Tumgik
#AnonimtürkülerveHikayeleri
Text
Kara Koyun Hikayesi
Tumblr media
KARA KOYUN / Türkü Hikayeleri
Şimdi okuyacağınız Türkü hikayeleri; bilindik bir türkü hikayesi dir. Ama hikayeler zamana uyum sağlarlar. Onun için yüzyıllarca okunur, dinlenirler. İbretlik Hikayenin mesajı ne hikmetse; her toplumda, her dönemde, ulaşması gereken doğru adresi bulur. Birilerinin canı yanar, birileri ibret alır. Kimi kulağıyla, kimi yüreğiyle dinler. Bazı yerlerde de Hüzünlü Türkü hikayeleri farklı farklı anlatılır. Diyorum ki türkülere konu olan bu ibretlik öyküyü hep beraber bir kez daha anımsayalım. Çok güzel kaval çalmasıyla çevreye ünü yayılan çoban dan söz ederken; evlerde, çeşme başlarında kadınlar, kahvelerde erkekler ( bu çoban kavalını öyle güzel öyle etkili etkili çalar ki, bırakın koyunları, sesi duyan insanlar bile ellerindeki işi bırakır onu hayranlıkla dinler, kendilerinden geçerler. O kavalını üflediği anda yer gök, dağ taş onu dikkat kesilir.) derler. Genç çoban yaptığı işten memnundur, Koyunlarını sever, her birinin özelliğini bilir, onlarla tek tek konuşur, dertleşir. Hele sürünün içinde bir kara koyun vardır ki; çoban onu kendi gözünden bile kıskanır. Kapkara gözleri, pırıl pırıl tüyleriyle sürünün kraliçesidir adeta. Hele bir de yavrusu olunca, çoban onu yanından hiç ayırmaz, kimselere vermeye kıyamaz. Bir gün bu genç çoban, ağanın kızını görür ve aşık olur. Aşk güzeldir ama; imkansız aşk, düşman başına. Ağa kiiim, garip çoban kim? Sevdiğine kavuşmanın mümkünü yok! Zavallı, yemeden içmeden kesilir, omuzları çöker, benzi sararır solar. Görenler, bilenler onu için üzülürler ama, ellerinden bir şey gelmez. Zaman içerisinde onun bu acıklı hali ağanın dostlarından birinin kulağına çalınır. Adam, merhametli, değerli bir insanmış. Ağayla da içtikleri su ayrı gitmiyormuş. Bir sohbet sırasında ağaya olanları anlatır, kızını bu garip çobana vermesini ister. Ağa dostunun hatırını kıramaz, keyfi kaçar ( Gelsin bir görelim.) der, ama, asıl niyeti oğlana bir kusur bulup, zora sokmak ve kızını vermemek. Çoban bu haberi alınca, sevinçten ne yapacağını bilemez. Ağanın huzuruna çıkmak için kendince giyinip kuşanır hazırlanır. Huzura eli boş çıkılmaz tabii. Ne yapsam , ne götürsem diye düşünüp taşınırken gözü, kara g koyunun dünya güzeli yavrusuna takılır. Anası ''Yapma oğlum? Kuzu daha çok küçük.'' Dediyse de söz geçiremez. Çoban, kara koyunun kuzusunu kaptığı gibi huzura varır. Ağa çobanı da hediyesini de beğenmiştir ama, kızı vermeye gönlü yok! Kuzu kesilip sofralar kurulur, sohbetler edilir. Ağa çobana '' Sana kızımı veririm ama; duyduğuma göre senin gibi etkili ve güzel kaval çalan yokmuş. Bana kendini ispatlaman gerekir. Ben senin koyunlarını ağıla kapatıp üç gün sadece tuz yalatacağım. Sonra bütün köyün huzurunda koyunları serbest bırakacağız. Doğal olarak su içmek için hepsi dereye koşacaklar. Sen kaval çalarak o koyunları su içmeden ağıla toplayabilirsen kız senindir. Bir yudum su dahi içen olursa kızımı vermem'' der . Çobanın kabul etmekten başka çaresi yok. Koyunlar ağıla kapatılıp üç gün tuz yalatılır. Gün gelince tüm köylü dere kenarında toplanır. Ağıl kapıları açılır. Koyunlar dereye doğru koşmaya, çoban da kavalını çalmaya başlar. Ama susuzluktan perişan olan hayvanların kavalı duyacak halleri yok.... Olanca güçleriyle suya koşuyorlar. Çoban bütün yeteneğini ortaya koyar, yüreğindeki aşk ateşi, kavalın sesinde en güzel namelere dönüyor, dinleyen köylülerin gözyaşları sel gibi. Çoban var gücüyle çalmaya devam ediyor. Koyunlar suya koşuyorlar... Koyunların suya Ulaşmalarına birkaç dakika kala, kavaldan öyle yanık bir name çıkar ki; bir anda koyunlar dururlar, bütün susuzluklarına rağmen ağıla dönmeye başlarlar.... Köylü rahat nefes alır, çobanın canına can katılır.... Ama bir terslik var! Yavrusu alıp ağaya hediye götürdüğü kara koyun, yönünü değiştirmiyor. Derenin kenarına geliyor, şöyle bir dönüp çobana acı acı bakıyor ve eğilip su içiyor. Hikayenin sonu bu acıyla noktalanıyor. Öykünün türküsünde; çobanın kara koyuna yalvarışı çok güzel ifade edilmiştir. Melodi insanın içine işler . Koyunum seni yaylalara çekeyim Kınalı taşlara tuzlar dökeyim Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım Ablam sağsın ben karşıdan bakayım Karakoyun koyunların benidir Akkuzu ile yüreğim yağıdır Yerimi sorarsan Kumalar Dağı'dır. Meleme koyun meleme vazgeç kuzundan Koyun seni yaylalarda güdeyim Seni alıp da elimle yedeyim Kuzun öldü ben Allah'a nedeyim Meleme koyun meleme vazgeç kuzundan Çok analar ayrı düşer kızından Korkar oldun şu dağların kurdundan Koyun geldi kuzu gelmez ardından Ben de bıktım bu ananın derdinden Ağlama koyun ağlama vazgeç kuzundan Çok analar ayrı düşer kızından Ben koyunu güttüm güttüm getirdim Ablam sağdı karşısında oturdum Nerde kaldı nerelerde yitirdim Ağlama koyun ağlama vazgeç kuzundan Çok analar ayrı düşer kızından Karakoyun sana çanlar Takayım da ben keyfime bakayım Senin için dağı taşı yıkayım Meleme koyun meleme vazgeç kuzundan Çok analar ayrı düşer kızından Koyunum sana üç gün tuzlar yedirim Yedirdim çiğerini ağrılarla bitirdim Seni aldım pınarbaşına getirdi İçme koyun içme dön geri Şimdi sözünü tutmanın yeri Bugün evlatlarımızın canını bir şekilde yakanlar , kendi hırsları, istekleri uğruna, başkalarının çocuklarını harcayanlar varsa, bu öyküden ibret alsınlar. Allah'tan gelene boynumuz kıldan ince. Ama; kimse kimseyi evladıyla sınamaya kalkmasın! Bir gün, bir kara koyun, onların kavalını dinlemeyip su içebilir, kurgu bozulur. Düzen değişir. Evlat denince akan sular durur. Sadece senin veya benim evladım değil; her çocuk, her genç değerlidir ve ülkemizin yarınıdır. Hüzünlü, ibretlik türkü hikayesi olan '' Kara koyunun Hikayesi'' ni Okudunuz. Okuduğunuz gerçek türkü hikayesi hoşunuza gittiyse, hikayemizi beğenmeyi ve paylaşmayı unutmayın. Hikayeler Kategori Kısa Hikayeler İbretlik Hikayeler Dini Hikayeler Başarı Hikayeleri Gerçek Yaşam Hikayeleri Sizden Gelen Hikayeler  İngilizce-Türkçe Hikayeler Yaşam Tadında Kısa Hikayeler (Youtube) 
Tumblr media
Read the full article
0 notes