#Art yakıcı
Explore tagged Tumblr posts
Text
TF6000 Motorun KullanIm AlanlarI Nelerdİr?
TF6000 Motorun Farklı Modelleri Var mıdır?
TF6000 motoru, geniş bir uygulama yelpazesiyle çeşitli endüstrilerde kullanılmak üzere tasarlanmış çok yönlü gaz türbinli bir motor modelidir. Bu motor özellikle havacılık, denizcilik, enerji üretimi, doğalgaz depolama gibi sektörlerde etkili bir güç kaynağı olarak öne çıkar. Deniz taşımacılığında gemi motorları olarak, hava araçlarında da motor olarak, enerji santrallerinde jeneratörlerde, kullanılarak geniş bir kullanım alanına sahiptir. Dayanıklılığı, performansı ve çok yönlülüğü ile TF6000 motoru, havacılık öncelikli olmak üzere farklı endüstriyel ihtiyaçları karşılamak üzere tasarlanmış bir motor modelidir. TF6000 motor hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için https://tei.com.tr/tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.
TF6000 Motor Teknolojisindeki Yenilikler Nelerdir?
TF6000 motoru, çeşitli ihtiyaçları karşılamak üzere farklı türevleri ile birlikte sunulacaktır. Bu modeller güç kapasitesi, boyutlar ve özellikler açısından farklılık gösterecektir. Daha küçük güç ihtiyacına sahip kullanımlar için 6000 libre kuru itki üreten TF6000, art yakıcı konfigürasyonuyla birlikte 10 bin libre itki üretecektir. TF6000 motor ailesi ileride müşterilerin spesifik ihtiyaçlarına göre özelleştirilecek, bu da farklı sektörlerde ve uygulamalarda kullanılmasını kolaylaştıracaktır. Bu çeşitlilik TF6000 motorunun geniş bir pazar segmentine hitap etme yeteneğini artıracaktır. TF6000 motoru gaz türbinli motor teknolojisindeki son yenilikleri bünyesinde barındıran bir motor modelidir. Bu motor yakıt tüketimini optimize eden ve verimliliği artıran bir tasarıma sahiptir. Bu, motorun kullanıcısı olacak platformların daha düşük yakıt maliyetleriyle daha uzun mesafeler kat etmesini sağlayacaktır. Motorun daha hassas bir şekilde kontrol edilebilmesi için gelişmiş elektronik kontrol sistemleri kullanılacak olup bu sistemler de yine TEI tarafından geliştirilecektir. Bu sistemler, motorun performansını optimize edecektir.
Tei.com.tr
0 notes
Text
Art yakıcı ve AESA radarlı Bayraktar Kızılelma uçuşa geçti!
Türkiye’nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma, geliştirme sürecinde önemli bir aşamayı daha geride bıraktı. Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen Kızılelma’nın üretim prototipi, 25 Eylül 2024 tarihinde Tekirdağ Çorlu’da gerçekleşen ilk uçuş testini başarıyla tamamladı. Üçüncü üretim prototipi olan TC-ÖZB3 kuyruk numaralı uçak, yer testlerini başarıyla geçtikten sonra…
View On WordPress
0 notes
Text
Neden Bazı Savaş Uçaklarının Kuyrukları Ateş Saçar?
Neden Bazı Savaş Uçaklarının Kuyrukları Ateş Saçar?
Bir ülkenin hava kuvvetleri sadece iyi işleyen kuruluşlar değil, aynı zamanda iyi pazarlanan kuruluşlardır. Yeni başlayanlar için, çok güçlü uçakların yer aldığı tırnak yedirten sekanslara sahip filmlerin sayısı hiç de az değildir. Bir de yönetim organları tarafından desteklenen hava gösterileri ve fuarlar vardır. Bu tür etkinlikler insanları eğitmeyi ve silahlı kuvvetlere olan inançlarını…
View On WordPress
0 notes
Text
"nasıl da rahatlıkla yalan söylüyor." diye düşündü. -kökünüze kibrit suyu... -
stefan zweig
fotoğraf; derya cenikli
#yeşildenizironisi#tumblr#fotoğraf#artphotography#photography#art#sanat#kare#kitap alıntıları#kitaptavsiyesi#kitapönerisi#gökyüzü#books#yakıcı sır#stefan zweig#edebiyat
7 notes
·
View notes
Video
youtube
Klasik Türk Müziği'nde 40 Makam ve Manası: Türk musikisi makamlarının insan üzerinde fiziki, psikolojik, duygusal etkileri olduğu yaklaşık bin yıldan beri düşünülmektedir. Makamların duygular, organlar, gezegenler, burçlar, dört element ve dört hılt ile ilişkileri, Farabi, İbn-i Sina, Ebu Bekir Râzi, Hasan Şuuri, Hekimbaşı Gevrekzade Hafız Hasan Efendi, Haşim Bey gibi alimler tarafından tasnif edilmiştir.Bu tasniflerden derlenen bilgilere göre müzik terapide kullanılan başlıca makamlar ve etkileri videodan görülebilir.
Makamlar; belirli bir duyguyu, düşünceyi, anlamı simgeleyen, her biri ayrı karaktere, renge, özelliğe sahip müzik renkleridir. Aşkı bildiren ses yollarıdır.
Makamlar 3'e ayrılır. 1- Garami Makamlar: Aşk makamlarıdır bunlar. Rast, Hüzzam, Hicaz, Hüseyni gibi.
2- Uhrevi Makamlar: Sonsuzluğu çağrıştıran, dini makamlardır. Segah, Saba, Mahür gibi.
3- Tasviri Makamlar: Evreni ve iç dünyamızı gösteren makamlardır. Nihavend, Acemaşiran, Hicazkar gibi. Usül: Aşka eşlik eden şevk yollarıdır. Ritmdir. Her usül bir iş yapış tarzına, bir yürüyüş şekline denk gelir. Melodilerin içinde döküldüğü kalıplar gibidir. Usülün temeli 2 farklı vuruştur. 1- Düm: Kuvvetli, tok bir ses vardır. Davulun tokmağının çıkardığı sestir. 2- Tek: Daha ince ses verir. Davulun ince çubuğunun çıkardığı sestir.
Tasviri: 1- Acemaşiran: Yaşam Coşkusu. "Bir Acem oldu Aşiran perdesinde nağme-saz. Bu makamı dinleyenler buldu gayetle ruh-nüvaz." | “Acem makamı Aşiran perdesinde nağmeler verdi. Bu Acemaşiran makamını dinleyenlerin ruhları ferahladı.“
2- Sultaniyegah: Gece Mutluluğu. "Eyledik bezm-i tarabda fasl-ı Sultaniyegah Nazeninim hoşlanıp etti bize bir nim-nigah." | “Neşeli bir mecliste Sultaniyegah faslı yaptık. Bu makamdan birçok eser söyledik. O nazlı sevgilim de bu meşki pek beğendi. Bana şöyle göz ucuyla bakıp beğenisini gösterdi.“
3- Ferahfeza: Mutluluk Veren Lütuf. "Bu nigah-ı iltifatın aşkıka Ferahfeza. Gel diriğ etme nigah-ı lütfunu ey bi-vefa" | "Ey sevgili aşkına iltifat eden tebessüm eden bir bakışın onun rühunu açar. Ferahlık verir. Ey vefasız, gel de o lütuf bakışını benden esirgeme."
4- Şedaraban: Aşkla Güzelleşmek "Dinlese Şed-arabanı Araban'dan bir kez Terk ider mamelikin gayro Hicaz'a gitmez." | "İnsan Araplar'dan Şed-araban makamını bir dinlese. O Hicaz memleketini terk eder, daha da dönmez."
5- Kürdilihicazkar: Yakıcı Hüzün "Dün geve fasl-ı Hicazkar'ı teganni eyledik. Doymadık, tekrarını dilden temenni eyledik." | "Dün gece Hicazkar faslını söyledik. Doymadık, bir daha söylemeyi istedik."
6- Hicazkar: Aşkta Sebat 7- Nihavend: Aşk Sevinci "Neş'esi Rümi Nihavend'in gönülde ber-karar Meclis-i ehl-i tarabda bu makamın zevki var." | "Bu Nihavend makamının neşesi gönülde daima yaşar gider. Sevinçli insanların sohbetlerinde bu makamın zevki vardır."
8- Neveser: Gönül Ferahlığı "Dinle canım zevkine bir Dilküşa'dır Nev-eser Hüsn-i te'siri gönüllerde uzun müddet gezer." | "Neveser makamı gönül açandır. Makamın güzel etkisi gönüllerde uzun süre kalır."
9- Acemkürdi: Lütfedilen Mutluluk "Bezmimiz mutrib ile hayret-feza-yı bezm-i Cem Dinle ey şüh, Acemikürdi'dir işte bu nagam." | “Sazendeler geldi. Sohbet meclisimiz, aşk meclisimiz efsanevi Cem'in meclisi gibi hayretler veren bir güzelliğe kavuştu. Ey güzelim dinle, bize bu nağmeleri bahşeden Acemkürdi makamıdır."
10- Muhayyer: Ayrılık Feryadı "Nideyim, ister darıl, ister barış ey gonca gül. Sen Muhayyer'sin, feragat eylemez senden gönül." | "Sevgili muhayyerdir, aşkına her şeyi yapabilir. Sevgili darılsa da, barışsa da elbette aşıkın şikayeti olamaz. O sevmeye devam edecektir. Çünkü hür olan sevgili, esir olan kendisidir." 11- Hisar: Sevgilinin Nazı "Mah-i tab olsun cihan, zevk eylesin üftadeler. Naz ile ey meh buyur, semt-i Hisar'ı kıl meker." | "Bütün dünya dolunayla ışısın, aşıklar zevk etsin. Ey ay yüzlü sevgilim, sen de gel Hisar semtine, orayı yer edin."
12- Şehnaz: Sevgilinin Güzelliği "Lutfedip bezme gel, revnak ver efendim naz ile Mutrib agaz eyledikçe, nağme-i Şehnaz ile." | "Ey sevgili, lütuf et nazınla da olsa şu meclisimize bir güzellik kat. Çünkü bak, sazendeler Şehnaz makamından nağmeler çalıyorlar."
13- Ferahnak: Bahar Neşesi "Ol güzel cayi Feraknak istemiş üftadeden. O da bahsetmiş o şüha meclis-i amadeden." | "O güzel sevgilisinden ferah bir mekan istemiş. O da güzele kendisini bekleyen meclisten, baş başa kalacakları yerden bahsetmiş."
Uhrevi: 14- Şevkefza: Hüzün İçinde Lütuf "Şerefza'dır efendim iltifatın aşıka. İhtiyacı aşıkın yok başka türlü saika." | "Ey sevgili efendim, şu aşıka iltifatın, lütfun elbette beni şevke getirir. Benim tek ihtiyacım da zaten bu şevktir."
15- Süzidil: Gönül Yangını "Yandı nağmenle cihan hep, yalınız bir ben değil. Ser-te-ser aşk ehline oldu nihayet Süz-i dil." | "Senin nağmenle sadece ben değil, bütün dünya yandı. Bu makam baştan başa bütün aşıkların gönlüne ateş düşürdü." 16- Çargah: Aşkta Yok Olmak "Bezi eder gah bir nigah-ı yare mal ü canını. İstemez üftade-i na-çar gah ihsanını." | "Çaresiz aşık, yeri gelir sevgilinin bir bakışı için malını, canını feda eder. Bazen de sevgilinin hiçbir ihsanını istemez."
17- Dügah: Derdin İçindeki Derman "Ettiği çün aşk ile sübn u mesa feryad ü ah. Oldu ey çeşm-i gazalim perde-i ahım Dügah." | "Ey ceylan gözlüm! Sabah akşam aşk sebebiyle inlediği için, ahımın perdesi dügah makamına döndü."
18- Bestenigar: Sevgiliye Hasret "Kim olursa şevk ile beste nigarın zülfüne. Muntazır olsun heman va'd-i vuslatın hulfüne." | "Kim şevk ile sevgilinin zülfüne bağlanırsa kavuşma vaadinin gerçekleşemeyeceğini baştan bilsin."
19- Süzidilara: Ateş Saçan Aşk "Mıtrıba, mecliste her bir nağme ateş-feşan. Aşık-ı bi-çareye Süz-i dilaradır heman." | "Ey saz çalan dostlar! Şu aşk meclisinde her bir nağme ateş saçıyor. Bunu dinleyen çaresiz aşık için bütün o nağmeler gönlü süsleyen ateşlerdir."
20- Rast: Sevincin Zirvesi "Kavli de kaddi gibi rast olsa ger ol mehveşin. Hiç bükülmezdi beli üftade-i hasretkeşin." | "O güzel sevgilinin boyu gibi sözü de rast olsaydı, yani düzgün olsaydı şu hasret çeken aşıkın beli böyle bükülmezdi."
21- Mahir: Sevincin Zirvesi "Her ne dem ol işvebazın nağmesi Mahür olur. Sabr u takat aşık-ı mihnetkeşandan dür olur." | "Ne zaman o cilveli sevgilinin nağmesi Mahür olur, dikçe olur, sıkıntılar çeken o aşıkın sabır ve kuvveti kalmaz."
22- Acem: Ruh Yüceliği "Zülfünü tasvir içün gelseydi Behzad'ı Acem. Aczile titrerdi destinde görünce kıl kalem." | "Ey sevgilim, sen o kadar güzelsin ki senin zülfünü İranlı efsanevi ressam Behzad çizmeye çalışsaydı, o güzelliğini görür görmez elindeki ince kalemi titremeye başlardı."
23- Isfahan: Aşka Feda Olmak "İttifaka seyreden ol mehveşi derdi heman. Sürme-i çeşm-i siyahına fedadır Isfahan." | "O ay gibi güzeli seyredenlerin hepsi şöyle derlerdi: Onun siyah gözlerinin sürmesine Isfahan şehri feda edilir."
24- Büselik: Aşk Sırlarını Açmak "Büselik ile ol mehr çıtlasa mıtrıb razını. Arttırır gittikçe bezm-i meyde ol şeh nazını." | "Saz çalan, sırrını Büselik makamıyla o sevgiliye çıtlatsa, şarap meclisinde o güzel nazını giderek arttırır."
25- Hicaz: Aşktan Yanmak "Gerçipek esmer olur ruhsar-ı mahlüb-i Hicaz. Nağmesin güş eyleyince yanmayan gayetle az." | "Hicaz güzelinin yüzü gerçi pek esmerce olur, ama onun nağmesini duyup da yanmamak elde değildir."
26- Segah: Sonsuzluğa Çağrı "Verse ol meh bende-i gamharına bir büse gah. Perde-i ahım benim olmazdı böyle bir Segah." | "Eğer o güzel şu gam yiyen, kederli aşıkına bir büse verseydi, benim de ah çektiğim perde böyle Segah olmazdı."
27- Müstear: Dünyaya Susmak, Ötelere Konuşmak "Kimden ahz ettin, ne olsun böyle bigane eda. Öyle tavr-ı Müstear ey şüh layık mı sana." | "Sen bu umursamaz tavrı kimden aldın? Ey güzel, böyle beni görmezden gelen tavrın hiç sana yakışıyor mu?"
Garami:
28- Saba: Sonsuzluk Esintisi "Gayri sen de ol biraz bülbül-i gönlüm hamüş. Vasfını ol goncanın bad-ı Saba'dan eyle güş." | "Ey gönül bülbülüm sen de gel biraz sus. Çünkü o güzel gonca gibi olan sevgiliyi bak Saba rüzgarı zaten övüyor. Sus da onun söylediklerine kulak ver biraz."
29- Eviç: Yücelik "Ol hüma-pervaze evc-i vahşet olmuşken mekan. Dinlese saz-ı dili agüşum eyler aşiyan." | "O Hüma gibi uçan sevgiliye yaban dünyasının zirvesi mekan olmuştur. Ama o gönlümün sazını bir dinlese hemen gelir kucağımı yuva yapardı."
30- Yegah: Aşk Suskunluğu "Cevr-i pey-der-pey ile şimdi, aşık-ı zarın sesi. Çıkmaz oldu, akıbet indi Yegah'e perdesi." | "Aşığın inleyen sesi (sevgilinin) art arda gelen zulmü ile artık çıkmaz oldu, sonunda perdesi yegah makamına indi."
31- Nikriz: Aşkın Verdiği Cesaret "Halka-i meclisde Nikriz eylesse ol meh heman. Sabr u samanın olur benden girizan nagehan." | "O ay yüzlü güzel mecliste hemen Nikriz makamından bir şeyler okusa, birden sabır ve kudret benden uzaklaşır."
32- Suzinak: Aşkın Verdiği Cesaret "Nağme-i hünyagerle oldu sabrım çak-çak. Güş edince yandı tekraren bu cism-i Süzinak." | "Kanlar akıtan nağme ile sabrım paramparça oldu. O nağmeyi bir daha işitince zaten yakıcı olan, yanmakta olan cismim yeniden yandı."
33- Neva: Sevgiliye Çağrı "Meclise gel, ben zarı bekletme aman ey gonca leb. Vasf-ı hüsnündür Neva'yı mürg-i dil her zer rüz ü şeb." | "Ey gonca dudaklı sevgilim, şu üzgün sevgilini bekletme yanımıza gel. Her gece gündüz gönül kuşumun nevası, sesi senin güzelliğini anlatmakta."
34- Uşşak: Aşkın Verdiği Şevk "Sanma Uşşak'ın bu heman bende-i azadedir. Ariz-i gülgununa zülfün dahi dildadedir." | "Senin aşıkların sanma ki azaad edilmiş kullarındır, onlar daima senin kölendir. O al al yüzüne sen de vak gör ki, kendi zülfün, saç perçemin bile o yanağa aşık olmuş. Çünkü o gül renkli yanağının üzerine düşmüş, hiç oradan ayrılmıyor."
35- Beyati: Aşkın Verdiği Şevk "Mutriba sevdasını halkın, Beyati tazeler. Ateş-i aşkı devam-ı şevk ile yelpazeler." | "Ey sazende! Halkın sevdasını beyati makamı tazeler. Aşkın ateşini arzunun devamı ile yelpazeler.”
36- Karcığar: Mutluluğu Arayış "Bir sada-yi dil-nüvaz ile okunsa Karcığar Kalbine gam-didenin elbet meserretler yağar." | "Hakkı verilse, Karcığar nağmesini işiten kişinin ağlayan gözlerine sevinçler dolar."
37- Hüseyni: Aşk Ağıtı "Pestten eyler niyazı, saydı çün ol dilberi. Dil bulup ruhsat, Hüseyni'ye çıkardı işleri." | "O dilbere saygı gösterdiği için yalvarıp yakarmasını pes sesinden dile getirir. Gönülden izin alıp söylemek istediklerini hüseyni makamına çıkardı." 38- Gerdaniye: Aşk Çilesinden Şikayet "Perde-i pestten nezaketle o meh çok iş yapar. Fasl-ı Gerdaniye'de uşşak-i zare dik çıkar." | "O sevgili ne oyunlar oynuyor! Alttan alıyormuş gibi bana çok işler yapıyor. Gerdaniye makamına geldiğinde ise gözü yaşlı aşıklarına sert çıkıyor."
39- Hisarbüselik: Tatlı Buseler "Sevdiğimden dün Hisar'da Püselik etdim reca . Döndü va'dinden o dilder etmedi ahde vefa." | "Dün Hisar'da sevgilimden bir öpücük istedim. Sevgilim önce söz verdi, ama sözünde durmadı, beni öpmedi."
40- Hüzzam: Parlak Hüzün "Sazın al ağuşa mızrabın ile del sinemi. Nağme-i Hüzzam ile def eyle gönlümden gamı." | "Ey sevgili! Sazını kucağına al, mızrabın ile sinemi del. Hüzzam'ın o yakıcı nağmeleriyle gönlümdeki gamı, kederi kov gitsin."
2 notes
·
View notes
Photo
- Şehirde esrarengiz bir gaz yayılmaya başlar. Bu gaz; kör edici, deri ile temasda yakıcı bir gazdır. Yong-nam annesinin doğum gününde bu olaya ailecek yakalanır. O bir dağcıdır. Tırmanma yeteneği onu ve Eui-joo ‘yu kurtaracaktır. Aksiyonu ve heyecanı düşmeyen bir film. 40th Blue Dragon Film Awards ödüllerinde: Best ActressIm Yoon-ah Best New Director Lee Sang-geun Technical Award Jin Yul-yun (Stunts) 28th Buil Film Awards Most Popular Actress Im Yoon-ah
4th International Film Festival and Awards Macao Asian Stars Up Next Award Im Yoon-ah
4th Asia Artist Awards Best Artist Award, Actress (Movie) Im Yoon-ah
20th Women in Film Korea Festival Best New Actress Im Yoon-ah
18th Korea First Brand Awards Female Movie Actress Im Yoon-ah
ödüllerini kazandı. Aynı zamanda 2020 yılında yapılması beklenen 25th Chunsa Film Art Awards ‘da birden fazla ödüle aday.
4 notes
·
View notes
Text
En Detaylı Havacılık Terimleri Sözlüğü
En Detaylı Havacılık Terimleri Sözlüğü
Air To Surface = Havadan Karaya Airbrush = Hava Püskürtmeli Hava Tabancası Aileron = Eleron, Yatırgaç Airfoil = Kanat profili Airworthiness Directive = Uçuşa Elverişlilik Direktifi Aeroelasticity = Aeroelastisite Aerospace = Havacılık ve Uzay Armed Forces = Silahlı Kuvvetler After-Burner = Art Yakıcı, Art Yanmalı Armoured = Zırhlı Aspect Ratio = Açıklık Oranı Aerodynamic Center = Aerodinamik…
View On WordPress
0 notes
Text
Basit Midir, Hayat!
Hayat basite indirgeniyor. Tümden, doğrudan ve hiçbir aksaması olmaksızın yıkımın tüm afaki yollarında yürümeye devam diyen bir muktedirin elinde hayat oyuncak kılınıyor. Ne olan biten sorgulanıyor, ne muktedirin nerede dur diyeceği kestiriliyor. İçte içeriye olanla, dışa verilen, dışta var edilmiş kötülüğün birlikteliğinde bir uzam kesintisiz çukurun bizzat ta kendisi kılınıyor. İtaat edeceksiniz, ram olacaksınız, biat edeceksiniz diye cümleleri art arda kurabilen yazar müsveddesinin, dünün devletini var etmiş bir akıma karşıtlığından ol virüs kadar tehlikeli ayrıştırma hallerinde iki gıdım canından gayrısı olmayan, kalmayan tüm insanlara reva görülenlere bir ülkede yaşam hakkı tırpanlanıyor. Bildiğiniz gibi değil!
Anlatmaya çalıştığımız günün yirmi dört saatinin her birisine apayrı yıkımlar sığdırmaya hala inatla devam diyen muktedirin vahşetidir mesele. Bir yirmi dört saatlik zaman arasını yerle bir etmekte beis görmeyenlerin bir ülkeyi değil bariz bir çukuru güncellemesinin hal ve istencinin yıpratıcılığıdır mesele. Al gülüm ver gülüm muktedir ve avanesinin ortalara serdikleri tavırlar, birbirinin kopyası kılınmış cerahat güzellemelerinin yakıcı halidir soru, sorun, mesele. Biteviye bir toprak parçasındaki hayata karşıtlığın düpedüz bir siyasetin ta kendisi kılınmasının utancıdır mesel. Madun siyasetin tümden çürüten, kıyan, zayiatlara hiç doymayan suretinin ortaya serdiği haller toplamına veryansın edilmemesidir mesele. İş bu sahadaki teslimiyetçiliğin / bütün bu cehennemi hale olan bağların kesintisiz kılınıp yeniden ve yeniden imal edilmesinin sorunudur hayatın konulduğu hal. Böylesinden bir yer bir yurt tahayyülünü hala sözünün edilmesidir sorun / sorgulanması elzem olan. Artık aralıksız yıkımlarla yönünü belirleyen, gün geçiren bir sahada oyuncak değildir hayat, bu kadar kesin olana karşıtlığın cüretini sorgulamak ne zamandır, hangi zaman?
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Diyarbakır 2017 Newroz'una katılırken öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut'un katil zanlısı polis Y.Ş. hakkında, "olası kastla öldürme" suçundan açılan davanın 12’nci duruşması, Diyarbakır 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya sanık ve avukatı ile Kurkut ailesi avukatları Mehmet Emin Aktar, Cihan Aydın, Serdar Çelebi, Sidar Avşar, Mehmet Öner ve Muhlis Oğurgül ile Kurkut’un ağabeyi Cihan Kurkut katıldı.
Savcı, 10’uncu celsede sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarlayarak, “Olayın Diyarbakır’da Newroz kutlamalarının başlamadan önce meydana gelmiş olması, bölgenin terör konusundaki hassas durumu, maktulün polisin ihtarına ve ihtar atışlarına rağmen durmayarak kontrol noktalarını aşmış olması, güvenlik güçlerinin aklına muhtemel bir terör saldırısı riskini getirmiş ise de incelenen görüntü kayıtlarında ve alınan uzmanlık raporlarına göre maktulün üzerinde sadece kot pantolon ve elinde bıçak oluşu gözetildiğinde sanık savunmaları ve tanık anlatımlarına göre maktulün ‘gelin ulan öldüreceğim patlatacağım’ şeklindeki sözleri üzerine sanığın silahı ateşlemesi şeklinde gelişen olayda maktulün yarı çıplak olması nedeniyle üzerinde patlayıcı olmayacağını mesleki bilgi ve tecrübeyle öngörmesinin kendisinden beklendiği, yine görüntü kayıtlarında maktulün elinde bıçak ile görevli polislere ya da alanda bulunan vatandaşlara herhangi bir saldırı teşebbüsünde bulunmadan rastgele alanda hareket ettiğinin anlaşıldığı, buna rağmen alanda görevli başkaca polisler tarafından havaya ateş edilmesine ve alanda görevli polis sayısı da gözetildiğinde maktulün vurulmadan etkisiz hale getirme ihtimali varken, sanığın öldürme kastı olmaksızın ve mesleki bilgi ve tecrübe ile yerden sekebilecek merminin maktule isabet edebileceğini öngörmesi gerekirken, maktulün ayaklarına doğru ateş ederek etkisiz hale getirmeyi amaçladığı ancak adli tıp raporunda da belirtildiği gibi yerden seken merminin maktule isabet etmesi olayında sanığın ve görevli diğer polis memurlarının sözlü ve ateşli uyarılarına direnen maktulü etkisiz hale getirmek için kademeli olarak silahla ateş etmesi yasa gereği ise de polis vazife ve salahiyet tüzüğünün 17. Maddesinde belirtilen suçlunun öldürülmekten ziyade yaralı olarak yakalanmasına ilişkin hükme gerekli özenin gösterilmediği…” gerekçesiyle, sanığın olay anındaki durumu ve atış sayısı dikkate alındığında aşırılığa kaçarak silah kullanıldığına dikkat çekerek, sanığın “Bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıldan 9 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Kurkut’un ağabeyi Cihan Kurkut, delillerin ortada olduğunu belirterek, adil yargılama talebinde bulundu. Mütalaaya katılmadıklarını söyleyen avukat Mehmet Emin Aktar, “Savcı bir kaza oldu diyor. Bunu kabul etmiyoruz” diyerek, duruşmaya gelen bilirkişi raporlarına değindi. Gazeteci Abdurrahman Gök’ün fotoğrafları olmasaydı, bu yargılamanın da yapılmayacağını ifade eden Aktar, “Vali ‘canlı bomba’ dedi. Abdurrahman Gök’ün fotoğrafları ile mızrağın çuvala sığmadığı görüldü” diye konuştu.
Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Kemal Kurkut vurulmadan önce yaşananları anlatarak, “Olay yerinde sadece TOMA ve poliste silah var. En son yapılması gereken işlem, polisler ilk olarak silahlarına dadanıyorlar. Valilik açıklaması canlı bomba olduğuna dairdi ama o açıklamayı valilik sitesinde görmedim. Herhalde kaldırmışlar. Bu soruşturmayı başından sonuna sanırım mesai arkadaşı olan ve Terörle Mücadele tarafından yürütüldü. Sanık olaydan 25 gün sonra silahıyla emniyet müdürlüğüne saat 11.40’da teslim oldu. Aynı gün garip bir şekilde, sanık akşam saatlerinde başka seri numaralı bir silah teslim ediyor. Buna ilişkin bir şey konuşuldu mu, bu silah soruldu mu, bilmiyoruz. Ben görüntüleri izledim, Kemal 4 nolu kapıya geldiğinde, polisler tarafından bir engelleme yok, sadece koşuşturuyor polisler. Görüntülerde 24 polis saydım, oradaki polislerin durdurma çabası yok, hepsi silahına sarılıyor. Sanık soğukkanlı bir şekilde aradaki hendeğin içine giriyor, silahını çekiyor, hiç bir heyecan belirtisi olmaksızın, iki el ateş ediyor. Son derece profesyonelce yapıyor. Hikaye taksir falan değil, çok bariz bir şekilde sanık Kemal’i hedef alarak ateş ediyor. Bu olayda maalesef ilk amaçlanan şey, şüpheli şahsı ölü olarak ele geçirmektir, eğer istenmiş olsaydı, yaralı bir şekilde yakalayabilirlerdi” dedi.
Duruşmaya verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, yargılama aşamasında alınan raporlar, görüntü kayıtları, otopsi raporları ve ATK raporları doğrultusunda sanığın suçu işlediğini gösterir ve cezalandırılmasına yeter nitelikte her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediğinden, oy çokluğuyla beraat kararı verdi. Mahkeme heyeti, gerçek failin bulunması amacıyla olay yerinde görevli tüm polisler ile daha önce takipsizlik kararı verilen polisler hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmasını kararlaştırdı. Beraat kararına katılmayan bir hakim ise sanığın eyleminin “bilinçli taksir ile adam öldürme” suçunu oluşturduğu söyledi.”
Hayat basite indirgeniyor. Bir canın çalınmasının akıbeti sorgulanmasın, mümkünse hiç ama hiçbir biçimde yaranın müsebbibi olanlar adalet makamına hesap vermesin denilip, şu yukarıda okuduğunuz gibi kararların altına imza atılıyor. Kemal Kurkut, Abdurrahman Gök’ün vizörünün kaydettiği görüntüler sayesinde suçlusunun peşine düşülebilen bir insan. Bu sahada, ötekinin, yaşaya geldiği kırıma en yakın tarihli örneklerden birisi. Hiç ama hiçbir biçimde yaşama değer vermeyen bir aklın, kolluğu tarafından onca inkar etme haline rağmen, düpedüz yalın bir biçimde canı çalınan bir insandır Kemal Kurkut. Gerçek ve asıl olanın bir cana kastın bunca gözler önünde sergilenmesidir. Daha öncesinde tüm o Bakur Kürdistan’ında, Taybet İnan, Cemile Çağırga, Uğur Kaymaz, Hacı Birlik gibi pek çok insana kastın her nasıl yeniden biçimlendirildiğinin utanç nişanesidir Kurkut’un dava dosyası. Düşürülür, adalet dağıtılmaya başlandı, reform kapıda denilirken katilin ve ona yardımcı olanların bırakın adalet önünde hesap vermesi, bir canın kıymetinin hiçleştirilmesi hal ve istencinde bir ülke boğulur.
Cahit Özbek’in Mezopotamya Ajansı’ndaki haberidir: “Karara tepki gösteren Kurkut ailesi, adaletin bir kez daha katledildiğini söyledi. Ağabey Cihan Kurkut, bugünkü duruşmayı, “Adaletin tamamen bittiği an” olarak nitelendirdi. “Bana göre artık ülkede hiç kimsenin güvenliği yok” diyen Kurkut, “Mahkemeye boşuna geldik, çünkü önceden karar verilmişti zaten. Bunların hepsinin hesabı yapılmış. Avukatlarımız bir buçuk saat boyunca konuştu. Ancak sanık polis her şeyi bir dakikaya sığdırarak beraat aldı. Bundan sonraki süreçte farklı bir karar beklemiyoruz. Farklı bir karar için çok ciddi şeylerin olması gerekiyor. Sanık ‘ben suçlu değilim’ diyor ama suçlu var diyor. Hâkim dönüp de ‘suçluları bulalım’ demiyor. Bu da duruşmanın önceden planlandığı, kurgulandığını gösteriyor. Bundan sonra avukatlarımızla artık ne gerekiyorsa takipçisi olacağız. Bizim amacımız başka Kemallerin bu şekilde öldürülüp cezasız kalmamasıdır. Polis ceza alsa dahi Kemal’i geri getiremeyiz. Ama başka Kemallerin aynı akıbete uğramaması için ceza verilebilirdi. Hakimin sadece vicdanına kalmış olsaydı, yine bir ceza olurdu ama demek ki adaletin çubuğu tamamen kırılmış. Doğrusu adaletin olmadığı bir ülkedeyiz. Adalet herkes için adalettir. Biz bu duruşmayı kesinlikle kabul etmiyoruz. En başından beri adil yargılanma olmadı” ifadelerini kullandı.
Ağabey Ercan Kurkut ise davada 3 yıldır bir gelişme yaşanmayacağını sürekli dile getirdiklerini ifade ederek, “Kürdistan’da binlerce cinayet işlendi. Binlerce faili meçhul cinayet yaşandı. Ama hiçbir cinayet bu kadar net değildi. Bu sefer olacak diyorsunuz, adalet yerini bulacak diyorsunuz, öyle zannediyorsunuz. Ama ta olayın ilk anında polislerin görüntülere el koymaya çalışması, valiliğin açıklaması, bizim adalete olan inancımızı tamamen bitirdi. Bu kararı ben en azından bekliyordum. Kendimizi de buna hazırlamaya çalıştık ama hazır değilmişiz. Karardan sonra her birimiz ayrı yerlerdeyiz. Annem, ben, diğerleri, odanın içine sığamıyoruz. Çok üzgünüz. Yanılmak istedik ama olmadı. Bundan sonra ne olacak bilmiyoruz. Kime ne diyeceğiz? Derdimizi kime, hangi devlete anlatacağız? Çaresiziz” dedi.
Verilen kararın beklendiğini dile getiren ağabey Kurkut, şunları söyledi; “Bugün her şey netleşti. En azından sonuçlandı. En azından ruhu artık incinmeyecek. En azından bir daha katledilmeyecek. Kemal bir kez daha katledildi. En azından bu açıdan olumlu bakıyoruz. Uyuduğu yerde rahat uyuyacak. Bugün adalet bir kez daha öldürüldü. En azından Kürdistan’da adaletin Kürde işlemediğini bir kez daha gördük. Biz adaletin öldürüldüğünü düşünüyoruz. Adalet katledildi.”
Hayatın basite indirgendiği bir menzilde olduğumuzun yalın gerçekliğini Kurkut Ailesi tarafından dile getirilmiş her cümlede bir kez daha görürüz. Biteviye bir zulüm döngüsü içinde her şeyin allak bullak edildiği, yaşam hak ve istencinin yıkıma terk edildiği, adalet tahayyülünün bir hiçe indirgendiği / yok sayıldığı yerde olmakta olan bu basit gibi görünen halin yıkıcılığıdır. Kemal Kurkut katledilmiş, katili, ona yardakçılık yapanları ve muktediri ve tüm adli makamlarıyla örtbas hakikat ilam edilir. Biteviye bir sathı mahallin sınırlarında yaşama karşıtlığın, onu yerle bir etmenin yol / yordam / yönetemlerine eskiden olduğu gibi yeni ayraçlar / ögeler eklenmeye devam olunuyor. Nefret, ayrımcılık, sonuna kadar süründürülen hak gaspları, yıkım, yıkım ve yıkımlarla bir menzildeki öteki, öte olarak adlandırılan / anılanların yaraları hep daha kalıcı bir biçimde kanatılıyor. Her gün, her şekilde, her an her yerde bütünlüklü bir biçimde devletli Kemal Kurkut gibi nice cana kastın hesabını vermemeye devam ediyor. Bunlardır basite indirgenen, bu kadar mı şu koca ülkenin verebildiği, hala yanıtsızdır!
Bianet’ten aktaralım: “Ceylan Önkol, Mazlum Akay, Uğur Kaymaz, Helin Şen, Berkin Elvan, Yunus Eser, Roboski'de öldürülen 19 çocuk, Mahsun Mızrak, Enes Ata, Çorlu tren kazasında yaşamını yitiren 7 çocuk, Aladağ'da kaldıkları yurtta çıkan yangından dolayı hayatını kaybeden 11 çocuk ve daha pek çok çocuk devlet görevlilerinin kullanmış olduğu silah, patlayıcı madde veya askeri araç ve mayınlar yüzünden ya da ihmalli davranışlar sebebiyle hayatlarını kaybetti.
Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği Ağı, Çocuk Hakları Günü'nde "Çocuk ölümlerinin failleri cezalandırılmadan bu ülkeye adalet gelmeyecek" diyerek bir açıklama yaptı.
Türkiye'de çocukların özellikle kamu görevlilerinin fillileri ya da ihmalleri sonucunda ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinin cezasız kaldığı belirtilen açıklamada "Her bir çocuğun barış içinde, güvenli, eşit, adil ve özgür bir şekilde yaşaması gerektiğini hatırlamalı ve hatırlatmalıyız" denildi.
Açıklama özetle şöyle: "Mağdurların çocuk, faillerin ise kamu görevlisi olduğu vakıalarda; devletin, suçun faillerini adil yargılayarak, suç ve suçluların cezasız kalmamasını sağlaması, hem mağdurların adalete erişme hakkının sağlanması, hem de toplumda zedelenmiş olan adalet duygusunun onarılması için elzemdir.
"BM ÇHS'ne taraf olan devletler sözleşmenin 6. maddesine göre her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul etmiş, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterme yükümlülüğünü üstlenmişlerdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'ne göre de yaşam hakkı herkes içindir.
"AİHS ve BM ÇHS'ne taraf olan Türkiye bakımdan, egemenlik alanında bulunan herkesin yaşamı devletin sorumluluğundadır. Devletin, bireylerin yaşam hakkına dair en temel yükümlülüğü öldürmemektir. Kamu görevlileri bireyi bilerek ve isteyerek ya da ihmal gerçekleştirerek öldürmemek zorundadır. Bu yükümlülük kişinin yaşam hakkının esasına dairdir. Niteliği itibarıyla negatif yükümlülüktür. Yaşam hakkı ihlali gerçekleşmişse de devletin yükümlülüğü etkili soruşturma yürütmektir. Bu yükümlülük devletin usul yükümlülüklerindendir. Niteliği itibari ile de pozitif niteliktedir.
"Verilmeyen ya da geç verilen soruşturma izinleri; bizzat fiili ya da ihmali gerçekleştiren kişiler hakkında olabildiği gibi, sorumluluk zincirinde yer alan diğer kamu görevlilerinin yargılanması önünde de engel oluşturmaktadır. Cezasız bırakılan, etkin soruşturulmayan her yaşam hakkı ihlali ne yazık ki yeni ihlallerin yaşanmasına yol açmaktadır.
"İnsan haklarının ihlali ile cezasızlık olgusu arasında sıkı bir ilişki olup, hakların uygulanması ancak bu hakkı ihlal edenlerin hukuk çerçevesinde etkili bir şekilde soruşturularak adil bir yargılama sonucu cezalandırılması ile mümkündür. Ceza adalet sisteminde yargıçların vereceği kararlar özgürlüklerimizin ve yaşam hakkımızın garantisidir. Failin kim olduğuna göre değişen adalet anlayışı ise, toplumun adalet ve hukuka olan güvenini azaltmaktadır."
Antalya Barosu İnsan Hakları Merkezi - Diyarbakır Barosu- Eşit Haklar İçin İzleme Derneği - FİSA Çocuk Hakları Merkezi – Hakikat Adalet Hafıza Merkezi- Hak İnsiyatifi- İnsan Hakları Derneği - İnsan Hakları Gündemi Derneği – Özgürlük İçin Hukukçular Derneği – Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi”
Uluslararası çocuk hakları evrensel beyannamesi altında imzası bulunan bir ülkenin ortaya serdiği kalıcı / hemen hiç tükenmeyen yaranın nasıl elzem / ivedi olduğuna dair bir sesleniş var edilir kolektif meram aracılığıyla. Düzen, devri muktedir, devletin ta kendisi o ya da bu emir eri, kolluğu, yaygın medyası, şusu ve busu ile bir / birlikte bir sahadaki en temel hakların yıkımına yol / zemin aramaya devam etmektedir. Yeni ülke, hukuki reform naraları atarken, demokratikleşme bahsinde eksiklerini derleyip toparlayacağından mesel olunurken, her meram hayata çıkartılırken aslında onun yerle yeksan edildiği bir hallerin tam tekmil toplamında olduğumuz çocuk hakları gününde bir kez daha ortaya çıkar! Kim verecektir ki hesabını!
Adaletin, hukukun, eşitliğin, demokrasi ve hürriyetin ayaklar altına alındığı yerde olanın ta kendisidir o hayatın basite indirgenmesi. Düzen, devletli hiçbirimizin hayatına dair tek bir an olsun kıymet bildirmeyeceğini artık gizleme ihtiyacı dahi duymadan her var ettiği hamleyle açık eder. Bunca doğrudan, bu kadar kesintisiz bir biyopolitik yıkım halinin en olmadık suretleri arasında bir o yana, bir bu yana savrulurken memleket hak ve hürriyetin sorgulanması imkansız kılınır. Cerahat dört bir yanı kuşatırken, olmakta olan, varlığı alenen tescillenmiş cürümlerle birlikte bir kez daha hayat basit bir mesele sıkıştırılır. Artık yalanlara karnımız tok, şaşıracak da bir şey bırakmadılar ki sözleri yankılanırken iş bu sahada her an yepyeni bir cerahat güncellenir. Böyle bir hal, böyle bir istençle, dolu dolu nutuklar, bir dolu vecizle birlikte ambalajlanıp pazarlanmaya devam edilen yeni ülke hiçbirimiz için bir hayat meseli bırakacak mıdır? Sahiden hayatın böyle ucuz kılındığı bir yerde bir gelecek / bir günce / bir tek anlamla müşterek bir tahayyülün izi kalacak mıdır, sahiden! Hayat bu kadar basit bir mesele midir, sahiden!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görsel: Kemal Kurkut’un Anısına... - Yeşim ŞAHİN
#arzihal#türkiye gerçeği#yıkım#tahakküm etme#hayat hakkı#insan nedir?#bakur kürdistan#çürüme#can çalma#kemal kurkut#katliamcılık#zihniyet#kürd sorunu#kırık keman#kötülük sarmalı#karanlık çağ#cürüm#cüret#ses#kötü#bet#akp#kolluk şiddeti#devlet terörü#yıldırı#hakkaniyet#adalet nerede#insan hakları#çocuk hakları#dünya çocuk hakları günü
0 notes
Text
El Salto'da Hayat
Şubat ortası takıldığım grup ile Monterrey'deki başka bir tırmanış bölgesi olan El Salto'ya gittik. El Salto 2400 metre rakımda dağlık, bir sürü vadinin olduğu bir bölge. Yalnızca iki saat mesafedeki Portrero çöl olmasına rağmen burası gayet çamlık bana Akdenizi andıran bir görünüşe sahip idi. Ama yine de çöl ikliminde olduğunuzu sabah ve akşamki sıcaklık farkından anlayabiliyordunuz. El Salto daha küçük bir tırmanış alanı. Yine kireç taşı. Ama turuncu, negatif açılı, sarkıtlı bir yapıya sahip. Portrero gibi pozitif, sivri ve gri değil. Rotalar genelde 7a'dan başlıyor. Benim üst sınırım buranın alt sınırıydı başta. O yüzden bayağı bir proje yapmam gerekti rotaları, 1.5 ay sonunda üç 7a, beş 7a+, iki 7b çıkmış oldum. Köy bayağı küçük. Düzgün alışveriş için arabayla dağdan aşağı inmek gerekiyor 30 40 dakika. Köyde 2 küçük bakkal var. Bakkallar kafalarına göre kapatıp açıyorlar dükkânları. Arada bir beliren bir meyve sebze arabası var. Sessizce gelip park ediyor yolun kenarına, birkaç saat takılıp ayrılıyor. "Zerzevatcıııaaa!" diye bağırmıyor, etraftaki ipuçlarını tüm duyularınızla analiz edip anlıyorsunuz geldiğini. Rüzgârı dinleyip, ağaç dallarının sallanışını izliyorsunuz sonra "bir saniye sokaktan 3 dakika içinde 2 yaşlı teyze geçti bu bir tesadüf olamaz" deyip yola koşuyorsunuz. Meksika'daki en sessiz araç zerzevat aracı. Diğer tüm araçlar müthiş ses sistemleriyle tüm mahalleleri inletirken zerzevatçı bir sır gibi sessizce ilerliyor Monterrey sokaklarında. 1.5 ayda yalnızca 3 kere yakalayabildim aracı fakat gelip gittiği söylentilerini çok duydum... Köyde bir tane kamp alanı var ama kiralanacak kulübe bulmak kolay ve birkaç kişi olunca ucuz. Üç arkadaşla kişi başı günlük 2 dolar civarına kulübe kiraladık orada kaldım hep. Bahçeli mahçeli gayet güzel kulübeler. Şimdi El Salto'daki günlük hayatımı anlatacağım. Her sabah klasik domates, soğan, sarımsaklı 4 yumurtamı yiyip saat 7'de tırmanış partnerim ile evden ayrılıyoruz. 7 30 gibi duvarda olmalıyız çünkü 9 civarı güneş vuruyor duvara. O zamana kadar en azından birer ısınma rotası çıkıp birer de proje denemek istiyoruz. 9'da yakıcı güneş altında tırmanmak işkence oluyor. Güneş duvarın arkasına geçene kadar bekliyoruz. Beklerken kitap oku, tenis topuyla oyna, uyu, satranç oyna, getirdiğin öğle yemeğini ye, müzik dinle. Güneş ne zaman gidiyor peki? Saat 2 ile 3 arasında haha. Yani 5 saat kadar oturuyoruz duvarın dibinde, gölgelerin duvarda hareket etmesini izliyoruz. Bu arada El Salto bayağı tenha bir yer çok fazla tırmanışçı da bulunmuyor genelde. Yani muhabbet edecek başka kimsede olmayabilir. Güneş gittikten sonra, saat 7'ye hava kararana kadar projeni dene. Tabii projeni de art arda hayvan gibi deneyemiyorsun. Gücünü sabırsızca çok harcarsan o gün bir daha tırmanamayacak kadar yorabilirsin kollarını. El Salto bayağı kollara oynuyor. Bir kere ben çıkıyorum projeyi 15, 20 dakika. Bir problem varsa çözmeye çalışıyorsam bu süre 30 dakikada olabiliyor. Sonra partnerim çıkıyor. Genelde saatte 1 kere çıkıyorum yani, gerisi dinlenme ve partnerin emniyetini alma. Projeyi temiz çıkabileceğimi hissettiğimde Snickersımı yiyip herşeyimi veriyorum rotaya. 7 gibi hava kararırken toplanıp dönüyoruz. Evde duş yap, sonra akşam yemeği hazırla artanı yarınki öğle yemeği için ayır. O ara Narcos izliyorduk. Bir bölüm onu izle. 10'a doğru uyu. Genel rutin buydu. Bayağı hareketli anlayacağınız haha. Güzeldi ama, tırmanış harikaydı. Başka bir şeye de gerek yoktu zaten. Ortalama üç günde bir tırmanmayıp dinleniyordum. O günlerde de köye inen birini bulup alışveriş yapıp dondurma yiyordum. Bu kadar.
2 notes
·
View notes
Text
AĞIRLIK EGZERSİZİNDEN SONRA DA KALORİ YAK!
AĞIRLIK EGZERSİZİNDEN SONRA DA KALORİ YAK!
[ad_1]
Ağırlık antrenmanı egzersizinin sonunda son hareketlerle çalıştıktan sonra kalori yakmaya devam etmenizi sağlayan art yakıcı etkisini artırmaya ne dersiniz? Aşağıdaki formülümüz bu etkiyi 48 saate kadar deneyimlemenize yardımcı olur.
1-2
TAM VÜCUT HAREKETLERİ
Başlatma örnekleri: Çömelme zıplaması, topa vurma veya dambıl iticisi
10/10
YOĞUNLUK
Nefesler…
View On WordPress
0 notes