Tumgik
#Ankara Hıdırlık Tepesi
newsfindy · 2 years
Link
Ankara Hıdırlık’ta Müslüman Olmayan Şairin Türbesi
0 notes
Text
Beypazarı
‘Hayat Gezince Güzel’ serisine yazı yazmayalı maalesef ki çok zaman oldu. Hastalığım dolayısıyla insan içine çıkmam yasaktı; ama yasaklar da bir yere kadar. Kıyın kıyın, ince ince çiğnediğim yasakları genişlete genişlete en sonunda işi gezme tozmaya kadar vardırdım. İyice azıttım anlayacağınız :) Hal böyle olunca uzun zamandır gitmek istediğim ama bir türlü gidemediğim, 2019 yılı planlarımda da kendine yer bulmuş olan Beypazarı’na gittik. Beypazarı gezimize geçmeden önce bugünün anlam ve önemini kişisel tarihime not düşmek adına belirtmek istiyorum. An itibariyle üçüncü PET’imi çekinmiş olarak odamda hapis bir vaziyette bu yazıyı kaleme -ah pardon klavyeye- alıyorum. Bu ayrıntıyı da buraya bıraktıktan sonra gelelim gezimize.
Tumblr media
Tabi ki ilk iş kahvaltı olacak. Bunun için İnözü Vadisi’nde bulunan sıra sıra yerlerden Cevzlibağ Tesisi’ni seçiyoruz, öyle ahım şahım olmamakla beraber memnun kaldığımızı söyleyebilirim. 
Tumblr media
Kahvaltı sonrası kahvaltı yerimizin altındaki dere kenarına yani vadiye iniyoruz. Normalde yaz aylarında kuruyan derede az da olsa su olunca Çınar başlıyor taş atmaya. Bir miktar da yürüyüş. Çınar’la yürüyüş burada pek olmadı gerçi ama size trekking için güzel bir rota olduğunu söyleyebilirim. Hatta yanımızdaki tesiste camping de yazıyordu, kamp da yapabilirsiniz anlayacağınız, Ankara için ideal bir kamp alanı olur gibi, denenebilir.
Tumblr media
Ve şehre giriyoruz, ilk işimiz Hıdırlık Tepesi’ne çıkıp şehri şöyle bir kuş bakışı görüp, manzara izlemek ancak yukarıdaki resimde gördüğünüz projenin yapımı için tepe kapatılmış, arayıp uğraştığımızla kaldık yani. Sonrasında şehri gezmeye geçiyoruz ama bu noktada bir eleştiri, bir sitem geliyor hazır olun.
Beypazarı’na girdiğinizde sizi bir havuç heykeli karşılıyor, tıpkı Kızılcahamam’da bazlama heykelinin, Üzümlü’de üzüm heykelinin ve aklınıza gelebilecek bilumum ilçede karşınıza çıkan heykel adı altındaki ucubelerin karşıladığı gibi. Hatırlar mısınız bilmem, hani Kars’ta bir sanatçının yaptığı heykele ucube denilmişti ya, acaba o heykele ucube diyenler bunları hiç mi görmüyorlar, görüyorlarsa da bu vizyonsuzluğa, izansızlığa, göz zevki ve estetik anlayışından mahrumluğa, sanat denilen şeyin varlığından bihaber olunmasına hiç mi ses çıkartılmıyor. Hali hazırda bunları bir sanatçının yapmadığı ortada da, e be koca ülke, senin hiç mi sanatçın yok da, kentlerine simge diye bu cisimleri layık görüyorsun. Konuyu çok uzattım özür dilerim ama bu konu canımı çok sıkıyor, bir iç dökme olsun bu da, ne yapalım.
Tumblr media
Yazıyı yazmaya başlayınca fark ettim sokaklarda hiç fotoğraf çekinmemişiz. Üzerine söyleyeceklerim vardı ama kısmet bu fotoğrafın altınaymış. Öncelikle Beypazarı’na ön yargı ile gittiğimi belirtmek isterim. Gittiğimde çakma bir Safranbolu bulacağımı, bir sunilik, bir yapaylık sezeceğimi düşünüyordum ama katiyen öyle olmadı. Buranın da kendine has bir dokusu, bir kokusu ve en önemlisi yaşanmışlığı var, anlayacağınız sevdim. Ayrıca beklediğimden daha büyüktü, pek çok aktif turistik sokağı var, öyle tek bir cadde ile sokakla kandırılmıyorsunuz yani. Bu arada fotoğraf Kent Tarihi Müzesi’nden.
Tumblr media
Burası da Tarihi Alaaddin Cami’nin önündeki tarihi çınar ağacı. Babamız namazını kılarken biz de caminin önünde dondurma yiyoruz. Buralar çok hareketli, hediyelik eşyacılar ve yöresel lezzetler derken sıra sıra gezilecek dükkanlar bizi bekliyor.
Tumblr media
Beypazarı küçük bir ilçe belki ama maşallah bolca müzesi var hepsine de girdik galiba. Çınar da artık müze gezmekten zevk alıyor, ne mutlu bana:) Müzesi çok dedik en güzeli de tabi ki bu: Yaşayan Müze. İsmiyle müsemma, içerisinde eski gelenek ve görenekleri yaşatarak öğretiyorlar. Ziyaretçilerine sadece bir müze gezisi değil, bir deneyim satıyorlar. Tabi içerideki etkinlikler ilave ücret karşılığında ancak ücretleri makul; biz denemek istemedik ama keyifli olacağından eminim. Neler bunlar derseniz; kurşun döktürmekten, ebru sanatına, Karagöz Hacivat’tan, ağaç baskı sanatına bir yelpaze sunuyor. Bu arada zaten biliyorsunuzdur diye söylemedim, Beypazarı’nın olayının eski Türk evleri olduğunu. Gördüğünüz üzere muazzam güzellikteki bu evleri bilmeyenler de artık öğrenmişlerdir.
Tumblr media
Yaşayan Müze ile aynı kurucuya sahip bir müze de bu Türk Hamamı Müzesi. Küçücük bir hamam geleneksel Türk Hamamına ilişkin objeler ile ziyarete açılmış. Hali hazırda bir müzeleri daha var ama orayı gezme fırsatımız olmadı Beypazarı’nın biraz dışında imiş. Bu güzel müzelerin kurucusu Sema Demir Abla idolümsün resmen. Yaptığın işin güzelliğinin farkındasındır ama ben yine de bir teşekkür edeyim buradan. Böyle insanların çoğalması ve desteklenmesi umuduyla.
Tumblr media
Beypazarı'nın gastronomik açıdan da bir şeyleri başardığını gördüm. Bazı marka değerinde yiyecekler geliştirmişler ve bunları satmayı da bilmişler; şahsen bize hepsini de sattılar; biraz da onları anlatayım. İlk olarak akla Beypazarı Güveci geliyor. Yemek olarak güzel olduğunu anladım fakat biz bu güzel yemeği Taş Mektep’te yiyerek hata ettik, çünkü yemeğimiz bir miktar soğuktu. İkinci lezzet olarak gelen yaprak sarmasını ise bir Tokat’lı olarak beğenmem zaten mümkün değildi. Bunun dışında seksen katlı baklavayı ise kuru buldum. Keşke bu kadar çok katı açmak yerine, baklavayı ıslatmaya uğraşsalarmış dedim. Gerçi biz baklavayı yukarıda gördüğünüz Suluhan adındaki kervansarayda yedik, daha iyi yapan bir yerde tekrar denemek daha doğru olacaktır. 
En sevdiğimiz ise -yani en azından benim en sevdiğim- Höşmerim tatlısı oldu. Has Değirmencioğlu’nda yedik, lezzetinin de buradan kaynaklandığını düşünüyorum. Bir daha gidersek tek geçeceğim mekan burasıdır, o kadar söyleyeyim. Höşmerime geri dönecek olursak biraz ağır bir tatlı olsa da sıcak sıcak pek bir güzel gitti valla :)  
Havucun bolca yetişmesinden dolayı her yerde havuç suyu hemen taze taze sıkılıp satılıyor. Biz pek sevemedik ama kanser düşmanı bu içeceği sevmeseniz de için derim. Havuç demişken havucun bir de lokumunu yapıyorlar, normal lokumlar kadar güzel olmasa da almanızı tavsiye ederim.
Bir de meşhur Beypazarı Kuru’su var biz Arabul Fırı’nından aldık ve çok sevdik. Bozulmadan altı ay kalabiliyormuş, koca bir poşet aldık evde çayın yanında gidip gelip bir çırpıda tükettik, işte bunu mutlaka alın derim.
Tadına doyumsuz bir gezmeyi daha bitirirken, bu sefer sadece hayat gezince güzel demiyor; Allah’ım herkese gezecek sağlığı, kuvveti ve şevki nasip etsin diyorum.
0 notes
mehmetkali · 8 years
Text
BAHARIN HUZURLU TATİL ROTALARI http://ift.tt/2nfaj6G
Güneşin günden güne kendisini hissettirmesiyle soğuk havaların etkisi giderek azalıyor. İş hayatının yarattığı stresten ve günlük yaşamın koşuşturmacasından uzaklaşmak isteyenler bahar tatilleri için araştırma yapmaya başladı. Peki, baharda nerelere gidilebilir? Biletall Gezgini baharda gidilebilecek en güzel rotaları sizler için araştırdı.
Ayvalık-Cunda Adası
‘Kuzey Ege’nin İncisi’ Ayvalık yaz mevsiminde olduğu kadar baharda da mükemmel havası ile sizleri karşılıyor. Birbirinden farklı otların bahar yağmurları ile birlikte sofralara eşlik ettiği bir tatil yapmak isteyenler için Ayvalık ideal yerlerden. İsterseniz Cunda Adası’na tepeden bakan Sevim-Necdet Kent kitaplığında manzara eşliğinde dibek kahvesini yudumlayabilir, isterseniz de sahilde yer alan restorantlarda Girit mutfağına özgü birçok ot ve çeşitli deniz ürünlerinden yapılan lezzetleri tadabilirsiniz. Ayvalık’ın dar sokaklarında gezinip fotoğraf çekilmeden, Ayvalık Tostu yemeden ve Şeytan Sofrası’nda gün batımını da izlemeden dönmemelisiniz.
Safranbolu
Eğer hem kültür ve tarih dolu bir seyahate çıkmak, hem de baharı müjdeleyen yeşillikler arasında birkaç gün geçirmek isterseniz Safranbolu sizin için doğru bir tercih olacaktır. Osmanlı dönemi mimarisinin en güzel örneklerini görebileceğiniz, başka türde hiçbir yapılaşmanın olmadığı yegâne yer. UNESCO tarafından koruma altına alınan Safranbolu evlerinin birçoğu bugün otel olarak işletiliyor. 18 ve 19.yüzyıl Osmanlı dönemi yaşamına ait her şeyi bulabileceğiniz Safranbolu’da, Saat Kulesi, Yemeniciler ve Bakırcılar Çarşısı, Hıdırlık Tepesi ve Yörük Köyünü gezebilirsiniz.
Abant
Nisan aylarında gidilebilecek en güzel yerlerdendir Abant. Hem Ankara hem de İstanbul’a yakınlığı ile bilinen Abant’ta uzun yürüyüşler yapabilir, gölün etrafında bisiklete binebilir, Abant yolu üzerinde yer alan mekânlarda sucuk mangal keyfi yapabilir, at binebilir, köy kahvaltısı edebilirsiniz. Sadece Abant Gölü’ne has olan nilüfer çiçeklerinin açılışını seyredebilir, yaklaşık 40 dakikalık mesafede yer alan Mudurnu’yu ziyaret edebilir ya da Bolu şehir merkezinin yukarısında yer alan Gölcük’e gidebilirsiniz.
İzmir
İzmir’e nisan ayında gitmek için birçok sebep var. Son yıllarda ünü epey artan terk edilmiş bir Rum köyü olan Şirince’ye gidip orada köy meyvelerinden üretilen şarapları tadabilir ve satın alabilirsiniz. İsterseniz bu yıl sekizincisi düzenlenecek olan Alaçatı Ot Festivali’ne katılabilir, birbirinden farklı ege mutfağının eşsiz lezzetlerini tadabilir; isterseniz de Urla Enginar Festivali’ne gidip ünlü Urla enginarlarından yapılan farklı lezzetleri deneyebilirsiniz.
Fethiye-Faralya Köyü
Birçok kişi tarafından bilinmeyen ve belki de bu yüzden hala bakir olan Faralya Köyü, Fethiye’ye 25 km, Ölüdeniz’e ise 15 km mesafede olan, mükemmel gün batımlarını izleyebileceğiniz, harika kahvaltılar edebileceğiniz, uzun ve keyifli yürüyüşler yapabileceğiniz muhteşem bir yer. İster temiz hava eşliğinde seçeceğiniz butik otellerden birinde tembellik yapabilir, kitabınızı okuyabilir, isterseniz de Likya yolunda ya da Kelebekler Vadisi’nde uzun yürüyüşler yapabilirsiniz.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2mMZoxU via IFTTT
0 notes