#Allahallah ya
Explore tagged Tumblr posts
Text
gelen giden duygusal düşünme duygusal düşünme diyip duruyor aq bi salın da üzüntümü yaşayayım kolay mı lan yaşananlar ben niye beton heykel gibi sapasağlam durmak zorundayım üzülmeye hakkım yok mu anasını satayım
#delirttiniz beni ya#hayır bi de senin yerinde olsam şunu yapardım diye konuşuyolar bi sal ya#Allahallah ya#kriz geçiricem şimdi#duygusallığı zayıflık ve acizlik olarak görenler var bi de tam delirmelik#dozunda duygusallık insan olmaktır anasını satayım üzücü bi olayda mantığını kaybetmeden üzülürsün bunun acizlikle alakası yok#çileden çıktım gerçekten elinize sağlık#ağlayamadım bile olan bitene herkes üzülme üzülme üzülecek bişey yok dediği için#üzülecek bişey yok diyen kişi de iki hafta dibi vurdu yemeden içmeden kesildi#anlıyorum üzülmemi görmek istemiyorsun eyvallahta#hani insanım ya ben#etten kemiktenim#harbiden merak ediyorum ölmeden önce yanında ağlamaktan utanmadığım ya da ağlayınca kötü hissetmediğim birini bulabilecek miyim ya#kusura bakmayın tb ahalisi ama yemin ederim çileden çıkardılar beni#bugün hanımefendiliği bıraktık maalesef#23
4 notes
·
View notes
Text
Üniversite yıllarında birinci sınıfın ilk bir kaç ayında çok samimi olduğum bir hatun vardı. Bir kaç ay benle takıldı. Her sabah karşılaştığımızda gelir son derece samimi bütün vücuduyla sarılır öper filan. Sevgilim olsa ondan bile bu samimiyeti beklemem yani o derece sevgi dolu bir insan. Ben de seviyorum doğal olarak. Ama arkadaş. Aramızda duygusal bi şey yok.
İlk yarı yıl bitmişti. Tatile gitti geldi ama baktım değişmiş. Benden uzak duruyor. Benden kaçıyor. Konuştuğumuzda eski samimiyet yok. Resmi bir hale döndü.
Yine de süpriz saymadım. Kendi durumumu biliyorum. O'na özel de değil. O günnlerde birlikte görülmenin konuşurken görülmenin bile tehlike yaratacağı adamım. İnsanlar korkuyor ve uzak duruyor.
Bir gün anlayabileceğim biçimde dedi ki " Politik ortam son derece kötü, tehlikelere atılmak istemiyorum, sende poltik bir kişisin, senden zorunlu uzaklaşmam gerekiyor". Anlayabileceğim makul bir gerekçe. Tabii ki, bunu doğal sayıyorum. Herkesin kendi tericihi olması gereken bir konu. Sorun etmedim. Ben de hak verdim. Benim yüzümden başı belaya girsin istemem. Ona kısa bir süre kızdığımı sonra hak verdiğimi yüzüne söyledim. Ama o günlere ait bir mani uydurmuştum onu da söyledim yine
"Seni bir yolculuğa gönderdim
Gittin de geri gelmedin.
Gelmiş dediler varıp baktım
Geleni hiç bir şeye benzetemedim"
---
Belki bir yıl geçmiştir olayın üstünden. Artık poltik ortamda da gergin değildi. O gergin günleri başıma bir badire gelmeden atlatabildim. Bu hatunun ev arkadaşı mı gitmiş kendisi yurttan mı atılmış tam aklımda değil olay ama bir nedenle evsiz kalmış.
Bana geldi. "Bu gece bile kalacak yerim yok" dedi.
Bir düşündüm. "Bizde kalabilirsin. Belki alıştığın konforlar olmaz ama sokakta kalmana gönlüm razı değil" dedim. Geçmişte de kalsa eski arkadaş.
"Siz de nasıl kalacam?" dedi
"Büyük bir evimiz yok.. sana ayrı bir oda veremem de ben kendi odamı veririm... ben de salonda yatarım. Bu evsizlik durumu da sonsuz değildir, zamanla başka çözümler bulursun ama bir süreliğine bizde kalman mümkün olur" dedim.
Kendimce fedakarlık ediyorum. O saniye de evden gelecek saçma sorulara, salonda yatarken bölünecek uykulara, sonra oluşacak kızgınlıklara, ben yavan ekmek yiyorsam da onu misafir sayıp hiç olmazsa standart yemekler hazırlamak için düşülecek sıkıntılara kadar her şey aklımdan geçerken ne dese!
" Tabii bu arada sana bedeva karılıkta yapmış olurum değil mi?"
Belki o bu sözü dalga geçerek espri olarak söylese kızmazdım ama büyük bir ciddiyetle söylüyor.
Bu sözü duyan 100 erkekten kaç tanesi ne anlar ne tepki verir, işin doğrusu bir fikrim yok.
Benim o günkü durumumda bana edilen ağır bir hakaret gibi geldi. Ne demek ya bu? Ben evsiz yurtsuz kalmış kızlardan yararlanacak bir alçak mıyım? Beni nasıl böyle aşağılar hem de ben onun için bunca fedekarlığa hazırken?
Kimbilir belki o çok ciddiydi. Sözü belki bir alay bir aşağılama içermiyordu ama benim algılayışım anlattığım gibi oldu. Sözü bana iğrenç gelince bende tamamen çakal moduna geçtim.
" E tabii canım...İyi tarafından bak daha ne istiyorsun ki.. işte seni de seks dahil her anlamda doyuracam. Salonda yatmaktan da vazgeçtim. Birlikte aynı odada yatabiliriz" dedim.
Son derece masum, son derece iyi niyetli biçimde ben onun için bin tane sıkıntıya hazırken o bana bunu derse bu iğrenç tepkiyi haydi haydi hakketti ama şimdi çok kızacak diye bekliyorum.
" Biraz düşünüyüm. Daha sormadığım bir kaç arkadaş var. Duruma göre sana haber veririm, sağol" dedi
Allahallah....O güne kadar oluşan ahlakımı anlayışımı kültürümü aşan bir tepki.
Arkadaşımken ondan ne böyle sözler beklerdim ne böyle davranışlar.
Artık bu kişiye nasıl saygı duyuyum diye düşündüm. İmkanı yok. Hem beni aşağıladı hem kendisini diye düşünüyorum.
Ben de tepki olarak gördüğüm yerde aşağılıyorum. Kimseye yapmadığım ağır alaylar dalga geçmeler falan filan filan..tabii hoş olmuyor. Bir gün özel olarak konuştu. Rol gereği o konuşmaya ciddiyet havası veriyor. Kızgınlığıma neden olarak politik konuları bulmuş, politik konularda davranışları, o eski uzaklaşmaları beni kırmışsa özür diliyormuş vs...
Gerçek konuyu, beni asıl neyle kızdırdığını yeniden açmadım bile. Artık onla uğraşmamaya karar verdim ve konu kapandı gitti.
Kimbilir bir iki yıl geçmiştir. Büyük bir guruptayım.. Ortalama dışı büyük bir gurup.. belki yirmi kişiyle sohbet ediyoruz. Hepsi arkadaşlarım. Tam ben konuşurken bu hatun geldi. Yılların intikamını orda alacağını düşündü herhalde: "Sen son derece kötü, son derece şeytani birisin ama bu kadar iyi insanı başına nasıl topluyorsun?" diye sordu.
Kalabalığı pohpohlayıp beni yalnızlaştıracak.
Hiç mütevazi olmadım. "Ben bu hayatta göreceğin belki de en iyi adamdım. Beni sana kötü davranmaya sen kendin zorladın" dedim.
Sadece milleti gülümsettik bu saçma son tartışmayla.
--
Biliyorum ki anlamamıştır bile. Beni kıran kızdıran, ona duydfuğum saygıyı yok eden şeyin o evsiz kaldığı gün söylediği söz olduğu aklına bile gelmez.
Hatta belki o günün hatırlasa o sözleri hatırlasa iyilik edecek olanın ben değil de kendisi olduğunu bile ileri sürebilir. Ne de olsa "bedava karım" olacaktı.
----
Şimdi böyle anlatıyorum ya... anlattığım bu hatunda bu toplumun vasatı değil yine de eliti bile sayılır. Bir kere insan ilişkilerinde sıcak. Şu toplumun sahte ahlaklı insanları gibi vara yoğa amanın tacize uğradım vs demez. Belki benden çok kitap okumuştur. Sevgiye inanır. Açık yüreklidir sinsilik filan yapmaz. Ailesi öğretmendir kültürel bir ortamda büyümüştür. Neşelidir vs...
Ama işte bir yer var ki her insan kendi başına bir dünya. Bir insanla ilişki kurmak iki dünyanın karşılaşması gibi bir sonuç doğuruyor bazen . Kimsenin kötü olmasına gerek olmuyor.
Sembolik olarak şimdi uzayın boşluğundan dünyamızla kesişen bir yörüngede yeni çok güzel bir dünya çıkıp gelmiş olsa...
Hatta o bizim dünyamızdan daha güzel olsun. Onda da elfler ve diğer fantastik canlılar - minatorlar, boynuzlu atlar, ejderhalar, dinozorlar -yaşıyor olsun. Bu iki dünya çarpışsa ikisi de yanar tuz buz olur.
Bunlardan hangisi kötü? diye bir soru olmaz. Bir suç yoktur. Bir kötü niyet yoktur. Sadece başka başka dünyalar olmaları her şeyin kötüye gitmesine yetebilir.
---
Bu uzun hikayeyi neden anlattım?
Buralarda da bu arkadaşıma benzeyen ama ayrı dünyaların insanı olduğumuz insanlar yok mudur?
Bence vardır.
0 notes
Text
Le Jugement dernier
Sultanul Awliya as-Sayyid Mawlana Shaykh Muhammad Nazim ‘Adil Al-Haqqani An-Naqshbandi ق sohbat, 20 mars 2010, Lefke Dergah, ChypreDastur ya Sayyidi, dastur Ya Sultan, madad.Allah Allah, Allah Allah, Allah Allah, Aziz AllahAllah Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Subhan AllahAllah Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Karim AllahAllah Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Sultan AllahYa Rabbi salli wa…
View On WordPress
1 note
·
View note
Note
Allahallah Çankırıya nasıl gidiyorsun peki
E hani ben üniversite okuyorum ya kanka
0 notes
Text
Ya nie bana inanmıyorlar bişey yok diyorsam yoktur seninki kim seninki kim diyip diyo duruyorlar baştada annem anlamıyom yok diyom yoğğğğğğğkkkkk AllahAllah
2 notes
·
View notes
Text
HZ.ALİ pirimiz Buyuruyor ki Kim hak katında makamının Nasıl olduğunu Bilmek istiyorsa.hata ve suç ettiği zaman hakkın kendi yanındaki makamının Nasil olduğuna Baksın. Vede özünü dara çeksin eğer doğruyu bulur vede hatadan döner ise bak ozaman nasıl hızırı yanında hazır ve nazır görüyor. Hak orda ve onda vücut buluyor ve zuhur ediyor. Düşmeden önce çamura. iyi bak özündeki hamura umut katma boş uğura. Yolunuz ulu ola gönlünüz iman dola hak muhammed ali yardımcınız ola hızır yodaşınız olsun rehperiniz 12 imamlar ola. Gerçeğe Hû. mümine ya Allah Ya Muhammed ya ali allahallah..
----------------------
Hz.Ali buyuruyor ki;
Akıllı insanın dili, kalbinin arkasındadır: önce düşünür sonra konuşur.
Ahmağın kalbi ise dilinin arkasındadır: önce konuşur, sonra düşünür.
------------------------
Hz.Ali (as) Buyuruyor ki: “ Biziz nübüvvet agaci, vahyin indigi mahal; meleklerin inip çiktiklari yer. Biziz ilim mâdenleri, hikmetlerin kaynaklari. Bize yardim eden, bizi seven, rahmeti bekler; bize düsman olan, bize bugzeden, azâbi bekler. ”
Nehc'ul Belaga,Hutbe:109 ..
3 notes
·
View notes
Note
Kızın diğer kişilikleri bu durumun farkında mı çok ilginç bir durum oha video falan çekmesi
Yaw git izle allahallah ya...
Bende olsa kesin alterlerim birbiriyle anlaşamazdı ve yutub açsam oçun biri kapatırdı her kontrole geçtiğinde :D diğer personaları ikna etmek de zor olurdu benim icin. Kızın neredeyse hepsi birbirine çok saygı duyuyor koruyor kolluyor falan o yönden imrendim baya. Mesela jade kişiliği çocukları konusunda çok hassas ve çok haklı bence https://youtu.be/ZdmPlIjIrBI
youtube
15 notes
·
View notes
Text
Hiç aklımda olmayan bi işe başladım Allahallah ya hadi bakalım azcık para kazanıp hayatı biraz daha seveyim bari
2 notes
·
View notes
Note
tmm ozm onu döverim allahallah
Ya boksörse , neyse orasını sen düşün..
1 note
·
View note
Text
ULAN BEBEYİ ÇEKMİŞ KÖŞEYE DÖVÜYOR GECE GECE MANYAK MISIN BE
#gittim polis çağırdım göte bak#Allahallah ya#sinirim bozuldu nasıl tehdit ediyor çocuğu#la havle ya#23
5 notes
·
View notes
Text
Fantastik aşkım Jezabel benim için bir şey yapmış mıdır? Kimbilir...
Ben rastgele zamanlarda belki tesadüfen karşılaşırız diye okul bahçesinde yada kantinde onu beklerdim. Sözleşerek olan bir olay değil ama orda olmazsam görme ihtimalimin daha düşük olacağı da kesin.
Biliyorum bir zaman O da sırf beni görmek için kantini bahçeyi, olabileceğim yerleri arardı. O bunu bir gurur meselesi yapmıyordu. Bulamazsa “dün seni her yerde aradım” diyebiliyordu. Ben daha aptaldım. Böyle bir söz söyleyemezdim. Onu beklesem yada arsam bile bunu ona söylemezdim.
---
Hayatın dengesizliği işte yada sadece benim dengesizliğim. Bir ara “seninki geliyor” modası çıktı. Bana özel moda.
Bir gün Okuldan çıkacağız. Yanımda Gülcan var. Bahçeden geçerken birden ani bir kahkaha “ Şu kız sana aşık Hüseyin” dedi. Bir yandan da “ bakma bakma, sen bakma dikkat çekmeyelim” diyor.
Gidecekken durduk biraz ayak üstü. Kimmiş bu aşık merak ettim. Neyse dikkat çekmeden bana iki tane kızı gösterdi. Biri ötekine demiş ki “ Aha seninki geliyor “
Ben duyamadım ama o duymuş.
Kızlar daha dikkatli belki bu konuda.
“Yahu o bahsettikleri seninki dedikleri ben değilimdir” diye iddalaşıyorum. O da kabul etmiyor, seninkinin ben olduğumdan emin.
Ben gösterdiği iki kızı da tanımıyorum.
İlerleyen zamanlarda netleşti ki, ben de emin oldum ki kız gerçektende bana ilgi duymuş. Uzaktan uzağa. Gerçekten de tanışmamıştık bile.
Bu olaydan sonra ama kısa süre belki bir ay sonra benzeri bir olay felsefe sınıfında yaşandı. Felsefecilerle ortak ders alıyoruz. O derslerin biri başlamak üzere. Sıraların arasında yürüyorum ama geçeceğim yerde iki kız var. Biri ötekine yine aynı sözü söyledi. “ Yol ver... senin ki geliyor” Sonra bir gülüş.
Allahallah şaka gibi...
İlk seferde olduğu gibi olayın peşini bırakmadım. Bu sefer en azından “ seninki geliyor” diyen kızı tanıyorum. Arkadaş filan değiliz ama tanışmıştık sadece. O yine hiç tanımadığım kendi arkadaşına diyor bu sözü.
Geçip gitmedim bu sefer. Zaten yanlarındayım sağır rolü de yapamam. Tanıdığım hatuna “ ben kimin seninkisiyim?” diye sordum. O da benim gibi köylü şivesini bırakmamış bir hatun. Konuşmasından samimiyet hissedilen biri. “ Aha bu yav” yanında ki dikilmekte olan arkadaşını gösterdi.
Sarışın bir hatun. Aynı sınıfta olduğumuza göre felsefe bölümü hatunlarından biri de o.
Ama o da dikkatimi çekmiş biri değil olayın öncesinde.
Açıklamayı yapan kız biraz daha açıkladı
“Bu kız sana aşık, kafamın etini yiyor her gün, seni görse bir dert görmese bi dert, gün boyu seni anlatıyor bana, valla beni bıktırdı artık, sizi tanıştırıyımda ne olacaksa olsun”
“Şaka mı yapıyorsunuz?” dedim gülerek. Sakin kalmaya çalışıyorum..
Bu sefer kendisi girdi olaya onun ki olduğum hatun.
“Ben sana aşığım gerçekten, seviyorum ya ne yapıyım” dedi.
“ Allahallah ne denir ki şimdi, başıma her gün böyle şeyler gelmiyor, şaşırdım” dedim.
Kız da “ Ben senden bi şey beklemiyorum.. Umutluca sevmedim. Sadece seni seviyorum ama seni hiç ilgilendirmeyebilir bu. Belki sevgilin bile vardır özel hayatını bilmiyorum ( laf arasında sevgilin var mı diiye de kaygılıgözlerle bakarak sordu.) ama olsa da olmasa da senin için sorun yaratmam. Ben kendi kendime seviyorum. Zaten şu anda tanışıyoruz buna tanışma denirse, senin bir sorumluluğun yok. Seni sevmeme izin veriyor musun? “ dedi. Sonra yanıtımı da beklemedi.
“Gerçi izin vermesende ben sevmeye devam ederim. Sonuçta senin iznini alarak sevmedim bu güne kadar “
Ezik bir ruh haliyle söylemiyor bu sözleri. Hatun vasatın üstünde güzel bir hatun. Kendine güveni tamdır bu konuda.
Tabi bende tavan bir ego bu anda “ bütün kızlar da bana aşık canım, hiç rahatım kalmadı bu dünyada” ama şaşkınım da. Sonuçta başıma her gün böyle bir şey gelmiyor. Bi de hiç beklemediğim bir an. Yine bir dersin öncesi.
Söyleyecek bir şey bulamadım. Onlara da söyledim.
“Bu durumda ne denir ki, söyleyecek bir söz bulamıyorum” dedim.
Hatun o ana kadar iyi gitmişti. İyi konuşmuştu.
Ama işte aşkın trajedisi... gururunu yerlere saçmadan durmaz.
“Umutluca sevmedim ama yine de merak ediyorum hiç umut yok mu aramızda?” diye sordu.
Sormamalıydı.
Strateji hatası. Bırak adam bir üstündeki şoku atsın. Bırak gidip yerine otursun. Üç beş dakika düşünsün. Üç beş dakika nasıl olur diye hayal kursun. Derste seni şöyle bir alıcı gözle süzsün. Bi bakışlarınız kaşılaşsın.
Yok. Yanlış biçimde üsteledi.
Hem sorusu da yanlış. Umutsuz olacak yada umut duyacak bir şey yok. Hiç bir tepki vermedim ki daha kendi umutsuzluğunu peşinen kabullenmiş biçimde sordu.
Bir yanıt vermek zorunda kalınca, “ yok, hiç umut yok. Seni boşuna üzmeyim” dedim.
Yoldan çekildiler üzgünce, gidip yerime ancak oturabildim.
Yol keserek ilanı aşk mı edilir canım?
Şimdi düşünüyorum da neden olmasın. Sevilesi bir hatundu. İkimizde öğretmen olur çoluk çocuk büyütürdük. Şu fani dünyada ev bark araba filan almaya çalışırdık. Sonrada ölür giderdik. Zaten hayat başka ne ki ortalama insanlar için?
Ama işte yöntemi yanlıştı.
O anda ısrarla bir yanıt beklemesi yanlıştı.
Epeydir söylemediğim sözü tekrar ediyim: Yanlış bir yolla - yöntemle doğru bir hedefe varılamaz.
0 notes
Text
estambul todavía le sentaba rara. unos pocos años y todo parecía haber cambiado -- o quizás él se había vuelto tan distinto, tal cual la metáfora del río de heráclito. sí, era un hombre muy diferente del que dejara aquella ciudad y aquella mujer que ahora vivía atrás de aquella puerta. y su bebé. ahora, más viejo y más maduro, cargaba unos tantos arrepentimientos y, en aquel momento, unos tantos nervios más. sonó la campaña aunque ya le había enviado un mensaje a feride avisándola que la esperaba. y esperaba que ella le dejaría ver su bebé que ya hace mucho no era un bebé; esperaba tanto, aunque no lo dijera. allahallah, tenían mucho que hablar. @geermanotta
2 notes
·
View notes
Note
Tamam ne kızıyorsun ya gıcıklık yapmadım ben bi kere hem bekle sabret ne olucak bir güncük :))
Kizdirtma ozmn allahallah Nyse affettim bi guncukluk nfnsbfks
0 notes
Text
kalkıp ders çalışasım geliyor şimdi de.. matematik çalışasım.. bi ton bilgi öğrenesim var.. ya ne gerek vardı beni inat ettirmeye, çalışasım geliyomuş benim normalde ALLAHALLAH
2 notes
·
View notes
Text
ay manyak mıyım ben sürekli yazasım geliyor sürekliiii. bi dur adam kafasını dinlesin bi Allahallah ya ruh hastası
8 notes
·
View notes
Text
Madem buraları “ Bir gün politikayla yada askerlikle ilgili birileri okur” diye yazıyorum. Bu konuda içimde kalmasın.
***
Amiralleri askerlikle ilgisi bile olmamış yada belki er olarak askerlik yapmış tipler suçluyor. Amiraller de doğal olarak bu durumla dalga geçiyor. Bedelli askerlik yapmış tiplerin koskoca komutanları eleştirmesi tabii garip.
Ben de burda başka nedenlerle olsa bile üst rütbeli asker kişileri eleştirdim ve muhtemelen eleştireceğim. Kendi konumumu netleştiriyim. Ben çavuş olarak askerlik yaptım. Bu askeri üniformamız da ki rütbedir. Askerlik yeteneklerini sadece rütbe mi ölçer? işte buna inanmıyorum. Asıl rütbe herkesin göğsündedir. Böyle böyle düşünerek askerlik yaptım.
***
Bazı kötü alışkanlıkların konuşulamayışı yanlışlığın üstünü örtüp sorunların daha da kötüleşmesine yol açıyor. Bu gün askerlikle ilgili yanlış saydığım bir alışkanlığı eleştireceğim. Çünkü bu gün yaşadığımız sorunların kökünde sıradan sandığımız kötü alışkanlıklar var.
****
Askere başladığım gün, biri geldi “yüzbaşıyı gördün mü?” diye sordu. “Görmedim” dedim.
“iyi ki görmemişsin, aklını alırdı” diyerek gitti çocuk.
Allahallah niye yüz başı benim aklımı alıyor yav diye kendi kendime düşünüyorum. Nasıl bir korkunç varlık ki benim aklımı alacak?
Görmesem de kafamda bir yüzbaşının pırıl pırıl, aydınlık fikirlerle donanmış, bilimden teknolojiden son derece iyi anlayan, çağdaş medeni biri olması fikri var. Çünkü üniversite de bir iki kere öğrenci arkadaşlarımın subay okulundaki kardeşleriyle konuşmuştum. İnsanları yüzüne karşı övmek huyum olmadığı halde, o subay adaylarını övdüm. Sohbetin sonunda “ Sizinle gurur duydum kardeş, her alandaki bilginizle, yurt ve dünya sorunlarına karşı yüzeysel olmayan düşünüşüzle, geleceğe daha umutla baktım... biz okulu bitirirken belki sizde askeri kıtalarınıza atanmış olacaksınız, belki bizim komutanımız olacaksınız. Türkiye sizinle daha güvenli ellerde” dedim. O da bana benzer bir karşılık verdi.
İşte askerken de Komutan olarak o gün konuştuğum gibi subaylar görmeyi bekliyorum.
Ertesi gün gördüm yüzbaşıyı: Ne aklımı alacak biri ne hayalimdeki komutan adaylarından biri. Ortalama bir asker.
Öyleyse niye aklımızı alacağı düşünülüyor? Yanlışlık burda. Bir komutan niye bir korku odağı olsun? Bakın bunu hiç bir an anlamadım. Bu konuda uzaylıyım. Bir komutan bence korku değil saygı odağı olmalı. Yada en azından büyük çoğunluk için saygı odağı olmalı. Mutlaka çıkar it kopuk terbiyesiz tiplerde. Onlar hiç bir şeye saygı duymayacağı için onları korkutmak gerekir. Ama yine de komutan otoritesinin gücünü belirleyen asıl şey korkutma gücü değil saygı uyandırma gücü olur.
****
Anlattığım düşünüş şekli “yüzbaşı aklını alır” diyen askerle sınırlı olsa sorun değil. Her çeşit insan arasında varsın o da öyle düşünsün. O da korkulmayacak birinden korksun. Onunla sınırlı değil ki. Bir zaman sonra anlıyorsun ki bir sürü ilişki bu yanlış temel üstüne kurulmuş. Korkacaksın ve korkutacaksın. Ben kendi üstlerimden korkacağım benim altımdakiler de benden korkacak.
Hayır.
Ne kimseden korktum ne kimseyi korkuttum.
****
Nitekim değiştirmeye de çalıştım çünkü bunlar yazılı yasalarla olan işler değil aslında, alışkanlıkla ezberle öğrenilen, kabullenilenilen yanlış gelenekler.
***
Bizim general bana çok yakın bir binada, istese her gün yürüyüp yanıma gelir ama bir sürü işi arasında tabii böyle yapamaz. Bir gün gelmiş. Arkasında bir sürü rütbeli takımı. Albay, yarbaylar binbaşılar vs...
Heyet benim mekanım saydığım yeri inceliyor o gün. Yalnız generalin arkasındaki rütbeli kalabalığında bir gariplik var. Herkes mektep çocuğu gibi bir alt rütbedeki personeli kendi önüne çekmeye uğraşıyor. Arkasındaki itiş kakıştan habersiz adam ilgiyle benim alanımı inceliyor.
Biraz doğal insanların tedirgin olması çünkü general birine bir soru sorsa orayla ilgili, bilemezler. Bir yarbay ne bilecek benim alanımı. O da ilk kez o gün geliyor. Muhtemelen itiş kakış olayının arkasında böyle bir tedirginlik var. Diğer anlamıyla da korku var. Yani askerin bana ilk gün söylediği söz: yüzbaşı aklını alır sözü şimdi general aklınızı alır olarak yaşanıyor.
İyi de niye aklımızı alsın? Yüzbaşı için ne düşündüysem general içinde onu düşünüyorum. Benim aklımı almaz. Niye alsın kendi aklı vardır.
Hem gözümün önündeki bu itiş kakışa kızdım gönlümden, komuta kademesi böyle olmamalı, bir üst komutanından korkmamalı, bu kadar basit.
hem orda benim ilgi alanımda gezilirken bana bir şey sorulmayışına, dekormuşum gibi davranılmasına da kızdım. Bütün rütbeli kalabalığını aşıp generalin yanına ben geçtim. Adamda baktı. O yaşa kadar tesadüfen gelmedi ya, beni görünce konuyla ilgili bilgili birinin geldiğini anladı. Meğer sessizce gezmesinin nedeni çevresindeki kalabalığın zaten bir şey bilmeyeceğini, sorsa sadece utanacaklarını düşünmesiymiş.. O ana kadar kimseye bir şey sormayan efendi general bana bir kaç soru sordu. Araç gereci, orda yaptığımız işlemleri anlattım. Kapıya kadar uğurladım. Çok beğendiğini söyleyerek teşekkür edip gitti.
Boş bir teşekkür de değil. Sonra denetlemede imkanları bizden kat kat iyi Ankara, İstanbul İzmir gibi şehirler dururken, on binlerce benzeri arasında benim bölümüm Türkiye üçüncüsü oldu. Komuta kademesini ödüle boğduk.
***
Örnek davranış mı ? Evet bana göre öyle. Generalin de kimsenin aklını almayacağını albaya kadar gösterdim kendimce. Ne olabilir ki, adam en fazla olgunlaşmamış kibirli biri çıkar. Ya bana kızar başından def eder, yada “Beni çavuşla mı yürütüyorsun” diye albaya kızabilir. O da onun kendi kaybı olurdu. Kendi kibri olurdu. Öyle biri de değilmiş. Memnun olarak gitti.
***
Ben iyi bir şey yaptım diye düşünüyordum ama bir çavuş tarafından yarılıp geçilince, generalin yanındaki yeri kapılınca albay pek öyle düşünmemiş demek ki :)))
Ertesi gün yanıma albay geliyor. Kendi gelmeden sesi geliyor. Zaten çevrede kimi görürse onu haşlayarak geliyor. Anladım ki o karşılaşmamızda yurt ve dünya gündeminin sormayacak. benle uğraşacak. Nitekim tam beklediğim gibi geldi bütün görüş açımı kapatarak tam önümde dikildi. “Arkamda filanca araçtan kaç tane var?” diye sordu. Sayıyım diye başımı hafifçe kaydırıyorum. O da sayamasın diye başını benle birlikte hareket ettiriyor. Albayla kobra dansı yapıyoruz. Baktım saydırmayacak attım bir sayı. Yani şunu demeye getirdi: General bunu sorsa bilemeyecektin bak gördün mü?
Ama general bana tuzak kuruyor değil ki onu sorsun. Albay tuzak kurduğundan onu soruyor. Biraz kızmış olsa da sözünde saygı var. bana sadece hafiften tehdit var. Kalan 17 gün askerliğimi 17 yıl gibi düşünmemi istedi. . Oranın komutanın ben olduğumu teslim edip gitti.
***
İşte bunlar hem sorunlarımız görünsün diye yazdıklarım, hem de kendim bir askeri eleştiri yaparsam, amirali generali bilsin ki, bu adam emir altında da içinde taşıdığı rütbeyle herkesle en azından eşitti. Şu anda bile o gün saygı duyduğum kendi komutanlarıma saygı duyarım, komutan saymadıklarımı da hiç bir zaman saymam. Bu zorla sağlanan bir şey değil ki. Saygıya saygı, Ama gerektiği yerde içinde vatan sevgisi taşıyan her asker, içindeki rütbeyle generaldir. Gerek gördüğüm her an kendim insiyatif aldım. Komutan kararı beklemedim.
Askerde bir sürü kez başıma geldi. Bir sürü anda kimin ne dediği önemli değildir, senin ne dediğin önemlidir.
***
Askerlik anıları yazarken başarılıysam iyi bir duygu veriyorumdur. Ben okurken hiç bir stres görmüyorum. Bütün bu çatışmalar vs benim için eğlence, bulunmaz eğlenceydi. Eğlenmesem böyle olayların içine kendi isteğimle dalmazdım. Askerlik değişik yaşlardan, büyük oğlan çocuklarının kendi aralarında oynadığı çok eğlenceli bir oyundan farksız gözümde. Biraz tehlikeli ama dünyada ki en tehlikeli oyun hayatın bizzat kendisi değil mi? Bir gün bizi mutlaka öldürecek
1 note
·
View note