strait caused the Mediterranean to dry out. This is known as the Messinian Salinity Crisis, and it left vast deposits of gypsum and rock salt. At its apex, this event would have reduced the sea to a few puddles of hypersaline water, similar to today's Dead Sea, surrounded by scorching desert - with temperatures possibly reaching over 40°C due to high pressure. Its islands and peninsulas would have turned to massive mountain ranges up to 5 km tall ([1]). This event ended with the so-called Zanclean Flood, when the Atlantic waters rushed back into the basin, through not one but a series of waterfalls. The overall drop was more than a km, and the discharge of water has been estimated at a thousand time that of the Amazon River ([2]). That's enough to refill the whole Mediterranean in less than 20 years. A sumberged barrier, known as Camarinal Sill, forms the shallowest part of the strait, at only 280 meters below sea level ([3]).
#2: Nevertheless, despite its terrible conditions, the Mediterranean Basin still had enough hospitable land to allow animals to move from Africa to Europe, and vice versa. In fact, the climate, flora, and fauna of Africa and Europe were very similar in the Miocene. Dwarf species of hippopotami and elephants have been found in Cyprus, Crete, Malta, Sicily, Sardinia, the Balearics: all the main islands of the Mediterranean. The lowland-dwellers could have lived along rivers like Po, Rhone, and Nile, which would have cut much deeper valleys.
#3: The Miocene was also a time of great diversity of mammals. In particular, it was the golden age of elephants (which existed in every continent but Australia) and apes (which were even abundant in Europe). European apes included the swamp-dwelling Italian Oreopithecus, 9-7 million years old, which had a pelvis suited for an almost bipedal locomotion ([4]), and hands more capable of precision gripping than those of any living non-human ape ([5]). As for elephants, Primelephas, the likely common ancestor of mammoths and all living elephants, lived in Africa at the end of the Miocene.
#4: Molecular studies place the separation between the lineages of humans and chimpanzees between 7 and 5 million years ago, later than Oreopithecus, and corresponding with the Messinian event. Recent estimates push the divergence backward, even to 10-12 million years ago; however, controversial studies suggest that the two lineages exchanged genes as recently as 4 million years ago ([6]). Clearly the process of separation was more complex than we realized at first, and involved some degree of hybridization between the recent lineages.
#5: The Mediterranean region contains a vast diversity of halophytes, plants than can grow despite high concentrations of salt. Many of these are suitable for human consumption: the oil-rich salicornia (Salicornia sp., eaten both fresh and pickled), the cabbage-like sea kale (Crambe maritima, which grows spontaneously on sandy beaches), the spinach-like sea orach (Atriplex halimus, a close relative of which is grown in India as vegetable and livestock fodder). The argan tree (Argania spinosa) is extremely resistant to both salt and drought, and is prized in Europe and North Africa for its wood and oil. ([7])
#6: The list of Mediterranean halophyte species is actually much wider, but many plants that grow in these conditions are not useful to humans: for example, the Mediterranean beard-grass (Polypogon maritimus), a close relative of oat and wheat, much less nutritious than either. Note, however, that elephants (much more common and diverse in this region in the Miocene) have very low nutritional requirements, and can feed on almost any type of vegetable matter. Now, a key characteristic of the Miocene epoch is a wide spreading of grasslands, replacing the forests that earlier covered most of the globe, triggering a wave of adaptation and diversification among mammals. In fact, between 10 and 5 million years ago, the diet of elephants has switched from leaves to tall grass, a change that can be seen in the shape of their teeth ([8]). Only in the last million years elephants have reverted to eating leaves ([9]).
#7: Until recently, the divergence between humans and chimpanzees had been linked to this event: the ancestors of chimpanzees would have remained in the thick rainforests of West Africa, while humans evolved in the new savannas of the east. This places human evolution entirely in eastern and southern Africa until the last million years or so. This view has been challenged by recent finds. In 2002, the 7-6 million years-old Sahelanthropus tchadensis, a serious contender as common ancestor of humans and chimpanzees, was discovered in Chad, in North Africa. Its foramen magnum suggests an already bipedal pace, as with Oreopithecus ([10]). In 2017, curiously human-like teeth, 7.2 million years old, were attributed to Graecopithecus, in Greece ([11]). Finally, in the same year, 5.6 million years old footprints that clearly show bipedal locomotion were found in Crete ([12]). All of this suggests that the earliest human evolution occurred at first in the Mediterranean region.
#8: The intelligence of elephants is well known. Their brain, over 5 kg heavy, has more cortical gyres than any primate or cetacean, and they might rank in intelligence besides chimps and dolphins ([13]). They form matriarchal herds with extremely strong interindividual bonds and great capacity for cooperation and reciprocal help. They are the only known non-human animals that seem to have ritual behavior related to death ([14]). Pregnant elephants have been observed chewing on leaves of a Boraginacean tree, used to induce labor or miscarriage by Kenyan women ([15]). They can use branches as simple tools, cover water pools to prevent evaporation, and use logs to disable electric fences ([16]). They can recognize themselves in the mirror ([17]), and seem to have artistic inclinations ([18]). Such abilities are especially astonishing in view of such an energy-poor diet. Yet we have seen that their diet was very different in the latest Miocene - that there are plants that grow in the Mediterranean region, could be eaten by ancient elephants, increased in diversity at that time, and are closely related to our food crops.
#9: The elephants' trunk is a dexterous organ of manipulation, capable of handling single seeds and inspecting delicate bodyparts like eyes. Nevertheless, having only one grasping organ could be a handicap for an active tool user (the two fingerlike tips are unique to the African species, and probably didn't exist in Miocene elephants). The trunk can lift loads of hundreds of kilograms, but it's poor at grasping large objects, and can only wrap around them. In comparison, the hands of apes are much more versatile, especially after the innovation we have seen in Oreopithecus. In addition, the same amount of food that sustains an elephant with its single trunk can support not two, but several ape hands - especially since high-energy primate food can pack nourishment in a much smaller mass, even when inedible to elephants. #10: African elephants in reserves readily initiate contact with humans, often forming long-lasting individual bonds, and often prefer to interact with humans than with other animals of their environment. Many of these elephants appear more relaxed and at ease near humans than near even other elephants. This effect has been documented in species with a long history of domestication by humans, such as dogs and horses. ([19]).
Let's place everything together. Six million years ago, near the end of the Miocene epoch, the natural closure of the Gibraltar Strait turned the Mediterranean Sea into a salty desert. The few inhabitable spaces provided a safe passage between Africa and Europe for many species; elephants and apes, which had been increasing in diversity for all the Miocene, were among them.
The depths of the new Mediterranean basin, on the other hand, were a hellish environment that must have forced many species into desperate adaptations. Many plants learned to grow in sand, long before the Sahara became a desert, with concentrations of salt that would kill most others. Elephants, we've seen, are good at finding and storing water, using tools to prevent evaporation from reserves. They must have evolved their characteristic intelligence to deal with the unique challenges of the Mediterranean Basin. Like the Khoisan hunter-gatherers of the Kalahari desert (or for that matter the earliest Homo sapiens) they needed advanced problem-solving skill, good memory, and the ability to cooperate and trust each other. Their eventual solution to ensure themselves a food supply in the great basin was agriculture. Many Mediterranean halophytes are edible even in the seed- and fruit-focused human diet; but the sapient elephants of the Miocene could feed even on simple grass. Cereals like Polypogon - which are, after all, nothing more than especially nutritious grass - must have been a blessing. Perhaps they were even selected artificially to tolerate more saline soils, as could have been the precious argan tree.
Still, the burgeoning elephantine civilization was slowed down by their sluggish reproduction and by their limited capacity for manipulation. The trunk was very effective, but every elephant could only hold one thing at a time. They must have experimented with many forms of animal labor (as well as hydraulic, etc.), but none of the many animals of their region could help them handle objects, make cheap craftwork, or operate machines. Eventually, they started working with apes. Maybe they took a sample of Oreopithecus descendants or Graecopithecus from the northern highlands. They were clever animals, forged by the same cruel environment, capable of understanding gestures and executing simple orders. They wouldn't take away the hard leaves and grass of their masters, but they would eat almost anything else (to the elephants, the ability to digest meat must have seemed extremely precious). They had hands: two hands to grasp a broad object without handles, to scatter seeds on a field, or to hold hammer and chisel in the making of a triumphal arch. So the elephants found themselves ruling over a vast caste of small, nimble, infinitely versatile slaves. Surely they must have tried to enhance them through selective breeding, as humans did with dogs and horses, creating features similar to the short jaws and small teeth of humans, or the peaceful countenance of bonobos. Their genes still bear traces of closely related lineages being interbred. They certainly encouraged a bipedal gait, so that the precious hands remained always free. With ape-servants so common and useful, crawling all around like living robots, elephants must have had little incentive to improve their technology further.
Remember the air at the bottom of the Basin was very thick: it's likely the elephants were specially adapted to breathe it, and would feel much discomfort outside of their cradle. They never ventured beyond what today is the coastline of the Mediterranean, which must have looked like impassable mountains to them. However, they could have sent their servants in exploration on the great islands: leaving, for example, the mysterious footprints of Crete. The proboscidean rulers probably didn't have much more concern for their primate slaves than humans have for cows in a slaughterhouse. Even though they couldn't eat them, they could still fashion their skins and bones into precious objects; sacrifice them to elephantine gods atop of a ziggurat raised by their work; make them fight in blood games or proxy battles; use them for carnal gratification or for medical experiments. The different proclivities of humans, bonobos, and chimpanzees can be understood as specialization for such tasks. We can only wonder what the apes could understand of their condition.
The civilization of elephants had 600,000 years to develop between the Messinian Crisis and the Zanclean Flood: thrice the age of our own species. Certainly they studied in depth their secluded world. As the sea level started to increase on the Gibraltar Strait, they would have probably predicted the danger, and built a massive dam to block the way of the Atlantic waters. Maintaining this dam must have been the highest priority. But there were certainly those who didn't believe this looming danger. And in the end the central sin of the elephantine empire must have caught up to them. What could have distracted the elephants from preserving the Mediterranean Basin as they found it? Probably action from those who had nothing to lose from utter destruction - such as ape-slaves who had finally crossed the threshold of self-awareness. Or rather a preemptive action from those who feared a revolt more than their own annihilation? Some kind of sabotage action, perhaps, that ended a millennia-spanning history by breaking down the great dam, letting the ocean pour into the Basin with an unimaginable catastrophe, and turn it back into a sea.
Some survived, both apes and elephants. They must have been few, perhaps outcasts that had fled, or had been exiled, to the outer highlands. Gradually they accustomed themselves again to the thin air (maybe this didn't even require evolutionary adaptation, just individual assuefaction; but the lords below were used to comfort...). Some were stranded on the new islands, and became the dwarfs of Cyprus, Crete, Sicily. The others scattered into the wilderness of Africa and Europe. Without the infrastructures of the submerged empire, unprepared for the different environment outside, they were unable to rebuilt their civilization. Most of them had been poorly inserted in society, and their intellective faculties weren't the highest, either as a cause or a consequence of their isolation. Alone, they reverted to wild animals, and became gentler than they ever had been when they were civilized beings. They still retain the vestigial skills of artists and doctors; they still mourn the death of their kin. The surviving apes, now free, wandered back into the heart of Africa, passing through Chad. Some found shelter in the jungles of Congo and Nigeria, others in the savannas of Kenya and South Africa, that perhaps reminded them of the flat lands where they were bred into their new shape.
Five million years after that unimaginable disaster, silt has covered all the ruins on the Mediterranean seafloor, and the "domesticated apes" have left Africa in three waves of migration. Now they control the world, from coastlines to mountains, they remake its land into cities and farms, and they hold in their power the fate of the distant descendants of their ancient masters. It remains to be seen whether they will choose to be merciful or vindictive. Aren't five million years enough to expiate any sin?
53 notes · View notes
daykmnryj · 3 years
Photo
Tumblr media
Atriplex Halimus at Dubai Expo
0 notes
conservandum · 6 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
Famille: CHENOPODIACEAE
Genre: Atriplex
Espèce: halimus
Nom français: atriplex / arroche halime
Multiplication: Division de rejet
(Arbustes #2)
0 notes
jardineriaon · 6 years
Photo
Tumblr media
Orgaza (Atriplex halimus)
Si vives cerca del mar no podrás poner según qué plantas. Pero eso no significa que no puedas tener de muy bonitas, como la que se conoce como orgaza. Esta es un maravilloso arbusto que resiste la salinidad, la brisa marina, y los insectos que causan plagas. Con ella, no vas a tener que pr...
Sigue leyendo en https://www.jardineriaon.com/orgaza.html
0 notes
iluvalgarve · 7 years
Photo
Tumblr media
Vermutlich Strauch-Melde (Atriplex halimus); Luz (Lagos), Portugal (208) from Chironius http://ift.tt/2DmH1HV
0 notes
eurekamag--com · 7 years
Text
Rooting cuttings of saltbush (Atriplex halimus L.)
http://dlvr.it/P73VPd
0 notes
eurekamag--com · 7 years
Text
Rooting cuttings of saltbush (Atriplex halimus L.)
http://dlvr.it/P6nlxN
0 notes
eurekamag--com · 7 years
Text
Rooting cuttings of saltbush (Atriplex halimus L.)
http://dlvr.it/P6fkyD
0 notes
mustapha42 · 10 years
Text
Atriplex halimus et ses bienfaits … (G'taf) en arabe.
Atriplex halimus et ses bienfaits … (G’taf) en arabe.
Mustapha l’auteur
Atriplex halimus est un arbrisseau halophyte (qui pousse en terrain salé) de1,5 m à 2 m de haut de la famille des Amarantacée.Les feuilles sont petites pétiolées de forme ovale, de couleur gris argenté sur les deux faces. Les tiges et les feuilles sont recouvertes de petites écailles qui donnent un aspect velouté. La Fleur mâle à cinq tépales et la femelle à deux pré feuilles…
View On WordPress
0 notes