#Arie Esiri
Explore tagged Tumblr posts
vivian-bell · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Eyimofe (This Is My Desire) dir. Arie Esiri & Chuko Esiri
Cinematography by Arseni Khachaturan
14 notes · View notes
Text
Tumblr media
0 notes
dailynewskit · 8 months ago
Text
From Experimental into Blockbusters: Can the “A24 Model” with Artsy Productions Improve Nollywood’s Silver Screen
“We want to prove that non-commercial films can work in Nigeria!” This is an ambitious and bold statement from Chuko and Arie Esiri, a pair of independent filmmaking twins from Nigeria. The first reaction to such a grand statement is to be dismissive, to downplay it as a pie in the sky dream. Understandably so. After all, there are easier ways of establishing a career in the arts than by pursuing…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
vokpodcast · 2 years ago
Text
VoK 750: The Movie Passport #10 – Nigerian Cinema
http://archive.org/download/the-movie-passport-10-nigerian-cinema/TheMoviePassport10_NigerianCinema.mp3 Ẹ Ǹlẹ́ o! Welcome to The Movie Passport, a podcast series about world cinema. In this episode, Duncan (Valkyrist) and Bina (Bina007) travel to the country of Nigeria to discuss the following films: 5:04 – Eyimofe / This Is My Desire (Arie Esiri and Chuko Esiri, 2020)26:51 – My Friend Fela /…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
scenesandscreens · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Eyimofe (Eyimofe: This Is My Desire) (2020)
Directed by Arie Esiri & Chuko Esiri, Cinematography by Arseni Khachaturan
"It's good to show people that they were loved."
Visit the Eyimofe Website
18 notes · View notes
pacingmusings · 3 years ago
Photo
Tumblr media
Seen in 2021:
Eyimofe (Arie Esiri & Chuko Esiri), 2020
3 notes · View notes
fnipoli · 3 years ago
Photo
Tumblr media
Eyimofe (This is my desire) (Arie & Chuko Esiri, 2020)
2 notes · View notes
afriupdatenews · 3 years ago
Text
The Good People Of “Eyimofe”
The Good People Of “Eyimofe”
“This is Wisdom,” the titular character says in “Eyimofe,” the début feature co-directed by the Nigerian brothers Arie and Chuko Esiri. Mofe, as he is known, is an electrician at a printing press. He is introducing a new apprentice, whose name is Wisdom, to his co-workers. But “this is Wisdom”—he says it twice—resonates. It serves as a signal, one of many in this artful and luminous film, that we…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
filth-thezine · 2 years ago
Text
Arie Esiri - Because Men in Silk Shirts on Lagos Nights (2018)
1 note · View note
moviesteve · 4 years ago
Photo
Tumblr media
This Is My Desire https://bit.ly/3ddJlWZ   “Life is what happens to you while you’re busy making other plans” – to borrow a phrase often credited to John Lennon – is the movie This Is My Desire (aka Eyimofe) distilled down to an essence. Told in distinct chapters subtitled Spain and Italy, it follows two denizens of Lagos, Nigeria, and dives … Read More »
0 notes
Tumblr media
0 notes
idowusowunmisstuff · 4 years ago
Text
Still on Nigeria’s 60th Independence Day Anniversary…Eyimofe Set for London Premiere
Tumblr media Tumblr media
As part of activities to celebrate Nigeria’s 60th Independence Day anniversary, a film, Eyimofe (This is my desire), is set to be premiered in the United Kingdom, at BFI London Film Festival on October 11.
The film, which had its world premiere at the 70th Berlin International Film Festival in February, is also billed to celebrate its U.S premiere at the AFI Fest on October 20.
Ahead of the…
View On WordPress
0 notes
forafricans · 4 years ago
Text
#StoriesAsToldByUs Excerpt from Besida by Arie + Chuko Esiri
Synopsis: Believing his sister is being lured away by the same people he's trying to escape Mudiaga tries to make amends before it is too late. Shot in Abraka, Nigeria, and drawing from ethnographic and film noir traditions BESIDA is a mediation on repentance and fate.
Besida will be playing among other films in the Volume 2 line up. See link below to reserve your spot for the livestream on Oct 16th & 18th.
https://bit.ly/atbutumblr
76 notes · View notes
cinaraslan · 2 years ago
Text
📗Konovalets, Yevhen Mykhailovych KİMDİR?📌
KONOVALTS'IN KUMANDASINDA Kİ BASKIN MÜFREZESİYLE GALİÇYA BİRLİKLERİNİN GELİP PEKİŞTİRDİĞİ BU RENGARENK HIRSIZ TAKIMINDAN ÇEKİP ÇIKARIYORDU SAVAŞ ALAYLARINI VE BÜTÜN BU KARŞI DEVRİMCİ ÇAMURUN İÇİNDE YER YER ARI VE KIZIL MADENDEN KÜÇÜK ADALAR GİBİ, BOLŞEVİK - PARTİZAN BİRLİKLERİ FIŞKIRMAKTAYDI YÜZLERCE VE BİNLERCE ÇİZMENİN VE TOPÇU ARABALARININ GEÇİŞİYLE DURMADAN YER SARSILIYORDU.( NİKOLA OSTROVSKİ - VE ÇELİĞE SU VERİLDİ KİTABINDAN)
(14 Haziran 1891, Zashkiv köyü, şimdi Lviv bölgesi, Lviv bölgesi, Ukrayna - 23 Mayıs 1938, Rotterdam, Hollanda) askeri ve siyasi bir şahsiyetti, UNR Ordusu'nun ilk lideriydi . Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN)
Öğretmen bir ailede doğdu. 1901–1909'da Lviv'deki Akademik Gymnasium'da , 1909–1914'te Lviv Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu .
1912'de "Prosvity"nin Lviv şubesinin sekreteri oldu, "Akademik Cemiyet" üyesiydi . 1913'te Ukrayna Öğrenci Birliği'nin ana kuruluna seçildi. Yakında Ukrayna Ulusal Demokrat Partisi'ne üye oldu, öğrenci topluluğunun bir temsilcisi olarak Yakın Halk Komitesi'nin bir üyesi oldu.
Birinci Dünya Savaşı'nın başında Avusturya ordusuna seferber edildi. Mayıs 1915'te Makivka kasabasındaki savaşlar sırasında Ruslar tarafından ele geçirildi, 1917'ye kadar Rusya'da bir savaş esiri kampındaydı.
Ukrayna devriminin başlamasından sonra, Kiev'deki Sich nişancılarının Galiçya-Bukovynia kureninin oluşumunda yer aldı . Ocak 1918'de, Ukrayna Halk Cumhuriyeti Ordusu'nun bir parçası olarak yeniden düzenlenen Kuren Sich tüfeklerinin komutanlığına seçildi .
Ukrayna'nın bağımsızlığı için savaş sırasında, bir alaya, bir alaya, ayrı bir müfrezeye, bir bölünmeye ve bir Sich tüfek birliklerine komuta etti. Kasım-Aralık 1918'de E. Konovalts komutasındaki Sich tüfekleri , Ukrayna Halk Cumhuriyeti Müdürlüğü'nün isyancı güçlerinin çekirdeği haline geldi ve Hetman P. Skoropadskyi rejiminin devrilmesinde önemli bir rol oynadı ; 1919'da Kızıl ve Beyaz Muhafız birliklerine karşı askeri operasyonlara katıldı.
Aralık 1919'da Konovalets, Sich tüfeklerinin kendi kendini terhis etmesi için bir emir yayınladı ve ardından Polonya birlikleri tarafından gözaltına alındı. 1920 baharında, toplama kampından serbest bırakıldıktan sonra Çekoslovakya'ya ve daha sonra Sich tüfek örgütünün faaliyetlerini yönettiği ve eski savaşçılardan askeri bir oluşum düzenlemeye çalıştığı Viyana şehrine gitti. Ukrayna Galiçya ordusu ve Ukraynalı mahkumlar İtalya'daki kamplardan mücadeleye devam ediyor.
Temmuz 1921'de Lviv'e döndü ve aynı yılın sonunda Ukrayna Askeri Teşkilatı'na (UVO) başkanlık etti . Ekim 1922'den beri Çekoslovakya, Almanya, İsviçre ve İtalya'da sürgündeydi. 1923 sonbaharında, E. Petrushevich'in isteği üzerine Ukrayna Savunma Kuvvetleri komutanlığından (Sovyet temsilcilerinin baskısı altında) çıkarıldı, ancak Haziran 1924'te Bolşeviklerle müzakerelerin başarısızlığından sonra geri döndü. 1934'te örgütün Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN) ile tamamen birleşmesine kadar elinde tuttuğu Savunma Kuvvetleri Başkomutanlığı görevi .
1927'den beri - Ukrayna Milliyetçi Hareketi'nin başı ; Bu pozisyonda, OUN'un oluşturulduğu Viyana'daki (1929) Ukrayna Milliyetçileri Kongresi tarafından onaylandı.
E. Konovalts'ın planına göre, OUN açık bir milliyetçi örgüt ve UVO - Ukrayna kurtuluş hareketinin yeraltı silahlı kanadı olacaktı. Ancak, 1930-1932 yıllarında Galiçya'da OUN'un genç üyeleri tarafından, bazen Provod'un bilgisi dışında ve iradesi dışında gerçekleştirilen bir dizi sabotaj ve terör eylemi sonucunda örgüt, pratikte örgütün muharebe görevlerini devraldı. UVO.
OUN'un lideri olarak E. Konovalets, mücadelesinde müttefikler bulmaya çalışan aktif bir uluslararası politika izledi. 1932-1934 ve 1937-1938'de, OUN'un Almanya'nın siyasi ve askeri çevreleriyle işbirliğini kurdu ve Ukrayna devletini restore etmedeki yardımına güvendi. 23 Mayıs 1938'de SSCB'nin NKVD ajanı P. Sudoplatov tarafından öldürüldü . Rotterdam'daki Crosswijk mezarlığına gömüldü.
ANMA
9 Haziran 2021'de Ukrayna Ulusal Bankası , 2 Grivnası değerinde bir hatıra parası "Yugen Konovalets" i dolaşıma soktu. Madalyonun ön yüzünde Ye. Konovalts'ın sözleri alıntılanmıştır: "Gücümüz olacak, o zaman en kötü felaketten galip çıkacağız ve ihtiyacımız olan her şeyi alacağız." Figürün portresi ve hayatının yılları arkada tasvir edilmiştir.
Tumblr media
1 note · View note
pacingmusings · 3 years ago
Photo
Tumblr media
Some years, picking a single favorite film is a quasi-arbitrary exercise, others there is one which lingers in memory more than the others. This time around, it’s the latter. Anyways, here we are, a little belated as always, my favorite films of 2021:
1. Drive My Car (Ryusuke Hamaguchi)
2. Power of the Dog (Jane Campion)
3. Petit Maman (Celine Sciamma)
4. Eyimofe (This Is My Desire) (Arie Esiri & Chuko Esiri)
5. The Tragedy of MacBeth (Joel Coen)  
6. Shiva Baby (Emma Seligman)
7. Ascension (Jessica Kingdon)
8. Summer of Soul ( . . . or, When the Revolution Could Not Be Televised) (Ahmir “?uestlove” Thompson)
9. Wheel of Fortune and Fantasy (Ryusuke Hamaguchi)
10. Bad Luck Banging or Loony Porn (Radu Jude) 
11. Dune (Denis Villeneuve)
12. The Lost Daughter (Maggie Gyllenhaal)
13. Red Rocket (Sean Baker)
14. There Is No Evil (Mohammad Rasoulof)  
15. About Endlessness (Roy Andersson)
16. Cryptozoo (Dash Shaw)
17. Memoria (Apichatpong Weerasethakul)
18. The Velvet Underground (Todd Haynes)
19. Licorice Pizza (Paul Thomas Anderson)
20. Flee (Jonas Poher Rasmussen)
Honorable Mention: The Cloud in Her Room (Zheng Lu Xinyuan). I tend to limit myself to films which receive some sort of theatrical release, but, this is such a stunning debut, I couldn’t let go by without mention.
Tumblr media
2 notes · View notes
seslimeram · 3 years ago
Text
Bir Yol, Bir Yön, Bir Yarın Kaldı Mı?
Tumblr media
Takat tüketen, derman bıraktırmayan, hep daha feci bir biçimlendirmeye mahkum olunan bir düzlemin binası güncelleniyor. Yol, yordam, izan, akıl bir kenara terk edilirken cürüm ve suçlarla kötülüğün, ceberut bir devlet anlayışının sürekli yinelendiği, eskinin henüz hal ve ahval dahilinde halen işlevsel kılındığı bir yeni ülke pratiğinde hayat afaki bir biçimde, heder olunuyor. Bütün, delik deşik eden, her dem çok daha feci, çok daha yıkıcı bir iklimin pratiklerine meylediyor. Devran hep muktedirin tahayyüllerine göre hep onun ve yancılarının istemlerine göre yıkıcılığı artan bir deneyim kılınıyor. Modern zamanların ol berdevam döngüsünde kendini sabit tutan aklın var ettiği her şey fecaate her gün faciaya bağlanıyor en kestirmeden. Bir durum değil, salt bir anlık değil, dünü daimi bir istekle bir ve beraberce savunarak her dem yeniden var edilen / devinimi sağlananlarla cürüm kol geziyor. Hayat perişan kılınıyor. Yaşam edimi paramparça ediliyor. Varsa yoksa muktedir ve avenesi varsa yoksa bir hızar gibi yükseltilen bir kırmızı çizgiler silsilesi sınırlandırma, eksiltme ve daraltma ömür boyu var ediliyor? Hayat hiç edilirken bu sınırlarda, yollanmış ola gelen normatif tastamam bir anormallik barındırır. Hayat mefhumu delik deşik, afaki bir biçimde çürümeye terk edilirken yol / yordam, anlam çürümenin esiri kılınır. Bir ülke bahsi geriye konulmaz / bırakılmaz.
Sözü edilmesine de gerek duyulmaz. Madun siyasetin aktörlerinin al takke ver külah gün aşırı, anbean yineleye geldikleri repliklerinin arasında, eylemliliği çoktan unutturulmuş ol hayat döngüsü toptan tarumar edilir. Muktedirin, iktidarı var eden siyasal birlikteliğinden bir memleket dizaynı söz konusu edilir. Tek dil, tek adam, tek anlam, tek vatan, tekillikle birlikte kurumsallaştırılmış bir akla seza / nobran pratiğin üstünden ülke güncellenir. Bu haller öylesine afaki bir biçimde var edilir, öylesi hızlıca kurumsallaştırılır ki 1984’teki o bir varmış bir yokmuş tahayyüllerinin izleri bugün çok daha kısa zamanlar için üretilir ve hiç edilir. Yok sayılanların yekunu topyekun halkın başına örülen çoraplardır. Muhalefeti bu kadar çok parçalı, bu kadar birbirinden apayrı ve zelil bir biçimde o ötekilerden sayar, ayırırken, birleşmeyi değil tam tersine ayrışmayı var ederken ana muhalefet ve beraberinde kurumsallaştırılan kimlikler muktedir bir taşla çok kuşu vurmaya her zaman olduğundan da acar bir biçimde çabaya düşer. Bir de herkesin malumu zafer p*rtisi denile gelen meşum yapının var ettiği ırkçılık / habis bir biçimde Türkiye Türklerindir bahsinden yola çıkan ari ırk / nazi oluşumu vardır ki bütün buluştuğunda o hayata kasıt nasıl varlığı devamlılığa kavuşturulmakta bunu bildirir. Böyle bir ülkede yaşamsallığın kodlarındaki o değişimler değil birkaç seneyi bir ömürlük / asırlık olan demokrasi deneyiminin de afaki bir biçimde sonlandırılmasına mahal verir, ne gam!
BirGün Gazetesinden aktaralım: “Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) İzleme Komitesi’nin Türkiye raportörleri, cezaevinde tutuklu iş insanı Osman Kavala’yı ziyaret için geldikleri İstanbul’da Adalet Bakanlığı'ndan izin alamadı.
Euronews'te yer alan habere göre, Letonyalı meslektaşı Boriss Cilevics ile birlikte Türkiye’yi ziyaret eden İngiliz raportör John Howell, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Adalet Bakanlığı’nın Kavala’yı ziyaret etmelerine izin vermemesinden dolayı üzüntü duyduklarını söyledi. Bir sonraki ziyarette Kavala ile görüşme umudunu koruduğunu kaydeden Howell, “Biz buraya, Kavala’nın hakkındaki dava ile ilgili ne düşündüğünü ilk elden anlamak, onun görüşlerini dinlemek için geldik” dedi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin AİHM kararına uymadığı için Türkiye ile ilgili ihlal süreci başlattığını hatırlatan Howell, raportörler olarak Türkiye’nin AİHM kararına saygı göstermesini beklediğini ifade etti. Howell, Türkiye’de Kavala ile ilgili yargı sürecinin sürdüğü belirterek, devam eden davayla ilgili yorum yapmak istemediğini ancak ilke olarak bütün üye ülkelerin AİHM kararlarına saygı göstermesini beklediğini vurguladı.
Howell, Kavala'nın avukatları, Adalet Bakanlığı temsilcileri, diğer Türk yetkililer ve sivil toplum kuruluşları ile olumlu ve yapıcı görüşmelerde bulunduklarını sözlerine ekledi.
Bu arada AKPM gözlemcileri, davaya odaklanan üç günlük ziyaretleri sonrası ortak açıklamalarında, 'Kavala davasının çözümünün Türkiye yargıçlarının elinde olduğunu' söyledi.
Osman Kavala'nın 'hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına Avrupa Konseyi tepki göstermiş, AKPM Başkanı Tiny Kox "Kavala daha fazla gecikmeden serbest bırakılmalıdır" açıklamasında bulunmuştu. "15 Temmuz darbe girişimi“ ile ”Gezi Parkı olayları"na ilişkin olarak müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala karar öncesindeki savunmasında "Bir masa, bir hoparlör, bir sandalye, poğaça ve eczaneden alınmış maskeleri götürerek Gezi'nin finansmanını sağladığım iddiası akla uygun değildir" ifadelerini kullanmıştı.”
Demokrasi deneyiminin nasıl da üstenci bir dille, paldır küldür alt üst olunduğunun ayan beyan bildirimi Osman Kavala’ya yönelik müebbet hapis kararından çıka gelendir. Onunla birlikte tutsak edilmeye çalışılan Tayfun Kahraman, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater ve nicesinin on sekiz yılla kodeste tutulmak istendiği bir zeminde sorunların farkına varmayı değil kötürüm kılınmış olan demokrasi şablonunu daha da fazla eğip bükerek, müşterek bir yaşam akdini sıfırlama gailesine devam olunur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, ki altında bu ülkenin de kararlarına uyma konusunda imzası bulunuyor, atfettiği serbestliği sağlamayan, muktedir işaret ettiği için Gezi’den bir türlü hıncını tam çıkartamadığı insanlara zulmü halen hak görenlere hukuk hatırlatılır. Bir dolu kapı arkasında kirli tezgahların var edildiği / işlevselleştirildiği bir düzlemde Avrupa’nın da arada bozuk saat gibi doğruyu bildirdiği nadir anlardan birisi var edilir. Bütünüyle bir ülkedeki hakkaniyet ayaklar altın alınıp, Thales’in terazisi enikonu bozulurken, tükenmiş bir adalet de bir kere daha sabit olunur. İyi de adalet nerededir?
BirGün Gazetesinden devam edelim: “Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programında soruları yanıtladı. Bakan Bozdağ, Canan Kaftancıoğlu'nun yargılanma sürece ile ilgili konuşarak, "Ben, devam eden yargılamalarla ilgili hiç konuşmadım. Ancak burada bir karar çıktı. Kararlar eleştirilebilir. Kılıçdaroğlu da eleştirilebilir. Ama bunun temiz dille, saygı içinde olması lazım. Kılıçdaroğlu, 'Ben mahkemeyi tanımıyorum' diyor. Türkiye bir hukuk devletiyse, mahkemeler bir karar verdiyse, hukuk devletini dilinden düşürmeyen kişinin, 'Kararı beğenmedim. Ben karşıyım ama ortada mahkeme kararı vardır. Elbette gereği yapılacaktır' demesi icap eder. Bu kanunlara uymamaktır. Kanunlara uymamaya tahrik suçtur" dedi.
Sözlerinin devamında Kaftancıoğlu’nun aldığı cezayı gerekçelendirmek için tuhaf ifadeler kullanan Bozdağ, “Türkiye'de tweet attı diye hakkında soruşturma başlatılan bir kişi yok. Tweetin içinde yazandan dolayı soruşturma açılıyor” dedi.
Bozdağ, şöyle devam etti: “Sayın Cumhurbaşkanı ve annesine küfrü ifade özgürlüğü olarak görüyorsa, Kılıçdaroğlu mitingde çıkıp tekrar etseydi. Hakaret sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde suçtur. Küfrediyor, hakaret ediyor, ifade hürriyeti diyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun kendine karşı açtığı hakaretlerle ilgili kaç tane açtığı dava var, bilmiyoruz. Sayın Akşener'in kaç tane şikayetçi olduğu kişi var, ne kadar tazminat var? Kaftancıoğlu için de geçerli. O zaman bunların kendileri hakkında söylenen hiçbir söz hakkında şikayetçi olmaması lazım.”
Türkiye’nin hukuk devleti olmadığı yönündeki tespitler hakkında da konuşan Bozdağ, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan isimlere gönderme yaparak, “Sadece bir, iki isim üzerinden hem Avrupa Konseyi hem Türkiye içinde hükümler veriliyor. Türkiye'de cezaevinde o kadar kişi var, onlar üzerinden bu iddialar dile getirilmiyor. İki, üç kişi üzerinden Türkiye'deki hukuk sistemini kimse sorgulayamaz, buradan da adil bir sonuca varamaz” dedi.
Bozdağ, kiracılarla ilgili bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı konusunda da şu ifadeleri kullandı: “Bizim borçlar kanununda esasında kiracıları, kiralayanları koruyan önemli hükümler var. Kötü niyetli şekilde bu konuda hareket edilmemiş olsa bu düzenlemeler hem kiracıları hem ev sahiplerini koruyor. Ancak son zamanlarda kiracıları zorlayan, onları zorla çıkarmak isteyen ve bu konuda kiracının karşılayamayacağı miktarda artış talep eden ev sahipleri olduğuna dair ciddi haberler var. Bu konu Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığımızın konusu. Onlar bu konuda Maliye Bakanlığıyla beraber çalışma yapıyor. Biz de Adalet Bakanlığı olarak destek veriyoruz.
Kanunlarımızın koyduğu hükümler, sınırlar var. Yasa asgari müşterekleri ve usulü ortaya koyuyor. Düzenlemede ne çıkacak, şimdi söylemeye imkan yok. Hem ev sahibi hem de kiracıyı koruyacak makul bir formül ortaya çıkarsa, bu konuyla ilgili adım atabiliriz.”
Tweet atıldığı için değil, tweet dahilindeki bahisler söz konusu edilerek suç isnat ediliyor buyurur Bay Bozdağ. Cürmü, çürümeyi, demokrasi mefhumunun topyekun çukurda recm edildiği bir zeminde meselin goy goyu ancak böyle yapılabilirdi. Devlet dediğimiz şeyin her neye tekabül ettiği aslında her neyin öncelendiği de görünür kılınır. Uçsuz bucaksız bir ileri demokrasi masalı anlatılırken, sıkıysa kalkışılsın tek satır itiraza görüp görülebilecek yegane şeyin eza olduğu açık edilir. Fikrinizi söyleyebildiğiniz bir iktidara sahipsiniz, burası diktatörlük ile yönetiliyor olsaydı bırak laf etmeyi, gık çıkartamaz, doğru düzgün cümle kuramazdınız bahisleri çıkagelir.
Bütünüyle çürüyen bir ülke gerçekliği söz konusudur. Madun siyasetin her dem bariz bir pratik kıldığı cerahatli / sağcı söylem eliyle, günbegün yükseltilen idrak ötesi tahakküm ve tehdit diliyle biçimlendirilen takat bırakmayan bir memleket inşasıdır. Yirmi yıllık ola gelen iktidarın, kendisine benzettiği siyasal islam ile faşizan ırkçı güruhları bir potada tekil bir hatta eklediği / buluşturduğu yerde gündelik yaşam hali de sekteye uğratılır. Her durumda bitimsiz, durağan olmayan bir cerahat sarmalı var edilir. Her güne içkin kılınan bir kötülük temsiliyeti güncellenir. Yaralara yenileri eklenirken, ne olacak bu memleketin hali sorgusu çöpe basılır. Bunlar kafi görülmez, kenardan oyuna dahil edilmiş Türkçülüğü bir nevi ayrımcılık olarak ele alan kötülük temsillerine yollar verilip, yeni sınırlar çizdirilir. Kah sözün önü, kah itiraz edenin sınırlarına kırmızı çizgiler döşenir. Her dem ama daim bir biçimde demokrasi vurgusu yapılırken tersine otokrasi, tersine baskıcılık, tersine bir insani olanın lağvı güncellenir. Yol, yordam, akıl, izan çürümeye terk edilirken hayatiyet kendiliğinden çürümeye yollanır. Bu kadar afaki kılınmış bir cerahat meselesini bildirir, takat bırakmayan ülke. Bu kadar kötülüğün kıyısında hangi ülke, hangi vatan, her hangi hak, hukuk ve adaletten bahis açılabilir? Bunca kesintisiz kılınmış cerahat karşısında hangi söz, hangi yarayı iyileştirebilir? Dahası nereye kadar bu tepelemesine var edilmiş kötülük sarmalında yol / yön tayinine girişilecektir, bir yol / bir yarın varmış gibi yapılacaktır, sahi ama sahiden?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Arşiv – Anadolu Ajansı – Independent Türkçe
1 note · View note